top of page

Arama Sonuçları

"" için 1081 öge bulundu

  • 2024-2025 Sezonu Euroleague’de Mücadele Edecek Takımlar Belli Oldu!

    2023-24 sezonunu Panathinaikos’un şampiyonluğu ile kapattığımız Euroleague’de yeni sezonda yer alacak takımlar açıklandı.   Euroleague tarafından resmi olarak yapılan açıklamada gelecek sezon ligde mücadele edecek takımlar: ALBA Berlin Anadolu Efes  LDLC ASVEL AS Monaco Baskonia  Kızılyıldız Olimpia Milano FC Barcelona Bayern Münih  Fenerbahçe Beko  Maccabi Tel Aviv  Olympiakos Panathinaikos, Paris Basketball Partizan Real Madrid  Virtus Bologna  Zalgiris Kaunas   2023-24 sezonunu EuroCup şampiyonluğu ile kapatan Fransız ekip Paris Basketball, yeni sezonda Euroleague’de Valencia Basket’in yerini aldı. İspanyol ekip ise yeni sezonda EuroCup’ta mücadele edecek. Ayrıca EuroCup’ta ülkemizi de bu sezon 3 takım temsil ediyor. Geçen sezon olduğu gibi  Beşiktaş  ve Türk Telekom kupada yerlerini alırken bu takımlarımıza ek olarak bu sene Bahçeşehir Koleji de kendine yer buldu. Bahçeşehir Koleji böylelikle tarihinde ilk kez EuroCup’ta yer alacak.   Valencia Basket’in EuroCup’a geçmesiyle birlikte ligde yer alacak İspanyol takımlarının sayısı da 3’e düşmüş oldu. İspanyollar 4 takım ile ligde en fazla takım bulunduran ülke konumundayken artık Paris’in gelmesiyle beraber Fransız takımlarıyla sayıları eşitlenmiş oldu. Ülkemizi ise geçen sezonlarda olduğu gibi bu sezon da Anadolu Efes ve Fenerbahçe Beko temsil ediyor. Euroleague yeni sezonda yer alacak takımların temsil ettiği ülkeler ise şu şekilde:   Anadolu Efes, Fenerbahçe Beko (Türkiye) Barcelona, Real Madrid, Baskonia (İspanya) Panathinaikos BC, Olympiakos (Yunanistan) Olimpia Milano, Virtus Bologna (İtalya) AS Monaco, ASVEL, Paris Basketball (Fransa) Bayern Münih, ALBA Berlin (Almanya) Kızılyıldız, Partizan (Sırbistan) Zalgiris Kaunas (Litvanya) Maccabi Tel-Aviv (İsrail)   13 Hissedar ve 15 Yıllık Anlaşma Ayrıca bu dönemde Euroleague’de bir önemli gelişme daha yaşandı. Real Madrid , Barcelona,  Baskonia ,  Panathinaikos ,  Olympiacos ,  Fenerbahçe ,  Anadolu Efes ,  Maccabi Tel Aviv , Olimpia Milan, Bayern Münih, ASVEL,  Zalgiris  Kaunas ve  CSKA  Moskova’dan oluşan 13 hissedar bir araya geldi ve gelecek yıllarla ilgili bir karar aldı. Edinen bilgilere göre; Euroleague’in bu 13 hissedarı, 2025 yazından itibaren 15 yıllık yeni bir anlaşma başlatarak ortaklıklarını 2040 yılına kadar uzatmaya karar verdi. Yapılan anlaşmaya göre 2021 yılında ligden ihraç edilen Rus ekibi CSKA  Moskova lige tekrar dâhil edilecekken ALBA Berlin ise dahil edilmeyecek.   2024-25 Sezon Takvimi Hissedarlar ayrıca Euroleague Basketbol müsabakaları için 2024-25 sezon takvimini de onayladı. Euroleague’de sezon 3 Ekim'de açılacakken EuroCup'ta sezon başlangıcı 24 Eylül'de olacak.

  • Mario Hezonja İçin Yeni Serüven

    Taraftarlar gelecek sezon ekranlarda tanıdık bir yüzle karşılaşabilir. O Devin Booker’ın önünde seçilmiş bir beşinci sıra Draft’ı. Hakkında mersiye bile yazılmış oyuncumuz: Mario Hezonja... Serbest oyuncu döneminin başlangıcı-30 Haziran'a yaklaşırken % 40’ın üzerindeki şut performansı ile takımların ilgisini çekecek potansiyel bir aday olması ve en verimli yaşlarında kendini kanıtlama fırsatı için Yunanistan, Rusya ve İspanya'dan sonra lige geri dönebileceği düşünülüyor. Hırvat oyuncunun hikayesi şimdi yeni bir hal almış gibi. Orlando Magic tarafından 2015’de 5. sıradan Draft edilmeden önce Barcelona'da üç yıl oynayan 29 yaşındaki Mario, ham yeteneği göz önüne alındığında olası yeni bir yıldız olarak görülüyordu ancak ligdeyken yerini bulmakta hep zorlandı. 2018 sezonunda 75 maçta sahada %44,2 ve üç sayılık atışlarda %33,7 isabet oranıyla maç başına ortalama 9,6 sayı, 3,7 ribaund, 1,4 asist ve 1,1 top çalma yaptı. Üzerine yüklenen yüksek beklentileri karşılayamayan oyuncu Orlando’daki dördüncü yıl opsiyonunu reddederek serbest oyuncu olarak New York Knicks ile bir yıllık 6,5 milyon Dolarlık anlaşma imzaladı. O dönemde NBA'deki en kötü takımlardan biri olan Knicks için bu, düşük riskli- yüksek getirili bir hamleydi. Knicks için maç başına ortalama 8.8 sayı ve 4.1 ribaund almasına rağmen tarihinde her zaman en iyi yıldızlara karşı duruşları seven takım için unutulmaz anlardan biri yaşandı. Los Angeles Lakers'a karşı oynanan maçta, LeBron James, Madison Square Garden'da maçı kazandır ma şansına sahipti ancak Hezonja'nın son saniyedeki bloğu Knicks'e galibiyeti getirdi. Hezonja, en son COVID-19 sırasında NBA'de Portland Trail Blazers ile oynadı ve o yıl playofflarda ilk turda şampiyon Los Angeles Lakers'a karşı elendiler. Yetersiz istatistiklere sahip olmasından dolayı 2020-21 sezonunun başlamasından hemen önce, Blazers onu kısa bir süre sonra serbest bırakaacak Memphis Grizzlies ile bir takasta kullandı. O zamandan sonra Hezonja, Avrupa'ya geri döndü ve Yunanistan'da Panathinaikos, Rusya'da UNICS Kazan ve İspanya'daki ilk sezonunda EuroLeague şampiyonluğunu kazandığı Real Madrid için forma giydi. 14 Haziran günü Mario Hezonja’nın Barcelona ile dört yıl 12 milyonluk bir sözleşme imzaladığı haberleri yer almış ve bu durum Avrupa’da büyük ses getirmişti. Buna karşın işlerin tersine döndüğü yönünde bir hava var. Yaptığı açıklamalar sebebiyle ön sözleşme imzalanan Mario Hezonja’nın anlaşması yarıda kesildi. İspanyol yayın kuruluşuna göre Hırvat oyuncu bu sezon Real Madrid için iyi oyunculardan biriydi, Hezonja, Real Madrid'de geçen sezon 3 sayılık çizginin gerisinden %43'ün üzerinde şut yüzdesi ile maç başına ortalama 13,5 sayı üretti ki bu da yüksek seviyedeki rekabette hala keskin nişancı olabileceğini kanıtladı. “Bildiğiniz üzere sezonun son maçından sonra serbest kaldım ve gelecek yıllarda nerede oynayacağımı seçme özgürlüğüm var. Şu ana kadar kimseyle anlaşmaya varmadım ve dediğim gibi, haberleri her zaman ilk benden duyacaksınız. Pek çokları bana inanmıyorken Real Madrid hep inandı. Buraya geldiğimiz ilk günden beri ben ve ailemle ilgilendi, bizi evimizde hissettirdi. Niyetim hep takımda kalmaktı. Size yolculuğuma uzun süre evimde. Real Madrid’de devam edeceğimi duyurduğum için çok mutluyum.” Mario Hezonja'nın, Real Madrid ile sözleşme uzatmasının bir parçası olarak bu yaz 19 Temmuz'a kadar NBA için çıkış opsiyonu bulunuyor ve birçok takımın onunla ilgilendiği aşikar. Kariyer istatistikleri 18,5 dakikada ortalama 6,9 sayı, 3,1 ribaund ve 1,3 asist olan Mario, yurtdışında bulunduğu süre boyunca özellikle şut açısından gelişme katetttiğinin ve performansının kalıcı olup olmadığının görülmesi adına Amerika’da bir takımın ikincil rotasyonuna uygun aday olarak da şans bulabilir mi? 330 maça çıktığı NBA'e geri dönecek mi?

  • F1 Avusturya GP'de Norris-Verstappen Çarpıştı, Russell Kazandı!

    Avusturya GP son bölümünde heyecanlı anlar yaşanan yarışta Norris ve Verstappen teması yarışın ana hikayesi olurken George Russell sürpriz şekilde yarışın galibi oldu. Temas sonrası Norris yarış dışı kalırken Verstappen ancak 5. olabildi.   Yarışın başında startta herhangi bir problem yaşanmazken yarışın büyük bölümünün sıkıcı geçtiğini söyleyebiliriz. Bu bölümde birçok pilot temaslar, pitte güvenlik ihlali ve pit yolu çizgisini kaçırma gibi nedenlerden cezalar aldılar. Yarışın ilk bölümünde McLaren’ler dışınlar Mercedes’lerin iyi tempoyla RedBull (Perez hariç) ve McLaren’e yaklaşan ekip olduğunu gördük. Ferrari’de Sainz öndekilere yaklaşmakta zorlanırken startta kanadı kırılan Leclerc’in beli yarışın geri kalanında doğrulmadı.   Arka tarafta ise bu hafta sonunu yavaş geçiren iki ekibin mücadelesi vardı. Aston Martin ve Kick Sauber. Birbirlerine zaman zaman yaklaşsalar da net olarak üstünlük kuramadılar. Sonrasında Alonso, Zhou’ya arkadan çarpınca 10 saniye ceza almaktan kurtulamadı.   Yarışta asıl kıyamet son bölümde geldi. Büyük çoğunluğun muhtemelen 50. turda uyumasıyla kaçırdığı kısımda Verstappen-Norris mücadelesi vardı. 52. turda RedBull’un Verstappen’e yaptığı 6.5 saniyelik pit yaptı. Aynı turda pite gelen Norris’e McLaren 2.9 saniyelik pit yapınca aradaki 7.6 saniyelik fark eridi ve mücadele başladı.   Norris adım adım farkı kapattı ve 2 tur sonra atak denedi ancak başarısız oldu. Pes etmeye niyeti olmayan Norris ataklarını sürdürse de iyi batarya kontrolü ve araç konumlandırma ile Verstappen bunları savuşturdu. Norris, Verstappen’i frenlemede yön değiştirmekle suçlarken FIA konuyu not etmedi bile. Norris’in çabaları 59. turda meyvesini verdi. Norris 59. turda 3. virajda Verstappen’i geçti ancak pist dışından geçişi tamamlayınca aynı turda yerini geri vermek zorunda kaldı. Bu noktada Norris hala Verstappen’i frenlemede yön değiştirmekle suçlamaya devam ederken Verstappen de Norris’i pist dışına zorlama ve pist dışından geçmekle suçladı. 63. turda Norris bu sefer içeriden şansını denedi. Bu sefer Verstappen 3. virajı dışarıdan döndü ve liderliğini korudu. Norris’in yer verme talebi FIA’dan kabul görmezken 64. turda kıyamet koptu.   64. turda Norris dışarıdan bir kez daha şansını denedi ancak sağ arka lastiği ile Verstappen’e temas etti. Bu temasla Verstappen’in sol arka lastiği patladı. Norris’in de sağ arka lastiği patladı ve süspansiyonu hasar gördü. Verstappen patlak lastikle bile savunma yapmaya devam etti ve Norris’i çimlere doğru zorladı. Bu zorlama Norris için yolun sonu oldu. Çimlerde daha da hasar alan süspansiyon iflas etti ve parçalandı. Son sektörde bu ikili adeta sürünerek pite geri dönmeye çalışırken George Russell liderliği aldı. Piastiri 2.liğe çıkarken Carlos Sainz da 3. sırayı aldı. Pitte Norris yarışa veda ederken Verstappen yumuşak hamurla tekrardan piste döndü. Yarışın sonunda başka bir olay yaşanmadı ve George Russell kariyerinin ikinci zaferini elde etti. Oscar Piastri 2. olarak podyuma çıkarken Carlos Sainz ise 3. sırayı aldı. Yarıştaki Norris-Verstappen temasına gelecek olursak iki tarafında gereğinden fazla agresifleştiğini ve kazanın meydana geldiğini görüyoruz. Frenlemede Max Verstappen yön değiştirdiği için kazaya neden olduğunu söyleyebiliriz ki FIA sonrasında 10 saniye ceza verdi. İşin alamet-i farikası ise eğer iki taraf da agresif olmasa veya Verstappen burada Norris’in geçişine izin verseydi (temas olmadan) muhtemelen Verstappen’in yarışı kazanacağıydı. Çünkü temasın hemen ardından Lando Norris’e pist limitlerini aştığı için 5 saniyelik ceza verilmişti. İki taraf da kendine bu kazada çok büyük hasarlar verdiler.   Bu sonuçla birlikte Mercedes 34 yarış sonra (2022 Brezilya) ilk kez galibiyetle tanıştı. McLaren için tek teselli Oscar Piastri podyumu olurken Monaco’dan beri sorunlar yaşayan Ferrari’de Sainz’ın podyumu bir nebze olsun Ferrari’nin gönlüne su serpmiş oldu. RedBull hem pilotlar hem de takımlar olarak bu yarışta ağır hasar alırken Lando Norris de hafta sonundan zararlı çıkan isimlerden biri oldu. Haas’lar iki araçla puan alarak önemli bir işe imza atarken Visa Cash RB’de Daniel Ricciardo çok önemli bir puanı aldı. Günün son puanı ise Gasly’e giderken Mercedes şüphesiz hafta sonunun kazanan takımıydı.   AVRUPA TURU SÜRÜYOR! Formula 1’de Avusturya’da son bölümde heyecanlı ve olaylı bir yarışa tanıklık ettik. Formula 1’de Avrupa Turu devam ediyor. Sıradaki durak Formula 1’in evi Britanya Grand Prix’si. Yarışın detaylı analizi için sevgili Mehmet Eren Savaşcı ve Altay Gök’ün yer aldığı “8. Vites” programımızı izlemeyi unutmayın. Silverstone’da görüşmek üzere!

  • Copa America’da İkinci Grup Maçları Oynandı!

    ABD’nin ev sahipliğinde düzenlenen Copa America’da 2. hafta maçları tamamlandı. 2. hafta maçlarında kırmızı kartlar havada uçuşurken ev sahibi ABD şok yaşadı, yıllardır ekonomik krizle boğuşan ve adeta yok olma eşiğine gelen Venezuela da ise coşku vardı.   A GRUBU A grubunda Kanada, Peru’yu Jonathan David’in golüyle 1-0 yendi. Peru’da Miguel Araujo ise 59. kırmızı kart görerek takımını on kişi bıraktı. Peru maça iyi başlasa da Paolo Guerrero sonrası adeta bir kronik sorun haline gelen santrafor sorununu bu maçta da hissetti. Üstüne 10 kişi kalınca da bu sonuç çıktı. En son 1995’te Copa America’da gruplarda elenen Peru gruptan çıkmak için son maçında Arjantin’i yenmek zorunda. Grubun bir diğer maçında son şampiyon Arjantin, Şili’yi Lautaro Martinez’in golüyle 1-0 yendi ve çeyrek finale yükseldi. Golü bulmakta zorlansalar da Şili’yi adeta ezen Arjantin bir kez daha Copa America’da çeyrek finale yükselmiş oldu. Bu sonuçlarla Arjantin 6 puanla 1. Kanada 3 puanla 2. olurken Şili ve Peru birer puanla son iki sırayı paylaştı.   B GRUBU B grubunda Ekvador, Jamaika’yı Piero Hincapie, Kendry Paez ve Alan Minda’nın golüyle 3-1 yendi. Jamaika’nın tek golü ise West Ham’lı Michail Antonio’dan geldi. Ekvador bu galibiyeti ile önceki maçtaki ters averajı lehine çevirdi ve önemli bir galibiyet aldı. Jamaika ise büyük beklentilerle geldiği turnuvada hayal kırıklığı yarattı. Özellikle rakiplerine oranla hızlı hücumculara sahip olsalar da bunu üretkenliğe çeviremediler. B grubunun diğer maçında Venezuela, CONCACAF davetlisi Meksika’yı 1-0 yendi. Venezuela’nın golü rakip topraklardaki (Meksika – Liga MX) performansıyla bu sezon dikkat çeken ve Venezuela tarihinin en golcü oyuncusu olan Jose Salomon Rondon’dan (P) geldi. 2019’dan bu yana ilk kez çeyrek finale yükselen Venezuela’da büyük coşku vardı. Bu sonuçla Venezuela grupta ilk sırayı aldı. Ekvador ve Meksika üçer puanla 2. ve 3. sıraları aldılar. Jamaika ise son sırada kaldı. C GRUBU C grubunda Panama sürpriz bir şekilde ev sahibi ABD’yi 2-1 yendi. Panama’da goller Cesar Blackman ve Jose Fajardo’dan gelirken ABD’nin tek golünü Folarin Balogun attı. Panama’da Adalberto Carrasquilla 88. dakikada ABD’de ise Timothy Weah 18. dakikada kırmızı kart görerek takımlarını 10 kişi bıraktılar. Panama ABD’yi tarihinde 3. kez yenerken önemli bir puan aldı. Grubun diğer maçında Uruguay, Bolivya’yı 5-0’la ezdi geçti. Uruguay’da goller, Facundo Pellistri, Darwin Nunez, Maximiliano Araujo, Federico Valverde ve Rodrigo Bentancur’dan geldi. Marcelo Bielsa yönetiminde yeni bir sayfa açan Uruguay için işler oldukça iyi gidiyor ve bir kez daha çeyrek finale çıktılar. Copa America’nın mazlum takımlarından Bolivya ev sahibi olduğu 1997 Copa America’daki ikincilikten sonra katıldığı 10. Copa America’da 9. kez grup aşamasında elendi. Bu sonuçlarla Uruguay 1. olurken Panama ve ABD üçer puanla 2. ve 3. sırayı aldılar. Bolivya ise son sırada kaldı.    D GRUBU D grubunda Kolombiya, Kosta Rika’yı 3-0’la yendi ve çeyrek finale yükseldi. Katıldığı son 6 turnuvada çeyrek final oynama başarısı gösteren Kolombiya’da goller Luis Diaz, Davinson Sanchez ve Jhon Cordoba’dan geldi. 2016 ve 2019’da 3. olan Kolombiya’da yüzler gülüyor ve bu sefer 3.lüğün de ötesine geçmek istiyorlar. Tarihinde sadece 6. kez bu turnuvada mücadele etme başarısı gösteren Kosta Rika ise grubun son maçında Paraguay karşısında mucizeyi arayacak. Grubun diğer maçında Brezilya, Paraguay’ı 4-1 yenerek çeyrek final yolunda önemli bir üç puan aldı. Seleção’da goller Vinicius Jr. (x2), Savinho ve Lucas Paqueta’dan gelirken Paraguay’ın tek teselli golünü Omar Alderete kaydetti. Ayrıca Paraguay’da Adrian Andres Cubas 81. dakikada takımını 10 kişi bıraktı. Efsane Ronaldinho’ya göre tarihin en zayıf kadrosu olan Brezilya’da oyun kesinlikle beklentinin çok altında. Çok düşük ihtimal olsa da grupta elenme ihtimalleri var. Tarihinde sadece 1987’de grupta elenen Brezilya’nın oyununu geliştirmesi şart. Katıldığı son 12 Copa America’nın sadece ikisinde grup aşamasında elenen Paraguay 2016’dan bu yana ilk kez elenmiş oldu. Bu sonuçla Kolombiya 1. Brezilya 2. olurken Kosta Rika 3. sırayı aldı. Paraguay son sırada kaldı. LATİN ATEŞİ YANMAYA DEVAM EDECEK! Copa America’da grup aşaması 30 Haziran – 3 Temmuz arasında oynanacak olan 3. ve son grup maçlarıyla devam edecek. Linesman ekibi olarak sizleri Latin Amerika’nın en büyük turnuvası hakkında bilgilendirmeye devam edeceğiz. Takipte kalın…

  • Alex Pereira UFC 303’te Acımadı!

    UFC 303 PPV gecesi, Las Vegas’taki T-Mobile Arena’da düzenlendi. Gecenin ana maçında UFC hafif ağır siklet şampiyonu Alex Pereira ile eski şampiyon Jiri Prochazka rövanş maçına çıktı. Yan ana maçta ise Diego Lopes ile Ian Ige karşı karşıya geldi.    UFC 303 için ilk ayarlanan ana maç Conor McGregor vs Michael Chandler karşılaşmasıydı. McGregor'un geri dönüşü büyük bir heyecanla bekleniyordu. Fakat bu dönüş şanssız bir sakatlık sebebiyle iptal oldu. Conor McGregor, ayak parmağındaki kırık sebebiyle karşılaşmadan çekilmek zorunda kaldı. McGregor'un çekilmesiyle birlikte uzun zamandır reklamı yapılan UFC 303 kartı tehlikeye girdi. UFC, hızlı bir şekilde aksiyon alarak kartı kurtardı. Gecenin ana maçı olarak Alex Pereira vs Jiri Prochazka UFC hafif ağır siklet kemer karşılaşmasını ayarladı.  Alex Pereira ile Jiri Prochazka daha önce 2023'ün Kasım ayında karşılaşmışlardı. Alex Pereira, rakibini ikinci raundda nakavt etmeyi bilmişti. Pereira, sakatlığı sebebiyle kemerini maç kaybetmeden bırakmak zorunda kalan Çek dövüşçüyü mağlup ederek gerçek şampiyon olduğunu göstermişti. Prochazka, 1.5 yıllık sakatlık sürecinin ardından geri döndüğü maçta pek varlık gösterememiş ve ikinci kez kemeri alma şansını değerlendirememişti. Alex Pereira, bu maçtan sonra UFC 300'de yine eski bir şampiyon Jamahal Hill'i nakavt etmeyi başardı. Jiri ise aynı gecede sikletin güçlü isimlerinden Aleksdandar Rakic'i mağlup etti. Böylece Jiri Prochazka, tekrardan kemer iddiasını göstermiş oldu. Rövanş maçı bu galibiyetle birlikte tekrar gündeme geldi. Bu yılın ilerleyen zamanlarında yapılması beklenen mücadele, UFC 303'ün tehlikeye girmesi sebebiyle bu karta eklenmek zorunda kaldı.    Karşılaşma ilk maçın benzeri bir şekilde başladı. Alex Pereira, Jiri Prochazka'nın açık bacağına alçak tekmeler atarken, Jiri ilk maçtaki gibi seviyeyi değiştirip oyunu yere almaya çalıştı. Pereira, her maç daha da üstüne koyduğu takedown savunması ve gücü sayesinde Jiri'ye takedown şansı vermedi. Bu noktadan sonra oyun tamamıyla Pereira'ya döndü. Pereira, rahat bir şekilde Jiri'ye yumruk isabet ettirmeye başladı. Jiri ise bu yumruklara cevap vermedi. İlk raundun sonunda Pereira müthiş bir sol kroşe ile Jiri'yi yatırdı fakat bitiş zili Jiri'yi kısa bir süreliğine de olsa kurtardı. İkinci raundun hemen başında Pereira, müthiş bir head kick ile yine rakibini yakaladı ve hakemin araya girmesiyle birlikte maçı nakavtla kazandı. O head kickin etkisiyle Jiri bir süre kendine gelemedi.  Alex Pereira, bu galibiyetle birlikte Jiri Prochazka ile olan rekabetine son noktayı koydu ve Jiri'nin şampiyonluk umutlarını bitirdi. Pereira, hafif ağır sikletteki dominasyonunu devam ettirdi ve ağır siklete göz kırptı. Joe Rogan'a verdiği maç sonu röportajında gelecekte ağır siklete geçmeyi istediğini söyledi. Sikletteki eşleşmelere bakıldığında Pereira'nın hemen geçiş yapması zor gözüküyor. Sıradaki maçını yine hafif ağır siklette Magomed Ankalaev ile yapması bekleniyor.    Gecenin yan ana maçında dövüş severler son dakika sürprizi ile karşılaştı. İlk başta yan ana maçta Jamahal Hill olacaktı. Hill sakatlanınca Brian Ortega vs Diego Lopes karşılaşması yan ana maç olarak ayarlandı. Bu maç Ortega'nın kilo kesme probleminden dolayı tüy sikletten hafif siklete alındı. Dövüş günü geldiğinde Ortega, yüksek ateşli bir şekilde hastalandı ve maçtan çekildi. UFC, ana kartın başlamasına dakikalar kala Dan Ige'yi karta dahil etti ve gecenin yeni yan ana maçı Dan Ige vs Diego Lopes oldu. Maç 165 poundda gerçekleşti. Diego Lopes, Dan Ige’yi puanla (29-28, 29-28, 29-28) mağlup etti. Diego Lopes kilo kesmede yaşadığı problemlere, Dan Ige de çok kısa bir sürede maçı kabul etmesine rağmen seyircilere güzel bir maç izlettiler. İlk iki raundda Lopes hem patlayıcılığı hem de yer oyunuyla üstünlük kurarken, üçüncü raundda rakibinin yorulmasıyla birlikte Ige çok etkili bir performans sergiledi fakat rakibini bitiremeyince maçı puanla kaybetti.

  • Wimbledon 2024 Başlıyor!

    Dört grand slam oynanan teniste üçüncü grand slam olan Wimbledon’un başlamasına çok az kaldı. Wimbledon öncesi tamamlanan toprak sezonundan (Roland Garros) sonra gözler hızlıca Wimbledon’a çevrildi, tüm tenis severler yavaş yavaş çim sezonunun heyecanını hissetmeye başladı. Çim sezonunun özel bir aurası olduğunu belirtmekte de fayda var. Yazın oynanan bir grand slam olması tüm dünyadaki tenis severler için tatilin yanına eşlik edecek iki haftalık özel bir ziyafet anlamına geliyor.   1–14 Temmuz arasında oynanacak turnuvada kadınların final karşılaşması 13 Temmuz’da oynanacak, erkekler ise 14 Temmuz’da final karşılaşmasını oynayacak ve Wimbledon 2024 şampiyonunun belirlenmesi ile çim sezonu kapanacak.   Wimbledon - Erkekler Carlos Alcaraz Son şampiyon ve bu sene tekrar turnuvanın favorisi gösterilen Carlos Alcaraz ile başlayalım.   İspanyol raket Carlos Alcaraz, Wimbledon 2023 şampiyonu olma başarısını göstermişti. Üstelik bu başarıyı çeyrek finalde Rune’u, yarı finalde Medvedev’i finalde ise tenisin dominant figürü Novak Djokovic’i 5 set sonunda devirerek elde etmişti. Carlos Alcaraz, mayıs ayında oynanan toprak sezonunu kazanarak çim sezonuna giriş yapıyor ve bu sene ikinci grand slam’ini kazanmak istiyor.   21 yaşındaki İspanyol raket, yaşına rağmen üç grand slam’i cebine koymuş durumda. (Amerika Açık-2022, Wimbledon-2023 ve Roland Garros-2024) Koleksiyonunda sadece Avustralya Açık şampiyonluğu eksik. Son Avustralya Açık şampiyonu ise Jannik Sinner olmuştu.   Jannik Sinner Jannik Sinner demişken turnuvanın diğer bir favorisine değinelim.   2022/23 ile ismini fazlasıyla duyduğumuz İtalyan raket Jannik Sinner, tenis dünyasındaki ilk grand slam’ini 2024 Ocak’ta Avustralya Açık turnuvasında elde etmişti.   Yarı finalde Novak Djokovic’i turnuva dışına atmayı başaran Jannik Sinner, final maçında Rus raket Daniel Medvedev ile eşleşmiş ve 5 set sonunda kupaya ulaşmıştı.   İtalyan raket, kariyerinin devamında ATP turlarında ve Roland Garros’ta elde ettiği puanlarla dünya 1 numarasının yeni sahibi olmuştu.   22 yaşındaki İtalyan raket Jannik Sinner, tenisin bizlere sunduğu yeni bir figür. Üst üste rekorlar kırdı, yenilmezlik serileri oluşturdu, korttaki farklı oyun tarzı ile tenise yeni bir boyut kazandırdı.   Nadal, Federer ve Djokovic üçlüsünden sonra Carlos Alcaraz ve Jannik Sinner rekabeti oluştu. Bu rekabet tenisin renk paletine katkı sağladı.   Nadal, Federer, Djokovic üçlüsünden sonra ortaya çıkan bu iki raket, tenisteki rüzgarın başka yöne esebildiğini kanıtladı. Bu doğrultuda tenise yeni bir katman eklenmiş oldu. Dünyada tenise olan bakış açısı da bu gelen zenginlikle beraber değişmiş durumda.   Novak Djokovic Çok fazla bahsetmeye gerek yok sanırsam. Tenisin dominant figürü, tabiri caizse kan emicisi…   Dört grand slam’in tamamında hakimiyet kurabilen belki de tek tenisçi. Fanı değilsek bile bu realite ile başa çıkmak zorundayız çünkü Rafael Nadal sadece toprakta hakimiyet kurabilirken, Roger Federer ise hep çimdeki performansı ile ön plana çıktı. Wimbledon 2024’e katılması şüpheli olan Novak Djokovic, şüpheleri ortadan kaldırdı ve turnuvada yer alacağını açıkladı. Yaşına rağmen tenise olan tutkusu hiç tükenmemişe benziyor. Sahadaki mental zırhı ve keskin oyunu onu şahsına münhasır bir figür haline getiriyor.   Sürpriz Adaylar Son dönemde yükselişte olan Rus raket Andrey Rublev de potansiyel bir şampiyon olarak görülüyor. Mayıs’ta oynanan Madrid Açık’ta da şampiyonluk yaşamıştı Rublev.   Ek olarak: Zverev, Medvedev, Rune gibi isimler de sürpriz olması halinde en büyük adaylar…   Wimbledon - Kadınlar Kadınlarda net bir favori yok ancak çimdeki performansı her ne kadar kötü olsa da son dönemdeki performansı ile ön plana daha çok çıkan isim Iga Swiatek.   Son şampiyon Marketa Vondrousova’nın tekrar şampiyonluk yaşaması zor gözükse de açık kapı bırakmakta fayda var.   Son 2 senenin finalisti olan Ons Jabeur ise yarım kalmış hikayeyi tamamlamak için kortta olacak. Yorumcular sağlıklı bir senaryoda Rybakina’nın da şampiyonluğa uzanabileceğini söylüyor.   Öte yandan Jasmine Paolini ve Qinwen Zheng gibi turnuvaya renk katabilecek isimlerden…   Wimbledon 2024 değerlendirme yazımı bitirmeden önce radyocu, gazeteci ve spor yorumcusu sevgili Cüneyt Kaşeler’den turnuva adına şampiyonları tahmin etmesini istedim. Cevabı ise şu şekilde oldu: “Kadınlarda Jabeur alsın isterim ama her seferinde bir Rus ya da Çek çıkıyor. Bu sene kimin sırası merak ediyorum, öte yandan ben Osaka’yı da merak ediyorum. Bakalım Fransa’da gösterdiği performans oraya mı aitti, üstüne koyacak mı? Erkeklerde ise Sinner ve Alcaraz dışına çıkmaz, plase Medvedev diyorum.”a çıkmaz, plase Medvedev diyorum.”

  • WNBA’in Kaderini Değiştirecek Kadın: Caitlin Clark

    WNBA kurulduğundan bugüne kadar kaderini değiştirecek bir yıldız arıyordu. O beklenen yıldız bu yıl WNBA’e adımını attı. Kolej basketbolunda Iowa gibi zirveden uzak bir üniversitede oynamasına rağmen bütün ilgiyi üzerine çeken Caitlin Clark, profesyonel arenaya adımını atar atmaz WNBA’yi de milyonlara izlettirmeyi başardı. Bu yazıda sizlere ABD’nin yeni starı, kolej basketbolunda rekorları alt üst eden bir ismi Caitlin Clark’ı anlatacağım.   Basketbola Başlangıcı ve Lise Yılları Caitlin Clark, 22 Ocak 2002 tarihinde ABD’nin orta batı eyaletlerinden Iowa’nın en büyük şehri olan Des Moines’de doğdu. Basketbol oynamaya 5 yaşında başladı. Babası, Caitlin’in oynayabileceği bir kızlar ligi olmadığı için onu erkekler liginde oynattı. Clark, basketbolun yanında softbol, ​​voleybol, futbol, ​​tenis ve golf gibi branşları da denedi. 13 yaşından itibaren ise sadece basketbola odaklandı. Kendi yaş kategorisinin üstündeki kızlar liginde oynamaya başladı. Dowling Katolik Lisesi'nde öğrenimini devam ettirirken ilk önce bütün eyalette sonra da ulusal çapta ismini duyurmayı başardı. 2019 yılında 90-78 yendikleri bir lise maçında 60 sayı atarak eyalet rekorunu kırdı. Iowa eyaletinde iki kez en iyi basketbolcu, bir kez ise Miss Iowa ödüllerinin sahibi oldu.   Bu ilgi çekici performanslarıyla ABD alt yaş kategorilerinde forma şansı yakaladı. 2017 yılında ABD U-16 takımına seçildi ve takımının Amerika şampiyonluğuna katkıda bulundu. 2019 ve 2021 yıllarında ise U-19 takımıyla birlikte Dünya şampiyonluğu sevincini yaşadı. 2021 yılındaki turnuvada MVP seçildi.   2020 yılında McDonald's All-American seçilen Caitlin Clark, ESPN tarafından sınıfının en iyi dördüncü oyuncusu seçildi. Lise mezuniyetine doğru Notre Dame, Iowa State, Iowa ve Missouri State gibi üniversitelerden teklif aldı. Ailesi onun Notre Dame’ı seçmesini istedi, o da onlara sözlü taahhüt verdi fakat bunu resmileştirmedi. Clark, tercihini Iowa Üniversitesi’nden yana kullandı. Bu tercihin sebebi olarak Iowa’nın yüksek tempolu hücum oyununu, koç Lisa Bluder’ın guard yetiştirmedeki uzmanlığını ve takımda fazla sorumluluk alabilecek ortamın olmasını gösterdi. Clark, daha sonraları o dönemde kadınlar basketbolunun lokomotifi UConn Üniversitesi’nden teklif beklediğini, gelmeyince hayal kırıklığı yaşadığını söyleyecekti.   Üniversite Yılları Caitlin Clark’ın bütün rekorları alt üst ettiği ve bütün ABD’yi kendine hayran bıraktıran üniversite kariyeri 2020 yılında başladı. Clark, kariyerinin ilk yılını COVID-19 sebebiyle seyircilerden uzak bir şekilde geçirdi. İlk sezonunda 26.6 sayı, 7 asist, 5.9 ribaunt ortalaması ve %40 üçlük yüzdesi yakaladı. Iowa, Clark önderliğinde Big Ten turnuvasını ikinci sırada bitirdi, NCAA turnuvasında ise son 16’ya kaldı. En iyi çaylaklara verilen iki prestijli ödülü UConn’dan Paige Bueckers ile paylaştı. O zamanlarda Bueckers’in tanınırlığı Clark’ın çok önündeydi. Fakat Clark’ın zamanı yavaş yavaş geliyordu.   İkinci yılında Caitlin Clark, rekorları kırmaya başladı. İlk önce bir maçta 44 sayı atarak okul rekorunu kırdı. Daha sonra 18 asistle okul asist rekorunu egale etti. 1000 sayı barajına en erken ulaşan Big Ten konferansı oyuncusu oldu. Takımını Big Ten konferans şampiyonluğuna taşıdı. NCAA turnuvasında ise ikinci turda elenerek hayal kırıklığı yaşadı. Buna rağmen ligin en iyi oyun kurucusu seçildi ve bütün kolej liginin en çok sayı atan ve asist yapan oyuncusu oldu.     İyi geçen ilk iki sezondan sonra Caitlin Clark’ın zirveye çıkması üçüncü sezonda gerçekleşti. Sezonun başlarında 45 sayı atarak kariyer rekorunu geliştirdi. Daha sonra 2000 sayı barajını en erken geçen kadın basketbolcu oldu. Yedinci triple doublenı yaparak konferans rekorunu kırdı. Oy birliği ile konferansının en iyi oyuncusu seçildi ve ikinci kez üst üste takımı konferans şampiyonu yaptı.   2023’ün Mart ayına kadar gelen süreçte Clark çok iyi bir basketbolcu olarak öne çıkıyordu. Yakaladığı müthiş istatistikler onun sınıfının en iyisi olduğunu gösteriyordu. Bu dönemde Paige Bueckers’ın sakatlığı da onun daha fazla öne çıkmasını sağladı. Caitlin Clark, Mart ayında yaptıkları ile öyle bir popülariteye ulaştı ki bırakın Bueckers’ı kolej tarihinde kimse böyle bir seviyeyi ulaşamamıştı. İlk önce geçen yıllarda gösterdiği başarıları aşarak NCAA turnuvasında çeyrek finale kaldı. Çeyrek finalde Louisville’e karşı 41 sayı, 12 asist ve 10 ribauntluk performans sergiledi ve takımını final foura taşıdı. Bu maç istatistiği erkek veya kadın fark etmeksizin NCAA turnuvalarındaki iyi maç istatistiğiydi.   Final fourdaki rakibi yenilgisiz South Carolina’ydı. Bu maçta da 41 sayı atarak takımını finale taşımayı başardı. İşte bu galibiyet Caitlin Clark’ın kariyerindeki en büyük dönüm noktası oldu. O maçla birlikte kamuoyunda büyük bir ilgi odağı haline geldi. Iowa gibi kadınlar kolej basketbolunda zirveden uzak bir takımı alıp tek başına finale çıkarması onu bir süperstara dönüştürdü. Finalde LSU karşısında 17 sayı farkla mağlup olması ve LSU’nun yıldızı Angel Reese’in maç sonunda onunla dalga geçmesi işi çok farklı boyutlara taşıdı. Caitlin Clark’ın karşısına Angel Reese gibi kutuplaştırıcı bir karakter gelmişti. İnsanların gözünde Clark bir süper kahramandı, Reese ise kahramanın baş düşmanı. Bu durum Caitlin Clark’a kendisine büyük bir sevgi duyan hayran kitlesi kazandırdı. Bir anda ABD’nin en sevilen, en popüler figürlerinden birisi oldu. 2023 NCAA Ulusal Şampiyonluk maçının son anlarında Caitlin Clark ve Angel Reese Bu büyük ilgiyle son kolej sezonuna başlayan Caitlin Clark, rekorları tarihe gömmeye devam etti. 6 Aralık 2023’de 3000 sayı barajını aştı. 15 Şubat 2024’te Kelsey Plum’ın 3527 sayılık rekorunu kırarak tarihin en çok sayı atan kadın kolej basketbolcusu oldu. O gün Nebraska karşısında attığı 49 sayıyla hem kariyer rekorunu hem de Iowa rekorunu kırdı. 3 Mart’ta 3668. kariyer sayısını attı ve Pete Maravich’i geçerek kadın erkek fark etmeksizin NCAA basketbol tarihinde en çok sayı atan oyuncu rekorunu eline geçirdi.   Rekorları kırarken popülaritesi daha da arttı ve böylece büyük sponsorluk anlaşmaları imzalamaya başladı. NIL (kolej sporcularının imaj hakları anlaşmaları) sayesinde yılda 3.4 milyon dolar kazanan bir sporcu haline geldi. State Farm, Nike, Gatorede, Goldman Sachs gibi markalarla sponsorluk anlaşmaları imzaladı. Ulusal kanallarda normal sezon maçları milyonlar tarafından izlendi ve sadece Iowa tribünleri değil deplasmana gittiği maçlar bile kapalı gişe oynanır hale geldi.   Big Ten konferans turnuvasında üst üste üçüncü şampiyonluğunu kazandı. Ulusal turnuvada 1 numaralı seri başı olmalarına rağmen geçen seneki başarılarını tekrar etmeleri zor gözüküyordu. Bu kez final yollarında son şampiyon LSU ve çok iyi bir takım oyunu oynayan UConn olacaktı. LSU ile yapacakları son sekiz turu maçı milyonlar tarafından bekleniyordu. İki takımın sorunsuz bir şekilde ilerlemesiyle bu büyük rövanş maçı gerçekleşti ve Caitlin Clark, Angel Reese ve arkadaşlarından intikamını almayı başardı. LSU’yu 94-87 yendikleri maçta 41 sayıyla takımına liderlik etti.   Final four maçında Caitlin Clark ve arkadaşlarının rakibi Paige Bueckers’li UConn’du. Bu maçtan önce Clark mı Bueckers mı soruları sosyal medya ve ana akım medyada soruluyordu. Clark’ın son kolej maçı olacak diye tahmin yapanların sayısı hiç az değildi. Clark ve arkadaşları bu tahminleri yine boşa çıkardı ve rakiplerini 71-69 yenerek ikinci yıl üst üste finale kaldılar. Bu kez finalde rövanş alma sırası South Carolina’daydı. Yine yenilgisiz olarak Iowa’nın karşısına çıkan South Carolina bu kez sürprize izin vermedi ve Caitlin Clark’ın şampiyonluk hayallerini bitirdi.   Caitlin Clark kolej kariyerinde NCAA şampiyonluğu yaşayamasa da Iowa gibi kadın basketbolunda zirveden çok uzakta yer alan ve kendisi dışında bir yıldızı bulunmayan bir takımı bu noktalara getirerek herkesin takdirini kazandı. Kolej kariyerinin son iki yılında büyük bir peri masalına imza attı ve bütün ABD’yi kendine hayran bıraktırdı. O kadar büyük bir kitleyi ekran başına çekti ki son üç maçı üst üste tarihin en çok izlenen kadınlar basketbol maçları oldu. LSU maçını ortalama 12 milyon, UConn maçını ortalama 14 milyon, final maçını ise ortalama 18 milyon kişi canlı olarak izledi. Mart çılgınlığında neredeyse erkek basketbol turnuvasından daha fazla Caitlin Clark konuşuldu. Clark için bundan sonraki hedef kolej basketbolundaki bu etkisini profesyonel arenaya yanı WNBA’ye taşımaktı.   Profesyonel arenaya geçiş   Caitlin Clark, bir yıl daha kolejde oynama hakkı varken kolej kariyerini bitirip WNBA draftlarına katılmaya karar verdi. Bu kararını açıkladığı anda draftın 1. sırasında yer alacağı belliydi. Bütün takımların isteği, onun gibi büyük bir ilgi odağını kendi takımına katmaktı. Bu noktada şanslı olan taraf Indiana Fever oldu. Fever geçen yılın ardından bu yılda draftın bir numaralı seçme hakkına sahip olarak piyangoyu tutturdu ve Caitlin Clark’ı takımına kattı. Clark yanında müthiş de bir draft sınıfını da getirdi. Cameron Brink, Camila Cardoso, Angel Reese, Rickea Jackson ve Aaliyah Edwards gibi isimler de bu draftla birlikte WNBA’ye girdi.     İlk WNBA maçlarında zorlu rakiplerle karşılaştı. New York Liberty ve Connecticut Sun gibi güçlü takımlarla ilk dört maçını yapması Caitlin Clark ve takımı için çok zorlayıcı oldu. Bu maçlarda 20’li sayıların üstünde bir performans sergilese de takımına galibiyeti getiremedi. Ayrıca takımının yeni yapılanma sürecinde bir takım olması ve genç isimlerden oluşması bu kötü başlangıcın önemli sebeplerindendi.   Caitlin Clark ve takımı için ilk 5 maçtan sonra işler rayına oturmaya başladı. Caitlin Clark, Indiana Fever ile birlikte ilk WNBA galibiyetini Los Angeles Sparks karşısında aldı. Bu maçta 2 asist ile triple doubleı kaçıran Clark, kötü gidişata bir son vermiş oldu. Takımı ile ilk galibiyetinden sonra üç maçlık bir mağlubiyet serisi daha yaşasa da toparlanmayı bildiler. Çıktıkları son 9 maçın 7’sini kazandılar. Takımın yükselen performansında Aaliyah Boston’ın form grafiğinin yükselmesinin büyük etkisi oldu. Geçen sezonun çaylağı seçilen Boston’ın performansını yükseltmesi hem Caitlin Clark’ı rahatlattı hem de takımın play-offa yükselme umutlarını arttırdı.   Caitlin Clark, ligin ilk ayında ayın çaylağı ödülünü kazandı. Bu ödülü 17.6 sayı, 6.6 asist, and 5.1 ribaund ortalaması ile aldı. Clark, 1 aylık süreçte kolej kariyerindeki olağanüstü istatistikleri yakalayamasa da iyi bir performans ortaya koydu. Clark’ın kolej basketbolunda yakaladığı istatistiklere WNBA’de bir anda ulaşmasını beklemek ona büyük bir haksızlık olurdu. WNBA’deki seviye ile kolej basketbolu arasında büyük bir uçurum bulunuyor. Savunmaların sertliği Caitlin Clark gibi skorerleri oldukça zorlayan bir konu. Özelikle Caitlin Clark’ın logodan bile isabetli şut atabileceğini bilen savunmacılar, bir an bile baskı savunmasını Clark’a karşı bırakmıyorlar. Bu da Clark’ın rahat şut yaratmasını oldukça zorlaştırıyor.     Clark’ın kolejde attığı şut sayısıyla WNBA’deki sayısı arasındaki fark aslında birçok şeyi anlatıyor. Clark, 31.6 sayı ortalaması ile tamamladığı son kolej sezonunda maç başına ortalama 22.7 top kullanırken, WNBA’de 17 maçta 12.5 top kullanabildi. Kolay şutları bulamaması onun şut isabet yüzdesini de etkiledi.   Caitlin Clark’ın oyununda şu ana kadarki en sıkıntılı konu asist – top kaybı dengesi oldu. Clark, 6.2 asist ortalaması ile lig dördüncüsü, diğer taraftan top kaybında ise 5.6 ortalama ile lider durumda. Clark’ın 4 yıllık kolej kariyerinde de top kaybı problemi yaşadığı bir gerçek. 4 yıllık kolej kariyerinde 8.2 asist ortalaması ve 4.8 top kaybı ile oynuyordu. Top kayıplarını azalttığı taktirde Clark’ın oyundaki efektifliği daha fazla artacaktır. Zaten skorerliği, asist özelliği, ribauntlara girip almasıyla komple bir oyun kurucu performansı veriyor. Şu anda yapması gereken şey oyun içindeki hatalarını minimuma indirmek. O zaman hem takımını daha yukarılara çıkaracaktır hem de kolej basketbolunda ondan gördüğümüz dominantlığa ulaşacaktır.   Caitlin Clark’ın bu sezon şu ana kadarki performansında eksiklerin hataların olması çok doğal. Fakat Clark bu eksiklere rağmen WNBA tarihinin en iyi çaylak performanslarından birini veriyor. Sayı barajlarını, bütün WNBA oyuncularından daha hızlı bir şekilde geçiyor. Bu da bizlere kolejde kırdığı rekorları WNBA’de de kırabileceğini gösteriyor.   Lige etkisi   Caitlin Clark’ın lige gelişi öyle bir ses getirdi ki WNBA bir anda gündemin üst sıralarında konuşulur hale geldi. Clark’ın WNBA’ye büyük bir ilgi çekeceği draftın izlenme sayılarından net bir şekilde belli oldu. Geçen yıl 601.000 kişi tarafından izlenen draftı bu yıl 2.45 milyon kişi ESPN’den canlı olarak izledi. Indina Fever, Caitlin Clark draftını izlemek için kendi salonlarında 17.000’den fazla kişinin katıldığı bir watch party düzenledi.   WNBA’in açılış maçıyla birlikte reyting rekorları kırılmaya başladı. Caitlin Clark’ın ilk WNBA maçı ESPN 2 kanalından ortalama 2.1 milyon kişi tarafından izlendi. Aynı saatte ESPN kanalından yayınlanan NHL play-off mücadelesi ortalama 2 milyon seyircide kaldı. Indiana Fever’ın ulusal kanallarda yayınlanan maçları ortalama 1.5-2 milyon izleyici bandında reyting yakaladı. Caitlin Clark’ın Angel Reese ile karşı karşıya geldiği maçı ise ortalama 2.25 milyon izleyici tarafından izlendi. Bu rakam WNBA tarihin 23 yıldaki en yüksek reytingi oldu. WNBA maçları bu yıl ortalama 1.32 milyon reyting aldı. Geçen yıl bu ortalama 462.000 izleyiciydi. Bu yıl en çok izlenen 5 maçın tamamı da Caitlin Clark’ın sahada olduğu karşılaşmalardı.     Caitlin Clark, WNBA’e etkisinin yanında takımı Indiana Fever’a da büyük bir marka değeri kazandırdı. Fever, bu yıl maç biletleri, ürün satışları, sponsorluklarla birlikte ligin en değerli takımlarından birine dönüştü. Clark, gelmeden önce Indiana Fever’ın 129.000 olan Instagram takipçi sayısı 1 ay içerisinde 500.000’i geçti ve WNBA’in en çok takip edilen takımı oldular.   Caitlin Clark’ın ilk yılında çaylak kontratıyla 76.535 dolar alacak olması WNBA’deki maaşların düşüklüğü konusunu gündeme getirdi. Ulusal kanallardan tutun diğer branşlardaki sporculara kadar herkes bu konu hakkında yorum yaptı. Takımların ve televizyon kanallarının Caitlin Clark sayesinde büyük paralar alacak olması fakat Clark’ın çok düşük bir maaşa oynaması tartışma konusu oldu. WNBA yetkilileri ve takım sahipleri Clark’ın etkisi sayesinde yeni yapılacak TV anlaşmasının eskisinden kat kat iyi olacağını söylüyor. Bu yüzden yakın bir zamanda bu maaşların artacağı belirtiliyor.   Tartışmalar   Caitlin Clark’ın popülaritesinin artması onun sürekli gündemdeki bir isim olarak öne çıkmasına sebep oldu. Bu kadar göz önünde olması onunla ilgili insanların sürekli yorum yapmasına yol açtı. Bu tartışmaların büyük reyting getirdiği görülünce ulusal medya da bu tartışmaları sürekli kaşımaya başladı ve böylece Clark üzerinde en çok konuşulan figürlerden birisi haline geldi.   İlk tartışmalar kolej kariyerinin sonunda onun tarihin en iyi kolej oyuncusu olup olmaması ile ilgili yorumlardan çıktı. WNBA’in süperstar isimlerinden biri olan Breanna Stewart, Clark’ın kolej tarihin en iyisi olması için kupalar kazanması gerektiğini söyledi. Stewart, dört yıllık kolej kariyerinde her sezon şampiyonluk kazanarak tarihe geçen bir isim olduğu için bu tartışmada söz hakkı olabilecek önemli bir kişi. Stewart, UConn gibi tarihi başarılarla dolu ve sürekli iyi kadrolar kuran bir takımda olduğu için kupa kazanma konusunda herkesten bir adım önde olduğunu söylememiz pek yanlış olmaz. Clark, Iowa’da değil de daha iddialı bir takımda bu performansları sergilese kolej kariyerini 1-2 şampiyonlukla tamamlayabilirdi. Ama ne söylenirse söylensin en iyi kim tartışmaları her zaman sübjektif tartışmalardır ve hep bir kısır döngüye girmektedir. Kimse Clark’ın rekorlarını ve Stewart’ın kupalarını inkar edemeyeceği için bu tartışma bu şekilde sürüp gidecektir.   İkinci büyük tartışma konusu –ki bu hale devam ediyor- diğer basketbolcuların Caitlin Clark’a karşı tavırları oldu. Kadın basketbolunun efsane isimlerinden Diana Taurasi ve eski WNBA yıldızlarından Sheryl Swoopes, Clark’ın kolej performansını profesyonel arenada yansıtamayacağı üzerine gündem olan açıklamalar yaptı. Clark’ın Nike ile 28 milyon dolarlık rekor anlaşmasından sonra da A’ja Wilson gibi basketbolcular sosyal medyadan imalı gönderiler paylaştılar. Clark’ın maçlarda maruz kaldığı sert fauller gündem oldu. Özellikle Chicago Sky’lı Chennedy Carter’ın yaptığı kasti faul büyük bir fırtına kopardı.   Bu hareketler büyük bir kitle tarafından kıskançlıkla tanımlandı. Bu davranışların hepsini kıskançlık olarak yorumlamak adil olmaz fakat birçoğunu bu şekilde yorumlayabiliriz. Aslında bu davranışlar sporda sıkça gördüğümüz davranışlar. LeBron James, liseden NBA’e büyük bir beklenti ile gelmişti ve takım arkadaşları da dahil olmak üzere hiç sıcak karşılanmamıştı. Serena Williams da Venüs Williams ile birlikte ilk çıktıklarında tenis dünyasında çok da cana yakın bir karşılama görmemişlerdi. LeBron James ve Serena Williams da Clark’ta kendilerinden bir parça görmüş olacaklar ki ona sürekli olarak destek mesajları verdiler.   Son ve en çok ses getiren tartışma konularından birisi ise Caitlin Clark’ın Olimpiyat kadrosuna alınmaması oldu. Seçici komite, bu Olimpiyatlara tecrübeli isimlerle gitme kararı aldığını ve bu yüzden Caitlin Clark’ın kadroya alınmadığını açıkladı. Bunun üzerine ırksal ve cinsel yönelimlerden tutun diğer oyuncuların Clark’ı sevmemelerine kadar büyük bir tartışma döndü. Öncelikle burada seçici komitenin açıkladığı sebep dışında bir sebep aramak komplo teorisi üzerine konuşmak olur. Caitlin Clark’ın beyaz olduğu için ayrımcılığa uğradığını düşünen büyük bir kitle var. Bu kitle ile onlara zıt olanlar Caitlin Clark üzerinden bir mücadele veriyorlar. Clark’ın hiçbir şekilde dâhilinin olmadığı bu mücadele sporcunun gündemin hep ilk sıralarında kalmasını sağlıyor fakat tartışmayı çok tehlikeli olabilecek bir noktaya götürüyor. ABD takımının açıklanan kadrosunda Breanna Stewart, Sabrina Ianescu, Kelsey Plum ve Diana Taurasi gibi beyaz oyuncular bulunuyor. Cinsel yönelim olarak baktığımızda Ianescu ve Plum yine onların bu teorisine uymuyor. Diğer oyuncuların sevmemesi ve kıskançlığı sebebiyle alınmaması konusu ise oyuncuların seçici kurul üzerinde ne kadar etkisi olduğuna bağlı bir konu.   Peki Caitlin Clark Olimpiyat kadrosuna alınmalı mıydı? Bu soruya şahsi cevabım evet. Caitlin Clark’ın şu anki istatistikleri kadroya seçilen isimlerden düşük görülebilir. Onlara göre tecrübe eksikliği de olabilir. Fakat Clark şu anda kadın basketbolunun tartışmasız en ünlü figürü. Eğer elinizde böyle bir figür varsa bunu değerlendirmelisiniz. Eğer Clark götürülseydi erkek basketbolunun 1992 Olimpiyatlarındaki etkisini kadın basketbolunda gerçekleştirebilirlerdi. 1992’de Larry Bird’in sadece takımda olsun diye sakat sakat bile götürüldüğünü düşünürsek Clark rahatlıkla bu takımda yer alabilirdi. Ayrıca zaten bütün turnuvaları domine etmiş bir takım olan ABD takımı bir çaylağı hayli hayli kadroda tutabilirdi. Caitlin Clark’ı almayarak hem ulusal hem de uluslararası seyirci açısından büyük bir kitleyi kazanma fırsatını ellerinin tersiyle itmiş oldular.   Kırdığı rekorlarla, kazandığı başarılarla, gösterdiği performansla, üzerindeki tartışmalarla Caitlin Clark’ın şu ana kadarki kariyerini sizler için derledim. Büyük düşüşler veya sakatlıklar olmadığı sürece Clark’ı uzun bir kariyer bekliyor. Umarız şu ana kadar başardıklarından daha fazlasını başarır, beklentilerin çok üstüne çıkar ve bizlere uzun yıllar boyunca büyük bir sporcuyu izleme şansını verir.

  • Çekya'yı Mağlup Ederek Son 16 Turuna Yükseldik! - EURO 2024 Avrupa Şampiyonası’nda Üçüncü Hafta Sonuçları

    Almanya ev sahibi benim dedi! İngiltere ve Fransa zevk vermedi. Avusturya sürprizi, Romanya son 16'da, İspanya en iyi futbol oynayan takım. Ve tabii ki biz, son 16 turundayız. Tebrikler, Milli Takım! A GRUBU Turnuva tarihinin en başarılı takımlarından biri olan ve turnuvaya ev sahipliği yapan Almanya, A grubunun açılış maçına çok iyi başladı. İskoçya'yı 5-1 yenen ev sahibi Macaristan'ı da 2-0 ile geçmeyi başardı. Grup son maçında 0-1 geride olduğu maçı oyuna sonradan giren golcüsü N. Füllkrug'un attığı golle İsviçre'den grup liderliğini kurtaran Almanya, son 16 turunda Danimarka ile eşleşti. Almanya karşısında son dakikada yediği golle grup liderliğini kaptırarak grubunu ikinci sırada tamamlayan İsviçre, ön alanda baskı yaparak başladığı ve ilk maçta Macaristan'ı 3-1 yenen İsviçre, İskoçya ile ikinci maçında 1-1 berabere kalarak son maça grup liderliği şansı ile çıksa da grubunu ikinci tamamlayarak son 16 turunda İtalya ile eşleşerek belli olan ilk eşleşme oldu. Gürcistan'ın galibiyetiyle en iyi üçüncülerden olma şansını kaybeden Macaristan, İskoçya ile turnuvaya veda etti. Almanya'da Füllkrug ve Musiala 2'şer gol, İsviçre'de R. Freuler 2 asist ile takımlarına katkı verdiler. Macaristan takımında son maçta B. Varga talihsiz bir sakatlık yaşadı. Hastaneye kaldırılan oyuncunun durumu üzüntü yarattı. B GRUBU Grup maçlarını 3 galibiyetle tamamlayan İspanya, 5 gol attığı grupta gol yemedi. Göreve getirilen Luis de la Fuente için A takım deneyimi yok denmesine rağmen aslında De la Fuente bu kadroda İspanya alt yaş gruplarında beraber çalıştığı isimlere görev veriyor. Ben kişisel olarak turnuvanın turnuva gibi oynanması gerektiğini düşünenlerdenim, kısaca turnuva sadece 90 dakika maç değil! Buna örnek De la Fuente grup son maçında Arnavutluk karşısında geniş rotasyonlu kadroyla takımını sahaya çıkardı. Boğalar istediği şekilde temposunu ayarlayıp yönlendirdiği maçı 1-0 kazandı. İspanya'nın kadrosu değişse de oyun yapısı kazanma arzusu aynen devam etti. Lider İspanya'nın rakibi grubumuzdan üçüncü olarak çıkan Gürcistan oldu. B grubunun diğer maçı dramatik bir şekilde sonlandı. Maçın genelinde rakip sahada çok gözüken Hırvatlar olsa da son sözü söyleyen Azzuriler oldu. Turnuvanın en iyi kaleciler performansında Donnaruma, L. Modric'in penaltısını kurtarsa da akan oyunun devamında kale önünde İtalyan savunması Modric'i boş bırakınca Hırvatlar öne geçti. L. Modric 38 yaş, 289 gün ile turnuva tarihinin gol atan en yaşlı futbolcusu oldu. Kulübede yer alan kozlarını sahaya sürmek zorunda olan L. Spaletti, oyuna aldığı isimlerden M. Zaccagni'nin attığı golle İtalya'yı son 16 turuna taşıdı. Turnuvanın ilk eşleşmesi İsviçre - İtalya oldu. Hırvatistan ve Arnavutluk kupaya veda etti. C GRUBU Futbolseverlerin çok şükür bitti dediği grup... Bu grupta toplam atılan gol sayısı 7. İngiltere, 5 puanla grup lideri oldu. Bu grupta ilginç durum, Danimarka ile Slovenya'nın eşit averajlara sahip olması sonrası Danimarka'yı grup ikincisi yapan etken. Slovenya yardımcı antrenörü Milivoje Novakovic'in son maçta gördüğü sarı kart sonrası grup ikincisi olan Danimarka, son 16 turunda ev sahibi Almanya'nın rakibi oldu. Slovenya ikinci kez katıldığı Avrupa Şampiyonası'nda ilk kez gruptan çıkmayı başardı. Ve son 16 turunda rakibi grubumuzun averajla lideri Portekiz oldu. Mitrovic ve Vlahovic ikilisinden verim alamayan, kullanamayan Sırbistan turnuvadan elendi. Favori takımlardan İngiltere, Southgate yönetiminde durağan temposuz ağır futboluyla beklentilerin oldukça altında kaldı. Ada ekibinin son 16 turunda eşleştiği takım Slovakya. D GRUBU Tahminleri yanıltan bir grup oldu. Şampiyonluk adayları arasından Fransa son maçında Polonya ile 1-1 berabere kalarak grubu ikinci sırada tamamladı. Fransa 2 gol atıp, 1 gol yediği grubunu yenilgisiz bitirerek son 16 turuna yükseldi. Son 16 turunda Fransa - Belçika eşleşmesini izleyeceğiz. Hollanda, 4 puan toplayarak en iyi üçüncüler arasında D grubu tamamlandığında ilk sırada yer alıyor. Son maçlarda sıralama da gel gitlerin yaşandığı son maçlarda Portakallar, grubu sürpriz şekilde lider bitirmeyi başaran Avusturya'ya 3-2 mağlup oldu. Portakallar son 16 turunda Romanya ile karşılaşacak. Grup lideri olarak son 16 turuna kalan Avusturya iyi futboluyla dikkatleri çekti. Ralf Ragnick, yönetiminde grup maçına yenilgi ile başlayan Avusturya son 2 maçında 6 gol atarak 6 puanla son 16 turuna lider olarak yükseldi. Prass 2 asist ile takımına katkı verdi. Grubun sürpriz lideri milli takımımızla karşılaşacak. Fransa topa sahip olma pozisyon anlamında yaşadığı üstünlüğünü skorlara yansıtamadı. Hollanda'da Gakpo turnuvada 2 gol, Ake 2 asist ile oynuyor. Kupadan elenen Polonya son maçtan 1 puan alarak kupaya veda etti. E GRUBU Heyecanı ve merakı bol fakat dramatik bir grup oldu. Grubu 4. sırada tamamlayan Ukrayna 4 puanla turnuvaya veda etti. C grubunda ise Danimarka sarı kartlardaki fark sayesinde 3 puanla ikinci olarak yoluna devam ediyor. Grupta 4 takımda 4 puanla tamamladığı için Romanya averajla grup lideri olarak, Belçika averajla ikinci olarak tur atlarken, Slovakya 4 puanla en iyi üçüncüler arasına girerek son 16 tur vizesi aldılar. Belçika oynadığı futbolla hayal kırıklığı yaratırken, Lukaku sürekli VAR'a takıldı! Tenten kıyafeti ile karikatüristten ilham alınan forması ile Belçika, son 16 turunda Fransa ile eşleşti. Romanya'da R. Marin 2 gol, D. Man 2 asist. Slovakya'da I. Schravz 2 gol, J. Kucka 2 asist ile takımlarına katkı veriyor. Grup üçüncüsü 4 puanlı Slovakya oldu. Bu grubun son 16 turu eşleşmeleri şöyle oldu. Romanya - Hollanda, Fransa - Belçika ve İngiltere - Slovakya. F GRUBU Keyifli bir yazı sonu oldu. Gürcistan, Ronaldo'nun sahada olduğu, Portekiz'in rotasyonlu kadrosunu 2-0 mağlup ederek son maçında kendini en iyi üçüncülerin arasına atarak, İspanya ile eşleşti. Milli takımımız kazanınca ülke olarak takımımızla birlikte, kaybedince yine aynı şekilde kontrolsüz bir şekilde demoralize oluyoruz. Pepe'nin dediği gibi duygularımızla değil aklımızla bilgimizle doğruları bularak oynamalıyız. Maça biraz kötü başladık. Çekya eksik kalınca oyuna dengeyi getirdik. Topu da aldık. Başta Barış Alper, İsmail çok iyi oynadılar. Barış Alper sağ kanatta çok etkili. Bunu herkes görüyor. İkinci yarıda Hakan'ın güzel golüyle 1-0 öne geçtik. Çekya, özellikle golü yedikten sonra oyuncu değişiklikleri ile oyuna hakim olmaya çalıştı. Taç atışları korner gibi geldi. Montella her sarı kartta oyuncu değişikliği yaptı! Mert'e yapılan faule rağmen VAR'da golü verince skor eşitlendi. Beraberliğin de yettiği maçta savunmaya önem vermeye başlayınca kontra ataklarla gol aradık. Montella, değişiklikleri ile oyuna hamlesini yapmaya başladı. Ve oyuna forvet aldı! Cenk Tosun, ceza sahası sol köşesinde önce düzeltti sonra vurdu. Türkiye'yi son 16 turuna taşıdı. Milli takımımızın rakibi de Avusturya olmuş oldu. Maçın hakemi I. Kovacs maç bitimi de dahil 18 sarı kart, 2 kırmızı kart çıkardı. Averajla lider olan Portekiz'in rakibi Slovenya oldu. Son 16 turunda Avusturya'yı elememiz halinde Romanya - Hollanda galibi ile çeyrek finalde karşı karşıya geleceğiz. Turnuvanın heyecanını ve tüm gelişmeleri Linesman'den takip edebilirsiniz.

  • Copa América'nın Tarihi

    Copa América, Güney Amerika'nın en prestijli futbol turnuvasıdır ve dünya futbolunun en eski uluslararası turnuvalarından biridir. İlk kez 1916 yılında düzenlenen bu turnuva, Latin Amerika'da futbolun gelişimine büyük katkılar sağlamış ve birçok unutulmaz anı barındırmıştır. Bu yazıda, Copa América'nın köklü tarihini, evrimini, önemli anlarını ve şampiyonlarını detaylı bir şekilde ele alacağız. Başlangıç ve İlk Yıllar (1916-1939) Copa América'nın temelleri, Güney Amerika Futbol Konfederasyonu (CONMEBOL) tarafından atıldı. İlk turnuva, Arjantin'in bağımsızlığının 100. yılını kutlamak amacıyla 1916 yılında düzenlendi. Bu ilk turnuvada Arjantin, Brezilya, Şili ve Uruguay yer aldı ve Uruguay, şampiyonluğa ulaşan ilk takım oldu. 1920'li ve 1930'lu yıllarda turnuva düzenli olarak yapılmaya devam etti, ancak bazen siyasi ve ekonomik zorluklar nedeniyle aksamalar yaşandı. Bu dönemde Uruguay ve Arjantin turnuvaya damgasını vurdu. Uruguay, 1930'da ilk Dünya Kupası'nı kazandıktan sonra, Copa América'da da üstünlüğünü sürdürdü. Savaş Yılları ve Sonrası (1940-1959) II. Dünya Savaşı'nın patlak vermesiyle, Copa América'nın düzenlenmesi sekteye uğradı. Ancak, savaşın bitimiyle birlikte turnuva yeniden canlandı. 1940'lı yıllarda Arjantin, güçlü kadrosuyla turnuvaya damgasını vurdu ve bu dönemde üç kez şampiyon oldu (1941, 1945, 1946). 1950'li yıllarda Brezilya, dünyaya futbolun ne kadar muhteşem olabileceğini gösteren yeni bir güç olarak sahneye çıktı. 1958'de Pelé'nin liderliğinde Dünya Kupası'nı kazanan Brezilya, Copa América'da da başarı elde etti. Ancak, bu dönemde Uruguay ve Paraguay da dikkat çekici performanslar sergiledi. Altın Yıllar ve Yükseliş (1960-1989) 1960'lı ve 1970'li yıllar, Copa América'nın uluslararası alanda daha fazla tanınmaya başladığı dönemler oldu. 1963'te Bolivya'nın ev sahipliğinde düzenlenen turnuvada, Bolivya sürpriz bir şekilde şampiyon oldu. Bu, turnuvanın ne kadar rekabetçi ve sürprizlerle dolu olabileceğini gösterdi. 1975'te turnuvanın formatı değiştirildi ve gruplar halinde oynanacak şekilde yeniden düzenlendi. Bu dönemde Peru, Teófilo Cubillas gibi yıldızlarıyla büyük bir çıkış yaptı ve 1975'te şampiyon oldu. 1980'li yıllarda ise Arjantin ve Brezilya, futbolun zirvesinde yer almaya devam etti. 1987'de Şili'de düzenlenen turnuvada Uruguay, 13. şampiyonluğunu elde ederek rekor kırdı. Modern Dönem (1990-2010) 1990'lı yıllar, Copa América'nın global bir marka haline gelmeye başladığı dönemdir. 1993'te turnuvaya ilk kez Meksika ve ABD gibi CONCACAF bölgesinden takımlar davet edildi, bu da turnuvanın çekiciliğini ve izlenirliğini artırdı. Bu dönemde Brezilya, Ronaldo ve Romário gibi süper yıldızlarıyla sahne aldı ve 1997 ile 1999'da üst üste şampiyon oldu. 2000'li yıllar, Güney Amerika futbolunun en heyecan verici dönemlerinden biriydi. 2001'de Kolombiya'da düzenlenen turnuva, güvenlik endişeleri nedeniyle tartışmalı olsa da, Kolombiya'nın şampiyonluğu ile sonuçlandı. Arjantin ise bu dönemde bir dizi hayal kırıklığı yaşadı; 2004 ve 2007'de Brezilya'ya finalde kaybetti. Yeni Bir Çağ (2011-günümüz) 2010'lu yıllar, Copa América'nın yeniden yapılandırıldığı ve daha geniş bir kitleye hitap ettiği bir dönem oldu. 2011'de Arjantin'de düzenlenen turnuvada Uruguay, 15. şampiyonluğunu kazandı ve bu alandaki rekorunu pekiştirdi. 2015 ve 2016 yıllarında Şili, tarihindeki ilk iki Copa América zaferini üst üste kazandı ve Latin Amerika futboluna yeni bir renk kattı. 2019'da Brezilya'da düzenlenen turnuvada ev sahibi ekip, tarihindeki 9. şampiyonluğunu elde etti. 2021'de ise turnuva pandemi koşulları altında Brezilya'da yeniden düzenlendi ve Arjantin, Lionel Messi önderliğinde yıllar sonra ilk Copa América zaferini elde etti. HEYECAN BAŞLIYOR! Copa América, tarih boyunca birçok unutulmaz anıya, destansı maçlara ve büyük oyunculara ev sahipliği yapmıştır. 1916'dan bu yana, futbolun Güney Amerika'daki evrimini ve gelişimini gözler önüne seren bu turnuva, kıtanın futbol kültürünün ayrılmaz bir parçası olmuştur. Gelecekte de Copa América'nın, futbolseverlere muhteşem anlar yaşatmaya devam edeceği kesindir. Bu nedenle, Copa América'nın tarihi sadece futbolun değil, aynı zamanda Güney Amerika'nın da tarihidir. Yepyeni bir formatta tarihinde 16 takımla ilk kez düzenlenecek olan turnuvaya ABD ev sahipliği yapacak. Linesman ekibi olarak Copa America boyunca sizlerle olacağız. Takipte kalın. Copa America ile ilgili tüm içeriklere ulaşmak için bizi takipte kalın!

  • F1 İspanya GP'de Kazanan Max Verstappen Oldu!

    Formula 1, kaldığı yerden devam ediyor! Kanada'nın ardından tekrardan Avrupa kıtasına döndük ve heyecanı yeniden başlattık! Barcelona tipi, bizler için çok keyifli olmayan ama takımlar için zorlayıcı bir yarış koşuldu. Kazanan isim bir kez Max Verstappen oldu! Aslında Red Bull'un gün geçtikçe güç kaybettiğini söylememiz gerekiyor. Özellikle sıralama turlarında hala tek güçlü araç konumunda değiller. McLaren ile Lando Norris hep peşinde. Zaman zaman Mercedes ve Ferrari pilotları da Hollandalı ismi zorluyorlar. Yarışa gelecek olursak, ilk turlarda kontrolü eline aldı ve bırakmadı diyebiliriz. Norris'in iyi kalkamaması, Russell'ın şahane bir araca sahip olmaması, hata yapılmayan bir strateji sonucu zafere ulaştı. Onu Lando Norris ve Lewis Hamilton takip etti. Aslında Norris'in kötü kalkışı olmasa belki Verstappen ile çekişebilirdi. Çünkü zaman zaman araçları geçmek zorunda kalırken, kirli hava altındaydı. O sebeple işi kolay değildi. Ama tempo olarak asla da uzak değildi. Olası bir yarış galibiyeti ellerinden gitti. Lewis Hamilton'ı da yeniden podyum basamağında görmek güzeldi. Hafta içinde Mercedes'in kendisine mobbing uyguladığı yönünde büyük iddialar konuşuldu. Özellikle Kanada GP hafta sonunda oluşan gergin havadan sonra herkes inandı ama bu podyum bir nebze de olsa o dedikoduları bastıracaktır. Takım arkadaşı Russell ise başta yapmış olduğu şahane kalkışa rağmen yarışı 4. bitirdi. Ferrari de ise Leclerc 5. olurken, Sainz 6. oldu. Sezon başında Sainz ile oluşup, Leclerc ile devam eden pozitif hava son haftalarda yok olmuş durumda. Kendilerine çeki düzen vermeleri gerekli. Piastri de kendisini eleştirmesi gereken bir isim. Yarışı 7. tamamlamasına rağmen sıralama seansında yaptığı hata sebebiyle gerilerde kaldı ve yarışta da bu durumun cezasını çekti. Çok şeyler beklediğimiz isimden daha iyi işler gelmeli... Keza Sergio Perez de yarışı 8. bitirdi. Kontratı kapmış klasik bir Checo diyoruz ve geçiyoruz! Alpine pilotları 9-10 olarak, Kanada'da olduğu gibi çifte puan topladı. Onlarda da bir yükseliş görebiliyoruz. Halen daha düşüş yaşayan bir ekip varsa o da Aston Martin. Bir kez daha puan alamadılar. Geleceklerini çok merak ediyorum. Yarışın detaylı analizi için sevgili ekip arkadaşım Altay Gök’le birlikte YouTube kanalımızda gerçekleştirdiğimiz “8. Vites” programımızı da izlemeyi unutmayınız. Formula 1, önümüzdeki hafta kaldığı yerden Avusturya'da devam edecek. Red Bull'un ev sahibi olduğu hafta sonunun ardından tekrardan sizlerle birlikte olacağız. Avusturya Grand Prix’sinde görüşmek üzere! Motor sporları ile ilgili tüm içeriklere ulaşmak için bizi takipte kalın!

  • 2024 Milletler Ligi Sona Erdi!

    Herkese merhaba! Sezonun ilk voleybol milli takımlar turnuvası olan Milletler Ligi’nde sona ulaştık. Türkiye olarak unvan korumak amacıyla geldiğimiz turnuvayı altıncı sırada tamamlamak her ne kadar beklenen bir şey olmasa da çeşitli zorluklar bizi bu duruma getirdi denilebilir. VNL 2024’ü şampiyon olarak tamamlayıp altın madalyaya uzanan İtalya takımının tüm oyuncularını, teknik ekibini ve emeği geçen herkesi tebrik ederiz! Şimdi hep birlikte final haftasında oynanan maçlara ve sonuçlara bakalım. ÇEYREK FİNALLER Japonya 3 – Çin 0 Set Skorları: 25-21, 25-21, 25-22 Karşılaşmanın MVP’si: 22 sayıyla Japonya takımından Sarina Koga Maça başlayan ilk altılar: Japonya’da Iwasaki, Hayashi, Koga, Ishikawa, Yamada, Araki ve libero Fukudome. Çin’de Ding Xia, Zheng Yixin, Zhang Changning, Zhuang Yushon, Gao Yi, Yang Hanyu ve libero N.F.F. Baştan sona Japonya’nın üstünlüğüyle geçen maçta Çin elinden gelen çabayı gösterse de kaybetmeye engel olamadı. Çekişmeli geçmesi beklenen Asya’nın iki ekol ülkesinin maçı beklendiği gibi sonuçlanmadı. Japonya adını yarı finale yazdıran ilk ekip oldu. Tayland 0 – Brezilya 3 Set Skorları: 21-25, 20-25, 23-25 Karşılaşmanın MVP’si: 18 sayıyla Brezilya takımından Gabi Guimaraes Maça başlayan ilk altılar: Tayland’da Pornpun, Chatchu-On, Hattaya, Ajcharaporn, Pimpichaya, Thatdao ve libero Piyanut. Brezilya’da Roberta, Rosamaria, Gabi, Ana Cristina, Carol, Thaisa ve libero Nyeme. VNL boyunca oynanan maçları izleyenler için sonuç değil aslında Tayland’ın yirmili sayıları bulabilmesi biraz şaşırtıcı oldu. Tayland lig etabında sadece 3 maç kazanabilmesine rağmen finaller etabına ev sahipliği yaptığı için final etabında yarıştı ve çeyrek finale yenilgisiz gelen Brezilya’ya kaybetti. Brezilya yarı finalde Japonya’nın rakibi oldu. İtalya 3 – ABD 0 Set Skorları: 25-21, 25-21, 25-23 Karşılaşmanın MVP’si: 20 sayıyla İtalya takımından Paola Egonu Maça başlayan ilk altılar: İtalya’da Orro, Egonu, Sylla, Bosetti, Danesi, Fahr ve libero De Gennaro. ABD’de Carlini, Drews, Skinner, Larson, Wahington, Rettke ve libero Orantes. Çeyrek finallerin en çekişmeli geçmesi beklenen maçı sanırım bu maçtı. İtalya geçen yıl yaşanan kaoslardan sonra koçunu değiştirerek bu yıl yeni bir başlangıç yaptı. ABD ise lig etabında biraz sallantılı bir oyun gösterse de her zaman favoriler arasında yer edinmeyi başarabilmiş bir ekip. İşte bu detayların ışığında bir heyecan beklense de maç kesin İtalya üstünlüğüyle oynandı ve sona erdi. ABD takımının yaptığı hücum ve servis hataları da kayıplarının en büyük sebebi sayılabilir. İtalya kendini zorlamadan yarı finale ulaşmış oldu. Türkiye 2 – Polonya 3 Set Skorları: 25-20, 22-25, 20-25, 25-19, 11-15 Karşılaşmanın MVP’si: 17 sayıyla Polonya takımından Magdelena Stysiak, karşılaşmanın ve Türkiye’nin en skoreri 39 sayıyla Melissa Vargas. Maça başlayan ilk altılar:Türkiye’de Cansu, Vargas, Ebrar, Derya, Eda, Aslı ve libero Gizem. Polonya’da Wolosz, Stysiak, Lukasik, Medrzyk, Korneluk, Jurczyk ve libero Szczyglowskc. Maça başlamadan sakatlık raporunu size sunmam lazım. Bildiğiniz üzere Zehra ikinci haftada sakatlandı yerine kimse çağrılmadı. İlkin de ikinci haftanın sonunda sakatlandı ama yerine kimse gelmedi aksine sakatlanmış haliyle üçüncü hafta kadrosunda da final kadrosunda da yer aldı. Maçlarda sargılı bileği ve libero formasıyla kenarda bekledi. Hande de final etabına başlamadan önceki antrenmanlarda karnından yaşadığı bir sakatlık üzerine tedavi olmak için ülkeye döndü ve yerine kimse çağrılmadı. Bu bilgiler ışığında kadromuz final etabında 1 pasör çaprazı, 2 pasör, 3 orta oyuncu, 3 smaçör, 3 libero ve 1 Sakatlığına rağmen takımla seyahat ettirilen İlkin Aydın olmak üzere toplam 13 kişiden oluştu. Takdir edersiniz ki böyle bir ekiple yarışmacı bir antrenman yapmak bile zorken biz çeyrek finale çıktık. İki takımında iyi oynadığı söylenemese de Polonya mental olarak ayakta kalabilen takım oldu. Bizim yaptığımız hatalar haftalardır aynı devam ettiği için kendimi tekrarlamamak adına söylemiyorum. Bir şekilde geri dönüp maçı beşinci sete uzatmayı başarsak da orada da üstünlüğümüzü koruyamadık ve maçı kaybettik. VNL turnuvası başladığından bu yana en kötü sıralamamız olan altıncılığı aldık, Polonya ise yarı finalde İtalya’nın rakibi oldu. YARI FİNALLER İtalya 3 – Polonya 0 Set Skorları: 25-18, 25-17, 25-12 Karşılaşmanın MVP’si: 22 sayıyla İtalya takımından Paola Egonu Maça başlayan ilk altılar: İtalya’da Orro, Egonu, Sylla, Bosetti, Danesi, Fahr ve libero De Gennaro. Polonya’da Wolosz, Stysiak, Lukasik, Czyrnianska, Korneluk, Jurczyk ve libero Szczyglowskc. Polonya bizimle oynadığı beş setlik karşılaşmanın ardından 24 saat geçmeden belki de en büyük favori olan İtalya’nın karşısına çıktı. İtalya oldukça baskın ama bir o kadar da rahat bir oyunla karşılaşmayı tamamladı. Polonya ise özellikle üçüncü sette kaybetmeyi kabullenmiş bir şekilde oynadı ve İtalya’yı finale uğurladı. Japonya 3 – Brezilya 2 Set Skorları: 26-24, 20-25, 25-21, 22-25, 15-12 Karşılaşmanın MVP’si: 21 sayıyla Japonya takımından Yukiko Wada Maça başlayan ilk altılar: Japonya’da Iwasaki, Hayashi, Koga, Ishikawa, Yamada, Araki ve libero Fukudome. Brezilya’da Roberta, Rosamaria, Gabi, Ana Cristina, Carol, Thaisa ve libero Nyeme. Aslında buraya kadar namağlup gelen (13’te 13) Brezilya maç başlangıcında herkesin favorisiydi. Fakat Japonya takımı oldukça dişli ve vazgeçmeyi bilmeyen bir ekip. Çoğu takıma karşı özellikle boy ortalamalarından dolayı dezavantajlı olsalar da bunu bir şekilde kendi lehlerine çevirip maça tutunmasını biliyorlar. Bu maç da böyle ilerledi. Hep Brezilya takımının bir adım önünden gittiler rakiplerinin neredeyse yarısı kadar hata yaparak buradan bir avantaj devşirdiler ve tarihlerinde ilk defa final karşılaşmasına ulaşmayı başardılar. Brezilya içinse şüphesiz hayal kırıklığı olan bir maç oldu. ÜÇÜNCÜLÜK MAÇI Polonya 3 – Brezilya 2 Set Skorları: 25-21, 26-28, 25-21, 19-25, 15-9 Karşılaşmanın MVP’si: 21 sayıyla Polonya takımından Martyna Lukasik Maça başlayan ilk altılar: Polonya’da Wolosz, Stysiak, Lukasik, Medrzyk, Korneluk, Jurczyk ve libero Szczyglowskc. Brezilya’da Macris, Rosamaria, Gabi, Ana Cristina, Carol, Thaisa ve libero Nyeme. Polonya nispeten kendini bu maça hazırlamıştı fakat Brezilya daha yarı final maçının şokunu üzerinden atamadan karşılaşmaya çıktı. Polonya’da Stysiak ve Lukasik2in etkili oyunlarına karşılık Brezilya’da sadece Gabi’den karşılık gelince karşılaşmanın nasıl sonuçlanacağı belli oldu. Maça smaçör başlayıp maç içerisinde pasör çaprazına çekilen Ana Cristina’nın etkisiz oyunu da şüphesiz bir etken oldu. Son 48 saat içinde 3 maç oynayıp (üstelik bunların ikisi 5 set oynandı) üçüncülük karşılaşmasında geçen yıl olduğu gibi bronz madalyasına kavuşan Polonya’yı tebrik ederiz. FİNAL İtalya 3 – Japonya 1 Set Skorları: 25-17, 25-17, 21-25, 25-20 Karşılaşmanın MVP’si: 27 sayıyla İtalya takımından Paola Egonu Maça başlayan ilk altılar:İtalya’da Orro, Egonu, Sylla, Degradi, Danesi, Fahr ve libero De Gennaro. Japonya’da Iwasaki, Wada, Koga, Ishikawa, Yamada, Araki ve libero Fukudome. İtalya bu kıtada oynayan takımlar içerisinde belki de en atletik takım sayılabilir. Üstelik Egonu’ya yani dünyanın en iyi dört pasör çaprazından birine sahipler. Japonya ise boy dezavantajını hızlı oyunla ortadan kaldırmaya çalışan ve yavaş oynayan, iyi servis atamayan takımlar karşısında bunu kullanabilen bir takım. Kısaca iki takım birbirine taban tabana zıt. Maç boyunca İtalya etkili servisler attı bunların dönüşünde de iyi kurgulanmış bloklarla rakibini dağıtmayı başardı. Sadece üçüncü sette servis ritimleri bozuldu ve Japonya’nın savunma vidalarını sıkmasıyla maça bir heyecan gelmiş oldu. Dördüncü sette İtalya yine başlangıç ritmine dönünce sadece son skoru belirlemek kaldı takımlara. Maç sonunda yapılan törenle birlikte Şampiyon İtaya altın madalyasını. İkinci olan Japonya da gümüş madalyasını aldı. İki takımı da tebrik ederiz. RÜYA TAKIM Turnuvanın MVP’si: Paola Egonu – İtalya Pasör: Alessia Orro – İtalya Pasör Çaprazı: Paola Egonu – İtalya Smaçör: Sarina Koga – Japonya Smaçör: Myriam Sylla – İtalya Orta Oyuncu: Agnieszka Korneluk – Polonya Orta Oyuncu: Sarah Fahr – İtalya Libero: Manami Kojima – Japonya İstediğimiz gibi sonuçlanmamış olsa da umarım buradan dersler çıkarabilmeyi başaracağımız bir turnuvanın sonuna geldik. Daha büyük bir heyecanda, kürsüye çıkabilmek hayaliyle gideceğimiz olimpiyatlarda tekrar görüşünceye dek sağlıcakla kalın Linesman’la kalın... Voleybol ile ilgili tüm içeriklere ulaşmak için bizi takipte kalın!

  • J. J. Redick, Lakers'ın Yeni Koçu!

    NBA Play-off'larının ilk turunda Denver Nuggets'a 4-0 yenildikten sonra Darvin Ham ile yollarını ayıran Lakers, uzun süredir koç arayışındaydı. Darvin Ham'in ayrılığı sonrasındaki bir aylık arayış sürecinde medyada bir sürü farklı isimler çıksa da Lakers, yapılan listelerin hep en üst sıralarında olan eski NBA oyuncusu J. J. Redick ile 4 senelik anlaşmaya vardı. Oyunculuk kariyerinde 15 senelik NBA geçmişi olan J. J. Redick, 2021 yılında profesyonel kariyerine son verdikten sonra medyada çeşitli işlerde görev aldı. 2021 yılında ilk kez ESPN ekranlarında analist olarak yer alan J. J. Redick'in çok başarılı bir podcast geçmişi de bulunuyor. İlk olarak 2016 senesinde Yahoo! Sports ile podcast işine başlayan J. J. Redick, o tarihte podcast sunuculuğu yapan ilk NBA oyuncusu olmuştu. Son dönemde LeBron James ile başladıkları Mind the Game podcast'i ise büyük ilgi toplamıştı. Başarılı bir medya kariyeri yanı sıra eski profesyonel NBA oyuncusu J. J. Redick'in koçluk anlamında profesyonel veya amatör olarak hiçbir saha deneyimi yok. Kadrodaki isimler düşünüldüğünde bir gelişim dönemi değil de kazanmanın öncelik olacağı sezonda Lakers'ın bu koç ataması büyük eleştiri topladı. Bazı kişiler tarafından J.J. Redick'in Lakers tarafından başa getirilmesi Erik Spoelstra ve Steve Kerr'in kariyer başlangıcına benzetilse de bunların çok iyi niyetli bir benzetme olduğunu söylemek gerek. Zira iki ismin de ilk koçluk görevleri öncesi saha tecrübeleri vardı. Başarısız geçen bir sene, kadrodaki isimler ve taraftar beklentisinden dolayı mutlak kazanması gerektiği bir göreve gelen J. J. Redick'i ilk saha deneyiminde kolay günler beklemiyor. Basketbol ile ilgili tüm içeriklere ulaşmak için bizi takipte kalın!

bottom of page