top of page

Arama Sonuçları

"" için 1084 öge bulundu

  • F1 İspanya GP'de Kazanan Max Verstappen Oldu!

    Formula 1, kaldığı yerden devam ediyor! Kanada'nın ardından tekrardan Avrupa kıtasına döndük ve heyecanı yeniden başlattık! Barcelona tipi, bizler için çok keyifli olmayan ama takımlar için zorlayıcı bir yarış koşuldu. Kazanan isim bir kez Max Verstappen oldu! Aslında Red Bull'un gün geçtikçe güç kaybettiğini söylememiz gerekiyor. Özellikle sıralama turlarında hala tek güçlü araç konumunda değiller. McLaren ile Lando Norris hep peşinde. Zaman zaman Mercedes ve Ferrari pilotları da Hollandalı ismi zorluyorlar. Yarışa gelecek olursak, ilk turlarda kontrolü eline aldı ve bırakmadı diyebiliriz. Norris'in iyi kalkamaması, Russell'ın şahane bir araca sahip olmaması, hata yapılmayan bir strateji sonucu zafere ulaştı. Onu Lando Norris ve Lewis Hamilton takip etti. Aslında Norris'in kötü kalkışı olmasa belki Verstappen ile çekişebilirdi. Çünkü zaman zaman araçları geçmek zorunda kalırken, kirli hava altındaydı. O sebeple işi kolay değildi. Ama tempo olarak asla da uzak değildi. Olası bir yarış galibiyeti ellerinden gitti. Lewis Hamilton'ı da yeniden podyum basamağında görmek güzeldi. Hafta içinde Mercedes'in kendisine mobbing uyguladığı yönünde büyük iddialar konuşuldu. Özellikle Kanada GP hafta sonunda oluşan gergin havadan sonra herkes inandı ama bu podyum bir nebze de olsa o dedikoduları bastıracaktır. Takım arkadaşı Russell ise başta yapmış olduğu şahane kalkışa rağmen yarışı 4. bitirdi. Ferrari de ise Leclerc 5. olurken, Sainz 6. oldu. Sezon başında Sainz ile oluşup, Leclerc ile devam eden pozitif hava son haftalarda yok olmuş durumda. Kendilerine çeki düzen vermeleri gerekli. Piastri de kendisini eleştirmesi gereken bir isim. Yarışı 7. tamamlamasına rağmen sıralama seansında yaptığı hata sebebiyle gerilerde kaldı ve yarışta da bu durumun cezasını çekti. Çok şeyler beklediğimiz isimden daha iyi işler gelmeli... Keza Sergio Perez de yarışı 8. bitirdi. Kontratı kapmış klasik bir Checo diyoruz ve geçiyoruz! Alpine pilotları 9-10 olarak, Kanada'da olduğu gibi çifte puan topladı. Onlarda da bir yükseliş görebiliyoruz. Halen daha düşüş yaşayan bir ekip varsa o da Aston Martin. Bir kez daha puan alamadılar. Geleceklerini çok merak ediyorum. Yarışın detaylı analizi için sevgili ekip arkadaşım Altay Gök’le birlikte YouTube kanalımızda gerçekleştirdiğimiz “8. Vites” programımızı da izlemeyi unutmayınız. Formula 1, önümüzdeki hafta kaldığı yerden Avusturya'da devam edecek. Red Bull'un ev sahibi olduğu hafta sonunun ardından tekrardan sizlerle birlikte olacağız. Avusturya Grand Prix’sinde görüşmek üzere! Motor sporları ile ilgili tüm içeriklere ulaşmak için bizi takipte kalın!

  • 2024 Milletler Ligi Sona Erdi!

    Herkese merhaba! Sezonun ilk voleybol milli takımlar turnuvası olan Milletler Ligi’nde sona ulaştık. Türkiye olarak unvan korumak amacıyla geldiğimiz turnuvayı altıncı sırada tamamlamak her ne kadar beklenen bir şey olmasa da çeşitli zorluklar bizi bu duruma getirdi denilebilir. VNL 2024’ü şampiyon olarak tamamlayıp altın madalyaya uzanan İtalya takımının tüm oyuncularını, teknik ekibini ve emeği geçen herkesi tebrik ederiz! Şimdi hep birlikte final haftasında oynanan maçlara ve sonuçlara bakalım. ÇEYREK FİNALLER Japonya 3 – Çin 0 Set Skorları: 25-21, 25-21, 25-22 Karşılaşmanın MVP’si: 22 sayıyla Japonya takımından Sarina Koga Maça başlayan ilk altılar: Japonya’da Iwasaki, Hayashi, Koga, Ishikawa, Yamada, Araki ve libero Fukudome. Çin’de Ding Xia, Zheng Yixin, Zhang Changning, Zhuang Yushon, Gao Yi, Yang Hanyu ve libero N.F.F. Baştan sona Japonya’nın üstünlüğüyle geçen maçta Çin elinden gelen çabayı gösterse de kaybetmeye engel olamadı. Çekişmeli geçmesi beklenen Asya’nın iki ekol ülkesinin maçı beklendiği gibi sonuçlanmadı. Japonya adını yarı finale yazdıran ilk ekip oldu. Tayland 0 – Brezilya 3 Set Skorları: 21-25, 20-25, 23-25 Karşılaşmanın MVP’si: 18 sayıyla Brezilya takımından Gabi Guimaraes Maça başlayan ilk altılar: Tayland’da Pornpun, Chatchu-On, Hattaya, Ajcharaporn, Pimpichaya, Thatdao ve libero Piyanut. Brezilya’da Roberta, Rosamaria, Gabi, Ana Cristina, Carol, Thaisa ve libero Nyeme. VNL boyunca oynanan maçları izleyenler için sonuç değil aslında Tayland’ın yirmili sayıları bulabilmesi biraz şaşırtıcı oldu. Tayland lig etabında sadece 3 maç kazanabilmesine rağmen finaller etabına ev sahipliği yaptığı için final etabında yarıştı ve çeyrek finale yenilgisiz gelen Brezilya’ya kaybetti. Brezilya yarı finalde Japonya’nın rakibi oldu. İtalya 3 – ABD 0 Set Skorları: 25-21, 25-21, 25-23 Karşılaşmanın MVP’si: 20 sayıyla İtalya takımından Paola Egonu Maça başlayan ilk altılar: İtalya’da Orro, Egonu, Sylla, Bosetti, Danesi, Fahr ve libero De Gennaro. ABD’de Carlini, Drews, Skinner, Larson, Wahington, Rettke ve libero Orantes. Çeyrek finallerin en çekişmeli geçmesi beklenen maçı sanırım bu maçtı. İtalya geçen yıl yaşanan kaoslardan sonra koçunu değiştirerek bu yıl yeni bir başlangıç yaptı. ABD ise lig etabında biraz sallantılı bir oyun gösterse de her zaman favoriler arasında yer edinmeyi başarabilmiş bir ekip. İşte bu detayların ışığında bir heyecan beklense de maç kesin İtalya üstünlüğüyle oynandı ve sona erdi. ABD takımının yaptığı hücum ve servis hataları da kayıplarının en büyük sebebi sayılabilir. İtalya kendini zorlamadan yarı finale ulaşmış oldu. Türkiye 2 – Polonya 3 Set Skorları: 25-20, 22-25, 20-25, 25-19, 11-15 Karşılaşmanın MVP’si: 17 sayıyla Polonya takımından Magdelena Stysiak, karşılaşmanın ve Türkiye’nin en skoreri 39 sayıyla Melissa Vargas. Maça başlayan ilk altılar:Türkiye’de Cansu, Vargas, Ebrar, Derya, Eda, Aslı ve libero Gizem. Polonya’da Wolosz, Stysiak, Lukasik, Medrzyk, Korneluk, Jurczyk ve libero Szczyglowskc. Maça başlamadan sakatlık raporunu size sunmam lazım. Bildiğiniz üzere Zehra ikinci haftada sakatlandı yerine kimse çağrılmadı. İlkin de ikinci haftanın sonunda sakatlandı ama yerine kimse gelmedi aksine sakatlanmış haliyle üçüncü hafta kadrosunda da final kadrosunda da yer aldı. Maçlarda sargılı bileği ve libero formasıyla kenarda bekledi. Hande de final etabına başlamadan önceki antrenmanlarda karnından yaşadığı bir sakatlık üzerine tedavi olmak için ülkeye döndü ve yerine kimse çağrılmadı. Bu bilgiler ışığında kadromuz final etabında 1 pasör çaprazı, 2 pasör, 3 orta oyuncu, 3 smaçör, 3 libero ve 1 Sakatlığına rağmen takımla seyahat ettirilen İlkin Aydın olmak üzere toplam 13 kişiden oluştu. Takdir edersiniz ki böyle bir ekiple yarışmacı bir antrenman yapmak bile zorken biz çeyrek finale çıktık. İki takımında iyi oynadığı söylenemese de Polonya mental olarak ayakta kalabilen takım oldu. Bizim yaptığımız hatalar haftalardır aynı devam ettiği için kendimi tekrarlamamak adına söylemiyorum. Bir şekilde geri dönüp maçı beşinci sete uzatmayı başarsak da orada da üstünlüğümüzü koruyamadık ve maçı kaybettik. VNL turnuvası başladığından bu yana en kötü sıralamamız olan altıncılığı aldık, Polonya ise yarı finalde İtalya’nın rakibi oldu. YARI FİNALLER İtalya 3 – Polonya 0 Set Skorları: 25-18, 25-17, 25-12 Karşılaşmanın MVP’si: 22 sayıyla İtalya takımından Paola Egonu Maça başlayan ilk altılar: İtalya’da Orro, Egonu, Sylla, Bosetti, Danesi, Fahr ve libero De Gennaro. Polonya’da Wolosz, Stysiak, Lukasik, Czyrnianska, Korneluk, Jurczyk ve libero Szczyglowskc. Polonya bizimle oynadığı beş setlik karşılaşmanın ardından 24 saat geçmeden belki de en büyük favori olan İtalya’nın karşısına çıktı. İtalya oldukça baskın ama bir o kadar da rahat bir oyunla karşılaşmayı tamamladı. Polonya ise özellikle üçüncü sette kaybetmeyi kabullenmiş bir şekilde oynadı ve İtalya’yı finale uğurladı. Japonya 3 – Brezilya 2 Set Skorları: 26-24, 20-25, 25-21, 22-25, 15-12 Karşılaşmanın MVP’si: 21 sayıyla Japonya takımından Yukiko Wada Maça başlayan ilk altılar: Japonya’da Iwasaki, Hayashi, Koga, Ishikawa, Yamada, Araki ve libero Fukudome. Brezilya’da Roberta, Rosamaria, Gabi, Ana Cristina, Carol, Thaisa ve libero Nyeme. Aslında buraya kadar namağlup gelen (13’te 13) Brezilya maç başlangıcında herkesin favorisiydi. Fakat Japonya takımı oldukça dişli ve vazgeçmeyi bilmeyen bir ekip. Çoğu takıma karşı özellikle boy ortalamalarından dolayı dezavantajlı olsalar da bunu bir şekilde kendi lehlerine çevirip maça tutunmasını biliyorlar. Bu maç da böyle ilerledi. Hep Brezilya takımının bir adım önünden gittiler rakiplerinin neredeyse yarısı kadar hata yaparak buradan bir avantaj devşirdiler ve tarihlerinde ilk defa final karşılaşmasına ulaşmayı başardılar. Brezilya içinse şüphesiz hayal kırıklığı olan bir maç oldu. ÜÇÜNCÜLÜK MAÇI Polonya 3 – Brezilya 2 Set Skorları: 25-21, 26-28, 25-21, 19-25, 15-9 Karşılaşmanın MVP’si: 21 sayıyla Polonya takımından Martyna Lukasik Maça başlayan ilk altılar: Polonya’da Wolosz, Stysiak, Lukasik, Medrzyk, Korneluk, Jurczyk ve libero Szczyglowskc. Brezilya’da Macris, Rosamaria, Gabi, Ana Cristina, Carol, Thaisa ve libero Nyeme. Polonya nispeten kendini bu maça hazırlamıştı fakat Brezilya daha yarı final maçının şokunu üzerinden atamadan karşılaşmaya çıktı. Polonya’da Stysiak ve Lukasik2in etkili oyunlarına karşılık Brezilya’da sadece Gabi’den karşılık gelince karşılaşmanın nasıl sonuçlanacağı belli oldu. Maça smaçör başlayıp maç içerisinde pasör çaprazına çekilen Ana Cristina’nın etkisiz oyunu da şüphesiz bir etken oldu. Son 48 saat içinde 3 maç oynayıp (üstelik bunların ikisi 5 set oynandı) üçüncülük karşılaşmasında geçen yıl olduğu gibi bronz madalyasına kavuşan Polonya’yı tebrik ederiz. FİNAL İtalya 3 – Japonya 1 Set Skorları: 25-17, 25-17, 21-25, 25-20 Karşılaşmanın MVP’si: 27 sayıyla İtalya takımından Paola Egonu Maça başlayan ilk altılar:İtalya’da Orro, Egonu, Sylla, Degradi, Danesi, Fahr ve libero De Gennaro. Japonya’da Iwasaki, Wada, Koga, Ishikawa, Yamada, Araki ve libero Fukudome. İtalya bu kıtada oynayan takımlar içerisinde belki de en atletik takım sayılabilir. Üstelik Egonu’ya yani dünyanın en iyi dört pasör çaprazından birine sahipler. Japonya ise boy dezavantajını hızlı oyunla ortadan kaldırmaya çalışan ve yavaş oynayan, iyi servis atamayan takımlar karşısında bunu kullanabilen bir takım. Kısaca iki takım birbirine taban tabana zıt. Maç boyunca İtalya etkili servisler attı bunların dönüşünde de iyi kurgulanmış bloklarla rakibini dağıtmayı başardı. Sadece üçüncü sette servis ritimleri bozuldu ve Japonya’nın savunma vidalarını sıkmasıyla maça bir heyecan gelmiş oldu. Dördüncü sette İtalya yine başlangıç ritmine dönünce sadece son skoru belirlemek kaldı takımlara. Maç sonunda yapılan törenle birlikte Şampiyon İtaya altın madalyasını. İkinci olan Japonya da gümüş madalyasını aldı. İki takımı da tebrik ederiz. RÜYA TAKIM Turnuvanın MVP’si: Paola Egonu – İtalya Pasör: Alessia Orro – İtalya Pasör Çaprazı: Paola Egonu – İtalya Smaçör: Sarina Koga – Japonya Smaçör: Myriam Sylla – İtalya Orta Oyuncu: Agnieszka Korneluk – Polonya Orta Oyuncu: Sarah Fahr – İtalya Libero: Manami Kojima – Japonya İstediğimiz gibi sonuçlanmamış olsa da umarım buradan dersler çıkarabilmeyi başaracağımız bir turnuvanın sonuna geldik. Daha büyük bir heyecanda, kürsüye çıkabilmek hayaliyle gideceğimiz olimpiyatlarda tekrar görüşünceye dek sağlıcakla kalın Linesman’la kalın... Voleybol ile ilgili tüm içeriklere ulaşmak için bizi takipte kalın!

  • J. J. Redick, Lakers'ın Yeni Koçu!

    NBA Play-off'larının ilk turunda Denver Nuggets'a 4-0 yenildikten sonra Darvin Ham ile yollarını ayıran Lakers, uzun süredir koç arayışındaydı. Darvin Ham'in ayrılığı sonrasındaki bir aylık arayış sürecinde medyada bir sürü farklı isimler çıksa da Lakers, yapılan listelerin hep en üst sıralarında olan eski NBA oyuncusu J. J. Redick ile 4 senelik anlaşmaya vardı. Oyunculuk kariyerinde 15 senelik NBA geçmişi olan J. J. Redick, 2021 yılında profesyonel kariyerine son verdikten sonra medyada çeşitli işlerde görev aldı. 2021 yılında ilk kez ESPN ekranlarında analist olarak yer alan J. J. Redick'in çok başarılı bir podcast geçmişi de bulunuyor. İlk olarak 2016 senesinde Yahoo! Sports ile podcast işine başlayan J. J. Redick, o tarihte podcast sunuculuğu yapan ilk NBA oyuncusu olmuştu. Son dönemde LeBron James ile başladıkları Mind the Game podcast'i ise büyük ilgi toplamıştı. Başarılı bir medya kariyeri yanı sıra eski profesyonel NBA oyuncusu J. J. Redick'in koçluk anlamında profesyonel veya amatör olarak hiçbir saha deneyimi yok. Kadrodaki isimler düşünüldüğünde bir gelişim dönemi değil de kazanmanın öncelik olacağı sezonda Lakers'ın bu koç ataması büyük eleştiri topladı. Bazı kişiler tarafından J.J. Redick'in Lakers tarafından başa getirilmesi Erik Spoelstra ve Steve Kerr'in kariyer başlangıcına benzetilse de bunların çok iyi niyetli bir benzetme olduğunu söylemek gerek. Zira iki ismin de ilk koçluk görevleri öncesi saha tecrübeleri vardı. Başarısız geçen bir sene, kadrodaki isimler ve taraftar beklentisinden dolayı mutlak kazanması gerektiği bir göreve gelen J. J. Redick'i ilk saha deneyiminde kolay günler beklemiyor. Basketbol ile ilgili tüm içeriklere ulaşmak için bizi takipte kalın!

  • Copa America’da İlk Grup Maçları Oynandı!

    ABD'nin ev sahipliğinde düzenlenen modern stadyumların teknolojinin birleşmesi, ulaşım kolaylığı ile CONMEBOL liderliğinde CONCACAF takımlarının davet edildiği 48. Copa America şampiyonasının ilk grup maçlarının değerlendirmesiyle sizlerle birlikteyim. Güney Amerika atmosferinden yoksun bir şekilde başlayan turnuvada gözler kıtada bilinen atmosferi ve mücadeleyi arıyor. A GRUBU Son Dünya Kupası şampiyonu ve son Copa America şampiyonu ünvanlı Arjantin, Copa America’nın açılış maçında Kanada'yı 2-0 mağlup ederek grup maçlarına galibiyetle başladı. Teknik direktör Lionel Scaloni stoper bölgesinde 36 yaşında ki Benfica'da oynayan N. Otamendi yerine C. Romero'nun yanında L. Martinez'e ilk 11'de görev veriyor. Kaptan Lionel Messi, bu maçla birlikte Copa America turnuvasında en fazla forma giyen (35) isim oldu. Turnuvaya Kuzey Amerika kıtası davetlisi olarak gelen Kanada, ilk yarıda net pozisyonlar bulsa da son yılların başarılı takımı Arjantin'den puan almayı başaramadı. Grubun diğer maçında Peru ile Şili golsüz berabere kaldı: 0-0. Şili kalecisi kaptan C. Bravo, 41 yaş 69 gün ile turnuvada forma giyen en yaşlı oyuncu olurken, Perulu golcü futbolcu Paolo Guerrero, sonradan oyuna girdiği maçta, 40 yaş 172 gün ile turnuvada oynayan en yaşlı ikinci isim oldu. Uzun yıllar Peru Milli Takımı teknik direktörlüğü yapan Ricardo Gareca, Şili Milli Takımı ile eski takımına karşı rakip teknik direktör olarak görev aldı. B GRUBU Grubun ilk maçında Ekvador, 10 kişi kaldığı maçta 1-0 öne geçse de skor üstünlüğünü tutamayarak Venezuela'ya ikinci yarıda yediği gollerle 2-1 mağlup oldu. E. Valencia'nın kontrolsüz ve çok tehlikeli şekilde rakibine kramponunun altıyla göğsüne vurduğu tekme nedeniyle 22. dakikada gördüğü kırmızı kartla takımını 10 kişi bıraktı. Ekvador eksik kalmasına rağmen J. Sarmiento'nun ayağından bulduğu golle ilk yarıyı 1-0 önde kapattı. Venezuela teknik direktörü Fernando Batista, ikinci yarıya J. Cadiz ve E. Belllo''yu alarak başladı. Rakip sahada baskıyı artıran Venezuela, bu iki oyuncunun 10 dakika içerisinde attığı gollerle 2-1 öne geçti. Skoru koruyan Venezuela önemli rakibini yenerek turnuvaya galibiyetle başladı. Kupaya davetli olarak katılan iki takımın mücadelesinde Meksika son olarak 2016 yılında davetli olduğu ve o yıl son maçında Şili'ye 7-0 mağlup olan Aztekler, Jamaika'yı tek golle geçti. Meksika takımında kaptan Alvarez'in talihsiz sakatlığı rakip oyuncuları ve tüm izleyenleri üzdü. West Ham forması giyen tecrübeli oyuncunun M. United'e transferi söz konusuydu. Bu üzücü durumla birlikte ilk yarı golsüz sona erdi. En çok atletizm dalı ve Bob Marley ile duyduğumuz Dünya Kupalarında adını duyamadığımız Jamaika, son yıllarda İngiltere Premier Ligi’nde oynadığı isimlerle adından söz ettirmeye başladı. Meksika, favori olduğu maçta Artaega'nın ikinci yarıda attığı tek golle Jamaika'yı 1-0 yenerek turnuvaya galibiyetle başladı. C GRUBU Turnuvanın ev sahibi ABD'nin sahne aldığı maçta ABD, Güney Amerika kıtasının en zayıf takımı durumundaki Bolivya'yı rahat bir oyunla 2-0 yendi. Maçın henüz başında ev sahibi ABD, kaptan C. Pulisic'in güzel golüyle maça golle başlangıç yaptı. Futbol dünyasının soccer dışında her spor dalında başarılılar yorumları yapıldığı ABD, C. Pulisic'in asistinde Balogun skoru 2-0 yaptı. Bu gol ilk yarının hatta maçın skorunu belirleyen gol oldu. İkinci yarıda oyuna giren PSV formasıyla izlediğimiz Pepi, yakaladığı net gol pozisyonlarını değerlendiremedi. Futbol kariyerinde Beşiktaş forması giyen ve Bolivya teknik direktörlüğü yapan Antonio Carlos Zago’nun takımı maçta varlık gösteremedi. 5-3-2 dizilişi ile başlayan Zago'nun ekibi puan alamadığı ilk grup maçı sonrasında turnuvadaki en son galibiyetini 2015 yılında Ekvador'u 3-2 yenerek elde etmişti. Bolivya, turnuvada art arda 12. yenilgisini aldı. Arjantin ile birlikte en fazla şampiyon (15) ünvanını paylaşan Uruguay, son dakikalarda atılan gollerle skorun belli olduğu maçta turnuvanın bir diğer davetlisi Panama'yı 3-1 mağlup etti. Katar’da düzenlenen Dünya Kupası’nda Diego Alonso'nun bana hayal kırıklığı yaşattığı Uruguay, Marcelo Bielsa yönetiminde gruptaki ilk maçına galibiyetle başladı. M. Araujo'nun bulduğu golle skoru erken alan Uruguay, oyunu ve skoru tuttuğu maçın son dakikalarına girildiğinde 3 gol olan maçta D. Nunez 85'de skoru 2-1 yaptı. M. Vina'nın 1 gol, 1 asist ile oynadığı maçta Uruguay'ı 3-1 öne geçiren isim oldu. Gücü ölçüsünde zaman zaman kontralarla pozisyon arayan Panama, M. Murillo ile bulduğu gol maçın sonucunu belirledi: 3-1. Teknik direktör Marcelo Bielsa, 37 yaşındaki L. Suarez'e bu maçta görev vermedi. Fernando Muslera'nın milli takımı bıraktığını açıklaması sonrası kaleyi, bir dönem Sivasspor forması giyen S. Rochet koruyor. D GRUBU Copa America'ya formda gelen Kolombiya, ilk yarıda attığı gollerle Paraguay'ı 2-1 yenerek gruplara galibiyetle başladı. Bir sakatlık şoku yaşayan takımda Kolombiya oldu. Bologna forması giyen J. Lucumi, 26. dakikada sakatlanarak oyundan çıkmak zorunda kaldı. 4-2-3-1 dizilişiyle sahada yer alan Kolombiya'da kariyerinde keskin düşüş yaşayan J. Rodriguez'in ilk yarıda atılan iki gole de asistle katkısı oldu. Paraguay'ın Almiron ile atak girişimleri başlamadan sonlanırken Kolombiya, D. Munoz ve J. Lerma ile bulduğu gollerle soyunma odasına 2-0 önde girdi. İkinci yarıda kontrollü bir Kolombiya vardI. Paraguay'da ise Almiron oyundan alındı. Yerine Sosa sol kanata geçerken ilk yarıda sol kanatta oynayan J. Enciso ileri uçta görev almaya başladı. Bu iki oyuncunun hazırlayıp bitirişiyle Paraguay farkı 1’e indirdi. R. Sosa ortaladı, J. Enciso arka direk dibinde skoru 2-1 yaptı. İki takımda maçın kalan bölümünde gol bulamayınca Kolombiya, Paraguay'ı 2-1 ile geçti. Kolombiya'nın yenilmezlik serisi 24 maça çıktı. Grup ilk maçlarının kapanışı ise Brezilya ile Kosta Rika arasında oynandı. Ronaldinho'nun bu takımı izlemek istemediğini, takımın yıldızı olmadığını açıklaması sonrası gelen tepkilerin ardından kararından vazgeçen yıldız oyuncunun ülkesi ilk yarıda Kosta Rika karşısında gol bulamadı. Kosta Rika ilk yarı boyunca sadece kalesini koruma düşüncesiyle mücadele etti. %75 topla oynama yüzdesi yakalayan sambacılar gol fırsatlarını değerlendiremedi. Topun olduğu bölgeye baskı yaparak sert futboluyla da rakibinin tempoyu yükseltmesine izin vermeyen Kosta Rika, kalesini başarıyla savundu. Dorival Junior, gol için son 20 dakikada sahaya Endrick'i sürdü. Kosta Rika, kalecisi Sequeira sadece Brezilya ataklarını değil savunmada ki arkadaşının kaleye giden ters vuruşunu da kurtarmak zorunda kalarak iyi maç çıkardı. Kosta Rika turnuvanın ilk sürprizini yaparak Brezilya ile 0-0 berabere kaldı ve çok önemli iki puan kazandı. Grup maçlarına iki puan kayıpla başlayan Brezilya'da Ronaldinho, haklı mı çıkacak? Yakın zamanda göreceğiz. Turnuvanın heyecanı ara vermeden devam ediyor. Linesman ekibi olarak Copa America'da sizlerle birlikte olmaya devam edeceğiz! Copa America ile ilgili tüm içeriklere ulaşmak için bizi takipte kalın!

  • Filenin Efeleri'nin İlk Milletler Ligi Serüveni

    Herkese merhaba! Bugün sizlere voleyboldan bahsedeceğim ama alışkanlığımızın dışında kadınlar değil erkekler voleyboldan. Bahsedeceğim çünkü konuşmak gerek, dünü bugünü bilmek gerek, kadınlar voleybolunda başarının bir günde gelmediği gibi erkekler voleybolunda da bir günde gelmeyeceğini anlamak gerek. Elbette 12 maçta 11 mağlubiyet 1 galibiyet almak kimsenin beklediği bir senaryo değil ve eleştirilmesi gerekli ama yine de biraz üzerine konuşmalıyız. Hazırsanız başlıyoruz! Başlangıç noktasını bu yaza değil de geçen yaza çevirmek istiyorum. Kadın voleybol takımımızın antrenör değişikliği açıklandıktan kısa bir süre sonra erkek takımımızın da Nedim Özbey ile vedalaştığı ve yerine Alberto Giuliani ile anlaştığı haberi açıklandı. Böylelikle erkek takımımız yıllar sonra yaşadıkları antrenör değişikliğiyle birlikte hem birbirlerine ve yeni sistemlerine alışmak hem de nihai amaç olan VNL’e çıkmak için Altın Lig’e başladı. Sallantılı başlasalar da kupayı aldılar ve şampiyon olup Challenger Cup’ta yarışma hakkını kazandılar. Önce Katar’ı daha sonra da Ukrayna’yı mağlup ederek bu turnuvayı da tamamladılar ve hedeflerini gerçekleşip tarihimizde ilk defa VNL Erkekler Turnuvası’na katılmaya hak kazandılar. Üstelik olimpiyatlara katılabilmek için da bir ışık yanmıştı çünkü dünya sıralamasındaki yükselişleri VNL2024’te kazanacakları birkaç maçla birlikte olimpiyata girme yolunda yardımcı olabilecek durumdaydı. Tüm bunların sevincini yaşarken bir yandan da takımın antrenörle tam olarak uyuşamadığının herkes farkındaydı ve beklenen oldu yollar ayrıldı. Artık VNL’e çıkmış yükselişini göstermiş ekibimizin daha başarılı serüvenini elbette daha iyi bir teknik ekiple devam ettirmesini beklerken yeni antrenör olarak Cedric Enard açıklandı. Elbette kişileri görmeden eleştirmek doğru değil diyerek hepimiz umudumuzu devam ettirdik. Hatta bizim oyuncularımızın lig serüvenleri bittiği gibi milli takım kampına katılmasına rağmen antrenörümüzün VNL’e az bir zaman kala yeni takımı ile çalışma yapmak yerine Fransa’da final serilerini yorumladığını bilmemize rağmen umut etmeye devam ettik çünkü oyuncularımıza güvendik. Çünkü yıllardır gösterdikleri devamlılık ve çabayla birlikte o güveni elde etmeyi başardılar. VNL ilk maçında oyuncularımızın yüzünden bile ne kadar stresli oldukları belli oluyordu. Elbette olacaklar çünkü ilk defa bu kadar büyük bir sahnede ve ilk defa gözler bu kadar üzerlerindeyken yarıştılar. Set sonlarına doğru önde olmalarına rağmen avantajlarını koruyamadılar ve kaybettiler aslında iyi oynadıkları maçı. İkinci maçta 2-0 öne geçmelerine rağmen yine heyecanlarına yenik düştüler. İki maç aynı senaryo tekrarlanınca herkesin aklına aynı şey gelir; ya tamam oyuncular telaşlandı da bu oyuncuları yönetmekle görevli olan teknik ekip seyretti mi? Benim fikrime göre seyretti. Sadece ilk iki maçta değil oynanan toplam 12 maçta da seyretti. Maç içinde reaksiyon almakta hep geç kaldılar, o gün gününde olmayan oyuncuları fark edip değiştirmek yerine ısrar ettiler, yaşadığımız onca sakatlıkta -ki neredeyse her oyuncumuz bir tur sakatlandı hatta kaptanlarımız Arslan Ekşi ve Burutay Subaşı neredeyse sadece birer hafta kadroda olabildi- yeni isimler veya değişiklikler denenmedi ve daha bir sürü şey. Saymaya başladığımızda yapılan yanlışların ardı arkası kesilmez elbette çünkü ortada gözle görülen bir başarısızlık var. Kadın voleybol takımımızın dünya sahnesine ilk ne zaman çıktığını biliyor musunuz? 2003 Avrupa Şampiyonası’nda. Beklentimiz olmamasına rağmen tarihimizde ilk defa o yıl finale çıktık ve gümüş madalyanın sahibi olduk. 2 yılda bir düzenlenen turnuvada son dörtlüye tekrar girebilmemiz 8 yıl sonra 2011’de oldu ve üçüncü olduk. Sonra her yıl o takımlar arasında olmaya başladık ve 2024’te ise peri masalımızı gerçek kılıp altın madalyanın sahibi olduk. Bunların hepsi her yıl o sahnelere çıkıp oynamakla, istikrarla oldu. Kadınlar voleybolunda çok defa kaybettik çok defa finallerin ardından gözyaşı döktük. Her seferinde bir dahaki turnuva için ümit etmeye devam ettik. Bizim topraklarımızda övgü sadece başarıyla sınırlı bunu kabul ediyorum. Bu başarı kazanıldığında da kazanılmadığında da tüm paydaşlara yöneltilmeli. Her yıl yapıp bozulan bir kadroyla, oyuncularımızın hak ettiğinden daha düşük seviyedeki antrenörler ve teknik ekiplerle hatta bunların her yıl değiştirilmesiyle bir başarı gelmeyeceğini en iyi bilenlerden olmamız gerektiğini düşünüyorum. Erkek voleybolunda aslında yarışmacı takım sayısı kadın voleybolundan fazla. O yüzden onların arasına girebilmek ve kazanabilmek daha zor bir de bizim gibi bu arenada ilk defa yarışıyorsanız çok daha zor. Bu zorluğu aşmanın tek yolu da istikrar ve sabır. İlk hafta umudu kazanmak olan oyuncularımız ikinci hafta galibiyet elde etmelerine rağmen durumu kabullendi ve üçüncü hafta belki adım atabilecekken yapamadılar. İkinci haftada pasörümüz Murat Yenipazar’ın duygu dolu maç sonu konuşması önünüze düşmüştür. Keza diğer oyuncularımızın kendilerine güvenmemizi ve sabretmemizi isteyişleri de. Biliyorum sabretmek zor, başarıyı hemen beklemek olmadığında ise herkesi suçlamak kolay. Bu yıl yaşanan başarısızlık elbette birilerinin hesap vermesini gerektiriyor. Burada umarım herkes çuvaldızı kendine batırabilmeyi başarır. Oyuncular da teknik ekip de yöneticiler de... Son olarak bu yıl VNL’de düşmenin olmadığını hatırlatmak istiyorum. Yani seneye yine bu lige yine yarışmak ve bu sefer kazanmak için döneceğiz. Oyuncularımızdan, skorlardan, maçlardan size bahsetmedim çünkü olay bunların biraz daha ötesinde bana kalırsa. Bizim gibi alt seviyede fazla, üst seviyede eksik kalan takımlarda önemli olan oyuncular değil sistemdir. Umarım sizinle seneye bunları ve daha güzel günleri konuşabileceğimiz bir VNL turnuvasının ardından buluşabilir. Şimdilik hoşça kalın sağlıcakla kalın ve tabii ki Linesman’la kalın. Voleybol ile ilgili tüm içeriklere ulaşmak için bizi takipte kalın!

  • Portekiz Karşısında Kötü Planlama! - EURO 2024 Avrupa Şampiyonası’nda İkinci Hafta Sonuçları

    UEFA EURO 2024 Avrupa Şampiyonası’nda 2. grup maçları tamamlandı. Milli Takımımız, Portekiz karşısında hezimete uğrarken İngiltere ve Fransa gibi takımlar beklentinin altında kaldılar. A GRUBU A grubunda Almanya, Macaristan’ı 2-0 yenerek gruptan çıkmayı garantiledi. Almanya’da goller Musiala ve İlkay’dan geldi. Almanlar kötü geçen EURO 2020’yi arkalarında bırakmış gibi görünüyor. Oyun olarak da turnuvanın en iyi takımları arasındalar. Kendi evlerinde zafere ulaşmak için ellerinden geleni yapacaklardır. Grubun bir diğer maçında İskoçya, İsviçre ile 1-1 berabere kaldı. Steve Clarke ilk maçtaki hatalarından ders çıkarsa da savunmada yapılan hata onları 3 puandan etti. İsviçre ise çok önemli bir puan alarak gruptan çıkma şansını sürdürdü. Bu sonuçla Almanya 6 puanla 1. İsviçre ise 4 puanla 2. sırayı aldı. İskoçya 1 puanla 3. sırayı alırken Macaristan son sıraya demir attı. B GRUBU B grubunda İspanya, İtalya’yı 1-0 yenerek gruptan çıkmayı garantiledi. İtalyanların büyük takımlara karşı ne yapmaları gerektiklerini düşünmeleri gerekecek. Skor bizleri şaşırtsa da oyun olarak çok geride kaldılar. İspanya ise kötü geçen iki turnuvanın ardından kendine gelmiş gibi gözüküyor. Lamine Yamal ile adeta şov yapıyorlar. Grubun ikinci maçında Hırvatistan ve Arnavutluk 2-2 berabere kaldı. Hırvatlar için acı verici geçen geçiş süreci. Bunu istedikleri gibi yapamadılar ve beklentilerin altında kaldılar. Arnavutluk da kendi kapasitesinin üstünde bir performans sergilese de 1 puanda kaldı. Son maçta işleri zor. Ama turnuvaya renk kattıkları kesin. Bu sonuçlarla İspanya 6 puanla 1. İtalya 3 puanla 2. Arnavutluk ve Hırvatistan da birer puanla 3. ve 4. sırayı aldılar. C GRUBU C grubunda İngiltere, Danimarka ile Slovenya da Sırbistan ile 1-1 berabere kaldı. İngiltere hayal kırıklığı. Bu kadar domine kadroyla bu kadar kötü bir oyun oynanamazdı. Gareth Southgate’ten bir modern Sam Allardyce denemesi var. Ama o bile 1-0 oyununu bu kadar kötü oynamıyor. Danimarka ise İngiltere’yi ellerinden kaçırdıkları için üzgün olabilir ama yine de gruptan çıkma şansları var. 3 sene önce yaşadıkları travmadan daha yeni yeni dönüyorlar. Slovenya ise Sırpları yenmedikleri için başları ağrıyabilir. Sırbistan ise beklentilerin altında kaldı. Gruptan çıkmak için son maçı almaları gerekecek. Bu sonuçlarla İngiltere 4 puanla 1. sırayı alırken Danimarka ve Slovenya ikişer puanla 2. ve 3. sırayı aldı. Sırbistan ise 1 puanla son sırada kaldı. D GRUBU D grubunda Hollanda ve Fransa 0-0 berabere kaldı. Fransa’nın oyunu bence yetersiz. Daha iyi olabilirlerdi. Evet 4 puanları var ama oyun olarak yetersiz kaldılar. Hollanda ise kritik bir puan alarak işini sağlama aldı. Onlar da yenileşmeye başlayan kadrolarıyla turnuvada ilerlemeye çalışacak. Grubun diğer maçında Avusturya Polonya’yı 3-1 yendi ve önemli bir üç puan aldı. Avusturya Ralf Ragnick ile özüne dönmüş gibi gözüküyor. Polonya ise bir turnuvayı daha hayal kırıklığı ile kapattı. Michal Probierz’in görevine devam etmesi de zor. Bu sonuçlarla Hollanda ve Fransa dörder puanla 1. ve 2. sırayı alırken Avusturya 3 puanla 3. oldu. Polonya ise son sırada kaldı ve turnuvaya veda etti. E GRUBU Turnuvanın açık ara en zevkli grubu olan E grubunda Ukrayna Slovakya’yı 2-1 yenerek önemli bir üç puanı cebine koydu. İlk maçta hayal kırıklığı yaratan Belçika, Romanya’yı 2-0 yenerek işini şansa bırakmak istemediğini gösterdi. Romanya ve Slovakya gösterdikleri performansla turnuvaya renk kattılar. Bu iki takım da umarım bir şekilde el ele gruptan çıkarlar. Belçika ikinci maçta kim olduğunu hatırladı ve önemli bir zafere imza attı. Ukrayna ise son maçta gruptan çıkmak için elinden geleni yapacaktır. Bu sonuçlarla tüm takımlar üçer puana ulaşırken Romanya ve Belçika ilk iki sırayı aldılar. Slovakya ve Ukrayna da son iki sırayı paylaştılar. F GRUBU F grubunda Milli Takımımız Portekiz’e 3-0 yenilerek ağır bir yara aldı. Vincenzo Montella hocamızın daha dikkatli olması ve hatalarını düzeltmesi gerekecek. Çünkü maçta yapılan bireysel hatalar ve taktiksel yanlışlar göze çarptı. Portekiz de ikide iki yaparak adını son 16’ya yazdırdı. Ancak skora güvenmemeliler çünkü geliştirmeleri gereken yönleri var. Grubun diğer maçında Gürcistan ve Çekya 1-1 berabere kaldı. Çekler savunma hatalarının bir kez daha kurbanı oldular. Gürcüler de iyi performans gösterdiler ki son da Lobjanidze mutlak golü kaçırmasa maçı da alabilirlerdi. Son maçtaki performansları merak konusu. Bu sonuçlarla birlikte Portekiz 1. Türkiye 2. sırayı aldı. Çekya ve Gürcistan da son iki sırada kendine yer buldu. TAM GAZ DEVAM! EURO 2024’te heyecan bugün oynanacak olan İsviçre-Almanya ve İskoçya-Macaristan maçları ile devam edecek. Turnuva heyecanına ortak olmak için Linesman’de yazılarımızı okuyabilir ve “Turnuva Günlüğü” programımızı takip edebilirsiniz. Keyifli seyirler!

  • Conor McGregor vs Michael Chandler Maçı İptal Oldu!

    Son günlerde akıbeti merak konusu olan Conor McGregor vs Michael Chandler maçı ile ilgili resmi açıklama geldi. UFC başkanı Dana White, karşılaşmanın iptal olduğunu duyurdu. Dublin'deki basın toplantısının iptal edilmesinden sonra akıbeti ile ilgili soru işaretleri oluşan Conor McGregor vs Michael Chandler maçı McGregor'un sakatlığı sebebiyle iptal oldu. McGregor'un sakatlığının ne olduğu ile ilgili bir bilgilendirilme yapılmadı. Dana White, 29 Haziran'daki UFC 303'ün devam edeceğini ve yeni ana maçın Alex Pereira vs Jiri Prochazka rövanş karşılaşması olacağını açıkladı. Maçın iptal süreci ile ilgili bütün detayları ünlü MMA muhabiri Ariel Helwani verdi. Helwani'nin haberine göre iptal süreci şöyle işledi; Conor McGregor, Dublin'deki UFC 303 basın konferansından bir gün önce bir sakatlık yaşadı. UFC, maçın hala devam edeceğini umuyordu ve Chandler'ın sakatlıktan haberi olmasın diye bu bilgiyi kamuoyuna açıklamadı. Başlangıçta sakatlıkla ilgili endişeler vardı, sonra iyimserlik oluştu, bu yüzden UFC dövüşü yeniden tanıtmaya başladı. Conor McGregor'un ekibi, UFC ile birlikte maçı kurtarmak için ellerinden gelen her şeyi yaptı. Fakat yaklaşık 48 saat önce UFC bu maçın fişini çekti. Son gelen haberlere göre Conor McGregor vs Michael Chandler eşleşmesini UFC çok geçmeden tekrar ayarlamak istiyor. UFC, bu karşılaşmayı Ağustos veya Eylül ayında gerçekleştirmeyi planlıyor. Geceyle ilgili bir iptal haberi de yan ana maçtan geldi. Jamahal Hill vs Carlos Ulberg karşılaşması Hill'in sakatlığı sebebiyle iptal edildi. Gecenin yeni yan ana maçı Brian Ortega vs Diego Lopes karşılaşması oldu. Ulberg'in aynı karttaki yeni rakibi ise Anthony Smith oldu. UFC 303 iptallerinden saatler önce UFC Suudi Arabistan gecesi ile ilgili de şok bir iptal haberi geldi. UFC başkanı Dana White, Khamzat Chimaev'in çok şiddetli bir hastalık geçirdiğini bu sebeple Robert Whittaker maçından çekildiğini duyurdu. Bu haberden sonra Khamzat Chimaev hastaneden bir fotoğraf paylaştı. Khamzat’ın menajeri de yaptığı açıklamada; Khamzat’ın bir süredir hastalıkla uğraştığını, sık sık hastaneye gitmek zorunda kaldığını ve bu durumun antrenmanlarını etkilediği için çekilme kararını almak mecburiyetinde kaldıklarını söyledi. UFC, bu gelişmeden sonra hemen Suudi Arabistan gecesi için Robert Whittaker'a yeni bir rakip buldu. Dana White, Whittaker'ın ana maçta İkram Aliskerov ile karşılaşacağını açıkladı. Dövüş sporları ile ilgili tüm içeriklere ulaşmak için bizi takipte kalın!

  • NBA'in Mexico City Fikri...

    Meksiko...Yaklaşık 22 milyon nüfusu ile Meksika’nın ve Kuzey Amerika’nın en kalabalık şehri. Bizim bugün üzerinde duracağımız yanı ise hiçbir ABD profesyonel spor kulübünün bu megakentte takıma sahip olmaması ve Hornets'ın New Orleans'a taşınmasından iki yıl sonra Charlotte'a bir takımın eklendiği 2004 senesinden beri yeni bir lig genişlemesi için Kanada dışında da opsiyonların değerlendirilmesinde potansiyel adayların başında gelmesi. Adam Silver’ın perşembe günü gazetecilere verdiği yaklaşık otuz beş dakikalık demeçten anlaşılacağı üzere yakın gelecekte gerçekleştirilmesi düşünülmese de uzun vaadede New York'tan ziyade Los Angeles’a yakın olması yani daha kısa süreli bir uçuş nedeniyle favoriler arasına girdiği söylenebilir. Ama öncelikle lige ve takımlara para kazandırma açısından medya anlaşmalarının tamamlaması gerekiyor. Bilindiği gibi ligdeki mevcut 30 takımdan ikisi aslen Kanada'dan geliyor. Toronto Raptors ve Vancouver Grizzlies, 1995'te NBA'e eklenmelerine rağmen Grizzlies, Vancouver'daki altı sezonunun ardından sınırın güneyine-Memphis'e taşınarak Toronto'yu Amerika dışında bulunan tek NBA takımı durumunda bıraktı. Şimdi ise gelecekteki genişlemesinin olasılığı ele alınırken 82 maçlık yoğun bir sezonun yol açacağı seyahat endişeleri hesaba katıldığında, Avrupa'ya, Asya'ya, Afrika'ya veya Doğu Yarımküre'de bir yere genişlemek daha az dinlenme sebebiyle muhtemelen çok zor olacaktır. Ancak her ne kadar Las Vegas ve Seattle en çok dile getirilen bölgeler gibi gözükse de Amerika ve Kanada dışında gerçekleşecek herhangi bir genişleme senaryosunda Meksika'da takıma sahip olmak bir sonraki hedef olabilir. NBA'in 2019'dan bu yana sınırın güneyinde, Miami Heat ile San Antonio Spurs arasında oynanacak ilk maç için Mexico City'yi ziyaret etmişti. Ziyareti sırasında şehrin bir gün kendi ekibine sahip olması fikrinden bahsedildi. Silver, " Zamanla Mexico City'e ciddi bir şekilde bakacağımıza şüphe yok" dedi. Mexico City son yıllarda olası bir destinasyon olarak ortaya çıktı. Lig, 2021-22 G League sezonu öncesinde Capitanes de Ciudad de México'yu ekledi. Capitanes, üç sezon boyunca galibiyet toplamlarını istikrarlı bir şekilde artırdı ve ligin güneye doğru ilerlemesi için pek çok satış noktasına sahip konuma geldi. Ülke, Amerika Birleşik Devletleri ve Kanada dışındaki diğer ülkelerden daha fazla NBA maçına ev sahipliği yaptı ve Capitanes'in yuvası Arena CDMX, bir NBA takımına ev sahipliği yapabilecek kapasiteye sahip; bu da ona altyapı konusunda avantaj sağlıyor. Silver daha önce orada bir G League takımına sahip olmanın, ligin kültür ve olası dil engelleri de dahil olmak üzere dinamiklerin anlaşılmasını kolaylaştıracağını söylemişti. Takım başkanı Rodrigo Serratos: ‘Capitanes 2023'te bireysel bilet satışlarında ligin zirvesine çıkarak katılımda beşinci oldu. Şehir birçok şey sunuyor ve yabancılara yönelik deneyimler açısından zengin bir ülkeyiz.’ Adam Silver: ‘Şu anda genişlememiz önceden belirlenmiş değil, ancak orada çok büyük bir ilgi olduğunu biliyorum. Pazara yayılmanın gerçekten inanılmaz olacağını düşünüyorum. Mexico City şu açıdan kolay, Denver'ın 5.280'inden çok daha yüksek olan 7.349 Feet’lik rakım oyuncuları biraz etkiliyor ama New York'tan Mexico City'e Los Angeles'a olduğundan daha kısa bir yolculuk.’ ‘Daha önce de söyledim, potansiyel olarak yeteneklerin seyrelmesine bakmalısınız, ancak dünya çapında çok fazla harika basketbol oynanıyor. Zaman içinde bu ligin daha iyi olacağına dair hiçbir şüphe olduğunu düşünmüyorum. Piyasada ilgi var, bu yüzden dikkatimizi buraya çevireceğiz. Takip eden yıllarda, ortalama ekip değerlemesi yüz milyonlarca dolardan milyarlarca dolara fırladı. Yeteneğin şu anda ligde nerede olduğu konusunda kendimi çok iyi hissediyorum, ancak bu oyuncuların bir yerden gelmesi gerekiyor’ Bu, Silver'ın potansiyel olarak başka bir ülkeye genişleme konusunu gündeme getirdiği ilk sefer değil. Lig, başka ülkelerde de bir dizi sezon öncesi ve normal sezon müsabakalarına ev sahipliği yaptı. NBA geçen ay San Antonio Spurs ve Indiana Pacers'ın gelecek sezon Paris'te iki maçta karşı karşıya geleceğini duyurmuştu. Atlanta Hawks ve Orlando Magic bu sezon Mexico City'de karşı karşıya geldi ki bu Seattle ve Vegas'a kıyasla dünyanın en büyük finansal merkezlerinden Meksiko’ya bir takım getirme konusundaki endişelerin devam etmediği anlamına gelmiyor. Endişelerden ilki, yüksek irtifanın sağlık sorunlarına yol açabilme ihtimali. Diğeri ise ülkeyi tanımayan Amerikalıların güvenlik konusundaki beklentileri. Ülke içinde, havaalanından otele, otelden arenaya geri dönüş biraz güç. Çok sayıda insanın yaşaması nedeniyle farklı zamanlarda dolaşmak da zor olabilir. Doğru ulaşım ve güvenlik düzenine sahip olunduğundan emin olmak, odaklanılması gereken en önemli şeylerden ikisi haline gelecek. Basketbol ile ilgili tüm içeriklere ulaşmak için bizi takipte kalın!

  • Filenin Sultanları, Milletler Ligi'nin Üçüncü Haftasını Tamamladı!

    Herkese merhaba! Milletler Ligi’nde üçüncü haftayı yani sıralama haftalarının sonuncusunu tamamladık. Sırasıyla Tayland, Dominik Cumhuriyeti, Çin ve Brezilya ile maçlar oynayan milli takımımız bu haftayı 2 galibiyet 2 mağlubiyetle tamamladı. Final etabını ve maçlarını konuşmadan önce sizinle her zaman yaptığımız gibi bu haftanın maçlarını inceleyelim. Hazırsanız başlayalım! Bu haftanın kadrosu geçen haftalardan birkaç zorunluk değişiklik içerdi ve şu şekildeydi: Pasörler: Cansu Özbay, Elif Şahin Pasör Çaprazı: Melissa Vargas Smaçörler: Hande Baladın, Tuğba Şenoğlu İvegin, Derya Cebecioğlu, İlkin Aydın, Ebrar Karakurt Orta Oyuncular: Eda Erdem(K), Aslı Kalaç, Beyza Arıcı Liberolar: Simge Aköz, Gizem Örge, Ayça Aykaç Türkiye 3 – 0 Tayland Set Skorları: 25-17, 25-17, 25-17, Karşılaşmanın MVP’si: 14 sayıyla Türkiye takımından Hande Baladın Maça başlayan ilk altılar: Türkiye’de Elif, Vargas, Ebrar, Hande, Eda, Aslı ve libero Simge. Tayland’da Natthanicha, Kokram, Chotchu, Wipawee, Hattaya, Thatdao ve libero Piyanut. 2024 VNL maçlarında en rahat olduğumuz maçları sorduklarında birinci Güney Kore ikincisi de Tayland’dı şeklinde cevap verebileceğiz sanırım. Bu cümlemi size şöyle açıklamak isterim; Taylandlı oyunculardan biri maç sonu röportajında ‘Dünya bir numarasıyla oynadık ve zaten direnemeyeceğimizi biliyorduk. Sonuç bizi şaşırtmadı veya üzmedi çünkü biz de oyundan keyif almayı amaçladık ve elimizden geleni yaptık.’ şeklinde bir açıklama yaptı. Bizim açımızdan rahat geçen maçta sanırım galibiyetten daha sevindirici olan şey Hande’nin sakatlık arasından oldukça iyi dönmüş olması oldu. Dominik Cumhuriyeti 1 – 3 Türkiye Set Skorları: 25-17, 15-25, 17-25, 18-25 Karşılaşmanın MVP’si: 14 sayıyla Türkiye takımından Hande Baladın ve Ebrar Karakurt Maça başlayan ilk altılar: Dominik Cumhuriyeti’nde Martinez, Tapia, Isabel, Guillen, Marte, Eve ve libero Rodriguez. Türkiye’de Cansu, Vargas, Derya, Hande, Eda, Aslı ve libero Gizem. Oynanan her maçta Dominik takımının bize oranla daha fizikli ve atletik üstünlük kurduğunu önceden söylemeliyiz. Bunun bize etkisini de ilk sette oldukça gördük. Fazlaca blok yedik ve rallilerde etkili başlasak da süreç içinde düşen taraf olduk. Önce Derya-Tuğba değişikliği yaptık ama pek bir etki sağladığını söyleyemem. İlk seti kaybettikten sonra hem fiziki olarak karşılık verebilmek hem de hücum gücümüzü arttırmak adına maça başlayan altımızdan Derya ile Ebrar’ı değiştirdik ve oyunumuz da değişti. Ebrar’ın bize sağladığı güç ve enerji maçı çevirmemizin ana faktörü oldu. Sonrasında yapılan etkili hücumlar, bloklar ve doğru hamlelerle maçı kendi hanemize yazdırmayı başardık. Çin 3 – 2 Türkiye Set Skorları: 21-25, 17-25, 25-21, 25-23, 15-13 Karşılaşmanın MVP’si: Maçın en skoreri 31 sayıyla Türkiye takımından Melissa Vargas Maça başlayan ilk altılar:Çin’de Diao Linyu, Gong, Li Yingying, Wu Mengjie, Yuan, Yuanyuan ve libero Wang. Türkiye’de Elif, Vargas, Ebrar, Hande, Eda, Aslı ve libero Gizem. Bir süredir rahat maçlarla galip gelirken ve önemli bir rakibinizle oynarken skoru 0-2’ye getirdiğinizde en fazla bir set daha verdikten sonra toparlanıp maçı bitirmeyi beklersiniz. İzlerken özellikle üçüncü sete Çin 5-0’lık bir seriyle başlayınca ben de böyle olacağını düşünmüştüm. Bu set biraz rehavete kapıldılar diğer set sıfırdan başlayıp kapatırlar dedim. Bir de set içinde çift hanenin yakınına giden farkı 3-4’e kadar düşürünce bizim kızlar buradan bırakmaz diyordum ama göz ardı ettiğim şey üçüncü setle birlikte oyuncularımızın servis ritminin bozulmuş olmasıydı. Servis atamadıkça rakip hızlı oyununa ve Zehra’nın sakatlığından sonra nispeten zayıf noktamız olan (buna rağmen 12 blok yaptık) orta oyuncularından yaptığı keskin hücumlarına devam etti. Bir de söylemezsem eksik kalır maç boyunca Li Yingying aynı noktadan aynı keskin çapraza hücumlar yaptı ve biz en fazla ikisini görebildik. İşler rayında giderken bir teker yoldan çıkınca karşınızda en az sizin kadar iyi bir ekip var ise tüm dengeniz bozulabiliyor. Maç içinde oyunu lehimize çevirmek için tüm çeşitliliğimizden yararlandık. Son iki sette servis hatalarından çok kaybettik. Defansımız her zamanki gibi yani iyiydi. Köşelerimiz ve ortalarımız da oldukça top öldürdü ama Çin takımı bir bütün halinde maçı bizden çok istedi. Biz 2-0’a gelince hatta 2-1’e gelince bile nasıl olsa döner alırız diye baktık fakat rakip hiç kırılmadı. Skoru eşitlesek de oyunu eşitleyemedik. Bu durum önümüzdeki finaller ve her gün yaklaşan olimpiyatlar için biraz endişe uyandırıyor. Türkiye 0 – 3 Brezilya Set Skorları: 14-25, 14-25, 19-25 Karşılaşmanın MVP’si: 14 sayıyla Brezilya takımından Rosamaria Montibeller Maça başlayan ilk altılar:Türkiye’de Elif, Vargas, Ebrar, Hande, Eda, Aslı ve libero Gizem. Brezilya’da Roberta, Rosamaria, Gabi, Ana Cristina, Carol, Thaisa ve libero Nyeme. VNL 2024’ün son, en yıkıcı ve en umutsuz maçını Brezilya’ya karşı oynadık. Oyuncularımızın gözlerinde her zaman yanan ve bizi başaracaklarına inandıran ışık bu maçta sönmüş gibiydi. Ayrıca koçumuzun yaptığı değişikliklerin neredeyse hiçbiri yararlı değilken bazıları daha da zarar verdi hatta. Özellikle bu VNL’in başından beri eleştirdiğimiz 3 libero konusu. Bu maçla ilgili çok yazacak bir şey yok aslında çünkü üç haftalık süreçte peşimizde gelen yanlışlarımızı çok iyi kullanan bir rakiple karşılaştık ve onlar da bunu bildiklerinden ustaca maçı aldılar. Ebrar sahanın en iyi manşet alan oyuncularından biri olmasına rağmen arka turdayken çoğunlukla smaçör forması giymiş Ayça ile yer değiştirdi haftalardır. Elbette bunu daha iyi manşet almak veya savunma yapabilmek adına yaptığını hepimiz anlıyorum da neden bu savunma uğruna setin en az 5-6 sayısında rakiplere arka turda hücum edebilecek oyuncu olmadığını bilerek bloklara daha rahat yerleşme imkanı veriyoruz onu anlamıyorum. Karşılaştığımız her rakip bu sezon oynanan maçlarda 10 ve daha üstü sayıyı blokla kazandı. Arka turda Ayça varken üstüne bir de manşeti düzgün alamadılarsa zaten sistem dışı yapılacak hücumun Vargas’a gideceği belliyken diğer opsiyonlar da karanlıklaşıyor ve çaprazımız maç içinde sürekli ya blok üstünden vurmaya çalışıyor ya da direkt üçlü bloklara hücum ediyor. Pasörlerimizden birinin mental olarak baskıyı kaldıramadığını diğerinin de neredeyse bir sezondur form tutturamadığını söylemek de yanlış olmaz. Doğal olarak bu oyuncuların verdiği paslar da diğerlerinin ritmini bozuyor. Üstelik iyi seviyede manşet alabilme oranımız çok düşükken tamamen pasörlerin yaratıcılığıyla hücum etmeye çalışan bir takım haline dönüyoruz ve haliyle sorun yaşıyoruz. Hande sakatlıktan döndü ama performansı dalgalanıyor. Derya ve Tuğba hücumda ritim tutturunca öne çıkıyoruz fakat tutturamadıklarında veya hata yapmaya başladıklarında manşet problemleri de eklenince dağılıyoruz. İlkin geçen haftadan beri sakat olmasına rağmen sakatlığı bilinerek takımla gidiyor bu da başka bir ilginç olay zaten. Bir önceki maçta sahada 2 libero varken 13-2’lik seri yedik sanırım bu da liberolarımızın durumunu anlatıyordur. Orta oyuncularımız da yetişebildikleri pozisyonlarda iyiler fakat hızlı oynayan takımlara karşı zıplayabilecek zaman bulamadıklarında sıkıntı yaşayabiliyorlar. Evet bu kadar olumsuzluğun içinde olsak da her kötülüğün içinde iyilik her iyiliğin içinde bir kötülük var felsefesindeki gibi biz de yine de final haftasına ulaşabilen takımlardan biri olduk. İşler bizim için iyi gitmiyor gibi görünse de bir şampiyonun yüreğini hafife almamak gerekir sözüne güvenerek ekran başına geçeceğiz yine. Toplam 8 galibiyet 4 mağlubiyetle VNL 2024’ü 6. sırada tamamladık ve Tayland’da oynanacak final etabında yer almaya hak kazandık. Çeyrek finaldeki rakibimiz Polonya. Karşılaşma 21.06.2024 tarihinde ve Türkiye saatiyle 16.30’da oynanacak. Şimdiden Filenin Sultanlarına başarı dileklerimizi iletiyoruz. Bu eşleşmenin kazananı İtalya – ABD eşleşmesinin kazananı ile yarı final oynayacak. Umarım o takım biz oluruz. Çeyrek finaldeki diğer 3 karşılaşma ise şöyle: 20.06.2024 | 13.00 Çin – Japonya 20.06.2024 | 16.30 Brezilya – Tayland 21.06.2024 | 13.00 İtalya – ABD Final haftasının sonunda inşallah yeniden altın madalyayla birlikte tekrar görüşünceye dek sağlıcakla kalın Linesman’la kalın... Voleybol ile ilgili tüm içeriklere ulaşmak için bizi takipte kalın!

  • Türkiye Basketbol Süper Ligi Şampiyonu Fenerbahçe Beko Oldu!

    Türkiye Basketbol Süper Ligi’nde 2023-2024 sezonu şampiyonu Fenerbahçe Beko oldu. Final serisinde rakibi Anadolu Efes’i 4 maç sonunda 3-1 mağlup eden sarı lacivertliler, tarihindeki 11. lig şampiyonluğuna ulaşmış oldu. Biz de bu yazımızda iki takımın play-off, final serisi ve sezon boyunca yaşadıklarını sizler için derledik. Fenerbahçe Beko Play-Off Maçları Öncelikle Fenerbahçe Beko tarafında neler yaşanmıştı onlara bir göz atalım. Normal sezonu 1. sırada bitiren sarı lacivertli ekip, play-off ilk turunda sezonun flaş takımlarından olan Petkim Spor ile eşleşmişti. 2 galibiyet alan takımın bir üst tura çıktığı eşleşmede Fenerbahçe Beko rakibini ilk maç 102-72, ikinci maç ise 71-100’luk skorlarla mağlup ederek rahat bir seriyi geride bırakmıştı. Bu seride takımı taşıyan isim Nigel Hayes-Davis olmuştu. Play-off’un bir sonraki turunda yani yarı final serisinde ise Fenerbahçe Beko, Beşiktaş Emlakjet ile eşleşmişti. Bir önceki turdan farklı olarak bu kez 3 galibiyet alanın finale kalacağı bu eşleşmede gülen taraf yine Fenerbahçe Beko olmuştu. Saras Jasikevicius’un öğrencileri, ezeli rakibine maç kaybetmeden seriyi 3-0 kazanarak adını finale yazdırmıştı. Bu seride de öne çıkan isimler Nigel Hayes -Davis ile birlikte Scottie Wilbekin ve Nick Calathes olmuştu. Bu isimlerin yanında da yerli isimler Şehmus Hazer, Tarık Biberovic ve Sertaç Şanlı’nın da hem sayıları hem oyuna katkıları finale giden yolda etkili olmuştu. Anadolu Efes Play-Off Maçları Normal sezonu Fenerbahçe Beko’nun hemen ardından 2. bitiren Efes, play-off ilk turunda başkent ekibi Türk Telekom ile eşleşmişti. Seriyi maç kaybetmeden 2-0 kazanan Efes’te öne çıkan isim ise 2 maçta da Daniel Oturu olurken onun yanında Larkin, Willis ve Beaubois da serinin kazanılmasında büyük rol alan isimler olmuşlardı. Bir sonraki turda ise Anadolu Efes’in rakibi Pınar Karşıyaka olmuştu. Birçok otoriteye göre 5. maça uzaması beklenen seride Efes, seriyi 3-0 kazanarak finalde yerini almıştı. FİNAL SERİSİ Final serisine gelecek olursak iki takım da önceki turlarda mağlubiyet görmemiş ve yenilgisiz bir şekilde finalde yerlerini almıştı. İlk iki maçın Anadolu Efes’in evi Sinan Erdem’de oynandığı seride Efes’in seyirci avantajıyla birlikte seriye daha iyi başlayabileceği yorumları yapılıyordu. Ancak Fenerbahçe Beko tüm bu yorumları gösterdiği harika performansla boşa çıkardı. İlk maçı 74-85 kazanan sarı lacivertli ekip, ikinci maçı ise 70-101’lik farklı bir skorla kazanarak şampiyonluk kupasının bir ucundan tutmayı başarmış ve kupanın tamamı için geriye sadece 1 galibiyet kalmıştı. İlk iki maçta Fenerbahçe’nin en skorer isimleri ise tabii ki Nigel Hayes-Davis başta olmak üzere Dyshawn Pierre, Scottie Wilbekin ve asistleriyle birlikte Nick Calathes olmuştu. Anadolu Efes tarafında ise Daniel Oturu takımı için verimli oynarken ona eşlik eden isimlerin çok fazla olmamasından dolayı mağlubiyeti engelleyememişti. Serinin 3. maçında ise ev sahipliği Fenerbahçe Beko’nun evi Ülker Spor ve Etkinlik Salonu’na gelmişti. İlk iki maçı kazanarak 2-0 ile seyircisi önüne çıkan Fenerbahçe’ye şampiyonluk için 1 galibiyet yetiyordu. Özellikle 2. maçın farklı kazanılması 3. maçın da bu yönde geçebileceği beklentilerine girilmesine sebep olmuştu ancak Anadolu Efes ilk iki maçın tam tersi bir performans sergilemişti. Başından sonuna kadar kafa kafaya giden maçı Anadolu Efes, Shane Larkin’in son saniye basketi ile 81-82 kazanmayı başarmıştı. Bu maçta Daniel Oturu yine takımı adına öne çıkan isim olurken Willis, Larkin ve Ercan Osmani üçlüsü de galibiyetin baş mimarları arasındaydı. Fenerbahçe Beko da ise ilk 2 maçta olduğu gibi Hayes-Davis, Wilbekin ve Calathes takımı oyunda tutarken onlara bu kez Papagiannis’te eşlik etti ancak mağlubiyete engel olamadı. Serinin 4. ve son maçına geldiğimizde ise ilk çeyrekte inanılmaz bir Fenerbahçe Beko performansı izledik. Rakibi karşısında çeyreği 22-8 önde kapatan sarı lacivertliler, 2. maç gibi bir skor mu gelecek düşüncelerini akla getirmeyi başlamıştı. Ancak Anadolu Efes, 2. çeyreğin son 5 dakikasında ivme yakalayarak devreye sadece 3 sayı geride girdi. (Devre skoru 36-33) Çıkışını 3. çeyrekte de sürdürmeyi başaran Efes, son çeyreğe 51-52’lik skorla önde girmeyi başarmıştı. Nefeslerin tutulduğu son çeyrekte ise takımlar karşılıklı basketler bulup skoru dengede tutarken son 1 dakikada tam da finale yakışır pozisyonlar izledik. Önce Fenerbahçe Beko hücumunda serinin yıldızlarından Nick Calathes, savunma baskısı her ne kadar olsa da kendisi açısından kolay sayılabilecek bir turnikeyi kaçırmış ve sonrasında Papagiannis pozisyonu tamamlamaya çalışmış ancak başaramamıştı. Bu kaçan pozisyonlar sonrası ise maçın son hücumu Anadolu Efes’e kalmıştı. Tıpkı 3. maçta olduğu gibi sorumluluğu yine Shane Larkin almıştı ancak yıldız oyuncu bitime 3 saniye kala kullandığı üçlük denemesinde başarısız oldu. Sonrasında ise hücum ribaundunu alan Doğuş Özdemiroğlu seriyi 2-2’ye getirebilecek basketi atmaya çalışırken Papagiannis Doğuş’u blokladı ve bu harika geçen 1 dakikanın ardından maç 64-64 ile uzatmalara gitti. Uzatmalarda kontrolü tamamen eline alan Fenerbahçe Beko, rakibinin skorda kendisine yaklaşmasına izin vermedi ve maçı 80-72, final serisini de 3-1 kazanarak lig şampiyonluğunu elde etmiş oldu. Bu maçta Tarık Biberovic 19 sayı ile takımının en skorer ismi olurken, Nigel Hayes-Davis ve Scottie Wilbekin ikilisi yine ürettikleri sayılarla şampiyonluğu getirdiler. Anadolu Efes’te de Elijah Bryant 20 sayı ile oynarken takımın geri kalanının etkisiz olması maçı kaybettirdi. Fenerbahçe Beko’nun şampiyon olduğu bu serinin en değerli oyuncusu da Nigel Hayes-Davis oldu. Nigel Hayes-Davis ve Nick Calathes, 4 maç sonunda aynı verimlilik puanına sahip olsa da kurallara göre daha fazla sayı atan isim olan Nigel Hayes-Davis, serinin en değerli oyuncusu seçildi. Nigel Hayes-Davis’in 4 maçtaki performansları ise şu şekildeydi: 1. maç: 28 sayı, 5 ribaund, 2 asist 2. maç: 9 sayı, 1 ribaund, 3 asist 3. maç: 16 sayı, 5 ribaund, 4 asist 4. maç: 16 sayı, 3 ribaund, 2 asist Euroleague’de Final-Four, Türkiye Kupası ve BSL’de Şampiyonluk Sezona sakatlık problemleriyle giren Fenerbahçe Beko, bu zorlu süreçte ligde her ne kadar çok sıkıntı yaşamasa da Euroleague’de bunun etkisini görüyordu. Özellikle üst üste alınan mağlubiyetler sezonun devamı için kafalarda soru işareti oluşturmaya başlamıştı. Ancak Fenerbahçe yönetimi bu kötü gidişatın çözümünü hiç geç kalmadan Koç Itoudis’in yerine Saras Jasikevicius’u getirerek buldu. Önceki yazılarda da bahsettiğimiz gibi Saras sezon ortası takıma gelmiş ve kendisi tarafından kurulmayan bir kadroya koçluk yapmak durumunda kalmıştı. Ancak koç, eksikleri olmasına rağmen çoğu oyuncusundan verim almayı başararak bunların hepsinin üstesinden gelmeyi başarmıştı. Saras’ın gelişiyle beraber çıkışa geçen Fenerbahçe Beko, Euroleague’de galibiyet serileri yaşarken Şubat ayında da Türkiye Kupası’nda şampiyonluk yaşamıştı. Böylece sezonun ilk kupasını kazanan Saras’ın öğrencilerinin bir diğer hedefi ise her sezon olduğu gibi Euroleague Final-Four’u olmuştu. Yakaladığı ivme ile Euroleague normal sezonunu 6. sırada bitiren takım, önce play-off oynamayı hak kazanmış burada Monaco’yu eleyerek adını F4’a yazdırmayı başarmıştı. F4’da ise Panathinaikos’a mağlup olan Fenerbahçe, Euroleague sezonunu böylece 4. olarak kapatmıştı. Başlangıcı kötü olan devamında nelerin yaşanacağı belli olmayan bir sürecin sadece koç değişikliği ile 2 kupa ve 1 Final Four ile kapanması Saras’ın takım üzerinde nasıl bir etkisi olduğunu bizlere de göstermiş oldu. Anadolu Efes Tıpkı Fenerbahçe’de olduğu Efes’te sezon boyunca yazdığımız yazılarda bahsettiğimiz takımlarımızdan bir tanesiydi. Özellikle sezon öncesi kadro planlamalarının yanlış yapılması, devam eden sezonda geç kalan koç değişikliği, oyuncuların yetersizliği vb. birçok konu başlığı programlarımızda konuşuldu ve yazıldı. Bu sebeple burada yazıyı daha da fazla uzatmadan kısaca birkaç yorum yazıp bitirelim. Öncelikle play-off serilerinde Elijah Bryant’ın kadroda tercih edilmemesi ve koçun Clyburn ısrarı final serisinin önüne geçen konulardan biri olmuştu. Elijah, her ne kadar sonradan kadroya dâhil edilse de gösterdiği performans ile her zaman burada olması gerektiğini bir kez daha göstermişti. Bir diğer konu ise işler kötü gittiğinde alınması gereken kararlarda geç kalınması ya da hiçbir karar alınmaması takımın bu sezonu boş geçirmesine sebep oldu. Mesela Fenerbahçe Beko, koç değişikliği sonrası çok iyi bir çıkış yakalamışken ve play-off hedefine doğru giderken Genel Menajerlik görevinde değişim gündeme gelmişti. Ancak bu konu çok fazla gündemde kalmamış ve değişim yaşanmadan yola devam edilmişti. Bunun gündeme bile gelmesi işler kötü gittiğinde değişime ihtiyaç olduğunu da bizlere göstermişti. Anadolu Efes, Fenerbahçe Beko’dan daha kötü durumda olmasına rağmen böyle bir gündem sadece taraftarlar arasında dile getirilmiş ve hala da dile getirilmeye devam ediyor ancak kamuoyunda böyle bir gündem oluşmamıştı ve oluşmayacak gibi de duruyor… Basketbol ile ilgili tüm içeriklere ulaşmak için bizi takipte kalın!

  • EURO 2024 - Avrupa Futbol Şampiyonası'nda Dikkat Çeken Gençler

    Liglerin sona ermesinin ardından futbolseverlerin sinek avlayarak geçirdiği tekli yılların karşıtı olan ve adeta çölde bir vaha esintisi imgeleten turnuvaların biri daha geldi çattı; EURO 2024! Almanya’nın ev sahipliğinde oynanacak olan turnuva, çok fazla yıldızın gelip geçeceği bir arena olacaktır kuşkusuz. Kulüp futbolunun kaotik ortamından ziyade daha narin ve keyifli bir ortamda geçmesi beklenen turnuvada, özellikle genç oyuncuların fazlalığı oldukça dikkat çekiyor. Neredeyse çoğu futbol dünyası tarafından artık tanınan ve bilinen genç oyuncuların yer alacağı turnuvada, kıyıda köşede kalan ve diğer yaşıtlarına nazaran ismi çok zikredilmeyen oyunculara bir bakalım. Rota EURO2024! Avrupa’da bu sezon oldukça fazla genç yıldız takımlarına büyük katkı sağladı ve adından oldukça söz ettirdi. Çoğunu artık genci, yaşlısı ayırt etmeden futbol ile ilgilenen herkes tanıyor. Real Madrid’in harika İngiliz’i Jude Bellingham ve Fransız yıldızı Eduardo Camavinga, Arsenal’in “starboy’u” Bukayo Saka, namağlup Leverkusen’in harika çocuğu Florian Wirtz, son turnuvada da takımının en iyilerinden biri olan Bayernli Jamal Musiala gibi isimler takımlarını sırtlayan ve milli takımlarında da büyük sorumluluk sahibi olacak olan genç yıldızlardır. Bu isimler dışında da sezon içerisinde çok büyük katkılar sağlamış genç oyuncular, milli takım forması ile de hem formlarını sürdürmek hem de bu görkemli turnuvada adından bahsettirmek istiyor olacaklar. Giorgi Mamardashvili Elemeler aşamasında Yunanistan gibi turnuva gediklisi bir takımı penaltılar sonucu ile mağlup ederek turnuvaya katılan Gürcistan’ın genç yıldız kalecisi Giorgi Mamardashvili, turnuvada dikkat çekecek genç isimlerden biri. Valencia’nın kalesini koruyan Gürcü kaleci, uzun boyu ve refleksleri ile dikkat çekerken, modern futbolun temel ilkesi haline gelen ayak kalitesi konusunda da dikkat çekmektedir. Milos Kerkez Sırbistan doğumlu olan ve futbola Sırbistan topraklarında başlayan Milos Kerkez, Hollanda’da AZ Alkmaar forması altında gösterdiği performansla dikkat çekmiş ve Bournemouth’a transfer olmuştur. İlk sezonunu geçirdiği Premier Lig’de, başarılı performans ortaya koyan 20 yaşındaki genç yıldız sol bek Macar Milli Takımının en ivmeli, yetenek baremi en yüksek oyuncularından biri olarak sayılmaktadır. Riccardo Calafiori Futbol hikâyesi bir muamma olarak başlayan 22’lik İtalyan, bu sezon Bologna’da Thiago Motta önderliğinde gösterdiği üst düzey performans ve yaşına göre oldukça soğukkanlı ve olgun kararları ile dikkat çekti. Bu özelliklerinin yanı sıra 1.88’lik boyuna rağmen topa olan hâkimiyeti parmak ısırtan cinsten olan ve hem sol bek hem de üçlü savunmanın sol kenar stoperi olarak oynayabilen Riccardo Calafiori, Roma’nın elinden kaçırdığı bir hazine, dünya futbolunun ise yeni tanıştığı bir mücevher olarak turnuvada boy gösterecek. Gonçalo Inacio – Antonio Silva Aynı paragrafta isimlerini yazdığım bu iki genç yıldız stoper, Portekiz’in en köklü kulüplerinde sezon içerisinde gösterdikleri performans ile isimlerini futbol kamuoyuna duyurdular. 22 yaşındaki Inacio, Lizbon’un şampiyonluğunda boy gösterirken, 20’lik Antonio Silva ise partneri ve mentörü Otamendi ile beraber Benfica savunmasında önemli rol oynadı. Hem hava hakimiyetleri hem de ayakları oldukça güçlü olan bu iki genç stoper tecrübeli hoca Roberto Martinez’in elini güçlendiriyorlar. Illia Zabarnyi Kariyerine Dinamo Kiev’de çok genç yaşta başlayan ve 20 yaşında Bournemouth’a transfer olan 21 yaşındaki yıldız stoper, Premier Lig’de ilk sezonunda oldukça güçlü bir performans sergilemiştir. 1.89 boyu ve güçlü fiziği ile dikkat çeken futbolcu Ukrayna’nın turnuvadaki en güvenilir isimlerinden biri olarak adından söz ettirecektir. Arthur Vermeeren 2005 doğumlu Belçikalı komple orta saha oyuncusu Vermeeren, 2024 Ocak ayında La Liga devi Atletico Madrid’in yolunu tutarak, henüz genç yaşında önemli bir basamak atlamıştır. Antwerp’de gösterdiği komple orta saha performansı ile milli takım için de önemli koz olan Vermeeren, çeviklik, pas kabiliyeti, oyun görüşü ve komple özellikler barındıran zirve potansiyele sahip bir yıldız adayı. Turnuva da ismi parlayacak isimlerden olması kuvvetle muhtemel. Georgiy Sudakov Ukrayna’nın madeninde saklı yaratıcı orta saha Sudakov, henüz 21 yaşında olmasına rağmen gösterdiği soğukkanlılık ve olgun performans ile Shaktar Donetsk’e seviye atlatmış, ülkesinin EURO2024’e katılmasında önemli rol oynamıştır. Bitirici ara pasları, oyununun yönünü akılcı şekilde değiştirme ve tempolu oyun başlıca özellikleri olan 1.77’lik Maestro, turnuvada önemli performans göstermeye aday gençlerden biridir. Warren Zaïre-Emery 2006 doğumlu Zaïre-Emery, fiziksel ve oyun olarak 2006 doğumlu olmayı reddediyor. Gösterdiği olgun performans, fiziksel kalite ve sorumluluk sahibi olma gibi özellikleri ile PSG gibi yıldızlar karması içerisinde adından sıklıkla söz ettiren futbolcu, turnuvada alacağı her dakikayı kıymetli bir şekilde değerlendirmeye en muhtemel genç yıldızlar arasındadır. Xavi Simmons Saçları ve karizması ile çocuk yaş turnuvalarından akıllara kazına 21 yaşındaki Hollandalı Simmons, ülkesi adına boy göstereceği ilk majör turnuva olan EURO 2024’e formda bir şekilde geliyor. Yaratıcı orta saha, temposu ve esnek bilekleri ile Hollanda kadrosundaki eksikliği gidererek büyük bir koz olma potansiyelini taşımaktadır. Cole Palmer Guardiola’nn elinden yitip giden en değerli futbolcuların başında gelir kuşkusuz, İngilizlerin altın çocuğu Cole Palmer. Sezon başında aldığı karar ile Londra’nın mavilerine geçen “Cold Palmer”, attığı kadar attırdığı goller ve yarattığı pozisyonlar ile yaratıcılık konusunda zirveye çıktı. “Buz Adam” ne kadar süre alır bilinmez ama aldığı her dakika için bir şeyler vaat eden önemli yıldızlardan biri olduğu gerçeği yadsınamaz. Lamine Yamal Turnuva tarihinin en genç oyuncularından olan 2007 doğumlu harika çocuk Yamal, yaratıcılık ve üretme anlamında sıkıntılar çekmesi muhtemel İspanya kadrosu içerisinde bu yaşına rağmen üreticilik konusunda sorumluluk alabilecek isimlerden biri. Sezon boyunca aldığı sürelerin hakkını oldukça fazlasıyla veren Yamal, İspanya kadrosunun en değerli taşları arasında “çocuk” yıldız olarak boy gösterecek. Arda Güler İkonik olmaya başlayan gol sevinci ile son aylarda potansiyelinin kırıntılarını tüm dünyaya izleten Arda Güler, Milli takımımızın EURO2024 için en önemli ışığı olarak vitrinde parlayacak. Sahada özgür ve kaleye yakın olduğunda beyni ile ayakları arasındaki kompakt bağın hızını bir silah olarak kullanan Arda, en ihtiyaç duyulan anda formda hali ile turnuvada parlaması en muhtemel yıldızlardan biridir. Kenan Yıldız İtalya’nın kuzeyinde parlayan bir “Yıldız” olan Kenan, Torino’da 2023-2024 sezonunda geceleri yaydığı ışık ile aydınlık bir sene yaşanmasını sağlamıştır. Öyle ki potansiyeli sadece Türkiye ve İtalya’dan değil dünyanın her yerinden görülmekte ve fark edilmektedir. Milli takımımızın ileri ucunda patlayıcılığı, zekâsı, bireysel yeteneği ve cesareti ile önemli fark koyma potansiyeli taşıyan yıldızı Kenan, turnuvada adından söz ettirmesi muhtemel hücum oyuncularından biridir. Jeremy Doku Geçtiğimiz sezon başında Fransa’dan Manchester semalarına gelerek Guardiola’nın prenslerinden olan Belçikalı yıldız, bu turnuvada sahip olduğu yetenek kiti itibari ile önemli sükse yapma potansiyeline sahiptir. Turnuvanın kaderini değiştirebilecek oyunculardan olan Doku, Belçika adına yolu aydınlatacak önemli faktörlerden biri olacaktır. Benjamin Šeško 2003 doğumlu kule forvet Benjamin Šeško, doğduğu topraklar olan Slovenya ile bu turnuvada adından söz ettirmesi kuvvetle muhtemel genç yıldızlardan biridir. Domzale’den Salzburg’a uzanan yolun buralara geleceği aslında bilinen yıldızın, görkemli Salzburg kariyeri onu Leipzig’e taşımış ve şimdi de Avrupa’nın önemli takımlarını peşine takmıştır. Hava hâkimiyeti, boyuna rağmen topla olan ilişkisi ve sezgileri kuvvetli olan Šeško, ışığını parlatması en mümkün gençlerden biridir. Turnuvada henüz şu aşamada süre bulma şansı az gibi görünen ancak turnuva devam ettikçe süre alabilecek genç oyuncuları da hatırlamakta fayda var. Belçika'da Bakayoko hücum yönünden zenginlik katabilir ve genç stoper Debast ise yeteneğini gösterebilir. Çekya'da ise Martin Vitik stoperde adından söz ettirme ihtimali yüksek oyunculardan biridir. İngiltere’nin yüksek seviye orta sahası içerisinde ismi zikredilmeyen Kobe Mainoo ve Adam Wharton da önemli potansiyel barındıran genç oyuncular arasındadır. Beşiktaş'ın harika çocuğu Semih Kılıçsoy da süre geldiği takdirde en iyi şekilde değerlendirme potansiyeline sahip genç oyuncuların başında gelmektedir. Her Avrupa Şampiyonası kendi içerisinde farklı hikâyeler barındırırken, turnuvaya olan heyecanı, isteği ve tutkuyu arttıran bu genç yıldız geçidi futbolun tekrardan futbol olarak görülmesine olanak sağlayabilir. Işıkları ile yeşil sahayı aydınlatan bu gençler, belki de endüstriyel olanın hükmündeki futbola da kalıcı bir ışık yakabilir, kim bilir... EURO 2024 ile ilgili tüm içeriklere ulaşmak için bizi takipte kalın!

  • EURO 2024’e Ev Sahipliği Yapan Stadyumlar

    UEFA tarafından 17.si düzenlenen Avrupa Futbol Şampiyonası (EURO 2024) başlıyor. Milli Takımımızın da aralarında bulunduğu, 24 takımın boy göstereceği turnuvanın ev sahipliğini Almanya yapıyor. Futbolun elit ülkelerinden Almanya, turnuva için 10 şehirde 10 muhteşem stadyum belirledi. Linesman ekibi olarak biz de bu stadyumları tek tek ele alalım istedik. Haydi ufak bir Almanya turu yapalım… BERLİN / OLİMPİYAT STADYUMU İlk durağımız, başkentteki finallerin stadı Berlin Olimpiyat Stadyumu. Almanya’nın en büyük statlarından biri olan Berlin Olimpiyat Stadyumu’nun kapasitesi 74.461 kişi. EURO 2024 finalinin de oynanacağı stadyum, 1985 yılından bu yana Almanya Kupası finallerine ev sahipliği yaparak Alman futbol kültüründe önemli bir yere sahip oldu. 1936 Berlin Yaz Olimpiyatları için inşa edilen stadyum, aktif olarak da Bundesliga ekibi Hertha Berlin’in maçlarını oynadığı stadyum. İtalya’nın Fransa’yı penaltılarla yenerek zafere ulaştığı 2006 Dünya Kupası finali, Barcelona’nın Juventus karşısında galip gelerek uzandığı 2015 Şampiyonlar Ligi Kupası, Berlin Olimpiyat Stadı’nın ev sahipliği yaptığı önemli organizasyonlardan bazıları. Ayrıca Usain Bolt’un tarihe geçtiği 2009 Dünya Atletizm Şampiyonası da bu stadyumda düzenlendi. MÜNİH / ALLİANZ ARENA 19 yıllık bir tarihe sahip Allianz Arena 2005 yılında Münih şehrinde inşa edildi. UEFA’nın, 5 yıldızlı stadyumlar listesinde bulunan stad aynı zamanda Avrupa’nın da en teknolojik statlarından biridir. Münih şehrinin ve Avrupa’nın popüler kulübü Bayern München kulübüne ev sahipliği yapan stadyumun seyirci kapasitesi 70.000’dir. Stadyum, dış cephesindeki ışıklandırmaları ile bir hayli görsel meşhurluğa sahiptir. DORTMUND / WESTFALENSTADİON Borussia Dortmund’un meşhur stadı, nam-ı diğer “Sarı Duvar”da EURO 2024’ün önemli statlarından birisi olacak. Dortmund’un lig maçlarında 81.359 seyirci ağırlayabilen stadyum, uluslararası turnuvalarda sadece koltuklu seyirci kabul edildiği için EURO 2024’de 65.851 kapasite ile ev sahipliği yapacak. Borussia Dortmund, 1966 yılında UEFA Kupa Galipleri Kupası’nı alınca takımın popülaritesi artmış ve o dönem ki stadyum yetmemeye başlamıştır. 1971’de temelleri atılan Westfalenstadion, 1974 Dünya Kupası’na yetiştirilmiştir. GELSENKİRCHEN / VELTİNS-ARENA Schalke 04’e ev sahipliği yapan Veltins-Arena’da üstünün açılıp kapanabilir olmasıyla meşhur statlardan biri. Avrupa’nın en çağdaş stadyumlarından biri olan Arena AufSchalke, 52.245 koltuklu seyirci kapasitesine sahip. Stadın bulunduğu Ruhr bölgesindeki maden ocaklarından esinlenerek dizayn edilen sahaya çıkış tüneli de stadın dikkat çeken özelliklerinden. Porto’nın Şampiyonlar Ligi’ni kaldırdığı 2004 finali de bu stadyumda oynanmıştı. STUTTGART / MHPARENA Almanya’nın en eski stadyumlarından biri olan MHPArena, 1933 yılında Stutgart şehrinde inşa edildi. Şehrin takımı Stuttgart’a ev sahipliği yapan stadyum 54.697 kişilik seyirci kapasitesine sahip. Dönemin Şampiyonlar Ligi olan Avrupa Kupası’nda 1959 ve 1988 finallerine ev sahipliği yapan stadyum, atletizm şampiyonalarında da ev sahipliğinde bulundu. HAMBURG / VOLKSPARKSTADİON Şehrin takımı Hamburg’a da ev sahipliği yapan stadyum 52.245 kişilik kapasiteye sahip. 1953 yılında açılışı yapılan Volksparkstadion, geçen yıllar içerisinde defalarca yenileme çalışması görmüş ve defalarca ismi değişmiştir. 2010 UEFA Avrupa Ligi finalinde Fulham’ı eleyerek şampiyonluğa ulaşan Atletico Madrid’de kupaya bu stadyumda uzanmıştı. DÜSSELDORF / MERKUR SPİEL-ARENA Çatısı açılıp kapanabilme özelliğine sahip bir diğer stadyum, Fortuna Düsseldorf’a da ev sahipliği yapan Düsseldorf Arena 51.000 seyircilik kapasiteye sahip. 2004 yılında yapımı tamamlanan stadyum futbol dışındaki etkinliklere de ev sahipliği yapıyor. 2011 yılında Azerbaycan’ın kazandığı Eurovision Şarkı Yarışması, Merkur Spiel-Arena’da düzenlenmişti. KÖLN / RHEİNENERGİE STADYUMU Yapımı 1923 yılında tamamlanan, Köln şehrinin simgelerinden biri olan tarihi stadyum da EURO 2024 ev sahiplerinden biri olacak. FC Köln kulübünün maçlarını oynadığı RheinEnergie Stadyumu, aynı zamanda Amerikan Futbolu ekibi Cologne Centurions’u da ağırlıyor. Stadın koltuklu seyirci kapasitesi 49.827 kişi. 2006-2007 sezonunda Fenerbahçe ile Beşiktaş arasında oynanan Türkiye Süper Kupası finali de RheinEnergie’de oynanmıştır. LEİPZİG / RED BULL ARENA Doğu Almanya ekibi Leipzig takımına da ev sahipli yapan Red Bull Arena 2004 yılında inşa edildi. 2006 Dünya Kupası’nın gözde statlarından biri olan Red Bull Arena bu kez EURO 2024’de ev sahipliği yapacak. Stadın koltuklu seyirci kapasitesi 49.539. FRANKFURT / WALDSTADİON 48.387 koltuklu seyirci kapasitesi bulunan Frankurt’da ki tarihi Waldstadion’da EURO 2024’de ev sahipliği yapacak. Eintracht Frankfurt’un maçlarını oynadığı stadyum, aynı zamanda Amerikan futbolu ekibi Frankfurt Galaxy’i de ağırlamaktadır. Waldstadion 1925 yılında inşa edilmiş, daha sonra Almanya’da düzenlenen 2006 Dünya Kupası ve 2005 Konfederasyonlar Kupası için yenileme çalışmaları yapılmış, stadyum neredeyse yeniden inşa edilmiştir. Waldstadion, Brezilya’nın Arjantin’i yenerek şampiyon olduğu 2005 Konfederasyonlar Kupası finaline ev sahipliği yapmıştır. Ayrıca 2006 yılında Galatasaray ile Beşiktaş arasında oynanan Türkiye Kupası finali de Frankfurt’da oynanmıştır. Grup aşamalarında Dortmund ve Hamburg şehirlerinde boy gösterecek olan Türkiye Milli Takımımıza, Berlin Olimpiyat Stadyumu’nda ki finalde de görme hayallerimizle birlikte başarılar diliyoruz. EURO 2024 ile ilgili tüm içeriklere ulaşmak için bizi takipte kalın!

bottom of page