top of page

Arama Sonuçları

"" için 1084 öge bulundu

  • Fenerbahçe, Olympiakos’a Karşı Pes Etmedi!

    Temsilcimiz Fenerbahçe, UEFA Avrupa Konferans Ligi çeyrek final ilk maçında Atina’da Olympiakos ile karşı karşıya geldi. Sarı Lacivertliler, 3-0 geriye düştüğü maçı son yarım saatte bulduğu gollerle 3-2 tamamladı ve tur umutlarını ikinci maça bıraktı. Fenerbahçe karşılaşmaya, Livakovic, Osayi, Çağlar, Becao, Oosterwolde, Zajc, Krunic, Szymanski, İrfan Can Kahveci, Tadic, Dzeko ilk 11’i ile çıktı. Rakip Olympiakos ise Tzolakis, Rodinei, Ntoi, Retsos, Richards, Hezze, Chiquinho, Horta, Masouras, Jovetic, El Kaabi kadrosuyla maça başladı. İsmail Kartal’ın İsmail, Fred ve Ferdi’siz ilk 11’i oldukça dikkat çekiciydi. Maç içerisinde bu ilk 11 tercihi ile ilgili endişelerin haklı olduğu görüldü. Maçın ilk dakikalarında Fenerbahçe etkili olan taraftı. Hızlı paslarla rakip yarı sahaya yerleşen Fenerbahçe, Dzeko ile iki gol fırsatını değerlendiremedi. Bu kaçan fırsatlardan sonra 8.dakikada geride paslaşan Fenerbahçe, Çağlar’ın topu uzaklaştıramayıp kaybetmesinden sonra Fortounis'in ceza sahası dışından attığı golle 1-0 geriye düştü. Bu golle birlikte oyunun kontrolü de Olympiakos’a geçti. Olympiakos, geride oyun kurmaya çalışan Fenerbahçe’ye önde presi yoğunlaştırdı, Temsilcimiz, Krunic ve Zajc’ın etkisiz oyunu sebebiyle ileriye çıkmakta zorlandı ve ileriye atılan uzun topları da Olympiakos savunması rahatça alarak hücum devamlılığını sağladı. İlk yarının neredeyse tamamında Fenerbahçe’nin savunması ile hücumu arasında bağlantı kurulamadı. Bu da başta Szymanski olmak üzere bütün hücumcuların etkisiz olmasına sebep oldu. Olympiakos, 32.dakikada Jovetic ile aradığı ikinci golü buldu ve kontrolü iyice eline aldı. Oosterwolde ilk yarının sonunda sakatlanıp kenara gelmek zorunda kaldı ve yerine Ferdi girdi. Ne kadar zorunlu bir değişiklik olsa da Ferdi’nin girmesi Fenerbahçe açısından oyun içerisinde olumlu oldu. Sezon başında iyi bir şekilde işleyen Ferdi-Tadic sol kanat hattı işlemeye başladı. 2-0’lık sonuca rağmen İsmail Kartal, ikinci yarıya değişiklik ile başlamadı. Krunic-Zajc ikilisi ile devam etmesi sonucunda Fenerbahçe, üçüncü golü ağlarında gördü. 57.dakikada Krunic ile Zajc’ın pas hatası ile topu önünde bulan Chiquinho, düzgün bir vuruşla takımını 3-0 öne geçirdi. İsmail Kartal, beklenen değişikliği bu golden sonra hemen yaptı Krunic ve Zajc’ı çıkartıp Fred ve İsmail’i aldı. Bu değişiklikten sonra oyunun kontrolü temsilcimize geçti. Ferdi-Tadic ve İrfan Can – Osayi hatlarının işlemesi, orta sahada İsmail ve Fred’in bağlantı kurup Fenerbahçe’yi hücum hattına taşıması oyunun akışını değiştirdi. Osayi, 67.dakikada ceza sahası son çizgisinde topu içeri çevirmeye çalışırken penaltı kazandı, Tadic penaltıyı gole çevirip skoru 3-1’e getirdi. Sarı Lacivertliler, oyun üstünlüğü daha da almaya başladı. İlk golden altı dakika sonra Fenerbahçe, organize bir atak sonucunda Szymanski'nin asisti İrfan Can Kahveci’nin golü ile 3-2’yi yakaladı. Sarı Lacivertliler, maçın geri kalan bölümünde oyun üstünlüğünü devam ettirip baskı kursa da beraberlik golünü bulamadı ve sahadan 3-2’lik mağlubiyetle ayrıldı. Temsilcimizin 3-2’lik bir skorla İstanbul’a gelmesi maçın gidişatına baktığımızda hiç de fena bir sonuç sayılmaz. 3-0’dan 3-2’lik sonucu Fenerbahçe’nin büyük taraftar desteği ile tersine çevirip turu geçmesi hiç sürpriz olmaz. Hatta mağlubiyete rağmen tur ortada diyebiliriz. Fenerbahçe, 3-0’dan sonra gösterdiği performansı, İstanbul’daki maçta 90 dakikaya yayarsa turu geçmek için iyi bir şansı olur. Fakat İsmail Kartal’ın bu maçtaki kadro tercihini ve oyun planını kesinlikle ikinci maçta denememesi gerekiyor. Ferdi Kadıoğlu, Oosterwolde’nin sakatlık durumuna baktığımızda alternatifsiz görünüyor. Onun yanında Fred ve İsmail Yüksek’in de orta sahada mutlaka oynaması gerekiyor. Onların varlığı ileride Dzeko, Tadic, Szymanski ve İrfan Can’ın etkinliğini oldukça arttırıyor. Bu maçta sakatlığı sebebiyle oynayamayan Djiku’yu sağlık ekibi ikinci maça yetiştirebilirse turun kaderi Fenerbahçe lehine değişebilir. Bugün Çağlar ve Becao’nun performanslarının beklenenden düşük kalması Fenerbahçe’nin oyununu çok etkiledi. Djiku’nun pas kalitesini Fenerbahçe çok aradı. Eğer Olympiakos yine önde baskı ile ikinci maça başlarsa, bu oyuncuların oynadığı senaryoda Fenerbahçe bu baskıyı rahat kırabilir ve sonucu lehine çevirebilir. Bu eşleşmenin rövanş mücadelesi 18 Nisan Perşembe günü 22.00’de Şükrü Saraçoğlu Stadyumu’nda oynanacak. Umarız temsilcimiz iyi bir skor alıp turu geçer ve ülkemizi Avrupa’da temsil etmeye devam eder. Futbol ile ilgili tüm içeriklere ulaşmak için bizi takipte kalın!

  • Premier League'de Üçlü Şampiyonluk Yarışı

    Premier League'de son 7 haftaya girilirken şampiyonluk yarışı adeta alev almış durumda. Arsenal ve Liverpool 71 puanla ilk iki sırayı paylaşırken Manchester City 1 puan geride bu iki takımı takip ediyor. Gelin bu takımların kalan maçlarını inceleyelim. Arsenal 32. haftaya averajla Liverpool’un önünde lider giren Arteta’nın ekibi, geçtiğimiz sezon yapamadığı işi bu sene tamamlamak istiyor. Kalan maçlarına baktığımızda ilk olarak Aston Villa karşısına çıkacaklar. Son dönemde oldukça fazla eksiği bulunan ve savunma zafiyetleri olan Villa karşısında puan kaybı yapmalarını beklemiyorum. Bu maçta yalnızca 3 gün sonra Şampiyonlar Ligi rövanş maçı için Almanya’ya Bayern Münih karşısına çıkacaklar. Bu maçta 3 gün sonra ise onları Molineux’da Wolverhampton'ı bekliyor olacak. Yine 3 gün sonra evlerinde Chelsea ile Londra derbisi oynanacak. Kısacası bu yoğun fikstürden dolayı bu iki maçtan birinde puan kaybı yaşamalarını bekliyorum. 35. hafta Postecoglou’nun Tottenham’ına konuk olacak Arsenal’in bu maçta da oldukça zorlanması muhtemel. Sonrasında evinde Bournemouth’u konuk edecekler ve kendi seyircileri önünde rahat bir galibiyet almalarını bekliyorum. 37. haftaya girildiğinde Old Trafford onları bekliyor olacak. Bu hafta Liverpool net gol fırsatları kaçırdığı maçta 1 puana razı oldu. Kapanış ise ligin formsuz ekiplerinden Everton karşısında olacak. Arsenal’i şampiyonluk yolunda etkileyecek en önemli faktör büyük maç performansı olacak gibi duruyor. Yoğun fikstürün de etkisiyle bu 7 maçtan 2'sinde puan kaybı yaşamalarını bekliyorum. Liverpool Arsenal v Manchester City maçından kazanan çıkmaması sebebiyle liderliği ele geçiren Klopp’un ekibi bu hafta Manchester’ın kırmızı tarafında 2 puan bırakarak liderliği Arsenal’e kaptırmış oldu. 11 Nisan 27 Nisan tarihleri arasında 16 günde 6 maça çıkacak olan Klopp ve öğrencilerini oldukça zor bir fikstür bekliyor. UEFA Avrupa Ligi çeyrek finalinde Atalanta karşısına çıkacaklar. Ligde ise kalan 7 maçtan ilki Anfield’de. Burada zorlanmalarını beklemesem de devamında 6 gün içerisinde 3 deplasman maçına çıkacaklar. Bu sezon iç sahada flaş bir performans sergileyen Fulham, devamında Goodison Park’ta Merseyside derbisi ve son olarak Londra’da West Ham maçı. Sakatların çoğu iyileşmiş de olsa bu yoğun ve deplasman dolu fikstürde kağıt üzerinde çok da zor olmayan bu rakipler karşısında bir yerde takılmalarını bekliyorum. 36. haftada iç sahada oynayacakları Tottenham maçı her ne kadar zor da olsa iç sahada puan kaybı yaşayacaklarını düşünmüyorum. Sonrasında Villa Park’ta oynayacakları Aston Villa maçı oldukça kritik olacak. Ancak diri ve sağlıklı bir halde çıktıkları sürede kazanacaklardır. Son hafta kendi seyircileri önünde Wolves karşısında kapanışı iyi yapmak isteyeceklerdir. Sezon sonu takımdan ayrılacak olan Jurgen Klopp, son senesini şampiyonlukla kapatmak isteyecektir. Liverpool’u bu şampiyonluk yolundaki belirleyicisi üst üste çıkacağı 3 deplasman maçı olacak gibi görünüyor. Manchester City Son 6 sezonda 5 kez şampiyon olan Guardiola’nın ekibi adeta bir dominasyon kurmuş durumda. Son 7 haftaya girilirken iki rakibinin de 1 puan gerilerinde yer alıyorlar. Ancak fikstürlerine baktığımızda oldukça avantajlı olduklarını söyleyebiliriz. Şampiyonlar Ligi'ndeki Real Madrid eşleşmesinin akıbeti lig için belirleyici olabilir. Bu fikstürde Luton maçından sonra 8 günde 3 deplasmana çıkacaklar. Sırasıyla Tottenham, Brighton ve Nottingham Forest maçlarından yalnızca Tottenham maçının puan kaybı teşkil edebileceğini düşünüyorum. Yıllardır kendilerine ters gelen Londra ekibi bu yoğun fikstürde de onları oldukça zorlayacaktır. Son 3 maçları ise Wolves, Fulham ve West Ham karşısında olacak. Açıkçası bu 7 maçtan yalnızca Tottenham karşısında puan kaybedebileceklerini düşünüyorum. Hem son kulvarları oynama tecrübesi, hem de fikstür kıyaslaması yaptığımda Guardiola ve ekibinin sezon sonunda yine ipi göğüsleyeceğini düşünüyorum. Ancak gönül ister ki çok sayıda sakat oyuncusuna rağmen şampiyonluk yarışına devam eden, Quansah ve Bradley gibi altyapı oyuncularını takıma monte eden ve sezon sonunda takımın başından ayrılacak olan Jurgen Klopp’un Liverpool’un başında geçirdiği 8 senelik peri masalı hikayesini muhteşem bir sonla yapsın… Futbol ile ilgili tüm içeriklere ulaşmak için bizi takipte kalın!

  • Sultanlar Ligi'nde Final Heyecanı!

    Yoğun bir spor gündeminde herkese merhaba! Bugün sizlere 2023-2024 Vodafone Sultanlar Ligi’nde oynanan yarı finallerin ardından final öncesi durumları ve takımlarımızın genel halinin ne olduğuna dair bilgilendirmeleri yapacağım. Hazırsanız başlayalım! Sultanlar Ligi’nde play-off'lar bir süredir 1-4 ve 5-8 play-off'ları şeklinde iki parça olarak oynanıyor. Bu sebeple şampiyonluk yarışında çeyrek finaller oynanmadan yarı finallere geçilmiş oluyor. Yarı finaller 2 maç kazanıldığında finaller ise 3 maç kazanıldığında sonlanıyor. Bu yıl son maça kadar liderlik yarışının bitmediği ligimizde sıralama şöyle oldu: Fenerbahçe Opet Vakıfbank Eczacıbaşı Dynavit Türk Hava Yolları Ligi birinci bitiren takımla dördüncü bitiren takım eşleşirken ikinci bitiren takımla da üçüncü bitiren takım eşleşti. İlk maçlar sıralamada altta olan takımın evinde oynanırken ikinci ve gerek olması durumunda üçüncü maçlar üst sırada olan takımın evinde oynanıyor. Finallerde de durum böyle başlıyor ama orada ihtiyaç halinde oynanacak dördüncü ve beşinci maçlar sırasıyla alttaki takımın ve üstteki takımın ev sahipliğinde oynanıyor. Yarı finallerin ilk kısmında eşleşen Fenerbahçe Opet ve Türk Hava Yolları takımları arasında oynanan maçlardan ilkini 0-3, (18-25, 20-25, 16-25) ikincisini ise 3-1 (25-23, 17-25, 25-23, 25-14) kazanan Fenerbahçe Opet adını finallere yazdıran ilk takım oldu. İki maç da Fenerbahçe’nin net üstünlüğüyle ilerledi. Özellikle serviste ritmini tutturduğu zamanlarda THY takımının elinden pek de bir şey gelmedi. Yine de servis karşılamada kendilerini topladıkları zamanlarda hücumlarda Van Ryk ve Neriman Özsoy’un önderliğinde (ikinci maçta aralarına biraz Kübra biraz da Bergmann katıldı) rakiplerine zorluk çıkarmış olsalar da seriyi kazanmak için yeterli olmadı. Yarı finallerin ikinci kısmı ise bir derbi oldu. Sene içinde bir çok defa karşı karşıya gelen Eczacıbaşı ve Vakıfbank burada da birbirlerini buldular. Yarı finallere kadar oynanan maçların ikisini Vakıfbank ikisini ikisini ise Eczacıbaşı kazandı. Bu açıdan bakılınca çekişmeli geçmesi beklenen maçlar Eczacıbaşı Dynavit’in net üstünlüğüyle ilerledi. İlk maçı 3-1 (25-11, 23-25, 25-21, 25-15) ikincisini ise 0-3 ( 23-25, 20-25, 22-25) kazanan Eczacıbaşı Dynavit finale adını yazdıran ikinci ve son takım oldu. Vakıfbank’ın daha çok aktif olması beklenen seride böyle bir şey olmadı. Çoğu zaman Eczacıbaşı’nın yaptığı net hücumlarda defansa girememelerin yanı sıra kendi hücumlarında da top öldüremedikleri için Eczacıbaşı, defanstan çıkardığı toplarda etkili hücumlar yapmaya devam etti. Seri özelinde en dikkat çeken kişi milli smaçörümüz Hande Baladın oldu. Oldukça yüzdeli hücumlar, iyi manşetler ve savunmalarla birlikte serinin x faktörü oldu denilebilir. Kazanan iki takım finale çıkarken kaybeden iki takım aynı günlerde üçüncülük ve dördüncülük maçlarına çıkacak. Bu maçların da oldukça önemli olduğunu söylemek gerekir çünkü ligi birinci tamamlayan takım Şampiyonlar Ligi'ne direkt katılırken diğer katılımcılar play-off'ları ikinci ve üçüncü bitiren takımlar oluyor. Dördüncü olan takım ise CEV Cup’a katılım hakkı kazanıyor. Gelelim final etabına. Bu sezon bu iki ekip toplamda üç defa karşılaştı. Ligde oynanan maçların ilkini Eczacıbaşı Dynavit 3-2 kazanırken ikincisini de Fenerbahçe Opet 3-2 kazandı. Eğer okuduysanız Kupa Volley’deki karşılaşmayı yazdığım yazımda da belirttiğim gibi Ankara’da oynanan final karşılaşmasını da 3-1’lik skorla Fenerbahçe Opet kazandı. Lig maçlarında Fenerbahçe Opet kadrosunda Melissa Vargas olmadan oynarken kupa maçında as çaprazıyla oynadı. Eczacıbaşı Dynavit üç maçı da tam kadro oynayabildi. Ligi lider bitiren Fenerbahçe Opet bu eşleşmede bir adım önde görülüyor. Sezonunun bu kısmına kadar (özellikle ikinci yarısında) Drca, Eda, Aslı, Arina, Meliha, Vargas altısı ile oynayan takım ligin son maçıyla birlikte smaçör pozisyonunda Meliha – Ana Cristina değişikliği yaparak oynamaya başladı. Bu değişiklik takıma hücumda ve blokta oldukça yarar sağlarken manşet kısmında bir tık zarar verdi denilebilir. Ana Cristina sakatlığını atlattığından bu yana en iyi oyununu oynamaya başladığı için defanstan top çıkartırken daha rahat olsa da manşet kısmında zorlanıyor. Geçtiğimiz yıllarda Arina’nın da manşette çok zorlandığı zamanları görüyorduk fakat bu yıl kendini bu açıdan geliştirdi diyebiliriz. İki genç oyuncu da fiziki durumları elverdikçe ve öğrendikçe kendilerini daha çok geliştiriyor. Fenerbahçe Opet’in bir servis takımı olduğunu söylesek sanırım yanılmayız. Takım iyi servis attığı günde -ki neredeyse bütün oyuncuları iyi servisçi- rakip tanımazken bu ritmi tutturamadığında ise oldukça zorlanıyor. Eczacıbaşı Dynavit’in sezon genelinde oynadığı net bir altısı olmadığını söyleyebiliriz. Kadrosunda bulunan her oyuncudan her maç oldukça katkı alan takım bazen oyuncuları kendi pozisyonlarının dışında bile oynattı. Smaçör ikilisi sezon genelinde Hande – Gray iken sezon sonuna doğru Hande – Voronkova oldu. Bu değişim özellikle hücum anlamında çok verimli oldu. Savunma ve manşet alanında da Voronkova, Gray’e göre daha üstün bir oyun sergiliyor. Olimpiyat zamanı yaklaştıkça milli oyunculardaki performans artışının ne kadar fazla olduğunun en iyi örneği bence Simge Aköz. Geçtiğimiz yıllarda performansında zaman zaman dalgalanmalar olsa da bu yıl gerçekten milli takımın as liberosu benim dercesine bir oyun oynuyor. Bu da Eczacıbaşı Dynavit’in yükselişinin şüphesiz en kilit noktalarından biri oldu. Pasör kısmında da Elif ve Naz’ın dönüşümlü oynaması, iki oyuncunun birbirinden farklı özelliklerini farklı durumlarda kullanabilmek adına bir avantaj sağlıyor diyebiliriz. Final karşılaşmalarının sonuçlarını kestirmek elbette mümkün değil ama bilenen en önemli şey tüm maçların kıran kırana geçeceği. Benim fikrime göre ligin en iyi iki takımı final oynayacak. Ayrıca geçen yıl da final bu iki takım arasında oynanmıştı ve kupanın sahibi Fenerbahçe Opet oluşmuştu. Eczacıbaşı Dynavit antrenörü Ferhat Akbaş da bu noktaya dikkat çekerek bir rövanş almak niyetinde olduklarını söyledi. Aynı zamanda Fenerbahçe Opet tarafı da şampiyonlar liginden elenerek hayal kırıklığına uğrattıkları taraftarlara bir hediye vermek niyetinde olduklarını ifade ettiler. Final serisinin tüm maçları Burhan Felek Vestel Spor Salonun da oynanacak. Takvim ise şöyle: Maç: Eczacıbaşı Dynavit – Fenerbahçe Opet 09.04.2024 19:00 Maç: Fenerbahçe Opet – Eczacıbaşı Dynavit 13.04.2024 19:00 Maç: Fenerbahçe Opet – Eczacıbaşı Dynavit 15.04.2024 19:00 Maç: Eczacıbaşı Dynavit – Fenerbahçe Opet 18.04.2024 19:00 (gerek olursa) Maç: Fenerbahçe Opet – Eczacıbaşı Dynavit 21.04.2024 19:00 (gerek olursa) Fenerbahçe Opet’in servis ritmi tutturabilmesi karşılaşmaların tonunu belirler. Çünkü Fenerbahçe’nin kötü manşette hücum edebilme olanağı daha fazlayken Eczacıbaşı’nın bu kadar olanağı yok. Hücumcuları güçlü olsa da sistem dışı topları öldürme yüzdesi nispeten daha düşük. Aynı zamanda Eczacıbaşı’nın iyi servis atması Fenerbahçe’nin oyun planını bozmak için önemli bir hamle çünkü iyi serviste, zaten manşet alırken sorun yaşayan smaçörler daha da sorun yaşayacağı için toplar daha çok köşe oyuncularına gidecek ve Eczacıbaşı Dynavit’in blok-defans kurgusu daha çok işler hale gelecek. Orta oyuncular açısından iki takımın oyuncularını denk görmekle beraber Fenerbahçe oyuncularının blokta top sektirme, Eczacıbaşı Dynavit oyuncularının da blok yapma yüzdeleri daha yüksek olduğu ve takımların bunlara göre farklı avantajlar elde ettiklerini söyleyebiliriz. İnce detayların çok önemli sonuçlar verebileceği maçlar olacak. Sizlere final yolculuğundan ve final projeksiyonlarından bahsetmeye çalıştım. Sonuçların ne olacağını hep birlikte izleyip tartışmak üzere burada buluşalım. O güne kadar sağlıcakla kalın Linesman’le kalın... Voleybol ile ilgili tüm içeriklere ulaşmak için bizi takipte kalın!

  • F1 Japonya'da Zafer Süper Max’in!

    Sabah saatlerinde kahveleri hazırlayıp ekran başına geçtiğimiz F1 Japonya Grand Prix’sinde zafer Max Verstappen’in oldu. 3 kez dünya şampiyonu kariyerinin 57. zaferini elde etti ve şampiyona liderliğini sürdürdü. Start’ta Ricciardo-Albon birbirleriyle temas etti ve yarış dışı kaldılar. Bariyerlerde çıkan ciddi hasardan ötürü yarış durduruldu. Kırmızı bayrak sırasında Mercedes’ler lastik değiştirmeye karar verdiler ve sert lastiğe geçtiler. Yaklaşık 15 dakikalık aranın ardından yarış tekrar başladı. İkinci start sorunsuz geçildi. Yarışta ilk zar McLaren’den geldi. Lando Norris’i pite alarak zarı atan McLaren sonrasında Piastri’yi de pite aldı. 14. turda Mercedes’te daha iyi tempoya sahip olan Russell takım emriyle Hamilton’ın önüne geçti. Buna cevap olarak Aston Martin Alonso’yu pite aldı. McLaren’in hamlesine RedBull ve Ferrari sırasıyla Perez ve Sainz’ı pite aldı. Ancak diğer isimlere nazaran bu iki isim orta hamur taktılar. 23. turda Russell pite geldi ve sert lastik takıldı. 24. turda da Hamilton pite geldi. Yarışta takımlardan farklı stratejiler gördük. Bazı takımlar erken pit (undercut) bazı takımlar da geç pit (overcut) denediler. 27. turda Leclerc pite girerken McLaren sürpriz şekilde Norris’i bir kez daha pite alarak Russell’a önlem almaya çalıştı. İşe de yaradı. Norris yarışı Russell’ın önünde bitirdi. 34. turda Perez ve Alonso pite gelerek sert hamur taktılar ve stratejilerini tamamladılar. 35. turda da şampiyona lideri Verstappen pite geldi ve stratejisini tamamladı. 37. turda oldukça geç pite gelen Sainz sert hamur taktı ancak inanılmaz bir tempoyla podyuma çıkmayı başardı. 38 ve 40. turda Mercedesler pite gelerek kullanılmış set orta hamurla yeni bir şey denemeye çalıştılar ancak işe yaramadı 7. ve 9. sıradan öteye gidemediler. Yarışın son bölümünde Sargent sarı bayrakları çıkarsa da güvenlik aracı çıkmadı. Yarışın geri kalanında başka bir olay yaşanmadı ve Max Verstappen yarışı kazandı. Podyumu Perez ve Sainz tamamladı. Yuki Tsunoda da kendi evinde bir kez daha puan almayı başarmış oldu. Bu yarışta farklı stratejileri gördük ve çok sayıda pit yapan isimler oldu. Genelde erken pit stratejisinin işe yaradığı Suzuka’da geç pit yapanların (Sainz, Leclerc gibi) isimlerin iyi sıralara yükseldiğini gördük. Tabi ne yaptığını bilmeyen takımlar da vardı. Bunlardan biri Mercedes’ti. Kırmızı bayraktaki lastik değiştirmeyi sayarsak neredeyse 4 kez pit yaptılar diyebiliriz. Ancak bir türlü istedikleri tempoyu atamadılar ve geride kaldılar. Farklı stratejiler yarışı izlerken zevk kattı demek yanlış olmaz. Pist üzerindeki mücadeleler de şahaneydi. Bu sonuçla birlikte Max Verstappen pilotlar şampiyonasında liderliğini sürdürdü. Perez ikinci sıradaki yerini korurken Leclerc ve Sainz arasındaki puan farkı azalmış oldu. Takımlar şampiyonasında Mercedes iki pilotla puan almasıyla Aston Martin’le olan puan farkını açarken Williams yine ağır yara aldı. Yuki getirdiği 1 puanla Visa Cash App Racing Bulls’un yerini sağlamlaştırdı. UZAK DOĞU’DA SON DURAK ÇİN! Japonya’da da -liderlik mücadelesi dışında- şahane bir yarış daha takip ettik. Sırada ise uzun bir süredir uğramadığımız Shànghǎi’ye gidiyoruz. Çin Grand Prix’si her zaman zevkli yarışlara sahne olmuştur. Japonya Grand Prix’sinin detaylı analizi için 8. Vites programımızın yeni bölümünü sakın kaçırmayın. Çin’de görüşmek üzere! Motor sporları ile ilgili tüm içeriklere ulaşmak için bizi takipte kalın!

  • Bronny James, NBA Draft'larına Katılacağını Açıkladı!

    Lakers'ın yıldız oyuncusu LeBron James'in oğlu Bronny James, geçtiğimiz saatlerde Instagram hesabından yaptığı paylaşım ile bu sene yapılacak olan NBA Draft'larına katılacağını açıkladı. NCAA'de ilk senesini geçiren 19 yaşındaki oyuncu, medyadaki söylentilerin aksine kolejde devam etmek yerine NBA Draft'larına katılacağını duyurarak şaşkınlık yarattı. Bu sene NCAA'de 25 maça çıkan LeBron James Jr, maç başına 4.8 sayı, 2.8 ribaund ve 2.1 asist ortalamaları yakaladı. Bronny James'in seçilme şansı bir muamma. İlk senesinde etkileyici bir kolej sezonu geçirmeyen oyuncu, şu ana kadar hiçbir draft tahmininin ilk turunda yer almadı. Öne çıkan bir sezon geçirmemesine rağmen Bronny James'in lehine kullanabileceği bir durum olarak seçmelere katılacağı sene çoğu uzman tarafından son yılların en kötü draft sınıfı olarak gösteriliyor. Tabii ki LeBron James faktörünü de dahil edersek ilk turdan olmasa bile ikinci turdan seçilme ihtimali çok yüksek. Bronny James, seçilemediği takdirde hala kolej uygunluğunu koruduğu için NCAA'e geri dönebilme şansına sahip olacak. Ayrıca geçtiğimiz sene kalp sorunu yaşayan Bronny James'in Draft'a katılabilmek için ilk olarak NBA'in sağlık testine girip heyetten onay alması gerekiyor. Basketbol ile ilgili tüm içeriklere ulaşmak için bizi takipte kalın!

  • Everton'ın Bitmek Bilmeyen Devralma Süreci

    Everton bir sezon daha ligde kalmış olabilir. Ancak onlar için her şey daha yeni başlıyor. Uzun ve yoğun yaz döneminin ardından Everton yeni sahibine kavuşmalı yoksa yeni sezon onlar için çok sancılı olabilir. 2023/24 sezonunu bitime 3 hafta kala ligde kalmayı garantileyerek kapatan Everton, yeni sezon öncesi alıcısını bulmak istiyor. Özellik son 7 ayı takımın sahipsiz geçirdiği ortada. 2023’ün son çeyreğinden itibaren resmi olarak takımı satma kararı alan Farhad Moshiri tercihi 777 Partners’dan yana kullandı. Ancak bu takımı felakete sürükleyebileceği gibi 7 aydan beri anlaşma da tamamlanamadı. 777 PARTNERS – BATAKLIK 777 Partners yıllardır spor yatırımı yapan bir ekip olsa da sahip oldukları takımlar adeta bataklık içerisinde. 4 farklı kıtadan 7 farklı takımda ana hissedar olan 777 Partners’ın takımları son yıllarda ciddi olarak geriye gitti. Çoğu küme düşmeme mücadelesi vermekte ve bazıları ise ciddi borç içinde. Bunun en büyük örneği ise Standard Liege. Belçika Ligi’nin gediklilerinden olan ve 10 kez bu ligi kazanan ekip olan Liege’de oyuncular yaklaşık 6 aydır maaşlarını alamıyorlar. Hatta takımın futbolcularından Isaac Hayden takımı FIFA’ya şikayet edip mahkemeye vereceğini bir basın toplantısında dile getirmişti. Bu nokta 777 Partners’ı özetliyor. Tabi paraları yoksa bu adamlar Everton’a son 2 ayda totalde nasıl 200M Pound ödedi diye sorarsanız cevabı şu: borç para. Evet, borç parayla Everton’a son 2 ayda 200M Pound nakdi sermaye yardımı yaptılar ve bu sayede Everton ayakta kalabildi. Bu parayı nereden aldılar sorusunun yanıtı ise GDA Luma. GDA Luma borç konusunda uzman bir şirket ve bu nakdi yardımın başını çeken ekip. Bu ekibin hissedarları arasında -sıkı durun! - Todd Boehly de bulunuyor. Tabi 777 Partners’ın futbol kulüpleri dışındaki yatırımlarının da pek iyi gittiği söylenemez. Hatta birçok şirketine kayyum atanmış durumda. Bunların çoğu basına düşmese de bir tanesi basına düşmekten kurtulamadı. Bonza Airlines. Ryanair gibi düşük bütçeli (low-cost) havayolu şirketi olan Bonza Airlines, 777 Partners tarafından kuruldu ve Avustralya’da yerel olarak faaliyet gösteriyordu. Şirkete iki hafta önce kayyum atandı ve uçaklara el konuldu. Olan ise yolculara ve çalışanlara oldu. Çünkü seferler iptal edildi. Yolcular havaalanında mahsur kalırken çalışanlar da işlerinden olmuş oldu. Kısacası 777 Partners bataklıktan başka bir şey değildir. FARHAD MOSHIRI – NE YAPIYOR? Farhad Moshiri son 7 ayda neredeyse hiçbir şey yapmadığı gibi 146 yıllık köklü kulübü yalnız bırakıp yok etmeye kalktı. 2016’da geldiğinden beri Everton sadece bir kez ilk 7’de ligi bitirebildi ve 1 kez Avrupa Kupalarında mücadele etme başarısı gösterebildi. Moshiri, devralma sürecinden beri ortalıkta görünmüyor. Sadece birkaç basın açıklaması (yazılı) yayınlayıp ortadan kayboluyor. Puan silme cezaları sürecinde de takımın yanında olmayan İranlı adeta kulübü kaderine terk etti ve 8 senelik yatırım + stadyum parasını alıp Merseyside’dan ayrılmak istiyor. Onun yokluğunda atanan geçici yönetim kurulu şu ana kadar iyi bir iş başarsa da Everton’ın günleri hala sayılı ve önümüzdeki sezonda işlerin daha kötüye gitme olasılığı var. Moshiri Bey geç de olsa neyse ki uyanmayı başardı. 6 aydır borç parayla takımı almaya çalışan 777 Partners’la tango yapan Moshiri, ortaya çıkan Bonza Airlines ve Standard Liege olaylarının ardından anlaşmayı feshetmeyi düşünmeye başladı. Ayrıca takımın hissedarlarının kurmuş olduğu Everton Hissedarlar Birliği’nin de yayınladığı basın açıklamasında 777 Partners hakkında söylenen olumsuz görüş de fikrini değiştirmiş olabilir. Moshiri, şu anda alternatif alıcılara da göz gezdiriyor ve biriyle anlaşıp bu süreci bitirmek istiyor. Alternatif yatırımcılar ise Katarlı ismi açıklanmayan bir grup ile ABD merkezli MSP Sports Capital. EN KÖTÜ SENARYO Peki olası en kötü senaryo ne olabilir? Premier League durumu yakından takip ediyor ve Everton’ın bu süreci sonuca ulaştırmasını bekliyor. Ama Everton bu işi sonuca ulaştıramazsa Premier League, İngiltere Futbol Federasyonu ve EFL işe el atmak zorunda kalabilir. Eğer bu yaşanırsa Everton’a kayyum atanacak demektir. Kayyum atanırsa Everton otomatikmen 9 puan silme cezası alacak. Tabi bu ceza önümüzdeki sezon uygulanacaktır. Ayrıca atanan kayyumun vereceği rapora göre Everton ekstra puan silme cezaları da alabilir. Sezona eksi puanla başlamak ve olası cezalar da eklenince gelecek sezon Everton’ın küme düşme olasılığı bir hayli yüksek. Bu yaşanırsa da Everton’ın kurtulması kolay olmayacaktır. Hatta üst üste küme düşme ve sonunda kulübün kapanması da olası… ZORLU SÜREÇ ŞİMDİ BAŞLADI Everton için her şey bitmedi aksine yeniden başladı. Umarız bir sonuç bulurlar ve Premier League’e renk katan bu kulübü daha uzun bir süre bu sahnede görebiliriz. Linesman’de bu tarz içerikleri görmek için sosyal medya hesaplarımızı takip edip bildirimlerimiz açmayı unutmayın. Bir sonraki yazıda görüşmek üzere. Futbol ile ilgili tüm içeriklere ulaşmak için bizi takipte kalın!

  • Milletler Ligi İlk Haftasında Filenin Sultanları

    Herkese merhaba! Milletler liginde ilk haftayı tamamladık. Sırasıyla Japonya, Hollanda, İtalya ve Fransa ile maçlar oynayan milli takımımız bu haftayı 2 galibiyet 2 mağlubiyet alarak tamamladı. Şimdi sizinle her zaman yaptığımız gibi maçlarımızı inceleyelim. Hazırsanız başlayalım! Öncelikle sizlere bir önceki yazımda geniş kadrodan bahsetmiştim. VNL kuralları gereğince takımlar her hafta oynayacakları kadroları daraltıp o hafta sadece oluşturdukları listedeki oyuncular ile oynayabiliyorlar. Bizim ilk hafta kadromuz şu şekildeydi: Pasörler: Cansu Özbay, Elif Şahin Pasör Çaprazı: Melissa Vargas Smaçörler: Hande Baladın, İlkin Aydın, Tuğba İvegin, Derya Cebecioğlu, Ebrar Karakurt Orta Oyuncular: Zehra Güneş, Aslı Kalaç, Beyza Arıcı Liberolar: Simge Aköz(K), Gizem Örge, Ayça Aykaç Japonya 3 – Türkiye 2 Set Skorları: 25-23, 25-21, 23-25, 20-25, 15-11 Karşılaşmanın MVP’si: Japonya takımından 31 sayı ile Sarina Koga Maça başlayan ilk altılar: Japonya’da Hayashi, Iwaseki, Koga, Ishikawa, Yamada, Watananbe ve libero Kojima. Türkiye’de Vargas, Cansu, Hande, Tuğba, Aslı, Beyza ve libero Simge. Dünya bir numarası olan millilerimizin 22 maçlık yenilmezlik serisini sonlandıran bu maç oldukça çekişmeli geçti. İlk sette Japonya’nın oyununa karşılık veremememize rağmen ikinci sette 21-19 öne geçtik fakat rakibin 6 sayılık serisine karşılık veremedik ve maçta 2-0 geriye düştük. Üçüncü setin tamamında çapraz olarak Ebrar, pasör olarak Elif oynadı ve bu bizim momentumumuzu olumlu yönde değiştirdi. Üçüncü seti kazanmanın özgüveniyle dördüncü sete de iddialı başladık. 20-10 öne geçtikten sonra ikili değişiklik yapıldı ve ritmimiz bozuldu. Ardından bacağına kramp giren Hande’nin kenara gelmesiyle oyuncular biraz dağıldı. Dördüncü seti kazansak da karar setinde oyunumuzu sürdüremedik ve maçı kaybettik. Karşılaşmanın bizim açımızdan en iyi oyuncuları Hande, Tuğba ve Ebrar’dı. İyi blok tutmamıza (15) rağmen yaptığımız toplam 27 hata (17 hücum 10 servis) maçı kaybetmemizin en büyük nedenlerinden biriydi. Hollanda 1 – Türkiye 3 Set Skorları: 14-25, 25-23, 23-25, 19-25 Karşılaşmanın MVP’si: Türkiye takımından 27 sayıyla Melissa Vargas Maça başlayan ilk altılar: Hollanda’da Van Aalen, Plak, Buijs, Jasper, Baijens, Lohius ve libero Reesink. Türkiye’de Elif, Vargas, İlkin, Ebrar, Zehra, Beyza ve libero Gizem. Deyim yerindeyse maça fırtına gibi bir başlangıç yaptık. Neredeyse geçen yaz as oynayan kadro ile maça çıkmak ritim olarak takımı o zamanlara götürdü ve ilk seti çok farklı kazandık. İkinci seti önde götürürken açtığımız farkı koruyamadık ve önce skorda yakalandık sonra da karşılıklı sayıların ardından hatalar yaparak kaybettik. Çekişmeli geçen üçüncü seti de kendi hanemize yazdırdıktan sonra dördüncü sete baskıyı kırıp rakibi oyundan düşürerek başladık. Üçüncü seti kaybetmelerinin ardından dirençlerinin yanında inançlarını kaybeden Hollanda takımı oyuncuları etkili hücumlarımıza ve yerleşen bloklarımıza daha fazla dayanamadı. Milletler liginde kazandığımız ilk maç olan bu karşılaşmada en etkili oyuncularımız Vargas, Gizem ve Elif’ti. Bir önceki maçtaki blok sayımızı tutturmanın yanı sıra toplam hata sayımızı düşürmek bu maçı kazanma yolunda önemli etmen oldu. İtalya 3 – Türkiye 1 Set Skorları: 25-27, 25-21, 25-21, 25-19 Karşılaşmanın MVP’si: Kazanan takımdan ise 23 sayıyla Ekaterina Antropova, maçın en skoreri ise 33 sayıyla Melissa Vargas Maça başlayan ilk altılar: İtalya’da Cambi, Antropova, Bosetti, Degradi, Bonifacio, Danesi ve libero Fersino. Türkiye’de Elif, Vargas, Hande, Ebrar, Zehra, Aslı ve libero Gizem. Çok savruk başlanan maç öyle de devam etti. İlk setin sonunda 24-20 geriye düştük servis turunda olan pasörümüz Elif’i diğer pasörümüz Cansu’yla değiştirerek üst üste servis sayıları bulduk ve oradan bulduğumuz enerjiyle seti kazanmayı bildik. İkinci set de aynı ilerledi yine 24-20 geriye düştü, yine bir geri dönüş başlatmaya çalıştık ama İtalya takımı mola alıp momentum kesti ve geri dönüşümüze izin vermedi. Setlerde durum 1-1 olduktan sonra milli takımımız maça daha çok hırsla devam eder yine düşündük aslında ama oyuncularımızın maç boyu devam eden manşet problemlerine bir de servis hataları eklenince mağlubiyet kaçınılmaz oldu. İkinci sette Ebrar – Tuğba değişikliği yapıldığında aslında biraz manşeti topladık fakat servis hatalarını durduramayınca bir etkisi olmadı. Zorluklarla aldığımız sayıları hep kolaylıkla verdik geri. Dördüncü sette de manşet alamayınca Hande - İlkin değişikliği yapıldı ama hiçbir etkisi olmadı. En son orta oyuncularımız arasında Zehra – Beyza değişikliği yapıldı. En etkili değişikliğimiz olduğu söylenebilir çünkü oyuncu yarım sette arka arkaya sayılar bulsa da maç elimizden gideli çok olmuştu o yüzden bir şey değiştiremedi. Maç boyu kötü gelen manşetler sonucu toplar çaprazımız Vargas’a yığıldı. Bu onu maçın skoreri yapsa da kazanmamıza yetmedi çünkü çaprazınız 55 top alırken ona en yakın kişi 18 sayıyla smaçörünüz olursa maç içinde yaşadığınız bu dengesizlik hem oyuncunuzu çok yorar hem de rakip için kolay önlem alınabilir bir durum ortaya çıkartır. Topların neredeyse hepsinin Vargas’a gideceğini bildikleri için daha kolay blok kurdular veya savunmalarını daha iyi ayarladılar. Tabii takımın geri kalanı top öldüremediği için de bir yerden sonra daha kolay savundular diyebiliriz. Rakip maç boyunca toplam 10 ace bulurken biz sadece 2 de kaldık bu da manşet sorunumuzun bir özeti aslında. Bizim adımıza çok parlak bir maç olmasa da öne çıkan oyuncularımız Vargas, Gizem ve Beyza oldu. Fransa 0 – Türkiye 3 Set Skorları: 19-25, 16-25, 19-25 Karşılaşmanın MVP’si: 18 sayıyla Melissa Vargas Maça başlayan ilk altılar: Fransa’da Respaut, Rotar, Andela, Gicquel, Diouf, Sylves ve libero Giandino. Türkiye’de Elif, Vargas, Derya, Tuğba, Beyza, Aslı ve libero Simge. Galibiyet her zaman güzeldir. VNL’in ilk etabını galibiyetle kapattık. Nispeten rotasyonlu bir kadroyla oynayan takımımız, daha güçlü bir kadro olduğunu belli eden bir oyun oynadı. Zaman zaman düşüşler yaşansa da set vermeden maçı kapatmayı bilen takımımızı tebrik ederiz. Bu hafta için genel bir değerlendirme yapmak gerekirse ben durumumuzu ağır aksak olarak nitelendirirdim. Geçen yıl çok yüksek bir noktada bıraktığımız milli turnuvaları bu yıl açılışta normal olarak daha düşük bir seviyede karşıladık. Oyuncularımızın neredeyse hepsi yoğun sezonlardan çıktı ve dinlenme fırsatları çok az oldu. İlk haftanın evimizde oynanması da rotasyon yapabilme olanağımızı elimizden aldı ve yorgun oyuncularla oynamak durumunda kaldık. Oyuncuların yorgun olması bir yana bir de bu oyuncuların kendi takımlarında 6-7 aydır farklı rollerde oynadıkları gerçeği de var. Alışmak için biraz zaman lazım. VNL’e son şampiyon olarak geldiğimiz doğru ama hedefimiz VNL’den çok daha büyük. Bugünlerde eksiklikleri ve hataları görüp bunları düzeltip en iyi halimizi olimpiyatta göstermeliyiz. İlk etabın tamamlanmasının ardından küçük bir aradan sonra başlayacak olan ikinci etap maçları ABD’de oynanacak. Maç takvimimiz ise şöyle: 29.05.2024  | 22.30 | Almanya – Türkiye 31.05.2024   | 03.30  | Sırbistan – Türkiye 01.06.2024   | 21.30   |  Güney Kore – Türkiye 02.06.2024  | 23.00  |  ABD – Türkiye İkinci etabın sonunda tekrar görüşünceye dek sağlıcakla kalın, Linesman’le kalın…

  • F1 Imola GP'de Kazanan Max Verstappen Oldu!

    Formula 1'de yer yer heyecanlı yer yer sakin geçen bir Imola GP takip ettik. Max Verstappen, klasik olan dominant bir galibiyet elde etmiş olmasa da kazanan taraf oldu. Red Bull hafta sonu boyunca oldukça istikrarsızdı. Bunu Sergio Perez için tüm seansları dahil ederek söyleyebiliriz. Max Verstappen ise sıralama turları ve yarışta bir şekilde önde kalmayı başardı ama McLaren pilotları oldukça yakındı. Oscar Piastri, şahane bir tura imza atarak P2'yi ele geçirmiş olsa da ceza sebebiyle 5. sıraya geriledi. Bu belki de olası podyumunu hatta yarış galibiyetini engellemiş oldu. Zira Sainz'ı erken pit stratejisiyle geçti fakat Leclerc'i geçecek bir zaman yaratamadı. Önü açık bir şekilde farklı bir performans sergileyebilirdi diye düşünüyorum. Norris'in son 5-6 tur içerisinde Verstappen'le arayı kapatıp baskı kurduğunu da düşünürsek Piastri de bunu yapabilirdi. McLaren, en iyi ikinci hatta zaman zaman birinci araç gibi bile göründü Imola'da. Ferrari, Charles Leclerc ile podyum yapmış olsa da Sainz ile 5. oldu. Kendi evlerinde araca göre iyi bir sonuç diyebiliriz. Normal şartlarda P3'e sevinecek bir Tifosi tanımıyorum çünkü. Kendilerine uyan pistlerde tekrardan öne çıkacaklardır. Aslında bariz bir geçiş sezonu onlar için. Hamilton'lı 2025 ve belki de Newey'li 2026 için gün sayıyorlar. Mercedes ise en iyi dördüncü takım olmaya alıştılar. Sıralama turlarında Russell Hamilton'ı, yarışta Hamilton Russell'ı mağlup ederek devam ediyor sezon. Onların haricinde zayıf görülen bir Aston Martin'i takip ettik. Stroll, puan almış olsa da Alonso oldukça gerilerde kaldı. Bunda yaşadığı kazanın da etkili olduğu kesin. Tsunoda'ya da değinmeden geçmeyelim. Oldukça başarılı bir sezon geçiriyor. Bir kez daha son puanı takımı için topladı. Imola GP ile Avrupa'ya geri döndük. Sırada Monte Carlo caddeleri var. Monaco GP, ünlü isimleriyle bizleri büyüleyecek mi yoksa rutin geçen bir yarışla bizleri sıkacak mı hep birlikte göreceğiz!

  • Ağır Sikletin Tartışmasız Kralı Oleksandr Usyk!

    Ağır sıklet boks tarihinim en büyük karşılaşmalarından birisi Riyad, Suudi Arabistan’da yapıldı.  WBC kemerini elinde bulunduran Tyson Fury ile WBA-WBO-IBF-IBO ve Ring Magazine kemerlerini elinde bulunduran Oleksandr Usyk kemer birleştirme maçına çıktı. Usky, Fury’i puanla mağlup ederek bütün kemerlerin sahibi oldu. Bu karşılaşma ile birlikte 25 yıl sonra ağır sıklette tartışmasız şampiyon belli oldu. 1999 yılının Mart ayında Lennox Lewis ile Evander Holyfield tartışmasız ağır sıklet şampiyonluk maçında karşı karşıya gelmişti. Karşılaşma tartışmalı bir puanlama sonucunda beraberlikle sonuçlanmıştı. Birçok kişi maçın Lewis’in hakkı olduğunu iddia etmişti. 6 ay sonra yapılan rövanş karşılaşmasını bu sefer Lewis puanla kazanmayı bilmiş ve ağır sikletin tartışmasız şampiyonu olmuştu. Bu maçlardan sonra 25 yıl boyunca dövüş severler ağır siklette yeni bir tartışmasız kemer maçını bekledi. Özellikle son 10 yılda herkes Tyson Fury, Oleksandr Usyk, Anthony Joshua ve Deontay Wilder arasındaki büyük rekabetin kazananının böyle bir tartışmasız şampiyonluk maçıyla belirlenebileceğini düşündü. Fury, Usyk, Joshua ve Wilder dörtlüsü arasındaki rekabette Fury’nin tarihin en büyük üçlemelerinden birinde Wilder’ı mağlup etmesi, Usyk’in de Joshua’yı iki maçta da mağlup etmesi Fury ve Usyk’i bu dört büyüğün arasında öne çıkardı. Bu iki boksörün zirveye çıkmasıyla birlikte herkes tartışmasız şampiyonluk maçının ayarlanmasını bekledi. Neredeyse çıkmaza giren görüşmeler Suudi Arabistan’ın devreye girmesiyle birlikte çözüldü. Suudi Arabistan’ın bütün sporlara para akıttığı gibi boksta da para musluklarını açması bu eşleşmenin ayarlanmasını sağladı. İlk önce 2023’ün sonunda yapılacağı duyurulan karşılaşmanın, Fury vs Ngannou maçının beklenenden çekişmeli geçmesinden sonra Şubat ayında yapılacağı açıklandı. Maçtan günler önce Fury’nin kaşında derin bir açık meydana gelince tıbbı nedenden dolayı maç bu güne ertelendi. Tyson Fury, Francis Ngannou karşılaşmasında iyi sinyaller vermemişti. O maçta bir kez knockdown olan ve puanlamada zar zor kazanan Fury’nin o performansını Usyk karşısında gösterdiği taktirde şansı olmayacağı konuşuluyordu. Usyk’in Fury’e göre daha formda olması, bir alt sıkletten yükselmesi sebebiyle ağır siklete göre çok hızlı olması Ukraynalı boksörü bu maçta bir adım öne çıkarıyordu. Fury’nin bu maçı kazanmak için son zamanlardaki performansının üstüne çıkması gerekiyordu. Heyecan dolu bir atmosferde başlayan karşılaşmanın ilk üç raundunda Usyk maç öncesi beklentileri karşılayan bir performans gösterdi. Hızıyla ve tekniğiyle raundları aldı. Fakat 3 ve 6. raundlar arasında Tyson Fury kontrolü eline geçirmeyi başardı. Maçın ilk kısmında Fury, Usyk’i yormuş gibi görünüyordu. Fury’nin boy avantajı oldukça belirgin bir şekilde görülüyordu. Fury, yumruklarının sertliği ile de Usyk’i zorluyordu. Maçın ilk yarı geçildikten sonra karşılaşmanın seyri tamamen değişti. Usyk, 7. ve 8. raundlarda isabetli yumruklar bulmaya başladı. Daha agresif bir şekilde mesafeyi kısaltarak etkili olduğu görüldü. Tyson Fury ise kontrollü bir şekilde dövüşmek isterken pasif kaldı. Bu iki raundu daha gayretli bir şekilde çıkarsaydı puanlamada büyük bir avantaj yakalayabilirdi. Usyk bu aldığı iki raund ile birlikte oyunu dengeledi. 9.raundda ise Fury’i sallayıp knockdown ederek büyük darbeyi vurdu. Nakavt olmanın eşiğine gelen Fury’i raundun bitiş zili kurtardı. Tyson Fury, 10. raund ile birlikte maça ortak olmaya çalışsa da Usyk kontrolü elinden bırakmadı. Ukraynalı boksör, son 3 raundu fazla risk almadan geçirdi. Tyson Fury ise maçın ilk yarısındaki akışkanlığına ve yumruk sertliğine tekrar ulaşamadı. Karşılaşma bu şekilde puanlamaya kaldı. Hakemlerin ikisi 115-112 ve 114-113 Usyk, bir hakem ise 113-114 Fury lehine puanladı ve karşılaşmayı ayrık kararla Usyk kazandı. Oleksandr Usyk, böylece WBC-WBA-WBO-IBF-IBO ve Ring Magazine ağır sıklet kemerlerinin sahibi olarak sikletin tartışmasız şampiyonu oldu. Usyk, daha önce cruiserweightte de tartışmasız şampiyonluk yaşamıştı. Bu iki siklette tartışmasız şampiyonluk yaşayarak tarihe geçti. Maçtan sonra Oleksandr Usyk ve ekibi büyük bir sevinç yaşadılar. Tyson Fury tarafında ise doğal olarak hüzün hakimdi. Fury, yaptığı açıklamada puanlamaya katılmadığını söyledi. Fury, “Bu maçı kazandığıma inanıyorum. Onun ülkesi savaşta, bu yüzden insanlar onun yanında. Ekim ayında tekrar yapacağız.” İfadelerini kullandı. Sözleşmedeki madde gereği Tyson Fury istediği için rövanş maçı yapılmak zorunda. Bu rövanş maçının Fury’nin de dediği gibi Ekim ayında yapılması bekleniyor.

  • CEV Şampiyonlar Ligi’nde Zafer Imoco Volley Conegliano’nun!

    Herkese merhabalar. Milletler Ligi’nin başlamasına az bir süre kalmışken, kulüpler sezonunu dün, Imoco Volley Conegliano – Vero Volley Milano arasında oynanan CEV Şampiyonlar Ligi finali ile birlikte tamamladık. Imoco Volley Conegliano, yarı finalde temsilcimiz Eczacıbaşı Dynavit’i saf dışı bırakırken, Vero Volley Milano ise bir başka temsilcimiz olan Fenerbahçe Opet’i saf dışı bırakmıştı. Arzu ederseniz gelin beraber maçın öyküsüne göz atalım… Imoco Volley Conegliano maça; Kelsey Robinson Cook, Robin De Kruijf, Joanna Wolosz, Kathryn Plummer, Sarah Fahr ve Isabelle Haak altısı ile başlarken, liberoları da her zamanki gibi Monica De Gennaro oldu. Vero Volley Milano maça; Nika Daalderop, Raphaela Folie, Alessia Orro, Miriam Sylla, Dana Rettke ve Paola Egonu ile başlarken, liberoları da her zamanki gibi Brenda Castillo oldu. Maça Imoco çok hızlı başladı. Hücumda ve savunmada oldukça etkili olan takım, Milano daha maça alışmaya fırsat bulamadan ilk seti 25-14 gibi oldukça farklı bir skor ile bitirdi. Bu setle alakalı söylenecek pek de bir şey yok açıkçası. Imoco oldukça iyi hücum ederken, servisleriyle de Milano’nun iyi hücum etmesini engelledi. Milano’da Nika Daalderop hücumda oldukça etkisizdi. Bunun üzerine diğer setlerde onun yerine Helena Cazaute yer aldı. İlk setin aksine Vero Volley Milano, ikinci sete iyi başladı. Tam olarak ilk setin tam tersi bir senaryo izliyorduk. Setin ortalarında Imoco seri yakalamasaydı büyük ihtimalle ikinci seti Vero Volley Milano oldukça farklı kazanabilirdi. Gerçi set sayısına 24-20 skorda geldiler. Buradan sonra Egonu’nun üst üste hücum hatalarıyla beraber skor 24-23’e kadar geldi. Dördüncü denemede sayıyı bulan Egonu 25-23 skorla seti takımına kazandırdı. Üçüncü ve dördüncü setler birbirinin aynısı oldu diyebiliriz. Üçüncü sette Imoco, dördüncü sette de Milano rakibinden daha iyi olan taraftı. Bu da set skorlarına yansıdı. Üçüncü seti Imoco Volley Conegliano 25-19 kazanırken, dördüncü seti de Vero Volley Milano 25-19 kazanmayı başardı. Bu da CEV Şampiyonlar Ligi finalinde tie-break setini göreceğimiz anlamına geliyordu. Tie – Break setinde mutlak bir Imoco Volley Conegliano baskınlığını gördük desem herhalde haksız olmam. Güçlü ataklar ve güçlü savunmalar 15-9 set galibiyeti ve kupayı getirdi diyebilirim. Böylece maçı Imoco Volley Conegliano 3-2 kazandı ve kupayı kazandı. En Değerli Oyuncu (MVP) ödülü ise Isabelle Haak’ın oldu. Kısa kısa maça değindiğimize göre biraz daha ayrıntıya girebiliriz. Öncelikle maça damga vuran oyuncu şüphesiz Paola Egonu oldu. Bu kadar hata, bu kadar istikrarsız oynadığı bir maçı şüphesiz Milano kazanamazdı ki kazanamadı da. Zaten istatistiğe baktığımızda da bu durum anlaşılıyor. 59 top kullandı ve yalnızca %27 ile top öldürdü. Bu da sanırım ne demek istediğimi anlatıyor… Bunun aksine Milano smaçörlerinden Miriam Sylla ise tam tersine muazzam oynadı. 46 top karşılarken %54 pozitif manşet ve %46 mükemmel manşet istatistikleri yakaladı. Bunun yanında da 34 top kullandı ve %35 ile top öldürdü. Maçı da 13 sayıyla bitirdi. Takımının en skorer ikinci oyuncusuydu. Maçı ve kupayı kazanan takıma baktığımızda ise bana kalırsa en göze çarpan oyuncu Kathryn Plummer oldu. Hem top karşılamada hem de hücumda sorumluluk alan oyuncu, 30 top karşıladı ve yalnızca 2 tane manşet hatası yaptı. Hücumda ise 44 top kullandı ve %43 ile top öldürdü. Bunun yanında maçın en değerli oyuncusu Isabelle Haak ise hücumda 52 top kullanırken %42 ile hücumlarını sayıya dönüştürdü. Bu iki iyi performans ile birlikte, Imoco Volley Conegliano bu sezon oynadığı 48. maçta 46. galibiyetini alarak CEV Şampiyonlar Ligi’nin de şampiyonu oldu. Böylece Daniele Santarelli kariyerinin 30. kupasını kazandı. Bir sonraki kulüp sezonuna kadar milli takım sezonunda görüşmek üzere… Sağlıkla kalın, Linesman’le kalın! Voleybol ile ilgili tüm içeriklere ulaşmak için bizi takipte kalın!

  • Miami GP'de Zafer McLaren VE Norris'in!

    Miami’de harika pist üstü mücadelelere tanık olduğumuz yarışı Lando Norris kazandı. Son 39 yarışta sadece 4. farklı kazanan pilot olan Norris, Formula 1 tarihinde yarış kazanan 116. farklı yarışçı oldu. Startta Peréz dışarı uçarak pist dışına çıktı. Çok zorlayan Peréz büyük bir kazaya neden olabilirdi. Arka tarafta ise Gasly ve Ocon yakın mücadele verirken Alonso da blokaj ile gerileyenler arasındaydı. Oscar Piastri startla ve başlangıçtaki hızıyla 2. sıraya kadar yükseldi. 12. turdan itibaren pitler başlarken orta grupta Hulkenberg ve Mercedeslerin mücadelesi harikaydı. Ancak Haas pilotu çok iyi mücadele etse de yeterli olmadı. 18.turda ön gruptan Peréz yavaş temposu neticesinde pite alındı. Leclerc ile birlikte Ferrari de zar atanlar arasındaydı. Sert hamur ise günün menüsüydü. 21. turda Verstappen 15. virajda virajı kaçırarak kukaya çarptı. Kanadına minik bir hasar verdi, kukayı yola savurdu ve sanal güvenlik aracını çıkardı. Ertesi turda da pite girdi ve yoluna sorunsuz devam etti. 28. turda Magnussen ve Sargent temas etti. Sargent yarış dışı kaldı ve güvenlik aracı çıktı. Bu noktada lider olan Norris hemen pite girmezken Peréz ve Tsunoda pite girerek çok büyük avantaj sağladı. Norris ise bir sonraki turda pite girerek avantaj sağladı ve güvenlik aracı kuyruğunu başlattı. Magnussen’e ise 10 saniye ceza çıktı. 33. turda güvenlik aracı bitti ve yarış tekrardan başladı. Yeniden startta Verstappen atak yapmaya çalışsa da geçemedi. Leclerc ile mücadeleye girince de yavaşladı ve Norris rahatladı. 36. turda Sainz ile Piastri arasında mücadele çetindi. Bir an pist dışına çıkan Sainz yerini geri istese de FIA soruşturmaya gerek duymadı ve Piastri yerini korudu. Ancak Sainz çok zorlansa da 40. turda Piastri’yi geçmeyi başardı. Piastri daha sonra 13. virajda hata yaptı ve Perez ve Hamilton’a geçildi. Sonrasında ön kanat hasarı fark edilince pite girdi ve sıra kaybetti. Yarışın sonunda Lando Norris hata yapmadı ve yarışı kazanarak 16. podyumuyla birlikte ilk kez yarış kazandı ve yarış kazanmadan en çok podyuma çıkma rekorunu egale etmiş oldu. Norris Formula 1 tarihinde yarış kazanan 21. Britanyalı pilot oldu. Yarışın 21. turunda kukaya çarptıktan sonra bir daha tempoyu tutturamayan Verstappen ikinci olurken iyi bir yarış çıkaran Charles Leclerc üçüncü oldu ve podyumu tamamladı. McLaren bu sefer stratejide hata yapmayarak alkışı hak ederken Norris de iyi temposuyla galibiyeti sonuna kadar hak etti. McLaren özellikle Norris’in temposunu çok iyi analiz ederek yarışı kazanmayı başardılar. Verstappen ve RedBull biraz güvenlik aracının kurbanı olsa da Verstappen’in 21. turda yaptığı ufak hata yarışın seyrini değiştirdi ve Max Verstappen uzun bir süre sonra bitirdiği bir yarışta geçilmiş oldu. Ferrari ise hem yarış temposunda hem de stratejide çuvallayarak sıralama turu performansını çöpe atmış oldu. Alonso geriden gelerek harika bir performansa imza atarken Tsunoda iyi bir performansla Visa Cash RB’ye puan getirdi. Ocon ise iyi bir sürüşle Alpine’e bu sezonki ilk puanını getirdi. Şampiyonada Verstappen yarışı Perez’in önünde bitirdi ve liderliğini sağlamlaştırdı. Lando Norris, Ferrari pilotları Sainz ve Leclerc ile ciddi olarak fark kapattı. Alpine puan hasretini sonlandırırken Tsunoda Visa Cash RB’ye yine puan aldı. McLaren, Mercedes’le de farkı açmış oldu. MIAMI’DE ZAFER MCLAREN VE NORRIS’IN! Miami’de şahane bir yarış takip ettik. Pist üstünde süper bir mücadele vardı ve Norris sürprize imza atarak galibiyet alarak sezona renk katmış oldu. Yarışın detaylı analizi için 8. Vites programımızı takip edebilirsiniz. ABD’de Miami’de sıcak sahillerin ardından F1’in kalbi İtalya’ya dönüyoruz. Imola’da Ferrari’nin evinde Emilia Romagna Grand Prix’sinde görüşmek üzere! Motor sporları ile ilgili tüm içeriklere ulaşmak için bizi takipte kalın!

  • Kartalların Ülkesi Arnavutluk’ta Futbol

    İlirya topraklarının ilk sakinlerinin yerleşim yeri olan, dünya sahnesinde güçlü kalmış topraklara ev sahipliği yapan Arnavutluk, günümüzde ekonomi anlamında Doğu Avrupa’nın en güçsüz ülkeleri arasında yer almaktadır. Dövizin, ülkenin resmi parası Lek üzerindeki gücü, ülkedeki alım gücünü ve refah seviyesini etkilemektedir. Ancak Arnavutluk’taki futbol sevgisinin tarihi, gücü ve yoğunluğu başarı ile ölçülemeyecek cinsten gözükmektedir. Rota Arnavutluk! Tarihe Işık Resmi adı Arnavut dilinde “Republika e Shqipérise/Arnavutluk Cumhuriyeti” olan bir Balkan ülkesi olan ülke halkının kökeni ise İliryalılara dayanmaktadır. Kabileler halinde yaşayan İliryalıların, günümüz Arnavutluk sınırlarının tamamı ve kuzey Balkanları kapsamaktadır. Kendi dillerinde “Shqipéria” şeklinde telaffuz edilirken, bu tanımın anlamı “kartallardır”. Latincede ise Albananses, Slav kaynaklarda Arbanaci, Yunan kaynaklarda da Albanoi/Arbanitai şeklinde geçmektedir. Osmanlılar ise daha önce Yunancadan Arvanid şeklinde almış, daha sonra Türkçeye uyarlayarak Arnavud veya Arnavut şeklinde kullanmışlardır. Arnavutluk coğrafyasının yerlileri İlirya halkının, Yunan kolonileri ile tanışması MÖ. 7. yüzyılda sahillere yerleşen koloniler ile olmuştur. Yunan şehir devleti/polis sistemi bu coğrafyada da görülmeye başlanmıştır. M.Ö. 6. yüzyıl içerisinde kurulan ve en eski Arnavutluk şehir devletlerinden biri ise Apollonia’dır ve kent günümüzde Vlore/Avlonya kenti sınırları içerisindedir. Arnavutluk coğrafyası MS. 167 yılında ise Romalıların kontrolü altına girmiş ve Romalılar burada İlirya Eyaleti kurmuştur. Başlangıçta, özgür yaşayan İlirya halkı bu hakimiyet altında çeşitli isyan girişimlerinde bulunmuşsa da bunlarda başarısız olarak Roma hakimiyetini kabul etmişlerdir. MS. 2. yüzyılda, Roma bir dünya imparatorluğu haline geldiğinde, coğrafya Via Egnetia yoluyla bir ticaret bölgesi haline gelmiş ve devletin katkıları ile bir kalkınma geçirmiş, köylerin refah seviyeleri artmıştır. Arnavutluk coğrafyası sonraki dönemlerde, MS. 5. yüzyıl itibari ile, Batı Roma’nın çöküşü ile birlikte Bizans İmparatorluğu hakimiyetine girmiştir. Orta Çağ boyunca Slavlar, Gotlar ve Bulgarlar gibi birçok kavmin akınlarına uğramış bölgede, MS. 7. yüzyıldan itibaren Romalılaştırma süreci sonra ermiş, mevcut halk tamamen Slavlaştırma sürecine girmiştir. Halk içerisindeki bu değişim, yönetim tarafı olan Bizans İmparatorluğu’na da büyük sorunlar yaşatmıştır. İlk binyılın ardından bölgede karışıklıklar ve mutlak hakimiyet eksiklikleri devam etmektedir. MS. 12. yüzyıldan itibaren Sırplar bölgenin kuzeyini işgal ederek hakimiyet kurmaya çalışmıştır. Osmanlılar ise bölgede etkilerini 14. yüzyılda göstermeye başlamış, Venedikliler arasında 1415-17 yıllarında gerçekleşen bir savaşın ardından Osmanlılar galip gelerek Arnavud-ili adıyla bilinen sancağı kurmuşlardır. Bu sancağa bağlı vilayetler arasında Ergiri Kasrı, Klisura, Kanina, Berat, Timorince, İskarapar, Pavlo-Kurtik, Kartalos ve Akçahisar bulunmaktaydı. Ardından, Fatih döneminde, Elbasan Kalesi inşa edilerek yeni bir sancak kuruldu. Daha sonra güneyde Avlonya sancağı, doğuda Ohri sancağı ve Kuzeyde de İşkodra sancağı kurulmuştur. Gelecek yüzyıllarda Osmanlı Arnavutluk coğrafyası üzerinde baskınlığını korumuş ve halkın Müslüman olmasında etkili olmuştur. Arnavutluk, 1912 yılında Avlonya’daki bildiri ile bağımsızlığını ilan edene dek, Osmanlı bölgede hem sosyo-kültürel hem de politik olarak varlığını sürdürmüştür. Arnavutluk’ta Futbol Balkanlarda yaklaşık 2,8 milyon kişilik nüfusunun yanı sıra eşsiz coğrafyası ile Arnavutluk, futbolla 20. yüzyılın başında, ülkenin en büyük ve en eski şehirlerinden olan İşkodra’da tanıştı. Tarihler 1908 yılını gösterdiğinde Maltalı bir rahibin (Gut Ruter) şehre futbol topu getirmesi, ülkede futbolu teşvik eden hareketlerin başında gelmektedir. Ardından 1912 yılında yine İşkodra’da Paloke Nika’nın önderliğinde ülkenin ilk futbol kulübü olan Indipendenca Shkoder kurulmuştur. Şehirde düzenlenen ilk futbol müsabakası ise 1913 Ekim’inde Indipendenca Shkoder ile Avusturya – Macaristan işgalci kuvvetleri arasında oynanmıştır. Shkoder maçı 2-1 kaybetse de golü atan Paloke Nika, bir nevi ülkesinin ilk yabancılara karşı oynanan maçında gol atan futbolcu olmuş oldu. Şehirde ve ülke çapında artan futbolun popülaritesi beraberinde futbol takımlarının kurulmasına olanak sağlamıştır; 1919 yılında İşkodra’da KF Vllaznia, 1920 yılında ise KF Tirana kuruldu. 1930 yılına kadar ülkenin Elbasan, Durres, Vlore gibi kentlerinde futbol takımlarının kurulması, 1930 yılında Arnavutluk Futbol Federasyonu’nun (FSHF) kurulmasına yol açmıştır. Aynı yıl düzenlenen açılış şampiyonası 6 takımın katılımı ile sağlandı; KF Tirana, KF Vllaznia, Skenderbeu, KS Elbasani, Sportklub Vlora (Flamutari), KF Teuta. Bu şampiyonanın galibi ise KF Tirana takımı olmuştur. Arnavutluk Futbol Federasyonu, II. Dünya Savaşı’nın gölgesinde 1939, 1940 ve 1942 yıllarında üç şampiyona daha düzenlemiştir. KF Tirana 1939 ve 1942 yıllarında şampiyon olurken KF Vllaznia 1940 yılında şampiyon olmuştur. II. Dünya Savaşı’nın ardından ülke futbolunda gelişmeler yaşanmıştır. Siyasi rejimlerin ve askerlerin takımları sahneye çıkarken Arnavutluk Futbol Federasyonu da 1954 yılında UEFA Kurucu Ülkeler tanımlaması ile güç kazandı. FK Partizani Tirane, 1946 yılında askeri organizasyonlar tarafından Tiran’da kurulan ve günümüzde de Kategoria Superiore (En Üst Lig) mücadele eden bir takımdır. Bu kulüpten yaklaşık 4 yıl sonra, 1950 yılında, Komünist rejim Enver Hoca’nın destekçileri tarafından FK Dinamo City kurulmuştur. Tiran merkezli kulüp günümüzde de Arnavutluk’un en başarılı futbol kulüplerinden biridir. Bu takımlar Savunma Bakanlığı (Partizani Tirana) ve İçişleri Bakanlığı (Dinamo City) tarafından yönetilir ve maddi olarak güçlü durumdadır. Günümüzde KF Tirana ile birlikte en fazla Arnavutluk Ligi’ni kazanan takımlar olmuşlardır. Panajot Pano, Arnavutluk’un en önemli futbolcularından biridir ve 1960 – 1975 yılları arasında 15 sezon Partizani Tirana’da forma giyerek, birçok şampiyonluk yaşamıştır. Arnavutluk takımları, 1930 yılından itibaren resmi olarak oynanmaya başlayan Kategoria Superiore’de (En üst seviye lig) başarılı olmak için mücadele etmektedir. Bu süreç içerisinde Arnavutluk’un ilk kulüpleri olan Vllaznia Shkoder ile KF Tirana’ya rakip olarak Dinamo City ve Partizani Tirane’nin yanı sıra Skenderbeu, KS Elbasani, Teuta, Flamurtari Vlore ve Kukesi şampiyonluk yaşayan kulüplerdir. KF Tirana 26 şampiyonluk ile en yakın rakibi olan Dinamo City’nin 8 şampiyonluk önünde, ülkenin en itibarlı kulübü olmayı sürdürmektedir. 2022 – 2023 sezonunun şampiyonu Partizani Tirane ise 17 şampiyonluk ile arkalarından gelmektedir. Kartalların en eski futbol kulübü olan İşkodra merkezli Vllaznia Shkoder ise aldığı 9 şampiyonluk ile taraftarlarının yüzünü güldürmüştür. Ardından gelen takımlar ise; Skenderbeu 8, KS Elbasani 2, Teuta 2, Flamurtari Vlore 1 ve Kukesi 1 şampiyonluk ile adından söz ettirmişlerdir. Shqipërisë Avrupa’da Arnavutluk’un siyasi durumları ülkenin futbolunda çok etkili olmuştur. Bu durum zaman zaman ülkenin Avrupa arenasında temsil edilmesinin önüne geçmiş, takımlar maçlardan çekilmek zorunda kalmıştır. Ancak siyasi olayların dışında Arnavutluk takımlarının Avrupa karnesi nispeten zayıftır ve ülke bu arenada oldukça az temsil edilmiştir. Arnavutluk takımları 1950’li yıllarda resmi olmadan düzenlenen Komünist Ülkeler Kupası’nda boy göstermiştir. Tarihler 1962 – 1963 sezonunu gösterdiğinde, Avrupa futbolunun ilk Arnavutluk temsilcisi sahneye çıkmıştı; KF Partizani Tirane. Ülkenin, II. Dünya Savaşı sonrasında askeri güçleri tarafından kurulan takımı, artık ülke sınırları dışında, futbol sahasının içinde savaş verecekti. Norrköping’e karşı İsveç’te 2-0 kaybeden ekip, Tiran’da 1-1 berabere kalarak kupadan elenmiş olsa da Kartalların ilk adımını atmışlardı. 1980’ler ise İliryalıların futbolu için oldukça başarılı sayılabilecek bir dönem olmuştur. KF Tirana 1982 – 83 sezonunda Avrupa Kupalarında ilk kez son 16 turuna kalma başarısını göstermiştir. Kuzey İrlanda ekibi Linfield’ı deplasman golü ile geçen ekip, son 16’da Dinamo Kyiv ile eşleşmiş ancak siyasi sebeplerden dolayı KF Tirana çekilmek zorunda kalmıştır. 1988 – 89 ve 1989 – 90 sezonlarında son 16 turuna katılma başarısını göstermiş ancak bu turda elenmişlerdir. Aynı başarıya yaklaşan Flamurtari, 1985 – 86 sezonunda Barcelona ile eşleşmiş, iki turda da beraber kalarak, deplasman golü kuralı ile turnuvaya veda etmişlerdir. 1990 yılından sonra ülkede yaşanan siyasi rejim değişikliği, ülkenin birçok noktasını etkilemiştir. Futbol arenasında da yaşanan mali kayıplar, istikrar sorunları nedeni ile takımlar, 1980’li yıllardaki kadar Avrupa’da başarılı olamamışlardır. Tarihler 2015 – 2016 sezonunu gösterdiğinde, Arnavutluk’un ulusal ve tarihsel kahramanı Skender Beg’in futbol arenasındaki yansıması Skenderbeu, ilk kez hem UEFA Şampiyonlar Ligi play-offlarına katılmış hem de ilk kez bir Arnavutluk temsilcisi olarak UEFA Avrupa Ligi gruplarında boy gösterme hakkı elde etmiştir. Ülke futbolunun Avrupa’daki resmi için önemli adımlar olarak görülmektedir. UEFA Şampiyonlar Ligi play-off'larında Dinamo Zagreb’e elenen ekip, Avrupa Ligi’nde L. Moskova, Sporting Lisbon ve Beşiktaş’ın olduğu gruba düşmüş, 3 puanla son sırada yer alarak macerasını sonlandırmıştır. Aynı başarıyı 2017 – 2018 sezonunda da tekrarlayan Skenderbeu, ülkenin Avrupa’daki en başarılı yüzü olmayı başarmıştır. Bu sezonlar dışında gruplarda mücadele etme hakkı kazanamayan Arnavutluk takımları, önümüzdeki sezonlarda bu istatistiği geliştirmek için mücadele edecekler. Güncel Durum 10 takımlı Abissnet Kategorie Superiore Liginde, 2023 - 2024 sezonu oldukça yakın geçen şampiyonluk mücadelesine tanık olmuş, son 3 haftaya girilirken Durres takımı KF Egnatia 60 puanla en yakın rakibi köklü KF Vllaznia’ya 5 puanlık fark atmıştır. Arnavutluk Milli Takımı Tarihin en eski yerleşik kabilelerinin yaşadığı topraklardan günümüze gelen Arnavutlar, futbolda pek istedikleri başarıyı yakalayamamış olsalar da küçümsenmeyecek bir kültürleri, gelenekleri olduğunu gösterme şansı elde etmişlerdir. Hem de çok defa... 2016 yılına kadar en büyük başarısı 1964 Avrupa Kupası’nda son 16 turuna kalmak olan Arnavutların, 2016 yılındaki beklenmedik başarısı takdir toplamıştır. Ancak başarının öyküsü 2011 yılına uzanmaktadır. Komşusu, tarihsel düşmanı ve dostu İtalya topraklarında doğan Gianni Di Biasi’nin teknik direktörlük pozisyonuna getirilmesi ile bir süreç oluşturulmuş ve bu sürecin sonunda, 2016 Avrupa Şampiyonasına katılım hakkı elde edilmiştir. Turnuvada Fransa, İsviçre ve Romanya ile eşleşen Arnavutlar, bu grupta Fransa’ya 2-0, İsviçre’ye 1-0 kaybetmiş, gruptaki tek galibiyetini ise Karpatların takımı Romanya’ya karşı Armando Sadiku’nun attığı gol ile 1- 0’lık skorla elde etmiştir. Asıl önemli başarılarını ise çok yakın tarihte, 2024 Avrupa Futbol Şampiyonası Elemelerinde yakalamış ve eleme gruplarında çok baskın bir futbol oynayarak Almanya biletini ceplerine koymuşlardır. Thomas Strakosha, Elseid Hysaj, Berat Gjimshiti, Marash Kumbulla, Nedim Bajrami, Kristjan Asllani, Rey Manaj, Ernest Muçi ve Armando Broja gibi oyuncuların bulunduğu “Altın Nesil” ile Brezilyalı teknik direktör Sylvinho ve Arjantinli eski futbolcu ve takımın yardımcı antrenörü Pablo Zabaleta idaresinde yakaladıkları uyum, parmak ısırtan cinsten. Elemelerde eşleştikleri Çekya, Polonya gibi Avrupa’nın önemli takımlarının yanı sıra Moldova, Faroe Adaları gibi nispeten zayıf rakiplerin olduğu gruptan 4 galibiyet, 3 beraberlik ve 1 mağlubiyetle lider çıkan Kartallar, 2024 Avrupa Şampiyonası öncesi kolay lokma olmadıklarını, sürprize açık bir kadro olduklarını gösterdiler. Son Söz Balkanların ekonomik anlamda zor günler geçiren ülkelerin başında gelen köklü ülkenin sokaklarında dolaştığınızda, her şeye rağmen ülkedeki futbol sevgisini görebilmek mümkündür. Esnafların dükkânlarında, evlerin balkonunda, sokakta oynayan çocukların üstünde, araçlarda, sokaklarda... Kısacası mümkün olan her yerde futbol ile ilgili bayrak, flama, forma vb. unsurların asılı olduğunu görmek mümkündür. Ekonomi ülkenin refahını ne kadar düşürse de futbol, insanları bir arada tutmakta ve ortak bir nokta olarak benimsenmektedir. Bu topraklarda 1930 yılından beri profesyonel olarak oynanan futbol, önümüzdeki yıllarda bu topraklarda hiç olmadığı kadar başarılı olabilecek mi? Bu sorunun cevabı ise ülkenin kendi ellerindedir. Futbol ile ilgili tüm içeriklere ulaşmak için bizi takipte kalın!

bottom of page