top of page

Arama Sonuçları

"" için 1087 öge bulundu

  • CEV Şampiyonlar Ligi’nde Zafer Imoco Volley Conegliano’nun!

    Herkese merhabalar. Milletler Ligi’nin başlamasına az bir süre kalmışken, kulüpler sezonunu dün, Imoco Volley Conegliano – Vero Volley Milano arasında oynanan CEV Şampiyonlar Ligi finali ile birlikte tamamladık. Imoco Volley Conegliano, yarı finalde temsilcimiz Eczacıbaşı Dynavit’i saf dışı bırakırken, Vero Volley Milano ise bir başka temsilcimiz olan Fenerbahçe Opet’i saf dışı bırakmıştı. Arzu ederseniz gelin beraber maçın öyküsüne göz atalım… Imoco Volley Conegliano maça; Kelsey Robinson Cook, Robin De Kruijf, Joanna Wolosz, Kathryn Plummer, Sarah Fahr ve Isabelle Haak altısı ile başlarken, liberoları da her zamanki gibi Monica De Gennaro oldu. Vero Volley Milano maça; Nika Daalderop, Raphaela Folie, Alessia Orro, Miriam Sylla, Dana Rettke ve Paola Egonu ile başlarken, liberoları da her zamanki gibi Brenda Castillo oldu. Maça Imoco çok hızlı başladı. Hücumda ve savunmada oldukça etkili olan takım, Milano daha maça alışmaya fırsat bulamadan ilk seti 25-14 gibi oldukça farklı bir skor ile bitirdi. Bu setle alakalı söylenecek pek de bir şey yok açıkçası. Imoco oldukça iyi hücum ederken, servisleriyle de Milano’nun iyi hücum etmesini engelledi. Milano’da Nika Daalderop hücumda oldukça etkisizdi. Bunun üzerine diğer setlerde onun yerine Helena Cazaute yer aldı. İlk setin aksine Vero Volley Milano, ikinci sete iyi başladı. Tam olarak ilk setin tam tersi bir senaryo izliyorduk. Setin ortalarında Imoco seri yakalamasaydı büyük ihtimalle ikinci seti Vero Volley Milano oldukça farklı kazanabilirdi. Gerçi set sayısına 24-20 skorda geldiler. Buradan sonra Egonu’nun üst üste hücum hatalarıyla beraber skor 24-23’e kadar geldi. Dördüncü denemede sayıyı bulan Egonu 25-23 skorla seti takımına kazandırdı. Üçüncü ve dördüncü setler birbirinin aynısı oldu diyebiliriz. Üçüncü sette Imoco, dördüncü sette de Milano rakibinden daha iyi olan taraftı. Bu da set skorlarına yansıdı. Üçüncü seti Imoco Volley Conegliano 25-19 kazanırken, dördüncü seti de Vero Volley Milano 25-19 kazanmayı başardı. Bu da CEV Şampiyonlar Ligi finalinde tie-break setini göreceğimiz anlamına geliyordu. Tie – Break setinde mutlak bir Imoco Volley Conegliano baskınlığını gördük desem herhalde haksız olmam. Güçlü ataklar ve güçlü savunmalar 15-9 set galibiyeti ve kupayı getirdi diyebilirim. Böylece maçı Imoco Volley Conegliano 3-2 kazandı ve kupayı kazandı. En Değerli Oyuncu (MVP) ödülü ise Isabelle Haak’ın oldu. Kısa kısa maça değindiğimize göre biraz daha ayrıntıya girebiliriz. Öncelikle maça damga vuran oyuncu şüphesiz Paola Egonu oldu. Bu kadar hata, bu kadar istikrarsız oynadığı bir maçı şüphesiz Milano kazanamazdı ki kazanamadı da. Zaten istatistiğe baktığımızda da bu durum anlaşılıyor. 59 top kullandı ve yalnızca %27 ile top öldürdü. Bu da sanırım ne demek istediğimi anlatıyor… Bunun aksine Milano smaçörlerinden Miriam Sylla ise tam tersine muazzam oynadı. 46 top karşılarken %54 pozitif manşet ve %46 mükemmel manşet istatistikleri yakaladı. Bunun yanında da 34 top kullandı ve %35 ile top öldürdü. Maçı da 13 sayıyla bitirdi. Takımının en skorer ikinci oyuncusuydu. Maçı ve kupayı kazanan takıma baktığımızda ise bana kalırsa en göze çarpan oyuncu Kathryn Plummer oldu. Hem top karşılamada hem de hücumda sorumluluk alan oyuncu, 30 top karşıladı ve yalnızca 2 tane manşet hatası yaptı. Hücumda ise 44 top kullandı ve %43 ile top öldürdü. Bunun yanında maçın en değerli oyuncusu Isabelle Haak ise hücumda 52 top kullanırken %42 ile hücumlarını sayıya dönüştürdü. Bu iki iyi performans ile birlikte, Imoco Volley Conegliano bu sezon oynadığı 48. maçta 46. galibiyetini alarak CEV Şampiyonlar Ligi’nin de şampiyonu oldu. Böylece Daniele Santarelli kariyerinin 30. kupasını kazandı. Bir sonraki kulüp sezonuna kadar milli takım sezonunda görüşmek üzere… Sağlıkla kalın, Linesman’le kalın! Voleybol ile ilgili tüm içeriklere ulaşmak için bizi takipte kalın!

  • Miami GP'de Zafer McLaren VE Norris'in!

    Miami’de harika pist üstü mücadelelere tanık olduğumuz yarışı Lando Norris kazandı. Son 39 yarışta sadece 4. farklı kazanan pilot olan Norris, Formula 1 tarihinde yarış kazanan 116. farklı yarışçı oldu. Startta Peréz dışarı uçarak pist dışına çıktı. Çok zorlayan Peréz büyük bir kazaya neden olabilirdi. Arka tarafta ise Gasly ve Ocon yakın mücadele verirken Alonso da blokaj ile gerileyenler arasındaydı. Oscar Piastri startla ve başlangıçtaki hızıyla 2. sıraya kadar yükseldi. 12. turdan itibaren pitler başlarken orta grupta Hulkenberg ve Mercedeslerin mücadelesi harikaydı. Ancak Haas pilotu çok iyi mücadele etse de yeterli olmadı. 18.turda ön gruptan Peréz yavaş temposu neticesinde pite alındı. Leclerc ile birlikte Ferrari de zar atanlar arasındaydı. Sert hamur ise günün menüsüydü. 21. turda Verstappen 15. virajda virajı kaçırarak kukaya çarptı. Kanadına minik bir hasar verdi, kukayı yola savurdu ve sanal güvenlik aracını çıkardı. Ertesi turda da pite girdi ve yoluna sorunsuz devam etti. 28. turda Magnussen ve Sargent temas etti. Sargent yarış dışı kaldı ve güvenlik aracı çıktı. Bu noktada lider olan Norris hemen pite girmezken Peréz ve Tsunoda pite girerek çok büyük avantaj sağladı. Norris ise bir sonraki turda pite girerek avantaj sağladı ve güvenlik aracı kuyruğunu başlattı. Magnussen’e ise 10 saniye ceza çıktı. 33. turda güvenlik aracı bitti ve yarış tekrardan başladı. Yeniden startta Verstappen atak yapmaya çalışsa da geçemedi. Leclerc ile mücadeleye girince de yavaşladı ve Norris rahatladı. 36. turda Sainz ile Piastri arasında mücadele çetindi. Bir an pist dışına çıkan Sainz yerini geri istese de FIA soruşturmaya gerek duymadı ve Piastri yerini korudu. Ancak Sainz çok zorlansa da 40. turda Piastri’yi geçmeyi başardı. Piastri daha sonra 13. virajda hata yaptı ve Perez ve Hamilton’a geçildi. Sonrasında ön kanat hasarı fark edilince pite girdi ve sıra kaybetti. Yarışın sonunda Lando Norris hata yapmadı ve yarışı kazanarak 16. podyumuyla birlikte ilk kez yarış kazandı ve yarış kazanmadan en çok podyuma çıkma rekorunu egale etmiş oldu. Norris Formula 1 tarihinde yarış kazanan 21. Britanyalı pilot oldu. Yarışın 21. turunda kukaya çarptıktan sonra bir daha tempoyu tutturamayan Verstappen ikinci olurken iyi bir yarış çıkaran Charles Leclerc üçüncü oldu ve podyumu tamamladı. McLaren bu sefer stratejide hata yapmayarak alkışı hak ederken Norris de iyi temposuyla galibiyeti sonuna kadar hak etti. McLaren özellikle Norris’in temposunu çok iyi analiz ederek yarışı kazanmayı başardılar. Verstappen ve RedBull biraz güvenlik aracının kurbanı olsa da Verstappen’in 21. turda yaptığı ufak hata yarışın seyrini değiştirdi ve Max Verstappen uzun bir süre sonra bitirdiği bir yarışta geçilmiş oldu. Ferrari ise hem yarış temposunda hem de stratejide çuvallayarak sıralama turu performansını çöpe atmış oldu. Alonso geriden gelerek harika bir performansa imza atarken Tsunoda iyi bir performansla Visa Cash RB’ye puan getirdi. Ocon ise iyi bir sürüşle Alpine’e bu sezonki ilk puanını getirdi. Şampiyonada Verstappen yarışı Perez’in önünde bitirdi ve liderliğini sağlamlaştırdı. Lando Norris, Ferrari pilotları Sainz ve Leclerc ile ciddi olarak fark kapattı. Alpine puan hasretini sonlandırırken Tsunoda Visa Cash RB’ye yine puan aldı. McLaren, Mercedes’le de farkı açmış oldu. MIAMI’DE ZAFER MCLAREN VE NORRIS’IN! Miami’de şahane bir yarış takip ettik. Pist üstünde süper bir mücadele vardı ve Norris sürprize imza atarak galibiyet alarak sezona renk katmış oldu. Yarışın detaylı analizi için 8. Vites programımızı takip edebilirsiniz. ABD’de Miami’de sıcak sahillerin ardından F1’in kalbi İtalya’ya dönüyoruz. Imola’da Ferrari’nin evinde Emilia Romagna Grand Prix’sinde görüşmek üzere! Motor sporları ile ilgili tüm içeriklere ulaşmak için bizi takipte kalın!

  • Kartalların Ülkesi Arnavutluk’ta Futbol

    İlirya topraklarının ilk sakinlerinin yerleşim yeri olan, dünya sahnesinde güçlü kalmış topraklara ev sahipliği yapan Arnavutluk, günümüzde ekonomi anlamında Doğu Avrupa’nın en güçsüz ülkeleri arasında yer almaktadır. Dövizin, ülkenin resmi parası Lek üzerindeki gücü, ülkedeki alım gücünü ve refah seviyesini etkilemektedir. Ancak Arnavutluk’taki futbol sevgisinin tarihi, gücü ve yoğunluğu başarı ile ölçülemeyecek cinsten gözükmektedir. Rota Arnavutluk! Tarihe Işık Resmi adı Arnavut dilinde “Republika e Shqipérise/Arnavutluk Cumhuriyeti” olan bir Balkan ülkesi olan ülke halkının kökeni ise İliryalılara dayanmaktadır. Kabileler halinde yaşayan İliryalıların, günümüz Arnavutluk sınırlarının tamamı ve kuzey Balkanları kapsamaktadır. Kendi dillerinde “Shqipéria” şeklinde telaffuz edilirken, bu tanımın anlamı “kartallardır”. Latincede ise Albananses, Slav kaynaklarda Arbanaci, Yunan kaynaklarda da Albanoi/Arbanitai şeklinde geçmektedir. Osmanlılar ise daha önce Yunancadan Arvanid şeklinde almış, daha sonra Türkçeye uyarlayarak Arnavud veya Arnavut şeklinde kullanmışlardır. Arnavutluk coğrafyasının yerlileri İlirya halkının, Yunan kolonileri ile tanışması MÖ. 7. yüzyılda sahillere yerleşen koloniler ile olmuştur. Yunan şehir devleti/polis sistemi bu coğrafyada da görülmeye başlanmıştır. M.Ö. 6. yüzyıl içerisinde kurulan ve en eski Arnavutluk şehir devletlerinden biri ise Apollonia’dır ve kent günümüzde Vlore/Avlonya kenti sınırları içerisindedir. Arnavutluk coğrafyası MS. 167 yılında ise Romalıların kontrolü altına girmiş ve Romalılar burada İlirya Eyaleti kurmuştur. Başlangıçta, özgür yaşayan İlirya halkı bu hakimiyet altında çeşitli isyan girişimlerinde bulunmuşsa da bunlarda başarısız olarak Roma hakimiyetini kabul etmişlerdir. MS. 2. yüzyılda, Roma bir dünya imparatorluğu haline geldiğinde, coğrafya Via Egnetia yoluyla bir ticaret bölgesi haline gelmiş ve devletin katkıları ile bir kalkınma geçirmiş, köylerin refah seviyeleri artmıştır. Arnavutluk coğrafyası sonraki dönemlerde, MS. 5. yüzyıl itibari ile, Batı Roma’nın çöküşü ile birlikte Bizans İmparatorluğu hakimiyetine girmiştir. Orta Çağ boyunca Slavlar, Gotlar ve Bulgarlar gibi birçok kavmin akınlarına uğramış bölgede, MS. 7. yüzyıldan itibaren Romalılaştırma süreci sonra ermiş, mevcut halk tamamen Slavlaştırma sürecine girmiştir. Halk içerisindeki bu değişim, yönetim tarafı olan Bizans İmparatorluğu’na da büyük sorunlar yaşatmıştır. İlk binyılın ardından bölgede karışıklıklar ve mutlak hakimiyet eksiklikleri devam etmektedir. MS. 12. yüzyıldan itibaren Sırplar bölgenin kuzeyini işgal ederek hakimiyet kurmaya çalışmıştır. Osmanlılar ise bölgede etkilerini 14. yüzyılda göstermeye başlamış, Venedikliler arasında 1415-17 yıllarında gerçekleşen bir savaşın ardından Osmanlılar galip gelerek Arnavud-ili adıyla bilinen sancağı kurmuşlardır. Bu sancağa bağlı vilayetler arasında Ergiri Kasrı, Klisura, Kanina, Berat, Timorince, İskarapar, Pavlo-Kurtik, Kartalos ve Akçahisar bulunmaktaydı. Ardından, Fatih döneminde, Elbasan Kalesi inşa edilerek yeni bir sancak kuruldu. Daha sonra güneyde Avlonya sancağı, doğuda Ohri sancağı ve Kuzeyde de İşkodra sancağı kurulmuştur. Gelecek yüzyıllarda Osmanlı Arnavutluk coğrafyası üzerinde baskınlığını korumuş ve halkın Müslüman olmasında etkili olmuştur. Arnavutluk, 1912 yılında Avlonya’daki bildiri ile bağımsızlığını ilan edene dek, Osmanlı bölgede hem sosyo-kültürel hem de politik olarak varlığını sürdürmüştür. Arnavutluk’ta Futbol Balkanlarda yaklaşık 2,8 milyon kişilik nüfusunun yanı sıra eşsiz coğrafyası ile Arnavutluk, futbolla 20. yüzyılın başında, ülkenin en büyük ve en eski şehirlerinden olan İşkodra’da tanıştı. Tarihler 1908 yılını gösterdiğinde Maltalı bir rahibin (Gut Ruter) şehre futbol topu getirmesi, ülkede futbolu teşvik eden hareketlerin başında gelmektedir. Ardından 1912 yılında yine İşkodra’da Paloke Nika’nın önderliğinde ülkenin ilk futbol kulübü olan Indipendenca Shkoder kurulmuştur. Şehirde düzenlenen ilk futbol müsabakası ise 1913 Ekim’inde Indipendenca Shkoder ile Avusturya – Macaristan işgalci kuvvetleri arasında oynanmıştır. Shkoder maçı 2-1 kaybetse de golü atan Paloke Nika, bir nevi ülkesinin ilk yabancılara karşı oynanan maçında gol atan futbolcu olmuş oldu. Şehirde ve ülke çapında artan futbolun popülaritesi beraberinde futbol takımlarının kurulmasına olanak sağlamıştır; 1919 yılında İşkodra’da KF Vllaznia, 1920 yılında ise KF Tirana kuruldu. 1930 yılına kadar ülkenin Elbasan, Durres, Vlore gibi kentlerinde futbol takımlarının kurulması, 1930 yılında Arnavutluk Futbol Federasyonu’nun (FSHF) kurulmasına yol açmıştır. Aynı yıl düzenlenen açılış şampiyonası 6 takımın katılımı ile sağlandı; KF Tirana, KF Vllaznia, Skenderbeu, KS Elbasani, Sportklub Vlora (Flamutari), KF Teuta. Bu şampiyonanın galibi ise KF Tirana takımı olmuştur. Arnavutluk Futbol Federasyonu, II. Dünya Savaşı’nın gölgesinde 1939, 1940 ve 1942 yıllarında üç şampiyona daha düzenlemiştir. KF Tirana 1939 ve 1942 yıllarında şampiyon olurken KF Vllaznia 1940 yılında şampiyon olmuştur. II. Dünya Savaşı’nın ardından ülke futbolunda gelişmeler yaşanmıştır. Siyasi rejimlerin ve askerlerin takımları sahneye çıkarken Arnavutluk Futbol Federasyonu da 1954 yılında UEFA Kurucu Ülkeler tanımlaması ile güç kazandı. FK Partizani Tirane, 1946 yılında askeri organizasyonlar tarafından Tiran’da kurulan ve günümüzde de Kategoria Superiore (En Üst Lig) mücadele eden bir takımdır. Bu kulüpten yaklaşık 4 yıl sonra, 1950 yılında, Komünist rejim Enver Hoca’nın destekçileri tarafından FK Dinamo City kurulmuştur. Tiran merkezli kulüp günümüzde de Arnavutluk’un en başarılı futbol kulüplerinden biridir. Bu takımlar Savunma Bakanlığı (Partizani Tirana) ve İçişleri Bakanlığı (Dinamo City) tarafından yönetilir ve maddi olarak güçlü durumdadır. Günümüzde KF Tirana ile birlikte en fazla Arnavutluk Ligi’ni kazanan takımlar olmuşlardır. Panajot Pano, Arnavutluk’un en önemli futbolcularından biridir ve 1960 – 1975 yılları arasında 15 sezon Partizani Tirana’da forma giyerek, birçok şampiyonluk yaşamıştır. Arnavutluk takımları, 1930 yılından itibaren resmi olarak oynanmaya başlayan Kategoria Superiore’de (En üst seviye lig) başarılı olmak için mücadele etmektedir. Bu süreç içerisinde Arnavutluk’un ilk kulüpleri olan Vllaznia Shkoder ile KF Tirana’ya rakip olarak Dinamo City ve Partizani Tirane’nin yanı sıra Skenderbeu, KS Elbasani, Teuta, Flamurtari Vlore ve Kukesi şampiyonluk yaşayan kulüplerdir. KF Tirana 26 şampiyonluk ile en yakın rakibi olan Dinamo City’nin 8 şampiyonluk önünde, ülkenin en itibarlı kulübü olmayı sürdürmektedir. 2022 – 2023 sezonunun şampiyonu Partizani Tirane ise 17 şampiyonluk ile arkalarından gelmektedir. Kartalların en eski futbol kulübü olan İşkodra merkezli Vllaznia Shkoder ise aldığı 9 şampiyonluk ile taraftarlarının yüzünü güldürmüştür. Ardından gelen takımlar ise; Skenderbeu 8, KS Elbasani 2, Teuta 2, Flamurtari Vlore 1 ve Kukesi 1 şampiyonluk ile adından söz ettirmişlerdir. Shqipërisë Avrupa’da Arnavutluk’un siyasi durumları ülkenin futbolunda çok etkili olmuştur. Bu durum zaman zaman ülkenin Avrupa arenasında temsil edilmesinin önüne geçmiş, takımlar maçlardan çekilmek zorunda kalmıştır. Ancak siyasi olayların dışında Arnavutluk takımlarının Avrupa karnesi nispeten zayıftır ve ülke bu arenada oldukça az temsil edilmiştir. Arnavutluk takımları 1950’li yıllarda resmi olmadan düzenlenen Komünist Ülkeler Kupası’nda boy göstermiştir. Tarihler 1962 – 1963 sezonunu gösterdiğinde, Avrupa futbolunun ilk Arnavutluk temsilcisi sahneye çıkmıştı; KF Partizani Tirane. Ülkenin, II. Dünya Savaşı sonrasında askeri güçleri tarafından kurulan takımı, artık ülke sınırları dışında, futbol sahasının içinde savaş verecekti. Norrköping’e karşı İsveç’te 2-0 kaybeden ekip, Tiran’da 1-1 berabere kalarak kupadan elenmiş olsa da Kartalların ilk adımını atmışlardı. 1980’ler ise İliryalıların futbolu için oldukça başarılı sayılabilecek bir dönem olmuştur. KF Tirana 1982 – 83 sezonunda Avrupa Kupalarında ilk kez son 16 turuna kalma başarısını göstermiştir. Kuzey İrlanda ekibi Linfield’ı deplasman golü ile geçen ekip, son 16’da Dinamo Kyiv ile eşleşmiş ancak siyasi sebeplerden dolayı KF Tirana çekilmek zorunda kalmıştır. 1988 – 89 ve 1989 – 90 sezonlarında son 16 turuna katılma başarısını göstermiş ancak bu turda elenmişlerdir. Aynı başarıya yaklaşan Flamurtari, 1985 – 86 sezonunda Barcelona ile eşleşmiş, iki turda da beraber kalarak, deplasman golü kuralı ile turnuvaya veda etmişlerdir. 1990 yılından sonra ülkede yaşanan siyasi rejim değişikliği, ülkenin birçok noktasını etkilemiştir. Futbol arenasında da yaşanan mali kayıplar, istikrar sorunları nedeni ile takımlar, 1980’li yıllardaki kadar Avrupa’da başarılı olamamışlardır. Tarihler 2015 – 2016 sezonunu gösterdiğinde, Arnavutluk’un ulusal ve tarihsel kahramanı Skender Beg’in futbol arenasındaki yansıması Skenderbeu, ilk kez hem UEFA Şampiyonlar Ligi play-offlarına katılmış hem de ilk kez bir Arnavutluk temsilcisi olarak UEFA Avrupa Ligi gruplarında boy gösterme hakkı elde etmiştir. Ülke futbolunun Avrupa’daki resmi için önemli adımlar olarak görülmektedir. UEFA Şampiyonlar Ligi play-off'larında Dinamo Zagreb’e elenen ekip, Avrupa Ligi’nde L. Moskova, Sporting Lisbon ve Beşiktaş’ın olduğu gruba düşmüş, 3 puanla son sırada yer alarak macerasını sonlandırmıştır. Aynı başarıyı 2017 – 2018 sezonunda da tekrarlayan Skenderbeu, ülkenin Avrupa’daki en başarılı yüzü olmayı başarmıştır. Bu sezonlar dışında gruplarda mücadele etme hakkı kazanamayan Arnavutluk takımları, önümüzdeki sezonlarda bu istatistiği geliştirmek için mücadele edecekler. Güncel Durum 10 takımlı Abissnet Kategorie Superiore Liginde, 2023 - 2024 sezonu oldukça yakın geçen şampiyonluk mücadelesine tanık olmuş, son 3 haftaya girilirken Durres takımı KF Egnatia 60 puanla en yakın rakibi köklü KF Vllaznia’ya 5 puanlık fark atmıştır. Arnavutluk Milli Takımı Tarihin en eski yerleşik kabilelerinin yaşadığı topraklardan günümüze gelen Arnavutlar, futbolda pek istedikleri başarıyı yakalayamamış olsalar da küçümsenmeyecek bir kültürleri, gelenekleri olduğunu gösterme şansı elde etmişlerdir. Hem de çok defa... 2016 yılına kadar en büyük başarısı 1964 Avrupa Kupası’nda son 16 turuna kalmak olan Arnavutların, 2016 yılındaki beklenmedik başarısı takdir toplamıştır. Ancak başarının öyküsü 2011 yılına uzanmaktadır. Komşusu, tarihsel düşmanı ve dostu İtalya topraklarında doğan Gianni Di Biasi’nin teknik direktörlük pozisyonuna getirilmesi ile bir süreç oluşturulmuş ve bu sürecin sonunda, 2016 Avrupa Şampiyonasına katılım hakkı elde edilmiştir. Turnuvada Fransa, İsviçre ve Romanya ile eşleşen Arnavutlar, bu grupta Fransa’ya 2-0, İsviçre’ye 1-0 kaybetmiş, gruptaki tek galibiyetini ise Karpatların takımı Romanya’ya karşı Armando Sadiku’nun attığı gol ile 1- 0’lık skorla elde etmiştir. Asıl önemli başarılarını ise çok yakın tarihte, 2024 Avrupa Futbol Şampiyonası Elemelerinde yakalamış ve eleme gruplarında çok baskın bir futbol oynayarak Almanya biletini ceplerine koymuşlardır. Thomas Strakosha, Elseid Hysaj, Berat Gjimshiti, Marash Kumbulla, Nedim Bajrami, Kristjan Asllani, Rey Manaj, Ernest Muçi ve Armando Broja gibi oyuncuların bulunduğu “Altın Nesil” ile Brezilyalı teknik direktör Sylvinho ve Arjantinli eski futbolcu ve takımın yardımcı antrenörü Pablo Zabaleta idaresinde yakaladıkları uyum, parmak ısırtan cinsten. Elemelerde eşleştikleri Çekya, Polonya gibi Avrupa’nın önemli takımlarının yanı sıra Moldova, Faroe Adaları gibi nispeten zayıf rakiplerin olduğu gruptan 4 galibiyet, 3 beraberlik ve 1 mağlubiyetle lider çıkan Kartallar, 2024 Avrupa Şampiyonası öncesi kolay lokma olmadıklarını, sürprize açık bir kadro olduklarını gösterdiler. Son Söz Balkanların ekonomik anlamda zor günler geçiren ülkelerin başında gelen köklü ülkenin sokaklarında dolaştığınızda, her şeye rağmen ülkedeki futbol sevgisini görebilmek mümkündür. Esnafların dükkânlarında, evlerin balkonunda, sokakta oynayan çocukların üstünde, araçlarda, sokaklarda... Kısacası mümkün olan her yerde futbol ile ilgili bayrak, flama, forma vb. unsurların asılı olduğunu görmek mümkündür. Ekonomi ülkenin refahını ne kadar düşürse de futbol, insanları bir arada tutmakta ve ortak bir nokta olarak benimsenmektedir. Bu topraklarda 1930 yılından beri profesyonel olarak oynanan futbol, önümüzdeki yıllarda bu topraklarda hiç olmadığı kadar başarılı olabilecek mi? Bu sorunun cevabı ise ülkenin kendi ellerindedir. Futbol ile ilgili tüm içeriklere ulaşmak için bizi takipte kalın!

  • Ergin Ataman’ın Panathinaikos’u Final Four’da!

    Koç Ergin Ataman yönetiminde 3 sezon sonra adını play-off’lara yazdırmayı başaran Panathinaikos, tecrübeli koçun henüz ilk sezonunda Maccabi Tel-Aviv’i de geçerek 12 yıl sonra Final-Four’a kalmayı başardı. Serisi 5. ve son maça giden eşleşmenin bu karşılaşmasında Panathinaikos, evi OAKA’da kapalı gişe oynanan kritik maçta Maccabi’yi konuk etti. Rakibini 81-72 mağlup eden Yunan ekibi, Real Madrid’in ardından adını Final Four’a yazdıran ikinci takım oldu. 4. çeyreğe kadar başa baş giden mücadelede Pana, son çeyrekte maçın kontrolünü eline almayı başardı. Hücumda özellikle Kendrick Nunn’ın skorerliğinin yanına takım halinde savunmayı da ekleyen Yunan ekibi galibiyeti almasını bildi. Maçın Skorerleri Henüz ilk Euroleague sezonunu oynayan Kendrick Nunn, 38 dakika sahada kalırken attığı 26 sayı ile maçın en skorer ismi olarak galibiyetin de baş mimarı oldu. Bu harika performansının da yanında bazı kaynaklara göre maç biter bitmez Kendricks Nunn ile Panathinaikos arasında 2 yıllık daha sözleşme imzalandığı açıklamaları yapıldı. Maça tekrar dönecek olursak Nunn’ın yanında 3 oyuncusu da çift haneye ulaşan Pana’da, Kostas Sloukas 16, Hernangomez 11, Papapetrou ise 10 sayı ile galibiyete katkı sağladı. Maccabi tarafında ise Lorenzo Brown’un 19, Josh Nebo’nun da 14 sayısı mağlubiyete engel olamadı. “Bu kez yumruklarımı tüm taraftarlarımız ve beni destekleyen Türk halkı için kaldırıyorum.” Galibiyet sonrası Koç Ergin Ataman’ın maç sonu açıklamaları ise şu şekildeydi: “Öncelikle Maccabi Tel Aviv‘i tebrik ederim, onlara çok büyük saygı duyuyorum. Seri boyunca sonuna kadar oynadılar ama taraftarlarımızın önünde kazanmayı başardık. İnanılmaz bir sezon, Final Four’da olmayı hak ettik. Sezon boyunca harika oynadık ve ikinciliği aldık. İlk maçı kaybettik ama öz güvenimizi hiç yitirmedik, hep kendimize inandık. Oyuncularımıza hep sonuna kadar güvendim. Bu kez yumruklarımı tüm taraftarlarımız ve beni destekleyen Türk halkı için kaldırıyorum. Bu yumruklar Final Four için, biz EuroLeague şampiyonluğu için adayız. Haydi!” Önceki Maçlarda Yaşananlar ve Sonrası “Bu yıl Final Four’a kalamazsak gelecek sezon Panathinaikos’un başında olmayacağım!” Her ne kadar Pana adını F4’a yazdırsa da maçlar bitene kadar hem saha içi hem de saha dışı birçok olaya da şahit olduğumuz bir seri oldu. Daha ilk maçtan itibaren başlayan olaylar son maça kadar sürmeye devam etti.  87-91 kaybedilen ilk maç sonrası Koç Ergin Ataman’ın “bu yıl Final Four’a kalamazsak gelecek sezon Panathinaikos’un başında olmayacağım!” sözü özellikle çok büyük yankı uyandırmıştı. Koçun zaman zaman bu tarz açıklamaları olduğunu biliyoruz ancak böylesine keskin kararlar alabileceği bir açıklamasına daha önce pek rastlamamıştık ama verdiği sözü de tutarak takımını F4’a taşımayı başardı. Bu açıklamanın yanı sıra hakemlere de ilk maç sonrası değinen koç, takımının hatalı oynadığını kabul ederken bunun yanında “hakemler tarafından maç yönetiminin temiz olmadığını” belirten açıklamalarda bulunmuştu. Hatta Koç Ergin Ataman, Yunan basın mensuplarıyla OAKA’da bir araya gelerek hatalı bulduğu pozisyonları görüntülü olarak değerlendirmişti. Sonrasında ise açıklamalar sadece koçla sınırlı kalmamış Panathinaikos da kulüp olarak bir açıklama yapmıştı; Maalesef bir kez daha Euroleague’de sezonun en kritik bölümüne gelmişken ve Panathinaikos’u en yüksek seviyeye çıkarmak için büyük bir efor sarf etmişken Jordi Bertomeu döneminde kıyıma uğradığımız günleri hatırlatan çirkin bir operasyona tanık olduk. Dünyada meydana gelmekte olan ve hepimizi derinden üzen trajik olayların (Rusya, Ukrayna, Filistin ve İsrail’de yaşananlar) profesyonel basketbolu etkileyebileceğine inanmak istemiyoruz. Bununla birlikte, maalesef dün yaşanan apaçık hatalar da başka bir sebebi düşünmemizin önüne geçiyor. Spor, asla yaraları ve insanların yaşadığı durumların acısını sarmak için kullanılmamalıdır ve basketbolun tüm bunlardan uzak kalması gerektiği açıktır. Panathinaikos, yalnızca bu yıl değil, tarihi boyunca basketbolu ne kadar sevdiğini göstermiş ve aklında daima sporun gelişimini bulundurarak işlevini sürdürmüştür. Kulübümüz ayrıca sporcularının terleri, milyonlarca taraftarının duyguları, yatırım yapılan miktarlar ve gösterilen dev çaba ile oyununu sürdürmüş; düştüğünde kalkıp sonuna kadar, sonunda ne olacağını düşünmeden savaşmaya devam etmiştir. Panathinaikos’un 116 yıllık tarihi, belki de bazı devletlerden bile eskidir. Son olarak, gerekli saygıyı bekliyor ve ortaya konulan durumun hafife alınmasının son bulmasını talep ediyoruz.” Yapılan bu açıklamaların devamında ise Euroleague tarafından hem koça hem de kulübe para cezaları verilmişti. “Ben Ergin Ataman’ım. Türkiye Milli Takımı’nın koçuyum ve Türk vatandaşıyım. Bana hiçbir şey yapamazsınız!” Tabii ki olaylar burada kalmamış ve 2. maçın ardından da devam etmişti. 95-79 Pana’nın deplasmanda kazandığı maç sonrası soyunma odası koridorlarında sinirler gerilmişti. Bu olaylara dair Ergin Ataman şu açıklamalarda bulunmuştu; “Gerçekten çok tuhaf. Her zaman korumaya çalıştığım harika bir organizasyon bana karşı bir açıklama yapıyor ve lige zarar verdiğimi söylüyor. Çok tuhaf, yanlış bir şey yaptıysam cezamı verip geçin. Neden bana karşı açıklama yayınlayıp birilerini provoke ediyorsunuz? Bugün maçtan sonra soyunma odasına giderken Maccabi teknik ekibinden biri bana ‘İsrail’de görüşeceğiz, Siyonist’lerin sana neler yapacağını göreceğiz’ dedi. Kim olduğunu bilmiyorum, üzerinde akreditasyon kartı yoktu. Ben Ergin Ataman’ım. Türkiye Milli Takımı’nın koçuyum ve Türk vatandaşıyım. Bana hiçbir şey yapamazsınız!” Bu olayların üstüne Türkiye Basketbol Federasyonu’ndan da konuyla alakalı açıklama gelmişti; “A Erkek Milli Takım Başantrenörümüz Ergin Ataman’a gerçekleştirilen tehdidi kınıyoruz. Ülkemizi yurt dışında temsil eden hocamıza tam destek verdiğimizi belirtiyor, kendisine başarılar diliyoruz.” Bu yaşananların bir basketbol karşılaşmasından çıkıp ülkeler arası bir krize dönüşmesine Euroleague yönetiminin payı olduğunu söylemek hiçte yanlış olmaz. Rus takımlarının anında ihraç edildiği ligde Maccabi’nin hiçbir şey olmamış gibi sezona devam etmesi bunların üstüne Euroleague yönetimi tarafından gösterilen bazı toleranslar işlerin bu raddeye gelmesinin en büyük sebeplerinden olmuştu. Sezona devam etmesinin yanı sıra bu takımın play-off’lara kalması üstüne F4’un kıyısından dönmüş olması bile hiç yaşanmaması gereken olaylardı. Hemen hemen benzer olayların yaşandığı ülkelerde Rusya takımlarının bileti anında kesilirken Maccabi’nin buralarda olması Euroleague yönetiminin de ne denli adil(!) olduğunu bize gösteriyor. Ancak her ne yaşanırsa yaşansın hem Koç Ergin Ataman hem de Panathinaikos kulübü gösterdikleri dik duruşla başarılarına başarı kattılar. 3 sezon play-off görmemiş üstüne 12 yıl Final-Four hasreti çeken bir takımı baştan aşağı inşa edip henüz ilk sezonuna buralara getirmek hiçte kolay değildi. Özellikle Türk bir antrenörün bunu başarması bizler için son derece gurur verici. Final Four Eşleşmeleri Bu sezon Almanya’nın başkenti Berlin’de düzenlenecek olan Final Four’da Panathinaikos’un rakibi henüz belli olmadı. Yunan ekibinin rakibi, temsilcimiz Fenerbahçe Beko ve Monaco arasında oynanacak olan 5.maç sonrası belli olacak. Final Four’un diğer ayağında ise Baskonia’yı seride 3-0 yenerek rakibini beklemeye başlayan Real Madrid, yine 5. Maça kalan Barcelona-Olympiacos serisinin kazananı ile eşleşecek. Basketbol ile ilgili tüm içeriklere ulaşmak için bizi takipte kalın!

  • Filenin Sultanları’nın Geniş Milletler Ligi Kadrosu!

    Herkese yeni bir milli takım sezonundan merhaba! Sezonun ilk turnuvası olan VNL’in yani Milletler Ligi’nin başlamasına oldukça kısa bir süre kaldı. Oyuncularımız mayıs ayı itibariyle ilan edilen geniş kadroya göre antrenmanlara başladı. Bugün sizlerle ligi, maç takvimini ve hepimizin gözbebeği oyuncularımızı konuşalım istiyorum. Hazırsanız başlayalım! Milletler ligi turnuvası yani bilinen adıyla VNL; FIVB tarafından düzenlenen 16 takımlı bir milli takım turnuvasıdır. Öncelikle üç hafta olarak planlanır. Bu üç haftanın her birinde takımlar 4 adet maç oynar. Galibiyet ve mağlubiyet sayılarına göre sıralanan takımlardan ilk sekiz sırayı alanlar final etabında mücadele etmek için hak kazanır. 1- 8 eşleşmesi şeklinde başlayan çeyrek finaller sona kalan iki takımın final oynamasıyla son bulur. Neredeyse bir aydan fazla süren bu zorlu ligi kazanan takıma ‘’VNL Şampiyonu’’ unvanı, altın madalyaları ve kupaları teslim edilir. Son şampiyon 2023 yılında Filenin Sultanları oldu. 2024 yılının ilk haftası 14 - 19 Mayıs tarihleri arasında Antalya’da başlayacak. İkinci hafta 28 Mayıs – 2 Haziran tarihlerinde ABD’de üçüncü hafta ise 11 – 16 Haziran tarihlerinde Çin’de oynanacak. Final etabının yeri ilerleyen haftalarda açıklanacak. Bu uzun ligde takımlar oynayabilir oyuncu olarak önce bir geniş kadro ilan eder. Hafta hafta oyuncu değişikliğinde bulunabilirler. Geniş kadroda toplamda 30 isim bulunur. Sizinle bu 30 isme ve sezonlarının nasıl geçtiğine bir göz atalım. Pasörler Cansu Özbay: Sezonunu Vakıfbank’ta tamamlayan milli takımımızın tecrübeli pasörü bu yıl da güzel bir sezon geçirdi ve kadrodaki yerini aldı. Elif Şahin: Geçtiğimiz yılın VNL turnuvasında kadroya dahil olup as olarak oynamaya başlayan genç oyuncu yükselmeye devam etti. Kulüp sezonunda daha çok oynayarak kendini geliştirme imkanını değerlendirerek yeniden milli takım kadrosuna katıldı. Sıla Çalışkan: Bu yıl Türk Hava Yolları takımında yedek pasör olarak başlayıp as devam ederek takımının özellikle ikinci yarıdaki yükselişinde önemli rol aldı. Böylelikle adını yeniden milli takım kadrosuna yazdırdı. Dilay Özdemir: Geçtiğimiz yıl oynanan U-19 Dünya Şampiyonası’nda ikinci olan takımımızda adeta parlayan oyuncu bu yıl Karayolları takımının en iyi görünen oyuncusuydu desek yanlış olmaz sanırım. A milli takım kadrosuna ilk defa seçilen genç oyuncu yeni bir başlangıcın kapılarını aralıyor bu yıl. Pasör Çaprazları Melissa Vargas: Milli takımızda rüya gibi bir başlangıç yapan oyuncunun sezonu kabus gibi başladı ve ilk yarıda oynadığı Tianjin takımında sakatlığından dolayı süre bulamadan Fenerbahçe Opet’e geri döndü. Şubat ayında oynamaya başlasa da ritmini tam olarak bulduğu söylenemez. Umarım olimpiyatlar önce VNL’de sakatlığını tamamen atlatır ve kendi standartlarında oynamaya başlar. Alexia Carutasu: Vakıfbank’ın değişmeli pasör çaprazı sisteminde en çok verim veren genç oyuncumuz bu yıl devşirme kuralından dolayı her ne kadar Vargas’ın kadroya alındığı haftalarda kadroda olamayacak olsa da ilerleyen yıllarda ikisinin bir arada oynadığı senaryolar üzerine çalışmalar yapmak için kadroya katıldı ve alışma antrenmanlarına başladı. Tutku Burcu Yüzgenç: Almanya’nın SSC Palmberg Schwerin takımında forma giyen başarılı pasör çaprazı finalde Stuttgart takıma 3-2 mağlup olsa da kendi adına oldukça iyi geçen bir sezonu gümüş madalyayla tamamladı. Önceki yıllarda olduğu gibi geniş kadroda kendine yer buldu. Defne Başyolcu: Kadronun en küçük ve en yeni üyelerinden olan 2006 doğumlu oyuncu bu yıl sorumluluk alarak bir alt ligde İstanbul Büyükşehir Belediye Spor takımında oynadı ve takımın üst lige çıkması adına çaba gösterdi. Sezonu üçüncü olarak tamamladılar ama genç oyuncu kendi yıldızını parlatma imkanı buldu ve milli takım kadrosunda yer aldı. Smaçörler Hande Baladın: Sezona her zamanki çizgisinde başlayan oyuncu genelde savunmasının etkisiyle bilinirken bu yıl kendine özellikle hücum anlamında daha fazla güvenerek kritik alanlarda sorumluluk almasını bilerek kendini bu milli takım sezonu için hazırlamaya devam etti. Ebrar Karakurt: Hepimizin bildiği üzere asıl mevkisi pasör çaprazı olmasına rağmen milli takımımızda büyük bir fedakarlık yaparak smaçör oynayan Ebrar, bu yıl katıldığı Lokomotiv Kaliningrad takımını zirvelere taşıdı. Her ne kadar finalde kaybetmese de Rusya Ligi’ni oldukça sallayarak kendi adından bahsettiren süper yıldızımız bu yıl birçok bireysel ödülün de sahibi olarak yurtdışında göğsümüzü kabartmaya devam etti. İlkin Aydın: Sezonunun tamamında aldığı sorumlulukla kaptan olmadan yaptığı kaptanlıkla Galatasaray takımının ikinci devre yükselişinin baş kaynağı olan oyuncu bu yıl gösterdiği çabayla ligimizde en çok sayı alan yerli smaçör oldu. Meliha Diken: Uzun yıllar milli takımımızda önemli roller alan tecrübeli oyuncu bu yıl kulübünde özellikle sezonun ilk yarısında hücumda ve savunmada aldığı sorumlulukla dikkat çekti ve geniş kadroda yer aldı. Derya Cebecioğlu: Milli takım sezonunun ardından kendini geliştirmek amacıyla Japonya ligi takımlarından Kurobe Aqua Fairies’e transfer oldu. Alışam sürecinin ardından yaşadığı bel sakatlığıyla tam olarak bu deneyimden verim alamamış olsa da sezon bitimine az bir süre kala Vakıfbank’a dönerek oynamaya devam etti ve milli takım geniş kadrosunda yer aldı. Saliha Şahin: Olimpiyat sezonunda kendini daha çok geliştirip milli takım kadrosunda yer almak isteyen oyunculardan biri olan Saliha, bu amacı doğrultusunda Eczacıbaşı Dynavit’ten ayrılarak as oyuncu olarak oynamak için Polonya Ligi takımlarından Chemik Police’ye transfer oldu. Burada amaçlarını geliştiren oyuncu aynı zamanda Polonya Ligi Şampiyonu olarak milli takım kadrosuna geri döndü. Tuğba Şenoğlu İvegin: sezon başında birçok büyük takımla adı anılan oyuncu, o takımlarda yedek oyuncu olmak yerine sezonunu Kuzeyboru takımında as oyuncu olarak tamamladı. Geçen yıl sakatlanıp kadrodan ayrılmak durumunda kaldıktan sonra bu yıl daha da gelişmiş bir şekilde kadroda yer aldı. Bianka İlayda Mumcular: Milli takım kadromuzun en genç ikinci oyuncusu ve yeni üyelerinden olan oyuncu U19 Dünya Şampiyonası’nda ikinci olan takımın smaçörlerinden biri. Geleceğinin ışıltısını önümüze sermeye başlayan oyuncu ilk defa milli kadroda kendine yer buldu. İdil Naz Başcan: Sezona Vakıfbank’ta başlayan oyuncu ikinci devreyi Beşiktaş Ayos’ta tamamladı. Daha önce İslami Dayanışma Oyunları sayesinde milli takımda oynamış olsa da büyük ölçekli bir turnuva kadrosuna ilk defa seçildi ve geniş kadroya katıldı. Orta Oyuncular Eda Erdem Dündar: Milli takımımızın kaptanı yıllar geçtikçe ben gençleşiyorum diyebilecek bir oyunla sezonunu geçirdi. Sezonun sonuna doğru geçirdiği bilek sakatlığından dönüşte biraz sorun yaşasa da tecrübesiyle ritmine yeniden kavuşmaya başladı ve kaptan olarak 14 numaralı milli takım formasına yıllardır olduğu gibi yeniden kavuştu. Zehra Güneş: Hepimizin adına rüya gibi geçen bir önceki milli sezonun ardından ufak tefek kabuslar yaşayan oyunculardan biri de maalesef Zehra Güneş oldu. Neredeyse bütün sezonu omzunda bir sakatlıkla oynayan oyuncu çoğu zaman bize alıştığımız performansını izletemese de kulüp sezonu bittikten sonraki ara da daha çok rehabilitasyon çalışmasına yönelip kendini toparlamaya çalıştı. Umarız başarılı olmuştur ve bize alıştığımız oyununu gösterebilir. Aslı Kalaç: İki sezondur yükselişini asla kaybetmeyen oyuncu çizgisini bu yıl da korudu. Ligimizin en çok blok yapan oyuncusu oldu ve etkili oyununu göstermeye devam ederek milli takım sezonunda kadrodaki yerini aldı. Beyza Arıcı: Kulüp sezonunda önünde çok iyi oyuncular olmasına rağmen her zaman süre bulmayı başaran oyuncu Sultanlar Ligi final serisinde de servisleriyle dikkat çekti. Sezonu gümüş madalyayla tamamladı ve milli takım geniş kadrosuna seçildi. Kübra Akman: Türk Hava Yolları takımının file üstünde belki de en kritik oyuncularından olan tecrübeli yıldız başarısını devam ettirdi ve yeniden kadrodaki yerini aldı. Yasemin Güveli: Sezona Eczacıbaşı Dynavit’te başlayan oyuncu olarak süre bulamamasının ardından devre arasında Çukurova Belediyespor’a transfer oldu ve herkesi kendine hayran bırakmaya başladı. Sadece bir devrede ligin maç başına blok rekorunu ele geçirme başarısını gösterdi ve bir aranın ardından milli takım kadrosuna seçildi. Bahar Akbay: Vakıfbank’ta oynayan oyuncu 2022 yılındaki VNL tecrübesinin ardından ayrı kaldığı milli takım formasına bu yıl yeniden kavuştu. Bengisu Aygün: Şüphesiz sezonun en dikkat çeken oyuncularından biri olan Bengisu, Beşiktaş Ayos takımının da en iyi yerli oyuncusuydu. 2004 doğumlu oyuncu bu yıl ilk defa oynamasına rağmen Sultanlar Ligi’nin en çok blok yapan ikinci oyuncusu oldu. Sezon içindeki başarısının emeğini de ilk defa milli takım kadrosuna seçilerek aldı desek yanlış olmaz sanırım. Deniz Uyanık: Nilüfer Belediyespor’un en parlayan oyuncularından biri olan Deniz de bu yıl ay yıldızlı formayı ilk defa giyebilecek oyunculardan biri. Sezonu oldukça iddialı geçiren genç oyuncu en çok blok yapan oyuncular sıralamasında dördüncü sırayı ve milli takım kadrosundaki yerini aldı. Liberolar Simge Aköz: Bu yıl bize alıştığımız performansını gösteren milli takımımızın deneyimli liberosu yeniden milli takım kadrosundaki yerini aldı. Gizem Örge: Sezona muhtemelen yorgunluktan oldukça dalgalı başlayan tecrübeli oyuncu mart ayından sonra kendi adına vites arttırarak performansını yükseltti ve milli formasına yeniden kavuştu. Ayça Aykaç Altıntaş: Kendi standartlarında oynamaya devam eden oyuncu başarılı bir sezonu tamamlayıp milli takım kadrosuna katıldı. Melis Yılmaz: Türk Hava Yolları takımının sezon boyunca en etkili oyuncusu olan oyuncu sezonun sonuna doğru bir sakatlık yaşadı ve takımının onsuz ne kadar zorlandığını hepimiz görmüş olduk. Sakatlığını atlatan oyuncu yeniden milli takım geniş kadrosunda yer aldı. Milli takımımızın ilk hafta oynayacağı maçların programını sizler için buraya bırakıyorum: 15.05.2024 20:00 Japonya – Türkiye 16.05.2024 20:00 Hollanda – Türkiye 18.05.2024 20:00 İtalya – Türkiye 19.05.2024 20:00 Fransa – Türkiye Ülkemizde voleybol oyuncu anlatmış olmama rağmen en az bir 30 oyuncu daha anlatabilirim. Aralarından seçim yapan herkese kolaylıklar ve milli takımımıza başarılar diliyorum. VNL ilk haftasının ardından tekrar buluşuncaya dek hoşça kalın Linesman’le kalın... Voleybol ile ilgili tüm içeriklere ulaşmak için bizi takipte kalın!

  • Alex Caruso & Mike Conley

    Alex Caruso... Bireysel fedakarlık, büyük çaba gösteren bir oyuncu için çok önemli bir unsurdur. Hücum yapmak için potaya doğru ilerleyen bir oyuncunun önüne atılma isteği...Top kaybına zorlayamadığında dahi rakibinin şut denemelerine meydan okumayı başarmak. Rakip oyuncular, onun tarafından savunulurken ölçülebilir her mesafeden normal ortalamalarının altında şut atıyor. Oyuna kattığı değer geleneksel skorlarda ve istatistik tablolarında yer almayabilir lakin NBA Hustle ödülünü kazanmasına yardımcı olmasına fazlasıyla yetiyor. Net bir tanımı olmamasına rağmen bu ödül, her maç gecesi sahanın hem hücum hem savunma noktasında bir takımın başarısına etki eden oyunu sergileyen oyuncuları onurlandırmak için veriliyor. 2016 Playoff döneminden bu yana ödülün değerlendirmesi yapılırken çeşitli istatistikler NBA tarafından resmi olarak takip ediliyor. Kazananlar arasında Thaddeus Young, Montrezl Harrell, Amir Johnson ve Patrick Beverley var. Bu sezona bakacak olursak oylamada Scottie Barnes ikinci olurken, onu Brandin Podziemski, Luguentz Dort ve Grant Williams izledi. Marcus Smart, ödülü 2019'da olduğu gibi son iki yılda da kazanmasına rağmen sezonun çoğunu parmak sakatlığı nedeniyle kaçırdığı için yarışa katılamadı. Böylece Smart'ın iki yıllık galibiyet serisi sonlanmış oldu. Caruso ise Thaddeus Young’dan sonra ödülü kazanan ikinci Chicago Bulls oyuncusu oldu. Alex Caruso’nun ödül istatistikleri: 30 yaşındaki Caruso, kariyerinin yedinci sezonunda 10,1 sayı, 3,8 ribaund, 3,5 asist katkısı verirken üçlük isabeti, atış yüzdesi, üçlük yüzdesi, blok ve top çalma alanlarında kariyerinin en yüksek seviyesine ulaştı. Bulls o sahadayken 110,6'lık bir savunma puanı elde etti ki bu da ligdeki en iyi ikinci savunmayla eşdeğer seviyede. Saha dışındayken Chicago'nun savunma puanının 24. sıralara gerilemesi, onun neden ligin en iyi dış savunmacılardan biri olarak kabul edildiğini gösteriyor. Top çalmada ligi dördüncü sırada tamamlayan Caruso tüm takıma liderlik etmesiyle doğrudan rakip takımın hücum akışını bozmalarındaki en kritik faktördü. Son iki yıldır takas piyasasında popüler bir isim olmasına karşın Bulls onu satmayı reddederek kararlı bir tavır ortaya koydu. Hustle Ödülü, onu takımında isteyenler için Chicago’yu ikna etme konusunda güçlü bir teklif hazırlamasını gerektirecek. Caruso 2023-2024 sezonunda oynadığı 71 maçta tüm NBA oyun kurucuları arasında toplam 357 defansif şutla 13. sırada yer aldı. Şuan 100'ün üzerinde top çalma ve 70'in üzerinde blok yapan tek NBA oyuncusu. Bir diğer ödülümüz ise Mike Conley için. Minnesota Timberwolves’un oyun kurucusu, 2023-24 Twyman-Stokes'ta 51 birincilik oyu ve 1172 toplam puanla Yılın Takım Arkadaşı ödülüne layık görüldü. Böylece Conley, dört adet NBA Sportmenlik Ödülünün yanısıra ilki 2018-19 sezonunda olmak üzere ikinci kez bu ödülü kazanmış oldu. Daha önce Takım Arkadaşı ödülünü kazanan tek Timberwolves oyuncusu 2017-18 sezonunda Jamal Crawford'du. Ödül, özverili oyun, takım arkadaşlarına akıl hocası ve rol modeli olarak saha içi-dışı liderlik ve takıma bağlılık temel alınarak kararlaştırılıyor. Lig yöneticilerinden oluşan bir panel, aralarında Harrison Barnes, Mikal Bridges, Jalen Brunson, Kentaious Caldwell-Pope, Al Horford ve T.J. McConnell gibi ismlerin bulunduğu 12 kişiden oluşan finalist listesinden kazananı seçiyor. Üç defa kazanan Jrue Holiday, şu ana kadar ligde ödülü en çok kazanan oyuncu. 36 yaşındaki oyuncumuz, Minnesota’da geçirdiği bir buçuk sezon boyunca 12,1 sayı ve 5,7 asist ortalamalarını yakalayıp yayın gerisinden yüzde 43,6 ile şut atıyor. Anthony Edwards ve Karl-Anthony Towns için mükemmel bir kolaylaştırıcı durumda olmasının yanında tecrübesi ve liderliği ile sezon sonrası atılım yapmak isteyen bir kadro için çok değerli. Conley, "Hem oyuncular hem de antrenörler bana güveniyor. Tüm bu adamların çıkarlarını yürekten önemsiyorum ve sanırım takımın iyiliği için kendimi bir kenara koydum. Onlar da bunu biliyorlar. İyi bir yer ve bunun arkasında başka bir amacım yok." dedi. ChrisFinch: "Takım arkadaşları onu seviyor, ona saygı duyuyor ve tüm bunlar onun hala sahaya çıkıp çok yüksek bir seviyede oynayabildiği gerçeğiyle destekleniyor. Bu kesinlikle o bize katılmadan önce sahip olmadığımız bir şey." Basketbol ile ilgili tüm içeriklere ulaşmak için bizi takipte kalın!

  • Dustin “The Diamond” Poirier Kimdir?

    UFC’nin elması, şimdiye dek gördüğümüz en etkili strickerlardan biri olmasının yanında Khabib gibi bir grappling ustasını yerde boğmaya çalışmış, Max Halloway’i armbar ile pes ettirmiş, Chandler’ı giyotine alıp submission ile bitirmiş, darce choke ustası elit bir dövüşçü. Şimdiye dek 5 eski şampiyonu yenmiş, kariyerinde hiç üst üste 2 mağlubiyet almamış, sayısız başarılar elde etmiş olsada henüz kariyerinde sıklet kemeri kazanamamıştır. Şovdan uzak sadece işini yapan bu adam kariyerinin başına nazaran mental anlamda kendini çok iyi geliştirdi. Özellikle ilk Conor maçı öncesi hırsına yenik düştü ve maçı kişiselleştirdi. Bunu da maç öncesinde yaptığı bir açıklamada “Bu maç kesinlikle bir kin maçı olacak. Bu çocuğu sevmiyorum. Daha önce hiç kimseden bu kadar hoşlanmadım.” diyerek dile getirdi. Haziran’da ise UFC’nin güncel 1 numarası Islam Makhachev ile karşı karşıya gelecek ve kemerin sahibi olup ilk şampiyonluğunu kariyerinin sonunda elde etmeyi her şeyden çok istiyor. Dustin Poirier 1989’da Amerika’da dünyaya geldi. Küçük yaşlarda annesi ve babası boşanmış, Dustin annesi ve kardeşleriyle yaşamaya başladı. Küçük yaşlardan itibaren okulla arası hiç iyi olmadı. Henüz anasınıfındayken bir gün okuldan kaçmış ve bir telefon kulübesine gidip okulda kendisini zorla tuttuklarını polise anlatmıştı. Okulda ve dışarıda sürekli kavga ediyordu ve bunun sonucunda ıslah evine düştü. Burada 1, eğitim kampında ise 2 ay kaldı. Dustin lisenin başlarında okulu bırakmış ve arkadaşlarıyla takılıp, içiyordu. Kısa bir süre McDonalds’da çalıştı. 18 yaşındayken boks salonuna başladı. Küçüklükten beri zaten dövüşle iç içe olan Dustin, kısa sürede çok iyi bir ilerleme kat etti. Kariyerine memleketindeki yerel organizasyonlarda başladı. 7-0 gibi namağlup bir şekilde yoluna devam eden Dustin, WEC organizasyonundan kontratı kaptı ve burada dövüş hayatına devam etti. Sonraki yıllarda UFC, WEC organizasyonunu satın aldı ve iki şirket birleşti. UFC’de hafif sıklette mücadele eden Dustin, ilk önemli maçına şimdilerde adını fazlasıyla duyduğumuz Max Halloway karşısında çıktı ve rakibini pes ettirdi. Bu maçtan hemen sonra Jung Chan- sung ile karşılaşan Dustin, mükemmel bir maç çıkarmış olsa da maçı kaybetti. Bu ikilinin maçı Ufc’de gecenin maçı seçildi. Dustin için kariyerinin en önemli, en ses getiren maçı 27 Eylül 2014’de Conor McGregor karşısında olacaktı. Maç öncesi trash talklarda Conor, Dustin’in aklına girmeyi başarmış, arkasına seyirci desteğini de alarak psikolojik üstünlüğü sağlamıştı. Conor maçın başında henüz 2 dakika bile olmamışken Dustin’i ağır bir şekilde nakavt etti. Bu maçtan gerekli dersleri çıkarıp yoluna çok iyi bir şekilde devam etti. Dustin kariyerinin başlarında ofansif yönü çok kuvvetli bir dövüşçüydü. Neredeyse her kırışmaya giriyor, darbe almaktan çekinmiyordu. Sonraki yıllarda özellikle de çocuğunun dünyaya gelmesiyle daha çok kendini sakınan, güvenli bir dövüş tarzını benimsedi. Maç içi kombinasyonları mükemmel seviyede, kombolarını rahatlıkla yapıyor. Rakiplerine karşı atak başlatırken overhand left punch’ını çok iyi kullanıyor ve yıkıcı bir darbeyle menzile giriyor. Aynı zamanda savunması ve aldığı gardlarla kendine büyük avantajlar sağlıyor. Dezavantaj olarak söyleyebileceğimiz eksiği ise sırtını tellere verdiğinde dövüşü düşüyor ve kapandığında çok fazla öne doğru kapanıyor bu durum da hanesine eksi yazıyor. Bence hafif sıkletde boksu en kuvvetli dövüşçü. Gerek vuruş sertliği gerekse vuruş tekniği çok üst düzey. Jab, cross, kroşe ve uppercut gibi temel boks tekniklerini ustaca kullanıyor. Zaman zaman dirsek darbelerini de çok iyi kullandığını görüyoruz. Ayakta olduğu kadar yerde de bir hayli güçlü bir savunması var. Bunu en iyi gördüğümüz maç Khabib ile karşı karşıya geldiği karşılaşmaydı. Neredeyse 3 raunt boyunca Khabib’e yerde direndi ve daha da ileriye giderek dünyanın en iyi grappling ustasına giyotini takmıştı. Dustin her zaman kendini yoktan var eden bir adam oldu. Ne Conor gibi bir ünü vardı ne de Khabib gibi arkasında onu destekleyen binlerce insan… Kariyerinin en önemli maçına ve 2. kez karşılaşacağı rakibi Conor karşısında çıkacaktı. Dustin bu maça çok iyi hazırlandı. Khabib’in de emekliliği sonrasında siklet kemerinin 2 büyük adayı 24 Ocak 2021’de Abu Dhabi’de karşı karşıya geldi. Maçın başlamasıyla Conor rakibinin üstüne adımlayarak baskıyla başladı. Dustin, Conor’un öndeki bacağına low kicklerle çok iyi işledi. Aynı zamanda take down girişimiyle Conor’u yere indirdi ve bir süre onu yerde kontrol ederek kondisyonunu tükettirdi. Karşılıklı yumruklarla geçen maçta Dustin, kafa hareketleriyle ve vuruşlara karşı aldığı gardlarla sıkletin en iyi boksörü olduğunu bizlere gösterdi. Dustin 3. raunt başında güzel bir feykle gövdeye gider gibi yapıp Conor’un çenesine mükemmel bir direk uzattı ve hayatında hiç nakavt olmamış Conor’u ağır bir şekilde bitirdi. Bu maç sonrasında Charles Oliveria karşısına kemer maçına çıkması beklenen Dustin, kemer yerine para maçını seçti ve bir kez daha Conor ile karşılaştı. İlk rauntta Conor ayağı kırılarak teknik nakavt oldu ve Dustin bir galibiyet daha elde etti. Dustin için artık mutlak şampiyon gözüyle bakılıyordu. Sıradaki maç Charles Oliveria karşısında kemer maçıydı. Kariyerinde ilk kemerini kazanmaya çok yakın olan Dustin, mutlak favoriydi. Maç inanılmaz yüksek tempoda başladı. Karşılıklı direk ve aparkatlar, clinchde çok sağlam diz darbeleri ve knock down olmuş bir Oliveria. İlk rauntu alan Dustin, 2. rauntta yerden kalkamadı ve durum 1-1’e geldi. İki dövüşçü de bir hayli yoruldu ve maçı uzatmayı ikisi de düşünmedi. Üçüncü raunt başlar başlamaz Oliveira, rakibinin boyun altını bularak çok iyi bir giyotinle maçı kazandı ve Dustin’i mağlup etti. Bu maçtan 1 sene sonra Michael Chandler ile karşılaşan Dustin rakibini submission ile bitirdi. Bu maçta psikolojik olarak da kırılmaz bir adam olduğunu herkese gösterdi. Sıradaki rakibi güreş temelli, sıkletin en sert vuruş yapan adamı Amerikan Justin Gaethje’ idi. BMF kemeri için karşı karşıya gelen ikili, 5 sene önce de karşılaşmış ve Dustin boksunu kullanarak yenmişti. İkili arasındaki maç 2. rauntta Gaethje’nin inanılmaz akıl oyunuyla maçı kazandı. Sahte bir sağ direkt çıkaran Gaethje, Dustin’in hem block aldığı eli aşağıya inmiş hem görüş açısını kapatmış ve hemen akabinde kafaya mükemmel bir high kickle Dustin’i yere sermişti. Dustin yine bir kemer maçını kaybetmiş, hayal kırıklığı içindeydi. Dustin’in son maçı ise eski bir Fransız askeri, bugünlerde UFC’nin parlayan hafif sikleti Benoit Saint Denis karşısında oldu. Dustin kendinden 6 yaş genç olan, jui jitsu-judo çıkışlı güçlü bir rakiple 5 raunt üzerinden karşılaşacaktı. Maçın ilk rauntunda beklediğimiz üzere Benoit, Dustin’i yere alıp yerde kontrol etti. Dustin birçok kez giyotin bağlamaya çalışsa da başarılı olamadı. Benoit, Dustin’in boksunun farkında olmalıydı ki sürekli clinche girerek rakibine kırışma şansını tanımadı. İkinci raunt ortasında Dustin, önce sol sonra sağıyla rakibinin çenesini buldu ve ağır bir şekilde nakavt etti. Dustin’in kariyeri doğruları ve yanlışları ile bu şekilde geçti. 1 Haziran‘da Prudential Center’da UFC güncel 1 numarası Islam Makhachev ile karşı karşıya gelecek Dustin, belki de kariyerinin sonlarında yıllardır hasretini çektiği, kavuşamadığı hafif sıklet kemerini kazanma şansını elde edecek. Islam bildiğimiz üzere mükemmel bir güreşçi. Dağıstan güreşinin dominantlığını her maçında bizlere gösterdi. Maçı yerde tutmak isteyecektir. Dustin’in bu take down girişimlerine ve yerde nasıl bir aksiyon alacağı ise soru işareti. Aynı zamanda Islam son maçında Volkanovski’yi güzel ve teknik bir high kickle nakavt etmişti. Dustin’inde kariyerinde yüksek tekme ile nakavt olduğunu göz önüne alırsak bu duruma da önlem almalı. Eğer maç ayakta kırışmaya giderse Dustin hiç şüphesiz favori olacaktır. Nakavt gücü çok yüksek. Artık neredeyse 2 hafta kalan dev maç öncesi benim favorim Dustin Poirier. Bu adam bu spora çok şeyler kattı, güzelleştirdi. Kariyerinin sonunda bu kemeri kazanıp hafif sıkletin efsanesi olmasını her şeyden çok istiyorum. Dustin Poirier! Dövüş sporları ile ilgili tüm içeriklere ulaşmak için bizi takipte kalın!

  • Derin Yaya Röportajı (YouTube)

    Milli basketbolcumuz Derin Yaya ile şahane bir röportaj gerçekleştirdik. Sporcu kariyerinden bahsederken, kendi sosyal hayatına ve gelecek hedeflerine değindik. Röportajımızı internet sitemiz yerine YouTube kanalımız için yaptık. Şahane sohbeti ve sıcakkanlılığı için kendisine teşekkür ederken, siz değerli okuyucularımıza da keyifli seyirler diliyoruz! Tüm spor dallarından röportajlara ulaşmak için bizi takipte kalın!

  • Seyit Mehmet Özkan Röportajı (YouTube)

    Bildiğiniz üzere internet sitemiz üzerinden 50'ye yakın sayıda röportaj yaptık. Çok önemli sporcuları, medya çalışanlarını, yöneticileri vs. ağırladık. Şimdi farklı bir platforma geçiş yapıyoruz. İkinci yılımızın ilk günlerinde üzerinde uzun zamandır çalıştığımız YouTube projemizi hayata geçirdik. YouTube projemizin ilk haftası içerisinde de çok değerli bir ismi kanalımızda konuk ederek yüz yüze röportajlarımıza başladık. Altınordu FK Başkanı sevgili Seyit Mehmet Özkan'ı konuk ettik! A takımda yaşananlar, genç oyunculara verilen önem, futbolun gittiği yer vb. birçok konu üzerinde sohbet ettik. "Tam 9 yıl, her maça 2-0 yenik başladık!" gibi önemli demeçleri de yayın boyunca oldu. https://youtu.be/5wGIQhdr7v4 Röportajımıza üst kısımda bıraktığımız linke tıklayarak ulaşabilirsiniz. Sevgili Başkan ile görüşmemiz öncesinde yolculuğumuzdan ve tesislerden özel görüntülere de yer verdik. Herkese keyifli seyirler dileriz!

  • Çağla Çelik Röportajı (YouTube)

    Milli buz hokeyi sporcumuz Çağla Çelik'le şahane bir röportaj gerçekleştirdik. Amerika'da hem eğitim gören hem de spor hayatını sürdüren milli sporcumuzla sporun her detayını konuşurken, kendi sosyal hayatına da değindik. Röportajımızı internet sitemiz yerine YouTube kanalımız için yaptık. Röportajımıza üst tarafta bulunan linkten ulaşabilirsiniz. Şahane sohbeti ve sıcakkanlılığı için kendisine teşekkür ederken, siz değerli okuyucularımıza da keyifli seyirler diliyoruz! Tüm spor dallarından röportajlara ulaşmak için bizi takipte kalın!

  • UFC'nin Mayıs (2024) Ayı Panoraması

    UFC ilkbaharın son ayında 1’si ana etkinlik 2’si dövüş gecesi olmak üzere toplamda 3 etkinlik gerçekleştirecek. UFC bu ayda yıllar sonra St. Louis’e geri dönecek. Ayrıca Rio’nun kralı Jose Aldo Jr.’da bu ayda kafeste olacak. UFC 301: Pantoja vs Erceg (4 Mayıs – Rio De Janiero, Brezilya) UFC yaklaşık 1.5 senenin ardından Brezilya’ya geri dönüyor. Son etkinliğe (UFC 283) nazaran biraz zayıf bir kart olsa da efsane Jose Aldo Jr.’ın geri dönecek olması bile bu kartın izlenmesi için yeterli. Gecenin ana karşılaşmasında UFC sinek sıklet şampiyonu Alexandre Pantoja (27-5) kemerini bir kez daha korumak için kafeste olacak. Rakibi ise Steve Erceg (12-1) olacak. Erceg sıklette 10. sırada olmasına rağmen Pantoja’nın diğer rakiplerini daha önce yenmesi ve sıklette 7. sırada yer alan öncelikli aday Muhammad Mokaev’in Brezilya’daki maç teklifini kabul etmemesi neticesinde UFC’de 3 maçın ardından kemer hakkı kazandı. Pantoja’yı biliyoruz tamamen komple bir stile sahip ayakta ve yerde üst düzey olan bir isim. Erceg ise benzer şekilde aynı. Ancak ayakta Pantoja’ya sıkıntı çıkarabilir. Bu nedenle Pantoja’nın dikkat etmesi gerek. Enerji seviyesi oldukça yüksek olacak bir karşılaşma bizleri bekliyor. Gecenin yan ana karşılaşmasında Jonathan Martinez (19-4) ile Rio’nun Kralı efsane Jose Aldo Jr. (31-8) karşı karşıya gelecek. Maç horoz sıklette yapılacak. Jose Aldo, MMA’den emekli olduktan sonra ilk kez kafeste olacak. Bu süre zarfında boks yaptı ve orada bir maç kazandı. Bu maçta fiziksel olarak nasıl görüneceğini hep birlikte göreceğiz. Rakibi Martinez’e gelecek olursak o oldukça tehlikeli bir isim. 9 nakavtı var. Jose Aldo’yu kendi silahı olan leg kick’lere de bitirebilir. Bu şekilde 2 nakavtı var. Gayet iyi bir eşleşme. Jose Aldo hatırına zuladan Antep fıstıklarını çıkarıp bu maçın keyfini çıkarabiliriz. UFC on ESPN 56: Lewis vs Nascimento (11 Mayıs – St. Louis, MO) Gecenin ana karşılaşmasında Derrick Lewis (27-12-1 NC) ile Rodrigo Nascimento (11-1-1 NC) karşı karşıya gelecek. Lewis için bir kez daha kapı görevlisi rolü (gatekeeper) zamanı. Lewis bu işe ve bu işte karşılaştığı Brezilyalılara pek yabancı değil. Lewis için işler pek yolunda gitmiyor. Son 5 maçının 4’ünü kaybetti. Nascimento ise 3 maçtır kazanıyor ve yeni bir kemer adayı potansiyeline sahip. Lewis için bu maç hedef aynı. Nakavt. 14 UFC nakavtı ile rekorun sahibi olan Lewis yine aynısını yapmak isteyecektir. Nascimento yeni nesil ağır sıkletlerden ve oyununda BJJ ve grappling mevcut. Lewis ile ayakta kapışamazsa işi yere kesinlikle alacaktır. Ancak yere alırsa bitirmek zorunda. Çünkü son 3 maçını da hakem kararı ile kazandı ve bunların 2’si ayrık karardı. Şüpheye yer bırakmamak için bu maçı bitirmeli. UFC’de yazısız bir kural vardır. “Ağır sıklet maçları her zaman eğlencelidir.” Bunu unutmayın ve bu maçın keyfini çıkarın. UFC Vegas 92: Barboza vs Murphy (18 Mayıs – Las Vegas, NV) Gecenin ana karşılaşmasında Edson Barboza (24-11) ile (13-0-1) karşı karşıya gelecek. Bir zamanların süper yıldızı ve kemer adayı Barboza, yine yeniden rakip karşılama (gatekeeper) rolünde olacak. Rakibi önceki görevlerinde olduğu gibi zorlu. Yenilgisiz Lerone Murphy bu sefer o kapıyı kıracak olan isim olmak istiyor. Barboza belki de UFC’nin görmüş olduğu en iyi Wheel kick’e sahip isim. Bu şekilde yine rakiplerini yakalamak isteyecektir. Murphy’nin de elleri çok güçlü. Barboza’yı yakalarsa şartellerini kapatabilir. Nakavt olasılığı yüksek ve taktiksel karşılaşma bizleri bekliyor. UFC 302 öncesi izlenebilecek güzel bir karşılaşma. Sakın kaçırmayın. YAZ’DAN ÖNCE SON EĞLENCE! UFC, mayıs ayında bizleri yine eğlendirecek ve yaza hazırlayacak. Bu kartları izleyin ve kendinizi yaza hazırlayın. İyi seyirler!

  • Futbolun Efsaneleri #2 - Ronaldinho

    Bir önceki efsaneler yazımızda bahsettiğimiz gibi efsaneler sıralaması kişiden kişiye değişebilir. İşte o değişkenlik gösterdiği durumlarda büyük bir çoğunluğun ilk sıraya koyacağı bir efsaneden bahsedeceğiz bu yazımızda; Ronaldinho. Dünyanın gelmiş geçmiş en iyi futbolcuları arasında gösterilen Lionel Messi’nin, Barcelona’da yıllarca terlettiği 10 numarayı devraldığı kişidir Ronaldinho. Öyle ki Messi yıllar sonra “Ronaldinho’nun yeri apayrı. Bende çok emeği var. Genç yaşınızda soyunma odasında olmak hiç kolay değil fakat Ronaldinho benim için her şeyi kolaylaştırdı” gibi ifadeler kullanmıştı. Yine bir röportajında da “Ronaldo mu yoksa sen mi diye soranlara, Ronaldinho'nun hala hayatta olduğunu söyleyip konuyu kapatıyorum” demişti. Bunun gibi bir çok futbol duayeninden Ronaldinho’yla ilgili methiyeler bulabilirsiniz fakat sanırım en doğru anlatımı bir Twitter kullanıcısı yapmıştı; “Antepli ev arkadaşım memleketten getirdiği fıstığı sadece Ronaldinho’lu Barcelona maçlarında zuladan çıkarırdı. Ronaldinho, öyle bir topçuydu.” Ronaldo de Asis Moreira yani Portekizce’de “Küçük Ronaldo” anlamına gelen Ronaldinho, 1980 yılında Brezilya’da doğdu. Babası bir dönem Cruzeiro’da forma giymiş bir tersane işçisiydi. Ronaldinho 8 yaşındayken, bir kalp krizi sonucu babasını kaybetmenin üzüntüsünü yaşadı. Babası öldükten sonra aileye bakma görevi ağabeyi Assis’e kaldı. Her Brezilyalı çocuk gibi ağabeyi de kurtuluş yolu olarak gördüğü futbolla geçimini sağlıyordu. Ağabey Assis, Gremio ile anlaştığında yeni bir başlangıç yaparak kulüp tarafından Assis’e tahsis edilen eve taşındılar. Fakat Assis sakatlıklarla dolu kariyerine sıçrama yapamadı. Bu dönemde de Ronaldinho’nun ilk futbol hocası oldu. Ronaldinho Brezilya’da futsal ve plaj futboluyla başlayıp daha sonra yeşil sahalara geçerek alt yaş gruplarında oynadı. 13 yaşındayken 23-0 kazanılan bir yerel karşılaşmada gollerin tamamı Ronaldinho’dan gelmiş ve yerel basının dikkatini çekmiştir. 1997 yılında Mısır’da düzenlenen FIFA 17 Yaş Altı Dünya Kupası’nda Brezilya formasıyla ilk kez dünya futbol otoritelerinin karşısına çıktı. 1998’de Gremio formasıyla çıktığı 48 maçta 23 gol buldu. 1999 yılında Copa America’da yine Brezilya formasıyla Venezuela karşısında attığı gol ve estetiğiyle Avrupa futbolunun dikkatini çekmeyi başardı. Aynı sene milli takım düzeyinde Brezilya’nın turnuva ikincisi olduğu Konfederasyonlar Kupası kadrosunda da yer aldı. Avrupa’da ilk temas Arsenal ile oldu. Fakat özellikle FM oyuncularının da çok defa yaşadığı bir durumdan dolayı transfer gerçekleşmedi. Hem Avrupa vatandaşı olmaması hem de yeterli sayıda milli formayı giymemiş olması sebebiyle “çalışma izni” alınamadı. Aynı dönemde İskoçya’nın mütevazi kulübü St. Mirren, bu akrobatik yeteneği fark ederek 6 Milyon Pound gibi ciddi bir rakamı gözden çıkararak Ronaldinho’ya teklif götürdü. Fakat transfer imza aşamasındayken, Ronaldinho’nun ailesinde daha önceden yaşanan bir sahte pasaport olayıyla beraber tekrar bürokrasiye takılmış oldu. O dönem PSG’nin teknik direktörlüğünü yapan Luis Fernandez’in çabalarıyla Ronaldinho, 5 Milyon Euro bedelle ilk Avrupa transferini Paris ekibine yapmış oldu. Avrupa futboluna çabuk adapte olan Ronaldinho PSG’de geçirdiği ilk sezonda etkili oyununu göstermeyi başardı. İkinci sezonundaysa 10 numaralı formayı giydi. 2. sezonda Coupe de France’da finale kalmayı başaran PSG, ligi ise Ronaldinho’nun etkili oyununa rağmen 11. sırada tamamladı. O dönemki PSG’nin şimdiki yatırımcılarının olmadığını da hatırlatalım. Sezon içerisinde kendisini ısrarla isteyen Luis Fernandez ile ters düştü. Hoca, Brezilyalı futbolcuların gece hayatına çok düşkün olmasıyla ilgili dert yanıyordu. Ronaldinho, hem takımın durumu hem de teknik direktörüyle yaşadığı anlaşmazlıklar nedeniyle kulüpten ayrılmak istediğini iletti. Ayrıca bu dönemde ülkesi Brezilya ile beraber, Türkiye’nin de dünya üçüncüsü olduğu 2002 Dünya Kupası’na katılmış ve Dünya Şampiyonluğu yaşamıştır. O dönem Beckham’ı Barcelona’ya getirme vaadiyle başkan olan Joan Laporta, Beckham’ı ezeli rakibi Real Madrid’e kaptırınca, Katalan taraftarlar tarafından eleştiri oklarının hedefi oldu. Yıldızı getiremediysem, en büyük yıldız adayını getiririm mantığıyla 21 Milyon Euro transfer bedeli ödeyerek Ronaldinho’ya Barcelona forması giydirdi. Ronaldinho’yu Ronaldinho yapan 5 senelik serüven bu andan itibaren başladı. Hazırsanız çıkarın Antep fıstıklarını... Çıktığı ilk maçtan itibaren topla yaptığı cambazvari estetik hareketlerle ve oyun zekasıyla taraftarın sevgilisi olmayı başardı. Barcelona’da geçirdiği süre içerisinde La Liga şampiyonluğu ve Şampiyonlar Ligi şampiyonluğu da yaşayan Ronaldinho, dünya futbol literatürüne adını altın harflerle yazdırmayı başarmıştı. Barcelona kariyeri boyunca 70 gole imza atan Ronaldinho, istikrarlı bir şekilde futbol severlere futbol resitali izletiyordu. Bir Şampiyonlar Ligi maçında Chelsea’ye attığı golden sonra maçı yorumlayan Roy Houdson’ın söyledikleri, izlemeden bile Ronaldinho’nun nasıl bir futbolcu olduğunu özetliyor; “Hayır bu normal değil, hiç normal değil, böyle bir şey olmadı! Bu gerçekten dünya standardının ötesinde, manyetik spektrumda yaşıyor. Adam bomba imha uzmanından bile daha havalı…” Barcelona’da ki harika yıllarında 2005 Konfederasyonlar Kupası’nda ülkesi Brezilya ile şampiyon olmuştur. Fakat bu şaşaalı dönem Barcelona’da ki son sezonunda sona ermeye başladı. Popülaritenin zirvesini yaşayan Ronaldinho; vergi cezaları, gece hayatı derken antrenman aksatmalarına kadar ilerletti hayatındaki düzensizliği. Nitekim takımdaki yerini, dönemin genç yıldızı Iniesta’ya kaptırdı. 2008 yılında Barcelona’daki tahtı sarsılan Ronaldinho, Manchester City’nin teklifini reddederek İtalyan devi Milan’a imza attı. Milan’da da ara ara etkili performans gösteren Ronaldinho, istikrarı yakalayamayınca 2011’in başında, ara transfer döneminde ülkesine dönme kararı aldı. Brezilya ekibi Flamengo’ya transfer olan yıldız futbolcu 4 yıllık sözleşme imzalamıştır. 2012 yılında alacaklarının ödenmediği gerekçesiyle Flamengo ile de yollarını ayırmıştır. Flamengo’dan ayrılan Ronaldinho, bir diğer Brezilya ekibi Atletico Mineiro’yla sözleşme imzaladı. 2015 yılında ise futbolu bıraktığını açıkladı. Şüphesiz ki; sosyal hayatındaki düzensizlik onu dünyanın en iyilerinden biri olmaktan alıkoydu. Fakat bu düzensizlik bile adının efsaneleşmesini engelleyemedi. Bardağın neresinden bakacağınız size kalmış tabi ki. Yaş ve tecrübe olarak kariyerinin en verimli zamanlarını yaşayacağı dönemde, özel hayatındaki düzensizlik ve aynı döneme tekabül eden Messi-Ronaldo çekişmesi, Ronaldinho’yu olması gerektiği yerden çok aşağıya çekti. Yine de bir jenerasyon için Barcelona’nın 10 numarası deyince akıllara hala Ronaldinho gelir. Yazıyı, üzerimde Barcelona’nın 10 numaralı Ronaldinho forması ile tamamlıyorum, oradan biliyorum!

bottom of page