top of page

Arama Sonuçları

"" için 1158 öge bulundu

  • Formula 1'de Zirve Yeniden Lewis Hamilton'ın!

    2024 Formula 1 Britanya Grand Prix’sinde şahane bir yarış takip ettik. Yağmurun etkisiyle koşulların sıkça değiştiği yarışta Lewis Hamilton yıllar sonra zafere ulaştı. Yarışın startı sorunsuz geçilirken Verstappen 3.lüğü Norris’ten aldı. Ayrıca arkalarda da sıkça mücadeleler izledik. Bu mücadeleler sürerken arka planda yarış mühendisleri yağmur konusunda pilotlarını sıkça uyardılar. Nitekim 16. turda yağmur başladı. Yağmurun etkisi ile pilotlar yol tutuşunda ciddi kayıplar yaşadılar ve pist dışına çıkanları gördük. 18. turda Hamilton, Russell’ı geçerek liderliğe yükseldi. Russell buna karşı atak yapmak istediği sırada iki pilot birden dışarı taştı ve Norris liderliği aldı. Ancak Norris’in liderliği pek uzun sürmedi. Hamilton 2 tur sonra tekrar liderliği aldı. Bu turda yağmur nedeniyle Ferrari’den Charles Leclerc ve RedBull’dan Sergio Perez pite girip geçiş lastikleri (Intermediate) taktılar. Ancak pist bu lastikler için bile kuru kalınca iki ismin yarışı daha yarı noktaya gelmeden bitmiş oldu.   26. turda yağış bu sefer daha yoğun şekilde tekrardan başladı. Bu yoğunlukta Max Verstappen ilk zarı attı ve geçiş lastiğine geçti. Sainz da onu takip etti. 28. turda Norris onu takip ederken Mercedes çift pit stop yapmayı tercih etti. Bu Lewis’e yararken Russell’a yaramadı ve Russell çok zaman kaybetti. 29. turda ise pistte tutulan ama oldukça zorlanan Piastri geldi. Pit başarılı olsa da Piastri çok zaman kaybetti ve podyum şansını yitirdi.   Yarış normal şekilde devam ederken Russell olası bir soğutma sistemi arızası nedeniyle 35. turda yarışa veda etti. Russell’ın vedasının ardından güneş Silverstone’da yüzünü gösterdi ve pist hızlıca kurumaya başladı. 39. turda Hamilton pite girdi ve yumuşak lastiği taktı. Ardına gelen Verstappen’in tercihi ise sert hamurdu. Bir tur sonra Norris pite geldi. Yumuşak hamuru taktı ancak pit yolunda Hamilton’a geçilmekten kurtulamadı.   Yarışın son kısmında Norris yumuşak hamurun degredasyonunu kontrol etmekte zorlandı ve Verstappen’e geçildi. Verstappen adım adım farkı kapatsa da turlar yetmedi ve Lewis Hamilton kariyerinde 104. Silverstone’da 9. galibiyetini elde etti. Lewis bu galibiyetle bir pistte en çok yarış kazanan rekorunu eline geçirdi. Hamilton 2021 Suudi Arabistan Grand Prix’sinden sonra yarış ilk kez yarış kazandı. Mercedes 2021 Brezilya-Suudi Arabistan Grand Prix’leri arasında (3 yarış üst üste) kazanma serisinden sonra ilk kez 2 yarış üst üste kazandı.   Bu sonuçlarla birlikte Verstappen şampiyonada liderliğini sürdürürken Hamilton, Russell ile farkı kapattı. Norris ve McLaren yine yara alırken Perez ve Leclerc yine puan alamadı. Sainz’ın 5.liği yine Ferrari’ye can suyu oldu. Hulkenberg 6. olarak yine kıymetli puanları Haas’a yazdırdı. Aston Martin, Stroll ve Alonso ile birlikte uzun bir süre sonra iki araçla puan aldı. Albon ve Tsunoda’da kalan son 3 puanı paylaştılar.   Not: “Herkes onun öldüğünü sanıyordu. Ama ölmemişti. Sadece uyuyordu.”   FORMULA 1’DE YAZ ARASINA DOĞRU! Formula 1’de harika bir Britanya Grand Prix’si izledik. Yavaş yavaş yaz arasına yaklaşıyoruz. Yaz arasından önce iki yarış kaldı. İlki Macaristan. Yarışın detaylı analizi için sevgili Mehmet Eren Savaşcı ve Altay Gök’ün yer aldığı “8. Vites” programımızı izlemeyi unutmayın. Hungaroring’te görüşmek üzere! Motor sporları ile ilgili tüm içeriklere ulaşmak için bizi takipte kalın!

  • Copa America'da Yarı Final Eşleşmeleri Belli Oldu!

    Copa America’da çeyrek finaller bu sabaha karşı tamamlandı. Brezilya şoka uğrarken Kolombiya dominasyonu vardı. Venezuela elinden geleni yapsa da olmazken CONCACAF’ın temsilcisi Kanada’nın peri masalı devam etti.   Arjantin – Ekvador Oldukça çekişmeli geçen maçta orta saha mücadelesi izlediğimiz söylenebilir. İki tarafın da orta sahası dişe diş mücadele ettiler. Nitekim 35. dakikada kullanılan duran topta iyi yükselen Lisandro Martinez, Arjantin’i öne taşıdı. Golden sonra Ekvador riskleri alarak oynamaya başlayınca işler tersine döndü. Arjantin baskıya baş kaldırmaya çalışsa da 90+1. dakikada Kevin Rodriguez’in golüne engel olamadı ve uzatmaya gittik. Uzatmalarda her iki takım tedbirli oynayınca maç penaltılara kaldı. Penaltılarda ise Emiliano Martinez şov vardı. Efsane Lionel Messi’nin panenka denemesi direğe takılsa da iki penaltı kurtaran tecrübeli kaleci Arjantin’i bir kez daha yarı finale taşıdı. En son ev sahibi olduğu 1993’te yarı final oynama başarısı gösteren Ekvador’un yarı final hayalleri başka bahara kaldı.   Venezuela – Kanada Turnuvada CONCACAF’ın son temsilcisi olarak yoluna devam eden Kanada’nın baskılı başladığı maçta Venezuela savunmasının imkanları dahilinde savunmaya çalıştığı söylenebilir. Ancak 13. dakikada Jacob Shaffelburg’un golüne engel olamadılar. Ancak golden sonra Venezuela etkili olan taraf olsa da ilk yarı Kanada’nın üstünlüğü ile noktalandı. İkinci yarının başında dengeli oyun vardı sahada. Ancak 60’tan sonra işler değişti. Venezuela daha etkili olurken 3. bölgede biraz zayıf kaldılar ancak Venezuela efsanesi Jose Salomon Rondon, rastgele uzaklaştırılan topu iyi takip etti ve orta sahaya yakın yerden mükemmel bir son vuruş çıkararak maçı 1-1’e getirdi. Maçın normal süresinde eşitlik bozulmazken uzatmalarda da iki taraf net fırsatlar kaçırdı ve penaltılara gittik. İlk 4 penaltıda Venzuela’dan Yangel Herrera ve Jefferson Savarino penaltıları kaçırırken Kanada’da bu iki isme Liam Millar ve Stephen Eustaqio eşlik etti ve seri atışlara geçildi. Seri atışlarda Wilker Angel kaleciyi geçemeyince Venezuela elenmiş oldu. Kanada, 2016’da ABD’nin ardından yarı finale yükselen ilk CONCACAF ekibi oldu. Venezuela ise 2011’den bu yana ilk kez yarı finale yükselme şansını kaçırmış oldu. Kolombiya – Panama Fazla uzatmaya gerek yok. Kolombiya için rahat bir karşılaşma olduğu söylenebilir. 5-0’la ezen geçen Kolombiya’da goller Jhon Cordoba, James Rodriguez (P), Luis Diaz, Richard Rios ve Miguel Borja (P) geldi. James Rodriguez eski günlerinden resital sunarak 1 gol ve 2 asistle maçın yıldızı olurken Panama hiç reaksiyon gösteremedi. Kolombiya 2016 ve 2021’deki yarı final başarısını tekrarlarken bu sefer şampiyonluğu istiyor. Tarihinde 3. kez Copa America’da yer alan Panama ise çeyrek final oynama başarısı gösterdi ve asıl konfederasyonları olan CONCACAF’ın Altın Kupa organizasyonu için bir hayli umutlular. Uruguay – Brezilya Oldukça çekişmeli ve sert geçen mücadelede iki tarafta üçüncü bölge aksiyonlarında beklentilerin altında kaldı. Topla daha çok oynayan taraf Brezilya olsa da onlar üçüncü bölgede topla buluşmakta zorlanırken net pozisyonları bulan taraf Uruguay’dı ama onlarda üç direğin ortasını tutturamadılar. 74. dakikada Nahitan Nandez’in sert müdahalesine hakemden kırmızı kart çıktı ve Uruguay maçın geri kalanını on kişi oynamak zorunda kaldı. Normal sürede eşitlik bozulmadı ve uzatmalara gittik. Uzatmalarda da eşitlik bozulmazken bu bölümde Brezilya’nın oynadığı oyun tepki topladı. Penaltılara geçildi. Penaltılarda Brezilya’da Eder Miltao ve Douglas Luiz penaltıları kaçırdı. Uruguay’da Jose Maria Gimenez penaltıyı kaçırsa da Manuel Ugarte takımını finale taşıyan penaltıyı gole çevirdi ve Brezilya elenmiş oldu. Brezilya 2015’ten bu yana ilk kez çeyrek finalde turnuvaya veda ederken Uruguay şampiyon olduğu 2011’den bu yana ilk kez yarı finale çıkmış oldu.   Copa America’da Son Düzlük! Copa America’da şahane bir çeyrek finali geride bırakmış olduk. Heyecan 10 Temmuz Arjantin-Kanada ve 11 Temmuz Uruguay-Kolombiya yarı final mücadeleleri ile devam edecek. Sevgili ekip arkadaşım Burak Canlısoy ile birlikte Linesman’de Copa America heyecanını beraber takip edeceğiz. Linesman’den sakın ayrılmayın. Copa America ile ilgili tüm içeriklere ulaşmak için bizi takipte kalın!

  • Ece Üngör Röportajı

    Herkes merhabalar. Artistik Milli Yüzme Takımı Solisti olan  sevgili Ece Üngör ile harika bir röportaj gerçekleştirdik. Değerli vaktini bize ayırdığı için sevgili Ece Hanım'a şahsım ve Linesman ekibi adına çok teşekkür ediyorum. Herkese keyifli okumalar dilerim! Sizi tanımayan arkadaşlarımız için kendinizi tanıtabilir misiniz? Ben Ece Üngör. 17 yaşındayım. Lise üçüncü sınıf öğrencisiyim. 11 yıldır Fenerbahçe Spor Kulübü’nde ar tistik yüzme alanında yarışıyorum. Son üç yıldır milli takımımızın solistiyim.    Artistik yüzmeye nasıl başladınız? İlk günlerden beri aklınızda mıydı? Spor hayatıma beş yaşımda ritmik jimnastik ile başladım. Aynı zamanda bale yapıyordum. Bir yıl sonra bale öğretmenimin tavsiyesiyle o zaman ki adı senkronize yüzme olan ar tistik yü zmeye başladım. Başladığım ilk günden beri bu sporu çok severek yapıyorum.   17 yaşında çok genç ve başarılı bir sporcusunuz. Sporun yanında eğitim hayatınızı nasıl şekillendiriyorsunuz? Tabii ki gün içinde çok uzun saatleri antrenmanlara ayırınca derslerime zaman ayırmak benim için gerçekten güç olabiliyor  a ma olabildiğince dengeli bir şekilde götürmeye çalışıyorum. Özellikle sınav haftaları benim için çok yorucu geçiyor. Artistik yüzme ile ilgili gelecekte hedefleriniz nelerdir? Şu anlık en büyük  hedefim 2028 yılında Los Angeles’da yapılacak olan olimpiyatlarda ülkemizi temsil etmek. Tüm spor dallarında örnek aldığın bir sporcu var mıdır? Özellikle örnek aldığım bir sporcu yok ancak tabii ki değişik yönlerini beğendim farklı sporcular var. Kendi branşın haricinde takip ettiğin başka spor dalları var mıdır? Evet . Yüzme, vo leybol ve futbol sporlarını takip etmeye çalışıyorum.   Hobi ve (varsa) fobini öğrenebilir miyiz? Dans etmeyi çok seviyorum ancak yarış sezonunda pek vakit ayıramıyorum. Seyahat etmeyi çok severim. Fobi olarak da b öceklerden kork tuğumu söyleyebilirim. Sporun içerisinde en zorlandığın anı öğrenebilir miyiz? İki yıl önce 15 yaşımdayken ilk defa yarıştığım Büyükler Dünya Şampiyonası’nda rakiplerimin 30-32 yaşlarında olimpiyat tecrübe si olan sporcular olma sı  beni zorlamıştı.   Sporun içerisinde en mutlu olduğun anı öğrenebilir miyiz? Geçtiğimiz yıl Japonya’da düzenlenen Büyükler Dünya Şampiyonası’nda serbest solo kategorisinde yarıştım. Yarışmanın en küçük sporcusu olmama rağmen finale kalarak Dünya 10.su oldum. Ülkemiz adına bir ilki başarmıştım. Yurt içi ve yurt dışındaki spor otoriteleri , benim ve ülkemiz hakkında konuşmaya takip etmeye başladılar. Ayrıca bu turnuvadan bir önceki Dünya Şampiyonası Budapeşte'de düzenlenmişti. Orada aynı kategoride yarışıp 20. olmuştum . Bu beni çok üzmüştü ama bir sene sonra hayalimi gerçekleştirip çok büyük bir başarı elde ettim. Bu benim için çok mutluluk vericiydi. Sevgili Ece Üngör ile sizler için güzel bir röportaj gerçekleştirdik. Kendisine bir kez daha teşekkür ediyoruz. Umarım beğenmişsinizdir. Eğer beğendiyseniz paylaşarak bize destek olabilirsiniz. Sağlıkla kalın, Linesman'le kalın! Yüzme ile ilgili tüm içeriklere ulaşmak için bizi takipte kalın!

  • Çekya'yı Mağlup Ederek Son 16 Turuna Yükseldik! - EURO 2024 Avrupa Şampiyonası’nda Üçüncü Hafta Sonuçları

    Almanya ev sahibi benim dedi! İngiltere ve Fransa zevk vermedi. Avusturya sürprizi, Romanya son 16'da, İspanya en iyi futbol oynayan takım. Ve tabii ki biz, son 16 turundayız. Tebrikler, Milli Takım! A GRUBU Turnuva tarihinin en başarılı takımlarından biri olan ve turnuvaya ev sahipliği yapan Almanya, A grubunun açılış maçına çok iyi başladı. İskoçya'yı 5-1 yenen ev sahibi Macaristan'ı da 2-0 ile geçmeyi başardı. Grup son maçında 0-1 geride olduğu maçı oyuna sonradan giren golcüsü N. Füllkrug'un attığı golle İsviçre'den grup liderliğini kurtaran Almanya, son 16 turunda Danimarka ile eşleşti. Almanya karşısında son dakikada yediği golle grup liderliğini kaptırarak grubunu ikinci sırada tamamlayan İsviçre, ön alanda baskı yaparak başladığı ve ilk maçta Macaristan'ı 3-1 yenen İsviçre, İskoçya ile ikinci maçında 1-1 berabere kalarak son maça grup liderliği şansı ile çıksa da grubunu ikinci tamamlayarak son 16 turunda İtalya ile eşleşerek belli olan ilk eşleşme oldu. Gürcistan'ın galibiyetiyle en iyi üçüncülerden olma şansını kaybeden Macaristan, İskoçya ile turnuvaya veda etti. Almanya'da Füllkrug ve Musiala 2'şer gol, İsviçre'de R. Freuler 2 asist ile takımlarına katkı verdiler. Macaristan takımında son maçta B. Varga talihsiz bir sakatlık yaşadı. Hastaneye kaldırılan oyuncunun durumu üzüntü yarattı. B GRUBU Grup maçlarını 3 galibiyetle tamamlayan İspanya, 5 gol attığı grupta gol yemedi. Göreve getirilen Luis de la Fuente için A takım deneyimi yok denmesine rağmen aslında De la Fuente bu kadroda İspanya alt yaş gruplarında beraber çalıştığı isimlere görev veriyor. Ben kişisel olarak turnuvanın turnuva gibi oynanması gerektiğini düşünenlerdenim, kısaca turnuva sadece 90 dakika maç değil! Buna örnek De la Fuente grup son maçında Arnavutluk karşısında geniş rotasyonlu kadroyla takımını sahaya çıkardı. Boğalar istediği şekilde temposunu ayarlayıp yönlendirdiği maçı 1-0 kazandı. İspanya'nın kadrosu değişse de oyun yapısı kazanma arzusu aynen devam etti. Lider İspanya'nın rakibi grubumuzdan üçüncü olarak çıkan Gürcistan oldu. B grubunun diğer maçı dramatik bir şekilde sonlandı. Maçın genelinde rakip sahada çok gözüken Hırvatlar olsa da son sözü söyleyen Azzuriler oldu. Turnuvanın en iyi kaleciler performansında Donnaruma, L. Modric'in penaltısını kurtarsa da akan oyunun devamında kale önünde İtalyan savunması Modric'i boş bırakınca Hırvatlar öne geçti. L. Modric 38 yaş, 289 gün ile turnuva tarihinin gol atan en yaşlı futbolcusu oldu. Kulübede yer alan kozlarını sahaya sürmek zorunda olan L. Spaletti, oyuna aldığı isimlerden M. Zaccagni'nin attığı golle İtalya'yı son 16 turuna taşıdı. Turnuvanın ilk eşleşmesi İsviçre - İtalya oldu. Hırvatistan ve Arnavutluk kupaya veda etti. C GRUBU Futbolseverlerin çok şükür bitti dediği grup... Bu grupta toplam atılan gol sayısı 7. İngiltere, 5 puanla grup lideri oldu. Bu grupta ilginç durum, Danimarka ile Slovenya'nın eşit averajlara sahip olması sonrası Danimarka'yı grup ikincisi yapan etken. Slovenya yardımcı antrenörü Milivoje Novakovic'in son maçta gördüğü sarı kart sonrası grup ikincisi olan Danimarka, son 16 turunda ev sahibi Almanya'nın rakibi oldu. Slovenya ikinci kez katıldığı Avrupa Şampiyonası'nda ilk kez gruptan çıkmayı başardı. Ve son 16 turunda rakibi grubumuzun averajla lideri Portekiz oldu. Mitrovic ve Vlahovic ikilisinden verim alamayan, kullanamayan Sırbistan turnuvadan elendi. Favori takımlardan İngiltere, Southgate yönetiminde durağan temposuz ağır futboluyla beklentilerin oldukça altında kaldı. Ada ekibinin son 16 turunda eşleştiği takım Slovakya. D GRUBU Tahminleri yanıltan bir grup oldu. Şampiyonluk adayları arasından Fransa son maçında Polonya ile 1-1 berabere kalarak grubu ikinci sırada tamamladı. Fransa 2 gol atıp, 1 gol yediği grubunu yenilgisiz bitirerek son 16 turuna yükseldi. Son 16 turunda Fransa - Belçika eşleşmesini izleyeceğiz. Hollanda, 4 puan toplayarak en iyi üçüncüler arasında D grubu tamamlandığında ilk sırada yer alıyor. Son maçlarda sıralama da gel gitlerin yaşandığı son maçlarda Portakallar, grubu sürpriz şekilde lider bitirmeyi başaran Avusturya'ya 3-2 mağlup oldu. Portakallar son 16 turunda Romanya ile karşılaşacak. Grup lideri olarak son 16 turuna kalan Avusturya iyi futboluyla dikkatleri çekti. Ralf Ragnick, yönetiminde grup maçına yenilgi ile başlayan Avusturya son 2 maçında 6 gol atarak 6 puanla son 16 turuna lider olarak yükseldi. Prass 2 asist ile takımına katkı verdi. Grubun sürpriz lideri milli takımımızla karşılaşacak. Fransa topa sahip olma pozisyon anlamında yaşadığı üstünlüğünü skorlara yansıtamadı. Hollanda'da Gakpo turnuvada 2 gol, Ake 2 asist ile oynuyor. Kupadan elenen Polonya son maçtan 1 puan alarak kupaya veda etti. E GRUBU Heyecanı ve merakı bol fakat dramatik bir grup oldu. Grubu 4. sırada tamamlayan Ukrayna 4 puanla turnuvaya veda etti. C grubunda ise Danimarka sarı kartlardaki fark sayesinde 3 puanla ikinci olarak yoluna devam ediyor. Grupta 4 takımda 4 puanla tamamladığı için Romanya averajla grup lideri olarak, Belçika averajla ikinci olarak tur atlarken, Slovakya 4 puanla en iyi üçüncüler arasına girerek son 16 tur vizesi aldılar. Belçika oynadığı futbolla hayal kırıklığı yaratırken, Lukaku sürekli VAR'a takıldı! Tenten kıyafeti ile karikatüristten ilham alınan forması ile Belçika, son 16 turunda Fransa ile eşleşti. Romanya'da R. Marin 2 gol, D. Man 2 asist. Slovakya'da I. Schravz 2 gol, J. Kucka 2 asist ile takımlarına katkı veriyor. Grup üçüncüsü 4 puanlı Slovakya oldu. Bu grubun son 16 turu eşleşmeleri şöyle oldu. Romanya - Hollanda, Fransa - Belçika ve İngiltere - Slovakya. F GRUBU Keyifli bir yazı sonu oldu. Gürcistan, Ronaldo'nun sahada olduğu, Portekiz'in rotasyonlu kadrosunu 2-0 mağlup ederek son maçında kendini en iyi üçüncülerin arasına atarak, İspanya ile eşleşti. Milli takımımız kazanınca ülke olarak takımımızla birlikte, kaybedince yine aynı şekilde kontrolsüz bir şekilde demoralize oluyoruz. Pepe'nin dediği gibi duygularımızla değil aklımızla bilgimizle doğruları bularak oynamalıyız.  Maça biraz kötü başladık. Çekya eksik kalınca oyuna dengeyi getirdik. Topu da aldık. Başta Barış Alper, İsmail çok iyi oynadılar. Barış Alper sağ kanatta çok etkili. Bunu herkes görüyor.  İkinci yarıda Hakan'ın güzel golüyle 1-0 öne geçtik. Çekya, özellikle golü yedikten sonra oyuncu değişiklikleri ile oyuna hakim olmaya çalıştı. Taç atışları korner gibi geldi. Montella her sarı kartta oyuncu değişikliği yaptı! Mert'e yapılan faule rağmen VAR'da golü verince skor eşitlendi. Beraberliğin de yettiği maçta savunmaya önem vermeye başlayınca kontra ataklarla gol aradık. Montella, değişiklikleri ile oyuna hamlesini yapmaya başladı. Ve oyuna forvet aldı! Cenk Tosun, ceza sahası sol köşesinde önce düzeltti sonra vurdu. Türkiye'yi son 16 turuna taşıdı. Milli takımımızın rakibi de Avusturya olmuş oldu. Maçın hakemi I. Kovacs maç bitimi de dahil 18 sarı kart, 2 kırmızı kart çıkardı. Averajla lider olan Portekiz'in rakibi Slovenya oldu. Son 16 turunda Avusturya'yı elememiz halinde Romanya - Hollanda galibi ile çeyrek finalde karşı karşıya geleceğiz. Turnuvanın heyecanını ve tüm gelişmeleri Linesman'den takip edebilirsiniz. Futbol ile ilgili tüm içeriklere ulaşmak için bizi takipte kalın!

  • WNBA’in Kaderini Değiştirecek Kadın: Caitlin Clark

    WNBA kurulduğundan bugüne kadar kaderini değiştirecek bir yıldız arıyordu. O beklenen yıldız bu yıl WNBA’e adımını attı. Kolej basketbolunda Iowa gibi zirveden uzak bir üniversitede oynamasına rağmen bütün ilgiyi üzerine çeken Caitlin Clark, profesyonel arenaya adımını atar atmaz WNBA’yi de milyonlara izlettirmeyi başardı. Bu yazıda sizlere ABD’nin yeni starı, kolej basketbolunda rekorları alt üst eden bir ismi Caitlin Clark’ı anlatacağım.   Basketbola Başlangıcı ve Lise Yılları Caitlin Clark, 22 Ocak 2002 tarihinde ABD’nin orta batı eyaletlerinden Iowa’nın en büyük şehri olan Des Moines’de doğdu. Basketbol oynamaya 5 yaşında başladı. Babası, Caitlin’in oynayabileceği bir kızlar ligi olmadığı için onu erkekler liginde oynattı. Clark, basketbolun yanında softbol, ​​voleybol, futbol, ​​tenis ve golf gibi branşları da denedi. 13 yaşından itibaren ise sadece basketbola odaklandı. Kendi yaş kategorisinin üstündeki kızlar liginde oynamaya başladı. Dowling Katolik Lisesi'nde öğrenimini devam ettirirken ilk önce bütün eyalette sonra da ulusal çapta ismini duyurmayı başardı. 2019 yılında 90-78 yendikleri bir lise maçında 60 sayı atarak eyalet rekorunu kırdı. Iowa eyaletinde iki kez en iyi basketbolcu, bir kez ise Miss Iowa ödüllerinin sahibi oldu.   Bu ilgi çekici performanslarıyla ABD alt yaş kategorilerinde forma şansı yakaladı. 2017 yılında ABD U-16 takımına seçildi ve takımının Amerika şampiyonluğuna katkıda bulundu. 2019 ve 2021 yıllarında ise U-19 takımıyla birlikte Dünya şampiyonluğu sevincini yaşadı. 2021 yılındaki turnuvada MVP seçildi.   2020 yılında McDonald's All-American seçilen Caitlin Clark, ESPN tarafından sınıfının en iyi dördüncü oyuncusu seçildi. Lise mezuniyetine doğru Notre Dame, Iowa State, Iowa ve Missouri State gibi üniversitelerden teklif aldı. Ailesi onun Notre Dame’ı seçmesini istedi, o da onlara sözlü taahhüt verdi fakat bunu resmileştirmedi. Clark, tercihini Iowa Üniversitesi’nden yana kullandı. Bu tercihin sebebi olarak Iowa’nın yüksek tempolu hücum oyununu, koç Lisa Bluder’ın guard yetiştirmedeki uzmanlığını ve takımda fazla sorumluluk alabilecek ortamın olmasını gösterdi. Clark, daha sonraları o dönemde kadınlar basketbolunun lokomotifi UConn Üniversitesi’nden teklif beklediğini, gelmeyince hayal kırıklığı yaşadığını söyleyecekti.   Üniversite Yılları Caitlin Clark’ın bütün rekorları alt üst ettiği ve bütün ABD’yi kendine hayran bıraktıran üniversite kariyeri 2020 yılında başladı. Clark, kariyerinin ilk yılını COVID-19 sebebiyle seyircilerden uzak bir şekilde geçirdi. İlk sezonunda 26.6 sayı, 7 asist, 5.9 ribaunt ortalaması ve %40 üçlük yüzdesi yakaladı. Iowa, Clark önderliğinde Big Ten turnuvasını ikinci sırada bitirdi, NCAA turnuvasında ise son 16’ya kaldı. En iyi çaylaklara verilen iki prestijli ödülü UConn’dan Paige Bueckers ile paylaştı. O zamanlarda Bueckers’in tanınırlığı Clark’ın çok önündeydi. Fakat Clark’ın zamanı yavaş yavaş geliyordu.   İkinci yılında Caitlin Clark, rekorları kırmaya başladı. İlk önce bir maçta 44 sayı atarak okul rekorunu kırdı. Daha sonra 18 asistle okul asist rekorunu egale etti. 1000 sayı barajına en erken ulaşan Big Ten konferansı oyuncusu oldu. Takımını Big Ten konferans şampiyonluğuna taşıdı. NCAA turnuvasında ise ikinci turda elenerek hayal kırıklığı yaşadı. Buna rağmen ligin en iyi oyun kurucusu seçildi ve bütün kolej liginin en çok sayı atan ve asist yapan oyuncusu oldu.     İyi geçen ilk iki sezondan sonra Caitlin Clark’ın zirveye çıkması üçüncü sezonda gerçekleşti. Sezonun başlarında 45 sayı atarak kariyer rekorunu geliştirdi. Daha sonra 2000 sayı barajını en erken geçen kadın basketbolcu oldu. Yedinci triple doublenı yaparak konferans rekorunu kırdı. Oy birliği ile konferansının en iyi oyuncusu seçildi ve ikinci kez üst üste takımı konferans şampiyonu yaptı.   2023’ün Mart ayına kadar gelen süreçte Clark çok iyi bir basketbolcu olarak öne çıkıyordu. Yakaladığı müthiş istatistikler onun sınıfının en iyisi olduğunu gösteriyordu. Bu dönemde Paige Bueckers’ın sakatlığı da onun daha fazla öne çıkmasını sağladı. Caitlin Clark, Mart ayında yaptıkları ile öyle bir popülariteye ulaştı ki bırakın Bueckers’ı kolej tarihinde kimse böyle bir seviyeyi ulaşamamıştı. İlk önce geçen yıllarda gösterdiği başarıları aşarak NCAA turnuvasında çeyrek finale kaldı. Çeyrek finalde Louisville’e karşı 41 sayı, 12 asist ve 10 ribauntluk performans sergiledi ve takımını final foura taşıdı. Bu maç istatistiği erkek veya kadın fark etmeksizin NCAA turnuvalarındaki iyi maç istatistiğiydi.   Final fourdaki rakibi yenilgisiz South Carolina’ydı. Bu maçta da 41 sayı atarak takımını finale taşımayı başardı. İşte bu galibiyet Caitlin Clark’ın kariyerindeki en büyük dönüm noktası oldu. O maçla birlikte kamuoyunda büyük bir ilgi odağı haline geldi. Iowa gibi kadınlar kolej basketbolunda zirveden uzak bir takımı alıp tek başına finale çıkarması onu bir süperstara dönüştürdü. Finalde LSU karşısında 17 sayı farkla mağlup olması ve LSU’nun yıldızı Angel Reese’in maç sonunda onunla dalga geçmesi işi çok farklı boyutlara taşıdı. Caitlin Clark’ın karşısına Angel Reese gibi kutuplaştırıcı bir karakter gelmişti. İnsanların gözünde Clark bir süper kahramandı, Reese ise kahramanın baş düşmanı. Bu durum Caitlin Clark’a kendisine büyük bir sevgi duyan hayran kitlesi kazandırdı. Bir anda ABD’nin en sevilen, en popüler figürlerinden birisi oldu. 2023 NCAA Ulusal Şampiyonluk maçının son anlarında Caitlin Clark ve Angel Reese Bu büyük ilgiyle son kolej sezonuna başlayan Caitlin Clark, rekorları tarihe gömmeye devam etti. 6 Aralık 2023’de 3000 sayı barajını aştı. 15 Şubat 2024’te Kelsey Plum’ın 3527 sayılık rekorunu kırarak tarihin en çok sayı atan kadın kolej basketbolcusu oldu. O gün Nebraska karşısında attığı 49 sayıyla hem kariyer rekorunu hem de Iowa rekorunu kırdı. 3 Mart’ta 3668. kariyer sayısını attı ve Pete Maravich’i geçerek kadın erkek fark etmeksizin NCAA basketbol tarihinde en çok sayı atan oyuncu rekorunu eline geçirdi.   Rekorları kırarken popülaritesi daha da arttı ve böylece büyük sponsorluk anlaşmaları imzalamaya başladı. NIL (kolej sporcularının imaj hakları anlaşmaları) sayesinde yılda 3.4 milyon dolar kazanan bir sporcu haline geldi. State Farm, Nike, Gatorede, Goldman Sachs gibi markalarla sponsorluk anlaşmaları imzaladı. Ulusal kanallarda normal sezon maçları milyonlar tarafından izlendi ve sadece Iowa tribünleri değil deplasmana gittiği maçlar bile kapalı gişe oynanır hale geldi.   Big Ten konferans turnuvasında üst üste üçüncü şampiyonluğunu kazandı. Ulusal turnuvada 1 numaralı seri başı olmalarına rağmen geçen seneki başarılarını tekrar etmeleri zor gözüküyordu. Bu kez final yollarında son şampiyon LSU ve çok iyi bir takım oyunu oynayan UConn olacaktı. LSU ile yapacakları son sekiz turu maçı milyonlar tarafından bekleniyordu. İki takımın sorunsuz bir şekilde ilerlemesiyle bu büyük rövanş maçı gerçekleşti ve Caitlin Clark, Angel Reese ve arkadaşlarından intikamını almayı başardı. LSU’yu 94-87 yendikleri maçta 41 sayıyla takımına liderlik etti.   Final four maçında Caitlin Clark ve arkadaşlarının rakibi Paige Bueckers’li UConn’du. Bu maçtan önce Clark mı Bueckers mı soruları sosyal medya ve ana akım medyada soruluyordu. Clark’ın son kolej maçı olacak diye tahmin yapanların sayısı hiç az değildi. Clark ve arkadaşları bu tahminleri yine boşa çıkardı ve rakiplerini 71-69 yenerek ikinci yıl üst üste finale kaldılar. Bu kez finalde rövanş alma sırası South Carolina’daydı. Yine yenilgisiz olarak Iowa’nın karşısına çıkan South Carolina bu kez sürprize izin vermedi ve Caitlin Clark’ın şampiyonluk hayallerini bitirdi.   Caitlin Clark kolej kariyerinde NCAA şampiyonluğu yaşayamasa da Iowa gibi kadın basketbolunda zirveden çok uzakta yer alan ve kendisi dışında bir yıldızı bulunmayan bir takımı bu noktalara getirerek herkesin takdirini kazandı. Kolej kariyerinin son iki yılında büyük bir peri masalına imza attı ve bütün ABD’yi kendine hayran bıraktırdı. O kadar büyük bir kitleyi ekran başına çekti ki son üç maçı üst üste tarihin en çok izlenen kadınlar basketbol maçları oldu. LSU maçını ortalama 12 milyon, UConn maçını ortalama 14 milyon, final maçını ise ortalama 18 milyon kişi canlı olarak izledi. Mart çılgınlığında neredeyse erkek basketbol turnuvasından daha fazla Caitlin Clark konuşuldu. Clark için bundan sonraki hedef kolej basketbolundaki bu etkisini profesyonel arenaya yanı WNBA’ye taşımaktı.   Profesyonel arenaya geçiş   Caitlin Clark, bir yıl daha kolejde oynama hakkı varken kolej kariyerini bitirip WNBA draftlarına katılmaya karar verdi. Bu kararını açıkladığı anda draftın 1. sırasında yer alacağı belliydi. Bütün takımların isteği, onun gibi büyük bir ilgi odağını kendi takımına katmaktı. Bu noktada şanslı olan taraf Indiana Fever oldu. Fever geçen yılın ardından bu yılda draftın bir numaralı seçme hakkına sahip olarak piyangoyu tutturdu ve Caitlin Clark’ı takımına kattı. Clark yanında müthiş de bir draft sınıfını da getirdi. Cameron Brink, Camila Cardoso, Angel Reese, Rickea Jackson ve Aaliyah Edwards gibi isimler de bu draftla birlikte WNBA’ye girdi.     İlk WNBA maçlarında zorlu rakiplerle karşılaştı. New York Liberty ve Connecticut Sun gibi güçlü takımlarla ilk dört maçını yapması Caitlin Clark ve takımı için çok zorlayıcı oldu. Bu maçlarda 20’li sayıların üstünde bir performans sergilese de takımına galibiyeti getiremedi. Ayrıca takımının yeni yapılanma sürecinde bir takım olması ve genç isimlerden oluşması bu kötü başlangıcın önemli sebeplerindendi.   Caitlin Clark ve takımı için ilk 5 maçtan sonra işler rayına oturmaya başladı. Caitlin Clark, Indiana Fever ile birlikte ilk WNBA galibiyetini Los Angeles Sparks karşısında aldı. Bu maçta 2 asist ile triple doubleı kaçıran Clark, kötü gidişata bir son vermiş oldu. Takımı ile ilk galibiyetinden sonra üç maçlık bir mağlubiyet serisi daha yaşasa da toparlanmayı bildiler. Çıktıkları son 9 maçın 7’sini kazandılar. Takımın yükselen performansında Aaliyah Boston’ın form grafiğinin yükselmesinin büyük etkisi oldu. Geçen sezonun çaylağı seçilen Boston’ın performansını yükseltmesi hem Caitlin Clark’ı rahatlattı hem de takımın play-offa yükselme umutlarını arttırdı.   Caitlin Clark, ligin ilk ayında ayın çaylağı ödülünü kazandı. Bu ödülü 17.6 sayı, 6.6 asist, and 5.1 ribaund ortalaması ile aldı. Clark, 1 aylık süreçte kolej kariyerindeki olağanüstü istatistikleri yakalayamasa da iyi bir performans ortaya koydu. Clark’ın kolej basketbolunda yakaladığı istatistiklere WNBA’de bir anda ulaşmasını beklemek ona büyük bir haksızlık olurdu. WNBA’deki seviye ile kolej basketbolu arasında büyük bir uçurum bulunuyor. Savunmaların sertliği Caitlin Clark gibi skorerleri oldukça zorlayan bir konu. Özelikle Caitlin Clark’ın logodan bile isabetli şut atabileceğini bilen savunmacılar, bir an bile baskı savunmasını Clark’a karşı bırakmıyorlar. Bu da Clark’ın rahat şut yaratmasını oldukça zorlaştırıyor.     Clark’ın kolejde attığı şut sayısıyla WNBA’deki sayısı arasındaki fark aslında birçok şeyi anlatıyor. Clark, 31.6 sayı ortalaması ile tamamladığı son kolej sezonunda maç başına ortalama 22.7 top kullanırken, WNBA’de 17 maçta 12.5 top kullanabildi. Kolay şutları bulamaması onun şut isabet yüzdesini de etkiledi.   Caitlin Clark’ın oyununda şu ana kadarki en sıkıntılı konu asist – top kaybı dengesi oldu. Clark, 6.2 asist ortalaması ile lig dördüncüsü, diğer taraftan top kaybında ise 5.6 ortalama ile lider durumda. Clark’ın 4 yıllık kolej kariyerinde de top kaybı problemi yaşadığı bir gerçek. 4 yıllık kolej kariyerinde 8.2 asist ortalaması ve 4.8 top kaybı ile oynuyordu. Top kayıplarını azalttığı taktirde Clark’ın oyundaki efektifliği daha fazla artacaktır. Zaten skorerliği, asist özelliği, ribauntlara girip almasıyla komple bir oyun kurucu performansı veriyor. Şu anda yapması gereken şey oyun içindeki hatalarını minimuma indirmek. O zaman hem takımını daha yukarılara çıkaracaktır hem de kolej basketbolunda ondan gördüğümüz dominantlığa ulaşacaktır.   Caitlin Clark’ın bu sezon şu ana kadarki performansında eksiklerin hataların olması çok doğal. Fakat Clark bu eksiklere rağmen WNBA tarihinin en iyi çaylak performanslarından birini veriyor. Sayı barajlarını, bütün WNBA oyuncularından daha hızlı bir şekilde geçiyor. Bu da bizlere kolejde kırdığı rekorları WNBA’de de kırabileceğini gösteriyor.   Lige etkisi   Caitlin Clark’ın lige gelişi öyle bir ses getirdi ki WNBA bir anda gündemin üst sıralarında konuşulur hale geldi. Clark’ın WNBA’ye büyük bir ilgi çekeceği draftın izlenme sayılarından net bir şekilde belli oldu. Geçen yıl 601.000 kişi tarafından izlenen draftı bu yıl 2.45 milyon kişi ESPN’den canlı olarak izledi. Indina Fever, Caitlin Clark draftını izlemek için kendi salonlarında 17.000’den fazla kişinin katıldığı bir watch party düzenledi.   WNBA’in açılış maçıyla birlikte reyting rekorları kırılmaya başladı. Caitlin Clark’ın ilk WNBA maçı ESPN 2 kanalından ortalama 2.1 milyon kişi tarafından izlendi. Aynı saatte ESPN kanalından yayınlanan NHL play-off mücadelesi ortalama 2 milyon seyircide kaldı. Indiana Fever’ın ulusal kanallarda yayınlanan maçları ortalama 1.5-2 milyon izleyici bandında reyting yakaladı. Caitlin Clark’ın Angel Reese ile karşı karşıya geldiği maçı ise ortalama 2.25 milyon izleyici tarafından izlendi. Bu rakam WNBA tarihin 23 yıldaki en yüksek reytingi oldu. WNBA maçları bu yıl ortalama 1.32 milyon reyting aldı. Geçen yıl bu ortalama 462.000 izleyiciydi. Bu yıl en çok izlenen 5 maçın tamamı da Caitlin Clark’ın sahada olduğu karşılaşmalardı.     Caitlin Clark, WNBA’e etkisinin yanında takımı Indiana Fever’a da büyük bir marka değeri kazandırdı. Fever, bu yıl maç biletleri, ürün satışları, sponsorluklarla birlikte ligin en değerli takımlarından birine dönüştü. Clark, gelmeden önce Indiana Fever’ın 129.000 olan Instagram takipçi sayısı 1 ay içerisinde 500.000’i geçti ve WNBA’in en çok takip edilen takımı oldular.   Caitlin Clark’ın ilk yılında çaylak kontratıyla 76.535 dolar alacak olması WNBA’deki maaşların düşüklüğü konusunu gündeme getirdi. Ulusal kanallardan tutun diğer branşlardaki sporculara kadar herkes bu konu hakkında yorum yaptı. Takımların ve televizyon kanallarının Caitlin Clark sayesinde büyük paralar alacak olması fakat Clark’ın çok düşük bir maaşa oynaması tartışma konusu oldu. WNBA yetkilileri ve takım sahipleri Clark’ın etkisi sayesinde yeni yapılacak TV anlaşmasının eskisinden kat kat iyi olacağını söylüyor. Bu yüzden yakın bir zamanda bu maaşların artacağı belirtiliyor.   Tartışmalar   Caitlin Clark’ın popülaritesinin artması onun sürekli gündemdeki bir isim olarak öne çıkmasına sebep oldu. Bu kadar göz önünde olması onunla ilgili insanların sürekli yorum yapmasına yol açtı. Bu tartışmaların büyük reyting getirdiği görülünce ulusal medya da bu tartışmaları sürekli kaşımaya başladı ve böylece Clark üzerinde en çok konuşulan figürlerden birisi haline geldi.   İlk tartışmalar kolej kariyerinin sonunda onun tarihin en iyi kolej oyuncusu olup olmaması ile ilgili yorumlardan çıktı. WNBA’in süperstar isimlerinden biri olan Breanna Stewart, Clark’ın kolej tarihin en iyisi olması için kupalar kazanması gerektiğini söyledi. Stewart, dört yıllık kolej kariyerinde her sezon şampiyonluk kazanarak tarihe geçen bir isim olduğu için bu tartışmada söz hakkı olabilecek önemli bir kişi. Stewart, UConn gibi tarihi başarılarla dolu ve sürekli iyi kadrolar kuran bir takımda olduğu için kupa kazanma konusunda herkesten bir adım önde olduğunu söylememiz pek yanlış olmaz. Clark, Iowa’da değil de daha iddialı bir takımda bu performansları sergilese kolej kariyerini 1-2 şampiyonlukla tamamlayabilirdi. Ama ne söylenirse söylensin en iyi kim tartışmaları her zaman sübjektif tartışmalardır ve hep bir kısır döngüye girmektedir. Kimse Clark’ın rekorlarını ve Stewart’ın kupalarını inkar edemeyeceği için bu tartışma bu şekilde sürüp gidecektir.   İkinci büyük tartışma konusu –ki bu hale devam ediyor- diğer basketbolcuların Caitlin Clark’a karşı tavırları oldu. Kadın basketbolunun efsane isimlerinden Diana Taurasi ve eski WNBA yıldızlarından Sheryl Swoopes, Clark’ın kolej performansını profesyonel arenada yansıtamayacağı üzerine gündem olan açıklamalar yaptı. Clark’ın Nike ile 28 milyon dolarlık rekor anlaşmasından sonra da A’ja Wilson gibi basketbolcular sosyal medyadan imalı gönderiler paylaştılar. Clark’ın maçlarda maruz kaldığı sert fauller gündem oldu. Özellikle Chicago Sky’lı Chennedy Carter’ın yaptığı kasti faul büyük bir fırtına kopardı.   Bu hareketler büyük bir kitle tarafından kıskançlıkla tanımlandı. Bu davranışların hepsini kıskançlık olarak yorumlamak adil olmaz fakat birçoğunu bu şekilde yorumlayabiliriz. Aslında bu davranışlar sporda sıkça gördüğümüz davranışlar. LeBron James, liseden NBA’e büyük bir beklenti ile gelmişti ve takım arkadaşları da dahil olmak üzere hiç sıcak karşılanmamıştı. Serena Williams da Venüs Williams ile birlikte ilk çıktıklarında tenis dünyasında çok da cana yakın bir karşılama görmemişlerdi. LeBron James ve Serena Williams da Clark’ta kendilerinden bir parça görmüş olacaklar ki ona sürekli olarak destek mesajları verdiler.   Son ve en çok ses getiren tartışma konularından birisi ise Caitlin Clark’ın Olimpiyat kadrosuna alınmaması oldu. Seçici komite, bu Olimpiyatlara tecrübeli isimlerle gitme kararı aldığını ve bu yüzden Caitlin Clark’ın kadroya alınmadığını açıkladı. Bunun üzerine ırksal ve cinsel yönelimlerden tutun diğer oyuncuların Clark’ı sevmemelerine kadar büyük bir tartışma döndü. Öncelikle burada seçici komitenin açıkladığı sebep dışında bir sebep aramak komplo teorisi üzerine konuşmak olur. Caitlin Clark’ın beyaz olduğu için ayrımcılığa uğradığını düşünen büyük bir kitle var. Bu kitle ile onlara zıt olanlar Caitlin Clark üzerinden bir mücadele veriyorlar. Clark’ın hiçbir şekilde dâhilinin olmadığı bu mücadele sporcunun gündemin hep ilk sıralarında kalmasını sağlıyor fakat tartışmayı çok tehlikeli olabilecek bir noktaya götürüyor. ABD takımının açıklanan kadrosunda Breanna Stewart, Sabrina Ianescu, Kelsey Plum ve Diana Taurasi gibi beyaz oyuncular bulunuyor. Cinsel yönelim olarak baktığımızda Ianescu ve Plum yine onların bu teorisine uymuyor. Diğer oyuncuların sevmemesi ve kıskançlığı sebebiyle alınmaması konusu ise oyuncuların seçici kurul üzerinde ne kadar etkisi olduğuna bağlı bir konu.   Peki Caitlin Clark Olimpiyat kadrosuna alınmalı mıydı? Bu soruya şahsi cevabım evet. Caitlin Clark’ın şu anki istatistikleri kadroya seçilen isimlerden düşük görülebilir. Onlara göre tecrübe eksikliği de olabilir. Fakat Clark şu anda kadın basketbolunun tartışmasız en ünlü figürü. Eğer elinizde böyle bir figür varsa bunu değerlendirmelisiniz. Eğer Clark götürülseydi erkek basketbolunun 1992 Olimpiyatlarındaki etkisini kadın basketbolunda gerçekleştirebilirlerdi. 1992’de Larry Bird’in sadece takımda olsun diye sakat sakat bile götürüldüğünü düşünürsek Clark rahatlıkla bu takımda yer alabilirdi. Ayrıca zaten bütün turnuvaları domine etmiş bir takım olan ABD takımı bir çaylağı hayli hayli kadroda tutabilirdi. Caitlin Clark’ı almayarak hem ulusal hem de uluslararası seyirci açısından büyük bir kitleyi kazanma fırsatını ellerinin tersiyle itmiş oldular.   Kırdığı rekorlarla, kazandığı başarılarla, gösterdiği performansla, üzerindeki tartışmalarla Caitlin Clark’ın şu ana kadarki kariyerini sizler için derledim. Büyük düşüşler veya sakatlıklar olmadığı sürece Clark’ı uzun bir kariyer bekliyor. Umarız şu ana kadar başardıklarından daha fazlasını başarır, beklentilerin çok üstüne çıkar ve bizlere uzun yıllar boyunca büyük bir sporcuyu izleme şansını verir. Basketbol ile ilgili tüm içeriklere ulaşmak için bizi takipte kalın!

  • Wimbledon 2024 Başlıyor!

    Dört grand slam oynanan teniste üçüncü grand slam olan Wimbledon’un başlamasına çok az kaldı. Wimbledon öncesi tamamlanan toprak sezonundan (Roland Garros) sonra gözler hızlıca Wimbledon’a çevrildi, tüm tenis severler yavaş yavaş çim sezonunun heyecanını hissetmeye başladı. Çim sezonunun özel bir aurası olduğunu belirtmekte de fayda var. Yazın oynanan bir grand slam olması tüm dünyadaki tenis severler için tatilin yanına eşlik edecek iki haftalık özel bir ziyafet anlamına geliyor.   1–14 Temmuz arasında oynanacak turnuvada kadınların final karşılaşması 13 Temmuz’da oynanacak, erkekler ise 14 Temmuz’da final karşılaşmasını oynayacak ve Wimbledon 2024 şampiyonunun belirlenmesi ile çim sezonu kapanacak.   Wimbledon - Erkekler Carlos Alcaraz Son şampiyon ve bu sene tekrar turnuvanın favorisi gösterilen Carlos Alcaraz ile başlayalım.   İspanyol raket Carlos Alcaraz, Wimbledon 2023 şampiyonu olma başarısını göstermişti. Üstelik bu başarıyı çeyrek finalde Rune’u, yarı finalde Medvedev’i finalde ise tenisin dominant figürü Novak Djokovic’i 5 set sonunda devirerek elde etmişti. Carlos Alcaraz, mayıs ayında oynanan toprak sezonunu kazanarak çim sezonuna giriş yapıyor ve bu sene ikinci grand slam’ini kazanmak istiyor.   21 yaşındaki İspanyol raket, yaşına rağmen üç grand slam’i cebine koymuş durumda. (Amerika Açık-2022, Wimbledon-2023 ve Roland Garros-2024) Koleksiyonunda sadece Avustralya Açık şampiyonluğu eksik. Son Avustralya Açık şampiyonu ise Jannik Sinner olmuştu.   Jannik Sinner Jannik Sinner demişken turnuvanın diğer bir favorisine değinelim.   2022/23 ile ismini fazlasıyla duyduğumuz İtalyan raket Jannik Sinner, tenis dünyasındaki ilk grand slam’ini 2024 Ocak’ta Avustralya Açık turnuvasında elde etmişti.   Yarı finalde Novak Djokovic’i turnuva dışına atmayı başaran Jannik Sinner, final maçında Rus raket Daniel Medvedev ile eşleşmiş ve 5 set sonunda kupaya ulaşmıştı.   İtalyan raket, kariyerinin devamında ATP turlarında ve Roland Garros’ta elde ettiği puanlarla dünya 1 numarasının yeni sahibi olmuştu.   22 yaşındaki İtalyan raket Jannik Sinner, tenisin bizlere sunduğu yeni bir figür. Üst üste rekorlar kırdı, yenilmezlik serileri oluşturdu, korttaki farklı oyun tarzı ile tenise yeni bir boyut kazandırdı.   Nadal, Federer ve Djokovic üçlüsünden sonra Carlos Alcaraz ve Jannik Sinner rekabeti oluştu. Bu rekabet tenisin renk paletine katkı sağladı.   Nadal, Federer, Djokovic üçlüsünden sonra ortaya çıkan bu iki raket, tenisteki rüzgarın başka yöne esebildiğini kanıtladı. Bu doğrultuda tenise yeni bir katman eklenmiş oldu. Dünyada tenise olan bakış açısı da bu gelen zenginlikle beraber değişmiş durumda.   Novak Djokovic Çok fazla bahsetmeye gerek yok sanırsam. Tenisin dominant figürü, tabiri caizse kan emicisi…   Dört grand slam’in tamamında hakimiyet kurabilen belki de tek tenisçi. Fanı değilsek bile bu realite ile başa çıkmak zorundayız çünkü Rafael Nadal sadece toprakta hakimiyet kurabilirken, Roger Federer ise hep çimdeki performansı ile ön plana çıktı. Wimbledon 2024’e katılması şüpheli olan Novak Djokovic, şüpheleri ortadan kaldırdı ve turnuvada yer alacağını açıkladı. Yaşına rağmen tenise olan tutkusu hiç tükenmemişe benziyor. Sahadaki mental zırhı ve keskin oyunu onu şahsına münhasır bir figür haline getiriyor.   Sürpriz Adaylar Son dönemde yükselişte olan Rus raket Andrey Rublev de potansiyel bir şampiyon olarak görülüyor. Mayıs’ta oynanan Madrid Açık’ta da şampiyonluk yaşamıştı Rublev.   Ek olarak: Zverev, Medvedev, Rune gibi isimler de sürpriz olması halinde en büyük adaylar…   Wimbledon - Kadınlar Kadınlarda net bir favori yok ancak çimdeki performansı her ne kadar kötü olsa da son dönemdeki performansı ile ön plana daha çok çıkan isim Iga Swiatek.   Son şampiyon Marketa Vondrousova’nın tekrar şampiyonluk yaşaması zor gözükse de açık kapı bırakmakta fayda var.   Son 2 senenin finalisti olan Ons Jabeur ise yarım kalmış hikayeyi tamamlamak için kortta olacak. Yorumcular sağlıklı bir senaryoda Rybakina’nın da şampiyonluğa uzanabileceğini söylüyor.   Öte yandan Jasmine Paolini ve Qinwen Zheng gibi turnuvaya renk katabilecek isimlerden…   Wimbledon 2024 değerlendirme yazımı bitirmeden önce radyocu, gazeteci ve spor yorumcusu sevgili Cüneyt Kaşeler’den turnuva adına şampiyonları tahmin etmesini istedim. Cevabı ise şu şekilde oldu: “Kadınlarda Jabeur alsın isterim ama her seferinde bir Rus ya da Çek çıkıyor. Bu sene kimin sırası merak ediyorum, öte yandan ben Osaka’yı da merak ediyorum. Bakalım Fransa’da gösterdiği performans oraya mı aitti, üstüne koyacak mı? Erkeklerde ise Sinner ve Alcaraz dışına çıkmaz, plase Medvedev diyorum.”a çıkmaz, plase Medvedev diyorum.” Tenis ile ilgili tüm içeriklere ulaşmak için bizi takipte kalın!

  • Alex Pereira UFC 303’te Acımadı!

    UFC 303 PPV gecesi, Las Vegas’taki T-Mobile Arena’da düzenlendi. Gecenin ana maçında UFC hafif ağır siklet şampiyonu Alex Pereira ile eski şampiyon Jiri Prochazka rövanş maçına çıktı. Yan ana maçta ise Diego Lopes ile Ian Ige karşı karşıya geldi.    UFC 303 için ilk ayarlanan ana maç Conor McGregor vs Michael Chandler karşılaşmasıydı. McGregor'un geri dönüşü büyük bir heyecanla bekleniyordu. Fakat bu dönüş şanssız bir sakatlık sebebiyle iptal oldu. Conor McGregor, ayak parmağındaki kırık sebebiyle karşılaşmadan çekilmek zorunda kaldı. McGregor'un çekilmesiyle birlikte uzun zamandır reklamı yapılan UFC 303 kartı tehlikeye girdi. UFC, hızlı bir şekilde aksiyon alarak kartı kurtardı. Gecenin ana maçı olarak Alex Pereira vs Jiri Prochazka UFC hafif ağır siklet kemer karşılaşmasını ayarladı.  Alex Pereira ile Jiri Prochazka daha önce 2023'ün Kasım ayında karşılaşmışlardı. Alex Pereira, rakibini ikinci raundda nakavt etmeyi bilmişti. Pereira, sakatlığı sebebiyle kemerini maç kaybetmeden bırakmak zorunda kalan Çek dövüşçüyü mağlup ederek gerçek şampiyon olduğunu göstermişti. Prochazka, 1.5 yıllık sakatlık sürecinin ardından geri döndüğü maçta pek varlık gösterememiş ve ikinci kez kemeri alma şansını değerlendirememişti. Alex Pereira, bu maçtan sonra UFC 300'de yine eski bir şampiyon Jamahal Hill'i nakavt etmeyi başardı. Jiri ise aynı gecede sikletin güçlü isimlerinden Aleksdandar Rakic'i mağlup etti. Böylece Jiri Prochazka, tekrardan kemer iddiasını göstermiş oldu. Rövanş maçı bu galibiyetle birlikte tekrar gündeme geldi. Bu yılın ilerleyen zamanlarında yapılması beklenen mücadele, UFC 303'ün tehlikeye girmesi sebebiyle bu karta eklenmek zorunda kaldı.    Karşılaşma ilk maçın benzeri bir şekilde başladı. Alex Pereira, Jiri Prochazka'nın açık bacağına alçak tekmeler atarken, Jiri ilk maçtaki gibi seviyeyi değiştirip oyunu yere almaya çalıştı. Pereira, her maç daha da üstüne koyduğu takedown savunması ve gücü sayesinde Jiri'ye takedown şansı vermedi. Bu noktadan sonra oyun tamamıyla Pereira'ya döndü. Pereira, rahat bir şekilde Jiri'ye yumruk isabet ettirmeye başladı. Jiri ise bu yumruklara cevap vermedi. İlk raundun sonunda Pereira müthiş bir sol kroşe ile Jiri'yi yatırdı fakat bitiş zili Jiri'yi kısa bir süreliğine de olsa kurtardı. İkinci raundun hemen başında Pereira, müthiş bir head kick ile yine rakibini yakaladı ve hakemin araya girmesiyle birlikte maçı nakavtla kazandı. O head kickin etkisiyle Jiri bir süre kendine gelemedi.  Alex Pereira, bu galibiyetle birlikte Jiri Prochazka ile olan rekabetine son noktayı koydu ve Jiri'nin şampiyonluk umutlarını bitirdi. Pereira, hafif ağır sikletteki dominasyonunu devam ettirdi ve ağır siklete göz kırptı. Joe Rogan'a verdiği maç sonu röportajında gelecekte ağır siklete geçmeyi istediğini söyledi. Sikletteki eşleşmelere bakıldığında Pereira'nın hemen geçiş yapması zor gözüküyor. Sıradaki maçını yine hafif ağır siklette Magomed Ankalaev ile yapması bekleniyor.    Gecenin yan ana maçında dövüş severler son dakika sürprizi ile karşılaştı. İlk başta yan ana maçta Jamahal Hill olacaktı. Hill sakatlanınca Brian Ortega vs Diego Lopes karşılaşması yan ana maç olarak ayarlandı. Bu maç Ortega'nın kilo kesme probleminden dolayı tüy sikletten hafif siklete alındı. Dövüş günü geldiğinde Ortega, yüksek ateşli bir şekilde hastalandı ve maçtan çekildi. UFC, ana kartın başlamasına dakikalar kala Dan Ige'yi karta dahil etti ve gecenin yeni yan ana maçı Dan Ige vs Diego Lopes oldu. Maç 165 poundda gerçekleşti. Diego Lopes, Dan Ige’yi puanla (29-28, 29-28, 29-28) mağlup etti. Diego Lopes kilo kesmede yaşadığı problemlere, Dan Ige de çok kısa bir sürede maçı kabul etmesine rağmen seyircilere güzel bir maç izlettiler. İlk iki raundda Lopes hem patlayıcılığı hem de yer oyunuyla üstünlük kurarken, üçüncü raundda rakibinin yorulmasıyla birlikte Ige çok etkili bir performans sergiledi fakat rakibini bitiremeyince maçı puanla kaybetti. Dövüş sporları ile ilgili tüm içeriklere ulaşmak için bizi takipte kalın!

  • Copa America’da İkinci Grup Maçları Oynandı!

    ABD’nin ev sahipliğinde düzenlenen Copa America’da 2. hafta maçları tamamlandı. 2. hafta maçlarında kırmızı kartlar havada uçuşurken ev sahibi ABD şok yaşadı, yıllardır ekonomik krizle boğuşan ve adeta yok olma eşiğine gelen Venezuela da ise coşku vardı.   A GRUBU A grubunda Kanada, Peru’yu Jonathan David’in golüyle 1-0 yendi. Peru’da Miguel Araujo ise 59. kırmızı kart görerek takımını on kişi bıraktı. Peru maça iyi başlasa da Paolo Guerrero sonrası adeta bir kronik sorun haline gelen santrafor sorununu bu maçta da hissetti. Üstüne 10 kişi kalınca da bu sonuç çıktı. En son 1995’te Copa America’da gruplarda elenen Peru gruptan çıkmak için son maçında Arjantin’i yenmek zorunda. Grubun bir diğer maçında son şampiyon Arjantin, Şili’yi Lautaro Martinez’in golüyle 1-0 yendi ve çeyrek finale yükseldi. Golü bulmakta zorlansalar da Şili’yi adeta ezen Arjantin bir kez daha Copa America’da çeyrek finale yükselmiş oldu. Bu sonuçlarla Arjantin 6 puanla 1. Kanada 3 puanla 2. olurken Şili ve Peru birer puanla son iki sırayı paylaştı.   B GRUBU B grubunda Ekvador, Jamaika’yı Piero Hincapie, Kendry Paez ve Alan Minda’nın golüyle 3-1 yendi. Jamaika’nın tek golü ise West Ham’lı Michail Antonio’dan geldi. Ekvador bu galibiyeti ile önceki maçtaki ters averajı lehine çevirdi ve önemli bir galibiyet aldı. Jamaika ise büyük beklentilerle geldiği turnuvada hayal kırıklığı yarattı. Özellikle rakiplerine oranla hızlı hücumculara sahip olsalar da bunu üretkenliğe çeviremediler. B grubunun diğer maçında Venezuela, CONCACAF davetlisi Meksika’yı 1-0 yendi. Venezuela’nın golü rakip topraklardaki (Meksika – Liga MX) performansıyla bu sezon dikkat çeken ve Venezuela tarihinin en golcü oyuncusu olan Jose Salomon Rondon’dan (P) geldi. 2019’dan bu yana ilk kez çeyrek finale yükselen Venezuela’da büyük coşku vardı. Bu sonuçla Venezuela grupta ilk sırayı aldı. Ekvador ve Meksika üçer puanla 2. ve 3. sıraları aldılar. Jamaika ise son sırada kaldı. C GRUBU C grubunda Panama sürpriz bir şekilde ev sahibi ABD’yi 2-1 yendi. Panama’da goller Cesar Blackman ve Jose Fajardo’dan gelirken ABD’nin tek golünü Folarin Balogun attı. Panama’da Adalberto Carrasquilla 88. dakikada ABD’de ise Timothy Weah 18. dakikada kırmızı kart görerek takımlarını 10 kişi bıraktılar. Panama ABD’yi tarihinde 3. kez yenerken önemli bir puan aldı. Grubun diğer maçında Uruguay, Bolivya’yı 5-0’la ezdi geçti. Uruguay’da goller, Facundo Pellistri, Darwin Nunez, Maximiliano Araujo, Federico Valverde ve Rodrigo Bentancur’dan geldi. Marcelo Bielsa yönetiminde yeni bir sayfa açan Uruguay için işler oldukça iyi gidiyor ve bir kez daha çeyrek finale çıktılar. Copa America’nın mazlum takımlarından Bolivya ev sahibi olduğu 1997 Copa America’daki ikincilikten sonra katıldığı 10. Copa America’da 9. kez grup aşamasında elendi. Bu sonuçlarla Uruguay 1. olurken Panama ve ABD üçer puanla 2. ve 3. sırayı aldılar. Bolivya ise son sırada kaldı.    D GRUBU D grubunda Kolombiya, Kosta Rika’yı 3-0’la yendi ve çeyrek finale yükseldi. Katıldığı son 6 turnuvada çeyrek final oynama başarısı gösteren Kolombiya’da goller Luis Diaz, Davinson Sanchez ve Jhon Cordoba’dan geldi. 2016 ve 2019’da 3. olan Kolombiya’da yüzler gülüyor ve bu sefer 3.lüğün de ötesine geçmek istiyorlar. Tarihinde sadece 6. kez bu turnuvada mücadele etme başarısı gösteren Kosta Rika ise grubun son maçında Paraguay karşısında mucizeyi arayacak. Grubun diğer maçında Brezilya, Paraguay’ı 4-1 yenerek çeyrek final yolunda önemli bir üç puan aldı. Seleção’da goller Vinicius Jr. (x2), Savinho ve Lucas Paqueta’dan gelirken Paraguay’ın tek teselli golünü Omar Alderete kaydetti. Ayrıca Paraguay’da Adrian Andres Cubas 81. dakikada takımını 10 kişi bıraktı. Efsane Ronaldinho’ya göre tarihin en zayıf kadrosu olan Brezilya’da oyun kesinlikle beklentinin çok altında. Çok düşük ihtimal olsa da grupta elenme ihtimalleri var. Tarihinde sadece 1987’de grupta elenen Brezilya’nın oyununu geliştirmesi şart. Katıldığı son 12 Copa America’nın sadece ikisinde grup aşamasında elenen Paraguay 2016’dan bu yana ilk kez elenmiş oldu. Bu sonuçla Kolombiya 1. Brezilya 2. olurken Kosta Rika 3. sırayı aldı. Paraguay son sırada kaldı. LATİN ATEŞİ YANMAYA DEVAM EDECEK! Copa America’da grup aşaması 30 Haziran – 3 Temmuz arasında oynanacak olan 3. ve son grup maçlarıyla devam edecek. Linesman ekibi olarak sizleri Latin Amerika’nın en büyük turnuvası hakkında bilgilendirmeye devam edeceğiz. Takipte kalın… Copa America ile ilgili tüm içeriklere ulaşmak için bizi takipte kalın!

  • F1 Avusturya GP'de Norris-Verstappen Çarpıştı, Russell Kazandı!

    Avusturya GP son bölümünde heyecanlı anlar yaşanan yarışta Norris ve Verstappen teması yarışın ana hikayesi olurken George Russell sürpriz şekilde yarışın galibi oldu. Temas sonrası Norris yarış dışı kalırken Verstappen ancak 5. olabildi.   Yarışın başında startta herhangi bir problem yaşanmazken yarışın büyük bölümünün sıkıcı geçtiğini söyleyebiliriz. Bu bölümde birçok pilot temaslar, pitte güvenlik ihlali ve pit yolu çizgisini kaçırma gibi nedenlerden cezalar aldılar. Yarışın ilk bölümünde McLaren’ler dışınlar Mercedes’lerin iyi tempoyla RedBull (Perez hariç) ve McLaren’e yaklaşan ekip olduğunu gördük. Ferrari’de Sainz öndekilere yaklaşmakta zorlanırken startta kanadı kırılan Leclerc’in beli yarışın geri kalanında doğrulmadı.   Arka tarafta ise bu hafta sonunu yavaş geçiren iki ekibin mücadelesi vardı. Aston Martin ve Kick Sauber. Birbirlerine zaman zaman yaklaşsalar da net olarak üstünlük kuramadılar. Sonrasında Alonso, Zhou’ya arkadan çarpınca 10 saniye ceza almaktan kurtulamadı.   Yarışta asıl kıyamet son bölümde geldi. Büyük çoğunluğun muhtemelen 50. turda uyumasıyla kaçırdığı kısımda Verstappen-Norris mücadelesi vardı. 52. turda RedBull’un Verstappen’e yaptığı 6.5 saniyelik pit yaptı. Aynı turda pite gelen Norris’e McLaren 2.9 saniyelik pit yapınca aradaki 7.6 saniyelik fark eridi ve mücadele başladı.   Norris adım adım farkı kapattı ve 2 tur sonra atak denedi ancak başarısız oldu. Pes etmeye niyeti olmayan Norris ataklarını sürdürse de iyi batarya kontrolü ve araç konumlandırma ile Verstappen bunları savuşturdu. Norris, Verstappen’i frenlemede yön değiştirmekle suçlarken FIA konuyu not etmedi bile. Norris’in çabaları 59. turda meyvesini verdi. Norris 59. turda 3. virajda Verstappen’i geçti ancak pist dışından geçişi tamamlayınca aynı turda yerini geri vermek zorunda kaldı. Bu noktada Norris hala Verstappen’i frenlemede yön değiştirmekle suçlamaya devam ederken Verstappen de Norris’i pist dışına zorlama ve pist dışından geçmekle suçladı. 63. turda Norris bu sefer içeriden şansını denedi. Bu sefer Verstappen 3. virajı dışarıdan döndü ve liderliğini korudu. Norris’in yer verme talebi FIA’dan kabul görmezken 64. turda kıyamet koptu.   64. turda Norris dışarıdan bir kez daha şansını denedi ancak sağ arka lastiği ile Verstappen’e temas etti. Bu temasla Verstappen’in sol arka lastiği patladı. Norris’in de sağ arka lastiği patladı ve süspansiyonu hasar gördü. Verstappen patlak lastikle bile savunma yapmaya devam etti ve Norris’i çimlere doğru zorladı. Bu zorlama Norris için yolun sonu oldu. Çimlerde daha da hasar alan süspansiyon iflas etti ve parçalandı. Son sektörde bu ikili adeta sürünerek pite geri dönmeye çalışırken George Russell liderliği aldı. Piastiri 2.liğe çıkarken Carlos Sainz da 3. sırayı aldı. Pitte Norris yarışa veda ederken Verstappen yumuşak hamurla tekrardan piste döndü. Yarışın sonunda başka bir olay yaşanmadı ve George Russell kariyerinin ikinci zaferini elde etti. Oscar Piastri 2. olarak podyuma çıkarken Carlos Sainz ise 3. sırayı aldı. Yarıştaki Norris-Verstappen temasına gelecek olursak iki tarafında gereğinden fazla agresifleştiğini ve kazanın meydana geldiğini görüyoruz. Frenlemede Max Verstappen yön değiştirdiği için kazaya neden olduğunu söyleyebiliriz ki FIA sonrasında 10 saniye ceza verdi. İşin alamet-i farikası ise eğer iki taraf da agresif olmasa veya Verstappen burada Norris’in geçişine izin verseydi (temas olmadan) muhtemelen Verstappen’in yarışı kazanacağıydı. Çünkü temasın hemen ardından Lando Norris’e pist limitlerini aştığı için 5 saniyelik ceza verilmişti. İki taraf da kendine bu kazada çok büyük hasarlar verdiler.   Bu sonuçla birlikte Mercedes 34 yarış sonra (2022 Brezilya) ilk kez galibiyetle tanıştı. McLaren için tek teselli Oscar Piastri podyumu olurken Monaco’dan beri sorunlar yaşayan Ferrari’de Sainz’ın podyumu bir nebze olsun Ferrari’nin gönlüne su serpmiş oldu. RedBull hem pilotlar hem de takımlar olarak bu yarışta ağır hasar alırken Lando Norris de hafta sonundan zararlı çıkan isimlerden biri oldu. Haas’lar iki araçla puan alarak önemli bir işe imza atarken Visa Cash RB’de Daniel Ricciardo çok önemli bir puanı aldı. Günün son puanı ise Gasly’e giderken Mercedes şüphesiz hafta sonunun kazanan takımıydı.   AVRUPA TURU SÜRÜYOR! Formula 1’de Avusturya’da son bölümde heyecanlı ve olaylı bir yarışa tanıklık ettik. Formula 1’de Avrupa Turu devam ediyor. Sıradaki durak Formula 1’in evi Britanya Grand Prix’si. Yarışın detaylı analizi için sevgili Mehmet Eren Savaşcı ve Altay Gök’ün yer aldığı “8. Vites” programımızı izlemeyi unutmayın. Silverstone’da görüşmek üzere! Motor sporları ile ilgili tüm içeriklere ulaşmak için bizi takipte kalın!

  • Mario Hezonja İçin Yeni Serüven

    Taraftarlar gelecek sezon ekranlarda tanıdık bir yüzle karşılaşabilir. O Devin Booker’ın önünde seçilmiş bir beşinci sıra Draft’ı. Hakkında mersiye bile yazılmış oyuncumuz: Mario Hezonja... Serbest oyuncu döneminin başlangıcı-30 Haziran'a yaklaşırken % 40’ın üzerindeki şut performansı ile takımların ilgisini çekecek potansiyel bir aday olması ve en verimli yaşlarında kendini kanıtlama fırsatı için Yunanistan, Rusya ve İspanya'dan sonra lige geri dönebileceği düşünülüyor. Hırvat oyuncunun hikayesi şimdi yeni bir hal almış gibi. Orlando Magic tarafından 2015’de 5. sıradan Draft edilmeden önce Barcelona'da üç yıl oynayan 29 yaşındaki Mario, ham yeteneği göz önüne alındığında olası yeni bir yıldız olarak görülüyordu ancak ligdeyken yerini bulmakta hep zorlandı. 2018 sezonunda 75 maçta sahada %44,2 ve üç sayılık atışlarda %33,7 isabet oranıyla maç başına ortalama 9,6 sayı, 3,7 ribaund, 1,4 asist ve 1,1 top çalma yaptı. Üzerine yüklenen yüksek beklentileri karşılayamayan oyuncu Orlando’daki dördüncü yıl opsiyonunu reddederek serbest oyuncu olarak New York Knicks ile bir yıllık 6,5 milyon Dolarlık anlaşma imzaladı. O dönemde NBA'deki en kötü takımlardan biri olan Knicks için bu, düşük riskli- yüksek getirili bir hamleydi. Knicks için maç başına ortalama 8.8 sayı ve 4.1 ribaund almasına rağmen tarihinde her zaman en iyi yıldızlara karşı duruşları seven takım için unutulmaz anlardan biri yaşandı. Los Angeles Lakers'a karşı oynanan maçta, LeBron James, Madison Square Garden'da maçı kazandır ma şansına sahipti ancak Hezonja'nın son saniyedeki bloğu Knicks'e galibiyeti getirdi. Hezonja, en son COVID-19 sırasında NBA'de Portland Trail Blazers ile oynadı ve o yıl playofflarda ilk turda şampiyon Los Angeles Lakers'a karşı elendiler. Yetersiz istatistiklere sahip olmasından dolayı 2020-21 sezonunun başlamasından hemen önce, Blazers onu kısa bir süre sonra serbest bırakaacak Memphis Grizzlies ile bir takasta kullandı. O zamandan sonra Hezonja, Avrupa'ya geri döndü ve Yunanistan'da Panathinaikos, Rusya'da UNICS Kazan ve İspanya'daki ilk sezonunda EuroLeague şampiyonluğunu kazandığı Real Madrid için forma giydi. 14 Haziran günü Mario Hezonja’nın Barcelona ile dört yıl 12 milyonluk bir sözleşme imzaladığı haberleri yer almış ve bu durum Avrupa’da büyük ses getirmişti. Buna karşın işlerin tersine döndüğü yönünde bir hava var. Yaptığı açıklamalar sebebiyle ön sözleşme imzalanan Mario Hezonja’nın anlaşması yarıda kesildi. İspanyol yayın kuruluşuna göre Hırvat oyuncu bu sezon Real Madrid için iyi oyunculardan biriydi, Hezonja, Real Madrid'de geçen sezon 3 sayılık çizginin gerisinden %43'ün üzerinde şut yüzdesi ile maç başına ortalama 13,5 sayı üretti ki bu da yüksek seviyedeki rekabette hala keskin nişancı olabileceğini kanıtladı. “Bildiğiniz üzere sezonun son maçından sonra serbest kaldım ve gelecek yıllarda nerede oynayacağımı seçme özgürlüğüm var. Şu ana kadar kimseyle anlaşmaya varmadım ve dediğim gibi, haberleri her zaman ilk benden duyacaksınız. Pek çokları bana inanmıyorken Real Madrid hep inandı. Buraya geldiğimiz ilk günden beri ben ve ailemle ilgilendi, bizi evimizde hissettirdi. Niyetim hep takımda kalmaktı. Size yolculuğuma uzun süre evimde. Real Madrid’de devam edeceğimi duyurduğum için çok mutluyum.” Mario Hezonja'nın, Real Madrid ile sözleşme uzatmasının bir parçası olarak bu yaz 19 Temmuz'a kadar NBA için çıkış opsiyonu bulunuyor ve birçok takımın onunla ilgilendiği aşikar. Kariyer istatistikleri 18,5 dakikada ortalama 6,9 sayı, 3,1 ribaund ve 1,3 asist olan Mario, yurtdışında bulunduğu süre boyunca özellikle şut açısından gelişme katetttiğinin ve performansının kalıcı olup olmadığının görülmesi adına Amerika’da bir takımın ikincil rotasyonuna uygun aday olarak da şans bulabilir mi? 330 maça çıktığı NBA'e geri dönecek mi? Basketbol ile ilgili tüm içeriklere ulaşmak için bizi takipte kalın!

  • 2024-2025 Sezonu Euroleague’de Mücadele Edecek Takımlar Belli Oldu!

    2023-24 sezonunu Panathinaikos’un şampiyonluğu ile kapattığımız Euroleague’de yeni sezonda yer alacak takımlar açıklandı.   Euroleague tarafından resmi olarak yapılan açıklamada gelecek sezon ligde mücadele edecek takımlar: ALBA Berlin Anadolu Efes  LDLC ASVEL AS Monaco Baskonia  Kızılyıldız Olimpia Milano FC Barcelona Bayern Münih  Fenerbahçe Beko  Maccabi Tel Aviv  Olympiakos Panathinaikos, Paris Basketball Partizan Real Madrid  Virtus Bologna  Zalgiris Kaunas   2023-24 sezonunu EuroCup şampiyonluğu ile kapatan Fransız ekip Paris Basketball, yeni sezonda Euroleague’de Valencia Basket’in yerini aldı. İspanyol ekip ise yeni sezonda EuroCup’ta mücadele edecek. Ayrıca EuroCup’ta ülkemizi de bu sezon 3 takım temsil ediyor. Geçen sezon olduğu gibi  Beşiktaş  ve Türk Telekom kupada yerlerini alırken bu takımlarımıza ek olarak bu sene Bahçeşehir Koleji de kendine yer buldu. Bahçeşehir Koleji böylelikle tarihinde ilk kez EuroCup’ta yer alacak.   Valencia Basket’in EuroCup’a geçmesiyle birlikte ligde yer alacak İspanyol takımlarının sayısı da 3’e düşmüş oldu. İspanyollar 4 takım ile ligde en fazla takım bulunduran ülke konumundayken artık Paris’in gelmesiyle beraber Fransız takımlarıyla sayıları eşitlenmiş oldu. Ülkemizi ise geçen sezonlarda olduğu gibi bu sezon da Anadolu Efes ve Fenerbahçe Beko temsil ediyor. Euroleague yeni sezonda yer alacak takımların temsil ettiği ülkeler ise şu şekilde:   Anadolu Efes, Fenerbahçe Beko (Türkiye) Barcelona, Real Madrid, Baskonia (İspanya) Panathinaikos BC, Olympiakos (Yunanistan) Olimpia Milano, Virtus Bologna (İtalya) AS Monaco, ASVEL, Paris Basketball (Fransa) Bayern Münih, ALBA Berlin (Almanya) Kızılyıldız, Partizan (Sırbistan) Zalgiris Kaunas (Litvanya) Maccabi Tel-Aviv (İsrail)   13 Hissedar ve 15 Yıllık Anlaşma Ayrıca bu dönemde Euroleague’de bir önemli gelişme daha yaşandı. Real Madrid , Barcelona,  Baskonia ,  Panathinaikos ,  Olympiacos ,  Fenerbahçe ,  Anadolu Efes ,  Maccabi Tel Aviv , Olimpia Milan, Bayern Münih, ASVEL,  Zalgiris  Kaunas ve  CSKA  Moskova’dan oluşan 13 hissedar bir araya geldi ve gelecek yıllarla ilgili bir karar aldı. Edinen bilgilere göre; Euroleague’in bu 13 hissedarı, 2025 yazından itibaren 15 yıllık yeni bir anlaşma başlatarak ortaklıklarını 2040 yılına kadar uzatmaya karar verdi. Yapılan anlaşmaya göre 2021 yılında ligden ihraç edilen Rus ekibi CSKA  Moskova lige tekrar dâhil edilecekken ALBA Berlin ise dahil edilmeyecek.   2024-25 Sezon Takvimi Hissedarlar ayrıca Euroleague Basketbol müsabakaları için 2024-25 sezon takvimini de onayladı. Euroleague’de sezon 3 Ekim'de açılacakken EuroCup'ta sezon başlangıcı 24 Eylül'de olacak. Basketbol ile ilgili tüm içeriklere ulaşmak için bizi takipte kalın!

  • Çeyrek Finale Yükseldik! - EURO 2024 Avrupa Şampiyonası’nda Son 16 Turu Maçları

    İSVİÇRE - İTALYA Son şampiyon Azzuriler, turnuvanın gediklisi İsviçre ile çeyrek final için Berlin Olimpiyat Stadyumu’nda karşı karşıya geldi. Maç öncesinde Spaletti’nin öğrencileri grupta Arnavutluk maçını kazanarak iyi bir izlenim vermiş olsa da ardından İspanya’ya karşı alınan oyun hezimeti ve Hırvatlara karşı etkisiz oyun ile güven vermeyen bir görüntü içerisindeydiler. Bunun aksine Murat Yakın’ın öğrencileri ise kompakt, yüksek pres, oyun aklı ve mücadele ile ön plana çıkan bir görüntüye sahipti. Aslında bu iki cümle maçın da özeti gibi okunabilir. Spaletti, Calafiori’nin cezalı olduğu karşılaşmada, El – Sharaawy Fagioli, Darmian, Cristante gibi alışıldık İtalya kadrolarının kalitesinden yoksun oyuncularla maç planını hazırlarken, Murat Yakın ise klasik 11’ine Dame N’doye’u sağ kanat bek oynatarak dokunuşlar yaparak hazırlanmış. İki takımın hem ilk 11’leri hem de ana oyun planları maçın tümüne sirayet etti. Maçın ilk yarısında topla daha fazla oynayan, daha fazla XG (Gol Beklentisi) üreten, büyük şans yaratan İsviçre, buna karşın en güvenilir yıldız Nicolo Barella’nın İtalya saflarında kariyerinin en kötü performanslarından birini göstermesi ile birlikte oldukça rahat bir ilk yarı geçirmiş ve 37. dakikada Bologna’nın yıldızı Remo Freuler’ın attığı gol ile 1 – 0 önde kapatmıştır. Karşılaşmanın ikinci yarısında da maçın seyri benzer devam etti. İkinci yarının hemen başında Zaccagni’nin oyuna girmesi ile hareketlenme bekleyen İtalyanlar, 46. dakikada Augsburg’un yıldızı Ruben Vargas’ın attığı gol ile 2 – 0 geriye düştüler. Bu dakikadan itibaren topu alan Maviler, sadece 0.70 XG yaratarak rakip kaleyi yeterince tehdit edemedi. İsviçre’nin yoğun presine karşılık veremeyen İtalya, maç genelinde istediği hücum setlerini de gerçekleştiremeyince son şampiyonun bir sonraki turnuvada son 16 turunda elenme geleneğini devam ettirdi. Luciano Spalett elindeki malzemeler ile Carbonara yapmayı planlarken aslında eldekilerin sade bir Spaghetti’ye yeteceğini öngöremedi. Hem jenerasyon kalitesi hem de Spaletti’nin hatalı kararları ile İtalya turnuvaya veda etmiş oldu. Ancak burada Aslan Payı’nın Murat Yakın ve öğrencilerine verilmelidir. Turnuvada ne kadar daha gidecekleri belirsiz olsa da ilk maçtan itibaren izleyen herkese keyif vermektedir. İsviçre çeyrek finalde! ALMANYA – DANİMARKA Turnuvanın ev sahibi Almanya, Hjulmand önderliğindeki Vikingler ile Dortmund’da çeyrek final için karşı karşıya geldi. Nagelsmann, topu isteyen bir karaktere sahip olan Danimarka karşısında daha hızlı geçiş hücumları yakalamak adına Florian Wirtz’i yedeğe çekmiş ve yerine Leroy Sane ile maça başlamıştır. Danimarka ise tutucu orta sahası ile turnuva geneli gösterdiği formasyon ve karakter ile sahadaydı. Maçın spikerinin de söylediği gibi futbola son derece elverişli bir havada başlayan mücadelede Almanlar ilk 20 dakika boyunca Danimarka kalesini adeta topa tuttu. Deneyimli file bekçisi Kasper Schmeichel’ı geçemeyen Almanların bu süre içerisinde bir golü de foul nedeniyle iptal oldu. Baskıyı atlatan Danimarka, ilk 20 dakikada etkisiz gözüken Eriksen’in önce harika top kontrolü ardından Maestroluk girişimleri ile 35.dakikaya kadar topa sahip oldu ve tehlikeli akınlar gerçekleştirdi. 35. dakikada aniden bastıran yağmur, ardından şimşek ve en son dolu ile birlikte hakem maçı bir süre durdurdu. Oyuna geri başlandığında ise karşılıklı akınlar ile ilk yarı golsüz eşitlikle sona erdi. Gel-gitli ve yağmurlu bir ilk yarının ardından ikinci yarı başladı ancak bu kadar dramatik olacağını bilse Joachim Andersen, sanırım oyuncu değişikliği talep edebilirdi. İkinci yarının başında, 48.dakikada, duran topta Andersen’in attığı gol ile 1 – 0 öne geçen Danimarka, incelemenin ardından Danimarkalı oyuncunun kramponun ucu ile ofsayta düşmesi ile gol iptal edildi. Bu durumdan 4 dakika sonra aynı Andersen topla elle oynadığı için penaltıya sebebiyet verdi ve Kai Havertz’in penaltıyı gole çevirmesi ile Almanlar 4 dakika önce kâbusu yaşarken, bir anda masala uyandılar. Ardından 58.dakikada Kai Havertz müthiş bir hareketle topu önüne alarak kaleci ile karşı karşıya kaldı ancak bitiremedi, bitirseydi epik goller arasına girecekti kesin. Golden sonra savunmada daha da açık veren Danimarka, hücumda da istediği kadar etkili olamadı. Bazı ezbere değişiklikler, Yussuf Poulsen gibi, Almanya’nın ekmeğine yağ sürdü ve 68.dakikada altın çocuk Jamal Musiala’nın golü ile Almanlar işi bitirdi. Yoluna çeyrek finalde devam eden Panzerler, İspanya ile karşılaşacak. İNGİLTERE – SLOVAKYA Gelsenkirchen VELTINS-Arena’da turnuvanın favori takımlarının başında gelen İngiltere ile kompakt futbolu ile öne çıkan Slovakya, çeyrek final bileti için karşı karşıya geldi. İngilizler topa hâkim ve baskılı bir performans ile başladılarsa da yine Bellingham, Kane, Saka, Foden gibi yıldızlarının tutuk olduğu veya bireysel rollerden ötürü yıldızlaşamadığı bir maç başlangıcı oldu. Southgate’in genç yıldız Kobbe Mainoo tercihi ve Kieran Trippier’in performansları ilk yarıda İngilizler adına parlak yanlar olarak göze çarptı. Slovakya, tutucu ve kompakt formasyonunu başarı ile uygulamasının yanı sıra, turnuvada dikkat çeken oyuncusu Ivan Schranz ile birlikte David Strelec, Ondrej Duda Dennis Vavro ve Skriniar’ın yoğun ve iyi performansları ile İngilizlere etkili akın fırsatı vermediler. Kaleye isabetli şutu bulunmayan İngiltere’nın ilk yarıda gol beklentisi 0.25 iken Slovaklar 0.95 gol beklentisi ile fark yarattılar. Dakikalar 25’i gösterdiğinde Strelec’in pasında topu ağlarla buluşturan Ivan Schranz takımını öne geçirdi ve turnuvadaki 3. golünü attı ve Slovakların turnuvada oynadığı her maçta öne geçme, ilk yarıda gol atma istatistiğini devam ettirdi. Maçın ikinci yarısı herhangi bir değişiklik olmadan başladı ancak İngiltere ikinci yarının hemen başında etkili birkaç akın gerçekleştirerek baskısını arttırdı. 50. dakikada ise Phil Foden’ın ayağından bulduğu gol ile sevinen İngilizler, ofsayt kararı ile tekrar aynı noktaya döndüler. Dakikalar 66’yı gösterdiğinde ise Southgate formasyon değiştiren oyuncu değişiği yaparak oyuna müdahale etmek istedi. Sezonun oyuncularından Cole Palmer oyuna girerken, üçlüye dönen İngiltere’de Bukayo Saka kendini Sol Kanat Bek pozisyonunda buldu. Ancak istediği pozisyonları, akınları yaratamayan İngilizler son dakikalarda Ivan Toney gibi hücum oyuncularını da içeri attı. Southgate’in çarmıha gerilmesine son 2 dakika kalan, Real Madrid’in süperstarı Jude Bellingham sağdan gelen ortaya röveşata vurarak ağları sarstı ve hem Milli Takımını hem de Gareth Southgate’i ipten aldı. Uzatmalara giden maçın ilk uzatma dakikalarında bir diğer yıldız isim Harry Kane’in attığı gol ile kendini garantiye alan İngilizler, en iyi yaptığı iş olan pozisyon vermeme işini geri kalan dakikalarda da çok iyi şekilde gerçekleştirerek çeyrek final biletini cebine koydu. Jude Bellingham’ın, fazlasıyla eleştirilen Southgate için hayat öpücüğü olan attığı bu gol, İngilizleri çeyrek finale taşıdı. İSPANYA - GÜRCİSTAN Köln RheinEnergie Stadyumu’nda karşılaşan iki ekip, daha öncesinde elemelerde karşı karşıya gelmiş ve İspanyollar Gürcüleri 7-1 ve 4-1’lik skorlarla alt etmiştir. Willy Sagnol’un bu maçlardan sonra yaptığı değişiklikler, Gürcülerin üçlü savunmaya dönüşünü sağladı ve Gürcistan turnuvaya katılmaya hak kazandı. Kaderin cilvesi, bu kez de son 16 turunda eşleşen iki ekip birbirlerini daha iyi tanıyordu. Grupta oynadığı futbol ile turnuvanın en iyi oyununa sahip olarak değerlendirilen İspanya, Mikautadze, Kvaratshkelia, Kvitishvili gibi oyuncularının yanı sıra takım performansı ile gruptan çıkmayı başarmışlardır. Yoğun bir tempo ile maça başlayan İspanyollar Nico Williams, Lamine Yamal ve Fabian Ruiz ile ilk 15 dakika ablukaya aldığı Gürcistan kalesinde, turnuvanın yıldızlarından Mamardashvili devleşerek İspanyollara izin vermedi. Dakikalar 18’i gösterdiğinde hızlı bir geçiş hücum fırsatı yakalayan Gürcüler, Kakabadze’nin taşıdığı topta Robin Le Normand’ın kendi kalesine attığı gol ile 1 – 0 öne geçti ve golü takip eden 10 dakika boyunca oyuna ortak oldular. Ancak 30. dakikadan itibaren Rodri önderliğinde tekrar o ağırlığı yakalayan İspanyollar, dakika 39’da Rodri’nin yaydan attığı gol ile eşitliği yakaladılar. İkinci yarıda oyunun seyrinin değiştiğini söylemek mümkün değildir. Oyunun hâkimi İspanya, temkinli oynayarak Gürcülere geçiş şansı vermedi 51.dakikada turnuvanın yıldızlarından Fabian Ruiz’in attığı gol ile öne geçti. Bu dakikadan itibaren topla oynamaya çalışan Gürcistan İspanya’ya istediği fırsatları, açık alanları vererek risk aldı ve riskin karşılığı 2 gol daha yiyerek geldi. 75. dakikada genç yıldız Nico Williams ve 83. dakikada Dani Olmo’nun golleri ile skor 4-1’e geldi. Maç öncesi, “yapabileceğimiz her şey yaptık, gruptan çıkmak başarı” diyerek görevlerini yerine getirdiğini söyleyen Fransız hoca Sagnol ile öğrencileri bu maçta da ellerinden geleni bir kez daha yaptılar. İspanyollar adını çeyrek finale yazdırdı ancak rakip bu kez turnuvanın ev sahibi ve favorilerinden Almanya! FRANSA - BELÇİKA Dusseldorf kenti ismi çok büyük bir maça ev sahipliği yaptı. Altın jenerasyonu yakalayan ancak sıkça eleştirilen Belçika, belki bu neslin son turnuvasını oynarken anlatmaya gerek duyulmayan Fransa, vites arttırmadan ve gol yemeden bu maça geldi. Çeyrek final bileti için sahaya çıkacak 11’ler açıklandığında genç hoca Tedesco’nun çıkardığı Belçika 11’i, gruptaki maçlardan farklı ve daha hücuma dayalı bir kadro olarak gözükmekteydi. Didier Deschamps ise Ousmane Dembele’yi keserek orta sahada merkez üçlü ile oynamayı kurguladı. Maç başladığı andan itibaren topla oyun, baskı ve aksiyon tarafı Fransızlarda idi. Tedesco kurguladığı 4-4-2’si ile tamamen savunmaya dayalı bir oyun istemiş gibi göründü. Bu kısır döngü ilk yarı boyunca devam etti ve toplam 9 şuttan bir tehlike çıkaran Fransa 0.41 XG üreterek, Belçika karşısında golü bulamadı. Suyun öte tarafında Belçika’da rakip kaleyi zorlayamadı ve ilk yarıyı 1 şutla bitirdi, 0 – 0. İkinci yarı başladığında iki takımda herhangi bir değişiklik gerçekleştirmedi. Kylian Mbappe ve Marcus Thuram istedikleri pozisyonları bulamadı ancak Tchouameni’nin merkez dribblingleri, Theo ve Kounde’nin kanat bindirmeleri ile etkili akınlar üretti. Belçika ilk yarıya oranla daha rakibine daha az pas yapma imkânı vererek güvenli kurguyu devam ettirdi. Amadou Onana, Wout Faes, sonradan oyuna giren Mangala gibi oyuncuların dinamizmi ile oyuna ortak olan Belçika dakika 85’e kadar oyunu tutmayı başardı. Ancak oyunun yığıldığı bu bölümde oyuna sonradan dahil olan Kolo Muani’nin şutunda Vertonghen’e çarpan, Belçika ağlarına gitti ve Fransa’ya hayat öpücüğü olurken, Belçika’nın ölüm fermanının imzalanması anlamına geliyordu bu gol. Fransa çeyrek final biletini bu gol ile kaparken, rakibi Portekiz oldu. PORTEKİZ - SLOVENYA Güzel bir Frankfurt akşamında oynanan son 16 turu, 90 dakikası ile izleyenleri yorsa da uzatmalar ve penaltı atışlarındaki gelişen olaylar ile 90 dakikayı unutturan cinsten bir maç oldu. Cristiano Ronaldo’nun hırsıyla, yaptıkları veya yapamadıklarıyla ve en çokta gözyaşlarıyla başrol oyuncusu olarak görülen maçta, Ronaldo’yu geçen isimler ise Slovenya kalecisi Jan Oblak ve Portekizli meslektaşı Diogo Costa oldu. Maç genelinde topa hakim olan Portekiz, derinde savunmayı çok doğru oynayan Slovenya karşısında 90 dakika ve uzatmalar dahil (penaltı hariç) yalnızca 1.10 XG üretebildi. Başarılı derin savunması ile dikkat çeken Slovenlerin en çok dikkat çeken ismi yıldız file bekçisi Jan Oblak oldu. Maç boyunca, biri penaltı olmak üzere 6 kurtarışa imza atan Oblak, hem Ronaldo’ya hem de arkadaşlarına normal sürede ve uzatmalarda geçit vermedi. Dakikalar 105’i gösterdiğinde penaltı için topun başına gelen yıldız oyuncu Cristiano Ronaldo, penaltısında Oblak’ı geçemedi ve pozisyonun ardından gözyaşlarını tutamadı. Uzatmaların ikinci yarısında ise şahane bir performans gösteren 41 yaşındaki Pepe’nin anlık hatasını değerlendiren ve hızıyla bir anda kaleci ile karşı karşıya kalan Benjamin Sesko, kaleciyi geçemedi ve belki de bir ülkenin en büyük başarısını yakalama şansını tepti. Normal süre ve uzatmaların ardından geçilen seri penaltı atışları ise turnuvada bir ilke sahne oldu. İlk penaltı atışında topun başına gelen Josip Ilicic’in penaltısını, sonrasında Jure Balkovec’in penaltısını, ardından da Benjamin Vrbic’in penaltısını kurtaran Diogo Costa, takım arkadaşları Ronaldo, Bruno Fernandes ve Bernardo Silva’nın penaltıları gole çevirmesi ile turnuva tarihi boyunca seri penaltı atışlarında gol yemeyen tek kaleci unvanına sahip oldu. Costa bu performansı ile ülkesini çeyrek finale, son Dünya Kupası şampiyonunun karşısına taşıdı. ROMANYA - HOLLANDA Münih Allianz Arena’da grupların sürpriz ve dinamik takımı Romanya, favorilerden Hollanda ile çeyrek final bileti için karşı karşıya geldi. Maç öncesi çoğu otoritenin dişli Romanya’nın, Turunculara karşı sert, akıcı ve dinamik futbolunu oynayabileceğini ve Hollanda’yı zorlayabileceğini düşünürken Koeman ve öğrencileri, maçın başından itibaren kontrolü ellerinde tutarak sahadan rahat bir galibiyetle ayrılmayı bildiler. Maçın hem ilk yarısında, hem de ikinci yarısında topa hâkimiyet, gol beklentisi (2.93), pas, Rakip Ceza Sahasına Girme gibi önemli verilerin hepsinde adeta rakibini sürklase eden Hollanda, Cody Gakpo’nun 20.dakikada attığı gol ile öne geçerek kilidi erken açtılar ve Rumenlerin direncini beklediklerinden de erken kırdılar. Maçın ikinci yarısında Bergwijn’ın yerine giren Donyell Malen’in hücumda getirdiği hareketlilik Rumen savunmasına zor anlar yaşatırken, Radu Draguşin gösterdiği eforla takdiri hak etmiştir. Maç dakika 83’e kadar 1 – 0 devam ettiği için Rumenlerin hevesini koruma formasyonu o dakikaya kadar devam etti; kalabalık orta saha ve temkinli bir yapı. Ancak Memphis Depay, sol kanattan buluştuğu topu Gakpo’ya gönderdi ve Gakpo’nun hem bireysel yeteneği hem de fiziksel gücü sayesinde yarattığı pozisyonda topu ağlara gönderen Malen, 90+3’te de harika bir gol daha atarak hem skoru tayin etti hem de çeyrek final biletini cebine koydu. Hollanda’nın rahat geçtiği bu tur sonra rakibi ise Milli Takımımız Türkiye! TÜRKİYE - AVUSTURYA Leipzig şehrinde, Red Bull Arena’da Türkiye ile Avusturya çeyrek final bileti için sahaya çıktılar. Maç öncesi atmosferde dünya kamuoyu Ralph Ragnick’in öğrencilerini favori gösterirken, millilerimiz Çekya maçının ardından yaptığı her açıklamada bu maça ısrarla vurgu yaparak, mental olarak bu maçı istediklerini açıkladılar. Maça Hakan Çalhanoğlu ve Samet Akaydın’ın cezalı olmasından dolayı farklı bir kurgu ve 11 ile başlayan Vincenzo Montella, tüm maç genelinde İtalyan klasiği olan Catenaccio taktiği ile Ragnick’in dişlisine çomak sokmayı başardı. Top Millilerimizdeyken Kaan Ayhan’ın stoperlerin yanına gelerek oluşturduğu 3’lü geri hat ile Arda’nın serbest oyuncu olarak aldığı pozisyona bağlı olarak 3 4 3 veya 3 5 2 formasyonları ile hem genişlik hem de direkt geçiş hücumlarıyla Avusturya’nın canını sıkmayı hedefleyen kurgu, 57.saniyede gelen Merih Demiral’ın golü ile daha net işe yaradı denilebilir. İlk yarı golden sonraki birkaç baskın atak dışında pozisyon vermeyen Millilerimiz, üçüncü bölgede isabetli pas sayısının azlığı neticesi ile atakları istediği gibi sonlandıramadı. İkinci yarının hemen başında iki kanat beki Schmid ve Mwene’yi oyundan alan ve Santrafor Gregoritsch’i oyuna sokan Ragnick’in hamlesine karşılık gecikince, 60.dakikaya kadar hem merkezden dribbling ile hem de savunma arkası paslarla kalemizde tehlike oluşturan Avusturyalılar, Mert Günok’u, Merih’i ve Abdülkerim Bardakçı’yı geçemedi. Dakikalar 60’ı gösterdiğinde “starboy” Arda Güler’in kornerinde iki kişi arasından yükselerek skoru 2-0’a getiren Merih’in golü geldi. Bu dakikadan itibaren baskının artması ile artan kornerlerden birinde arka direkte boş kalan Gregoritsch 68.dakikada 2-1’e getiren golü attı. Maçı geri kalan kısmında 90+4’ün son saniyelerinde gelen 0.94 XG’lik kafa vuruşu dışında fazla hücum şansı göstermediğimiz Avusturya’yı 2 – 1’le geçerek çeyrek finalde Hollanda’nın rakibi olduk. Futbol ile ilgili tüm içeriklere ulaşmak için bizi takipte kalın!

bottom of page