top of page

Arama Sonuçları

"" için 1087 öge bulundu

  • Kıtalararası Derbi! Fenerbahçe mi, Galatasaray mı?

    Türk futbolunun ve Süper Lig tarihinin en büyük karşılaşması; Fenerbahçe v Galatasaray maçı. Bu maç bir lig maçı da olsa, kupa maçı da olsa hatta gazozuna dahi oynansa her iki tarafın iple çektiği muhtemelen tek maçtır. Geçmişten günümüze farklı skorları, yenilmezlik serileri, şampiyonlukları barından bu rekabet, bugün futbolseverlerle tekrar buluşacak. Liderin belirleneceği dev derbiye saatler kala, derbide takımların oyun anlayışları, hücum-savunma opsiyonları ve dikkat edilmesi gerekenleriyle mercek altına almaya çalışacağız. Her iki takımın da oyun anlayışlarına geçmeden önce, takımlardaki eksiklere bir göz atmak da fayda var. Fenerbahçe’de Joao Pedro sakatlıktan dolayı forma giyemeyecek. Durumu net olmayan diğer oyuncular ise Luan Peres ve Nazım Sangare. Galatasaray’da ise Kazımcan Karataş ve Emre Taşdemir sakatlıkları sebebiyle dolayı forma giyemeyecek. Takımların oyun anlayışlarına geçecek olursak, her iki takımın da Dünya Kupası arası sebebiyle oyun planlarında esnemeler ve kopmalar olduğunu rahat bir şekilde görebiliyoruz. Maçsız geçen bir-bir buçuk aylık süreçte bu durumların yaşanması elbette doğaldır. Bununla birlikte oyuncuların fiziksel olarak tekrar kendini bulması, kondisyon kazanması için de sürecin tekrar başladığını söylemek de fayda var. Fenerbahçe’nin, Dünya Kupası arasından sonra özellikle Trabzonspor ve Antalyaspor maçlarında işin savunma tarafında ciddi sıkıntılar yaşadığını gördük. Özellikle takımın savunma arkasına atılan toplarda stoperlerin yavaşlığı ve bek oyuncuların pozisyon kaybından kaynaklı rakiplerin rahatça pozisyona girdiğini söyleyebiliriz. Trabzonspor mağlubiyetinden sonra, Trabzonspor’un paylaşımını –ki maça özel bir taktik videosudur- izlediyseniz eğer Fenerbahçe’nin nerelerde sıkıntısı olduğunu görebilirsiniz. Tabii bu noktada Galatasaray’ın santraforda kimi değerlendireceği de önemli bir nokta. Çünkü santrafor özelliklerine göre savunmanın 3’lü mü yoksa 4’lü mü çıkacağı değişkenlik gösterebiliyor. Fenerbahçe’nin sezon başından beri savunma çizgisini çok yukarılarda kurduğunu ve savunma arkasına atılacak toplarda ciddi sıkıntılar yaşayacağını, Fenerbahçe’yi sezon öncesi değerlendirdiğim yazıda bahsetmiştim. Kaldı ki bunu hem sezon boyu hem de az önce bahsettiğim Trabzonspor ve Antalyaspor maçlarında çok net gördük. Fenerbahçe’nin bu savunma anlayışını bozacak ve kenar oyuncularına alanı yaratacak oyuncular santrafor oyuncuları. İkili stoper tandeminde santraforun yaratacağı alanla, üçlü stoper hattında yaratacağı alan aynı olmayacaktır. Bu maçta da Icardi’nin oynama ihtimalini düşünürsek, birebir eşleşmeyi sağlamak ve oluşacak alanı kapatmak adına Fenerbahçe’nin üçlü savunmayla çıkacağını tahmin ediyorum. Her ne kadar Gomis son maçlarda skor üretse de, rakibin arkasına sakmak, koşu göstermek gibi meziyetlerinin yaşı gereği olmadığını söyleyebiliriz. Tabii diğer bir ihtimal de Barış Alper’in santraforda değerlendirilmesi. İcardi şu anda ne kadar hazır bilinmediği ve Gomis’in de hareketliliği sağlayamayacağı düşünülürse, Barış Alper son haftalarda gösterdiği performansla o bölgede değerlendirmeye müsait gibi duruyor. Galatasaray’ın savunma zaafı da çoğunlukla pozisyon almadan kaynaklı, bireysel hatalara dayanıyor. Özellikle son 2 maçı izlediğimiz de hem Aanholt’un hem de Nelsson’un pozisyon alma konusunda sıkıntıların olduğunu gösterdi. Ayrıca takım halinde topa baskıyı bırakıp, bireysel olarak ani yapılan baskılarda –ki bunu son maçta Aanholt ve Barış Alper yaptı- rakibin alan bulması ve pozisyonlara girmesi kolaylaşıyor. Şu anda Galatasaray’ın en ciddi sıkıntısı sol bek bölgesi gibi görünüyor. Her ne kadar Fenerbahçe hücum etmek için merkezi kullansa da Galatasaray’ın bu zaafından faydalanmak için Ferdi’nin sağ bekte oynaması kuvvetle muhtemel. Galatasaray’ın son haftalarda maçların özellikle 2. yarılarında takım boyunu uzun tuttuğunu ve neredeyse geriye yaslandığını söylemek mümkün. Eğer Galatasaray derbi maçta da bu şekilde oynarsa Fenerbahçe’nin skor üretmesi çok zor olmayacaktır. Konyaspor-Fenerbahçe maçını hatırlarsanız, Fenerbahçe’nin o maçta üretkenlikte bu kadar sıkıntı yaşamasının sebebi, Konyaspor’un takım boyunu oldukça kısaltması ve merkezde sayısal üstünlüğü ele almasıydı. Galatasaray, Fenerbahçe’yi bu maçta durdurmak istiyorsa yapması gereken de tam olarak bu diye düşünüyorum. Fenerbahçe’nin merkezdeki üretkenliği bu kadar kısıtlıyken, oyunu oraya hapsetmek rakibi durdurmak adına önemli olacaktır. Dikkat Edilmesi Gerekenler Derbiler her ne kadar takım halinde kazanılıp kaybedilse de büyük maçlarda gösterilen bireysel performanslar da bu maçlara damga vurmuştur. Opta’nın her hafta güncellediği istatistiklere göre hem takımları hem de bireysel oyuncu verilerine göz atmakta fayda var. Aşağıdaki görsellerde takımların topa sahip olma bölgelerini daha doğrusu topa rakipten daha fazla dokunduğu bölgeleri görüyorsunuz. Mor; topa rakipten fazla dokunulan Gri; her iki takımın da eşit dokunduğu Yeşil; rakibin topa fazla dokunduğu bölgeler Mavi; topa %55’ten fazla sahip olunan bölge Kırmızı; topa rakibin %55’ten fazla sahip olduğu bölge Her iki takımada baktığımızda kendi yarı alanlarında özellikle merkezde topa daha fazla sahip olduğunu görüyoruz. Bunlar her iki büyük takım için de oldukça normal veriler. Keza her iki takımın da merkezde kalite olarak üst düzey diyebileceğimiz seviyede olduğunu biliyoruz. Ancak Fenerbahçe’ye baktığımız da rakibin 2. bölgenin merkezinde topa sahip olma konusunda daha iyi olduğunu görüyoruz. Galatasaray’da ise sol bek bölgesinde ciddi sıkıntı olduğunu söylemek mümkün. Bu da Aanholt’un bu noktada ciddi sıkıntılar yaşattığının bir kanıtı gibi duruyor. Takımların ürettiği xG’lere göz atalım. Takımların ürettiği xG tablosu.Set Play; Duran top organizasyonları Rakibe verilen xG’ler Set Play; Duran top organizasyonları Bu verilerde dikkat edilmesi gereken bazı noktalar var. Galatasaray’ın duran toplarda ciddi bir xG üretse de bitiricilik konusunda sıkıntı yaşadığını görüyoruz. Şüphesiz ki böyle maçlar da duran toplar büyük öneme sahip. Fenerbahçe ise duran toplarda rakibe en az xG veren takım konumunda. Bu iki zıtlık ortaya bir bilinmez koyuyor. Ancak maçın derbi olması sebebiyle, duran topların ayrıca bir öneme sahip olduğunu söyleyebiliriz. Hem Galatasaray’ın hem Fenerbahçe’nin duran toplarda –taçlar da dahil- ciddi çalışmalar yaptığını son 2 maçlarına baktığımızda görüyoruz. Fenerbahçe’nin taçlarda Galatasaray’ın kornerlerde ciddi gelişme gösterdiğini söyleyebiliriz. Bu tarz maçlarda oynamak kadar rakibi oynatmamak da önemlidir. Takımların yaptıkları baskılarda neler ortaya çıkmış göz atmak da fayda var. Fenerbahçe PPDA konusunda rakibinden daha iyi görünüyor. Bu Fenerbahçe’nin baskı ve top kapma konusunda daha iyi bir durumda olduğunu gösteriyor. Sadece bu da değil tabii ki Fenerbahçe’nin bu baskılardan kaptığı toplarla 7 gol üretmesi de dikkat edilmesi gereken bir nokta. Tabii böyle bir istatistik varken, Galatasaray’ın oyun kurulumunda pas opsiyonlarını arttırarak bu baskıyı kırması gerekiyor. Bu durumda da ilerideki oyuncuların gerektiğinde geriye gelip top alması veya bağlantı kurması gerekiyor. Bunu yapabilecek oyuncu ise Galatasaray’da Mertens. Fenerbahçe’nin de Mertens’e ayrıca bir önlem alması şart. Bireysel performanslara değinmişken, bu noktada da verilere göz atmakta fayda var. Aşağıdaki görsellerde oyuncuların atak katkılarını görüyorsunuz. Fenerbahçe kanadında maç başına en fazla şans üreten oyuncular Lincoln, Valencia, İrfan Can ve Ferdi olurken, Galatasaray’da ise Mertens, Kerem, Oliveira ve Boey olmuş. Her iki takımın da ortak noktası burada gün yüzüne çıkıyor. Merkez, kanat ve bek oyuncularının oyuna katkısının her iki takımda da oldukça fazla olduğunu görüyoruz. Fenerbahçe hücum etmek adına Ferdi’yi sağa atarsa, bu sefer Boey tehlikesiyle karşı karşıya kalacak gibi görünüyor. Merkezde ve kanatta ise her iki takım da birbirine önlem almak zorunda. İrfan'ı durdurmak adına Oliveira’nın mutlaka kanada destekte bulunması gerekiyor. Aynı durum Fenerbahçe için de geçerli. Kerem’i durdurmak için de Lincoln veya Crespo’nun desteğe gitmesi gerek. Mertens-Arao eşleşmesini öngörebilsek de Fenerbahçe’de kimin oynayabileceğini kestiremediğim için Torreira ve Oliveira’yla kim eşleşecek söylemek güç. Az önce yukarıda bahsettiğim bireysel performanslara dikkat çekmek adına ek olarak top taşıma verilerine bakalım. Bu verilerde bana kalırsa en dikkat edilmesi gereken sayı, top taşımayla yaratılan şans sayıları ve anahtar pas sayıları. Akan oyunda driblingler hücuma katkının önemli faktörlerinden biridir. Bunu birçok bek ve hücum oyuncusu elbette yapabilir ancak buna ek olarak rakip savunmayı oyundan düşürecek anahtar pas atmak da bir o kadar önemli bir nokta. Her iki takıma baktığımızda bek ve kanat oyuncularının ön plana çıktığını görüyoruz. Yukarıda bahsettiğim gibi, her iki takımda bek ve kanatlara ayrıca bir önlem almak durumunda. NOT: Verdiğim verilerde Yunus Akgün’e değinmememin sebebi, son dönemde forma şansı bulamamasından kaynaklıdır. Galatasaray adına buraya bir parantez açmak gerek. Son maçlarda Abdülkerim’in attığı uzun toplar son derece dikkat çekici. Yazının başında da bahsettiğim Fenerbahçe’nin önde kurduğu savunma çizgisinin arkasına defanstan atılacak uzun toplar, Fenerbahçe’yi bu verilere de bakarak değerlendirdiğimizde çok ciddi sıkıntıya sokabilir. Fenerbahçe’nin top Abdülkerim’deyken onu rahatsız edecek, topla oynamasını zorlaştıracak hamleler yapması gerekiyor. Özet Her iki takımın da liderlik adına çıkacağı, ligin şu ana kadar oynanan en ciddi maçı olacak. Üç ihtimalin ikisi Galatasaray’a yarıyor. Fenerbahçe ev sahibi olmanın verdiği avantajı kullanıp Galatasaray’ı ilk yarıda ciddi bir şekilde baskı altına almaya çalışacaktır. Galatasaray bu baskı sekansını atlatana kadar aldığı topları kanatlara uzun vuracaktır diye tahmin ediyorum. Hoca tercihleri nasıl olacak, sürprizler olacak mı, şu anda bunları kestirmek çok güç. Maçın tekniği-taktiği elbette önemlidir ancak son bir haftadır bu iki takım arasında gerçekleşen yüksek gerilim bu maçta patlak verecek gibi bir görüntü var. Özellikle Fenerbahçe’nin ev sahibi olması sebebiyle daha agresif bir görüntü çizeceği kanaatindeyim. Keyifli bir derbi olmasını diliyorum. Okuduğunuz için teşekkür ederim. Beğendiyseniz paylaşmayı unutmayın.

  • Formula 1'deki Gurur Kaynağımız: Emel Cankaya

    Bugün sizlere bir azmin hikayesini anlatmaya çalışacağım. Formula 1'in köklü takımlarından McLaren'de görev alan sevgili Emel Cankaya'nın hikayesini sizlerle paylaşacağım. Yazıda bolca demeçlerine yer verdiğimizi belirtelim. Keyifli okumalar! *Bu yazımızda Motorsport Türkiye ekibinin Emel Cankaya ile gerçekleştirdiği röportajdan faydalandık. Sizlerde YouTube kanallarında bulunan videoyu inceleyebilirsiniz.* Kendisi Mclaren takımının Aerodinami Uzmanı. 2011 yılında Delft Üniversitesi Havacılık ve Uzay Mühendisliği'nden mezun olmuş, daha sonrasında MIT'de yine aynı alanda yüksek lisansını tamamlamış. Çocuk yaşlardan beri hep astronot olma hayali varmış. F1'e olan ilgisi ise üniversite yıllarında başlamış. Mezun olduktan sonra F1 takımlarına sırayla başvurmuş. Bu süreçte üst üste 4 kez ret aldığı zamanlar olmuş. Daha sonrasında farklı bir sektörde 2 yıl çalışmış ama aklının hep köşesinde F1'de çalışmak varmış. İşte azim dediğimiz şey buralarda fark yaratıyor ki tekrardan çeşitli takımlara başvurmuş ve McLaren'den mülakat teklifi gelmiş. Mülakattan önce 2 yıl boyunca unuttuğum şeyler olur korkusuyla öğrendiklerini tekrar etmiş ve amacına ulaşmış. Kendisinin ifadesiyle en büyük motivasyon kaynağı McLaren'in köklü bir kurum olması ve binasını diğer takımlara nazaran daha güzel bulmasıymış. İngiltere Woking'de bulunan tesislere her girdiğinizde size ayrı bir motivasyon sağlıyor demiş. Kendisinin rolüne gelirsek araç parça tasarımında rol alıyor. Özellikle araçların arka kısmı (difüzör, arka fren kanalları vb.) parçaların tasarlanıp aerodinamik olarak daha verimli hale getirilmesini sağlıyor. Yine tüm bunların daha sonrasında testlerini gerçekleştiriyor. Kendisinin deyimiyle sık yarışların olduğu haftalar güncellemelerle uğraşıldığından çok yoğun oluyormuş ve zamanının çoğunu rüzgar tünelinde geçiyormuş. Son olarak temennilerine gelirsek kadın sayısı gerçekten çok azmış ve en büyük dileği bu sektörde daha fazla kadın görmekmiş. Bu yazımızda sevgili Emel Cankaya'yı sizlere anlatmaya çalıştık. Umarım beğenmişsinizdir. Eğer beğendiyseniz paylaşarak bize destek olabilirsiniz. Bir sonraki yazılarda görüşmek üzere!

  • Özel Birisi - Jose Mourinho

    Jose Mourinho, bir röportajı sırasında kendisini şu şekilde tanımladı. "I am a Special One." Yazımda dünya futbolunda elde edemediği başarı kalmayan, dünya futboluna yön veren, dünya futbolunda kendine has basın toplantıları düzenleyen, birçok kişinin kendine idol olarak benimsediği kişi olan Jose Mourinho’dan ve onun "oyun felsefesinden" bahsetmeye çalışacağım. Kimi zaman agresifliği, kimi zaman sempatikliği, kimi zaman kararlı duruşu, kimi zaman ise rakiplere kök söktürecek türden oyunu ile akıllara gelecek ve unutulmayacak olan o kişi. O kişi Sneijder’in, Didier Drogba’nın "baba" dediği adam. Dünyaca ünlü birçok futbolcunun ona çok ayrı saygı duyduğu adam. Futbolculuk kariyerini yarıda bırakıp hocalığa atılmak isteyen Mourinho, ülkesinin Setúbal FC U17 ve Setúbal U19 takımlarında hocalık yaptıktan sonra belirli kulüplerde scoutluk ve yardımcı antrenörlükten sonra yine ülkesinin önemli kulüplerinde Sporting Lizbon'da tercümanlık yaptı, evet bildiğimiz tercümanlık... Tercümanlıktan başlayan ve zirveye uzanan yol… Tercümanlıktan sonra Sporting Lizbon'da yardımcı antrenör olan Jose, sadece 13 maçta görev aldı. Ardından Porto’da yardımcı antrenörlüğe devam etti. Devamında Barcelona serüveni başladı. Yine en başta tercüman olarak yaptığı işi bu sefer Barcelona’da yapacak olan Jose, belirli bir zaman sonra tekrardan yardımcı antrenör olacak ve 1 sezon iyi iş çıkaracaktı. UEFA Süper Kupası'nı kazanmışlardı ve tabii birçok lig kupası... Bir sezonun ardından Benfica, Leira'da 1. sınıf hoca olarak görev yaptıktan sonra hayatının en önemli ilk başarısını elde edeceği Porto’ya bu sefer hoca olarak gelmişti. Burada tam 126 maça çıkıp 2.31 MBP (maç başına puan) elde edecekti ve birçok lig kupasının yanında UEFA Kupası kazanacaktı. Dahası, Şampiyonlar Ligi Şampiyonu olacaktı. Tam da her şey burada başlamıştı… 02/03 Şampiyonlar Ligi Şampiyonu Porto ve hocası Jose Bu başarının ardından valizini alıp yollara düştü. Rota Premier League ekibi Chelsea'ydi. Burada 4 sezon görev yapacak olan Jose, 184 maça çıkıp 2.23 MBP yakaladı. Bu sürede şu başarılara imza attı. 2 İngiltere Şampiyonluğu 1 İngiltere Kupası Şampiyonluğu 3 İngiltere Lig Kupası Şampiyonluğu 1 İngiltere Süper Kupası Şampiyonluğu 09/10 sezonunda yolu Serie A ekiplerinden Inter’e düştü ve 3 sezon görev yaptı. 108 maça çıktı, 2.12 MBP yakaladı. O efsane ayrılığın gerçekleştiği gecede kazandığı Şampiyonlar Ligi kupasını kaldırdı. 3 sezonluk sürede birçok lig şampiyonluğu elde etti. 09/10 Şampiyonlar Ligi Şampiyonu Inter ve hocası Jose Müthiş zafer sonrasında artık Real Madrid kapısından içeriye girdi. 3 sezon görev yaptı, 178 maça çıkıp 2.30 MBP yakaladı. Bu sürede şu başarıları elde etti. 1 İspanya Süper Kupası Şampiyonluğu 1 İspanya Kupası Şampiyonluğu 1 İspanya Ligi Şampiyonluğu Sonrasında yolu tam 7–8 sezon görev yapacağı Premier League ekiplerine düştü. Sırasıyla Chelsea, Manchester United ve Tottenham'da görev aldı. Bu süre zarfında -lig kupaları dışında- en önemli başarısı 16/17 sezonunda Manchester United ile kazandığı UEFA Kupası oldu. İngiltere'nin ardından yolu tekrardan Serie A'ya düştü. Hala daha görev aldığı Roma'da UEFA Konferans Ligi Şampiyonu oldu. Bu şekilde Avrupa kıtasında gerçekleştirilen turnuvaların hepsini kazanmış oldu. 2 Şampiyonlar Ligi Şampiyonluğu 2 Avrupa Ligi Şampiyonluğu 1 Konferans Ligi Şampiyonluğu 1 UEFA Süper Kupası Şampiyonluğu Jose Mourinho'nun Oyun Felsefesi Formasyon olarak 4–2–3–1 / 4–3–2–1 / 4–1–2–1–2 formasyonları, diğer formasyonlar arasından en çok kullandıkları. Kısaca Inter ile olan UCL macerasını konuşalım. 4–3–2–1 diğer adıyla 4–4–2 baklava Bu kadrodaki 'baklava' şüphesiz Sneijder olacaktı. 14. bölge dediğimiz Sneijder'in konumlandığı yerin önemi günümüz futbolunda hala çok değerli. Bu kadroda şüphesiz efsane kaptan Zanetti'nin mücadelesi ve diğer beki olan Maicon'un takıma kattığı genişlik çok önemliydi. Takımın sıkıştığı anlarda bitmek bilmeyen enerjisi ile kenardan bindiren ve anında topu alıp takımı rahatlatan oyuncuydu. İleri tarafta zaten gol makineleri diyebileceğimiz Eto’o ve Milito yer alıyordu. Bu oyuncular çaresiz kaldıklarında bile hemen derine inip topu alan, oyun kurulumuna yardımcı olan oyunculardı. Bağlantıyı sağlamak zaten çok kolay olacaktı. Çünkü Sneijder gibi kaliteli ayaklara sahip oyuncuları vardı. Cambiasso göbeğin vazgeçilmez oyuncusu olacak, hem defansif hem de hücum yönünde isabetli pas oranı yüksek bir oyuncu olacaktı. Lucio ve Samuel ise riske girmeyen sakin ve kısa toplarla oyunu ileriye yönlendirmeyi amaçlayan oyunculardı çok büyük yetenekler değillerdi ama bu kadronun önemli oyuncularındandı. Gittiği her takımda 'kaptan' olabilecek oyuncu isterdi Jose. Lider oyuncu, onun için çok ayrı bir kavramdı. Şüphesiz tarihin en iyi hocalarından birisi olarak kitapların sayfalarını dolduracak ve her ortamda akıllara gelecek. İlerleyen her senede tarihin tozlu sayfaları açıldıkça Jose’nin futbola kattıkları ve geride bıraktığı güzel anları ile karşılaşılacak.

  • Kadınlar Basketbol Süper Ligi'nde 14. Haftanın Değerlendirmesi

    Türkiye Kadınlar Basketbol Ligi değerlendirmelerimden önce, ilk baş antrenörlük deneyimini Kadınlar Bölgesel Ligi’nde İstanbul Panterleri karşısında yaşayan, ikinci yarıda sadece 4 sayıya izin veren, savunmanın ne kadar önemli bir faktör olduğunu tekrar bize hatırlatan, rotasyonu çok fazla kullanan ve takımının 16-69 gibi farklı bir skor elde etmesinde büyük payı olan Ozan Bayındır dostumu tebrik ediyor, başarılarının devamını görmek dileğiyle yolun açık olsun diyorum. 14. haftanın hiç kuşkusuz en önemli maçı lider Çukurova Mersin Yenişehir ve yakından takipçisi Fenerbahçe arasında oynandı. Mersin ekibi, Ekrem Memnun’un ayrılmasından sonra geçici koç Aydın Uğuz ile maça çıktı. Son çeyreğe kadar başa baş giden maçta gömülü man-to-man ve pota altı savunmasını Deny ile etkili yapan ev sahibi, son periyotta potasında sadece 13 sayıya izin verince bu önemli maçtan 77-68 galip ayrıldı. Ev sahibi takımda 4 oyuncu 35 dakika ve üstü süre aldı. Çukurova Mersin Yenişehir Chelsea Gray - 20 sayı, 5 ribaund, 7 asist. Dejuana Boner - 19 sayı, 5 ribaund, 2 asist. Kuanitra Holingsvorth - 11 sayı, 15 ribaund. Satou Sabally ve Breanna Stewart’in gelmesiyle tamamen WNBA all-star kadrosuna dönüşen Fenerbahçe’de bireysel hataların yanında çok top kaybının yaşanması, rotasyonun belirsizliği tam bir hayal kırıklığıydı. Bu takımdaki en kilit oyuncu savunmada ve hücumda Kayla Mcbride, bu çok açık ortadayken toptan onu uzak tutmak takıma yapılabilecek en büyük kötülük gibi duruyor. Fenerbahçe Breanna Stewart - 22 sayı, 7 ribaund. Emma Meesseman - 10 sayı, 7 ribaund. Olcay Çakır Turgut - 10 sayı, 10 asist. Haftanın öne çıkan bir diğer maçında ise son 4 maçını kazanan Beşiktaş ile son 3 maçında sahadan yenik ayrılan Melikgazi Kayseri arasında oynandı. Ligde zayıf rakibi karşısında zorlanan ev sahibinde yine öne çıkan isim Dana Evans’tı. 40 dakika sahada kalan Evans, 30 verimlilik puanı yanında 8/14 üçlük atarak çok elit bir skorer olduğunu, ritim bulduğunda durdurulması imkansıza yakın olduğuna bu sezon bir çok kez tanıklık ettik. Ev sahibinde Monique Billings’ın maça gelmeyişi, Taya Reimer’in fabrika ayarlarına geri dönmesi ve bu sezon yaşanan en büyük kriz olan Türk sporculardan neredeyse hiç katkı alınamaması sorunların bazılarıydı. Maç içinde koç Aziz Akkaya ve ekibinin kötü maç yöneten hakem triosu ile sık sık karşı karşıya gelmesine tanıklık ettik. Beşiktaş Dana Evans - 39 sayı, 2 ribaund, 4 asist. Monique Billings - 15 sayı, 11 ribaund. Konuk Kayseri ekibinde ise Daugile Sarauskaite, maç başında yaşadığı faul problemi nedeniyle uzun süre kenarda oturmak zorunda kaldı. Ardından çok dar rotasyonla oynayıp 5 kısa ile uzun süre sahada kalmalarına tanıklık ettik. Misafir ekipte oyunun ikinci bölümünde Shay Landrum’un izolasyon dediğimiz diğer oyuncuların açıldığı, alan yarattıkları bir hücum düzenine şahit olduk. Yüzdeli sokmasının yanında penetre sonrası yaptığı asistlerinde sayı olmasıyla maçı sürekli önde götürmeyi başardılar. Oyunun final bölümünde yorgunluk ve dar kadronun dezavantajını yaşadılar ve maçtan 84-81 yenik ayrıldılar. Melikgazi Kayseri Lyndra Weaver - 22 sayı, 9 ribaund. Shay Landrum - 21 sayı, 4 ribaund, 2 asist. Şuğranur Sönmez - 15 sayı, 3 ribaund, 7 asist. Ankara derbisinde Orman Spor ligde kötü günler geçiren Botaş’ı uzatmalara giden maçta 78-75 yenerek 5. galibiyetini alırken rakibinede bu sezon 6. yenilgisini tattırmış oldu. Orman Spor Kübra Erat - 18 sayı, 4 ribaund, 5 asist. Reshanda Gray - 18 sayı, 11 ribaund. Damla Gezgin - 17 sayı, 5 ribaund, 2 asist. Botaş Erica McCall - 21 sayı, 11 ribaund, 2 asist. Sevgi Uzun - 10 sayı, 7 ribaund, 8 asist. Alt kısmı yakından ilgilendiren maçta ise Hatay Belediyespor ligde zor günler geçiren, tamamen yabancılarıyla yollarını ayırıp yenileriyle devam eden Bursa Uludağ takımını ağırladı. Sürekli maçı önde götüren konuk ekip son çeyrekte sadece 6 sayı atabilince maçtan 79-73 yenik ayrıldı ve bu sezonki 10. yenilgisini almış oldu. Hatay Belediyespor Egle Sventorite - 26 sayı, 8 ribaund. Alexis Prince - 13 sayı, 8 ribaund. Bursa Uludağ Channon Fluker - 19 sayı, 15 ribaund, 2 asist. Nicole Carter - 19 sayı, 3 ribaund, 4 asist. Ferda Yıldız - 14 sayı. 14. haftanın kısaca öne çıkan maçlarını sizler için yorumlayıp değerlendirmeye çalıştım. Umarım beğenmişsinizdir.

  • ATP'de Yeni Sezon, Yeni Umutlar!

    Değerli okurlar, tenis takviminin yılbaşısı olarak kabul edilen Avustralya Açık ile herkese merhaba. Tenis takviminde Grand Slamler ve hatta Challenger turnuvalar da dahil olmak üzere uzun ve sessiz bir dönem geçirdik. Bu dönemde neredeyse yaprak kımıldamadı diyebiliriz. Neyseki imdata -bana göre en zevkli turnuva olan- Avustralya Açık yetişti ve tenise susayan bizlerin gönlüne bir nebze de olsa su serpti. Bizde bu turnuva öncesi bir ön görüş yapmak istedik. Bana göre Avustralya Açık tarihinin en sansasyonel olanı 2022'ydi. Djokovic'in ülkeye ve haliyle turnuvaya katılamaması ve hatta sınır dışı edilmesi en büyük olaydı. Son dönemde alev alan bir Djokovic-Nadal kapışması vardı. Djokovic için çok ama çok büyük bir kayıptı. Nadal ise hiç parlak gelmiyordu bu turnuvaya ki sakatlık durumlarından çokça çekmişti ama gidebildiği yere kadar gitmek belki de en olası hedefti. Kolay da bir yoldan gelmedi aslında ama bir şekilde kendini finale atmıştı ancak karşısında sert bir rakip vardı, Daniil Medvedev. Finale de çok dominant başlayan taraf Medvedev'di ve ilk 2 seti 6-2 ve 7-6'lık setlerle geçiyordu. Hatta 3. sette 3-2 öndeyken 0-40 ile bir break almaya sadece bir puan uzaklıktaydı. İşte buradan çok dev bir adım atan Nadal 6-4, 6-4 ve 7-5'lik setlerle inanılmaz bir geri dönüşe imza atıyor ve 5 saat 25 dakika sonunda zafere uzanıyordu. Bu sezon ise rekabetin dozu açısından biraz daha umutluyuz açıkçası. Next-Gen'deki yukarı ivmelenen potansiyel kupayı farklı bir isme getirebilmesini mümkün kılıyor. Kuralar çekildikten sonra öne çıkan favorilerin final yolunu inceleyelim. Rafael Nadal Nadal'ı çok zorlu bir yol bekliyor. 1. tur için bile çok zorlu diyebileceğimiz Draper, sırasıyla Nakashima, Nishioka ve henüz daha taze US Open'da kaybettiği Tiafoe. Sonrasında ise çeyrekte Daniil Medvedev, yarıda Tsitsipas ve muhtemel finalde Novak Djokovic. Novak Djokovic Daha iddialı gelen Novak Djokovic'in yolu ise Nadal'a göre bir tık daha kolay diyebiliriz. Carbellas Baena, Dellien, Dimitrov ve De Minaur ilk turdaki rakipleri. Çeyrek finalde Rune ya da Rublev, yarı finalde Casper Ruud/Fritz ile finale daha sağlam yürüyebilecek denilebilir. Ancak görüldüğü üzere yolları eskiye nazaran oldukça zorlu. Burada formsuzluk, sakatlık ve hatta rakiplerin daha sert oyunuyla finalden uzak kalabilirler. Uzun seneler sonra belki de büyük üçlüden uzak bir final görmeye en yakın olduğumuz sene bizleri bekliyor. Tenis takviminin yılbaşısı Avustralya Açık bu sezon bana göre çok büyük sürprizleri barındırıyor. Umarım herkesin beklentisinin ötesinde harika bir turnuva olacaktır. Herkese keyifli maçlar ve iyi seyirler dilerim!

  • WTA'da Bizleri Neler Bekliyor?

    Tenis takviminin kadınlar ayağındaki yeni sezonu için merhaba demek üzereyiz. Tenis branşında diğer yazılarımızda da belirttiğimiz gibi inanılmaz değişkenlikler olabiliyor. Oyuncuların favori olması, form durumları, geçen sene 25 yaşında tenis bırakma kararı alan Ash Barty gibi erken emeklilik kararları, çok büyük efsane Serena Williams’ın yerinde emeklilik kararı gibi. Bu seferde Naomi Osaka’nın hamile olduğunu açıkladı ve turnuvada yer almayacak. Geçtiğimiz birçok yazıda değindik, dehşet formunu her geçen gün arttıran Iga Swiatek için çok fazla yorum yapmaya gerek yok, pek doğal favori. Alman Niemeier, Udvardy eşleşmelerinden sonra Rybakina onun için ciddi bir sınav olacaktır. Ancak bana göre en güçlü gelen isim hala 18'inde olan Coco Gauff. Bu turnuva öncesi Auckland turnuvasında set vermeden kupayı alan genç Amerikalı oldukça öne çıkıyor. Pek kolay bir final yolu olmasa da sırasıyla, Siniakova, çalkantılı da olsa eski şampiyon Emma Raducanu, yine çok formda vatandaşı Pegula... Zorlu bir yol olsa da bir şekilde kendisini tepeye atabileceğini düşünüyorum. Bu noktada diğer favorilerin form durumları da oldukça önemli. Mükemmel oyununu tepeye taşımakta zorlansa da Sakkari, Ons Jabeur ve Sabalenka’da bir tık daha kolay yollardan gelerek kupaya uzanmak isteyecekler. Sürpriz bir isim olarak da Petra Martic ismini öne çıkarmak istiyorum. Zaman zaman Grand Slamlarda çok sivrilmese de dişli rakiplere zorluk çıkartabilen bir isim olarak düşünülmeli. Simona Halep ve Venus Williams’ın turnuvaya katılamayacak olması, Pliskova’nın çok kötü bir yıl geçirmesiyle favori havuzu çok daralsa da; mükemmel bir turnuvanın bizi beklediği kesin. Umarız ki geçen seneden kat be kat mücadeleci bir Slam izleyebiliriz. Herkese iyi seyirler, bol uykusuz geceler!

  • Formula E'de Yeni Sezonun İlk Yarışını Andretti ve Dennis Kazandı!

    Formula E'de sezon başladı. Elektrikli Formula araçları ile koşulan 9. sezona girmiş bulunduk. Yeni takımlar, yeni pistler, yeni araçlar ve takım değiştiren pilotlar... Hareketli bir sezon bizleri bekliyor. İlk hafta sonunda Meksika'daydık. İki antrenman seansı, bir sıralama turu ve bir yarışın olduğu Cumartesi gününden genel olarak pozitif konuşabiliriz. Yarışta maalesef fazlasıyla güvenlik aracı girdi. Zaman zaman heyecan aksadı fakat yine de iyi bir mücadele izledik. Andretti ve Jake Dennis, ilk yarışın galibi oldular. Oldukça dominant bir performans sergiledi Dennis. İlk sırayı aldıktan farkı açtı ve gitti. Sezonun önemli isimlerinden birisi. Takımı Andretti ile de 3. sezonunda. Aralarında iyi bir bağ olduklarını söylememiz lazım. Sezona güçlü bir başlangıç yaptılar. Bir diğer Andretti pilotu Lotterer'de yarışı başladığı nokta olan 4. sırada tamamladı. Yarışın sonuna doğru sıkıntı yaşayan Lucas Di Grassi'yi geçip podyuma çıkması çok muhtemeldi fakat olmadı. İkinci sırada Pascal Wehrlein'yi izledik. Yarışın en iyi pilotu Jake Dennis seçildi ama bana kalırsa kesinlikle Pascal'dır. 6. sırada start aldı ve süper bir mücadeleye imza attı. Onun adına iyi bir sezon başlangıcı diyebiliriz. Tam 5 sezondur Formula E'de yer alıyor Pascal. Belki de patlama yılı olacak, kim bilir? Onun takım arkadaşı Antonio Felix da Costa'da yeni takımıyla çıktığı ilk yarışı 7. tamamladı. Üçüncü sırada yeni takımı ile ilk yarışta podyuma çıkan Lucas Di Grassi var. Brezilya pilot yarışa pole pozisyonundan başladı fakat önce kendi hatası ve sonrasında yaşadığı depolama sorunu sebebiyle yarışı 3. sırada noktaladı. Yeni takımı ile ilk yarışta podyuma çıkmasına sevinmiş olsa gerek ama galibiyeti kaybettiği için üzülmüştür diye tahmin ediyorum. Bu isimler haricinde Jake Hughes'un üst sıralara göz kırptığını gördük. Bu sezon Formula E'ye Mercedes'in yerine katılan McLaren ile istikrarlı olurlarsa sezon sonunda iyi bir noktada olabilirler. Robin Frijns, Norman Nato, Sam Bird, Edoardo Mortara ve Rene Rast ise yarışı tamamlayamayan isimler oldu. Bir sonraki hafta sonu 27-28 Ocak'ta, Suudi Arabistan'da. O zamana dek görüşmek üzere!

  • NBA'de All-Star Heyecanı!

    NBA'de play-off serüveni hariç belki de en fazla beklenen dönem içerisindeyiz. Üç gün süren NBA All-Star hafta sonunda ilk iki günü geride bıraktık. Bu yazımda elimden geldiğince geçtiğimiz iki günü ve yarın oynanılacak All-Star karşılaşmasından bahsedeceğim. Keyifli okumalar! Yükselen Yıldızlar Yükselen Yıldızlar adı altında üç karşılaşma oynandı. Dört takım finale çıkmak için mücadele etti. Pau, Deron, Joakim ve Jason gibi tarihe iz bırakmış önemli isimlerin koçluk yaptığı takımlardan Pau Gasol'ün takımı şampiyon oldu. Pau Gasol'ün takımında mücadele eden Jose Alvarado, MVP seçildi. Açıkçası hak etti diyebilirim. Sezon genelinde de iyi bir performans sergiliyor. Tabii bizim adımıza farklı olan bir konu daha vardı. Temsilcimiz Alperen Şengün, üst üste ikinci kez bu organizasyona katıldı. Geçtiğimiz yıl bu yıla göre daha iyi performans sergilemişti. 6 dakika süre alan Alperen sadece 1 ribaundluk katkı sağladı, takımı da yarı finalde elendi. Ama burada harika bir performans sergileseniz bile ancak eğlenirsiniz. O sebeple pek kafaya takılabilecek bir durum olduğunu düşünmüyorum. Çok yüksek ihtimalle deprem sebebiyle de oldukça durgun olduğunu görebilirsiniz. Ama yine de o parkeye çıkarak bizi gururlandırdı. Yetenek Yarışması Kendi adıma konuşmak gerekirse yetenek yarışmasını asla anlamıyorum. Şut atma haricinde sadece slalom yapıyor oyuncular. Tam olarak kıyas nokta burada hız ve isabetli atışlar oluyor. Yarışmaya katılan "Çaylaklar", Bucks ve Jazz ekibiydi. İlk turda hepsi kötüydü bence. Koşmanın yanında atmaları gereken şutları atamayıp öylesine devam ettiler. İlk turun galibi çaylaklardı. İkinci turda ise ilginç bir pas verme oyunu verdi. Karpuzlama atanlar, yere vurup atanlar, tabii bunlar basketbolda olan şeyler ama bu tarz organizasyonlarda göze batıyor bana kalırsa. İkinci turunda galibi ev sahibi Jazz ekibi oldu. Son etapta da yer değiştirerek şut atıyorlardı. Utah ekibi tecrübesini kullanarak etabı ve yarışmayı kazandı. Üçlük Yarışması Smaç yarışması öncesi üçlük yarışması bizimleydi. Bence katılan sporcular oldukça sağlamdı, iyi bir ekip vardı. Tatum, Haliburton, Hield, Herro, Randle, Markkanen ve Lillard katılan kişilerdi... İlk turda Tatum (20), Haliburton (31), Hield (23), Herro (18), Randle (13), Markkanen (20) ve Lillard (26) sayı attı. İlk turda ilk üçe giren kişiler son tura gitmeye hak kazanıyor. Bu sebeple Haliburton, Lillard ve Hield son turda kupa için mücadele etti. Son turda ise Hield (25), Lillard (26) ve Haliburton (17) sayı attı. Bu sonuçlarla birlikte Lillard şampiyon olmuş oldu. Smaç Yarışması Muhtemelen bu iki günün en güzel anları burada yaşandı. Zaten genele baktığımız zamanda smaç yarışmaları eğlenceli geçer. Geceyi ve ikinci günü güzel bitirdik diyebilirim. Trey Murphy, Jericho Sims, Kenyon Martin Jr. ve G League'den Mac McCLUNG katıldı. Mac McCLUNG, G League'de yılın çaylağı seçilmişti ve muhtemelen herkes tanımıyordu. Şimdi kolay kolay unutmak zor. Jericho Sims ve Kenyon Martin ikilisi Trey Murphy ve Mac McCLUNG ikilisine göre daha sönük kaldı ve az elde etmiş oldukları puanla finale kalamdılar. Finalde Trey Murphy ve Mac McCLUNG ikilisini izledik ama özellikle de Mac'in 1.88 boyuyla yaptıkları inanılmazdı... Trey Murphy bile en sondan kabul etmiş gibi görünüyordu mağlubiyeti. Ama onunda gayet güzel smaçlar bastığını söylememiz gerek. Bu gece LeBron James ve Giannis Antetokounmpo'nun takımları karşı karşıya gelecek. Mücadeleyi merakla bekliyoruz. Herkese keyifli seyirler!

  • Futbolda Oyunu Geriden Kurmak

    "Oyunu geriden kurmak…" Daha önceden çokca duymuşsunuzdur bu tabiri. Bugün bu konudan bahsedeceğim. Aslında günümüzde kimi hoca bu oyunu desteklerken kimi hoca bu felsefeyi savunmuyor. Futbol bu konuda ikiye bölünmüş durumda diyebiliriz. Oyunu Geriden Kurmak Ne Demek? Kendi yarı sahanda yani 1. bölgede yapılan hazırlık pasları ile ya da direkt toplarla birlikte hücuma geçmeye "geriden oyun kurma" denir. Oyunu Geriden Kurarken Nelere Dikkat Edilmeli? 1) Saha parselasyonu iyi kullanılmalı. 2) Takımdaki oyuncular iyi konumlanmalı. 3) Rakibin açıklarını iyi belirlemek. "Oyunu geriden kurmak" demek rakibine karşı kendi oyununu oynaman demektir. Tabii bu tabir kişiden kişiye farklı yorumlanabilir. "Oyunu geriden kurmak" diyince aklınıza yavaş işleyen hücum setleri gelebilir fakat bunun yanında oyunu geriden kurup hızlı bir şekilde rakip sahaya yerleşmekte gelmeli. Bu iki türlü oyun felsefesi hocalara ve oyuncu profillerine göre şekillenir. Daha çok genç hocaların tercih ettiği görülüyor. Aslında basit gibi gözüksede sahada uygulaması zor bir oyundur. Aynı zamanda risklidir. Doğru yapıldığı takdirde güzel sonuçlar elde edilebilir. Oyunu Geriden Kurmanın Avantajları 1) Ayağı kaliteli olan kalecin ve defans tandemin varsa set hücumlarını daha doğru kullanırsınız. 2) Özellikle merkez oyuncuları iyi pozisyon alırsa takımın pas trafiğini sorunsuz yapmasına büyük olanak sağlar. 3) Arkada oyun akarken ilerideki oyuncu hareketli olursa müsait pas koridorları açılabilir bu sayede daha rahat hücum edilebilir. 4) Koşullu olmasada en büyük avantaj oyuncunun sahayı geniş bir açıyla görmesi. Oyunu Geriden Kurmanın Gereklilikleri 1) Saha içinde sürekli hareketli olunmalı. 2) Risksiz ve güvenli pas tercihleri olmalı. 3) Pasın şiddeti ve pasın isabeti iyi olmalı. 4) Akıcı oyunda topun olduğu yerde 1 kişi fazladan olmalı. Geriden Oyun Kuran Takımlara Nasıl Tedbirler Alınabilir? 1) Tıpkı rakip gibi diğer takımda iyi konumlanıp pozisyon almalı bununla birlikte pas koridorlarının hakimiyetini sağlamalılar. 2) Doğru ön alan baskısı uygulanabilir. 3) Pek sevilmesede oyunu fauller ile soğutmak fayda sağlayabilir. 4) Topu tamamen rakibe bırakıp kompakt savunma yapıp rakibin hata yapmasını veya atakları etkisiz sonuçlandırması sağlanabilir veya beklenebilir. Yazının sonuna geldik. Umarım sizlere faydalı bir içerik olmuştur. Bir sonraki yazılarda görüşmek üzere!

  • Avustralya Açık'ta Karşılaşmalar Oynanmaya Devam Ediyor!

    Avustralya Açık tam gaz devam ediyor. Açıkçası hangi karşılaşmayı açıp izlersem keyif alıyorum. Maçlar 3-0, 2-0 bitse bile tenis izlemeyi özlemişim diyebilirim kendi adıma. Tabii renkler, atmosfer, ortam da bir farklı Avustralya'da. Daha fazla uzatmadan maçlara ve genel değerlendirmelere geçelim. Önemli olaylar var... Dünya 1 numarası Rafael Nadal elendi! Nadal'ın turnuvadan önce bir sakatlığı bulunuyordu. Fakat sakatlık dönüşü gayet iyi hissettiğini ve mücadele edeceğini söylemişti. İkinci turda Amerikalı McDonald'a 3-0 mağlup oldu İspanyol raket. İkinci setin ortalarında sağlık molası almasına rağmen geri dönüp pes etmeyen Nadal'a maçtan sonra neden çekilmediği soruldu. O ise soruya "Son şampiyon olarak çekilmek istemedim." dedi. İnanılmaz bir hırs, inanılmaz bir azim ama bu inat umarız sakatlığını daha da kötü etkilemez. Iga, dolu dizgin! Kadınlar Dünya 1 numarası Iga Swiatek, yoluna tam gaz devam ediyor. Camila Osorio'yu 6-2 ve 6-3 mağlup ederek bir üst tura yükseldi Polonyalı yıldız. Ayrıca ne kadar motive olduğunu hal ve hareketlerinden anlayabilirsiniz. Yeni nesilin öncüsü olacağım diye bağırıyor adeta. Andy Murray, Dünya 13 numarası Matteo Berrettini'yi eledi! Rafael Nadal'ın bile sakatlığı ile zorlanacağı biliniyordu ama eski şampiyon Murray, inanılmaz bir oyun ortaya koyarak maçı 3-2 kazandı. Setler; 3-6, 3-6, 6-4, 7-6 ve 6-7... Maç uzadıkça uzadı ama galip gelen ve bizleri şaşırtan bir sonuçta çıktı ortaya. Gerçekten inanılmaz bir maç izledik. Ons Jabeur, turladı! Tunuslu Kadınlar Dünya 2 numarası galibiyetine rağmen bana sallantı da gibi geldi. Evet maçı 2-1 kazanarak bir üst tura çıktı ama karşısında daha güçlü bir rakip olsa elenecek gibiydi. Turnuvanın sonunda ünvanını koruyabilir mi, pek emin değilim... Novak Djokovic rahat başladı! Avustralya Açık performansları kuvvetli olan Djokovic, ilk turda İspanyol raket Carballes Baen ile karşılaştı ve 3-0'lık net galibiyetle mücadeleden ayrıldı. Zaman zaman sakatlığı var gibi görünsede maçı etkileyecek bir sorunu bulunmuyordu. Nadal'ın gittiği bir ortamda şampiyonluğa daha da fazla sarılmıştır. Gençlerin karşılaşmasının galibi Coco Gauff oldu! Emma Raducanu, 2021 Amerika Açık şampiyonu bir isim. Çok çok kuvvetli bir isim ve 20 yaşında. Coco Gauff'ta keza aynı şekilde geleceği parlak olan bir oyuncu ve 18 yaşında. İkiside önümüzdeki yıllara damgasını vuracak ama bu sefer kazanan taraf Coco oldu. Stefanos Tsitsipas, çok güçlü geliyor! Yunan raket Tsitsipas, iki turda da nispeten basit sporcularla karşı karşıya gelse de çok konsantre ve odaklanmış gördük onu. Harika maçlar çıkardı ve çıkarmaya devam ediyor. Sürpriz yapar mı diye düşünmüyor değilim. Finalde Djokovic ile karşı karşıya gelebileceğini düşünüyorum. Bir yazının daha sonuna geldik. Elimden geldiğince önemli olayları ve karşılaşmaları sizlere aktarmaya çalıştım. Belirli aralıklara da aktarmaya devam edeceğiz. Takipte kalın!

  • İtalya Süper Kupası Şampiyonu Inter!

    Supercoppa Italiana Türkçe karşılığıyla İtalya Süper Kupası. Milan ve Inter, daha önce 2011 senesinde finalde karşı karşıya gelmişlerdi. Kazanan Allegri'li kırmızı-siyahlı ekip Milan olmuştu. Milan, tarihinde bu kupayı evine tam 7 kere götürürken Inter ise bu maçla birlikte 7 defa kupa sevincini yaşadı. Zirvede ise 9 kupa ile Juventus yer alıyor. Bugün 22.00 seansında Suudi Arabistan’da oynanan final maçını sizler için değerlendirmeye çalıştım. İki takımda klasik dizilişleri ile sahada yer aldı. 4-2-3-1 ile Milan sahada yer alırken 3-5-2 ile Inter sahada yerini aldı. Maçın başından itibaren iki takım da birbirlerine karşı önde basarak maça başladı. 10. dakika da Darmian dikine doğru hareketlendi duvar olan Dzeko’ya pası aktardı. O sırada savunma arkasına sarkan Barella’yı seri gören Dzeko, şık bir tek topla Barella’yı topla buluşturdu. Barella, arka direğe doğru sakince kesti. Di Marco, Milan’ı affetmedi ve topu ağlarla buluşturdu. Golden sonra sol kulvarda Leao ile fırsat bulmaya çalışan Milan aradağını bir türlü bulamazken 21. dakika da bir kilit pas geldi, Dzeko kontrol etti. Topa bastı ve sol çaprazdan sakin bir şekilde vurarak topu ağlarla buluşturdu. Skor 2-0 olmuştu. İlk devrenin geri kalanında Inter’in yoğun bir hakimiyeti vardı. Sürekli önde basan ve pozisyon bulan Inter, adeta Milan’ı boğdu diyebiliriz. Inter’in merkez oyuncuları ilk yarı 4 tane şut pası atmış. Bu merkezi çok çalışkan gösterirken Milan’ın ise dağınık olduğunu gösterir. Inter tarafında daha kompakt bir görüntü vardı. Özellikle Bastoni çok iyi bir pasör olmasının yanında top taşıma yeteneği de üst düzey olan bir isim. Atletik ve üçlü sistemin kilit adamı. İlk yarı sonunda özellikle 3. bölgede etkisiz bir Milan vardı. Akıllara hemen Mourinho’nun bir kupa maçı sonrası takımına "Neden rakip sahada tüm işi mahvediyorsunuz bilmek istiyorum. Baskı yapmaktan korkuyorsanız baskının olmadığı Serie C’ye basın gidin orada takılın. Cesaretiniz yok ve bir erkek için en kötüsü de bu." İkinci devre ile birlikte ilk 15 dakika kadar Milan tepkisini koydu diyebiliriz. Sonrasında maç dengeye tekrar döndü. Özellikle Inter oyuncuları Milanlı oyunculara baskı yaparak çok rahatsız ediyorlardı. Bu durum tabii Milan için can sıkıcı olsa gerek. Dakika 63 ile Pioli Milan için 3 takviye yaptı. Bu takviyeleri yapmadan önce 3 oyuncuyla da yaklaşık 10 dakikalık bilgilendirme konuşması yaptı. Giren oyuncular Origi-De Ketelaere-Kalulu oldu. Değişiklikler sonrası 3. bölgede daha cesur oynayıp topla oynayan bir Milan vardı. Inter’den hamle gecikmedi. Dakika 71’de zorunlu olarak Barella-Gagliardini ve dinamizim için Dzeko-Correa değişikliği yapıldı. Maçın sonlarında Milan etkisini kaybetti. Pas yapamamaya başladı. Inter sahada istediklerini kolay yapabilme potansiyeline erişti. Gollerden sonra çok iyi geride rakibi karşılayıp sonrasında set hücumları çizmek istediler. Dakika 77 olduğunda kazanılan bir faulden sonra atılan uzun topla Martinez topla buluşmadan önce vücudunu çok iyi kullandı topu önüne aldı ve ayağının dışıyla çok güzel bitirdi. Skor 3-0 oldu. Gol sonrasında Milan cephesinde Dest ve Rebic oyuna dahil oldu. İstediğini bulamayan ve etkisiz oyun sergileyen Milan kupayı kazanamadı. Doğru ve net bir oyun oynayan Inter İtalya Süper Kupası’nın sahibi oldu. Bu keyifli mücadelenin değerlendirmesini sizler için yapmaya çalıştım. Diğer içeriklere ulaşmak için içeriklerimize göz atmayı unutmayınız. Gelecek yazılarımız için de sosyal medya hesaplarımızı takipte kalmanız yeterli.

  • Çanlar Dana White İçin mi Çalıyor?

    Dövüş dünyasının tartışmasız 1 numaralı yöneticisi olan Dana White için yeni yıl sıkıntılı başladı. Yıllardır göz önünde bulunan White, özel hayatını gizlilik içinde tutmayı başarmıştı. Fakat yılbaşı gecesinde eşiyle yaşadığı kavga bu uğraşlarını boşa çıkardı. Dövüş dünyasından birçok tepki aldı. Kendisinin UFC'deki geleceği bile tartışmaya açıldı. Olay, yılbaşı gecesi Dana White ve eşi Anne White'ın Meksika'da bir gece kulübünde yaşadığı kavganın görüntülerinin ünlü magazin sitesi TMZ'de yayınlanmasıyla ortaya çıktı. Görüntülere göre ilk başta White, eşinin bileklerini tutuyor, eşi bir tokat atıyor ve bu tokatın ardından Dana White eşine iki tokat atarak karşılık veriyor. Etraftakilerin araya girerek kavgayı bitirdiği görülüyor. Dana White, bu görüntülerin yayınlanmasından hemen sonra bir açıklama yayınladı. White açıklamasında; "Ben ve eşim yılbaşı gecesi dışardaydık ve ne yazık ki böyle bir olay yaşandı. Bir erkek bir kadına mazereti ne olursa olsun elini sürmemeli. Eşimle yaklaşık 30 yıldır evliyiz, birbirimizi 12 yaşımızdan beri tanıyoruz. Üç çocuğumuz var. Belli ki birlikte bazı boktan şeyler yaşadık ve bu da korkunç durumlardan biri. Utanç duyuyorum." ifadelerini kullandı. Anne White ise yaptığı açıklamada, yılbaşı gecesi çok fazla içki içildiğini ve bir noktada işlerin kontrolden çıktığını söyledi. Kavganın videosu: https://youtu.be/0b1D731UWjY Olayın medyaya yansımasıyla birlikte Dana White'a tepkiler gelmeye başladı. White'ın UFC'de başkanlığa devam etmeye uygun olup olmadığı tartışılmaya başladı. Kaliforniya meclisi kadın hakları savunma grubu, Dana White'ın UFC'den kovulmasını istedi. Kaliforniya eyalet senatörü Nancy Skinner ve meclis üyesi Cecilia Aguiar Curry, UFC'nin en büyük hissedarı olan Endeavour'un CEO'su Ari Emanuel'e bir mektup yazarak bu olay karşısında harekete geçmelerini istedi. Mektupta, olayın ardından Emanuel'in devam eden sessizliğinin kabul edilemez olduğu belirtildi. Dana White'ın daha önce aile içi şiddet suçunu işleyen dövüşçüler konusundaki tavrı da bu olaydan sonra gündeme geldi. Eski NFL futbolcusu Greg Hardy, aile içi şiddetten hüküm giymiş ligden uzaklaştırılmıştı. Hardy, bunun üzerine dövüş kariyerine başladı ve UFC'den kontrat aldı. Medya, Dana White'a Hardy'nin sabıkasını hatırlattığında White dövüşçüsünün arkasında durdu. UFC’nin yıldız dövüşçüsü Jon Jones da aile içi şiddetten tutuklandığında şirketten herhangi bir yaptırım gelmedi. Aile içi şiddet veya diğer şiddet eylemleri konusunda UFC'nin oldukça toleranslı davrandığı bir gerçek. Dana White olayında da White'ın istifa etme gibi bir tutum içerisinde olmayacağı yaptığı açıklamalarda belli oldu. White son yaptığı açıklamada; "Eşimle yaşadığım o olayın cezası istifa etmem veya 1-2 ay izin almam değil. Cezam, bu olay sebebiyle etiketlenmem ve bana saygı duyan insanların artık saygı duymaması. Bununla yüzleşmek zorundayım." ifadelerini kullandı. Dana White'ın UFC'de hissedar olması ve dövüş dünyasında güçlü bir konumda yer alması UFC'nin sahiplerini böyle bir karar alma konusunda sınırlıyor. Ayrıca Dana White'ın bu olayda eşiyle karşılıklı bir kavgaya tutuşması da hafifletici bir sebep olarak görülüyor. Fakat yine de White'a uygulanan pres sürüyor. Kadın hakları savunucuları bu olayın cezasız kalmaması için baskı oluşturmaya devam ediyor. Özellikle ESPN'in sahibi olan Disney'e çağrıda bulunuyorlar. ESPN'in UFC ile milyar dolarlık bir yayın hakları sözleşmesi bulunuyor. Disney kurum olarak bu gibi olaylarda imajını korumak için hızlı kararlar alan bir şirket. Fakat şu ana kadar Dana White'a büyük bir tepki göstermediler. Hatta ESPN'in çalışanlarına olayı körükleyici yazılar yazılmaması konusunda uyarıda bulunduğu söyleniyor. ESPN yönetiminin bu olayı yumuşak bir olay olarak gördüğü ve herhangi bir yaptırım yapılmayacağı belirtiliyor. Dana White, kariyerinin en zorlu günlerini çok büyük yaralar almadan geçmek üzere. Onun pozisyonundaki birçok kişi bu olayla birlikte işinden olurdu fakat o bu zamana kadar kazandığı büyük güçle birlikte bu olaydan pozisyonunu koruyarak çıkıyor. Başlıkta çanlar onun için mi çalıyor diye sormuştuk. Cevabı, şu ana kadar hayır gibi görünüyor.

bottom of page