top of page

Arama Sonuçları

"" için 1087 öge bulundu

  • Turnuvaya Buruk Veda... EURO 2024 Avrupa Şampiyonası’nda Çeyrek Final Maçları

    İspanya - Almanya Turnuvanın en iyi top oynayan 2 ekibi erken final olarak nitelendirilen çeyrek final mücadelesinde karşı karşıya geldi. İspanya maça ve topa hakim olarak başladı. Rodri-Pedri-Fabian Ruiz üçlüsü maça çok iyi başladı ancak genç Pedri 8.dakikada yaşadığı sakatlık sonrası yerini Dani Olmo'ya bıraktı. Kanatlardan Yamal ve Nico Williams'ın efektifliği ile merkezdeki bu üçlünün birleşmesi Almanya'yı ilk devrede devre dışı bıraktı diyebiliriz. İspanya mücadelenin mutlak hakimi olmasına rağmen net bir fırsat üretemedi ancak Almanya'ya pozisyon dahi vermedi. Golsüz eşitlikle sonra eren devre sonrası ikinci yarı adeta golle başladı. Olmo'nun Yamal'ın pasında köşeye yaptığı düzgün vuruş takımını ev sahibi karşısında öne geçirdi. Golden sonra reaksiyon veren Almanya adeta kendine geldi. Andrich Wirtz ve Füllkrug hamleleri ile oyun içi etkinliğini artıran Almanlar aradığı golü 89da Wirtz ile buldu. Burada İspanya'nın ileri üçlüsünü değiştirip geriye bu denli yaslanmasının da bu Almanya dominasyonuna sebebiyet verdiğini belirtmek gerekir. Wirtz'in golü uzatmaları tayin etti. Uzatma devresi Almanya'nın kontrolü şeklinde devam ederken İspanya kaptığı toplarla hızlı çıkmaya çalışıyordu. Artık herkes penaltıları beklerken 119. Dakikada Pedrinin sakatlığı sonrası oyuna girerek oyunun kaderini değiştiren Olmo'nun açtığı ortada Merino'nun kafa vuruşu ağlarla buluştu. Bu gol ev sahibini son dakikada trajik bir şekilde yıkmış oldu. Maçın geneline baktığımızda ise İspanya'nın turu geçmeyi hak ettiğini söylemek mümkün. Oynadıkları bu oyunu devam ettirdikleri sürece kupayı kazanmamaları için herhangi bir sebep görmüyorum. Portekiz - Fransa Turnuvanın en iyi kadrolarından ikisine sahip, aynı zamanda da oynan oyun ile bu kadronun hakkını veremeyen 2 takım çeyrek final mücadelesinde karşı karşıya geldi. Maça kontrollü başlayan iki ekip de ilk devreyi neredeyse sıfır risk ile oynadı. Sık sık orta sahada ikili mücadeleler izledik. Her iki takım da takım savunmasına oturup set oyununu güvenli bir şekilde oynamaya çalıştı. Hal böyle olunca ilk devre her iki takımın da yalnızca 0.07 xg ürettiği sıkıcı bir yarıya sahne olmuş oldu. İkinci yarı ise daha canlı başladı. 60. Dakikada Bruno Fernandes karşı karşıya pozisyonda Maignan'ı geçemedi. Yalnızca birkaç dakika sonra Portekiz baskısı devam etti. Bu kez de Vitinha net gol pozisyonunda topu Fransız kaleciye nişanladı. Bu dakikalarda oyunun temposu artarken top bir o kalede bir bu kaledeydi. 66.dakikada Kolo Muani karşı karşıya pozisyonda şutunu çektikten sonra Ruben Dias hayati bir müdahaleye imza attı. Fransa Portekiz baskısını kırmış ve oyunun kontrolünü almıştı. Yine aynı dakikalarda Camavinga altıpastan topu direğin dibinden dışarıya vurdu. Dembele'nin oyuna girmesi bu süreçte Fransa hücumlarını bir hayli hareketlendirdi. Kalan dakikalarda başka pozisyon olmazken karşılaşma uzatmalara gitti. Uzatma devresinde izlediğimiz tek pozisyon Ronaldo'nun ceza sahası içerisinde müsait pozisyonda yaptığı kötü vuruş oldu. Böylelikle maç penaltılara kaldı. Penaltı vuruşlarında yalnızca Joao Felix topu direğe nişanladı. Hata yapmayan Fransızlar adını yarı finale yazdırmış oldu. Ancak akan oyundan gol atamamış olmaları eleştiri oklarını beraberinde getiriyor. İngiltere - İsviçre Çeyrek finallerin 3.karşılaşmasında Slovakya'yı uzatmalarda eleyen İngiltere ile İtalya'yı net bir şekilde mağlup eden İsviçre karşı karşıya geldi. Southgate yönetimindeki İngiltere turnuva boyunca oynadığı rölanti ve temposuz oyun ile eleştirilerin odağı oldu. İsviçre ise kadrosuna göre çok daha kaliteli bir performans izletti. Maça her iki takım da kontrollü başladı. İngiltere topa hâkim bir oyun sergilerken, İsviçre kaptığı toplarla hızlı hücuma kalkma planı içerisindeydi. Orta sahada Xhaka-Freuler ikilisi ile Rice-Mainoo ikilisini sık sık karşı karşıya gördük ve bolca faul izledik. Bu sebeple ilk devrede tempo neredeyse hiç artmadı. İki ekip de birbirinin kalesinde tehlikeli sayılabilecek bir pozisyon üretemedi. Devre 0-0lık eşitlikle sona erdi. İkinci devrenin başlarında da aynı oyun tarzını devam ettiren iki ekip bizlere sıkıcı bir mücadele izletti. Ancak 75. Dakikada organize gelişen İsviçre atağında Ndoye'nin çevirdiği topta Embolo Kyle Walker'a rağmen dokunuşunu yaptı ve takımını 1-0 öne geçirdi. Golden sonra 3 değişiklik birden yapan Southgate Eze-Shaw ve Palmer'i oyuna sürdü. Yalnızca birkaç dakika sonra Saka'nın ceza sahası dışından çektiği sert şut enfes bir biçimde direğin içine de çarparak ağlarla buluştu. Bu golle skora denge geldi. Kalan dakikalarda başka gol olmadı ve uzatma devresi başladı. 117.dakikada Shaqiri'nin kornerinde top üst direkte patladı. Onun dışında net bir fırsat izlemedik ve maç penaltılara kaldı. İsviçre'de ilk penaltıdan yararlanamayan Akanji, takımının 1-0 geride başlamasına sebep oldu. Devam eden tüm penaltılarda iki takım da hata yapmazken İngiltere bir üst tura adını yazdırdı. Ancak oynadıkları oyun turnuva başından beri bir hayli eleştiriliyor. Hollanda - Türkiye Milli takımımız çeyrek finalde Portakallar ile karşı karşıya geldi. Her iki takımı da 3lü dizilişle sahada gördük ancak zaman zaman maç içerisinde pozisyon değişimleri yaşandı. Maça Hollanda etkili başlarken henüz ilk dakikalarda Depay ve Gakpo ile fırsatlardan yararlanamadı. Ancak daha sonrasında oyunu dengeleyerek topa da hakim olmaya başladık. Zaman zaman yaptığımız doğru presler ve saha içi yerleşimimizin iyi olması bizi Hollanda karşısında oldukça diri tuttu. 35.dakikada kullanılan korner sonrası Arda'nın ters ayağıyla açtığı ortada Samet'in kafa vuruşuyla Hollanda karşısında 1-0 öne geçtik. Golün de verdiği moralle oyunun kontrolünü bırakmayan A milli takımımız devreyi 1-0 üstünlükle kapattı. 2.yarıya başlarken Bergwijn yerine Weghorst'u oyuna alan Koeman, Depay'ı sağ kanada çekti. Bu değişikliklerden sonra kenar ortalarını artıran Hollanda baskısını bir hayli artırdı. Ekibimiz yakaladığı duran toplarla etkili olmaya çalışsa da Arda'nın direkten dışarıya giden frikiği ve Kenan'ın şutu haricinde pozisyon üretemedi. 70.dakikada kullanılan kornerde savunmamızın anlık dalgınlığı sonrası bomboş kafayı vuran De Vrij topu ağlara gönderdi ve skora dengeyi getirdi. Golden sonra baskısını iyice artıran Hollanda yaklaşık 6 dakika sonra yine savunmamızın anlaşmazlığı nedeniyle Gakpo ile golü buldu. 2-1den sonra Okay Kerem Cenk değişikliklerini yapan Montella oyuna müdahale etti. Son 15 dakika adeta rakibini boğan ekibimiz Kerem, Cenk ve Semih ile sayısız fırsattan yararlanamadı. Bazen Verbruggen'i bazen de Hollanda savunmasını aşamadık. Çok iyi performans gösterdiğimiz bu eşleşmede maalesef 2-1 mağlup olarak turnuvaya veda ettik. Ancak ortaya koyduğumuz ruh ve doğru oyun bizlere Dünya Kupası için oldukça umutla bakmamızı sağlıyor.

  • Geçmişe Yolculuk: Valencia Cadde Pisti

    Herkese selamlar. Ben Arda Şahin. Sizlere geçtiğimiz nisan ayında San Siro gezimden bahsetmiş ve sizlere deneyimlerimi paylaşmıştım. Geçtiğimiz hafta Valencia’daydım, kendim için gezerken siz değerli takipçilerimizi de unutmadım ve sizler için özel iki içerik hazırladım. İlki ile başlıyoruz. 2008-2012 yılları arasında keyifli yarışlara ev sahipliği yapan ve Fernando Alonso’nun tarihi 29. zaferine tanık olduğumuz Valencia Cadde Pisti…   Dikkat Edilmesi Gerekenler: Pisti ziyaret etmek isterseniz Valencia Cadde Pisti yazarak vakit kaybetmeyin bulamazsınız. Bunun yerine Valencia Limanı’nı ziyaret etmelisiniz. Piste dair uydu görüntülerinin bir çıktısını yanınızda bulundurmanız size yardımcı olacaktır. Pisti dolaşırken dikkat edin. Çünkü akan trafik söz konusu. Araç altında kalmamak için etrafınız sıkça kontrol edin Pistte tam tur atamazsınız. Çünkü yarış için inşa edilen marina köprüsü 12 yıldır kapalı. 8. virajdan sonra geldiğiniz yönden geri gelip 12. virajdan geriye giderek turun ¾’ünü tamamlayabilirsiniz.   Ulaşım Pistin bulunduğu Valencia limanına ulaşmak için otobüs ve tramvay kullanabilirsiniz. Metro ile gelmek isterseniz Martim-Serrera’dan biraz yürümeniz gerek. Ama üzülmeyin Serrara’da güzel ve ucuz restoranlar var. Bir şeyler yiyip gezmeye gidebilirsiniz. Sıcak konusunda endişe etmeyin. Liman bölgesi yılın her zamanı oldukça serin. Ama yine de siyah giymemeye çalışın.     Cadde Pistine merkezden 24. ve 25. virajın oradan başladım. Orada eski padok alanı hemen göze çarptı. Tinglado 4 isimli binamız o zaman padok alanı olarak kullanılmış. Pist takvimden çıktıktan sonra liman işletmesi binayı kapatmış ve çürümeye terk etmiş.     Padok Alanı’nı anlamak için 12 yıldır silinmeyen Alianz reklamına bakmak yeterli. Ayrıca lastik izleri ve araçların durması için gereken işaretçiler halen duruyor.   Padok alanına sırtınızı verirseniz. Pistin ilk sektörü ile karşılaşacaksınız. Orada yolda start çizgisini ve pilotların araçlarını start öncesi yerleştirdikleri yarış ceplerini zeminde biraz silik de olsa görebilirsiniz.     Yarış ceplerini de gördükten sonra Manuel Soto Caddesi’nden deniz kenarını da takip ederek gezimize devam ediyoruz. Orada 2. virajın dönüşü dikkat çekiyor. Oradaki kaçış alanının büyüklüğünden Mark Webber’in 2009 kazasında uçtuğu yer olduğunu anlıyoruz.   2. virajdan sonra 3, 4 ve 5. virajlara doğru yaklaşık olarak 500 m bir düzlük var oradan yürüyerek tura devam ediyoruz. Yarışta kerbler için kullanılan bordo-sarı renkler bize gösterge oluyor. O bölgedeki bazı bariyerler hala kaldırılmamış bir şekilde bizleri selamlıyor.     4. ve 5. virajda reklam amaçlı yapılan yer boyamaları hala gözle okunabiliyor.     5. virajdan çıkınca 8’e doğru giderken kafanız karışabilir. Çünkü 12 yıl önce dutluk olan yerlerde artık standlar var. Kerb boyalarını takip edince 8. viraja çıkıyoruz ve orada turumuz şimdilik bitiyor. Yarış için inşa edilmiş ayarlı köprü marinada gemiler rahat hareket etsin diye kapatılmış.       Burada tur bitti diye üzülürken ertesi gün bir şey kaçırdığımı düşünerek tekrardan marinaya gittim. 14. virajdan itibaren gezmeye çalışsam da Valencia Polisi beni o kısma özel mülk nedeniyle almadı ben de 12. virajdan itibaren geriye köprünün oraya gitmeye karar verdim.     Oradan geriye gittiğimizde bariyerler yine bizi selamlıyor. Asfalt 16 sene öncekiyle aynı sayılır. Asfaltta sökülen bariyerlerin izleri hala duruyor. Ayrıca pist takvimden çıkınca yolun bir kısmı bisiklet yolu yapılmış.     Oradan ilerleyince 9. viraja ulaşıyoruz. Oradaki bariyere hiç dokunulmamış. Kerbler de yerinde duruyor. Virajdaki bariyerlere bakılınca bazı sürtünme izleri gözle görülebiliyor. Oradan karşıya geçemiyoruz çünkü köprü kapalı.   Köprünün nasıl göründüğünü merak ettim ve 9. virajdan Valencia Deniz Feneri’ne doğru yürürken ufak bir tepeye yapılmış kamelya alanına çıktım ve köprüyü fotoğrafladım. Köprü tahminime göre yarış 12 sene önce takvimden çıkarıldıktan sonra bir daha asla açılmamış. Asfalt 12 sene önceye göre az kullanılmış olduğu anlaşılıyor.     Sonrasında tekrardan başladığım yere döndüm ve son sektör ile ilk sektörü ayıran kısmı da kaçırdığımı fark ettim ve fotoğrafladım.   GEÇMİŞ GEÇMİŞTE KALDI! Sizlere Valencia Cadde Pisti’nden geriye kalanları anlatmaya çalıştım. Yarış bir daha takvime girer mi bilinmez ama ben buradaki yarışlardan hep keyif aldım. Ancak Valencia Şehir Konseyi kapıyı açık bırakmışa benziyor çünkü padok alanı halen kapalı ve başka bir işlem için kullanılmamış ayrıca virajlar için konulan bariyerler de duruyor. Umarım burada güzel bir yarış daha izleme fırsatımız olur.

  • Ethem Onur Bilgiç Röportajı

    Herkes merhabalar. Türk illüstratör ve grafik tasarımcısı olan sevgili Ethem Onur Bilgiç ile bir röportaj gerçekleştirdik. Değerli vaktini bize ayırdığı için sevgili Ethem Bey’e şahsım ve Linesman ekibi adına çok teşekkür ediyorum. Herkese keyifli okumalar dilerim!   Bizler sizi tanıyoruz ancak tanımayan Linesman okuyucuları için kendinizden bahsedebilir misiniz? 1986 yılında İnebolu’da doğdum. Sonrasında ortaokul ve liseyi Konya Ereğli Anadolu Lisesinde okudum. Lise bittikten sonra güzel sanatlar bölümlerine ilgi duyduğumu fark ettim. Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi Grafik Tasarım bölümüne girdim ve buradan mezun oldum. Okul dönemimde iş hayatıma başladım ve freelance illüstratör ve grafik tasarımcı oldum. Reklam ajansları, yayın evleri, dergiler, tiyatrolar, sinema filmleri, müzik ve sinema festivalleri için işler ürettim. Dört adet kişisel sergi açtım. Yurtiçi ve yurt içi ve yurt dışında çok sayıda karma sergiye katıldım. Çalışmalarıma İstanbul’da kendi atölyemde devam ediyorum.   Çizim sanatına kaç yaşında başladınız ve tamam artık ben bu işi profesyonel olarak yapacağım kararını ne zaman verdiniz? Kendimi bildim bileli hep çizim yapıyordum. Çocukken de insanlar benim bu yönde yeteneğim olduğunu söylüyordu. Küçük bir ilçede büyümenin dezavantajı olarak güzel sanatlar ve tasarım bölümleri hakkında pek bir şey bilerek büyümedim. Bunları lise bittikten sonra öğrenebildim. Bu nedenle sevdiğim mesleği bulmak biraz geç oldu. “Tamam, artık” nerede dedim, dedim mi gerçekten bilemiyorum. Çünkü her zaman değiştiğimi, geliştiğimi düşünüyorum. Mesleki anlamda kendime ilk “evet bu artık senin mesleğin oldu” demem sanırım bir sipariş üzerine para kazanmamla olmuştu. Bu da üniversite ilk yılım olan 2007’de oldu.   Başlangıçta çizer olarak sizi kimler etkilemişti? Bu sanatçıların hangi yönlerini kendinize örnek aldınız? Çok fazla isim var. İlk aklıma gelenler Kent Williams, Ashley Wood, Dave McKean, Egon Schiele, Gustav Klimt, Oskar Kokoschka, Ralph Steadman, Barron Storey, Bill Sienkiewicz, Rei Kamoi, Robert McGinnis, Bob Peak.   Profesyonel olarak ilk yaptığınız çalışma hangisi? İlk çalışmanızın yayınlanması sonrasında neler hissettiniz? Profesyonel olarak ilk çalışmamı; ismini hatırlamadığım, yayın hayatı kısa süren bir dergiye yapmıştım. Kafka illüstrasyonu hazırlamıştım. Sonrasında kendimi bulduğum ve halen de çalıştığım Bant Mag. gelmişti. Bant dergisine ilk çizimimi yolladığımda çok heyecanlıydım. Dergiyi basılı elime alıp işlerimi görmeden kimseye söyleyememiştim çizdiğimi.   Çizim yaparken özel olarak zihninizi açan veya sizi düşündüren destekleyici ögeler kullanır mısınız? (müzik, film vb.) Tasarımın ilk eskizlerini yaparken müzik dinlemeyi seviyorum. Bazen de tamamen sessizlikte çalışıyorum. Ne yapacağımı bulduktan sonra daha rahat oluyorum. Yandan dizi, film, belgesel açıyorum.   Buradan itibaren spor ağırlıklı sorulardan devam edebiliriz. Öncelikle spor çalışmalarınızın yanı sıra özel olarak yakından takip ettiğiniz sporlar ya da takımlar varsa bizimle paylaşabilir misiniz? Futbol ve kadın voleybolunu ilgiyle takip etmeye çalışıyorum. Futbol için hemen hemen her ligte bir favori takımım var. Türkiye’de Galatasaray’ı destekliyorum. Voleybolda milli maçları kaçırmıyorum. Takım olarak da Eczacıbaşı’nı takip ediyorum.   Bir tasarıma başlarken bitine kadar hangi aşamalardan geçiyor bizimle paylaşabilir misiniz? Mesela 2022-23 sezonunda Galatasaray’ın şampiyonluğu için bir çizim yapmıştınız ve bütün oyunculara da yer vermiştiniz. Gördüğümüz kadarıyla da yaptığınız en kalabalık çizimlerden bir tanesiydi. Yapım aşamasında neler yaşanmıştı? O iş için anlatacaksam öncelikle takımdan fotoğraflar istedim. Her bir futbolcu için de 5-6 farklı kare geldi. Klasik bir kompozisyon tarzı olarak üçgen kompozisyonun bu tasarımda işleyebileceğini düşündüm. Oyuncuların birbiriyle olan etkileşimi ve yerleşimi biraz bulmaca gibiydi. 3 farklı dizilim ve kompozisyon kurdum. Bunları fotoğraflar üzerinden kolaj yaparak çalıştım. Kompozisyondan emin olduktan sonra çizime geçtim. Siyah-beyaz kısmında açık-koyu dengesi de hoşuma gidince boyama aşamasına geçtim. Takım erken şampiyonluğunu açıklamasaydı biraz daha ara tonlar katmak istiyordum. Tonlamalara devam edecektim ama olmadı. Biraz erken finalize etmek durumunda kaldım. Yine de içime sinen bir iş çıktı.   Turkish Airlines adına Lionel Messi çalışmanız vardı. İspanyol basınında da yer verilmiş ve toplu taşıma araçlarında da sergilenmişti. Bunlardan dolayı neler hissetmiştiniz? Messi ciddi bir sakatlık döneminden geçmişti. Geri dönüşünü kutlamak için Türk Hava Yolları Barselona’ya özel bir kampanya yapmak istiyordu. Tüm şehrin sokaklarında ve çeşitli mecralarda sergilendi. Hangi şehir olursa olsun yaptığınız işi sokaklarda görmek gerçekten heyecan verici.   Türkiye’de özellikle sosyal medyanın daha fazla yayılmasıyla birlikte spor kulüpleri paylaşımlarına daha da önem vermeye başladılar. Çizimler, grafikler, videolar vb. içerikleri artık daha şık ve özenli görmeye başladık. Kulüplerin bu çalışmalarını nasıl yorumluyorsunuz? Sosyal medya yüzünden uzun zamandır tüm kurumlar “özel” imgeler bulmaya çalışıyor. Çünkü insanların ilgisini çekmek zorlaştı. Türkiye özelinde konuşursak bence hala zayıfız. Çok iyi tasarımcılar ve çizerler var ülkemizde. Kulüplerin çalışabileceği, çok farklı stillerde işler çıkartabilirler ama genellikle kolaya kaçılıyor. Planlama yapılamamasından dolayı zaman hep sorun oluyor.   Birçok işbirliğiniz bulunuyor. Spor özelinde baktığımızda da Socrates dergiyle de çalışmalarınız oldu. Yaptığınız posterler birçoğumuzun evinde ve duvarlarında yerini alıyor. Bu size neler hissettiriyor? Çok mutlu oluyorum. İnsanlar yaptığım işi beğenip evlerine asıyorlar. Bu gerçekten çok heyecanlandırıyor beni. Son olarak şunu sormak istiyorum. Bu alanda çalışmak isteyenlere verebileceğiniz tavsiyeler nelerdir? Sevdiğiniz işi, sevdiğiniz tarzı, sevdiğiniz mecrayı bulun ve bunun için işler üretin. Elbet bir gün birilerinin dikkatini çekecektir. Çok çalışmak önemli.     Sevgili Ethem Onur Bilgiç ile sizler için güzel bir röportaj gerçekleştirdik. Kendisine bir kez daha teşekkür ediyoruz. Umarım beğenmişsinizdir. Eğer beğendiyseniz paylaşarak bize destek olabilirsiniz. Sağlıkla kalın, Linesman'le kalın!

  • LeBron'un Oğlu Bronny James, NBA'de Neler Yapabilir?

    Gözlerinizi kapatın, oğlunuzla aynı sahayı paylaştığınızı aklınızda canlandırmaya çalışın. Öbür taraftan ise babanızla birlikte ter döktüğünüzü, ortak amaç uğruna savaştığınızı düşünün. Her ne kadar zor gibi görünse de anın ağırlığını düşününce çok duygusal ve eşsiz olsa gerek. Ama LeBron James iseniz normal durumlar size göre değil, istisnasınız ve NBA’de bir ilke ancak siz ve dramaların-en büyük anların takımı Los Angeles Lakers imza atabilir. Tarih gelecek sezon Lakers formasıyla yazılacak, Kuzey Amerika sporlarının yeni baba-oğul adayını 10 maçı geçeceğini düşünmesem de izleme fırsatı bulacağız. Her şey gerçeküstü ve hikaye havasında güzel gözükse de şampiyonluk için mücadele eden bir takımda babasının takım arkadaşı olması nedeniyle üstündeki tüm ekstra baskı ve ilginin seviyesini tahmin edin. Hatırı sayılır sayıda kişi ve medya, Draft’a girip seçilmesinin (diğer tüm takımların takassız şekilde müdahale etmeyi reddederek garantilemesi) ve kariyerinin geri kalan sürecini Lakers’da geçirmesi için kayırmacı bir çaba olduğunu dile getiriyor. Yeteneği, sağlığı ve başarılı olup olamayacağı hakkında şimdiden konuşmak erken. Önümüzdeki seneler ve daha henüz çok genç oyuncumuz herkese en net şekilde oyunuyla hak edip etmediğini yahut baskıları göğüsleyip göğüsleyemeyeceğini açık şekilde gösterecek. Artık sahada değerini kanıtlamak için her fırsata sahip. Bronny James: ‘Kendi adımı duyurmaya çalışıyorum. Sadece gelip işimi yapmak ve her gün daha iyi olmak istiyorum. Babamla oynamayı hiç düşünmedim. Her zaman katılmak için oradaydı, ancak benim ana odak noktam değildi. Çalışma ahlakına sahip olmak, içeri girmek, koçlarını dinlemek ve koçluk edilebilir olmak. Böyle şeyler kafamın içine işledi bütün hayatım boyunca’ JJ Redick: "Rob ve ben Bronny'ye hiçbir şey vermedik. Bronny bunu sıkı çalışmayla kazandı. Bizim için, oyuncu gelişimine öncelik veriyoruz çünkü temel hissiyatı, atletizmi, hücum noktası savunması, şutu, pasları, oyununda beğenilecek çok şey var. Oyuncu geliştirme programımızı bütünsel olarak oluşturduğumuzda, mükemmel bir NBA oyuncusu olma fırsatına sahip olacak." Lakers basketbol operasyonları başkan yardımcısı ve genel müdürü Rob Pelinka: ‘NBA tarihinde, basketbol sahasını paylaşan bir baba ve oğul hiç olmadı ve bu büyülü bir şey gibi hissettiriyor, Bronny, her şeyden önce, yüksek karakterli bir kişi. Ve ikincisi, inanılmaz derecede çok çalışan genç bir adam. Bunlar, oyuncuları draft ederken ve Lakers'taki gelişim kadromuza eklerken aradığımız niteliklerdir. Diğer takımların oyun kurucularını savunma şekliyle gerçekten yıkıcı olabilecek bir defans oyuncusu olacağını düşünüyorum. Birden fazla pozisyonu savunabilir. Ve şut atmada gerçekten gelişim gördük. Gerçekten elit bir şutör olabileceğini düşünüyoruz.’ Anthony Davis: "Savunmada çok iyi. Zemini okuyabiliyor. Bence gerçekten iyi bir oyun kurucu. Profesyonel gün dışında birkaç kez çalışırken gördüm ve bu benim için gerçekten etkileyiciydi. Bence iyi olacak dostum. Açıkçası, babası olduğu için üzerinde çok fazla baskı var. Ancak Bronny hakkında gördüğüm ve duyduğum bir şey var, kendi yolunu yaratmak istiyor ve öyle görünmek istemiyor. LeBron James'in oğlu olmasına rağmen, öyle görünmek istemiyor. Ve bence bu zihniyete sahip olmak ve kendi yolunu yaratmaya çalışmak onun için işe yarayacak.’ Draft'ın 2. gününde James'ten önce 24 oyuncu seçildi, bunun bariz nedenleri var. 19 yaşındaki Bronny, USC'deki tek sezonunda maç başına 19,4 dakikada ortalama 4,8 sayı, 2,8 ribaund ve 2,1 asist üretti. Doğuştan gelen bir kalp rahatsızlığını tedavi etmek için operasyon geçirerek sağlığına kavuşup yaklaşık beş ay sahalardan uzak kaldığı için gelişimine olumsuz etki ettiğine inanıyor. 1,88 boyunda, 95 kilo ağırlığındaki oyuncumuz, geçen ay Draft birleşiminin arifesinde NBA'de Oynamaya Uygunluk Paneli tarafından tıbbi olarak onaylandı. Sadece Lakers ve Phoenix Suns ile özel antrenmanlar yaptı. Çeviklik antrenmanlarında iyi sonuçlar alması, istikrarsız bir şutunun olması ancak pasları, fiziksel becerileri ve basketbol aklının örnek niteliğinde olması sebebiyle genellikle ikinci turda seçilen oyuncuların çift yönlü anlaşmalar alması beklenirken bunun yerine tam zamanlı garantili sözleşme imzaladı. Çift yönlü bir sözleşme James'e aktif kadroda yer vermeyecek ve 50 NBA maçında oynamakla sınırlı kalacaktı. Ayrıca Lakers playofflara kalırsa playofflarda oynamaya uygun olmayacak, G League'de oyun sürelerini en üst noktaya çıkacaktı. Lakers, 12 Temmuz'da Las Vegas'ta Houston Rockets'a karşı NBA Yaz Ligi maçına çıkacak. Bronny James, Cuma günü takım tarafından 9 numara formasıyla sahada yer alacak. LeBron oğlunun tanıtımdaki basın toplantısını antrenman kompleksinin spor salonunun arkasından sessizce izlerken Bronny, NBA'deki oyununu Davion Mitchell, Jrue Holiday ve Derrick White gibi defansa odaklı oyunculara benzetmeyi umduğunu söyledi. Ayrıca LeBron'dan profesyonelliğe geçişinde kendisine yardımcı olacağına inanıyor. Sizler için Scouting raporlarından ve uzman görüşlerinden birkaç örnek: ‘Geçen yıl lisede çevre şutörü olarak gelişim gösterdi ve USC'de kendilerine güveniyor gibi görünüyordu. Bunların sadece yüzde 27'sini sayıya çevirdi, bu da bir sorun. Ancak gerçek şut yeteneğinin muhtemelen bundan biraz daha iyi olacaktır. Buradaki fikir, sert oynayan, küçük şeyleri yapan, defans ribaundlarının kırılmasına öncülük eden, geçiş koridorlarını dolduran ve fırsat bulduğunda potaya saldıran bir gard. Ayrıca keskin bir karar verici ve iyi bir pasör. Ama gelecek yıl, üniversitede kalıp üst düzey bir seviyeye geçerse, bir yıldızdan çok rol oyuncusu olmasını beklerim. Aslında hücum yaratmakla ilgili olduğu için sorun teşkil eden, özellikle üst düzey bir top taşıyıcısı değil. Boyu göz önüne alındığında, oyununun bu kısmını geliştirmek için zamana ihtiyacı var. Bu yıl orta sahada boya dokunuşları yapmakta zorlandı ve henüz pek de iyi bir şutör değil. Üniversite seviyesinde değerli bir oyuncu olma şansı var. Dinamik şut yaratıcılarının yanında doğru bağlamda konumlandırılırsa, gelecek yıl artı bir oyuncu olacağına bahse girerim. Geçtiğimiz sezon dışı geçirdiği kalp krizi nedeniyle, gerçek bir yaz geçirip kendini geliştirme şansı bulamadı. Belki de oyununu geliştirmek ve bir sıçrama yapmak için temiz bir yaz geçirebilir. Atletik araçlar orada. Ancak hedef bir NBA oyuncusu olmaksa zaman alacak.’ ‘ Dürüst olmak gerekirse, sezona girerken Bronny için büyük beklentilerimiz yoktu. Bazı denemelerde ilk 20'de yer aldığı biliniyordu ancak grubumuz onu bu kalibrede bir oyuncu olarak görmüyordu. Rolünün ne olacağını tam olarak bilmiyorum ve onu yarı saha ortamında tahmin etmenin zor olduğunu düşünüyorum. Sekmede iyi bir ayrımı yok, gerçekten iyi bir dış şutör değil, bu yüzden bazı yetenekleri açığa çıkarmak zor olacak çünkü takımların ona savunmada yaklaşacağını sanmıyorum. Muhtemelen ona biraz alan bırakacaklar. Daha hızlı gardlarla mücadele edecek, perdeler üzerine çalışması gereken bir konu. Okula geri dönüp dönmeyeceğini bilmiyorum. Geri dönmesini tavsiye ederiz, çünkü bu sezon doğru yolda ilerlemedi. Kalp krizi, takımdan uzak kalma, rehabilitasyon vb. nedeniyle gerideydi. Bu yüzden geri dönüp bu becerileri ince ayarlamaya devam etmenin yardımcı olacağını düşünüyorum, çünkü sezon dışında gerçekten bir şeyler geliştiriyorsunuz. Üniversite koçları sezon boyunca maçları kazanmaya çalışıyor. Kaybettiği zamanla, tüm yıl telafi etmeye çalışıyor. Vücudu fiziksel olarak olgun. Güçlü bir çocuk. Fiziksel açıdan hazır, ancak beceri ve şut açısından spor salonunda daha fazla zaman geçirerek kendini geliştirebilir. USC'de bir yıl daha geçirmek, onu şu ankinden daha başarılı bir kariyere sahip olma pozisyonuna getirebilir. Bunun nasıl sonuçlanacağını görmek ilginç olacak çünkü bunun etrafında çok fazla duman var.’ ‘Beklentilerin her zaman aşırı olduğunu düşünüyorum. İyi bir oyuncu, ancak durumu böyle olmasaydı ne kadar ilgi göreceğinden emin değilim. Bronny'nin taşıması gereken bir yük olduğu şeylerden biri bu ve her şeyi göz önünde bulundurduğumuzda, üstesinden gelmesi gereken şeylerle ilgili harika bir iş çıkardı. Sağlam bir oyuncu. Özellikle geçen yıl McDonald's maçına girerken oldukça iyi şut attığını düşündüm ve iyi bir atlet ancak bir kanat oyuncusu için daha küçük. Bu yüzden onun için zor şeylerden biri. NBA'de, yüksek seviyede oynayan böyle çok fazla adam yok. Beklentiler açısından biraz abartılı olduğunu düşünüyorum, ancak LeBron'un oğlu olmanın beraberinde getirdiği bir abartı var. Daha iyi bir yıl geçireceğini düşünüyorum. Hiç de kötü bir oyuncu değil, onunla ilgili birçok iyi şey var, ancak boy açısından problemi var. Oyun kurabiliyor, ancak zor NBA seviyesinde ibreyi gerçekten hareket ettir mi bilmiyorum. Şut yeteneğinin olması lazım.’ Önce kamusal anlatı sonrasında ise Draft odalarında dolaşan bir şey mevcut. Belli ki bu ikisi aynı değil. Ve aslında çoğu kişi böyle olacağını biliyordu. Elinden geleni yapmaya hazır, genç ve basketbol gelişiminin erken dönemlerinde olan oyuncumuz yoğun bir mikroskop altında ve kendi hatası değil. Kadroda tutmanın ilerlemesine en iyi şekilde yardımcı olacağını inanan Lakers, büyük sahnede ışıklar altında hangi yolu çizecek? Merakla bekliyorum. Bronny’in gönderisindeki ‘Çok şanslıyız’ ifadesi umarım bu uzun yolda hep yanında olur.

  • Çekya'yı Mağlup Ederek Son 16 Turuna Yükseldik! - EURO 2024 Avrupa Şampiyonası’nda Üçüncü Hafta Sonuçları

    Almanya ev sahibi benim dedi! İngiltere ve Fransa zevk vermedi. Avusturya sürprizi, Romanya son 16'da, İspanya en iyi futbol oynayan takım. Ve tabii ki biz, son 16 turundayız. Tebrikler, Milli Takım! A GRUBU Turnuva tarihinin en başarılı takımlarından biri olan ve turnuvaya ev sahipliği yapan Almanya, A grubunun açılış maçına çok iyi başladı. İskoçya'yı 5-1 yenen ev sahibi Macaristan'ı da 2-0 ile geçmeyi başardı. Grup son maçında 0-1 geride olduğu maçı oyuna sonradan giren golcüsü N. Füllkrug'un attığı golle İsviçre'den grup liderliğini kurtaran Almanya, son 16 turunda Danimarka ile eşleşti. Almanya karşısında son dakikada yediği golle grup liderliğini kaptırarak grubunu ikinci sırada tamamlayan İsviçre, ön alanda baskı yaparak başladığı ve ilk maçta Macaristan'ı 3-1 yenen İsviçre, İskoçya ile ikinci maçında 1-1 berabere kalarak son maça grup liderliği şansı ile çıksa da grubunu ikinci tamamlayarak son 16 turunda İtalya ile eşleşerek belli olan ilk eşleşme oldu. Gürcistan'ın galibiyetiyle en iyi üçüncülerden olma şansını kaybeden Macaristan, İskoçya ile turnuvaya veda etti. Almanya'da Füllkrug ve Musiala 2'şer gol, İsviçre'de R. Freuler 2 asist ile takımlarına katkı verdiler. Macaristan takımında son maçta B. Varga talihsiz bir sakatlık yaşadı. Hastaneye kaldırılan oyuncunun durumu üzüntü yarattı. B GRUBU Grup maçlarını 3 galibiyetle tamamlayan İspanya, 5 gol attığı grupta gol yemedi. Göreve getirilen Luis de la Fuente için A takım deneyimi yok denmesine rağmen aslında De la Fuente bu kadroda İspanya alt yaş gruplarında beraber çalıştığı isimlere görev veriyor. Ben kişisel olarak turnuvanın turnuva gibi oynanması gerektiğini düşünenlerdenim, kısaca turnuva sadece 90 dakika maç değil! Buna örnek De la Fuente grup son maçında Arnavutluk karşısında geniş rotasyonlu kadroyla takımını sahaya çıkardı. Boğalar istediği şekilde temposunu ayarlayıp yönlendirdiği maçı 1-0 kazandı. İspanya'nın kadrosu değişse de oyun yapısı kazanma arzusu aynen devam etti. Lider İspanya'nın rakibi grubumuzdan üçüncü olarak çıkan Gürcistan oldu. B grubunun diğer maçı dramatik bir şekilde sonlandı. Maçın genelinde rakip sahada çok gözüken Hırvatlar olsa da son sözü söyleyen Azzuriler oldu. Turnuvanın en iyi kaleciler performansında Donnaruma, L. Modric'in penaltısını kurtarsa da akan oyunun devamında kale önünde İtalyan savunması Modric'i boş bırakınca Hırvatlar öne geçti. L. Modric 38 yaş, 289 gün ile turnuva tarihinin gol atan en yaşlı futbolcusu oldu. Kulübede yer alan kozlarını sahaya sürmek zorunda olan L. Spaletti, oyuna aldığı isimlerden M. Zaccagni'nin attığı golle İtalya'yı son 16 turuna taşıdı. Turnuvanın ilk eşleşmesi İsviçre - İtalya oldu. Hırvatistan ve Arnavutluk kupaya veda etti. C GRUBU Futbolseverlerin çok şükür bitti dediği grup... Bu grupta toplam atılan gol sayısı 7. İngiltere, 5 puanla grup lideri oldu. Bu grupta ilginç durum, Danimarka ile Slovenya'nın eşit averajlara sahip olması sonrası Danimarka'yı grup ikincisi yapan etken. Slovenya yardımcı antrenörü Milivoje Novakovic'in son maçta gördüğü sarı kart sonrası grup ikincisi olan Danimarka, son 16 turunda ev sahibi Almanya'nın rakibi oldu. Slovenya ikinci kez katıldığı Avrupa Şampiyonası'nda ilk kez gruptan çıkmayı başardı. Ve son 16 turunda rakibi grubumuzun averajla lideri Portekiz oldu. Mitrovic ve Vlahovic ikilisinden verim alamayan, kullanamayan Sırbistan turnuvadan elendi. Favori takımlardan İngiltere, Southgate yönetiminde durağan temposuz ağır futboluyla beklentilerin oldukça altında kaldı. Ada ekibinin son 16 turunda eşleştiği takım Slovakya. D GRUBU Tahminleri yanıltan bir grup oldu. Şampiyonluk adayları arasından Fransa son maçında Polonya ile 1-1 berabere kalarak grubu ikinci sırada tamamladı. Fransa 2 gol atıp, 1 gol yediği grubunu yenilgisiz bitirerek son 16 turuna yükseldi. Son 16 turunda Fransa - Belçika eşleşmesini izleyeceğiz. Hollanda, 4 puan toplayarak en iyi üçüncüler arasında D grubu tamamlandığında ilk sırada yer alıyor. Son maçlarda sıralama da gel gitlerin yaşandığı son maçlarda Portakallar, grubu sürpriz şekilde lider bitirmeyi başaran Avusturya'ya 3-2 mağlup oldu. Portakallar son 16 turunda Romanya ile karşılaşacak. Grup lideri olarak son 16 turuna kalan Avusturya iyi futboluyla dikkatleri çekti. Ralf Ragnick, yönetiminde grup maçına yenilgi ile başlayan Avusturya son 2 maçında 6 gol atarak 6 puanla son 16 turuna lider olarak yükseldi. Prass 2 asist ile takımına katkı verdi. Grubun sürpriz lideri milli takımımızla karşılaşacak. Fransa topa sahip olma pozisyon anlamında yaşadığı üstünlüğünü skorlara yansıtamadı. Hollanda'da Gakpo turnuvada 2 gol, Ake 2 asist ile oynuyor. Kupadan elenen Polonya son maçtan 1 puan alarak kupaya veda etti. E GRUBU Heyecanı ve merakı bol fakat dramatik bir grup oldu. Grubu 4. sırada tamamlayan Ukrayna 4 puanla turnuvaya veda etti. C grubunda ise Danimarka sarı kartlardaki fark sayesinde 3 puanla ikinci olarak yoluna devam ediyor. Grupta 4 takımda 4 puanla tamamladığı için Romanya averajla grup lideri olarak, Belçika averajla ikinci olarak tur atlarken, Slovakya 4 puanla en iyi üçüncüler arasına girerek son 16 tur vizesi aldılar. Belçika oynadığı futbolla hayal kırıklığı yaratırken, Lukaku sürekli VAR'a takıldı! Tenten kıyafeti ile karikatüristten ilham alınan forması ile Belçika, son 16 turunda Fransa ile eşleşti. Romanya'da R. Marin 2 gol, D. Man 2 asist. Slovakya'da I. Schravz 2 gol, J. Kucka 2 asist ile takımlarına katkı veriyor. Grup üçüncüsü 4 puanlı Slovakya oldu. Bu grubun son 16 turu eşleşmeleri şöyle oldu. Romanya - Hollanda, Fransa - Belçika ve İngiltere - Slovakya. F GRUBU Keyifli bir yazı sonu oldu. Gürcistan, Ronaldo'nun sahada olduğu, Portekiz'in rotasyonlu kadrosunu 2-0 mağlup ederek son maçında kendini en iyi üçüncülerin arasına atarak, İspanya ile eşleşti. Milli takımımız kazanınca ülke olarak takımımızla birlikte, kaybedince yine aynı şekilde kontrolsüz bir şekilde demoralize oluyoruz. Pepe'nin dediği gibi duygularımızla değil aklımızla bilgimizle doğruları bularak oynamalıyız.  Maça biraz kötü başladık. Çekya eksik kalınca oyuna dengeyi getirdik. Topu da aldık. Başta Barış Alper, İsmail çok iyi oynadılar. Barış Alper sağ kanatta çok etkili. Bunu herkes görüyor.  İkinci yarıda Hakan'ın güzel golüyle 1-0 öne geçtik. Çekya, özellikle golü yedikten sonra oyuncu değişiklikleri ile oyuna hakim olmaya çalıştı. Taç atışları korner gibi geldi. Montella her sarı kartta oyuncu değişikliği yaptı! Mert'e yapılan faule rağmen VAR'da golü verince skor eşitlendi. Beraberliğin de yettiği maçta savunmaya önem vermeye başlayınca kontra ataklarla gol aradık. Montella, değişiklikleri ile oyuna hamlesini yapmaya başladı. Ve oyuna forvet aldı! Cenk Tosun, ceza sahası sol köşesinde önce düzeltti sonra vurdu. Türkiye'yi son 16 turuna taşıdı. Milli takımımızın rakibi de Avusturya olmuş oldu. Maçın hakemi I. Kovacs maç bitimi de dahil 18 sarı kart, 2 kırmızı kart çıkardı. Averajla lider olan Portekiz'in rakibi Slovenya oldu. Son 16 turunda Avusturya'yı elememiz halinde Romanya - Hollanda galibi ile çeyrek finalde karşı karşıya geleceğiz. Turnuvanın heyecanını ve tüm gelişmeleri Linesman'den takip edebilirsiniz. Futbol ile ilgili tüm içeriklere ulaşmak için bizi takipte kalın!

  • WNBA’in Kaderini Değiştirecek Kadın: Caitlin Clark

    WNBA kurulduğundan bugüne kadar kaderini değiştirecek bir yıldız arıyordu. O beklenen yıldız bu yıl WNBA’e adımını attı. Kolej basketbolunda Iowa gibi zirveden uzak bir üniversitede oynamasına rağmen bütün ilgiyi üzerine çeken Caitlin Clark, profesyonel arenaya adımını atar atmaz WNBA’yi de milyonlara izlettirmeyi başardı. Bu yazıda sizlere ABD’nin yeni starı, kolej basketbolunda rekorları alt üst eden bir ismi Caitlin Clark’ı anlatacağım.   Basketbola Başlangıcı ve Lise Yılları Caitlin Clark, 22 Ocak 2002 tarihinde ABD’nin orta batı eyaletlerinden Iowa’nın en büyük şehri olan Des Moines’de doğdu. Basketbol oynamaya 5 yaşında başladı. Babası, Caitlin’in oynayabileceği bir kızlar ligi olmadığı için onu erkekler liginde oynattı. Clark, basketbolun yanında softbol, ​​voleybol, futbol, ​​tenis ve golf gibi branşları da denedi. 13 yaşından itibaren ise sadece basketbola odaklandı. Kendi yaş kategorisinin üstündeki kızlar liginde oynamaya başladı. Dowling Katolik Lisesi'nde öğrenimini devam ettirirken ilk önce bütün eyalette sonra da ulusal çapta ismini duyurmayı başardı. 2019 yılında 90-78 yendikleri bir lise maçında 60 sayı atarak eyalet rekorunu kırdı. Iowa eyaletinde iki kez en iyi basketbolcu, bir kez ise Miss Iowa ödüllerinin sahibi oldu.   Bu ilgi çekici performanslarıyla ABD alt yaş kategorilerinde forma şansı yakaladı. 2017 yılında ABD U-16 takımına seçildi ve takımının Amerika şampiyonluğuna katkıda bulundu. 2019 ve 2021 yıllarında ise U-19 takımıyla birlikte Dünya şampiyonluğu sevincini yaşadı. 2021 yılındaki turnuvada MVP seçildi.   2020 yılında McDonald's All-American seçilen Caitlin Clark, ESPN tarafından sınıfının en iyi dördüncü oyuncusu seçildi. Lise mezuniyetine doğru Notre Dame, Iowa State, Iowa ve Missouri State gibi üniversitelerden teklif aldı. Ailesi onun Notre Dame’ı seçmesini istedi, o da onlara sözlü taahhüt verdi fakat bunu resmileştirmedi. Clark, tercihini Iowa Üniversitesi’nden yana kullandı. Bu tercihin sebebi olarak Iowa’nın yüksek tempolu hücum oyununu, koç Lisa Bluder’ın guard yetiştirmedeki uzmanlığını ve takımda fazla sorumluluk alabilecek ortamın olmasını gösterdi. Clark, daha sonraları o dönemde kadınlar basketbolunun lokomotifi UConn Üniversitesi’nden teklif beklediğini, gelmeyince hayal kırıklığı yaşadığını söyleyecekti.   Üniversite Yılları Caitlin Clark’ın bütün rekorları alt üst ettiği ve bütün ABD’yi kendine hayran bıraktıran üniversite kariyeri 2020 yılında başladı. Clark, kariyerinin ilk yılını COVID-19 sebebiyle seyircilerden uzak bir şekilde geçirdi. İlk sezonunda 26.6 sayı, 7 asist, 5.9 ribaunt ortalaması ve %40 üçlük yüzdesi yakaladı. Iowa, Clark önderliğinde Big Ten turnuvasını ikinci sırada bitirdi, NCAA turnuvasında ise son 16’ya kaldı. En iyi çaylaklara verilen iki prestijli ödülü UConn’dan Paige Bueckers ile paylaştı. O zamanlarda Bueckers’in tanınırlığı Clark’ın çok önündeydi. Fakat Clark’ın zamanı yavaş yavaş geliyordu.   İkinci yılında Caitlin Clark, rekorları kırmaya başladı. İlk önce bir maçta 44 sayı atarak okul rekorunu kırdı. Daha sonra 18 asistle okul asist rekorunu egale etti. 1000 sayı barajına en erken ulaşan Big Ten konferansı oyuncusu oldu. Takımını Big Ten konferans şampiyonluğuna taşıdı. NCAA turnuvasında ise ikinci turda elenerek hayal kırıklığı yaşadı. Buna rağmen ligin en iyi oyun kurucusu seçildi ve bütün kolej liginin en çok sayı atan ve asist yapan oyuncusu oldu.     İyi geçen ilk iki sezondan sonra Caitlin Clark’ın zirveye çıkması üçüncü sezonda gerçekleşti. Sezonun başlarında 45 sayı atarak kariyer rekorunu geliştirdi. Daha sonra 2000 sayı barajını en erken geçen kadın basketbolcu oldu. Yedinci triple doublenı yaparak konferans rekorunu kırdı. Oy birliği ile konferansının en iyi oyuncusu seçildi ve ikinci kez üst üste takımı konferans şampiyonu yaptı.   2023’ün Mart ayına kadar gelen süreçte Clark çok iyi bir basketbolcu olarak öne çıkıyordu. Yakaladığı müthiş istatistikler onun sınıfının en iyisi olduğunu gösteriyordu. Bu dönemde Paige Bueckers’ın sakatlığı da onun daha fazla öne çıkmasını sağladı. Caitlin Clark, Mart ayında yaptıkları ile öyle bir popülariteye ulaştı ki bırakın Bueckers’ı kolej tarihinde kimse böyle bir seviyeyi ulaşamamıştı. İlk önce geçen yıllarda gösterdiği başarıları aşarak NCAA turnuvasında çeyrek finale kaldı. Çeyrek finalde Louisville’e karşı 41 sayı, 12 asist ve 10 ribauntluk performans sergiledi ve takımını final foura taşıdı. Bu maç istatistiği erkek veya kadın fark etmeksizin NCAA turnuvalarındaki iyi maç istatistiğiydi.   Final fourdaki rakibi yenilgisiz South Carolina’ydı. Bu maçta da 41 sayı atarak takımını finale taşımayı başardı. İşte bu galibiyet Caitlin Clark’ın kariyerindeki en büyük dönüm noktası oldu. O maçla birlikte kamuoyunda büyük bir ilgi odağı haline geldi. Iowa gibi kadınlar kolej basketbolunda zirveden uzak bir takımı alıp tek başına finale çıkarması onu bir süperstara dönüştürdü. Finalde LSU karşısında 17 sayı farkla mağlup olması ve LSU’nun yıldızı Angel Reese’in maç sonunda onunla dalga geçmesi işi çok farklı boyutlara taşıdı. Caitlin Clark’ın karşısına Angel Reese gibi kutuplaştırıcı bir karakter gelmişti. İnsanların gözünde Clark bir süper kahramandı, Reese ise kahramanın baş düşmanı. Bu durum Caitlin Clark’a kendisine büyük bir sevgi duyan hayran kitlesi kazandırdı. Bir anda ABD’nin en sevilen, en popüler figürlerinden birisi oldu. 2023 NCAA Ulusal Şampiyonluk maçının son anlarında Caitlin Clark ve Angel Reese Bu büyük ilgiyle son kolej sezonuna başlayan Caitlin Clark, rekorları tarihe gömmeye devam etti. 6 Aralık 2023’de 3000 sayı barajını aştı. 15 Şubat 2024’te Kelsey Plum’ın 3527 sayılık rekorunu kırarak tarihin en çok sayı atan kadın kolej basketbolcusu oldu. O gün Nebraska karşısında attığı 49 sayıyla hem kariyer rekorunu hem de Iowa rekorunu kırdı. 3 Mart’ta 3668. kariyer sayısını attı ve Pete Maravich’i geçerek kadın erkek fark etmeksizin NCAA basketbol tarihinde en çok sayı atan oyuncu rekorunu eline geçirdi.   Rekorları kırarken popülaritesi daha da arttı ve böylece büyük sponsorluk anlaşmaları imzalamaya başladı. NIL (kolej sporcularının imaj hakları anlaşmaları) sayesinde yılda 3.4 milyon dolar kazanan bir sporcu haline geldi. State Farm, Nike, Gatorede, Goldman Sachs gibi markalarla sponsorluk anlaşmaları imzaladı. Ulusal kanallarda normal sezon maçları milyonlar tarafından izlendi ve sadece Iowa tribünleri değil deplasmana gittiği maçlar bile kapalı gişe oynanır hale geldi.   Big Ten konferans turnuvasında üst üste üçüncü şampiyonluğunu kazandı. Ulusal turnuvada 1 numaralı seri başı olmalarına rağmen geçen seneki başarılarını tekrar etmeleri zor gözüküyordu. Bu kez final yollarında son şampiyon LSU ve çok iyi bir takım oyunu oynayan UConn olacaktı. LSU ile yapacakları son sekiz turu maçı milyonlar tarafından bekleniyordu. İki takımın sorunsuz bir şekilde ilerlemesiyle bu büyük rövanş maçı gerçekleşti ve Caitlin Clark, Angel Reese ve arkadaşlarından intikamını almayı başardı. LSU’yu 94-87 yendikleri maçta 41 sayıyla takımına liderlik etti.   Final four maçında Caitlin Clark ve arkadaşlarının rakibi Paige Bueckers’li UConn’du. Bu maçtan önce Clark mı Bueckers mı soruları sosyal medya ve ana akım medyada soruluyordu. Clark’ın son kolej maçı olacak diye tahmin yapanların sayısı hiç az değildi. Clark ve arkadaşları bu tahminleri yine boşa çıkardı ve rakiplerini 71-69 yenerek ikinci yıl üst üste finale kaldılar. Bu kez finalde rövanş alma sırası South Carolina’daydı. Yine yenilgisiz olarak Iowa’nın karşısına çıkan South Carolina bu kez sürprize izin vermedi ve Caitlin Clark’ın şampiyonluk hayallerini bitirdi.   Caitlin Clark kolej kariyerinde NCAA şampiyonluğu yaşayamasa da Iowa gibi kadın basketbolunda zirveden çok uzakta yer alan ve kendisi dışında bir yıldızı bulunmayan bir takımı bu noktalara getirerek herkesin takdirini kazandı. Kolej kariyerinin son iki yılında büyük bir peri masalına imza attı ve bütün ABD’yi kendine hayran bıraktırdı. O kadar büyük bir kitleyi ekran başına çekti ki son üç maçı üst üste tarihin en çok izlenen kadınlar basketbol maçları oldu. LSU maçını ortalama 12 milyon, UConn maçını ortalama 14 milyon, final maçını ise ortalama 18 milyon kişi canlı olarak izledi. Mart çılgınlığında neredeyse erkek basketbol turnuvasından daha fazla Caitlin Clark konuşuldu. Clark için bundan sonraki hedef kolej basketbolundaki bu etkisini profesyonel arenaya yanı WNBA’ye taşımaktı.   Profesyonel arenaya geçiş   Caitlin Clark, bir yıl daha kolejde oynama hakkı varken kolej kariyerini bitirip WNBA draftlarına katılmaya karar verdi. Bu kararını açıkladığı anda draftın 1. sırasında yer alacağı belliydi. Bütün takımların isteği, onun gibi büyük bir ilgi odağını kendi takımına katmaktı. Bu noktada şanslı olan taraf Indiana Fever oldu. Fever geçen yılın ardından bu yılda draftın bir numaralı seçme hakkına sahip olarak piyangoyu tutturdu ve Caitlin Clark’ı takımına kattı. Clark yanında müthiş de bir draft sınıfını da getirdi. Cameron Brink, Camila Cardoso, Angel Reese, Rickea Jackson ve Aaliyah Edwards gibi isimler de bu draftla birlikte WNBA’ye girdi.     İlk WNBA maçlarında zorlu rakiplerle karşılaştı. New York Liberty ve Connecticut Sun gibi güçlü takımlarla ilk dört maçını yapması Caitlin Clark ve takımı için çok zorlayıcı oldu. Bu maçlarda 20’li sayıların üstünde bir performans sergilese de takımına galibiyeti getiremedi. Ayrıca takımının yeni yapılanma sürecinde bir takım olması ve genç isimlerden oluşması bu kötü başlangıcın önemli sebeplerindendi.   Caitlin Clark ve takımı için ilk 5 maçtan sonra işler rayına oturmaya başladı. Caitlin Clark, Indiana Fever ile birlikte ilk WNBA galibiyetini Los Angeles Sparks karşısında aldı. Bu maçta 2 asist ile triple doubleı kaçıran Clark, kötü gidişata bir son vermiş oldu. Takımı ile ilk galibiyetinden sonra üç maçlık bir mağlubiyet serisi daha yaşasa da toparlanmayı bildiler. Çıktıkları son 9 maçın 7’sini kazandılar. Takımın yükselen performansında Aaliyah Boston’ın form grafiğinin yükselmesinin büyük etkisi oldu. Geçen sezonun çaylağı seçilen Boston’ın performansını yükseltmesi hem Caitlin Clark’ı rahatlattı hem de takımın play-offa yükselme umutlarını arttırdı.   Caitlin Clark, ligin ilk ayında ayın çaylağı ödülünü kazandı. Bu ödülü 17.6 sayı, 6.6 asist, and 5.1 ribaund ortalaması ile aldı. Clark, 1 aylık süreçte kolej kariyerindeki olağanüstü istatistikleri yakalayamasa da iyi bir performans ortaya koydu. Clark’ın kolej basketbolunda yakaladığı istatistiklere WNBA’de bir anda ulaşmasını beklemek ona büyük bir haksızlık olurdu. WNBA’deki seviye ile kolej basketbolu arasında büyük bir uçurum bulunuyor. Savunmaların sertliği Caitlin Clark gibi skorerleri oldukça zorlayan bir konu. Özelikle Caitlin Clark’ın logodan bile isabetli şut atabileceğini bilen savunmacılar, bir an bile baskı savunmasını Clark’a karşı bırakmıyorlar. Bu da Clark’ın rahat şut yaratmasını oldukça zorlaştırıyor.     Clark’ın kolejde attığı şut sayısıyla WNBA’deki sayısı arasındaki fark aslında birçok şeyi anlatıyor. Clark, 31.6 sayı ortalaması ile tamamladığı son kolej sezonunda maç başına ortalama 22.7 top kullanırken, WNBA’de 17 maçta 12.5 top kullanabildi. Kolay şutları bulamaması onun şut isabet yüzdesini de etkiledi.   Caitlin Clark’ın oyununda şu ana kadarki en sıkıntılı konu asist – top kaybı dengesi oldu. Clark, 6.2 asist ortalaması ile lig dördüncüsü, diğer taraftan top kaybında ise 5.6 ortalama ile lider durumda. Clark’ın 4 yıllık kolej kariyerinde de top kaybı problemi yaşadığı bir gerçek. 4 yıllık kolej kariyerinde 8.2 asist ortalaması ve 4.8 top kaybı ile oynuyordu. Top kayıplarını azalttığı taktirde Clark’ın oyundaki efektifliği daha fazla artacaktır. Zaten skorerliği, asist özelliği, ribauntlara girip almasıyla komple bir oyun kurucu performansı veriyor. Şu anda yapması gereken şey oyun içindeki hatalarını minimuma indirmek. O zaman hem takımını daha yukarılara çıkaracaktır hem de kolej basketbolunda ondan gördüğümüz dominantlığa ulaşacaktır.   Caitlin Clark’ın bu sezon şu ana kadarki performansında eksiklerin hataların olması çok doğal. Fakat Clark bu eksiklere rağmen WNBA tarihinin en iyi çaylak performanslarından birini veriyor. Sayı barajlarını, bütün WNBA oyuncularından daha hızlı bir şekilde geçiyor. Bu da bizlere kolejde kırdığı rekorları WNBA’de de kırabileceğini gösteriyor.   Lige etkisi   Caitlin Clark’ın lige gelişi öyle bir ses getirdi ki WNBA bir anda gündemin üst sıralarında konuşulur hale geldi. Clark’ın WNBA’ye büyük bir ilgi çekeceği draftın izlenme sayılarından net bir şekilde belli oldu. Geçen yıl 601.000 kişi tarafından izlenen draftı bu yıl 2.45 milyon kişi ESPN’den canlı olarak izledi. Indina Fever, Caitlin Clark draftını izlemek için kendi salonlarında 17.000’den fazla kişinin katıldığı bir watch party düzenledi.   WNBA’in açılış maçıyla birlikte reyting rekorları kırılmaya başladı. Caitlin Clark’ın ilk WNBA maçı ESPN 2 kanalından ortalama 2.1 milyon kişi tarafından izlendi. Aynı saatte ESPN kanalından yayınlanan NHL play-off mücadelesi ortalama 2 milyon seyircide kaldı. Indiana Fever’ın ulusal kanallarda yayınlanan maçları ortalama 1.5-2 milyon izleyici bandında reyting yakaladı. Caitlin Clark’ın Angel Reese ile karşı karşıya geldiği maçı ise ortalama 2.25 milyon izleyici tarafından izlendi. Bu rakam WNBA tarihin 23 yıldaki en yüksek reytingi oldu. WNBA maçları bu yıl ortalama 1.32 milyon reyting aldı. Geçen yıl bu ortalama 462.000 izleyiciydi. Bu yıl en çok izlenen 5 maçın tamamı da Caitlin Clark’ın sahada olduğu karşılaşmalardı.     Caitlin Clark, WNBA’e etkisinin yanında takımı Indiana Fever’a da büyük bir marka değeri kazandırdı. Fever, bu yıl maç biletleri, ürün satışları, sponsorluklarla birlikte ligin en değerli takımlarından birine dönüştü. Clark, gelmeden önce Indiana Fever’ın 129.000 olan Instagram takipçi sayısı 1 ay içerisinde 500.000’i geçti ve WNBA’in en çok takip edilen takımı oldular.   Caitlin Clark’ın ilk yılında çaylak kontratıyla 76.535 dolar alacak olması WNBA’deki maaşların düşüklüğü konusunu gündeme getirdi. Ulusal kanallardan tutun diğer branşlardaki sporculara kadar herkes bu konu hakkında yorum yaptı. Takımların ve televizyon kanallarının Caitlin Clark sayesinde büyük paralar alacak olması fakat Clark’ın çok düşük bir maaşa oynaması tartışma konusu oldu. WNBA yetkilileri ve takım sahipleri Clark’ın etkisi sayesinde yeni yapılacak TV anlaşmasının eskisinden kat kat iyi olacağını söylüyor. Bu yüzden yakın bir zamanda bu maaşların artacağı belirtiliyor.   Tartışmalar   Caitlin Clark’ın popülaritesinin artması onun sürekli gündemdeki bir isim olarak öne çıkmasına sebep oldu. Bu kadar göz önünde olması onunla ilgili insanların sürekli yorum yapmasına yol açtı. Bu tartışmaların büyük reyting getirdiği görülünce ulusal medya da bu tartışmaları sürekli kaşımaya başladı ve böylece Clark üzerinde en çok konuşulan figürlerden birisi haline geldi.   İlk tartışmalar kolej kariyerinin sonunda onun tarihin en iyi kolej oyuncusu olup olmaması ile ilgili yorumlardan çıktı. WNBA’in süperstar isimlerinden biri olan Breanna Stewart, Clark’ın kolej tarihin en iyisi olması için kupalar kazanması gerektiğini söyledi. Stewart, dört yıllık kolej kariyerinde her sezon şampiyonluk kazanarak tarihe geçen bir isim olduğu için bu tartışmada söz hakkı olabilecek önemli bir kişi. Stewart, UConn gibi tarihi başarılarla dolu ve sürekli iyi kadrolar kuran bir takımda olduğu için kupa kazanma konusunda herkesten bir adım önde olduğunu söylememiz pek yanlış olmaz. Clark, Iowa’da değil de daha iddialı bir takımda bu performansları sergilese kolej kariyerini 1-2 şampiyonlukla tamamlayabilirdi. Ama ne söylenirse söylensin en iyi kim tartışmaları her zaman sübjektif tartışmalardır ve hep bir kısır döngüye girmektedir. Kimse Clark’ın rekorlarını ve Stewart’ın kupalarını inkar edemeyeceği için bu tartışma bu şekilde sürüp gidecektir.   İkinci büyük tartışma konusu –ki bu hale devam ediyor- diğer basketbolcuların Caitlin Clark’a karşı tavırları oldu. Kadın basketbolunun efsane isimlerinden Diana Taurasi ve eski WNBA yıldızlarından Sheryl Swoopes, Clark’ın kolej performansını profesyonel arenada yansıtamayacağı üzerine gündem olan açıklamalar yaptı. Clark’ın Nike ile 28 milyon dolarlık rekor anlaşmasından sonra da A’ja Wilson gibi basketbolcular sosyal medyadan imalı gönderiler paylaştılar. Clark’ın maçlarda maruz kaldığı sert fauller gündem oldu. Özellikle Chicago Sky’lı Chennedy Carter’ın yaptığı kasti faul büyük bir fırtına kopardı.   Bu hareketler büyük bir kitle tarafından kıskançlıkla tanımlandı. Bu davranışların hepsini kıskançlık olarak yorumlamak adil olmaz fakat birçoğunu bu şekilde yorumlayabiliriz. Aslında bu davranışlar sporda sıkça gördüğümüz davranışlar. LeBron James, liseden NBA’e büyük bir beklenti ile gelmişti ve takım arkadaşları da dahil olmak üzere hiç sıcak karşılanmamıştı. Serena Williams da Venüs Williams ile birlikte ilk çıktıklarında tenis dünyasında çok da cana yakın bir karşılama görmemişlerdi. LeBron James ve Serena Williams da Clark’ta kendilerinden bir parça görmüş olacaklar ki ona sürekli olarak destek mesajları verdiler.   Son ve en çok ses getiren tartışma konularından birisi ise Caitlin Clark’ın Olimpiyat kadrosuna alınmaması oldu. Seçici komite, bu Olimpiyatlara tecrübeli isimlerle gitme kararı aldığını ve bu yüzden Caitlin Clark’ın kadroya alınmadığını açıkladı. Bunun üzerine ırksal ve cinsel yönelimlerden tutun diğer oyuncuların Clark’ı sevmemelerine kadar büyük bir tartışma döndü. Öncelikle burada seçici komitenin açıkladığı sebep dışında bir sebep aramak komplo teorisi üzerine konuşmak olur. Caitlin Clark’ın beyaz olduğu için ayrımcılığa uğradığını düşünen büyük bir kitle var. Bu kitle ile onlara zıt olanlar Caitlin Clark üzerinden bir mücadele veriyorlar. Clark’ın hiçbir şekilde dâhilinin olmadığı bu mücadele sporcunun gündemin hep ilk sıralarında kalmasını sağlıyor fakat tartışmayı çok tehlikeli olabilecek bir noktaya götürüyor. ABD takımının açıklanan kadrosunda Breanna Stewart, Sabrina Ianescu, Kelsey Plum ve Diana Taurasi gibi beyaz oyuncular bulunuyor. Cinsel yönelim olarak baktığımızda Ianescu ve Plum yine onların bu teorisine uymuyor. Diğer oyuncuların sevmemesi ve kıskançlığı sebebiyle alınmaması konusu ise oyuncuların seçici kurul üzerinde ne kadar etkisi olduğuna bağlı bir konu.   Peki Caitlin Clark Olimpiyat kadrosuna alınmalı mıydı? Bu soruya şahsi cevabım evet. Caitlin Clark’ın şu anki istatistikleri kadroya seçilen isimlerden düşük görülebilir. Onlara göre tecrübe eksikliği de olabilir. Fakat Clark şu anda kadın basketbolunun tartışmasız en ünlü figürü. Eğer elinizde böyle bir figür varsa bunu değerlendirmelisiniz. Eğer Clark götürülseydi erkek basketbolunun 1992 Olimpiyatlarındaki etkisini kadın basketbolunda gerçekleştirebilirlerdi. 1992’de Larry Bird’in sadece takımda olsun diye sakat sakat bile götürüldüğünü düşünürsek Clark rahatlıkla bu takımda yer alabilirdi. Ayrıca zaten bütün turnuvaları domine etmiş bir takım olan ABD takımı bir çaylağı hayli hayli kadroda tutabilirdi. Caitlin Clark’ı almayarak hem ulusal hem de uluslararası seyirci açısından büyük bir kitleyi kazanma fırsatını ellerinin tersiyle itmiş oldular.   Kırdığı rekorlarla, kazandığı başarılarla, gösterdiği performansla, üzerindeki tartışmalarla Caitlin Clark’ın şu ana kadarki kariyerini sizler için derledim. Büyük düşüşler veya sakatlıklar olmadığı sürece Clark’ı uzun bir kariyer bekliyor. Umarız şu ana kadar başardıklarından daha fazlasını başarır, beklentilerin çok üstüne çıkar ve bizlere uzun yıllar boyunca büyük bir sporcuyu izleme şansını verir. Basketbol ile ilgili tüm içeriklere ulaşmak için bizi takipte kalın!

  • Wimbledon 2024 Başlıyor!

    Dört grand slam oynanan teniste üçüncü grand slam olan Wimbledon’un başlamasına çok az kaldı. Wimbledon öncesi tamamlanan toprak sezonundan (Roland Garros) sonra gözler hızlıca Wimbledon’a çevrildi, tüm tenis severler yavaş yavaş çim sezonunun heyecanını hissetmeye başladı. Çim sezonunun özel bir aurası olduğunu belirtmekte de fayda var. Yazın oynanan bir grand slam olması tüm dünyadaki tenis severler için tatilin yanına eşlik edecek iki haftalık özel bir ziyafet anlamına geliyor.   1–14 Temmuz arasında oynanacak turnuvada kadınların final karşılaşması 13 Temmuz’da oynanacak, erkekler ise 14 Temmuz’da final karşılaşmasını oynayacak ve Wimbledon 2024 şampiyonunun belirlenmesi ile çim sezonu kapanacak.   Wimbledon - Erkekler Carlos Alcaraz Son şampiyon ve bu sene tekrar turnuvanın favorisi gösterilen Carlos Alcaraz ile başlayalım.   İspanyol raket Carlos Alcaraz, Wimbledon 2023 şampiyonu olma başarısını göstermişti. Üstelik bu başarıyı çeyrek finalde Rune’u, yarı finalde Medvedev’i finalde ise tenisin dominant figürü Novak Djokovic’i 5 set sonunda devirerek elde etmişti. Carlos Alcaraz, mayıs ayında oynanan toprak sezonunu kazanarak çim sezonuna giriş yapıyor ve bu sene ikinci grand slam’ini kazanmak istiyor.   21 yaşındaki İspanyol raket, yaşına rağmen üç grand slam’i cebine koymuş durumda. (Amerika Açık-2022, Wimbledon-2023 ve Roland Garros-2024) Koleksiyonunda sadece Avustralya Açık şampiyonluğu eksik. Son Avustralya Açık şampiyonu ise Jannik Sinner olmuştu.   Jannik Sinner Jannik Sinner demişken turnuvanın diğer bir favorisine değinelim.   2022/23 ile ismini fazlasıyla duyduğumuz İtalyan raket Jannik Sinner, tenis dünyasındaki ilk grand slam’ini 2024 Ocak’ta Avustralya Açık turnuvasında elde etmişti.   Yarı finalde Novak Djokovic’i turnuva dışına atmayı başaran Jannik Sinner, final maçında Rus raket Daniel Medvedev ile eşleşmiş ve 5 set sonunda kupaya ulaşmıştı.   İtalyan raket, kariyerinin devamında ATP turlarında ve Roland Garros’ta elde ettiği puanlarla dünya 1 numarasının yeni sahibi olmuştu.   22 yaşındaki İtalyan raket Jannik Sinner, tenisin bizlere sunduğu yeni bir figür. Üst üste rekorlar kırdı, yenilmezlik serileri oluşturdu, korttaki farklı oyun tarzı ile tenise yeni bir boyut kazandırdı.   Nadal, Federer ve Djokovic üçlüsünden sonra Carlos Alcaraz ve Jannik Sinner rekabeti oluştu. Bu rekabet tenisin renk paletine katkı sağladı.   Nadal, Federer, Djokovic üçlüsünden sonra ortaya çıkan bu iki raket, tenisteki rüzgarın başka yöne esebildiğini kanıtladı. Bu doğrultuda tenise yeni bir katman eklenmiş oldu. Dünyada tenise olan bakış açısı da bu gelen zenginlikle beraber değişmiş durumda.   Novak Djokovic Çok fazla bahsetmeye gerek yok sanırsam. Tenisin dominant figürü, tabiri caizse kan emicisi…   Dört grand slam’in tamamında hakimiyet kurabilen belki de tek tenisçi. Fanı değilsek bile bu realite ile başa çıkmak zorundayız çünkü Rafael Nadal sadece toprakta hakimiyet kurabilirken, Roger Federer ise hep çimdeki performansı ile ön plana çıktı. Wimbledon 2024’e katılması şüpheli olan Novak Djokovic, şüpheleri ortadan kaldırdı ve turnuvada yer alacağını açıkladı. Yaşına rağmen tenise olan tutkusu hiç tükenmemişe benziyor. Sahadaki mental zırhı ve keskin oyunu onu şahsına münhasır bir figür haline getiriyor.   Sürpriz Adaylar Son dönemde yükselişte olan Rus raket Andrey Rublev de potansiyel bir şampiyon olarak görülüyor. Mayıs’ta oynanan Madrid Açık’ta da şampiyonluk yaşamıştı Rublev.   Ek olarak: Zverev, Medvedev, Rune gibi isimler de sürpriz olması halinde en büyük adaylar…   Wimbledon - Kadınlar Kadınlarda net bir favori yok ancak çimdeki performansı her ne kadar kötü olsa da son dönemdeki performansı ile ön plana daha çok çıkan isim Iga Swiatek.   Son şampiyon Marketa Vondrousova’nın tekrar şampiyonluk yaşaması zor gözükse de açık kapı bırakmakta fayda var.   Son 2 senenin finalisti olan Ons Jabeur ise yarım kalmış hikayeyi tamamlamak için kortta olacak. Yorumcular sağlıklı bir senaryoda Rybakina’nın da şampiyonluğa uzanabileceğini söylüyor.   Öte yandan Jasmine Paolini ve Qinwen Zheng gibi turnuvaya renk katabilecek isimlerden…   Wimbledon 2024 değerlendirme yazımı bitirmeden önce radyocu, gazeteci ve spor yorumcusu sevgili Cüneyt Kaşeler’den turnuva adına şampiyonları tahmin etmesini istedim. Cevabı ise şu şekilde oldu: “Kadınlarda Jabeur alsın isterim ama her seferinde bir Rus ya da Çek çıkıyor. Bu sene kimin sırası merak ediyorum, öte yandan ben Osaka’yı da merak ediyorum. Bakalım Fransa’da gösterdiği performans oraya mı aitti, üstüne koyacak mı? Erkeklerde ise Sinner ve Alcaraz dışına çıkmaz, plase Medvedev diyorum.”a çıkmaz, plase Medvedev diyorum.” Tenis ile ilgili tüm içeriklere ulaşmak için bizi takipte kalın!

  • Alex Pereira UFC 303’te Acımadı!

    UFC 303 PPV gecesi, Las Vegas’taki T-Mobile Arena’da düzenlendi. Gecenin ana maçında UFC hafif ağır siklet şampiyonu Alex Pereira ile eski şampiyon Jiri Prochazka rövanş maçına çıktı. Yan ana maçta ise Diego Lopes ile Ian Ige karşı karşıya geldi.    UFC 303 için ilk ayarlanan ana maç Conor McGregor vs Michael Chandler karşılaşmasıydı. McGregor'un geri dönüşü büyük bir heyecanla bekleniyordu. Fakat bu dönüş şanssız bir sakatlık sebebiyle iptal oldu. Conor McGregor, ayak parmağındaki kırık sebebiyle karşılaşmadan çekilmek zorunda kaldı. McGregor'un çekilmesiyle birlikte uzun zamandır reklamı yapılan UFC 303 kartı tehlikeye girdi. UFC, hızlı bir şekilde aksiyon alarak kartı kurtardı. Gecenin ana maçı olarak Alex Pereira vs Jiri Prochazka UFC hafif ağır siklet kemer karşılaşmasını ayarladı.  Alex Pereira ile Jiri Prochazka daha önce 2023'ün Kasım ayında karşılaşmışlardı. Alex Pereira, rakibini ikinci raundda nakavt etmeyi bilmişti. Pereira, sakatlığı sebebiyle kemerini maç kaybetmeden bırakmak zorunda kalan Çek dövüşçüyü mağlup ederek gerçek şampiyon olduğunu göstermişti. Prochazka, 1.5 yıllık sakatlık sürecinin ardından geri döndüğü maçta pek varlık gösterememiş ve ikinci kez kemeri alma şansını değerlendirememişti. Alex Pereira, bu maçtan sonra UFC 300'de yine eski bir şampiyon Jamahal Hill'i nakavt etmeyi başardı. Jiri ise aynı gecede sikletin güçlü isimlerinden Aleksdandar Rakic'i mağlup etti. Böylece Jiri Prochazka, tekrardan kemer iddiasını göstermiş oldu. Rövanş maçı bu galibiyetle birlikte tekrar gündeme geldi. Bu yılın ilerleyen zamanlarında yapılması beklenen mücadele, UFC 303'ün tehlikeye girmesi sebebiyle bu karta eklenmek zorunda kaldı.    Karşılaşma ilk maçın benzeri bir şekilde başladı. Alex Pereira, Jiri Prochazka'nın açık bacağına alçak tekmeler atarken, Jiri ilk maçtaki gibi seviyeyi değiştirip oyunu yere almaya çalıştı. Pereira, her maç daha da üstüne koyduğu takedown savunması ve gücü sayesinde Jiri'ye takedown şansı vermedi. Bu noktadan sonra oyun tamamıyla Pereira'ya döndü. Pereira, rahat bir şekilde Jiri'ye yumruk isabet ettirmeye başladı. Jiri ise bu yumruklara cevap vermedi. İlk raundun sonunda Pereira müthiş bir sol kroşe ile Jiri'yi yatırdı fakat bitiş zili Jiri'yi kısa bir süreliğine de olsa kurtardı. İkinci raundun hemen başında Pereira, müthiş bir head kick ile yine rakibini yakaladı ve hakemin araya girmesiyle birlikte maçı nakavtla kazandı. O head kickin etkisiyle Jiri bir süre kendine gelemedi.  Alex Pereira, bu galibiyetle birlikte Jiri Prochazka ile olan rekabetine son noktayı koydu ve Jiri'nin şampiyonluk umutlarını bitirdi. Pereira, hafif ağır sikletteki dominasyonunu devam ettirdi ve ağır siklete göz kırptı. Joe Rogan'a verdiği maç sonu röportajında gelecekte ağır siklete geçmeyi istediğini söyledi. Sikletteki eşleşmelere bakıldığında Pereira'nın hemen geçiş yapması zor gözüküyor. Sıradaki maçını yine hafif ağır siklette Magomed Ankalaev ile yapması bekleniyor.    Gecenin yan ana maçında dövüş severler son dakika sürprizi ile karşılaştı. İlk başta yan ana maçta Jamahal Hill olacaktı. Hill sakatlanınca Brian Ortega vs Diego Lopes karşılaşması yan ana maç olarak ayarlandı. Bu maç Ortega'nın kilo kesme probleminden dolayı tüy sikletten hafif siklete alındı. Dövüş günü geldiğinde Ortega, yüksek ateşli bir şekilde hastalandı ve maçtan çekildi. UFC, ana kartın başlamasına dakikalar kala Dan Ige'yi karta dahil etti ve gecenin yeni yan ana maçı Dan Ige vs Diego Lopes oldu. Maç 165 poundda gerçekleşti. Diego Lopes, Dan Ige’yi puanla (29-28, 29-28, 29-28) mağlup etti. Diego Lopes kilo kesmede yaşadığı problemlere, Dan Ige de çok kısa bir sürede maçı kabul etmesine rağmen seyircilere güzel bir maç izlettiler. İlk iki raundda Lopes hem patlayıcılığı hem de yer oyunuyla üstünlük kurarken, üçüncü raundda rakibinin yorulmasıyla birlikte Ige çok etkili bir performans sergiledi fakat rakibini bitiremeyince maçı puanla kaybetti. Dövüş sporları ile ilgili tüm içeriklere ulaşmak için bizi takipte kalın!

  • Copa America’da İkinci Grup Maçları Oynandı!

    ABD’nin ev sahipliğinde düzenlenen Copa America’da 2. hafta maçları tamamlandı. 2. hafta maçlarında kırmızı kartlar havada uçuşurken ev sahibi ABD şok yaşadı, yıllardır ekonomik krizle boğuşan ve adeta yok olma eşiğine gelen Venezuela da ise coşku vardı.   A GRUBU A grubunda Kanada, Peru’yu Jonathan David’in golüyle 1-0 yendi. Peru’da Miguel Araujo ise 59. kırmızı kart görerek takımını on kişi bıraktı. Peru maça iyi başlasa da Paolo Guerrero sonrası adeta bir kronik sorun haline gelen santrafor sorununu bu maçta da hissetti. Üstüne 10 kişi kalınca da bu sonuç çıktı. En son 1995’te Copa America’da gruplarda elenen Peru gruptan çıkmak için son maçında Arjantin’i yenmek zorunda. Grubun bir diğer maçında son şampiyon Arjantin, Şili’yi Lautaro Martinez’in golüyle 1-0 yendi ve çeyrek finale yükseldi. Golü bulmakta zorlansalar da Şili’yi adeta ezen Arjantin bir kez daha Copa America’da çeyrek finale yükselmiş oldu. Bu sonuçlarla Arjantin 6 puanla 1. Kanada 3 puanla 2. olurken Şili ve Peru birer puanla son iki sırayı paylaştı.   B GRUBU B grubunda Ekvador, Jamaika’yı Piero Hincapie, Kendry Paez ve Alan Minda’nın golüyle 3-1 yendi. Jamaika’nın tek golü ise West Ham’lı Michail Antonio’dan geldi. Ekvador bu galibiyeti ile önceki maçtaki ters averajı lehine çevirdi ve önemli bir galibiyet aldı. Jamaika ise büyük beklentilerle geldiği turnuvada hayal kırıklığı yarattı. Özellikle rakiplerine oranla hızlı hücumculara sahip olsalar da bunu üretkenliğe çeviremediler. B grubunun diğer maçında Venezuela, CONCACAF davetlisi Meksika’yı 1-0 yendi. Venezuela’nın golü rakip topraklardaki (Meksika – Liga MX) performansıyla bu sezon dikkat çeken ve Venezuela tarihinin en golcü oyuncusu olan Jose Salomon Rondon’dan (P) geldi. 2019’dan bu yana ilk kez çeyrek finale yükselen Venezuela’da büyük coşku vardı. Bu sonuçla Venezuela grupta ilk sırayı aldı. Ekvador ve Meksika üçer puanla 2. ve 3. sıraları aldılar. Jamaika ise son sırada kaldı. C GRUBU C grubunda Panama sürpriz bir şekilde ev sahibi ABD’yi 2-1 yendi. Panama’da goller Cesar Blackman ve Jose Fajardo’dan gelirken ABD’nin tek golünü Folarin Balogun attı. Panama’da Adalberto Carrasquilla 88. dakikada ABD’de ise Timothy Weah 18. dakikada kırmızı kart görerek takımlarını 10 kişi bıraktılar. Panama ABD’yi tarihinde 3. kez yenerken önemli bir puan aldı. Grubun diğer maçında Uruguay, Bolivya’yı 5-0’la ezdi geçti. Uruguay’da goller, Facundo Pellistri, Darwin Nunez, Maximiliano Araujo, Federico Valverde ve Rodrigo Bentancur’dan geldi. Marcelo Bielsa yönetiminde yeni bir sayfa açan Uruguay için işler oldukça iyi gidiyor ve bir kez daha çeyrek finale çıktılar. Copa America’nın mazlum takımlarından Bolivya ev sahibi olduğu 1997 Copa America’daki ikincilikten sonra katıldığı 10. Copa America’da 9. kez grup aşamasında elendi. Bu sonuçlarla Uruguay 1. olurken Panama ve ABD üçer puanla 2. ve 3. sırayı aldılar. Bolivya ise son sırada kaldı.    D GRUBU D grubunda Kolombiya, Kosta Rika’yı 3-0’la yendi ve çeyrek finale yükseldi. Katıldığı son 6 turnuvada çeyrek final oynama başarısı gösteren Kolombiya’da goller Luis Diaz, Davinson Sanchez ve Jhon Cordoba’dan geldi. 2016 ve 2019’da 3. olan Kolombiya’da yüzler gülüyor ve bu sefer 3.lüğün de ötesine geçmek istiyorlar. Tarihinde sadece 6. kez bu turnuvada mücadele etme başarısı gösteren Kosta Rika ise grubun son maçında Paraguay karşısında mucizeyi arayacak. Grubun diğer maçında Brezilya, Paraguay’ı 4-1 yenerek çeyrek final yolunda önemli bir üç puan aldı. Seleção’da goller Vinicius Jr. (x2), Savinho ve Lucas Paqueta’dan gelirken Paraguay’ın tek teselli golünü Omar Alderete kaydetti. Ayrıca Paraguay’da Adrian Andres Cubas 81. dakikada takımını 10 kişi bıraktı. Efsane Ronaldinho’ya göre tarihin en zayıf kadrosu olan Brezilya’da oyun kesinlikle beklentinin çok altında. Çok düşük ihtimal olsa da grupta elenme ihtimalleri var. Tarihinde sadece 1987’de grupta elenen Brezilya’nın oyununu geliştirmesi şart. Katıldığı son 12 Copa America’nın sadece ikisinde grup aşamasında elenen Paraguay 2016’dan bu yana ilk kez elenmiş oldu. Bu sonuçla Kolombiya 1. Brezilya 2. olurken Kosta Rika 3. sırayı aldı. Paraguay son sırada kaldı. LATİN ATEŞİ YANMAYA DEVAM EDECEK! Copa America’da grup aşaması 30 Haziran – 3 Temmuz arasında oynanacak olan 3. ve son grup maçlarıyla devam edecek. Linesman ekibi olarak sizleri Latin Amerika’nın en büyük turnuvası hakkında bilgilendirmeye devam edeceğiz. Takipte kalın… Copa America ile ilgili tüm içeriklere ulaşmak için bizi takipte kalın!

  • F1 Avusturya GP'de Norris-Verstappen Çarpıştı, Russell Kazandı!

    Avusturya GP son bölümünde heyecanlı anlar yaşanan yarışta Norris ve Verstappen teması yarışın ana hikayesi olurken George Russell sürpriz şekilde yarışın galibi oldu. Temas sonrası Norris yarış dışı kalırken Verstappen ancak 5. olabildi.   Yarışın başında startta herhangi bir problem yaşanmazken yarışın büyük bölümünün sıkıcı geçtiğini söyleyebiliriz. Bu bölümde birçok pilot temaslar, pitte güvenlik ihlali ve pit yolu çizgisini kaçırma gibi nedenlerden cezalar aldılar. Yarışın ilk bölümünde McLaren’ler dışınlar Mercedes’lerin iyi tempoyla RedBull (Perez hariç) ve McLaren’e yaklaşan ekip olduğunu gördük. Ferrari’de Sainz öndekilere yaklaşmakta zorlanırken startta kanadı kırılan Leclerc’in beli yarışın geri kalanında doğrulmadı.   Arka tarafta ise bu hafta sonunu yavaş geçiren iki ekibin mücadelesi vardı. Aston Martin ve Kick Sauber. Birbirlerine zaman zaman yaklaşsalar da net olarak üstünlük kuramadılar. Sonrasında Alonso, Zhou’ya arkadan çarpınca 10 saniye ceza almaktan kurtulamadı.   Yarışta asıl kıyamet son bölümde geldi. Büyük çoğunluğun muhtemelen 50. turda uyumasıyla kaçırdığı kısımda Verstappen-Norris mücadelesi vardı. 52. turda RedBull’un Verstappen’e yaptığı 6.5 saniyelik pit yaptı. Aynı turda pite gelen Norris’e McLaren 2.9 saniyelik pit yapınca aradaki 7.6 saniyelik fark eridi ve mücadele başladı.   Norris adım adım farkı kapattı ve 2 tur sonra atak denedi ancak başarısız oldu. Pes etmeye niyeti olmayan Norris ataklarını sürdürse de iyi batarya kontrolü ve araç konumlandırma ile Verstappen bunları savuşturdu. Norris, Verstappen’i frenlemede yön değiştirmekle suçlarken FIA konuyu not etmedi bile. Norris’in çabaları 59. turda meyvesini verdi. Norris 59. turda 3. virajda Verstappen’i geçti ancak pist dışından geçişi tamamlayınca aynı turda yerini geri vermek zorunda kaldı. Bu noktada Norris hala Verstappen’i frenlemede yön değiştirmekle suçlamaya devam ederken Verstappen de Norris’i pist dışına zorlama ve pist dışından geçmekle suçladı. 63. turda Norris bu sefer içeriden şansını denedi. Bu sefer Verstappen 3. virajı dışarıdan döndü ve liderliğini korudu. Norris’in yer verme talebi FIA’dan kabul görmezken 64. turda kıyamet koptu.   64. turda Norris dışarıdan bir kez daha şansını denedi ancak sağ arka lastiği ile Verstappen’e temas etti. Bu temasla Verstappen’in sol arka lastiği patladı. Norris’in de sağ arka lastiği patladı ve süspansiyonu hasar gördü. Verstappen patlak lastikle bile savunma yapmaya devam etti ve Norris’i çimlere doğru zorladı. Bu zorlama Norris için yolun sonu oldu. Çimlerde daha da hasar alan süspansiyon iflas etti ve parçalandı. Son sektörde bu ikili adeta sürünerek pite geri dönmeye çalışırken George Russell liderliği aldı. Piastiri 2.liğe çıkarken Carlos Sainz da 3. sırayı aldı. Pitte Norris yarışa veda ederken Verstappen yumuşak hamurla tekrardan piste döndü. Yarışın sonunda başka bir olay yaşanmadı ve George Russell kariyerinin ikinci zaferini elde etti. Oscar Piastri 2. olarak podyuma çıkarken Carlos Sainz ise 3. sırayı aldı. Yarıştaki Norris-Verstappen temasına gelecek olursak iki tarafında gereğinden fazla agresifleştiğini ve kazanın meydana geldiğini görüyoruz. Frenlemede Max Verstappen yön değiştirdiği için kazaya neden olduğunu söyleyebiliriz ki FIA sonrasında 10 saniye ceza verdi. İşin alamet-i farikası ise eğer iki taraf da agresif olmasa veya Verstappen burada Norris’in geçişine izin verseydi (temas olmadan) muhtemelen Verstappen’in yarışı kazanacağıydı. Çünkü temasın hemen ardından Lando Norris’e pist limitlerini aştığı için 5 saniyelik ceza verilmişti. İki taraf da kendine bu kazada çok büyük hasarlar verdiler.   Bu sonuçla birlikte Mercedes 34 yarış sonra (2022 Brezilya) ilk kez galibiyetle tanıştı. McLaren için tek teselli Oscar Piastri podyumu olurken Monaco’dan beri sorunlar yaşayan Ferrari’de Sainz’ın podyumu bir nebze olsun Ferrari’nin gönlüne su serpmiş oldu. RedBull hem pilotlar hem de takımlar olarak bu yarışta ağır hasar alırken Lando Norris de hafta sonundan zararlı çıkan isimlerden biri oldu. Haas’lar iki araçla puan alarak önemli bir işe imza atarken Visa Cash RB’de Daniel Ricciardo çok önemli bir puanı aldı. Günün son puanı ise Gasly’e giderken Mercedes şüphesiz hafta sonunun kazanan takımıydı.   AVRUPA TURU SÜRÜYOR! Formula 1’de Avusturya’da son bölümde heyecanlı ve olaylı bir yarışa tanıklık ettik. Formula 1’de Avrupa Turu devam ediyor. Sıradaki durak Formula 1’in evi Britanya Grand Prix’si. Yarışın detaylı analizi için sevgili Mehmet Eren Savaşcı ve Altay Gök’ün yer aldığı “8. Vites” programımızı izlemeyi unutmayın. Silverstone’da görüşmek üzere! Motor sporları ile ilgili tüm içeriklere ulaşmak için bizi takipte kalın!

  • Mario Hezonja İçin Yeni Serüven

    Taraftarlar gelecek sezon ekranlarda tanıdık bir yüzle karşılaşabilir. O Devin Booker’ın önünde seçilmiş bir beşinci sıra Draft’ı. Hakkında mersiye bile yazılmış oyuncumuz: Mario Hezonja... Serbest oyuncu döneminin başlangıcı-30 Haziran'a yaklaşırken % 40’ın üzerindeki şut performansı ile takımların ilgisini çekecek potansiyel bir aday olması ve en verimli yaşlarında kendini kanıtlama fırsatı için Yunanistan, Rusya ve İspanya'dan sonra lige geri dönebileceği düşünülüyor. Hırvat oyuncunun hikayesi şimdi yeni bir hal almış gibi. Orlando Magic tarafından 2015’de 5. sıradan Draft edilmeden önce Barcelona'da üç yıl oynayan 29 yaşındaki Mario, ham yeteneği göz önüne alındığında olası yeni bir yıldız olarak görülüyordu ancak ligdeyken yerini bulmakta hep zorlandı. 2018 sezonunda 75 maçta sahada %44,2 ve üç sayılık atışlarda %33,7 isabet oranıyla maç başına ortalama 9,6 sayı, 3,7 ribaund, 1,4 asist ve 1,1 top çalma yaptı. Üzerine yüklenen yüksek beklentileri karşılayamayan oyuncu Orlando’daki dördüncü yıl opsiyonunu reddederek serbest oyuncu olarak New York Knicks ile bir yıllık 6,5 milyon Dolarlık anlaşma imzaladı. O dönemde NBA'deki en kötü takımlardan biri olan Knicks için bu, düşük riskli- yüksek getirili bir hamleydi. Knicks için maç başına ortalama 8.8 sayı ve 4.1 ribaund almasına rağmen tarihinde her zaman en iyi yıldızlara karşı duruşları seven takım için unutulmaz anlardan biri yaşandı. Los Angeles Lakers'a karşı oynanan maçta, LeBron James, Madison Square Garden'da maçı kazandır ma şansına sahipti ancak Hezonja'nın son saniyedeki bloğu Knicks'e galibiyeti getirdi. Hezonja, en son COVID-19 sırasında NBA'de Portland Trail Blazers ile oynadı ve o yıl playofflarda ilk turda şampiyon Los Angeles Lakers'a karşı elendiler. Yetersiz istatistiklere sahip olmasından dolayı 2020-21 sezonunun başlamasından hemen önce, Blazers onu kısa bir süre sonra serbest bırakaacak Memphis Grizzlies ile bir takasta kullandı. O zamandan sonra Hezonja, Avrupa'ya geri döndü ve Yunanistan'da Panathinaikos, Rusya'da UNICS Kazan ve İspanya'daki ilk sezonunda EuroLeague şampiyonluğunu kazandığı Real Madrid için forma giydi. 14 Haziran günü Mario Hezonja’nın Barcelona ile dört yıl 12 milyonluk bir sözleşme imzaladığı haberleri yer almış ve bu durum Avrupa’da büyük ses getirmişti. Buna karşın işlerin tersine döndüğü yönünde bir hava var. Yaptığı açıklamalar sebebiyle ön sözleşme imzalanan Mario Hezonja’nın anlaşması yarıda kesildi. İspanyol yayın kuruluşuna göre Hırvat oyuncu bu sezon Real Madrid için iyi oyunculardan biriydi, Hezonja, Real Madrid'de geçen sezon 3 sayılık çizginin gerisinden %43'ün üzerinde şut yüzdesi ile maç başına ortalama 13,5 sayı üretti ki bu da yüksek seviyedeki rekabette hala keskin nişancı olabileceğini kanıtladı. “Bildiğiniz üzere sezonun son maçından sonra serbest kaldım ve gelecek yıllarda nerede oynayacağımı seçme özgürlüğüm var. Şu ana kadar kimseyle anlaşmaya varmadım ve dediğim gibi, haberleri her zaman ilk benden duyacaksınız. Pek çokları bana inanmıyorken Real Madrid hep inandı. Buraya geldiğimiz ilk günden beri ben ve ailemle ilgilendi, bizi evimizde hissettirdi. Niyetim hep takımda kalmaktı. Size yolculuğuma uzun süre evimde. Real Madrid’de devam edeceğimi duyurduğum için çok mutluyum.” Mario Hezonja'nın, Real Madrid ile sözleşme uzatmasının bir parçası olarak bu yaz 19 Temmuz'a kadar NBA için çıkış opsiyonu bulunuyor ve birçok takımın onunla ilgilendiği aşikar. Kariyer istatistikleri 18,5 dakikada ortalama 6,9 sayı, 3,1 ribaund ve 1,3 asist olan Mario, yurtdışında bulunduğu süre boyunca özellikle şut açısından gelişme katetttiğinin ve performansının kalıcı olup olmadığının görülmesi adına Amerika’da bir takımın ikincil rotasyonuna uygun aday olarak da şans bulabilir mi? 330 maça çıktığı NBA'e geri dönecek mi? Basketbol ile ilgili tüm içeriklere ulaşmak için bizi takipte kalın!

  • 2024-2025 Sezonu Euroleague’de Mücadele Edecek Takımlar Belli Oldu!

    2023-24 sezonunu Panathinaikos’un şampiyonluğu ile kapattığımız Euroleague’de yeni sezonda yer alacak takımlar açıklandı.   Euroleague tarafından resmi olarak yapılan açıklamada gelecek sezon ligde mücadele edecek takımlar: ALBA Berlin Anadolu Efes  LDLC ASVEL AS Monaco Baskonia  Kızılyıldız Olimpia Milano FC Barcelona Bayern Münih  Fenerbahçe Beko  Maccabi Tel Aviv  Olympiakos Panathinaikos, Paris Basketball Partizan Real Madrid  Virtus Bologna  Zalgiris Kaunas   2023-24 sezonunu EuroCup şampiyonluğu ile kapatan Fransız ekip Paris Basketball, yeni sezonda Euroleague’de Valencia Basket’in yerini aldı. İspanyol ekip ise yeni sezonda EuroCup’ta mücadele edecek. Ayrıca EuroCup’ta ülkemizi de bu sezon 3 takım temsil ediyor. Geçen sezon olduğu gibi  Beşiktaş  ve Türk Telekom kupada yerlerini alırken bu takımlarımıza ek olarak bu sene Bahçeşehir Koleji de kendine yer buldu. Bahçeşehir Koleji böylelikle tarihinde ilk kez EuroCup’ta yer alacak.   Valencia Basket’in EuroCup’a geçmesiyle birlikte ligde yer alacak İspanyol takımlarının sayısı da 3’e düşmüş oldu. İspanyollar 4 takım ile ligde en fazla takım bulunduran ülke konumundayken artık Paris’in gelmesiyle beraber Fransız takımlarıyla sayıları eşitlenmiş oldu. Ülkemizi ise geçen sezonlarda olduğu gibi bu sezon da Anadolu Efes ve Fenerbahçe Beko temsil ediyor. Euroleague yeni sezonda yer alacak takımların temsil ettiği ülkeler ise şu şekilde:   Anadolu Efes, Fenerbahçe Beko (Türkiye) Barcelona, Real Madrid, Baskonia (İspanya) Panathinaikos BC, Olympiakos (Yunanistan) Olimpia Milano, Virtus Bologna (İtalya) AS Monaco, ASVEL, Paris Basketball (Fransa) Bayern Münih, ALBA Berlin (Almanya) Kızılyıldız, Partizan (Sırbistan) Zalgiris Kaunas (Litvanya) Maccabi Tel-Aviv (İsrail)   13 Hissedar ve 15 Yıllık Anlaşma Ayrıca bu dönemde Euroleague’de bir önemli gelişme daha yaşandı. Real Madrid , Barcelona,  Baskonia ,  Panathinaikos ,  Olympiacos ,  Fenerbahçe ,  Anadolu Efes ,  Maccabi Tel Aviv , Olimpia Milan, Bayern Münih, ASVEL,  Zalgiris  Kaunas ve  CSKA  Moskova’dan oluşan 13 hissedar bir araya geldi ve gelecek yıllarla ilgili bir karar aldı. Edinen bilgilere göre; Euroleague’in bu 13 hissedarı, 2025 yazından itibaren 15 yıllık yeni bir anlaşma başlatarak ortaklıklarını 2040 yılına kadar uzatmaya karar verdi. Yapılan anlaşmaya göre 2021 yılında ligden ihraç edilen Rus ekibi CSKA  Moskova lige tekrar dâhil edilecekken ALBA Berlin ise dahil edilmeyecek.   2024-25 Sezon Takvimi Hissedarlar ayrıca Euroleague Basketbol müsabakaları için 2024-25 sezon takvimini de onayladı. Euroleague’de sezon 3 Ekim'de açılacakken EuroCup'ta sezon başlangıcı 24 Eylül'de olacak. Basketbol ile ilgili tüm içeriklere ulaşmak için bizi takipte kalın!

bottom of page