Dünyanın en büyük futbol organizasyonu ve kupaların en büyüğü olan Dünya Kupası’nın başlamasına çok az bir zaman kaldı. Biz de sizler için B grubunun bir ön değerlendirme yapacağız.
Gruptaki takımlara şöyle bir göz atalım; İngiltere, İran, ABD ve Galler. Bu dört takıma baktığımızda herkesin grup içinde en büyük favorisi ve gruptan çıkmasının kesin gözüyle bakıldığı tek takım İngiltere’dir. Kupaya en son 1966 yılında uzanan İngiltere, son yılların en kaotik ortamlarından biriyle Dünya Kupası’na gelecek.
B GRUBU
Favori, İngiltere!
Geçen sene oynanan İtalya’ya penaltılarla kendi evlerinde kaybettikleri EURO2020 finalinden sonra Gareth Southgate ve milli takım eleştiri oklarına hedefi olmuştu. Bu durum oyuncuların moralini çok bozmuştu ki ırkçı saldırılar sonrası yaşananları tekrar hatırlatmaya gerek olmadığını düşünüyorum. Böyle bir ortamın ardından Dünya Kupası elemelerinde grubunu lider tamamlayıp turnuvaya katılmaya hak kazandılar. O grupta İngiltere’yi zorlayan iki takım vardı; Macaristan ve Polonya. Bu iki takım da eleme boyunca 3’lü savunmayla oynadılar. 3’lü oynayan takımlara karşı İngiltere’nin ne yapacağını ve nasıl tepki vereceğini görmek adına önemliydi çünkü Dünya Kupası bildiğiniz üzere tek maçlı eleme sistemi üzerinde oynanıyor ve hem B grubunda hem de turnuvanın ilerleyen turlarında bunu silah olarak kullanacak rakipler mutlaka olacaktır.
Elemelerde 4-2-3-1 ve 4-3-3’ü çok fazla kullanan İngiltere herhalde 3’lü savunmanın faydalarını görmüş olacak ki Uluslar Ligi’nde maçların çoğunda 3’lü savunmayla oynadı. Ancak bunun faydasını görmediler. Uluslar Ligi maçlarını galibiyet alamadan tamamladılar. İçerde ve dışarda alınan Macaristan mağlubiyetleri Dünya Kupası elemelerinde unutturulan o kötü ortamın tekrar ortaya çıkmasına neden olmuş gibi duruyor. Hem oyuncuların hem teknik heyetin hem de taraftarların nasıl bir moral ve motivasyonla Dünya Kupası’nı beklediği büyük bir soru işareti olarak duruyor. Hal böyleyken turnuvada İngiltere’nin kullanabileceği formasyonlar ve kadrolara da bir bakalım.
İngiltere’nin şu anda savunma haricinde pek bir sıkıntısı yok gibi duruyor. Arnold’ın performansındaki düşüş, R. James’in sakatlığı ve sol rotasyonun az olması, şu anda takımda bir bek sorunun olduğunu gösteriyor. İşler böyle olunca da ben bu takımın turnuvada 3’lü savunmayla oynayıp, en azından bir kanat oyuncusunun bek pozisyonunda deneneceğini düşünüyorum. Bu bana kalırsa Foden olabilir. Merkezde de performansı giderek yükselen Bellingham ve Mount’u görüyoruz. Dinamizm ve hareketliliği sağlamaları açısından önemli olacaklardır. İleri hatsa zaten kalitelerini tartışmaya gerek olamayan bir üçlü Grealish-Kane-Saka üçlüsü. Arsenal ve City’nin yakaladığı ivmeyle büyük beklenti içerisine sokan iki oyuncu Saka ve Grealish. İngiltere’nin onlardan skor katkısını fazlaca bekleyeceği bir turnuva olacağını düşünüyorum. Harry Kane’nin ise atacağı gollerden daha çok yapacağı liderlikle takıma yapacağı katkı İngiltere adına belirleyeci olacak gibi geliyor bana.
Amerika Birleşik Devletleri
Amerika son yıllarda futbolun da ülkeye yayılması adına atılan adımların karşılığını yavaş yavaş topluyor. Futbol Amerika’da 2000’lerin ortasına kadar olan süreçte ülke çapında pek taraftar toplamayan bir sporken, şu anda yapılan yatırımlar, transferler gibi projelerle ülkenin futbolda rekabetçi olması için her şey deneniyor. Tabii bu rekabetçilik 4 yılda bir düzenlenen Dünya Kupası dışına çıkmış değil. Kendi kıtalarında yarışacakları bir tek Meksika ve Kanada’nın oluşu milli takım düzeyinde kendileri için pek bir kıstas oluşturmuyor. O nedenle ellerinde bir tek Dünya kalıyor. Özellikle 94 Dünya Kupası’yla birlikte ülkede futbolun giderek yaygınlaşmasının ardından çıkardıkları yıldızlar göz önüne çıkmış gibi duruyor.
Pulisic, Sergino Dest, Brenden Aaronson gibi Avrupa futbolunda yer edinmiş yetenekler olduğu gibi bizim de yakında tanıdığımız isimler de var. Haji Wright ve Deandre Yedlin gibi Antalyaspor ve Galatasaray’da oynamış oyuncuları da büyük ihtimal bu Dünya Kupası’nda izleyeceyiz. Kadro olarak grubun favorisi İngiltere’yle yarışacak düzeyde olmasalar da İran ve Galler’e sorun çıkarabilecek potansiyelde olduklarını söyleyebiliriz.
Galler
Galler son dönemde Gareth Bale ve Aaron Ramsey gibi dünya yıldızlarıyla birlikte bir şeyler göstermeye başlayan milli takımlardan birisi. Özellikle antrenör yetiştirmekteki becerilerini zaten bu alanla ilgilenen herkes bilir. Bu yetiştirici özelliklerini oyuncular için de artık faaliyete döktükleri belli oluyor. Keza milli takım düzeyinde oynayan çoğu oyuncunun İngiltere Premier Lig’de boy gösteriyor oluşu bunun bir kanıtı niteliğinde desek yanlış olmaz.
Elemelerde ve Uluslar Ligi’nde genel olarak 3’lü veya hücum hattı güçlü olan rakiplere karşı 5’li savunmayı tercih ettiklerini söyleyebiliriz. Hücumdaki en büyük silahlarının Gareth Bale ve Moore olduğunu ve Kupa boyunca bana kalışa bu ikiliyi ileride göreceğimizi düşünüyorum. Daha çok 5-3-2 gibi oynayacaklarını tahmin ediyorum.
Oyuncu kalitesine baktığımızda ise en azından ilk 11'de oynayabilecek çoğu oyuncunun Premier Lig gibi üst düzey liglerde oynadığını görüyoruz. Bu maçlardaki hem kaliteyi hem de rekabetçiliği arttıracaktır. İngiltere’ye karşı da 3’lü savunma ve uzaktan şutlarıyla tehdit yaratacaklarını düşünüyorum. Keza Gareth Bale’in kullanacağı serbest vuruşlara turnuva boyunca ihtiyaç duyacaklardır.
İran
Gruba baktığımızda takımların isimlerinden ve kadro kalitesinden dolayı, gruptan çıkması imkansız gibi görünen takımı İran olabilir. Ancak ben tam aksine bu grupta sürpriz yapabilecek takımın İran olabileceğine inanıyorum. Bunun sebebiyse takımın başındaki Portekizli teknik adam Carlos Queiroz.
Carlos Queiroz daha önceden Sir Alex Ferguson’ın yanında yardımcılık yapmış ve daha sonra Real Madrid gibi büyük bir camianın hocalığını yapmış, ban kalırsa yüksek profilli bir teknik adam. Kaldı ki Sir Alex Ferguson da kendisinden büyük bir övgüyle bahseder. Taktiksel anlamda bilgi seviyesinin yüksek oluşunu ve gençleri geliştirme konusundaki yeteneğine sıkça vurgu yapmıştır.
Carlos Queiroz, İran için çok önemli bir hoca. Çünkü İran, tarihinde Dünya Kupası’na 6 kere katıldı (2022 dahil) ve bunların 3’ün de Portekizli teknik adamın imzası var. Her ne kadar istenen sonuçlar gelmemiş olsa da İran milli takımına bir seviye atlattığı net bir şekilde belli oluyor. Daha önce İran’ı yönettiği 2011-2019 arası 97 maçta 2.10 gibi ciddi bir puan ortalaması yakalamıştı Carlos Queiroz. İran’ın başına geçtiğimiz Eylül ayında da geri döndü. Tabii ki bunda Dünya Kupası’nın payı büyük.
Takımla birlikte sadece 2 hazırlık maçına çıktı ki bu gerçekten az bir sayı olmasına rağmen Uruguay gibi ciddi bir rakibi yenmesini bildiler. Bu maçlara baktığımızda 4-3-3 ve 4-2-3-1’i kullandığını gördük. Kalite konusunda diğer takımlara savunma olarak başa çıkabilecekler mi bana kalırsa büyük bir soru işareti ancak hücum hattıyla birlikte rakiplere de bir göz dağı verdiğini söylemek mümkün. Serdar Azmoun, Mehdi Taremi, Alireza Jahanbakhsh gibi ciddi gol tehditleri ve tecrübeli diyebileceğimiz isimlerle birlikte rakiplere sıkıntı çıkaracaklardır. Hoca’nın bu üçlüyü mümkün olduğunca kullanacağını ve 4-3-3’ü tercih edeceğini düşünüyorum. En azından İngiltere’nin ardından grubu ikinci tamamlamak isteyeceklerdir. Sürpriz yapmaları muhtemel.
Bir sonraki yazılarda görüşmek üzere, esen kalın…
Comments