Turnuva öncesi herkesin aklında, gönlünde elbette bir favori, sempati duyduğu bir raket muhakkak vardı. Stile, sert zemine, oyun içi değişkenlere göre değişebilirdi bu oyuncular. Ancak herkesin ortak tek bir noktası vardı. Neredeyse 20 yıllık bir döneme damga vuran yeni anne Serena'nın vedası ve nerelere kadar gidebileceğiydi. Serena' da kendi evinde yapacağı bu duygusal vedaya olabildiğince hazır gelecekti; her ne kadar fiziği, kondisyonu buna elvermese de, vedalar hep özel olmuştu ve o da en görkemli vedaya yakışırdı.
Her zaman bahsedilen kadın tenisinde eksik olan istikrarsızlığa tepki olan ortaya çıkan Iga tartışmasız en önemli 2-3 favoriden biri olarak geliyordu. Sezon içerisinde 37 maçlık serisi Mayıs ayında bozulan genç Polonyalı, hata yapmak istemiyordu. Turnuvaya klasikleşmiş 'set vermeden kazanma' parolasıyla girdi ve sırasıyla Paolini ve üst üste 2 ev sahibi Stephens ve Davis'i zorlanmadan geçerek son 16'ya kalıyordu. Turnuvanın en şaşırtıcı olayı ise en önemli 3-5 favoriden biri olan Simona Halep'in ilk turda Ukrayna'lı Snigur'a elenmesi oldu. Önemli bir döneme damga vuran, çok da kötü olmayan hatta gayet parlak bir sezon geçiren Romen raket, en azından yarı final yapmaya çok da uzak olmadığı turnuvada erkenden eve gittiğine çok pişman olacaktır. Bu iki favori harici çok parlak dönem geçiren ev sahibi Coco Gauff ABD'nin en çok şey beklediği isimdi belkide. Çeyrek finale kadar inanılmaz geldi Gauff ama karşısında adeta bir makina gibi turnuva geçiren Caroline Garcia vardı ve set alamadan veda ediyordu turnuvaya. Sabalenka ve Ons Jabeur ise giderek üzerine koyan oyuncular olarak kupanın bir ucundan tutabilen yetenekli raketler. Aryna Sabalenka harika bir kura çekerek bir şekilde yarı finale kadar atıyordu kendini ama en büyük şanssızlığı belki de bu dönemde Iga'ya çatmak olmuyordu. Rahatlıkla final hatta daha fazlasını sağlayabilecek olan Aryna ilerleyen turlarda mental seviyesini yükselttikçe damga vuracak en önemli oyunculardan. Oyundaki gücü, servis kalitesi birçok rakibinde eksik ama oyundan çabuk düşme sıkıntısını çözebildikçe ilerlememesi için hiçbir sebep yok.
Ve Serena... Bir önceki yazımızda zaten yaptıklarını yazmaya çalışmıştık. 41'inde en güzel vedamı yapacağım mottosuyla çıkıyordu kendi ülkesinde kortlara. İlk maçında Krunic'e karşı çıkıyordu ve ilginç bir şekilde basında, maç esnasında seyircilerde; kortların kraliçesinin son maçı, en güzel vedayı etmeliyiz gibi bir havaya bürünüyordu. Bu maçı zorlansa da geçen Serena ya bir seramoni bile hazırlanmış ve çokça tepki çekmişti. Ancak durmuyordu Serena; 2. turda dünya 2 numarası Anett Kontaveitt'e karşı çıkıyordu. Birçoklarına göre inanılmazı başarıyor ve yoluna devam ediyordu. İlerlemiş yaşıyla tam kapasite performans beklenmiyordu belki ama her başarı beklentiyi yükseltirken Ajla Tomljanovic çıkıyordu karşısına. 3 saat 7 dakikalık savaşın ardından maçı kaybediyordu Serena ancak tribündeki veda, akıtılan gözyaşları görülmeye değerdi. Ayrıca 20 seneyi aşkın kariyerinde ilk kez 3 saati aşan bir maç oynuyordu Serena Williams. Her açıdan saygı duyulası bir kariyerin sonunda böyle epik bir maç onu kaybederken de kazanan tarafa itecekti kuşkusuz.
Geçen senenin 2 finalisti Emma Raducanu ve Leylah Fernandez.. İkiside kayıpları oynayan bir sezon oynadılar. Raducanu reklam yıldızlığı işleriyle ve koçuyla olan iletişimle gündeme gelirken, Leylah Fernandez' de abartırsak US Open finalistinden Challenger turnuva oyuncusu seviyesine inmişti. Aynı hataya düşmek istemeyen Tunus'un yıldızı, çok parlak bir sezon geçiriyordu ve Afrika kıtasının aç olduğu kupa hasretine son vermek istiyordu. Final yoluna kadar çokça zorlandı, özellikle turnuvanın X faktörü Caroline Garcia'yı set vermeden geçti ve finalde Iga'yla eşleşecekti. Iga ise bahsettiğimiz gibi ilk 3 tur çok zorlanmayıp, 4. turda Niemeier'yi 2-1'le, yine turnuvanın temiz oynayan oyuncularından Sabalenka'yı aynı skorla geçerek finale geliyordu.
Final öncesinde daha henüz ısınma sırasında bile vücut dillerine göre Ons Jabeur inanılmaz gergin gözüküyordu. Iga ise görece daha tecrübesiz ve genç olmasına rağmen ful konsantre korta çıkıyordu. Ki beklenen de oldu. İlk set çok sert bir şekilde sahaya ağırlığını koydu Polonya'lı. Tunuslu raket ise hareket etmekte bile zorlanıyordu ilk set özelinde ve mentalite olarak oldukça gerilemişti, ilk seti 6-2 kaybetti. İkinci sete bazı şeyleri değiştirmesi gereken Jabeur ve buna izin vermeyen Iga görüyorduk. 3-1'e gelen ikinci sette bir ara sendeler gibi oldu ama karşılıklı breaklerle bir şekilde tie-breake gidiyordu final. Ancak çok büyük oynuyordu Iga ve maçın uzamasına izin vermeden 2-0 ile yeni bir Grand Slam kazanıyordu. Bu onun sezon içindeki 2, toplam kariyerindeki 3. Grand Slam şampiyonluğuydu.
Çok yoğun bir sezon geçirerek US Open kazananı Iga'dan beklenti çok büyük. Henüz 21'inde 3. Grand Slam zaferi dominasyon isteyen tenis seyircisi için inanılmaz bir lütuf. Kort içindeki mekanik halleri, sempatik tavırları, Nadal hayranlığı :) hep ona bir avantaj sağlıyor. Umarız Iga'nın yanına Sabalenka, Rybakina gibi yetenekli raketler de eşlik eder ve amansız bir rekabet izlemek biz tenis severlere nasip olur. Ancak buna bir kişi karşı çıkıyor. Çünkü bu gidişat Iga'nın tekli dominasyona kafaya taktığını gösteriyor.
Kommentare