top of page

Avrupa'nın Hırçın Çocukları: Macalar ve Futbol

Güncelleme tarihi: 16 Haz 2023

Futbol dünyası son zamanlarda, Milli Takımlar düzeyinde, Macarları şaşkınlıkla izlemektedir. Avrupa’nın birçok elit takımını güzel futbollarıyla bozguna uğratan Karpatların incisinin futbolcuları yaptıkları Milli takım tercihleriyle bu günlerin geleceğini işaret etmişti. Savaşçı, inatçı ve mücadeleden taviz vermeyen tarihsel karakterleri ile birlikte milliyetçi jenerasyonun yakalanması Macaristan’ı Puskaslı Milli Takımlar seviyesine tekrardan getirebilir mi? Bu yazıda bu sorunun cevabını bulamayacağız ancak bu savaşçı milletin tarihinin ve futbolunun nasıl birleştiğini incelemeye çalışacağız


Macalar ve Futbol

Günümüz Macaristan toprakları pek çok tarihi olaya tanıklık etmiştir. Bir yandan Karpat Dağları’nın mistik atmosferi ve Büyük Ova’nın sonsuz arazisi diğer yandan Danube Nehri’nin su ile buluşturduğu bu özel topraklar tarih öncesi çağlar, Antik Çağ, Orta Çağ ve günümüz dahil olmak suretiyle önemini korumuştur. Günümüz Macar halkının tarihi ve etnik kökeni üzerinde araştırmalar devam etmektedir. Kabul edilen yaygın görüş ise “Magyarların” (Macarların) günümüz topraklarına M.S. 9.yüzyıl sonları itibari ile kesin olarak yerleştikleridir. Bu tarihten önce de küçük topluluklar halinde bu bölgeye gelen Magyarların kesin yerleşimi belirtilen tarihlere atfedilmektedir.

Bölgenin Macarlar öncesi tarihi çalkantılıdır. Arkeolojik kazılarda elde edilen buluntulara göre bölge Orta Paleolitik döneme kadar tarihlendirilmektedir. Bölgede etkin yerleşim unsurlarının görülmesi ise Neolitik dönemlere kadar inmektedir. Bu dönemde Körös kültürü ile hayvancılık ve ziraat işleri ile uğraşan Balkanlardan gelen topluluklar görülmektedir. Avrupa Demir Çağı’nda (M.Ö.800’ler) ise bu topraklara “Thraco-Cimmerian” denilen Trakya’dan ve günümüz İran havzasından gelen savaşçı ve yetenekli kabilelerin geldiği görülmektedir. Eş zamanlı olarak proto-Kelt sayılan Hallstat kültürü halkı, Illyrialılar, Pannonialılar ve proto-İskitler de bu topraklara gelmiştir. Romalıların M.Ö.1.yüzyılda bu topraklara gelmesine kadar olan tarih aralığı farklı kabilelerin bu bölgede hakimiyet kurma çabası ile geçmiştir. M.Ö.1.yüzyılda Danube Nehri’nin batısını fetheden Romalılar, burada Pannonia eyaletini kurdular. Romalılar burada “Limes” adı verilen nehir boyunca süren bir savunma hattı oluşturmuşlardır. M.S.4.yüzyıla kadar Pannonia eyaleti Romalıların hakimiyeti altında olmuştur ve çeşitli kabileler Roma egemenliği altında yaşamaya devam etmiştir. Bu tarihten itibaren bölgede Ostrogotlar hâkim olmaya başlamıştır. 567 yılında Avarlar, Ostrogotları burada yenerek bölgeyi ele geçirmiş ve Avar Kağanlığını kurmuşlardır. Burada iki yüzyıl boyunca hüküm sürmüşlerdir. 9.yüzyıl başlarında Bulgar kralı olan efsanevi lider Krum bu bölgeleri fethetmiş ve Avar Kağanlığına son vermiştir. Artık sahne anavatanlarından gelerek bu bölgeyi kendilerine yurt edinecek olan Macarların olacaktı!


Macalar ve Futbol

Fin-Ugur kökenli olan Macarlar anavatanlarından Karadeniz’in kuzeyindeki bozkırlara indiler. Bunlar, bir dönem için Don ırmağının ağzında kurulan On Ugur birliğinin bir parçasını oluşturuyorlardı (Macarlar’ın Avrupa’daki “Hungarian, hongrois, ungarisch” vb. adları bu olguyla bağlantılıdır). Bu birlik içerisinde çok sayıda Türk boyu da yer almaktadır. Hazar Egemenliği altında olan Macarlar, doğu komşuları Peçeneklerin de zorlamasıyla M.S. 895-896 yılında Arpad isimli liderin önderliğinde Karpatları aşıp, Büyük Ova ve Transilvanya’yı, günümüz Macaristan’ı yurt edindiler. Burada diğer bölgelere çeşitli akınlar düzenleme girişiminde bulunsalar da başarılı olamayıp göçebelikten yerleşik hayata geçmişlerdir. Yerleşik hayata geçen Macarlar, Katolik kilisesine bağlanmayı tercih etmiş ve Macar boyları arasında birlik sağlanmıştır. Macar Devleti’nin kurucusu ve taç giyen ilk kralı (1000-1001) olan I. Stephen (Istvan) Karpat havzasını tamamıyla birleştirmiş, Latinceyi resmi dil yapmış ve yasalar kurmuştur. Bu tarihten itibaren I. Lajos’a (Büyük) kadar olan (1342-1382) süre içerisinde yeni kurulan devletin karşılaştığı pek çok sorunla boğuşmuş ancak Lajos ile beraber Avrupa’nın en güçlü devletlerinden biri haline gelmiştir. Ardından gelen Zsigmond dönemi de önemli başarıların elde edildiği dönemdir. Bu süreçlerde Macarlar iktisadi kalkınma, nüfus artışı ve şehirleşmede önemli adımlar atmışlardır. Macarların Orta Avrupa’nın istikrarlı gücü olduğu bu dönemler tarihi değerler bakımından önemlidir. Habsburg Hanedanı’ndan gelen ve Zsigmond’un üvey oğlu Albert II döneminde ulusta çatlaklar meydana geldiyse de ardından gelecek olan Transilvanya’nın topraklarından gelen, Macarların soylu lideri Janos Hunyadi döneminde başarılar artarak devam edecektir.

Macarlar, Osmanlılar ile birlikte neredeyse iki yüzyıl süren bir savaş halindeydi. Janos Hünyadı döneminde ise Macarlar Osmanlılara karşı önemli zaferler elde etmişlerdir. Bunlardan en bilineni ise II.Mehmed’e karşı Belgrad şehrinin savunmasında gösterdiği başarıdır. Kuşatmanın ardından vefat eden Hünyadi’nin yerine geçen küçük oğlu Matyas Hünyadi (Corvinus) devleti Orta Avrupa’nın en önde gelen devletlerinden biri haline getirmiştir. Paralı askerlerden oluşan “Kara Ordu”, Corvina Kütüphanesi, Viyana’nın fethi gibi önemli olayların yanı sıra sarayının Rönesans esintileriyle dolması, hümanizmin zirve yapması, Osmanlılar ile barışçıl politika izlemesi gibi olgular Macar devletini tarihinin en parlak dönemini yaşamasına olanak sağlamıştır.


Macalar ve Futbol

Matyas Hünyadi’nin kendisinden sonra resmi bir ardıl bırakmaması sonucunda, ölümü ile birlikte Macar ülkesi politik kaosun içerisine girmiş ve bağımlı olmaya başlamıştır. Habsburg Hanedanlığı ve Osmanlı İmparatorluğu Macar devletini kendi aralarında pay etmiş ve bir süre yönetmiştir. 18.yüzyılın başlarında, Osmanlı’nın bu bölgede üst üste gelen toprak kayıpları sonrasında imzalanan Karlofça ve Pasarofça antlaşmaları ile Macarlar, Osmanlı’dan ayrılmışlardır. Osmanlı'dan ayrılan Macarların sıradaki hedefi Habsburg-Avusturya yönetimi idi. II. Ferenc Rakoczi önderliğinde isyanlara başlayan ve tam bağımsızlık isteyen Macarlar bu isteklerinde başarılı olamadılar ve 1848 yılında başlayacak Macar isyanlarına kadar Habsburg-Avusturya yönetimi altından olmaya devam ettiler. 1848 yılında Avrupa genelinde çıkan isyanlar Macar topraklarına kadar sıçramış ve 1867-1918 yılları arasında hüküm sürecek olan Avusturya-Macaristan İmparatorluğu kurulmasına yol açmıştır. Bu gelişme ile birlikte ülkede yeni bir kaynaşma ve gelişme dönemi yaşandı. Özellikle 1873’te Buda, Óbuda ve Pest’ten birleşen başşehir Budapest’te (Budapeşte) görülmedik çapta inşaatlar yapıldı. Bu heyecan il merkezlerine de yayıldı. Yurt edinmenin bininci yıldönümü 1896’da büyük şenliklerle kutlandı. Kültürel etkinliklerin yanı sıra tarihle ilgili birçok eser yayımlandı. 20. yüzyılda yapılan dünya savaşlarına katılan Macarlar, 1989 yılında günümüz yönetim biçimini kabul etmiş ve 2004 yılında da Avrupa Birliğine üye olmuştur.

Magyarok, Sihirbaz Macarlar veya Muhteşem Macarlar... Bu takma adlar bir dönem Avrupa futbolunu kasıp kavuran, Avrupa futbolunun en erken filizlendiği yerlerden biri olan Macarlara takılan adlardır. Macarlar futbol ile henüz Avusturya-Macaristan İmparatorluğu döneminde tanışmıştır. 1885 yılında Ujpest FC, 1888 yılında MTK Budapest, 1899 yılında Ferencvarosi TC ve 1909 yılında Budapest Honved gibi ülkenin önde gelen futbol kulüpleri kurulmuştur. Macaristan Futbol Federasyonu ise 1901 yılında kurulmuş ve ertesi sene Macar Milli Takımı ilk maçına Avusturya karşısına çıkmıştır. Bu mücadeleden 5-0 mağlup ayrılan Macarlar, 1930’lu yıllardan itibaren Avrupa’ya damgasını vuracak takımın oluşumu içerisine girmişlerdir. 1930 Dünya Kupası'na katılamayan Macarlar, 1934 Dünya Kupası’na katılmış ve ilk turda Mısır’ı 4- 2’lik skorla geçerek adını çeyrek finale yazdırmıştır. Bu turda Avusturya’ya yenilerek elenen Macarlar, 1938 Dünya Kupası’nda finale kadar çıkmayı başarmıştır. Finale giden yolda Doğu Hollanda Hint Adaları (Endonezya), İsveç ve İsviçre’yi eleyen takım finalde İtalya’ya 4-2 yenilerek ilk dünya ikinciliğini elde etmiştir.


Macalar ve Futbol

Altın Takım (Aranycsapat) olarak bilinen ve sadece Macaristan futbol tarihinin değil aynı zamanda dünya futbol tarihinin en başarılı takımlarından biri olarak lanse edilen Macar Milli takımıdır. 1950’lerin efsane takımı bünyesinde Zoltan Czibor, Nandor Hidegkuti, Sandor Kocsis, Josef Bozsik ve Ferenc Puskas gibi süperstarlar barındırmaktaydı. Ancak bu takımın oluşmasında, bireysel yeteneklerin üst düzey olmasının yanı sıra üst düzey ve çağının ötesinde olan Macar teknik adam Gusztav Sebes’in yenilikçi taktiklerinin payı çok büyüktür. Gusztav Sebes’in yaygın taktik olan WM (3-2-2-3) sisteminden MW (3-2-3-2) sistemine geçmesi ve sahadaki oyuncuların eşsiz yetenekleri ile beraber kendi dönemini kasıp kavuran bir takım ortaya çıkması kaçınılmaz olmuştur. Altın Takım’ın ilk milli maçı 5-2’lik Çekoslovakya yenilgisi olmuştur. Ancak sabredilen sistem ve güvenilen oyuncular bu maçtan sonra oynadıkları 8 maçın 6’sını kazanarak güven tazelemiş, bu süreçte 36 gol atarken kalesinde sadece 9 gol görmüştür. Tarihler 14 Mayıs 1950’yi gösterdiğinde ezeli rakip Avusturya ile oynanan müsabakadan mağlup ayrılan Macarlar, gelecek 50 ay içerisinde bir kez daha mağlup olmayacaklardı!

1952 Helsinki Olimpiyatları’nda sırasıyla Romanya, İtalya, Türkiye, İsveç ve Yugoslavya’yı deviren Altın Takım, adına yaraşır şekilde altın madalyanın sahibi olmuştur. 25 Kasım 1953 yılında, Macarların, futbolun evinde ve futbolun mucitleri olan İngilizleri sahadan sildiği Wembley mücadelesi ise büyük yankı uyandırmıştır. Wembley’de oynanan maçı 6-3 ile kazanan Macarlar, 1954 yılında istek üzerine yapılan rövanşı da 7-1’lik skorla kazanarak adını haykırarak ilerlemeye devam ediyordu. Ünlü İngiliz futbol adamı Sir Bobby Robson 6-3’lük maç için “Tek bir maç bütün zihniyetimizin değişmesini sağladı. Bu takımı Wembley'de dağıtacağımızı düşünmüştük çünkü bizler bu oyunun ustalarıydık, onlarsa en fazla çırak... Meğer tam tersiymiş!” söylemi maçın önemini ortaya koyar niteliktedir. Puskas dahil herhangi bir oyuncuyu tanımadıklarını ifade eden Robson, Macarların Altın Takımı için “Mars’tan gelmişler” ifadesini de kullanmıştır.


Macalar ve Futbol

Büyük bir moral ve motivasyon ile dolu olan Macarlar için 1954 Dünya Kupası vakti gelmişti. İsviçre’de oynanan turnuvaya Altın Takım, grup aşamasında Güney Kore’yi 9-0, Batı Almanya’yı ise 8-3 ile geçerek efsane bir başlangıç yapmıştır. İngilizler ve Almanların tarihlerinde aldıkları en farklı mağlubiyetleri tattıran Macarlar şimdiden adını futbol tarihine yazdırmıştı. Grup aşamasını lider bitiren takım, çeyrek final aşamasında ise futbol devlerinden bir diğeri Brezilya karşısına, en önemli oyuncularından Puskas’ın yokluğunda çıkıyordu. Ancak bu durum Macarları etkilemedi ve 4-2’lik skorla Brezilya’yı geçerek yarı finale ulaştılar. Yarı finalde bir başka bölüm sonu canavarı, son dünya şampiyonu Uruguay’ı da 4-2’lik skorla devirerek finale uzanmışlardı. Önlerinde kupa için sadece bir maç vardı. Rakip ise grup aşamasında 8 gol attıkları Batı Almanya idi. 4 Temmuz günü, İsviçre’nin Bern kentinde, Wankdorf Stadyumunda 60.000 kişi önünde oynanan final maçına hızlı bir giriş yapan Karpatların incisi, Puskas ve Czibor ile 2-0 öne geçmiş ve herkes artık “şampiyon” oldular düşüncesine kapılmıştır. Ancak, Batı Almanya 10 dakika içerisinde Max Morlock ve Helmut Rahn’ın attığı gollerle 2-2’yi bulmuştur. Maçın geri kalanında kalesini gole kapatan ve 84. dakikada Rahn’ın ikinci golüyle 3-2 öne geçen Almanlar kupanın sahibi olmuşlardır.


Altın Takım” bu maç ile birlikte bir rüyadan kabusa geçiş yaşamıştır. Almanlarda uzun süre sonra ilk defa birlik ve beraberlik yaşanırken Macaristan’da ise durum tam tersidir. Tarih boyunca ayaklanma ve isyan seven Macarlar bu kez de futbol için ayaklanmışlardır. Macar Milli Takımı, bu rüya takım, “vatan hainliği” ile suçlanmış, takım Avusturya’da konaklamak zorunda kalmıştır. Komünist rejimin günah keçisi ilan ettiği kaleci Gyula Grosics ise 13 ay boyunca hapiste sorgulanmış ve ajanlık ile suçlanmıştır. Ancak delil yetersizliğinden serbest bırakılmıştır.


Macalar ve Futbol

Bu tarihten itibaren son bir kıpırdama ile tekrar seri yakalayan Macarlar, 1954 Dünya Kupası sonrası oynadıkları 18 maçın 15’ini kazanmış, 3’ünde berabere kalmışlardır. Macaristan’ın bu serisi ise özel bir maçta Türkiye’ye karşı alınan 3-1’lik mağlubiyet ile sona erecekti. Ardından oynadıkları 4 maçın hiçbirisinin kazanamayan Macarlar için sonun başlangıcı gerçekleşmişti. “Altın Takım” dağılma sürecine girmişti. Bu süreç ise Honved takımının, Athletico Bilbao ile oynadığı ve mağlup ayrıldığı 1956-57 sezonu Avrupa Şampiyon Kulüpler Kupası finali ile birlikte başlamıştı. Ülkede yaşanan siyasi çalkantılar, yeni hükümetin kurulması gibi birçok neden bu dağılmaya çanak tutmuştur. Bu maçın ardından uzun bir Milli Takım turuna çıkan “Altın Takım”, tur sonucunda birçok Macar oyuncunun Batı Avrupa’ya doğru yelken açması ile karşılaşır. Puskas, Real Madrid’e, Czibor ise Barcelona’ya transfer olur. Altın Takım’ın en büyük yaratıcılarından olan teknik direktör Gusztav Sebes ise 1956 yılında görevi bırakarak dağılmayı perçinlemiş olur.

Bu tarihten itibaren ufak tefek çabalar ile birlikte bir süre daha Avrupa futbolunda yer edinmeye çalışan inatçı topluluk kulüp futbolu ve milli takımlar düzeyinde başarılar elde etmeye devam etmiştir. Kulüp bazında önce Vasas SC’nin 1957-58 yılında Kupa Galipleri Kupası’nda yarı final oynaması, dört sene sonra bu kez Ujpest’in aynı kupada yarı final oynaması, aynı yıl MTK Budapest’in Fuar Şehirleri Kupası’nda yarı final oynaması önemli başarılardır. Macarlar kulüp futbolundaki en önemli başarılarını ise Ferencvaros ile yaşamıştır. 1965 yılında Fuar Şehirleri Kupası’nda Roma, A.Bilbao ve Manchester United gibi takımları eleyerek finale gelmiş, finalde de başka bir dev olan Juventus’u saf dışı bırakarak kupaya uzanmıştır. Milli takım düzeyinde ise 1958 Dünya Kupası’nda 1.Tur’da elenmişlerdir. 1962 Dünya Kupası’nda ise çeyrek finalde Çekoslovakya’ya kaybederek elenmişlerdir. 1964 Avrupa Uluslar Kupası’nda üçüncülük elde eden Macarlar, 1966 Dünya Kupası’nda Brezilya’yı yenmiş ve çeyrek finale yükselmiştir. Çeyrek finalde ise Sovyetler Birliği’ne mağlup olarak elenmiştir. Daha sonra 1978, 1982 ve 1986 Dünya Kupası'na katılma hakkı elde eden Macaristan, bu 3 turnuvanın tamamında ilk turda elendi. Macarların elde ettiği son önemli başarıysa, 1972 Avrupa Şampiyonası'na katılmaktı. Dört takımın katıldığı turnuvanın yarı finalinde SSCB'ye, üçüncülük maçında da Belçika'ya yenilen Macaristan, dördüncülükle yetinmek zorunda kaldı. 1900’lü yılların ortalarında Avrupa futbolu için en önemli figürlerden biri olan Macaristan futbolu, 1972 sonrası derin bir sessizliğe bürünmüştür. Kendi tarihlerine de bakacak olursak çalkantılı süreçleri futbollarına da yansımıştır. Hırslı, inatçı ve savaşçı kimlikleri ile ön plana çıkan Macarlar son dönemlerde bu sessizliklerini bozmayı amaçlamaktadır. Bunu yapabilmenin temel prensibi ise ülke topraklarına mensup yetenekli futbolcuların Macar Milli Takımı'nı seçmesi idi. Son dönemlerde bu konuda oldukça başarılı olan Macarlar 2016 ve 2020 Avrupa Kupası’na katılarak bunun ilk sinyallerini vermiştir. 2020 Avrupa Kupası’nda grubunda Fransa, Almanya ve Portekiz bulunmasına rağmen rakiplerine ecel terleri döktüren Macarlar, futbol kamuoyunun takdirini kazanmıştır. UEFA Uluslar Ligi’nde ise A Ligi 3. grupta İngiltere, İtalya ve Almanya ile mücadele eden ekip grubunu ikinci sırada bitirmiş, deplasmanda İngiltere’yi 4-0 ile geçmiştir.


Macalar ve Futbol

Futbolcuların kökenlerini tercih edip, düzgün bir yapılanma ile ülkelerini futbol camiası içerisinde tekrardan eski günlerine geri döndürüp döndürmeyecekleri bilinmez. Ancak, yetenekli futbolcular ve işleyen bir sistem birleşiminden doğacak olgu mutlaka adından söz ettirecektir. Avrupa’nın asi ve hırçın çocukları gelecek yıllarda, var olan ve yolda olan jenerasyon ile birlikte futbol kamuoyunu daha çok şaşkına çevirecek gibi görünüyor!


Tüm futbol ve spor haberleri için bizi takipte kalın!
bottom of page