Herkese merhabalar. Linesman ailesi olarak güzel bir röportaja daha imza attık. TRT bünyesinde uzun yıllardır çalışan sevgili Cansu Canbaz ile sizler için keyifli bir sohbet gerçekleştirdik. Değerli vaktini bize ayırdığı için kendisine çok teşekkür ederiz. Uzatmadan sizleri röportaj ile baş başa bırakıyorum. Herkese keyifli okumalar!
1) Öncelikle sizi tanımayan arkadaşlarımız için bize kendinizden bahsedebilir misiniz?
Klasik bir giriş olacak ama çocukluğumdan beri gazeteci olmak istiyordum. Ortaokul’dayken bu hayal için hangi okulu ve hangi bölümü okuyacağımı bile planlamıştım. Uluslararası İlişkiler olacaktı. Çünkü bu sektörde fark yaratmak istiyorsan birçok alanda donanımlı olman gerekiyor. Lisedeyken diksiyon ve spikerlik/sunuculuk eğitimi için Başkent İletişim Bilimleri Akademisine gittim. Her şey planlıydı yani anlayacağınız kafamda. Sonra üniversiteye başladım. Okulumuzun medya topluluğunda görev aldım. Sektörün önemli isimlerini davet ediyorduk söyleşi için. O dönem CNN Türk Ankara Büro’nun başında olan Hande Fırat okulumuza söyleşi için geldiğinde bu işi çok sevdiğimi ve staj yapmak istediğimi belirttim. O da bana bir nevi bu yolun kapısını açtı. 2 sene boyunca aralıklarla (okulum devam ettiği için) CNN Türk Ankara ve İstanbul büroda staj yaptım. Sonra Habertürk’te uzun bir staj dönemi geçirdim ve en son profesyonel iş hayatına TRT Haber’de diplomasi muhabiri olarak giriş yaptım. 6 yıllık diplomasi ve siyaset muhabirliğinin ardından şu anda TRT Spor’da spor spikeri olarak kariyerime devam ediyorum.
2) Bu sektöre girişiniz siyasetle oldu. O zamanları ve spor dünyasına geçişinizi anlatabilir misiniz?
Sporu çok sevmeme rağmen içinde “spor spikeri” olarak yer almak benim için de sürpriz oldu açıkçası. 6 senelik diplomasi muhabirliğim boyunca birçok tarihi anlara tanıklık ettim. Bu konuda çok şanslıyım. Çünkü okuduğun bölümü pratikte deneyimlemek olağanüstü bir şans. Koştuğunda mesafe ne kadar uzun olursa olsun görmek istiyorsun ya hani yarışın sonunu ama arada nefes de almak gerekiyor elbette. İşte departman değişikliği benim için o “nefes”ti aslında ve hayatımda aldığım en doğru kararların da başında geliyor.
3) Peki sektöre girmeden önce de sporla aranız var nasıldı? Takip eder miydiniz?
Ligi şu anki kadar detaylı takip edemiyordum, zira siyasi haber olunca konunuz kendinize başka bir alan açmak zor ama tabii gönlümde yatan takımın neler yaptığından haberdar oluyordum mutlaka. Koyu bir Barcelona ve Liverpool fanıydım da ayrıca. İşi profesyonel hayata döksem, objektif olmak gerekse de o “fanlık” devam ediyor hâlâ :)
4) Sektör içerisindeki hedefleriniz neler? TRT Spor bünyesinde birçok program gerçekleştiriyorsunuz. Uzun vadeli planlarınız var mı?
Kendime uzun vadeli hedefler koyduğumda ortaokuldaydım. “Bu işi yapacağım, şunları gerçekleştireceğim.” diyerek. Ve şükür hayallerimin birçoğuna da ulaştım binbir emekle.
Hatta hayal ettiğimin de ötesinde. Ama şu an için katı bir hedef doğrultusunda ilerlemekten ziyade anı yaşamaya çalışıyorum. Bu özel hayatımda da iş hayatında da geçerli bir kural oldu benim için. Evren ne getirecek heyecanla bekliyorum sadece. Fakat elbette hayalim var. Hem de bir değil iki tane :)) Ama şu an için bana kalsın. Gerçekleşmesi yönünde pozitif şeyler olursa da muhakkak duyulacaktır zaten :)
5) Haber sunuculuğunun en zorlu tarafları sizce neler?
“Özel hayat mı? Aaa o da ne?” Sanırım yeterli olmuştur :)
6) Canlı yayınlar öncesi belirli bir tecrübeniz olsa bile heyecanlanıyor musunuz?
Medya sektöründe çalışıyorsan her şeye hazırlıklı/hazırlıksız olacaksın. Son dakikalar çok sevdiğimiz heyecanlardır mesela. Hâkimsen konuya, önünde bilgi olmasa da o anları toparlayabilirsin hemen. Son dakikaların beni heyecanlandırdığını söyleyebilirim. Ve bir de açılış anonsu. Onu yaptıktan sonra, o heyecanı üzerimden attıktan sonra sanki her şey rayına oturuyor bende. 1 değil 5 saat bile yayın yapabilir hale geliyorum.
7) Kadınların futboldan biraz uzaklaştırıldığı bir ortam vardı son zamanlarda. Fakat bu yıl gerçekleşen Avrupa Şampiyona’sı bunu engellemiş gibi görünüyor. Bu konu hakkında neler düşüyorsunuz?
Günümüzde toplumsal cinsiyet sorunu hayatımızın her yerinde maalesef karşımıza çıkıyor. Bize empoze edilmeye çalışılan bu cinsiyetçi roller yine çalıştığımız sektör tarafından (medya tarafından) bize dayatılsa da savaşta da, önemli anlaşmalarda da, yeri gelince yağmurda çamurda yayın yapan biri olarak kendimi cinsiyetsiz görüyorum işimi yaparken. Bir erkek muhabirin/spikerin yapmasından bir farkı yok yani. Zira gazeteciliğin cinsiyeti olmaz.
Kadınlar güçlü ve donanımlı şekilde varlığını ortaya koymaya devam ediyor. Medyanın geçmişte olduğu gibi gelecekte de kadınların en önemli karar mekanizmalarında yer alacağına yürekten inanıyorum. Demem o ki sadece futbolda değil, her alanda kadınlar kendini geliştirmeye, ön plana çıkmaya ve fark yaratmaya devam edecklerdir.
8) Sunucu olmasaydınız sizi hangi meslekte çalışıyorken görürdük?
Mesleğimi çok seviyorum ama bu işi yapmıyor olsaydım kesinlikle sanatla ilgili bir şeyler yapmak isterdim. Tiyatro, resim, heykel veya müzik... Ruhum bedenime ayak uyduracağına bedenimin ruhuma ayak uydursun :)
9) En çok sevdiğiniz spor dalı hangisi veya hangileri?
Futbol, yüzme ve bisiklet diyebilirim.
10) Sunucu olmak isteyen genç arkadaşlarımıza ne tür tavsiyelerde bulunursunuz?
Bu işi yapmak için bir tarif yok. Elbette ki çok çalışmak, yaratıcı, heyecanlı olmak, mutlaka röportaj yapabilecek seviyede bir yabancı dile sahip olmak (ki fazla olursa ne âlâ), “ünlü” olma sevdasına düşmeden yaptığı işlerle ön plana çıkmanın derdinde olmak en başta olması gereken kriterler benim için. Ama öylesi değer verdiğim bir şey var ki belki de en önemlisi, o da “kendin olmak.” Özünle heyecanın birleştiği zaman bu sektörde başarı kaçınılmaz.
Sevgili Cansu Canbaz ile sizler için bir röportaj gerçekleştirdik. Kendisine bir kez daha teşekkür ediyoruz. Umarım beğenmişsinizdir. Eğer beğendiyseniz paylaşarak bize destek olabilirsiniz. Önerilerinizi de yorum kısmına bekliyoruz. Linesman'le kalın!