Ukrayna-Rusya geriliminden dolayı Roman Abramoviç döneminin sona ermesiyle birlikte, zorlu yollardan geçen Chelsea’nin gidişatını ele alıyoruz.
Roman Abramoviç, 2003 yılının Haziran ayında Chelsea’nin sahibi olduktan sonra kulübün başarısına başarı kattı. 2 kez Şampiyonlar Ligi, 1 kez UEFA Süper Kupası, 5 kez Premier Lig, 2 kez Avrupa Ligi, 5 kez FA Cup ve bazı ufak şampiyonlukların hepsi Roman Abramoviç döneminde kazanıldı.
Roman Abramoviç mevcut şartlar yüzünden kulüpten ayrıldıktan sonra, Amerikan Los Angeles Dodgers beyzbol takımının ortaklarından Todd Boehly, Chelsea'yi 4 milyar 250 milyon Sterlin'e satın aldı. Bu sırada yoğun bir yaptırıma maruz kalan Chelsea, iddia edilenlere göre takım otobüsünü bile kullanamayacak hale gelmişti. Bu yaptırımlar devam ederken takımın teknik direktörü olan Thomas Tuchel, verdiği röportajlarda bu tür yaptırımların haksızlık olduğunu sürekli vurguluyor, aynı zamanda bu yaptırımların asla teknik ekibin ve oyuncularının moralini, odağını ve performansını bozmayacağını ve bunun için çok çaba harcadıklarını söylüyordu.
Todd Boehly ise kulübü çok çabuk benimsedi. Teknik ekiple, özelikle Thomas Tuchel ile birçok toplantı yaparak fikir alışverişinde bulunuyordu. Kamuoyuna ise hep olumlu açıklamalarda bulunan Amerikan iş adamı, büyük bir özgüvenle işe başladıklarını ve istikrarlı şekilde götüreceklerini de ekliyordu.
Transfer sürecini ortalama geçiren Chelsea’nin önemli oyuncuları kulüpten ayrıldı. Bununla birlikte kulüp için alınacak oyuncular yavaş yavaş geliyordu. Takımın omurgasının en büyük parçası olan Rüdiger, 40 milyon Euro karşılığında İspanya devi Real Madrid’in yolunu tuttu. Bunun yanında sol bek Marcos Alonso ve Andreas Christensen de bir diğer İspanya devi Barcelona ile anlaştı. Elbette gidenler büyük kayıplardı ama gelenlerde oldu. Brighton ile mükemmel çıkış yakalayan Marc Cucurella ile aynı zamanda Manchester City de ilgileniyordu fakat oyuncu 65 milyon Euro karşılığında Chelsea ile anlaştı. Savunma tandeminde önemli kayıplar veren Chelsea, bu yarayı Leicester City’den Wesley Fofana ve Serie A ekibi Napoli’den Koulibaly ile kapattı. Ek olarak 3. bölgeyi güçlendirmek isteyen Chelsea, Manchester City’den Raheem Sterling'i 56 milyon Euro’ya anlaşırken aynı zamanda Barcelona’dan Aubameyang’ı kadrosuna katarak önemli hamleler yapmış oldu.
Altyapıdan bazı oyuncular A takıma katıldı. Conor Gallagher ve Armando Broja, Chelsea U21’den yükselerek takımın önemli parçaları haline geldi. Transfer sürecini bu şekilde kapatan Chelsea, sezonu açacaktı…
Thomas Tuchel ile birlikte Everton maçına çıkacak olan Chelsea ilk maçından galibiyetle ayrıldı. Büyük Londra derbisinden ise beraberlikle ayrılan Chelsea, bir sonraki hafta Leeds United karşısında 3-0 gibi şok bir skorla mağlup oldu. Bu 3 haftalık süreçte taraftarlar ve kamuoyu, Chelsea’nin oynadığı oyundan memnun değildi. Bir sonraki 3 haftalık periyotta çok iyi oynamayarak 9 puanı elde etti ancak her şey Dinamo Zagreb maçıyla son bulacaktı. Thomas Tuchel’in öğrencileri sahada istenilen oyunu vermiyor ve saha içinde negatif bir hava oluşuyordu ve son maçı olan Dinamo Zagreb’e 1-0 mağlup olan Tuchel’in öğrencileri, çok etkisiz bir maç oynamışlardı. O günün akşamında sosyal medya kaynıyordu. Bir sonraki sabah uyandığında taraftarlar şok bir haberle karşı karşıya kaldı o haberde Thomas Tuchel’in görevine son verildiği yazıyordu. Aslında oyundan memnun olmayan taraftarlar, Thomas Tuchel’in görevine son verilmesini beklemiyordu çünkü yönetim ve Tuchel sürekli olumlu açıklamalarda bulunurken, taraftar bu kötü oyunun düzeleceğini vurguluyordu ve onlara göre bu karar çok erkendi.
Thomas Tuchel, Chelsea kariyerinde inanılmaz başarılara imza attı ve taraftarın sevgilisi oldu. 1 kez Şampiyonlar Ligi Şampiyonluğu ve 1 kez UEFA Süper Kupası kazandı.
Peki şimdi yeni hoca kim olacaktı? Medyada gezen birçok isimden birisi Brighton’un başarılı çalıştırıcısı Graham Potter'dı. Bir terslik olmadı ve Graham Potter takımın başına getirildi. Kariyerinde mükemmel bir çıkış gösteren Graham Potter için bu görev erken değil aksine hakettiği bir davetti.
Pozitif bir havayla gelen Graham Potter ve öğrencileri ilk sınavını Şampiyonlar Ligi'nde Salzburg’a verecek ve sahadan beraberlikle ayrılacaktı. Günümüze kadar 5 lig maçı oynayan Potter, 11 puanı hanesine yazdırdı. Bunun yanında devler arenasında Milan’a karşı çıktığı 2 maçı, 3-0 ve 2-0 gibi rahat skorlarla kazanan Potter, Salzburg maçını da yenerek pozitif havayı devam ettirdi. Bu süreçte herhangi bir formasyon değişikliğine gitmeyen Potter, sadece oyun felsefesinde ufak değişikliklere gitmekle beraber Gallagher ve Broja gibi altyapı oyuncularını değerlendirmeyi ihmal etmedi. Salzburg maçında ilk 11 başlayan Gallagher, 88 dakika sahada kaldı. Bazı lig maçlarında da ilk 11’de değerlendirdi.
Kısaca bakacak olursak yoğun, yorucu, can sıkıcı ve stresli bir sezona başlayan Chelsea şu an fena gitmiyor. Kulübe uygulanan yaptırımlar, başkanın kulüpten ayrılması, yeni başkanın gelmesi, transfer süreci ve taraftar baskısı gibi faktörlerle başa çıkıp buradan düzlüğe çıkmak pek kolay olmadı. "The Pride Of London: Chelsea FC" için önümüzdeki süreçte neler bekliyor, pek kestiremeyiz.
Meraklı bekleyişi bizlerle sürdürmek istiyorsanız takipte kalın!
Tüm futbol ve spor haberleri için bizi takipte kalın!
Çok güzel bir yazı olmuş ellerinize sağlık