Dünya Kupası; düzenlendiği ülkenin vatandaşları, katılan ülkeler, sporcular, teknik heyet, spikerler, turnuva görevlileri, taraftarlar yani kısaca sporun tüm paydaşlarının akıllarına kazınan pozitif ve negatif birçok anlarla dolu. Herkesin hayatına dokunan ve hafızalarda önemli yerler kaplayan bu hikayeleri değerli okuyucularımız için yazıya döktük. Gelin bu efsane turnuvanın kimi zaman hüzün dolu kimi zaman sevinçli anlarına birlikte göz gezdirelim. Maddelerimize ilk olarak ülkemiz Türkiye ile başlıyoruz.
1) Yazı Tura ile Gelen Katılım Hakkı
1954 yılında İsviçre'de düzenlenen Dünya Kupası, birçok açıdan unutulmaz anlara sebep oldu. İlk aklımıza gelenler Almanya'nın -o dönem Batı Almanya olarak isimlendiriliyordu- ilk Dünya Kupası şampiyonluğunu kazanması, efsane Macaristan'ın kaybetmesi -ki bu Bern Mucizesi olarak bilinir- ve elbette bizi oldukça ilgilendiren yazı tura olayı.
İspanya ile Dünya Kupası katılımını kazanmak için oynadığımız 2 maçta da galibiyetler paylaşılınca, 3. maç tarafsız saha seçilen İtalya'da oynandı. Bu maçta eşitlik bozulmayınca o zamanın kuralları gereği katılım hakkı yazı tura ile belirlendi. Yazı tura atışını biz kazandık ve Dünya Kupası'na katılma hakkını kazanmış olduk. Bize boşuna "kritik anların takımı" demiyorlarmış :) Bu Dünya Kupası'nda 2. grupta bulunuyorduk ve finalistler Macaristan ve Batı Almanya ile aynı gruptaydık. Diğer rakibimiz ise Güney Kore idi. Grubu 3. sırada tamamladık ve maceramız erken sonuçlandı.
2) Arar Buluruz İzini
Dünya Kupası organizasyonundan bahsederken meşhur dünya üçüncülüğü unvanımızdan bahsetmezsek olmaz. 2002 yılında Kore-Japonya ortaklığında düzenlenen kupada Şenol Güneş ve öğrencileri Brezilya, Kosta Rika ve Çin'in bulunduğu gruptan çıkıp Japonya ve Senegal galibiyetleriyle yarı finalde dünya yıldızlarıyla dolu Brezilya ile karşılaştılar. Şanssız bir şekilde 1-0 kaybettiğimiz maç ile birlikte ev sahibi Güney Kore ile karşılaştık ve 3-2'lik galibiyetimizle bronz madalyayı boynumuza geçirdik. Ayrıca bu maçta Dünya Kupası tarihinin en hızlı golünü atarak tarihe adımızı yazdırdık. Bizim için her ayrıntısıyla unutulmaz bir turnuvaydı. Şenol Güneş ve öğrencileri göğsümüzü kabarttılar.
3) It's Coming Home
Modern futbolun beşiği olarak anılan İngiltere, 1966 senesinde Dünya Kupası'nı kendi ülkesinde düzenledi. Her ne kadar başlıkta kullandığımız slogan o yıllarda ortaya çıkmasa da çoğu İngiliz için şampiyonluk kesinlikle kazanılmalıydı. Tabir-i caizse kupa evine dönmeliydi. O zamanki ismi Jules Rimet Kupası olan Dünya Kupası; Wembley Stadyumu'nda Batı Almanya'yı tartışmalı bir şekilde yenen İngiltere'nin olmuştu. Bobby Moore'un takım arkadaşlarıyla birlikte yaptığı ikonik sevinci gözlerinizde canlanmıştır bile. Hani sonunda Almanlar kazanıyordu? (Gerçi bu söz de sonradan söylenmişti)
4) Tanrının Eli
Diego Armando Maradona... Kimilerine göre dünyanın en iyi oyuncusu, efsane. Arjantin'de kendi isminde bir mezhep bile var. Arjantinliler ve Napolililer için bu ismin anlamı çok büyük.
2 ay 12 gün süren Falkand (Malvinas) Savaşı Arjantin ve Britanya arasında geçmiş ve Britanya üstünlüğü ile sonuçlanmıştı. Aradan geçen 4 yıl bu savaşın etkilerini soğutmuşa benziyordu. Fakat Diego Armando Maradona'nın söyleyecek sözü vardı... Önce tarihe "Tanrı'nın eli" olarak geçecek golü atacaktı Diego. İngilizler dertlerini hakeme anlatmaya çalışana kadar Maradona çılgınca sevinmeye başlamıştı bile. O el Maradona'nın değil, tanrının eliydi. Ardından 1-2-3 İngiliz derken neredeyse sahadaki tüm İngiliz oyuncuları çalımlayıp "Yüzyılın golü" olarak anılan efsanevi golü atacaktı. Evet, bize göre Falkland Savaşı 1986 yazında sona ermişti. Kazanan ise elbette Maradona'lı Arjantin'di.
5) Arjantin Usulü Seremoni
1990 Dünya Kupası finali Arjantin ve Batı Almanya arasında oynanmıştı. İtalya'da düzenlenen bu turnuvanın finali, Roma Olimpiyat Stadyumu'nda oynandı. Bu turnuvanın kendine ait birçok hikayesi var fakat özellikle bahsetmek istediğimiz nokta, milli marşların okunduğu seremoni. Arjantin Milli Marşı'nın okunduğu esnada İtalyan futbolseverler marşı yuhalamaya başladı. Kameralar Arjantin kaptanı Diego Armando Maradona'yı gösterdiğinde İspanyolca bilen futbolseverlerin ekran başında buz kesmesine sebep olan küfürler kaptanın ağzından çıkmıştı bile. İtalyan futbolseverlerin tepkisinin sebebi hem Arjantin'in İtalya'yı elemiş olması, hem de Maradona'nın Napolilileri bu maçta Arjantin'i desteklemeye davet etmesiydi. İtalya'da bulunan Kuzey-Güney bölgesel rekabeti de başka bir yazımızın konusu olsun.
6) Total Futbol
1974 ve 1978 Dünya Kupası, Hollanda Milli Takımı'nın tabir-i caizse turnuvaya damga vurduğu fakat finallerde kaybettiği maçlarla futbolseverlerin aklına kazındı. Rinus Michels ve Cruyff önderliğindeki Portakallar, o dönem futbolun bütün kupalarına taliptiler. Ajax ve Hollanda Milli Takımı, futbolu sonsuza dek değiştirecek ve günümüze uzanan bir miras bırakacaktı. Belki de Bild gazetesinde yayınlanan ve Johan Cruyff'un otobiyografisinde kesinlikle reddettiği "havuz partisi" haberi yayınlanmasa bu iki turnuva hakkında başka bir alternatif konuşuyor olabilirdik. Belki de konu sahada işlerin yolunda gitmemesidir. Kim bilir?
7) Pele'yi Pele Yapan Turnuva
1958 yılında İsveç'te düzenlenen 6. Dünya Kupası, o dönemlerde turnuva tarihinde ilk şampiyonluğunu kazanacak olan Brezilya'nın tarihini de sil baştan değiştirecekti. Çünkü "Siyah İnci" efsanesi başlıyordu. Edson Arantes do Nascimento yani hepimizin bildiği lakabıyla Pele, turnuvada attığı 6 gol ve hafızalarda kendine yer edinen futbol stiliyle tarihe geçecekti. Elbette Pele demişken; tarihte Pele ile ilk röportajı yapmış duayen isim Halit Kıvanç'ı da saygıyla anmayı ihmal etmeyelim.
8) Maracana'da Ölüm Sessizliği
1950 yılında Brezilya'da düzenlenen Dünya Kupası, Güney Amerika'da düzenlenen ilk Dünya Kupası değildi. Daha evvel Uruguay'da düzenlenmişti. Bu turnuvanın da başrolünde Uruguay Milli Takımı'nın olduğunu söyleyerek konuya giriş yapayım. Dünya Kupası'nı düzenleme hakkını elde eden Brezilya, kupayı kendi evinde başka bir ülkeye bırakmayacağından emindi. Öyle ki turnuvanın final maçına gelene kadar her şey istedikleri gibi ilerliyordu. Maracana Stadı'nı dolduran 173 bin Brezilyalı, Maracana Trajedisi olarak anılan olaya şahit olacaklarından bihaberdi. 47. dakikada golü bulan Brezilya, kupaya çok yakındı. Öyle ki bu yakınlık taraftarlar arasında inanılmaz bir gerginliğe dönüşmüş ve sahadaki futbolculara yansımıştı. Uruguay'ın attığı ilk gol, bu ortamda momentumu ele geçirmelerini sağlamış ve 79. dakikada perdeyi kapamıştı. İyi ki bu maça Maracana'da şahitlik eden bir Brezilyalı değildim.
9) This Time For Africa
2010 Dünya Kupası, Afrika kıtasında düzenlenen ilk Dünya Kupası olması sebebiyle çok özeldi. Turnuvanın açılış maçında ev sahibi Güney Afrika, Meksika ile karşılaşmış ve maç 1-1 beraberlikle sona ermişti. Turnuvanın açılış golü, yine bir Afrikalıya nasip olmuştu. Tshabalala, 55. dakikada muazzam bir vuruşla ağları havalandırmıştı. İspanya'nın total futbol ile harmanlanmış tiki-takası, Hollanda'nın şahane performansı ve şanssızlığı, birçok futbolcunun şikayet ettiği Jabulani topu, vuvuzelalar ve Shakira'nın efsane Waka Waka şarkısı...Bu şarkıdan ülkemiz futbolcuları da mekan çıkışları nasibini aldı elbette. Bu turnuva için bestelenen Waka Waka şarkısı klibinde yer alan futbolculardan olan Pique, Shakira ile bir aşka yelken açacaktı. Hikayeleri olan bir turnuvaydı.
10) Efsaneler De Hata Yapar
1994 Dünya Kupası, Amerika Birleşik Devletleri, Diana Ross ve açılış seremonisinde kaçan penaltısı... Şovun içeriğinde olmayan bu kaçan penaltı, finalde kaçacak ve kaçıran futbolcunun senelerce uykularını kaçıracak penaltının bir ön gösterimi gibiydi adeta. Aslında İtalya, turnuvaya beklediği gibi başlayamamıştı. Takımda bir kaos havası hakimdi ve takımın yıldızı Baggio ve İtalyan teknik adam Arrigo Sacchi'nin yıldızı bir türlü barışmıyordu. Fakat bu iki isim orta yolu bulacak ve İtalya finalde Brezilya'nın rakibi olacaktı. Normal ve uzatma süreleri golsüz sonlanan mücadele, penaltılara kalmıştı. İlk penaltılar kaçmış fakat diğer penaltılarda Brezilya, psikolojik üstünlüğü ele geçirmişti. Roberto Baggio topun başına geçtiğinde İtalya 5. penaltıyı kullanacaktı. Kariyerinin en kötü penaltısını atan Baggio, Brezilyalıları sevince boğarken İtalyanları da hüzne boğmuştu. Efsaneler de hata yapar...
Tüm futbol ve spor haberleri için bizi takipte kalın!
Comments