Tenis tarihinin taraflı tarafsız belki de en büyük efsanesi... Kazandıklarının yarısını yapabilecek yeni jenerasyondan isim belki de yok. Son 1.5 yıldır sakatlıklardan ötürü hiç bir turnuvada olmasa da, onsuzluğa kimse alışmış değildi. Kısa bir araydı bu. Ancak tamamen veda etmesine nasıl alışılabilir... Belki de alışılamazlığı en güzel Rafael Nadal'ın gözyaşları açıklıyor.
1981 doğumlu İsviçreli raket Roger Federer... Böyle bir tarifi elbete yapmak çok abes olur ekselansları için. Ancak onu daha detaylı inceleyebilmek için doğumu olmasa da, kariyerinin başındaki kırılmalara değinmezsek ayıp etmiş oluruz. 20 Grand Slam sığdırdığı profesyonel kariyerinde en dominant olduğu yer tabiki Wimbledon. Özellikle 2003-2009 arasında sadece 2008'i pas geçerek adeta tulum çıkarıyordu. Tek kaybı olan 2008'de ise Nadal'a 3-2 ile kaybediyordu. 4 saat, 48 dakika sonunda kaybeden o dönemin genç raketi burada üstelik maç sayısı da gördüğü maçı kazansa herhangi bir Grand Slam'de üst üste 7 sayısına ulaşması eşi benzeri olmayan bir başarı sağlayacaktı. Toplamda 8 Wimbledon, 6 Avustralya Açık, 5 Amerika Açık ve 1 Roland Garros şampiyonluğu elde etti Federer. Bunları başarırken toplamda 310, üst üste 237 hafta Dünya 1 numarası ünvanını elinde bulunduruyordu. Burada en manşetlik olayı ise 2007 Avustralya Açık'ı tüm turnuva boyunca set vermeden kazanması olmuştu.
Büyük 3'lünün en simgesel oyuncusuydu belki de Roger. Muhteşem tek el backhandi, sahada her zaman büründüğü centilmen tavrı onu hep diğerlerinden bir adım öne atıyordu. Bir döneme damga vuran, o dönemki nesile tenisi sevdiren çok büyük kariyer. Pandemi dönemi, tam kapanma dönemi, herkes evlerine kapandığı kaotik dönem... İtalya'nın Finale Ligure bölgesinde iki küçük kız evlerinin çatısında tenis oynarken Roger Federer'in onları keşfetmesi ve beraber oynaması bile ne denli büyük ve alçak gönüllü bir isim olduğunu kanıtlar nitelikte.
Laver Cup'taki efsane veda. Nadal'la verdikleri o duygusal ötesi anlar. Belki de en büyük rakibine karşı, üstelik vedasında ağlamak. Burada elbette Nadal'a parantez açanlar olacaktır ancak bizim ağlatana bakmamız lazım. Kaç tane sporcu vardır ki bunu yaşatacak. Biz onu tanıyan, izleyen şanslı insanlarız.
Çok önemli ve uzun bir dönemde inanılmaz bir oyun dominasyonu sağladı İsviçreli raket. Bu hikaye elbet bir yerde bitecekti ancak her veda erken geliyor. Wimbledon denince her zaman akla o geliyordu ve hala o gelecek. Basel'den bile daha yakın, adeta evi gibiydi orası. İlerleyen dönemde muhakkak bir korta verilip ölümsüzleştirilmeli bu büyük isim. Aksi yaşansa dahi asla kalplerden çıkmayacak efsane bir kariyer yaşattı bizlere. Yaşattıkları, izlettikleri, yaptıkları için ne kadar teşekkür etsek az kalır. Asla unutulmayacaktır ekselansları...
Comments