Biliyorsunuz günümüze kadar uzanan spor dallarının hepsinde oyuncu grubunun veya oyuncunun mutlaka hocası veya hocaları vardır.
Hocaların asli görevi mevcut oyuncu grubuyla veya oyuncuyla birlikte güzel işlere imza atmaktır, bu tartışmasız. Fakat bir futbol veya basketbol branşlarında hocalık yapıyorsanız o zaman sadece güzel işlere imza atmak yetmez. Oyuncunun ve kendisinin kariyerini olumlu şekilde sürdürmeyi amaç edinmekle birlikte, bulunduğu mevcut kulübün menfaatlerini ve değerlerini de korumak zorunda. Ek olarak mevcut kulübün taraftar yapısına göre şekillenmek ve adapte olmakta şart gibi.
Pek çok hoca kariyerinde başarılı ve başarısız sezonlar geçirmiştir. Bazı turnuvalarda favori görülmeyen takımların reaksiyonu sizi şaşırtabilir (kadro olarak düşük profilde olmalarına rağmen). Bazı güçlü ekipler, favori görülen ekipler ise şaşırtıcı şekilde olumsuz tablo ortaya çıkarabilir. İşte burada çalıştırıcının dokunuşu muazzam derecede önemli bence.
Olumsuz tabloların oluşma sebebine doğal olarak hepimiz saha içine bakıyoruz. Taktik teknik fazlasıyla konuşuyoruz fakat hocalarda gözlemlememiz gereken bir diğer en büyük olgu ise “İletişim” ve “Mental Korunum” gibi kavramlar olabilir.
Oyuncu grubuna taktik felsefeni empoze edebilirsin ama bu seni tamamen hoca yapmakta yeterli kılmaz. Tam tersi hocada olduğu gibi oyuncu grubunda da hep bir yan eksik kalır. O eksik doğru şekilde ve titizlikle dikilmezse o dikiş bir yerde patlak verir. İşte hoca olmak için iletişim becerilerinin de iyi olması gerekir. Bunun yanında yığınla sözlü arka plan işlerinden bahsedebiliriz. Yani saha içi olgulardan ziyade gelişen spor ortamıyla birlikte paralel şekilde devinim içinde olan teknolojik bir sosyal ortam var. Bunların hepsinin birleştiği denklemde işin teknik tarafını yönetmekle birlikte artık hocalar oyuncuların hatta kulübün ve taraftarın tüm mental yükünü daha çok üstüne almak mecburiyetinde. Kabul edelim ki bu durum epey zorlu ve yorucu bir iş.
Yani saha içi bir yere kadar götürür demek istiyorum. Tıpkı bir ülkede “gelecek burada” diyip sadece teknoloji odaklı eğitim verip (roket bilimi vs. gibi) öbür yandan topluma sözel anlamda hiçbir şeyin işlenmediği ve verilmediği toplumun agresifleşmeye, görgüsüzleşmeye ve yozlaşmaya terk edildiği bir tablo gibi düşünebilirsiniz. Yani artık hocalar bu saydığım etkenlerle birlikte hala "iyi" hoca statüsünde olmak istiyorsa kesinlikle bu işin sosyal, mental ve psikolojik tarafında da etkili bir hoca profiline hatta karakterine sahip olmalı. Bu bahsettiğim yönetim biçimi için illa "disiplinli hoca" olmak gibi bir şart gerekmiyor. Hocanın karakterine ne yatkınsa doğallıyla birlikte taktiğini harmanlamalı ki ortaya bir ürün çıksın.
Hatta yakın tarihten örnek verecek olursak. Katar Dünya Kupasında Japonya, Fas gibi takımların sürpriz yapıp Almanya gibi takımların olumsuz tablo ortaya koyması…
Tüm futbol ve spor haberleri için bizi takipte kalın!