Liglerin sonlanmasıyla birlikte ülke takımlarının mücadelelerine geçiş yapmış bulunuyoruz. Önümüzdeki yaz yapılması planlanan Avrupa Şampiyonası’nda bu defa parola: Euro 2024 Almanya. A Millilerimiz ise; Hırvatistan, Galler, Ermenistan ve Letonya ile Elemeler D Grubu’nda yer almakta. Grupları ilk iki sırada tamamlayan takımların Almanya’daki turnuvaya doğrudan katılacağının bilgisine siz değerli okurlarımıza verelim ve hız kesmeden Türkiye Milli Takımımızın bu turnuvaya katılma yolundaki eleme maçlarını değerlendireceğimiz yazımızın ilki olan Letonya mücadelesi ile yazımıza başlayalım.
Yetersiz oyun, Yeterli skor
Elbette futbol kâğıt üzerinde oynanan ve her zaman güçlülerin kazanabileceği bir oyun olsaydı bu kadar keyifli ve eğlenceli olmazdı. Grubumuzda Hırvatistan haricindeki ülke takımlarına karşı net bir kadro kalitesi ve genişliğine sahip olduğumuz aşikâr. Dün akşam da bu üstünlüğümüzün gayet belirgin olduğu bir rakibe karşı mücadele ettik. Genel itibarıyla fizik gücü yüksek ve duran topların her şekliyle tehlikeli olabilen ancak teknik kapasitesi de bir o kadar zayıf bir rakiple karşılaştık. Kısaca maçı hatırlayacak olursak;
Maçın başlarından itibaren devam eden denge oyununu rakibimizi kendi silahıyla cezalandırarak bozduk. Duran topun hücum kısmına bir hayli çalışma yaptığımız belli olacak ki artık Millilerimizle özdeşleşen bir organizasyona, Hakan – Merih – Abdülkerim ortaklığıyla tanıklık ettik. Böylece ekibimiz ilk yarıyı önde bitirdi. Devre dönüşü, atağa çıkarken yakalandığımız kontra atakta eksik adamla kalmamız sonucu topu ağlarımızda gördük ve mücadelede eşitlenmiş oldu. 10 dakika sonrasında Orkun’un orta sahada kazandığı top ve çalımı sonrasındaki harika pası Cengiz tarafından şık bir şekilde tamamlandı, tekrar öne geçtik. Bu dakikadan sonra kalemizdeki varlığını artıran Letonya ekibi 83. dakikada sahada 10 kişi kaldı. 90+3 oynanırken ceza sahamıza şişirilen top esnasında savunmamızdaki yerleşim hatası bize oldukça pahalıya patladı ve topun yere inmesiyle boşta kalan oyuncu filelerimizi havalandırdı. Bu golle birlikte belki de maç boyunca rakibimize verdiğimiz pozisyonların cezasını da çekmiş olduk. Ne var ki 90+5’e girilirken Barış Alper’in üstün çabasıyla açtığı orta, kalecinin parmak uçlarına temas edip İrfan Can’a gelse de güzel bir kafa vuruşuyla tamamlandı ve A Millilerimiz gruptaki ikinci galibiyetini almış oldu.
Bekliyoruz?
Milli Takımımızın oyuncu havuzunun, kalitesinin ve kimliğinin bizlere birçok şeyi hayal ettirdiğini söyleyebiliriz. Özellikle turnuvalara katılım ve katıldığımız turnuvalardaki başarı noksanlıklarımızın varlığı bizi bu hayallerin esiri yapmakta. Kesinlikle daha kolay ve tereddütsüz bir şekilde kazanabileceğimiz bu maçlarda yaşadığımız travmatik sekansları bir an önce alışkanlık haline getirmekten vazgeçmeliyiz. Lüksemburg beraberliği, Faroe Adaları mağlubiyeti, bunun haricinde kazansak dahi varlığımızı hissettiremediğimiz Ermenistan maçı ve dün geceki maç tekrarını izlemek istemeyeceğimiz mücadelelerdi. Skor alıyor olsak dahi ortada bizi daha iyiye götürmeyecek bir oyun oynuyor olmamız bu neticelerin aslında subjektif birer karşılık olduğunu bizlere gösteriyor. Yani bu ne yaptığımızı bilmediğimiz, elimizdeki her biri hazine değerinde yeteneğe sahip oyuncu setinin nimetlerinden yararlanamadığımız oyun anlayışına tutsak kalarak ilerlesek dahi bu ilerlemenin sağlıklı bir ilerleme olmayacağını düşünüyorum. Bu hayali ilerlemenin de tıkanan borunun her geçen gün daha kuvvetli bir patlak verme olasılığına benzediği kanaatindeyim. Elimizde Hakan ve Orkun gibi orta saha merkezini kurgulama esnekliğine sahip olduğumuz bir kadro mevcut. Bu iki oyuncu da oyunun daha çok hücum alanında takımı yönlendiren ve kulüplerinde ciddi anahtar isimler. Bu iki oyuncunun topun savunmadan çıkarılması rolünün bizzat sahibi olması hem o rolde oynadıkları zaman verimlerinin azalması hem de yedek kulübesinde Salih Özcan gibi bir ismin bulunması sebebiyle çok da makul gelmiyor. En azından bu maçta rakibin üzerine oyunu yığacak olmasını düşünmekten kaynaklı yapılmış olan bu tercihin tutmadığı görüldükten sonra müdahalesinde geç kalınması da düşündürücü.
Aynı şekilde değinmek istediğim bir diğer nokta da işin savunma tarafı. Euro 2020’ye giderken literatürde “Turkish Wall” olarak yerini edinen savunmamızın şu an dağılmış halde olduğunu söylesek herhalde yanılmayız. Takım savunması konusunda ciddi bir problemimiz bulunuyor. Özellikle rakibin attığı hava toplarında adam paylaşımı, alan daraltma, iletişim ve müdahalelerde eksik kaldığımızı söyleyelim. Kalecimizin bir maçta bu kadar çok kritik kurtarış yapması keza futbolcularımızın da çizgiden birden çok golü önlemesi özellikle Letonya karşısında sergilenen oyun özelinde kabul edilebilir değil.
Kısacası hem oyun kurgumuzu hem de savunmadaki işleyişimizi takımımızdan beklentilerimizin bu ortaya konulan oyundan fazlası olması -aynı zamanda bu rakiplere karşı tavanımızın da yüksek olması- nedeniyle yetersiz buluyorum. Biz A Milli Takım’dan çok daha sağlam oyunlar ve galibiyetler görmeyi bekliyoruz.
Mümkün mü?
Euro 2024 yolundaki grubumuzda Hırvatistan’ın maç eksiği dolayısıyla 1. sırada bulunuyoruz. Elemeler özelinde tek mağlubiyetimizi Hırvatlara karşı aldık ki bunu da anormal karşılamadık. Takımımızın ortaya koyduğu kötü oyuna rağmen maç sonuçlarını kendi lehine alabilmesi en büyük şansımız. Her ne olursa olsun futbol ve elemeler maç sonucuna baktığı için henüz bir şey de kaybedilmiş değil. Bu sebeple ortaya kaybedilmiş bir sonuç çıkarmadan önce bariz hatalarımızı düzeltelim, ideal ve hayal edileni oynama yönünde gelişim kaydedelim istiyoruz. Bu yönde ilk olarak güçlü yanlarımızı daha sık kullanmalı zayıf yanlarımızı ise geliştirmeliyiz. Duran toplardaki etkimiz rakibimizin bu konudaki kabiliyetine rağmen yine ortaya çıktı ve golü bulduk. Hazırlanış bakımından çalışılmış ve uygulamada işleyen bu mekaniği devam ettirmek şart. Aynı şekilde yedek kulübemizdeki taze kanları da gerek ilk 11’leri düzenlerken -rakiplere göre- gerekse maç esnasında daha etkin kullanmamız gerekiyor. Barış Alper’in dün hepimize gösterdiği etkili oyunu, çizgiyi kullanımı, rakiplerine presleri, ceza alanına tehlikeli ortaları derken İrfan’ın da skor katkısı bu dediğimizi destekliyor. Bunun haricinde daha teknik ve rakibe göre değişen analizlerin takıma doğru entegre edilmesi iyi oyunu bir an önce bulmamız açısından oldukça elzem. Yukarıda saydığımız eksik parçalarımızın daha kapsamlı ve yoğun bir biçimde teknik heyet tarafından da analiz edildiğini düşünüyor, takımımızın buralardan ders çıkaracağını ümit ediyorum.
Grubumuzun bir sonraki ve bizim için en kritik maçlarından olan Galler müsabakasını 19 Haziran Pazartesi günü Samsun’da oynayacağız. Evimizdeki avantajı lehimize kullanabileceğimiz bu önemli maç, bizlere Euro 2024’ün kapısını aralayabilir. Temennimiz sahada ne oynadığını bilen, ayakları yere sağlam basan ve galibiyeti ortaya koyduğu oyunla hak eden bir Milli Takım izleyebilmek. İlerleyeceğimiz bu yolda hatalardan sırasıyla ders çıkarıp -saha içi ve saha dışı- Avrupa Şampiyonası’na ulaşmamız ve orada da bu gelişen oyunumuzu sürdürmek temel gayemiz. Umarız her geçen gün daha iyiye giden bir Milli Takım’a tanıklık ederiz.
Tüm futbol ve spor haberleri için bizi takipte kalın!
Comments