top of page

Mesut Özil'e Veda...

Merhabalar, 1 hafta aradan sonra karşınızdayım. Aslında Adebayor futbolu bıraktığı için Adebayor ile ilgili bir şeyler yazmayı düşünüyordum. Ancak dün öyle bir haber geldi ki ibre direkt ona evrildi. Mesut Özil, futbolu bıraktı. Onun bir zamanlar Dünya Şampiyonluğundan saha dışı olaylarla birlikte Başakşehir’de son bulan kariyerinden öne çıkanları anlatacağım. Tamamını anlatmayacağım çünkü uzun sürer, onun belgeselini yapanlar da oldu. O yüzden biraz da Mesut Özil ile ilgili size açık mektup yazıyormuşum gibi düşünün. Keyifli okumalar.


mesut özil

Mesut, ailesi tarafından da birçok kez söylendiği üzere bir futbol aşığıydı. Futbol topuna sarılıp çokça yattığı olurdu. Kariyerinin bu noktaya gelmesinde birçok sebep sayabiliriz. Bence en büyük sebep, futbola artık eskisi kadar aşık değildi. İkinci olarak da bir şeyler söylemek lazım. Mesut, her ne kadar hayatının bu döneminde kendimi Türk gibi hissediyorum dese de Alman Milli Takımı’nı seçtiği dönemlerde, “babamlar memleket özlemini çok içten hissediyordu fakat bu duygular bana geçmiyordu” gibi sözler sarf ediyordu. Yanlış anlamayın, burada bir yargıda bulunmuyorum. Mesut Özil’in okuduğu okul Gelsenkirchen’de Draxler gibi öğrencileri de içinde barındıran bir okuldu. Ve bu okul, Schalke 04 ile çok yakın ilişkilere sahipti. Yani Mesut’un yetişme biçimi böyleydi ve tercih olarak Almanya’yı seçmesi sanıldığı kadar kötü bir durum değildi. Bu kararı ona çok şeyler getirdiği gibi ondan çok şey götürmüştü.


mesut özil

Getirdiklerinden bahsedelim biraz. Herkesin klişeleşmiş sözünden başlayalım. 2010 Dünya Kupası’nda öyle bir parlamıştı ki 2022 Dünya Kupası’nda Enzo Fernandez için hissettiğimiz duyguları o günlerde bizim akranımız olanlar hissediyordu. Nitekim o performansı ile birlikte bir Dünya Kupası yıldızını almayı kendine alışkanlık haline getirmiş Real Madrid’e gitti. He bir de babasının da Almanya Milli Takımı'nı seçmesini istediğini hatırlatalım. Bu kenarda dursun. Bu seçim o dönemde onu dünyanın sayılı orta sahalarından biri haline getirdi. La Liga’nın açık kanallarda izlendiği o dönemde Ronaldo’yu, Benzema’yı beslemesini içimiz buruk da olsa mutlulukla izliyorduk. Tam bu dönemde onun Almanya Milli Takımı'nı seçmesini söyleyen babası aynı zamanda menajerliğini yapıyordu. Real Madrid ile yeni sözleşme konusunda acemice davranıp başkana posta koymuştu. Bu da Mesut Özil’in dünyadaki sayılı oyunculardan biri olmasına rağmen kapının önüne koyulmasını sağlamıştı. Mesut o günden sonra babasıyla bir daha görüşmedi. O dönemden 1 yıl sonra Dünya Kupası’nı kaldıran Mesut için Almanya tercihi çok fazla şeyler getirmişti. Götürüsü için 4 yıl daha beklemek lazımdı. Bu 4 yılda Arsenal formasıyla, Real Madrid’de göstermiş olduğu performans kadar topclass olmasa da Premier Lig gibi fiziksel kalitenin ön planda olduğu bir ligde oyunundan hiç ödün vermeyerek başarılı oldu. 4 sene sonra babası ve annesinin vatanı olan bir ülkenin Cumhurbaşkanı ile fotoğraf verdiği için yıllarca canla başla forma giydiği Almanya Milli Takımı'ndan aforoz edilmişti. Ötekileştirmek, gerçekten çok kötü hissettiren bir duygu. Bir de bu duyguyu Mesut Özil’e yaşatmak 2 kat daha çok kötü hissettiren ve dağıtan bir duyguya dönüşüyordu. O günden sonra aforoz edilmesini sağlayan değerlere çok daha fazla bağlandı Mesut. Almanya Milli Takımı’nı seçmesinin artık ondan götürdüğü şeyler daha fazla ön plana çıkmaya başladı. Önce Arsenal’dan gönderildi, sonra da kendi kafasında futboldan. Almanya Milli Takımı ona çok büyük bir ün ve kariyer getirse de, götürdüğü şeyler sevgi ve kötü bir kariyer sonu olmuştu. Son bir şans olarak buraya geldi ancak olmadı. Nasıl olacaktı ki? Türkiye ile ilgili saha dışındaki çok unsur ile gündeme gelmesi onu kendi taraftarı dışında daha Fenerbahçe’ye gelmeden antipatik kılmıştı. Bunların üstüne futbola olan aşkının bu aforozlardan dolayı bitmesiyle birlikte onun için uçak takip eden taraftarı bile ona sırt çevirmeye başladı. Bunlara bir de kendini takım içinde çok değerli zannedip hocalarıyla yaşadığı kavgalar eklenince evim dediği Fenerbahçe’den gönderildi. O çok sevdiği unsurların etkisiyle Başakşehir’e imza atsa da o artık futboldan kopmuştu. Kendisini sadece inandıramıyordu. En sonunda inandırdı, belki de başkaları inanmasını sağladı. İşte böyle, tercihleri ona hep bir şeyler kazandırsa da, kazandırdığı kadar kaybettirerek futbolun tozlu raflarında yerini aldı.

bottom of page