top of page

Oyunun Ruhu

Güncelleme tarihi: 15 Haz 2023

“Oyunculuğumdan öğrendiklerimin çekirdeğinde her şeyden üstte gelen dört şey var: iyi çim, temiz soyunma odaları, ayakkabılarını kendi temizleyen futbolcular ve sağlam kale ağları.” diyor Johan Cruyff...


Burada diğer üçünden farklı duran “ayakkabılarını kendi temizleyen futbolcular” ibaresi ile Cruyff, durumu dramatize mi ediyor diye sorabiliriz. Hatta “Çocukların en başta kramponsuz oynatılmasını savunuyorum, çünkü sokakta düşmemeyi öğrenerek geçirdiğim saatlerde dengemi korumayı öğrendim.” açıklamasıyla zihnimizde açtığı pencereden bakarak, bu oyunun ve oyuncularının aslında neye ihtiyacı olduğunu sorgulayabiliriz.


 Johan Cruyff

Bünyesindeki sporculara iyi zeminlerde spor yapma imkanı sunmasının yanında sosyal aktivite fırsatları ile onları her yönden geliştiren La Masia’da felsefe olarak benimsenen, “Total Futbol”un beslendiği iki pınardan bahsederek başladık: Sokaklarda altı düz ayakkabılarla top peşinde koşan çocuklar ve o kramponlara ulaştıklarında onlarca sınırsız imkana rağmen temizliğini kendileri yapan minik oyuncular… Ne derin iki pınar!


Başta imkansızlıkların lezzetinden dem vurur gibi görünen bir efsanenin, geniş imkanlarla koordine edilmiş La Masia’daki oyun felsefesinin nasıl tüm Avrupa’yı ve Dünya’yı etkisi altına aldığına dikkat kesildiğimizde, ani şekilde yön değiştirebilen düşünme biçimini fark ediyoruz. Sahadaki ve saha dışındaki durumları etraflıca analiz eden ve değişkenleri her seferinde farklı şekillerde kullanmaya yarayan esnek görüleri sayesinde Cruyff, bize her coğrafyaya ve iklime uyarlanabilecek bir miras bırakıyor aslında.


 Johan Cruyff

Bu esnek görüleri kazandığı ortamı tarif ederken: “Aklındakileri açıkça aktaran, çalışkan, özgür, cesur genç Hollandalıları izlemek o zamanlar en eğlenceli oyunumdu.” diyor namı diğer Sarı Fare. 5 yaşından beri Ajax A takım oyuncularının etrafında dolaşan, Ajax kulübü ailesi, tesisleri ise evi haline gelen Cruyff, tüm bu imkanlara rağmen en keskin yön değiştirme becerilerini sokakta kazandığını vurguluyor. Sokaklar ve tesisler arasında müthiş bir veri akışı başlıyor ve Johan, henüz organize futbol oynamaya başlamadan evvel oyunun ruhuyla anlaşmaya başlıyor. Bu oyunu, çok yönlü düşünme becerisi ile başka bir seviyeye taşıyacağı, hepimizin bildiği adıyla Total Futbol’un temelleri, henüz miniklerle tek bir maça çıkmamasına rağmen zihninde şekilleniyordu.


Oyunun kendisi ile bu kadar içli dışlı olduğunuzda gözünüzdeki perdeler kalkıyor ve artık neyin işe yarar, neyin fuzuli, neyin günü kurtaran, neyin ise çağ açıp kapatabileceğini görmeye başlıyorsunuz. Huizinga’nın oyun teorisinden hareketle, özgürce razı olunan ama aynı zamanda emredici kurallara uyarak gerçekleştirilen eylemin kendisi, çevresinde müdavimlerini hatta hayranlarını oluşturuyor. Yani oyunun kendisi derinlik kazandıkça, haz ve üzüntü eşiği yükseldikçe, alıştığımız hayatın dışına çıkan bu dinamizm bir tutkuya dönüşüyor.


 Johan Cruyff

Cruyff, bugün dillere pelesenk olan; bize göre Avrupa’nın çoktan hallettiği, bir de biz çözsek Avrupa ile aramızdaki futbol uçurumunu kapatabileceğimize inandığımız o “alt yapı” fenomeninin ete, kemiğe, düşünceye bürünmüş hali olarak büyüyor. Şanslı evet, ama algıları açık bir çocuk. Oyunu oynayacak tutkuya sahip ama aklı, fikri, sözleri futbol için verimli üretimler yapmaktan geri durmuyor. Yani alt yapı dediğimiz şeyin klişe tabirle ülke futboluna sporcu yetiştirmekten öte o coğrafyayı, bölgeyi, şehri, semti içselleştirmiş çocukların futbola dair ileri yöntemler ile oyunun ruhunu algılayabilecekleri bir eko-sistem olduğunu öngörüyor.


Futbola bu denli tutkuyla bağlı ülkemizde işlerin neden istediğimiz gibi gitmediğiyle ilgili birkaç satır yazmak için 70’ler Avrupası’nda, dolayısıyla Dünya’da işleri değiştiren bir adamın beslendiği pınarlardan birkaç damla içmek ve size de ikram etmek istedik.


 Johan Cruyff

Tesisler inşa etmek, projeler üretmek, sponsorluk anlaşmaları yapmak, hatta son dönemde, önceleri eksikliğinden dert yandığımız, futbol eğitmenleri yetiştirmek bir yana dursun; terazinin diğer tarafına koyamadığımız Oyun/Futbol Kültürü’nün yoksunluğundan dolayı işin incelikli tarafını ıskalıyoruz. Bu incelikli taraf, yani oyunun kültürü, ruhu; ona ihtiyaç duyduğumuz kritik eşiklerde bizden yana durmuyor.


Bizim alt yapı diye seslendirdiğimiz fenomenin üst yöneticileri: “Hedefimiz A takıma oyuncu vermek.” diyor. Her sene transfere milyonlarca Euro harcayan A takımlar(!) burada bahsedilen. Alt yapıların amacının kulüpleri daha iyi yapmak olduğuna inandırdığımız minik futbolcular, oyunun ruhu ile tanışamadan, bu ruha sarılmadan evvel yeteneklerini sergilemeye, başarmaya, kontrat imzalamaya, şöhret olmaya başlıyor.


Bu çocuklar yarın aktif futbolculuk kariyerleri bittiğinde, oyunu sonraki nesillere aktarmak için önemli pozisyonlara geliyor. Bu kısır döngü içinde biz farklı coğrafyalardan, kültürlerden ekolleri bu topraklara getiriyoruz. Bizim çocuklar hangi şehrin sokaklarında topa vurur, hangi tesisin arka kapısından gizlice içeri girer gözetmeksizin üstümüze yağan ekoller…


 Johan Cruyff

Sadece sporda değil, ülkemizde toplumun ilgisini çeken hemen her dalda başarıya ulaşma telaşının yarattığı baskı altında ezilen yetişkinlerin çocukları, olup biteni algılamaya çalışırken nasıl oynayacaklarını öğrenemeden 7-8 yaşına geliyor. Bu yaşa kadar evinde ve sokakta öğrendiği, televizyonlardan duyduğu “Rakibi mağlup etme” , “A takıma oyuncu yetiştirme” , “Geleceklerini teminat altına alma” , “Ülkemizi yurt dışında temsil etme” gibi envai çeşit, hepsi çok farklı süreçler barındıran ifadelerin altında ezilen bizim çocuklar, futbola sadece tutunabiliyor.


Futbolun dallarına tutunmak, üst dallara çabuk manevralarla sıçramak, doğru anda ağaç değiştirerek kendisi için en doğru kararı vermek gibi bireysel zaferler ile kariyerini sürdürüyor bizim çocuk. Milyonlar kazanıyor ama Cruyff’un 5 yaşında oyun hakkında düşünmeye bulduğu vakti ve imkanı bulamıyor. Dalları hızla tırmanmak zorunda olan bizim çocuk, yeni bir fidan dikemiyor, fidanla anlaşamıyor.


 Johan Cruyff

Ajax ile ilk kez 1971’de ve sonra 72 ve 73’te üst üste 3 kez Avrupa şampiyonu olan, Barcelona’ya transferi akabinde Real Madrid’i Bernabeu’da 5-0 mağlup ederek Barca’nın 14 yıl sonraki ilk şampiyonluğunda pay sahibi olan, La Masia’nın kuruluşunda önemli tavsiyeler veren, Barcelona’nın başında La Liga’yı üst üste 4 kez kazanan Cruyff, henüz 5 yaşındayken bu oyunu oynayan koca adamlara sepet içinde meyveler götürdüğü yıllarda şunun farkına vardığını sıkça tekrarlar: “Ajax sayesinde sadece daha iyi bir futbolcu olmayı değil; bence en önemlisi, oyun oynamayı çok iyi bilen bir adam olmayı öğrendim.”


 Johan Cruyff

Daha iyi oynamak için oyunun ruhuyla barışmak dileğiyle...


Tüm futbol ve spor haberleri için bizi takipte kalın!
bottom of page