top of page

Ozan Can Sülüm Röportajı

Güncelleme tarihi: 8 Mar 2023

Herkese merhabalar. Linesman ailesi olarak güzel bir röportaja daha imza attık. Spor medyasında uzun yıllardır yer alan sevgili Ozan Can Sülüm ile sizler için keyifli bir sohbet gerçekleştirdik. Değerli vaktini bize ayırdığı için kendisine çok teşekkür ederiz. Uzatmadan sizleri röportaj ile baş başa bırakıyorum. Keyifli okumalar!


Ozan Can Sülüm

1) Her ne kadar sizi ekranlardan tanısakta tanımayan arkadaşlarımız için geçmiş kariyerinizden bize bahsedebilir misiniz?

Ben küçüklükten beri ya sporcu ya da spor spikeri olmak istedim. Üniversite hazırlık zamanına yakın spordan umudu kesince, 16 yaşında dublaj ve spikerlik kursuna başladım. Arkadaşlarım ÖSS kursuna giderken ben gidip haber okuma provası yapıyordum. Amacım zaten üniversiteye kapağı atıp bi kanalda işe girmek için çabalamaktı, 18 yaşında, Eurosport spikeri Dağhan Irak'ın mailime dönmesi ve Bağış Erten'in beni ciddiye alması sayesinde Eurosport'ta staja başladım. İlk haftanın sonunda bana bir oyun oynadılar, gece evde bilgisayar oynarken Dağhan abi "Ben çok kötü hastalandım, yayına gelemeyeceğim, arabayı sana yolluyoruz sen anlatacaksın Avustralya Futbolu özetlerini" dedi. Yayına girene kadar şaka yaptıklarını sanıyordum ama hakikaten yaptım o yayını. 2008'de Eurosport'la başladı spikerlik maceram. 2011 yılında TSYD'nin beni seçmesi sonucu Uluslararası Spor Gazetecileri Birliği'nin ilk kez düzenlediği Genç Gazeteciler Programı'na Türkiye'yi temsilen katıldım, çok değerli insanlardan eğitim aldım. Zamanla freelance olarak D-Smart'a, TRT'ye, bir dönem Kuzey Kıbrıs kanalı FOG TV'ye, ardından Tivibu ve son olarak S Sport'a maçlar anlattım ve stüdyo programları yaptım. Arada çeşitli mecralarda bahis yazıları da yazdım.


Şimdi bakınca çok saçma geliyor ama, sosisli yeme yarışmasından UEFA Şampiyonlar Ligi yarı finaline, Kış Olimpiyatı'ndan Akdeniz Oyunları'na hemen hemen her sporu anlatıp, yeri gelince stüdyoda Londra Merkez'in aksine ciddi programlar yapıp, stat önünden nabız alan muhabirliğe dönüşmüşlüğüm de var. Hakikaten ne iş olsa yaptım, ki spor medyasına girince biraz böyle olmak zorundasınız.


Ama tabii Socrates ve Londra Merkez'in kariyerimde etkisi bambaşkadır. Yazarlık, editörlük derken Youtube kanalının açılmasıyla çok fazla şey yaptım. Hiçbirine iş diyemiyorum çünkü Socrates'te veya Socrates için bir şey yaparken kendimi çalışıyor gibi hissetmedim hiç. Şu anda da hala Socrates'e içerik üretiyorum.


2) Bireysel olarak gelecek yıllar ile ilgili planlarınız neler?

ABD'ye taşınırken kariyerimin ne olacağına dair çok düşündüm. Hala bir şeyler üretebiliyor olduğum için çok şanslıyım ve mesleğimle ilgili kaygım şimdilik fazla yok. Henüz buradaki hayatımızın alışma evresine bile yeni girdiğimiz için burada da şöyle planlarım var diyemiyorum tabii, ancak içerik üretme konusunda ilerleyen dönemler için bolca şey var kafamda. Özellikle bireysel içerikler için biraz düşünmem gerek.


Ozan Can Sülüm

3) Sizi birçok spor dalında mücadele anlatırken görebiliyoruz. En çok sevdiğim veya anlatmaktan keyif aldığım spor dalı şudur dediğiniz bir dal var mı?

Benim için iki sporun yeri çok ayrı; biri hentbol, diğeri de atletizm. Hentbol anlatırken yine Socrates için söylediğim şeyi söyleyebilirim, bir iş yapıyormuşum, yayındaymışım, bir anlatım kabinindeymişim gibi hissetmedim hiç. Bununla beraber atletizm de özellikle uzun mesafe koşmaya başladıktan sonra başka bir boyut kazandı gözümde. Hem yayını oldukça zor ve hazırlık gerektiren, hem de çok fazla şeyi aynı anda anlattığınız için büyük keyif aldığınız bir spordur.


Tabii bir de UEFA Şampiyonlar Ligi. Marşı kulaklıkta duymak ve maça o gazla girmek bambaşka bir his.


4) Canlı yayınlar öncesi belirli bir tecrübeniz olsa bile heyecanlanıyor musunuz?

Biraz anlatılan şeye göre değişiyor. Çok kritik bir maçı, herhangi bir sebepten dolayı merakla beklenen bir şeyi, özel ilgimin olduğu bir şeyi veya bir olimpik finali anlatırken heyecanlanmamak çok zor zaten. Heyecanın bireysel tarafı da oluyor dediğim gibi, tamamen anlattığınız şeyin öneminden ve ona olan ilgiden kaynaklanan versiyonu da.


Bir de Eurosport'taki ilk birkaç senede hiç bilmediğim sporlara bir hafta 10 gün çalışıp gelip, o spordaki ilk yayınımı yaparken inanılmaz heyecanlanırdım. Belli bi noktadan sonra o kadronun anlatmadığı spor kalmadığı için, herkes rutin prosedürmüş gibi davranmaya başlamıştı çim hokeyine de, krikete de...


5) Zaman zaman sporcu kimliğinizi de görebiliyoruz. Sürekli olarak yapmış olduğunuz bir spor var mı?

8 yaşında, Cent Koleji'nde hentbola başladım. Biri kulüp (okul Beşiktaş'ın altyapısıydı o dönemde), ikisi okulla üç İstanbul şampiyonluğu, iki de Türkiye şampiyonluğumuz var. Dünya Liselerarası Hentbol Şampiyonası'nda U16 seviyesi milli forma da giydim.


Kendimi bildim bileli futbol oynarım. 2013 Şubatı'ndan beri de uzun mesafe koşuyorum. 3 maraton bitirdim, onlar da beni bitirdi.

Haftanın 6 günü spor yapmadığım zaman yanlış bir şey yapıyormuş gibi hissediyorum.


Ozan Can Sülüm

6) Premier League'de bir Arsenal taraftarı olduğunuzu biliyoruz. Bu sevginin temeli nerede yatıyor?

Futbola olan ilgimin, önce futbol oyunlarına, sonra da Türkiye dışındaki futbol liglerinden maçlara dönüşmeye başladığı dönem, Arsenal'ın zirve yaptığı 2000'ler başı döneme denk geliyor. O takımı sevmemek için özel sebeplere ihtiyacınız vardı, sevmek için değil. Henry ve Bergkamp sevgisiyle başlayan, Wenger bağlılığına dönüşen, sonra da herhalde 20 yıldır hep giderek artan bir taraftarlık hissiyatıyla bağlıyım.


7) Basketbol ile çok fazla ilginiz olmadığını biliyoruz :) Şu anda Amerika'da yaşıyorsunuz, acaba yeni sezonla beraber NBA'yi takip edecek misiniz yoksa Amerikan Futbolu, Beyzbol, Hokey gibi sporlar ile mi ilgileneceksiniz?

Burada birileriyle muhabbete girmek için bile Amerikan sporlarından haberdar olmak gerek. Benim hiçbir zaman ilgim olmadı, yalan yok. Bağlılık ya da spora dair aşka çok gerek yok, sadece eğlenme isteği bile yeterli aslında buradaki sporları sevmek için. Benim eksiğim, ilgi duymak için gece uykudan feragat etmemek, izlememekti. Şimdi Avrupa'da spor buranın saatiyle 19:00 gibi bitiyor, e sonrası zaten sadece Amerikan sporları. Sanırım bir şekilde alışacağım.


8) Sunucu olmak isteyen genç arkadaşlarımıza ne tür tavsiyelerde bulunursunuz?

Bu cevabı olmayan bir soru maalesef. Yıllardır geliyor, yıllardır birinci soruya verdiğim cevabın bir özetini yazıyorum. Bir yolu yok. Yani ben ne kursa gitme öğüdü verebilirim, ne mail atın ve staja girin diyebilirim, ne stajın ilk haftası spikerlerden birinin hastalanmasını sağlayın diyebilirim... Dil öğrenmenin, farklı sporlar hakkında bilgi sahibi olmanın, artikülasyon konusunda çalışmanın çok fazla etkisi olabilir ancak maalesef hiçbiri size bu meslekte ilerleme garantisi vermez.


Sevgili Ozan Can Sülüm ile sizler için bir röportaj gerçekleştirdik. Kendisine bir kez daha teşekkür ediyoruz. Umarım beğenmişsinizdir. Eğer beğendiyseniz paylaşarak bize destek olabilirsiniz. Önerilerinizi de yorum kısmına bekliyoruz. Linesman'le kalın!

bottom of page