Futbol her yaşta başkadır. Çocukken hayal, gençken hırs, yaşlanınca tutkudur. Birçok çocuğun en büyük hayali futbolcu olmaktır. Birçok çocuk birçok genç, futbolcu olmanın hayalini kurar, kimi televizyon karşısında, kimi okulun bahçesinde, kimisi altyapılarda.
Çok fazla uzatmadan hikayemize başlayalım. 4 bin km öteye futbolun doğduğu topraklara, İngiltere’ye, futbolun beşiğine gidiyoruz. Heysel Faciası ile bitme noktasına gelmiş İngiliz futbolunun tekrardan doğuşu ve kısa sürede nasıl dünyanın en büyük ligi dolduğunu sizlere anlatacağım.
Özellikle y jenerasyonu Premier League’i NTV’de izleyen şanslı nesil ve futbol tutkunu z jenerasyonun ilk bireyleri Premier League’i iyi bilir. Henry'li efsane Arsenal’ı, Ronaldo'lu, Ronney'li hatta Beckham'lı Manchester United’ı, Agüero’nun efsanevi son dakika golü ile gelen şampiyonluğu ve Manchester City'nin düşler sahnesine çıkışını... Bahsettiğim jenerasyondaki bireyler Premier League'i böyle hatırlar. Ronaldo ve Messi rekabeti ilgiyi bir dönem La Liga'ya kaydırsada Premier League’de futbol başka oynanırdı, bunu da herkes kabul ederdi. Özellikle Kloop’lu Liverpool ve Pep’li Manchester City ada futbolunu başka bir boyuta taşıdılar. Gelin şimdi daha eskilere yaklaşık 30 yıl önceye gidelim, bu muhteşem futbolunun nasıl bu kadar geliştiğini ve finanse edildiğini inceleyelim.
Önceleri futbol kulüplerinin ana gelirlerini, maç günü statta bilet satışları oluşturmakla birlikte, transferler ve sponsorlar oluşturmaktaydı. 1950’lerin sonrasında canlı yayınlar kapsamında TV’lerin devreye girmesi ile çeşitlenmeye ve gelirler ciddi oranda artmaya başladı. İngiltere’de ve dünyanın büyük liglerinde yayınlar ulusal kanallardan yapılıyor ve bütün kulüpler eşit miktarda pay alıyordu. Ta ki İngiltere'nin en üst ligini 1980’li ve 1990’lı yıllar arasında domine eden Manchester United, Everton, Tottenham, Liverpool ve Arsenal’ın 1990’lı yıllarda bu duruma isyan edene kadar. 1990 yılında özel bir televizyonun genel müdürü Greg Dyke bu isyana kulak verip Big Five'nin yetkililerini toplamış, elit bir ligin kurulabileceğinden bahsetmişti. Yeni kurulacak organizasyonun sadece büyük takımlarının maçlarını yayınlanmasına ve gelirlerden bu takımların daha fazla pay sahibi olması gerektiğine ikna etmeye çalışmıştı. Kulüpler daha çok para kazanacak ve yeni ligin marka değeri artacaktı. Çeşitli girişimler olmuş ve özellikle büyük kulüpler bu duruma sıcak bakmaya başlamışlardı. Kısa bir süre içerisinde de lig kurulmuştu: Premier League.
1888 yılında kurulan en eski futbol organizasyonu olan Football League'de (Football League First Division) yer alan 20 kulübün ayrılma kararından sonra 20 Şubat 1992'de FA Premier League ismi ile kurulmuştur. Lige katılan takımlar kazançlı bir televizyon haklarına sahip olacaktı. Yeni kurulan bu elit lig, Futbol Federasyonu ve Football League'den ticari olarak bağımsız olacak kendi yayın ve sponsorluk anlaşmalarını kulüpler kendisi yapacaktı. Gelişe gelişe de bugünkü halini alacaktı.
1888 yılında kurulan en eski futbol organizasyonu olan Football League'de (Football League First Division) yer alan 20 kulübün ayrılma kararından sonra 20 Şubat 1992'de FA Premier League ismi ile kurulmuştu. Lige katılan takımlar kazançlı bir televizyon haklarına sahip olacaktı. Yeni kurulan bu elit lig, Futbol Federasyonu ve Football League'den ticari olarak bağımsız olacak kendi yayın ve sponsorluk anlaşmalarını kulüpler kendisi yapacaktı. Gelişe gelişe de günümüzdeki halini aldı.
Artık Premier League kurulmuştu ve bugünkü halini almıştı. Belki ligi kuranlar bu kadar büyük kitlelere sahip olacaklarından habersizdi. Bugün teknoloji ve internet sayesinde bütün dünya Liverpool’u, City’i, Chelsea’yi, Arsenal’ı biliyor. Dünyanın her yerinde Salah, Mane, De Bruyne, Kane formasıyla çocuklara rastlayabiliyoruz.
Son olarak birazda yıllık güncel yayın gelirlerinden bahsedip yazımı yavaş yavaş bitireyim. Takımlar, Premier League’de 1 Milyar 580 Milyon Euro, LaLiga’da 690 Milyon Euro, Serie A’da 371 Milyon Euro, Bundesliga’da 240 Milyon Euro yıllık yayın gelirine sahip oluyorlar. Fiyatlardan da anlaşılacağı gibi neden Premier League’nin dünyanın en üst düzey ligi olduğu anlaşılıyor. İngilizler gerçekten futbolu seviyorlar, bulundukları şehirlerin hatta bölgelerin takımlarını tutku ile destekliyorlar. Bu destek hem maddi hem manevi bir destek, sonuç olarak bu sevgi bütün dünyaya yayılıyor ve İngilizler liglerini dünyanın her yerine satıyorlar. Bize de dünyanın en iyi ligini ve futbolunu seyrettiriyorlar.
Tüm futbol ve spor haberleri için bizi takipte kalın!
Comments