09/10 sezonunda final oynayan Inter, Alman ekibi Bayern Münih’i 2-0 mağlup ederek ilk Şampiyonlar Ligi kupasına ulaşmıştı. Manchester City ise Pep ile 2020-21 sezonunda ilk kez çıktığı Şampiyonlar Ligi finalinde Havertz’in golü ile Chelsea'ye kaybetmişti.
Tarih 10 Haziran 2023 oldu. Atatürk Olimpiyat Stadında, UEFA Şampiyonlar Ligi finalinde İtalyan ekibi Inter ile İngiliz temsilcisi Manchester City karşı karşıya geldi. Inter, 13 yıl aradan sonra ikinci şampiyonluğu için Manchester City ise ilk zaferi kazanmak için çimlere bastı.
Her iki takımda kazanmak için sahaya çıkacaktı elbette. İtalyan ekibi senelerin yalnızlığına son vermek, İngiliz ekip ise artık Avrupa’nın en büyük kupasını almak istiyordu. Pep Guardiola senelerdir devler arenasında istenileni veremediği için büyük eleştiriler alsa bile koltuğu bırakmadı, her seferinde ihtişamlı ve farklı varyasyon -lar- denedi. Zaten bu ihtişamlı denemeleri onu ‘’o’’ yapan özelliğiydi.
Bu sezonki İstanbul yolunda City hiç mağlup olmazken Inter ise zorlu rakipleri saf dışı bıraktı. Fakat işin sonunda bu kupayı kazanan 1-0 ile Manchester City oldu.
Kadrolar
Çok sürpriz olmayan iki 11 ile karşımıza çıktı final sahipleri. Belki Inter tarafında Dzeko olmayabilir ihtimalleri konuşulsa bile Inzaghi onu direkt sahaya sürmeyi tercih etti.
Görselde belirttiğim gibi Stones’un yerleşiminin bu şekil olması makul. Son zamanlarda 3-2-4-1 dizilişi ile sahada yer alıyor Pep. Son maçta Real Madrid’e karşı da bu tercihi gördük. Maç içinde pek çok kez Stones, Rodri’nin yanında ikinci 6 numara gibi oynuyor (Pep onun topla ilişkisini kullanmayı amaç ediniyor) Bu esnada ise Akanji çizgiden uzaklaşarak defansı üçleyen oyuncu rolünü üstleniyor.
Pep kariyeri boyunca çok fazla oyuncuyu -performans anlamında- yükseltmeyi başardı fakat bu yükselişlerin hepsinde Pep’in özel dokunuşları var. En basiti bu Stones dokunuşu... Onun dışında Akanji üzerinde de pek çok varyasyonlar uyguluyor Pep. Fakat şu an koçluk kariyeri boyunca tüm yükselttiği oyuncuları tek tek saymak zamanımızı alacağı için izninizle direkt maça geçelim.
Maçı 2 bölümde ilk yarı ve ikinci yarı olmak üzere ele alalım…
İlk Yarı
Maç başıyla birlikte City ağırlıklı olmak üzere her iki takımda geriden pasla oyun kurmayı tercih etti. Zaman zaman orta alanda kazandıkları topları sol çizgiden Dimarco’nun bindirmesi ile değerlendirmek isteyen Inter, tam olarak istediğini alamadı. İlk 25 dakika bu şekil geçti diyebilirim. Geriye kalan 15 dakikalık bölümde City ağırlığını biraz daha koymaya başladı ki De Bruyne’nin hatlar arasına attığı pası harika ilk dokunuşu ile ceza sahası içinde önüne alan Haaland, vuruşunu yaptı fakat Onana izin vermedi. Her iki takımda top kayıpları yaparken fiziksel birebirler de kendini göstermeye başlamıştı. 36. dakikada problem yaşayan Kevin De Bruyne yerine ise Foden değişikliği geldi City cephesinden ki bu biraz daha olumlu olarak sahaya yansıdı demek yanlış olmaz. O dakikadan sonra baskısını daha fazla hissetirmeye başlamıştı City.
İlk yarının tamamına bakacak olursak topa ve oyuna daha çok hakim olan City’e karşı Inter’in genel press şablonu şöyleydi;
3. bölgede ön ikilileri yani Dzeko ve Martinez ile sadece hatlar arasını kapatmayı amaçlayan, rakip takımı tıkamayı amaçlayan bir press şablonu hakimdi. Yani yüksek güç isteyen aktif bir press yoktu. Fakat 2. bölgede daha agresif ve yüksek güç isteyen press uygulamasına geçen bir Inter görüntüsü hakimdi. Bu bölgedeki press zaman zaman hatta iyi bir oranda başarılı oldu. Fakat kazanılan topların ya final pasları kötüydü. Ek olarak topun kazanılmasından sonraki aceleci tavır da Inter cephesini etkili kılamadı.
İlk yarı özelinde oyuna daha çok hakim olmak isteyen taraf mavi beyazlı ekipti. Öyle de oldu. Topa sahip olma oranlarında fark hakimdi. Her ne kadar böyle bir görüntü olsa da City tam olarak istediği pozisyonları 1-2 atak dışında bulamadı.
Ek olarak bahsini geçirdiğimiz ve son maçlarda alışık olduğumuz Stones kullanımı bu maç özelinde de bazı sekanslarda gayet başarılı oldu. Toplarla ileri çıkışları ve kaliteli paslarıyla iyiydi. (27 topla buluşma ve %94 pas isabet oranı )
Inter cephesi ne kadar 2. bölgede çok iyi top kazanmayı bilse bile takım savunmasını da iyi yapmaya çalıştı. Gayet başarılı da oldular. Oyuna ortak olmayı ise zaman zaman başardı diyebilirim. İlk yarıda istediği ölçüde fayda alan taraf İnter oldu.
İkinci Yarı
Çok daha istediğimiz bir devre başlangıcı oldu. Tempolu, gelgitli bir devre başlangıcı…
55. dakikada Dzeko yerini Lukaku’ya bıraktı. Ardından maç her iki taraf için ritmini bulmaya başladı. Inter oyunu çok iyi tuttuğu gibi artık daha fazla kaleye gidebiliyordu. Fakat City’de gidiyordu. Bu süreçte her iki takımda top kayıpları yaptığı gibi fiziksel mücadele maçta tavan yapmaya başladı.
Inter ataklarını oluştururken Brozovic ve Barella’nın çizgiye devrilmeleri ve Dimarco’nun ekstra eforunu kullanmaya çalışıyordu. City tarafında ise Stones ileride daha çok topla buluşup, fiziksel gücüyle birlikte top dağıtma işlemini yapmaya çalışarak hücum oluşturmaya çalıştı.
Dakikalar 68 olduğunda Akanji’nin asisst zone dediğimiz bölgeye (Futbolda golle sonuçlanan ataklara en çok asistin yapıldığı bölge) muazzam bir ara top attı, Bernardo topu aldı içeri çevirdiği top şans faktörüyle de olsa penaltı noktasına doğru düştü ve gerilerden gelen Rodri sağ köşeye usta işi bir vuruş yaparak takımına golü buldurdu.
84. dakikada Darmian – Ambrosio ve Hakan – Mkhitaryan değişikliği yaptı Inzaghi. Fakat bu süreçte City iyi işler yapmaya devam etti. Sol içte Foden’ın topla buluşması ve patlayıcı sıçramasıyla ceza sahasına girip attığı şut golle sonuçlanamadı.
Inter’in artık son bölümlerde daha fazla risk alması gerekiyordu ki dakikalar 88 olduğunda Gosens kafayla içeri çevirdi Lukaku kafa vuruşunu yaptı fakat top çizgiyi geçmedi ve geride Inter severlerin unutamayacağı dramatik an kaldı.
Maçın sonuna +5 eklense de maçın skoru değişmedi 1-0 ile kupaya uzanan Pep ve öğrencileri oldu. Böylece Pep, City ile ligde sergilediği ağır dominasyonu artık Şampiyonlar Ligi şampiyonluğu ile de taçlandırmış oldu.
Tüm futbol ve spor haberleri için bizi takipte kalın!