top of page

Üç Sebep, Bir Sonuç!..

Güncelleme tarihi: 26 Haz 2023

Meselenin en önemli üç sebebi üzerinde birleşti kamuoyu. Üç farklı perspektif sunuyormuş gibi üstünde durulan bu sebepler:


1) Yönetim bu çocukların kontratlarını planlayıp kulübün mali haklarını koruyamıyor!

2) Çocuk yetiştiği kulübe aidiyet duymuyor!

3) Menajerler kulübün çevresinde dolaşıyor ve çocukları kulüpten koparıyor!


Habercilik refleksi ile menajer isimleri zikredildi, yönetimle oyuncu arasında geçen diyaloglar servis edildi. Oyuncunun acele etmiş olma ihtimali vurgulanarak: “Burası büyük camia, kimler geldi kimler geçti, umarız pişman olmaz…” gibisinden bir bağlama ile olayın aktörleri ve kronolojik sıralaması sporseverlere aktarıldı. Güzide kulüplerimizin 100 yılı aşkın çınarlar olduğu hatırlatılarak gönüllere su serpildi.


Rıdvan Yılmaz ve Emirhan İlkhan gibi kıymetli öz kaynak oyuncularının ülkeden zamansız, değerlerinin altına, hatta kimilerine göre ahde vefadan uzak şekilde ayrılmasının asıl sebebi, iddia edildiği gibi yönetim, menajer, aidiyet hissetmeyen oyuncu üçlüsü değil. Bunlar, bir sonucun üç sac ayağı olarak kabul edilmeli. Peki bu sac ayakları üstünde yükselen sonucu hazırlayan asıl sebepler neler?


rıdvan yılmaz

Genç insanlar kariyerlerini planlarken geçimlerini sağlamayı, geleceklerini garantilemeyi gözetir. Mesleki haz, iş yapma biçimi, rekabetçi ortam ve uluslararası bağlantı gibi faktörler, genç zihinlerin işin devamıyla ilgili motivasyon kaynaklarını oluşturur. Genç insanların mesleki kararları ile motivasyon kaynakları arasında bağlantı kuralım ve sorular soralım:


Bir mühendis, doktor, aşçı, avukat veya yazılımcı yurt dışına transfer olduğunda bu karar yalnızca maddi kazancıyla mı ilgili oluyor? Veya bir fırsat yakaladığında, halihazırda çalıştığı, maddi açıdan kendisini tatmin eden şirketin yöneticilerinin iş bilmezliğinden dolayı mı yurt dışına “Evet” diyor? Hedeflediği ülkelerden birinde gerekirse bir süre garsonluk / şoförlük yaparak topluma karıştığında, motivasyon kaynaklarından ve mesleki hazzından vazgeçmiş mi oluyor?


oyuncu gelişimi

Daha fazla sormayacağım. Çoğumuz iyi bir sosyal çevrede, kültürel açıdan zengin olanaklarla, becerilerimizi geliştirmeye zaman bulduğumuz, planlaması ile hayatımızı kolaylaştıran bir şehirde, adil ve güvenli olduğunu hissettiğimiz şartlarda mesleğimizi icra etmek istiyoruz. Bu istek, kuru kuruya bir yurt dışı güzellemesinden öte, verimli çağımızda daha üretken ve iletken olma refleksimiz.


Dönelim Emirhan İlkhan’a ve futbolda bu gibi transferlerin gerçekleşme motivasyonuna. Çocuk: “Hayallerim için gittim.” diyor. Kulüp muhabiri “Söylenildiği gibi 10 bin TL değil 5 Milyon teklif edildi, yönetim her yolu denedi.” diyor. Emirhan ne 10 binle ne 5 milyonla ilgileniyor. Yönetimin denediği yollar, dünya ile iletişim kuran bu gençler için artık çok şey ifade etmiyor. 90’larda sportif açıdan yine gerisinde olduğumuz Avrupa; antrenman biliminde, sporcunun sosyokültürel dünyasının inşasında, kariyer planlamasında geldiği seviye açısından işin en temel uygulanma biçiminde bizle mesafesini iyice açmış durumda. Ne garip! Bilgi her yerde, erişim her zamankinden kolay ama biz öz kaynaktan yetiştirdiğimiz oyuncuları tatmin edecek organizasyondan uzağız.


emirhan ilkhan

Emirhan şu aşamada geçim meselesini çözmüş genç bir sporcu olarak daha nitelikli antrenman yapmak istiyor. Ülkemize gelen oyuncuların zaman içinde kaybettiği tempoyu mu yoksa yurt dışına gönderdiğimiz oyuncuların röportajlarda vurguladığı antrenman tekniklerinden mi konuşalım? “Same old story!” derler ya hani, zaten yeteri kadar yabancı hayranı bir yazı oluyor madem(!) bir de bu tabiri kullanayım, tam olsun.


Süper Ligi şampiyon bitirip ülkenin kralı olduktan sonra güç bela katılınan Şampiyonlar Ligi gruplarındaki seri başarısızlıklarla piyasa değerinin zedelenmesi riskini alabilir genç oyuncu. Veya yeni bir teklif gelmeme riskini gözeterek, Avrupa’nın köklü, en çok takip edilen liglerinden Serie A’ya transfer olma fırsatını es geçmeyerek; Milano, Torino ve dünyanın geri kalanı ile rekabet edebilir.


torino

Tempoyu artıran, iletişim becerisi yüksek, ikili mücadelelerdeki nizami sertliği ve oyunun tamamını okumada başarılı hakemlerin, futbolu dolayısıyla futbolcuları geliştirdiği bir ortamda fiziksel ve zihinsel sınırlarını zorlayabilir genç oyuncu. Veya çeşitli sebeplerle centilmence(!) taca atılan, sonra taç atışının centilmence(!) rakip kaleciye teslim edildiği ve kalecinin pres görene kadar topu eline almadığı, aldıktan sonra yere bırakıp baskı görene kadar topu oyuna sokmadığı ortamda tribünlerin şarkılarını dinleyebilir genç oyuncu.


hakemler

Rönesansın ülkesinde Torino veya başka bir kentte antrenman çıkışı, yürüme mesafesindeki sanat, bilim ve felsefe ile bağ kuran mimari yapılar arasında elleri cebinde gezebilir. Kısa sürede İtalyanca ve İngilizce öğrenerek dünyayla olan bağlarını geliştirebilir genç oyuncu.


torino

Sözün özü, sosyokültürel ve sosyoekonomik açıdan erozyona maruz kalan bu topraklarda yetişen gençlerin, söylenildiği gibi bir aidiyet problemi olduğunu düşünmüyorum. Onların becerilerine ve gelişimlerine sahip çıkılmadığını söylerseniz buna şapka çıkarırım. İçi boşaltılmış bir aidiyet kavramı ile altı doldurulmamış bir sahip çıkma arasındaki uçuruma düşmek istemeyen oyuncular, bu oyunu tutkuyla oynayabilecekleri, becerilerine sahip çıkılacak ve gelişebilecekleri yerlere gitmek istiyor.


torino

Sadece daha iyiye ulaşmak için aceleyle atılmış adımlar değil bunlar. Etraflıca düşünülmeden, yetiştiği kulübü yok sayarak verilmiş kararlar değil. Kaldı ki Futbol Federasyonu, her sene değiştirdiği yabancı kuralı / yerli kuralı / genç oyuncu kuralı ile (sahiden neydi bu kuralın adı?) kulüplerin, genç ve potansiyelli oyuncuların önüne 5 yıllık bir kariyer planı koymasını neredeyse imkansız kılıyor.


Yönetim, aidiyet problemi, menajer üçlüsü kolayca işaret edilen sebepler olarak ayyuka çıkıyor maalesef. Ancak işin aslı şu ki: Yönetim, aidiyet problemi, menajer üçlüsü, karar verme sürecindeki sebeplerin doğurduğu bir sonucun tezahürü.


emirhan ilkhan

Sporcular ve ailelerinin aldığı bu kararlar sporcunun kendisini keşfetmesiyle ilgili, mevcut koşullardan doğan zaruri kararlar. Burkhard “Rönesans insanın kendini keşfetmesidir.” der. Sporu yönetenler ve ona sponsor olanlar, Türk Sporu’nun rönesans ihtiyacını görmezden geldiği sürece futbolun Da Vincileri, Michelangeloları ve Shakespeareleri başka topraklarda ustalık eserlerini vermeye devam edecek.


Tüm futbol ve spor haberleri için bizi takipte kalın!
bottom of page