top of page

Arama Sonuçları

Boş arama ile 1249 sonuç bulundu

  • Formula E'de Yeni Sezonun İlk Yarışını Andretti ve Dennis Kazandı!

    Formula E'de sezon başladı. Elektrikli Formula araçları ile koşulan 9. sezona girmiş bulunduk. Yeni takımlar, yeni pistler, yeni araçlar ve takım değiştiren pilotlar... Hareketli bir sezon bizleri bekliyor. İlk hafta sonunda Meksika'daydık. İki antrenman seansı, bir sıralama turu ve bir yarışın olduğu Cumartesi gününden genel olarak pozitif konuşabiliriz. Yarışta maalesef fazlasıyla güvenlik aracı girdi. Zaman zaman heyecan aksadı fakat yine de iyi bir mücadele izledik. Andretti ve Jake Dennis, ilk yarışın galibi oldular. Oldukça dominant bir performans sergiledi Dennis. İlk sırayı aldıktan farkı açtı ve gitti. Sezonun önemli isimlerinden birisi. Takımı Andretti ile de 3. sezonunda. Aralarında iyi bir bağ olduklarını söylememiz lazım. Sezona güçlü bir başlangıç yaptılar. Bir diğer Andretti pilotu Lotterer'de yarışı başladığı nokta olan 4. sırada tamamladı. Yarışın sonuna doğru sıkıntı yaşayan Lucas Di Grassi'yi geçip podyuma çıkması çok muhtemeldi fakat olmadı. İkinci sırada Pascal Wehrlein'yi izledik. Yarışın en iyi pilotu Jake Dennis seçildi ama bana kalırsa kesinlikle Pascal'dır. 6. sırada start aldı ve süper bir mücadeleye imza attı. Onun adına iyi bir sezon başlangıcı diyebiliriz. Tam 5 sezondur Formula E'de yer alıyor Pascal. Belki de patlama yılı olacak, kim bilir? Onun takım arkadaşı Antonio Felix da Costa'da yeni takımıyla çıktığı ilk yarışı 7. tamamladı. Üçüncü sırada yeni takımı ile ilk yarışta podyuma çıkan Lucas Di Grassi var. Brezilya pilot yarışa pole pozisyonundan başladı fakat önce kendi hatası ve sonrasında yaşadığı depolama sorunu sebebiyle yarışı 3. sırada noktaladı. Yeni takımı ile ilk yarışta podyuma çıkmasına sevinmiş olsa gerek ama galibiyeti kaybettiği için üzülmüştür diye tahmin ediyorum. Bu isimler haricinde Jake Hughes'un üst sıralara göz kırptığını gördük. Bu sezon Formula E'ye Mercedes'in yerine katılan McLaren ile istikrarlı olurlarsa sezon sonunda iyi bir noktada olabilirler. Robin Frijns, Norman Nato, Sam Bird, Edoardo Mortara ve Rene Rast ise yarışı tamamlayamayan isimler oldu. Bir sonraki hafta sonu 27-28 Ocak'ta, Suudi Arabistan'da. O zamana dek görüşmek üzere!

  • NBA'de All-Star Heyecanı!

    NBA'de play-off serüveni hariç belki de en fazla beklenen dönem içerisindeyiz. Üç gün süren NBA All-Star hafta sonunda ilk iki günü geride bıraktık. Bu yazımda elimden geldiğince geçtiğimiz iki günü ve yarın oynanılacak All-Star karşılaşmasından bahsedeceğim. Keyifli okumalar! Yükselen Yıldızlar Yükselen Yıldızlar adı altında üç karşılaşma oynandı. Dört takım finale çıkmak için mücadele etti. Pau, Deron, Joakim ve Jason gibi tarihe iz bırakmış önemli isimlerin koçluk yaptığı takımlardan Pau Gasol'ün takımı şampiyon oldu. Pau Gasol'ün takımında mücadele eden Jose Alvarado, MVP seçildi. Açıkçası hak etti diyebilirim. Sezon genelinde de iyi bir performans sergiliyor. Tabii bizim adımıza farklı olan bir konu daha vardı. Temsilcimiz Alperen Şengün, üst üste ikinci kez bu organizasyona katıldı. Geçtiğimiz yıl bu yıla göre daha iyi performans sergilemişti. 6 dakika süre alan Alperen sadece 1 ribaundluk katkı sağladı, takımı da yarı finalde elendi. Ama burada harika bir performans sergileseniz bile ancak eğlenirsiniz. O sebeple pek kafaya takılabilecek bir durum olduğunu düşünmüyorum. Çok yüksek ihtimalle deprem sebebiyle de oldukça durgun olduğunu görebilirsiniz. Ama yine de o parkeye çıkarak bizi gururlandırdı. Yetenek Yarışması Kendi adıma konuşmak gerekirse yetenek yarışmasını asla anlamıyorum. Şut atma haricinde sadece slalom yapıyor oyuncular. Tam olarak kıyas nokta burada hız ve isabetli atışlar oluyor. Yarışmaya katılan "Çaylaklar", Bucks ve Jazz ekibiydi. İlk turda hepsi kötüydü bence. Koşmanın yanında atmaları gereken şutları atamayıp öylesine devam ettiler. İlk turun galibi çaylaklardı. İkinci turda ise ilginç bir pas verme oyunu verdi. Karpuzlama atanlar, yere vurup atanlar, tabii bunlar basketbolda olan şeyler ama bu tarz organizasyonlarda göze batıyor bana kalırsa. İkinci turunda galibi ev sahibi Jazz ekibi oldu. Son etapta da yer değiştirerek şut atıyorlardı. Utah ekibi tecrübesini kullanarak etabı ve yarışmayı kazandı. Üçlük Yarışması Smaç yarışması öncesi üçlük yarışması bizimleydi. Bence katılan sporcular oldukça sağlamdı, iyi bir ekip vardı. Tatum, Haliburton, Hield, Herro, Randle, Markkanen ve Lillard katılan kişilerdi... İlk turda Tatum (20), Haliburton (31), Hield (23), Herro (18), Randle (13), Markkanen (20) ve Lillard (26) sayı attı. İlk turda ilk üçe giren kişiler son tura gitmeye hak kazanıyor. Bu sebeple Haliburton, Lillard ve Hield son turda kupa için mücadele etti. Son turda ise Hield (25), Lillard (26) ve Haliburton (17) sayı attı. Bu sonuçlarla birlikte Lillard şampiyon olmuş oldu. Smaç Yarışması Muhtemelen bu iki günün en güzel anları burada yaşandı. Zaten genele baktığımız zamanda smaç yarışmaları eğlenceli geçer. Geceyi ve ikinci günü güzel bitirdik diyebilirim. Trey Murphy, Jericho Sims, Kenyon Martin Jr. ve G League'den Mac McCLUNG katıldı. Mac McCLUNG, G League'de yılın çaylağı seçilmişti ve muhtemelen herkes tanımıyordu. Şimdi kolay kolay unutmak zor. Jericho Sims ve Kenyon Martin ikilisi Trey Murphy ve Mac McCLUNG ikilisine göre daha sönük kaldı ve az elde etmiş oldukları puanla finale kalamdılar. Finalde Trey Murphy ve Mac McCLUNG ikilisini izledik ama özellikle de Mac'in 1.88 boyuyla yaptıkları inanılmazdı... Trey Murphy bile en sondan kabul etmiş gibi görünüyordu mağlubiyeti. Ama onunda gayet güzel smaçlar bastığını söylememiz gerek. Bu gece LeBron James ve Giannis Antetokounmpo'nun takımları karşı karşıya gelecek. Mücadeleyi merakla bekliyoruz. Herkese keyifli seyirler!

  • Futbolda Oyunu Geriden Kurmak

    "Oyunu geriden kurmak…" Daha önceden çokca duymuşsunuzdur bu tabiri. Bugün bu konudan bahsedeceğim. Aslında günümüzde kimi hoca bu oyunu desteklerken kimi hoca bu felsefeyi savunmuyor. Futbol bu konuda ikiye bölünmüş durumda diyebiliriz. Oyunu Geriden Kurmak Ne Demek? Kendi yarı sahanda yani 1. bölgede yapılan hazırlık pasları ile ya da direkt toplarla birlikte hücuma geçmeye "geriden oyun kurma" denir. Oyunu Geriden Kurarken Nelere Dikkat Edilmeli? 1) Saha parselasyonu iyi kullanılmalı. 2) Takımdaki oyuncular iyi konumlanmalı. 3) Rakibin açıklarını iyi belirlemek. "Oyunu geriden kurmak" demek rakibine karşı kendi oyununu oynaman demektir. Tabii bu tabir kişiden kişiye farklı yorumlanabilir. "Oyunu geriden kurmak" diyince aklınıza yavaş işleyen hücum setleri gelebilir fakat bunun yanında oyunu geriden kurup hızlı bir şekilde rakip sahaya yerleşmekte gelmeli. Bu iki türlü oyun felsefesi hocalara ve oyuncu profillerine göre şekillenir. Daha çok genç hocaların tercih ettiği görülüyor. Aslında basit gibi gözüksede sahada uygulaması zor bir oyundur. Aynı zamanda risklidir. Doğru yapıldığı takdirde güzel sonuçlar elde edilebilir. Oyunu Geriden Kurmanın Avantajları 1) Ayağı kaliteli olan kalecin ve defans tandemin varsa set hücumlarını daha doğru kullanırsınız. 2) Özellikle merkez oyuncuları iyi pozisyon alırsa takımın pas trafiğini sorunsuz yapmasına büyük olanak sağlar. 3) Arkada oyun akarken ilerideki oyuncu hareketli olursa müsait pas koridorları açılabilir bu sayede daha rahat hücum edilebilir. 4) Koşullu olmasada en büyük avantaj oyuncunun sahayı geniş bir açıyla görmesi. Oyunu Geriden Kurmanın Gereklilikleri 1) Saha içinde sürekli hareketli olunmalı. 2) Risksiz ve güvenli pas tercihleri olmalı. 3) Pasın şiddeti ve pasın isabeti iyi olmalı. 4) Akıcı oyunda topun olduğu yerde 1 kişi fazladan olmalı. Geriden Oyun Kuran Takımlara Nasıl Tedbirler Alınabilir? 1) Tıpkı rakip gibi diğer takımda iyi konumlanıp pozisyon almalı bununla birlikte pas koridorlarının hakimiyetini sağlamalılar. 2) Doğru ön alan baskısı uygulanabilir. 3) Pek sevilmesede oyunu fauller ile soğutmak fayda sağlayabilir. 4) Topu tamamen rakibe bırakıp kompakt savunma yapıp rakibin hata yapmasını veya atakları etkisiz sonuçlandırması sağlanabilir veya beklenebilir. Yazının sonuna geldik. Umarım sizlere faydalı bir içerik olmuştur. Bir sonraki yazılarda görüşmek üzere!

  • Avustralya Açık'ta Karşılaşmalar Oynanmaya Devam Ediyor!

    Avustralya Açık tam gaz devam ediyor. Açıkçası hangi karşılaşmayı açıp izlersem keyif alıyorum. Maçlar 3-0, 2-0 bitse bile tenis izlemeyi özlemişim diyebilirim kendi adıma. Tabii renkler, atmosfer, ortam da bir farklı Avustralya'da. Daha fazla uzatmadan maçlara ve genel değerlendirmelere geçelim. Önemli olaylar var... Dünya 1 numarası Rafael Nadal elendi! Nadal'ın turnuvadan önce bir sakatlığı bulunuyordu. Fakat sakatlık dönüşü gayet iyi hissettiğini ve mücadele edeceğini söylemişti. İkinci turda Amerikalı McDonald'a 3-0 mağlup oldu İspanyol raket. İkinci setin ortalarında sağlık molası almasına rağmen geri dönüp pes etmeyen Nadal'a maçtan sonra neden çekilmediği soruldu. O ise soruya "Son şampiyon olarak çekilmek istemedim." dedi. İnanılmaz bir hırs, inanılmaz bir azim ama bu inat umarız sakatlığını daha da kötü etkilemez. Iga, dolu dizgin! Kadınlar Dünya 1 numarası Iga Swiatek, yoluna tam gaz devam ediyor. Camila Osorio'yu 6-2 ve 6-3 mağlup ederek bir üst tura yükseldi Polonyalı yıldız. Ayrıca ne kadar motive olduğunu hal ve hareketlerinden anlayabilirsiniz. Yeni nesilin öncüsü olacağım diye bağırıyor adeta. Andy Murray, Dünya 13 numarası Matteo Berrettini'yi eledi! Rafael Nadal'ın bile sakatlığı ile zorlanacağı biliniyordu ama eski şampiyon Murray, inanılmaz bir oyun ortaya koyarak maçı 3-2 kazandı. Setler; 3-6, 3-6, 6-4, 7-6 ve 6-7... Maç uzadıkça uzadı ama galip gelen ve bizleri şaşırtan bir sonuçta çıktı ortaya. Gerçekten inanılmaz bir maç izledik. Ons Jabeur, turladı! Tunuslu Kadınlar Dünya 2 numarası galibiyetine rağmen bana sallantı da gibi geldi. Evet maçı 2-1 kazanarak bir üst tura çıktı ama karşısında daha güçlü bir rakip olsa elenecek gibiydi. Turnuvanın sonunda ünvanını koruyabilir mi, pek emin değilim... Novak Djokovic rahat başladı! Avustralya Açık performansları kuvvetli olan Djokovic, ilk turda İspanyol raket Carballes Baen ile karşılaştı ve 3-0'lık net galibiyetle mücadeleden ayrıldı. Zaman zaman sakatlığı var gibi görünsede maçı etkileyecek bir sorunu bulunmuyordu. Nadal'ın gittiği bir ortamda şampiyonluğa daha da fazla sarılmıştır. Gençlerin karşılaşmasının galibi Coco Gauff oldu! Emma Raducanu, 2021 Amerika Açık şampiyonu bir isim. Çok çok kuvvetli bir isim ve 20 yaşında. Coco Gauff'ta keza aynı şekilde geleceği parlak olan bir oyuncu ve 18 yaşında. İkiside önümüzdeki yıllara damgasını vuracak ama bu sefer kazanan taraf Coco oldu. Stefanos Tsitsipas, çok güçlü geliyor! Yunan raket Tsitsipas, iki turda da nispeten basit sporcularla karşı karşıya gelse de çok konsantre ve odaklanmış gördük onu. Harika maçlar çıkardı ve çıkarmaya devam ediyor. Sürpriz yapar mı diye düşünmüyor değilim. Finalde Djokovic ile karşı karşıya gelebileceğini düşünüyorum. Bir yazının daha sonuna geldik. Elimden geldiğince önemli olayları ve karşılaşmaları sizlere aktarmaya çalıştım. Belirli aralıklara da aktarmaya devam edeceğiz. Takipte kalın!

  • İtalya Süper Kupası Şampiyonu Inter!

    Supercoppa Italiana Türkçe karşılığıyla İtalya Süper Kupası. Milan ve Inter, daha önce 2011 senesinde finalde karşı karşıya gelmişlerdi. Kazanan Allegri'li kırmızı-siyahlı ekip Milan olmuştu. Milan, tarihinde bu kupayı evine tam 7 kere götürürken Inter ise bu maçla birlikte 7 defa kupa sevincini yaşadı. Zirvede ise 9 kupa ile Juventus yer alıyor. Bugün 22.00 seansında Suudi Arabistan’da oynanan final maçını sizler için değerlendirmeye çalıştım. İki takımda klasik dizilişleri ile sahada yer aldı. 4-2-3-1 ile Milan sahada yer alırken 3-5-2 ile Inter sahada yerini aldı. Maçın başından itibaren iki takım da birbirlerine karşı önde basarak maça başladı. 10. dakika da Darmian dikine doğru hareketlendi duvar olan Dzeko’ya pası aktardı. O sırada savunma arkasına sarkan Barella’yı seri gören Dzeko, şık bir tek topla Barella’yı topla buluşturdu. Barella, arka direğe doğru sakince kesti. Di Marco, Milan’ı affetmedi ve topu ağlarla buluşturdu. Golden sonra sol kulvarda Leao ile fırsat bulmaya çalışan Milan aradağını bir türlü bulamazken 21. dakika da bir kilit pas geldi, Dzeko kontrol etti. Topa bastı ve sol çaprazdan sakin bir şekilde vurarak topu ağlarla buluşturdu. Skor 2-0 olmuştu. İlk devrenin geri kalanında Inter’in yoğun bir hakimiyeti vardı. Sürekli önde basan ve pozisyon bulan Inter, adeta Milan’ı boğdu diyebiliriz. Inter’in merkez oyuncuları ilk yarı 4 tane şut pası atmış. Bu merkezi çok çalışkan gösterirken Milan’ın ise dağınık olduğunu gösterir. Inter tarafında daha kompakt bir görüntü vardı. Özellikle Bastoni çok iyi bir pasör olmasının yanında top taşıma yeteneği de üst düzey olan bir isim. Atletik ve üçlü sistemin kilit adamı. İlk yarı sonunda özellikle 3. bölgede etkisiz bir Milan vardı. Akıllara hemen Mourinho’nun bir kupa maçı sonrası takımına "Neden rakip sahada tüm işi mahvediyorsunuz bilmek istiyorum. Baskı yapmaktan korkuyorsanız baskının olmadığı Serie C’ye basın gidin orada takılın. Cesaretiniz yok ve bir erkek için en kötüsü de bu." İkinci devre ile birlikte ilk 15 dakika kadar Milan tepkisini koydu diyebiliriz. Sonrasında maç dengeye tekrar döndü. Özellikle Inter oyuncuları Milanlı oyunculara baskı yaparak çok rahatsız ediyorlardı. Bu durum tabii Milan için can sıkıcı olsa gerek. Dakika 63 ile Pioli Milan için 3 takviye yaptı. Bu takviyeleri yapmadan önce 3 oyuncuyla da yaklaşık 10 dakikalık bilgilendirme konuşması yaptı. Giren oyuncular Origi-De Ketelaere-Kalulu oldu. Değişiklikler sonrası 3. bölgede daha cesur oynayıp topla oynayan bir Milan vardı. Inter’den hamle gecikmedi. Dakika 71’de zorunlu olarak Barella-Gagliardini ve dinamizim için Dzeko-Correa değişikliği yapıldı. Maçın sonlarında Milan etkisini kaybetti. Pas yapamamaya başladı. Inter sahada istediklerini kolay yapabilme potansiyeline erişti. Gollerden sonra çok iyi geride rakibi karşılayıp sonrasında set hücumları çizmek istediler. Dakika 77 olduğunda kazanılan bir faulden sonra atılan uzun topla Martinez topla buluşmadan önce vücudunu çok iyi kullandı topu önüne aldı ve ayağının dışıyla çok güzel bitirdi. Skor 3-0 oldu. Gol sonrasında Milan cephesinde Dest ve Rebic oyuna dahil oldu. İstediğini bulamayan ve etkisiz oyun sergileyen Milan kupayı kazanamadı. Doğru ve net bir oyun oynayan Inter İtalya Süper Kupası’nın sahibi oldu. Bu keyifli mücadelenin değerlendirmesini sizler için yapmaya çalıştım. Diğer içeriklere ulaşmak için içeriklerimize göz atmayı unutmayınız. Gelecek yazılarımız için de sosyal medya hesaplarımızı takipte kalmanız yeterli.

  • Çanlar Dana White İçin mi Çalıyor?

    Dövüş dünyasının tartışmasız 1 numaralı yöneticisi olan Dana White için yeni yıl sıkıntılı başladı. Yıllardır göz önünde bulunan White, özel hayatını gizlilik içinde tutmayı başarmıştı. Fakat yılbaşı gecesinde eşiyle yaşadığı kavga bu uğraşlarını boşa çıkardı. Dövüş dünyasından birçok tepki aldı. Kendisinin UFC'deki geleceği bile tartışmaya açıldı. Olay, yılbaşı gecesi Dana White ve eşi Anne White'ın Meksika'da bir gece kulübünde yaşadığı kavganın görüntülerinin ünlü magazin sitesi TMZ'de yayınlanmasıyla ortaya çıktı. Görüntülere göre ilk başta White, eşinin bileklerini tutuyor, eşi bir tokat atıyor ve bu tokatın ardından Dana White eşine iki tokat atarak karşılık veriyor. Etraftakilerin araya girerek kavgayı bitirdiği görülüyor. Dana White, bu görüntülerin yayınlanmasından hemen sonra bir açıklama yayınladı. White açıklamasında; "Ben ve eşim yılbaşı gecesi dışardaydık ve ne yazık ki böyle bir olay yaşandı. Bir erkek bir kadına mazereti ne olursa olsun elini sürmemeli. Eşimle yaklaşık 30 yıldır evliyiz, birbirimizi 12 yaşımızdan beri tanıyoruz. Üç çocuğumuz var. Belli ki birlikte bazı boktan şeyler yaşadık ve bu da korkunç durumlardan biri. Utanç duyuyorum." ifadelerini kullandı. Anne White ise yaptığı açıklamada, yılbaşı gecesi çok fazla içki içildiğini ve bir noktada işlerin kontrolden çıktığını söyledi. Kavganın videosu: https://youtu.be/0b1D731UWjY Olayın medyaya yansımasıyla birlikte Dana White'a tepkiler gelmeye başladı. White'ın UFC'de başkanlığa devam etmeye uygun olup olmadığı tartışılmaya başladı. Kaliforniya meclisi kadın hakları savunma grubu, Dana White'ın UFC'den kovulmasını istedi. Kaliforniya eyalet senatörü Nancy Skinner ve meclis üyesi Cecilia Aguiar Curry, UFC'nin en büyük hissedarı olan Endeavour'un CEO'su Ari Emanuel'e bir mektup yazarak bu olay karşısında harekete geçmelerini istedi. Mektupta, olayın ardından Emanuel'in devam eden sessizliğinin kabul edilemez olduğu belirtildi. Dana White'ın daha önce aile içi şiddet suçunu işleyen dövüşçüler konusundaki tavrı da bu olaydan sonra gündeme geldi. Eski NFL futbolcusu Greg Hardy, aile içi şiddetten hüküm giymiş ligden uzaklaştırılmıştı. Hardy, bunun üzerine dövüş kariyerine başladı ve UFC'den kontrat aldı. Medya, Dana White'a Hardy'nin sabıkasını hatırlattığında White dövüşçüsünün arkasında durdu. UFC’nin yıldız dövüşçüsü Jon Jones da aile içi şiddetten tutuklandığında şirketten herhangi bir yaptırım gelmedi. Aile içi şiddet veya diğer şiddet eylemleri konusunda UFC'nin oldukça toleranslı davrandığı bir gerçek. Dana White olayında da White'ın istifa etme gibi bir tutum içerisinde olmayacağı yaptığı açıklamalarda belli oldu. White son yaptığı açıklamada; "Eşimle yaşadığım o olayın cezası istifa etmem veya 1-2 ay izin almam değil. Cezam, bu olay sebebiyle etiketlenmem ve bana saygı duyan insanların artık saygı duymaması. Bununla yüzleşmek zorundayım." ifadelerini kullandı. Dana White'ın UFC'de hissedar olması ve dövüş dünyasında güçlü bir konumda yer alması UFC'nin sahiplerini böyle bir karar alma konusunda sınırlıyor. Ayrıca Dana White'ın bu olayda eşiyle karşılıklı bir kavgaya tutuşması da hafifletici bir sebep olarak görülüyor. Fakat yine de White'a uygulanan pres sürüyor. Kadın hakları savunucuları bu olayın cezasız kalmaması için baskı oluşturmaya devam ediyor. Özellikle ESPN'in sahibi olan Disney'e çağrıda bulunuyorlar. ESPN'in UFC ile milyar dolarlık bir yayın hakları sözleşmesi bulunuyor. Disney kurum olarak bu gibi olaylarda imajını korumak için hızlı kararlar alan bir şirket. Fakat şu ana kadar Dana White'a büyük bir tepki göstermediler. Hatta ESPN'in çalışanlarına olayı körükleyici yazılar yazılmaması konusunda uyarıda bulunduğu söyleniyor. ESPN yönetiminin bu olayı yumuşak bir olay olarak gördüğü ve herhangi bir yaptırım yapılmayacağı belirtiliyor. Dana White, kariyerinin en zorlu günlerini çok büyük yaralar almadan geçmek üzere. Onun pozisyonundaki birçok kişi bu olayla birlikte işinden olurdu fakat o bu zamana kadar kazandığı büyük güçle birlikte bu olaydan pozisyonunu koruyarak çıkıyor. Başlıkta çanlar onun için mi çalıyor diye sormuştuk. Cevabı, şu ana kadar hayır gibi görünüyor.

  • Hayatta Kalmak İçin Savaşan Bir Takım: Beşiktaş Emlakjet

    Türkiye Sigorta Basketbol Süper Ligi’nde ilk yarı geçen hafta sonu tamamlanmıştı. Son yılların en çekişmeli ve zevkli play-off ve şampiyonluk yarışına tanıklık etmekte olduğumuz sezonda düşme yarışı da bir o kadar ilgi çekici. Ezeli rakipleri Galatasaray ve Fenerbahçe’ye nazaran basketbolda istikrarı bir türlü tam olarak tutturamasa da hep play-off yarışında olmaya çalışan Beşiktaş, ligin dibine demir atmış durumda. Basketbol şube, şu anda yapılan transferlerle sezonun 2.yarısına neredeyse sil baştan bir kadro kuruyor ancak bu kadronun da birbirine alışması için gerekecek zamanda çok kritik maçlar var. Yakın gelecekte Konyaspor ve -özellikle- Manisa maçlarını kazanmak zorunda olan Beşiktaş’ı çok stresli zamanlar bekliyor. İlk Yarı Beşiktaş Emlakjet’in sezonunun 2. yarısına dair öngörülerimizden önce takımın ilk yarı performansına sayılarla bakalım: 3 galibiyet ve 12 mağlubiyet ile son sıra, güvenli bölgeye 2 galibiyet uzaklık ve direkt rakiplerle çift haneli averaj farkı… Gördüğünüz gibi hiç ama hiç iç açıcı bir durumda değil Beşiktaş. Ama sayıların ve istatistiklerin dışında takımın her hafta aynı şeyler yüzünden maç kaybetmesi ve bu durumun bir türlü düzelmemesi gibi de büyük bir sıkıntı var. Takımda ciddi bir tecrübesizlik ve maç sonu oynayamama var ve bunun olacağı daha kadro kurulurken hissedildi. Sezon öncesi transfer edilen Bryce Brown, Matt Coleman, David McCormack ve Jordan Usher’ın hepsi kolejden mezun olalı daha 1-2 yıl olmuş ve Avrupa basketbolu hakkında neredeyse hiçbir şey bilmeyen oyunculardı. Onların yanına transfer edilen 32’lik Gediminas Orelik haricinde takımda ‘’veteran’’ diyebileceğimiz başka bir oyuncu yoktu. Türklerin de zaten neredeyse hepsi çok genç oyuncular. Burak Can ve Okben, ligi ve atmosferi tanıyan oyuncular olsalar da liderlik yükünü sırtlanabilecek oyuncular değillerdi. Bryce Brown ve Matt Coleman’ın erken ayrılıklarından sonra gelen Matt Mooney de çok tecrübesiz ve Avrupa’ya yeni gelmiş bir Amerikalıydı. Özellikle guard pozisyonunu -ısrarla- tecrübesiz ve bambaşka bir basketbol kültüründen gelen Amerikalılara devreden Beşiktaş’ın, ilk 4 maçtan sonra bir de tek başına skor bulabilen oyuncu eksikliği nüksetti ve çareyi eski oyuncularından 36’lık Jason Rich’i getirmekte buldu. Tecrübe abidesi bir skorer geldi gelmesine ama o eski halinden çok da bir şey kalmamıştı Jason Rich’in. Beşiktaş’ın mevcut durumunun yegane suçlusu diyemesek de en büyük suçlusu 2 yıldır dengeli bir takım kuramayan yönetim ve basketbol şube. Geçen sezon baya toplama takım olan Beşiktaş, bu sezon 2020/21 sezonunda olduğu gibi genç bir takım kurmak istedi ama şirazeyi kaçırdı. Dengesiz bir kadro yapılanması zaten bir engel değilmiş gibi bir de Ahmet Kandemir’in istifa problemi çıktı. İstifası kabul olmayan Kandemir’in isteksizliği çok rahat okunuyordu ve oyuncular başlarında olmak istemeyen bir koçla 2 hafta daha oynamak durumunda kaldılar, 2’de 0 kaçınılmaz oldu. Darüşşafaka maçında çok akışkan bir basketbolla kazanan Beşiktaş’da sezonun geri kalanı için Polonyalı koç ve eski basketbolcu Igor Milicic ile anlaşıldı ve Beşiktaş, Milicic önderliğindeki 3 maçta henüz galibiyetle tanışamadı. Tüm maçlarda aynı senaryo vardı: Kötü başlangıçla geriye düş, maçı çevir ve ortak ol, maç sonu oynayama. Her maç sonrasında zaman ve transfer açıklaması yapan Milicic, 2. yarı için oldukça farklı bir Beşiktaş Emlakjet kurmuş gibi, en azından kağıt üstünde. Transferler ve İkinci Yarı Aslında Beşiktaş Emlakjet, Milicic geldikten sonra kolay kolay maçtan düşmeyen ve mücadeleci bir takım haline gelmişti. Milicic yönetimindeki 3 maçın 3’ünde de çift haneli farklardan maça ortak olundu ama yine maç sonunu oynamada büyük beceriksizlikler yaşandı. Kafasındaki oyuncu grubuna sahip olmadığı aşikar ki, hiçbir maçta belli oyuncular üzerinde ısrar etmedi ve takımı keşfetmeye çalıştı. Orelik’in ayrılması ile başlayan ‘’Igor Milicic Transfer Dönemi’’ şimdilik 2 gard ve 1 forvet takviyesiyle ilerliyor. Euroleague’de ASVEL forması giyen oyun kurucu Parker Jackson-Cartwright, geçen sezon Beşiktaş’ın kaotik sezonunda takımda olan kombo-guard Isaiah Whitehead ve Milicic’in vatandaşı kısa forvet Michal Sokolowski eklemeleri yapıldı. Milicic’in Burak Can Yıldızlı ve Jordan Usher’ı artık tamamen 4 numara rotasyonunda kullanması muhtemel, yakında bir uzun forvet takviyesi de gözükmüyor. Pivot pozisyonunda da sıkıntısı olmayan Beşiktaş’ın inanılmaz bir guard fazlalığı var. Matt Mooney ve Ömercan İlyasoğlu’nun önüne alınan Jackson-Cartwright’ın gelişi takıma ciddi kalite katsa da o pozisyonu şişirdi. Koç Mooney’i 2 numaraya kaydırmayı düşünürse de oradaki Rich ve Whitehead’e toslayacak. Mooney’nin fizikli bir kısa olması onu 3 numaraya da itmeye olanak sağlayabilir ama ana fikir kısa rotasyonunun fazla şişkin olması ki bu maçlarda kısa beşleri görebileceğimizin işareti. Şişkinliğin yanında takımda toplamda 7 yabancı oldu. Bu da demek oluyor ki her maç 2 yabancı kadroda olamayacak ki Beşiktaş’ın tam olarak faydalanamayacağı oyunculara ödeme yapma lüksü yok. Muhtemelen Mooney veya Rich’den biri gidici. Usher’a da taliplerin olduğu konuşuluyor. Mevcut Beşiktaş kadrosunun en yetenekli ve iyi oyuncusu da o. Ayrılması takıma zarar verecektir. Böyle bir kadro kuruldu 2. yarı öncesi. Hangi yabancıların gidici olduğuna dair yorumları Konyaspor maçından sonra yapmak daha kolay olacaktır. Çok fazla kısaların becerisi odaklı bir Beşiktaş Emlakjet, 2. yarıda bizi bekliyor ki çok da eğlenceli bir basketbol vadediyor bu düzen. Ben Beşiktaş’ın ligde kalacağını düşünüyorum. Milicic bu sezonu sorunsuz atlatır ve gelecek sezondan itibaren bir "Beşiktaş Basketbol Kültürü" oluşturma konusunda emin adımlar atacaktır.

  • Avustralya Açık'a Sürpriz Vedalar Damga Vuruyor!

    Avustralya'da tenis heyecanı sürüyor. Nadal'la beraber sürpriz vedalar başladı. Çok fazla şaşırdığımız 2. ve 3. tur süreci yaşadık. En önemlilerini sizler için derledim. Sebastian Korda 3-0 Daniil Medvedev Son iki yılın finalisti Rus raket Medvedev, motive geldiği turnuvadan elendi. Kendisinin Dünya 7 numarası olduğunu hatırlatalım. Amerikalı Sebastian Korda, maçı domine ederek 3-0 kazandı. Korda, Dünya 29 numarası. Bu turnuvayla beraber kendisini öne atacak gibi görünüyor. Marketa Vondrousova 2-1 Ons Jabeur 1 saat 41 dakika süren mücadeleyi Çekyalı raket Marketa Vondrousova kazandı. Kadınlar Dünya 2 numarası Tunuslu Ons Jabeur turnuvadan elenmiş oldu. Onun adına büyük bir hayal kırıklığı fakat bir sakatlığı da mevcut. Kendisinin açıklamasına baktığımız zaman sakatlığının kötü etkilediğini belirtmiş. Andy Murray 3-2 Thanasi Kokkinakis Turnuvanın şu ana kadar en iyi iki maçı Andy Murray'nın oynadığı iki maç olabilir. Eski şampiyon Berrettini'yi elediği gibi Avustralyalı Kokkinakis'i de 3-2 eledi. Bu yaşına rağmen, kalçasında bir metal yığını olmasına rağmen turnuvanın en uzun maçlarını oynayarak karşılaşmalardan galip ayrılıyor. Tecrübe... Iga Swiatek 2-0 Cristina Bucsa Turnuvada en dolu dizgin ilerleyen raketlerden birisi olsa gerek Iga. İspanyol rakibi Bucsa'yı 2-0 mağlup ederken sadece 1 oyun verdi rakibine (6-0, 6-1). Polonyalı raket rakiplerini domine etmeye devam edecek gibi duruyor. Jenson Brooksby 3-1 Casper Ruud Erkekler Dünya 2 numarası Casper Ruud, Amerikalı rakibi Brooksby'e mağlup olarak elendi. Aldığı seti de zar zor elde ettiğini düşünürsek, maçta asla üstünlüğü eline alamadı. Onun adına dersler çıkarılması gereken bir turnuva oldu. Madison Keys 1-2 Victoria Azarenka Victoria Azarenka, Dünya 10 numarası Madison Keys'i mağlup ederek turnuvanın dışına itti. Karşılaşmada geç açılan Victoria, rakibini hezimete uğratmış oldu. Enzo Couacaud 1-3 Novak Djokovic İkinci set haricinde rakibini süpüren Djokovic, yoluna durmak bilmeden devam ediyor. Kadınlarda Iga, erkeklerde ise Djokovic en sağlam ilerleyen isimler. Taylor Fritz 2-3 Alexei Popyrin Dünya 8 numarası Fritz, Avustralyalı ev sahibi Popyrin'e 3-2 mağlup oldu. Amerikalı raket dirensede mağlubiyeti engelleyemedi. Cameron Norrie 2-3 Jiri Lehecka Dünya 11 numarası Cameron Norrie, Lehecka'ya 3-2 mağlup olarak turnuvanın dışında kaldı. Norrie, ilk 3 seti nispeten iyi götürse de son iki sette kötü bir oyun ortaya koydu. Michael Mmoh 3-1 Alexander Zverev Dünya 12 numarası Zverev, maça iyi başlamıştı. Alman raket ilk seti alarak kendisine bir güven aşılasada Amerikalı Mmoh, oyununu ortaya koydu Zverev'i dışarıya itti. Gördüğünüz gibi oldukça fazla vedaya tanıklık ettik bu iki günde. Turnuvaya heyecanı her gün yaşanmaya devam ediyor. Elimizden geldiğince sizlere yansıtmaya çalışıyoruz. Devam eden turnuva mücadeleleri için keyifli seyirler dileriz!

  • Formula 1'in Yeni Sezonu Öncesi Araçlar Tanıtıldı!

    Formula 1 dünyası yeni sezona doğru hareketlenmeye başladı. Tam iki hafta sonra ilk yarış hafta sonuna gireceğiz. Tabii önümüzde sezon öncesi bir test daha var. Geçtiğimiz sezonlarda bazı takımlar araç tanıtımlarını sezon öncesi testlerinde yaparlardı. Fakat 10 takımda araçlarının dış tasarımını tanıttı. Bu araçları sizler için derledim. Keyifli okumalar! MoneyGram Haas F1 Haas, aracını tanıtan ilk ekip oldu. Amerikalı ekip, aslında ilk tanıtan ekip olmayacaktı. MoneyGram şirketi ile anlaşmaları sonrası tarihi öne çektiler. Geçtiğimiz yıllarda olduğu gibi bir şirketle anlaşma yaptılar. MoneyGram, Amerika Birleşik Devletleri merkezli bir Amerikan sınır ötesi P2P ödemeleri ve para transferi şirketidir. 1980 yılından beri faaliyetlerini sürdürüyorlar. Güvenilir bir marka gibi görünüyor. Yeni bir Rich Energy skandalı yaşayacaklarını düşünmüyorum. Teknik açıdan bakarsak doğal olarak Ferrari'ye benzer bir model üzerinde görünüyor araç. Dış tasarımında da yine kırmızı, beyaz ve siyah renkleri tercih edilmiş. Oracle Red Bull Racing Red Bull lansmanı klasik olarak bize çok bir şey vermedi. Aracın gözle görülen ilk haline baktığımız zaman tasarımsal olarak neredeyse aynı. Fakat testlerde veya ilk sıralama turunda yine inanılmaz bir araç çıkaracaklardır karşımıza. Tabii onların tarafındaki en büyük değişiklik motor konusu. Formula 1 tarihinin en başarılı üç markasından birisi olan Ford, spora geri döndü ve 2026 yılından itibaren geçerli olacak bir motor tedariği anlaşması imzalandı. Bizleri neler bekliyor 3 yıl sonra, çok merak ediyorum. Williams Racing Williams'da da büyük bir değişim yok tasarımsal olarak. Hatta geçtiğimiz yıl yer alan mavi hatların bir kısmı zamadan tasarruf etmek için siyaha çevrilmiş. Ayrıca Duracell ile anlaşması var bildiğiniz üzere Williams'ın. Pilotun hemen kafasının üstündeki bölümde harika bir tasarım var. Bana kalırsa güzel bir sponsorluk çalışması olmuş. Alfa Romeo F1 Stake Alfa Romeo'da yeni bir şirketle isim sponsorluğuna gitti. Orlen ile anlaşmanın sona ermesiyle Stake ile anlaştılar. Stake, çevrimiçi bir kasinodur. Curaçao merkezli bir şirket olan Stake uluslararası anlamda büyük anlaşmalara sahip. Araç ise geçtiğimiz yıla oranla daha güzel bir tasarıma sahip bana kalırsa. Beyaz kısımlar yerini siyaha bırakmış ve siyah-kırmızı uyumu güzel olmuş. Onlarda Audi ile anlaştıklarını duyurdu ve McLaren'den Andreas Seidl'ı takıma kattılar. İki önemli hamle diyebiliriz. Scuderia AlphaTauri Alfa Romeo ile ayrılan Orlen markası AlphaTauri ile anlaşma sağladı. Sözleşme içerisinde Kubica ile ilgili bir maddenin olmadığını belirtelim. Nyck De Vries'in de takıma katıldığını tekrardan belirtelim. Yuki Tsunoda ile ilginç bir iki olacaklar. Aracın mavi-beyaz motiflerine gelen kırmızı rengi aşırı hoş duruyor. Belki büyük bir değişiklik yok tasarımda ama kırmızı eklenmesi güzel olmuş. Aynı zamanda lansman New York'ta gerçekleşti. AlphaTauri'de bir moda markası. Benim beğendiğim lansmanlardan birisi oldu diyebilirim. McLaren McLaren'de en büyük değişikliğin yine boya kısmı ile ilgili olduğunu söylemeliyiz. Aracın arka üst kısmı darı yerine bu yıl siyah olacak. Takımlar bir şekilde bu durumdan istifade etmek istiyor, McLaren'de bu şekilde kullanmış. Tabii İngiliz ekibindeki en büyük değişim pilot değişikliği olsa gerek. Arka arkaya F3 ve F2 şampiyon olan Piastri geçtiğimiz yıl kendisine koltuk bulamamıştı. Fakat bu yıl Formula 1'de ilk kez yarışacak ve bunu McLaren ile yapacak. Norris-Piastri ikilisini merakla bekliyoruz. Aston Martin Aramco Cognizant F1 Aston Martin, en büyük değişimi gerçekleştiren ekip oldu. Evrim değil devrim yaptı aracında. Elbette geçtiğimiz yıldan öğrenilen bazı bölümler vardır fakat bu yıl bambaşka bir araç bizimle. Dış tasarımdan ziyade aracın tekniği ile ilgili konuşuyorum. Tabii böyle konuşmak kolay ama aracın ne halde olduğunu görmek için iki hafta daha beklemek lazım. Fernando Alonso'yu da unutmayalım. Vettel'in yerine takıma katıldı. Eksikliğini aratmayacak kadar iyi bir hamleydi zaten. Kendi isteği, hırsı da onu teşvik ediyor. İyi bir performansla takımı yukarı götürebilir. Scuderia Ferrari Benim düşünceme göre en iyi lansmanı gerçekleştiren ekipti İtalyan takım. Uzun zamandır da hatırlamıyorum bu kadar güzel bir tanıtım. O anlamda takımı tebrik ederim. Frédéric Vasseur geldi takımın başına bildiğiniz üzere Binotto yerine. Takımın tarihin yansıtan hamlelerde bulunmuş hemen. Araç ise kendine has tasarımını korumuş durumda. Geçtiğimiz sezon kullanılan sidepod tasarımına farklı bölümler ekleyerek o bölümü korumuşlar. DRS bölümünde yer alan Ferrari yazısı muazzam. Aracın burnuda diğer takımlara oranla farklı bir tasarıma sahip. Mercedes-AMG PETRONAS F1 Turbo-hibrit çağının rakipsiz takımı Mercedes, siyah tasarımına geri döndü. Bazı kaynaklara göre bu Mercedes'e 0.3 saniye kazandırmış durumda. Bu rakam Formula 1'de çok çok büyük rakam. Sıralama turlarında veya yarışta 0.1 arayan pilotlar ve takımların olduğunu düşünürsek bu durum Mercedes için oldukça faydalı olacaktır. Aracın mat siyah tasarımı ve neon renkleri de korkutucu düzeyde. Dışarıdan bakınca tam bir "kötü kahraman" aracı gibi... Beğendiğim tasarımlar arasında 1. sırada Mercedes. BWT Alpine F1 Alpine, aracını tanıtan son ekip oldu. Gasly takıma katıldı, Zidane takımın elçisi oldu. Fransız bir ekip olduklarını biliyorduk zaten, iyice Fransız ekip oldular bu hamlelerle. Sporun bu kadar uluslararası alana açıldığı bir noktada milli takım gibi olmak pek mantıklı gelmedi bana. Ama ne olursa olsun başarı gelirse bunların bir önemi kalmayacak. Takım ilk üç yarışta pembe tasarımı tekrardan kullanacak. Sonrasında yukarıda görmüş olduğunuz tasarım kullanılacak. Geçtiğimiz yıla oldukça benzer. Tabii karbon fiber parçalar Fransız ekibi tarafından da sıkça kullanılmış. Pek farklı bir tasarım değil dışarıdan bakılınca. Bu yazımda Formula 1 takımlarının yeni sezon araçlarını derledim. Umarım beğenmişsinizdir. Bir sonraki yazılarda görüşmek üzere!

  • Kırmızı Şeytanlar Yükselişte!

    İngiltere Premier League tarihinin 20 kez olmak üzere en fazla şampiyonluk yaşayan takımı Manchester United, Sir Alex Ferguson döneminden sonra büyük çaplı sorunlarla uğraşmaya başladı. Bu sorunlar öncesinde Sir Alex ile tam 13 Lig Şampiyonluğu yaşayan Manchester United, ek olarak 2 Şampiyonlar Ligi Şampiyonluğu elde etti. Bunun yanında pek çok İngiliz Süper Kupası ve İngiliz Lig Kupası Şampiyonluğu ile United tarihinin belki de en büyük efsanesi oldu. Üstelik tüm bunları büyük paralar harcayarak değil tam aksine elindekileri en iyi şekilde değerlendirerek elde etti. Kupalardan daha ötede olan Sir Alex, kulüp için bir "baba" figürü gibiydi. Oyuncularla olan ilişkisi inanılmaz derecede kuvvetliydi. Oyuncu yönetimi denince akıla gelen ilk teknik adamlardandır. Sir Alex, tartışmasız olarak iletişim yönünde usta bir çalıştırıcıydı fakat aynı zamanda saha içinde oldukça iyi gözlem yapan ve bu gözlemleri tek tek masaya yatırıp çözüm üreten bir hocaydı. Altyapı ve scout çalışmalarına çok önem verirdi. Kulüp çalışanı dahil kulüpte kim varsa herkesi tanır ve hepsiyle tek tek ilgilenirdi. 1986 senesinde göreve başlayan Sir Alex, 2013 senesinde teknik adamlık görevini sonlandıracaktı. O andan itibaren kırmızı şeytanların çöküşü böyle başlayacaktı. Özellikle ezeli rakipleri Manchester City’nin de yükselişi dikkat çekecekti. Son senelerde "Manchester, mavidir." sözleri sıkça kullanılmaya başlandı. Sir Alex sonrası David Moyes, Ryan Giggs, Van Gaal, Jose Mourinho, Ole Gunner Solskjaer, Michael Carrick, Ralf Rangnick görev yaptı. Fakat neredeyse tamamının istenileni veremediği su götürmez bir gerçek. Sadece Mourinho ile 16/17 sezonunda ufak hareketlenme yaşayan Manchester United; UEFA Kupası, İngiliz Süper Kupası ve İngiliz Lig Kupası Şampiyonluğu yaşadı. Takımdan ayrıldıktan uzun bir zaman sonra Mourinho’nun United hakkında çarpıcı bir söylemi de oldu. "Takım benim dönemimden daha kötü durumda. Bu benim için üzücü bir şey, belki insanlar bu durumdan zevk aldığımı sanıyorlar ama ben hiç hoşlanmıyorum." Gelelim takımın şu an mevcut çalıştırıcısı Erik Ten Hag dönemine… 1 Temmuz 2022 tarihinde göreve getirilen Hollandalı çalıştırıcı, sezona ortalama bir oyun oynatarak giriş yaptı. Hocanın Manchester United için yetersiz olduğunu veya bazı soru işaretleri barındırdığını söyleyen büyük bir kesim vardı. Bu soru işaretlerinin yanında Ronaldo krizi patlak verdi. Erik Ten Hag’ın Ronaldo’ya olan tavrı açık ve netti. Açıkcası başta United taraftarları olmak üzere herkes şaşkındı. Ronaldo’ya olan tavırlarını ve söylemlerini Ronaldo’ya yakıştıramayan insanlar, Ten Hag’ın bu konuda ciddi olduğunu er geç anladı. Aslında zamanla Ten Hag’ın haklılığı ortaya çıktı diyebilirim. Ten Hag için çok ağır eleştiriler yapan insanlar biraz daha dizginleşmişti ve işin sonunda bir United efsanesi, aynı zamanda yıldız oyuncu Cristiano Ronaldo, Manchester United’dan ayrıldı. Ten Hag şu ana kadar ligde takımın başında 20 maça çıktı. 12 galibiyet, 3 beraberlik ve 5 mağlubiyetlik bir performans sergileyen Ten Hag ve öğrencileri, 39 puanla 4. sıradalar. United’ın eski günlerini bulacağını söyleyen yoğun bir kitle var. Ek olarak Arsenal tarafı da Arteta ile yükselişte. Medya da pek çok yerde "United ve Arsenal’in yükselişi" başlığı altında yazılara, görsellere vs. rastlamanız mümkün. Ten Hag ve öğrencileri, Avrupa sahnesinde de iyi ilerliyor. 6 maçta; 5 galibiyet ve 1 mağlubiyetleri bulunuyor. Oyuncular anlamında pozitif bir grafik yakalayan Ten Hag, özellikle Eriksen, Luke Shaw, Martinez ve Rashford’dan iyi verim alıyor. Casemiro’yu da kadrosuna katan United ekibi orta saha kurgusunu epey bir genişletmiş oldu. Casemiro, McTominay, Van de Beek, Bruno Fernandes, Eriksen ve Fred ile rotasyonu bol bir kurgu içine girdi. Ten Hag’ın takımda bir dikkat çeken hamlesi de eleştirilen odağında olan Maguire kararıydı. Oyuncuyu yedek kulübesine taşıyan Ten Hag keskin bir karar daha verdi ve bunun pozitif yansımalarını sahada şu ana kadar gördü. Aslında United’da teknik adamların yanında eleştirilen bir transfer politikası var. Herhangi bir oyuncu için girişimde bulunduklarında devreye Liverpool ve City gibi takımların girmesi United’ın elini zayıflatıyor çünkü söz konusu oyuncu son zamanlarda kötü gidişatta olan takıma ne kadar para verirseniz verin gelmek istemez. Dolayısıyla yönetim ve teknik ekip hep orta düzey futbolculara yöneliyor. Gündemde olan tüm oyuncular ellerindeki mevcut oyuncu profilinden daha üstünü veremeyecek, yani sana standartı verebilecek oyuncular oluyor genelde. Takımı zirvelere taşıyacak isimler gündemde olmayınca ve edilen transferler sonrası istenileni vermeyen oyuncuları takımda görünce hayliyle taraftarların eleştirilerine maruz kalınıyor. Ten Hag ile kulübün prestiji biraz olsun artmış gibi gözüküyor. Özellikle bazı maçlardaki oyun anlayışı dikkat çekiyor. Old Trafford’da oynanan Liverpool maçındaki taktik anlayışı takdiri hak ediyordu. Belki United’a yakışmayacak türdendi ama futbolda artık kazanmak daha önemli hale geldi. Topu rakibine vererek Liverpool’u 2. bölgede karşıladılar. Aldıkları her topu uzun kullanarak topun indiği yere yoğun bir baskıyla gittiler. Golleri de öyle buldular. Liverpool’un hücumlarını çok güzel kırdılar. Özellikle pas kanallarının hakimiyetini üstlerine alarak asla boş koridor oluşmamasını sağladılar. Geride konumlanarak arkaya atılan topları rahatça topladılar ve sonuçta maçı 2-1 kazandılar. Bunun bir benzerini de yakın tarihte ezeli rakibi Manchester City'e karşı yaptılar ve galip geldiler. Tüm bunlarla birlikte Ten Hag’a olan güven hayliyle artmış durumda. Zamanla daha iyiye giden görüntü verdikleri gayet net bir şekilde ortada. Zaman ne gösterir bilinmez ama pozitif havayı da arkasına alan United için o yaşanan eski güzel günler kapıda gibi. En azından taraftarlar öyle umuyor diyelim.

  • Galatasaray 10'da 10 İle Devam Ediyor!

    Süper Lig’de bu hafta, Giresunspor evinde lider Galatasaray’ı ağırladı. Genel anlamda temposuz geçen bir mücadeleye rağmen Galatasaray rakibini 4-0 mağlup etti. Galatasaray puanını 48’e çıkartırken, Giresunspor 21 puanla düşme hattının hemen üstünde bu haftayı tamamlamış oldu. İki takımda da maç öncesi önemli eksikler vardı. Galatasaray’da Abdülkerim, Giresunspor’da ise milli takıma çağrılan Campuzano ve Alexis Perez, kart cezası bulunan Robert Mejia yoktu. Giresunspor bu akşam bu eksiklerin etkisini görmüş olsa da, Galatasaray’da Abdülkerim yerine bu akşam görev Emin Bayram iyi bir performans gösterdi diyebiliriz. Takımların sahaya dizilişlerine göz atalım. Giresunspor maça genel olarak Galatasaray’ın kanatlarını durdurmaya odaklı çıkmış. Öyle ki Hayrullah’ın ilk yarı Kerem’in peşinden ayrılmadığını söylememiz gerek. Tabii Kerem bundan kurtulmak için özellikle ilk yarı kendisini sıkça merkeze attı. Genel anlamda oyun anlayışına baktığımızda Galatasaray’ın hücumunu savunup hızlı bir şekilde ileriye çıkmayı hedefleyen bir Giresunspor izledik. Tek ana planları bu değildi tabii ki. Galatasaray’ın şu anda zayıf karnı olarak görünen sol tarafını da sıkça kullanmaya çalıştıklarını görüyoruz. Abdülkerim’in bu maçta oynamayacak oluşunu da bildikleri için bu tarafa daha fazla çalışmış Hakan hoca. İlerde Bajic-Kuwas ikilsinin stoperler ile eşleşmesini sağlayıp, kademeye girmelerini bek oyuncusunun kademesine girilmesini engellemeye çalıştıklarını düşünüyorum. Keza Galatasaray’da özellikle kenar oyuncularının savunma katkısının az olduğunu düşünürsek oldukça makul ve mantıklı bir hamle. Böyle bir durumda santraforların kendilerini ceza alanına atmaktan ziyade, daha çok Serginho-Hayrullah ikilisine daha fazla yardımcı olmaları gerekiyordu. Bu noktada Kuwas’ın daha fazla Serginho’ya yakın oynaması Galatasaray’a sıkıntı çıkarabilirdi ancak olmadı. Genelde kazanılan topları geriden çıkarken Galatasaray’ın sol tarafına doğru da uzun vurduklarını sıkça izledik ilk yarı. Bu topların çoğunu Galatasaray savunması alsa da, ikinci toplar için bir hamle yapılması gerekirdi. Savunma konusunda da kalite olarak karşılık verilemeyecek bir rakip ile oynamak her zaman zordur. Buna karşılık olarak ilk yarı, kanatları iyi kapatan ancak merkezde ciddi bir alan bırakan Giresuınspor izledik. Galatasaray oturmuş oyun refleksleri gereği sürekli olarak kanada yönelmek yerine merkezi daha çok tercih etse, Giresunspor adına skor daha da kötü olabilirdi. Galatasaray alışık olduğu oyunu bu deplasmanda da gösterdi. Galatasaray aslında iç saha ve dış sahada iki farklı oyun oynuyor. Ev sahibi olduğu maçlarda rakibini boğan, çıkartmayan bir ön alan baskısı yaptığını hepimiz görüyoruz. Dış saha maçlarında ise bu baskı biraz daha geriden başlıyor. Buna sebep olan birçok şey (zemin, hava durumu, sakatlık riski vs.) olabilir ama genel anlamda izlediğim maçlarda bunu fark ettiğimi söyleyebilirim. Bu maçta da oturmuş oyunu izledik Galatasaray’da ama yine göze çarpan birkaç hatadan bahsetmek gerekiyor. Galatasaray oyunu 2. bölgeden kurarken stoperlerin topla çıkışlarına sıkça şahit oluyoruz. Bugün de aynı senaryoyu yanlış saymadıysam 4 kere izledik. İkisini Emin Bayram yaptı, ikisini Nelsson yaptı. Bu aksiyonu gerçekleştiren bu iki oyuncu da bu topları etkili kullanamadı. Nelsson’un yaptığı çıkışların birinde yaptığı top kaybı Galatasaray’ın savunmaya geçerken 4v3-4v4 yakalanmasına sebep oluyordu. Ancak Giresunspor’lu oyuncular pas tercihlerini doğru yapamadı. Hücum konusunda ise ilk yarı ilk 15-20 dakikada ceza alanında topla buluşmada sıkıntı yaşadığını söyleyebiliriz. Kaldı ki Boey-Icardi-Oliveira’nın uzaktan denemeler yaptığını gördük. Tabii bunlardan etkili olanı Icardi’nin çektiği şuttu. Buna ek olarak kaleci Onur’un ilk yarı iyi bir performans gösterdiğini de söylemem gerekir. İlk yarı Galatasaray bekleri oyuna çok fazla sokmasına karşın çok fazla pozisyona giremedi. İlk yarının sonlarına doğru Kerem’in, Icardi’ye attığı havadan topla birlikte kazanılan penaltıyı Icardi gole çeviremedi. Ancak ilk yarı biterken Galatasaray’ın yakaladığı kontrada Kerem’in yine Icardiye attığı çok iyi bir top var. Icardi kaleciyi geçemese de dönen topu Mertens tamamladı ve ilk yarıyı Galatasaray önde kapattı. Maçın ikinci yarısı ilk yarısı kadar tempolu geçmedi. Özellikle Giresunspor kanadında oyuna yapılabilecek hamle sayısının azlığı Giresunspor’un oyununu pek değiştirmedi aslında. Galatasaray ise skorun verdiği rahatlıkla oynadı. Hücuma daha rahat çıkan bir Galatasaray izledik ki bunda merkezdeki Torreira-Oliveira ikilisinin payı büyük. Yine beklerin hücuma çıktığı bir organizasyonda, Icardi’nin pasında Dubois çok iyi bir vuruş yaptı ve golü buldu. Giresunpor maça daha fazla asılmaya başlarken, girdiği pozisyonları skora dönüştüremedi ve haliyle yoruldu. Geri dönmekte güçlük yaşayan rakibine karşı da Galatasaray, oyuna aldığı iki kanat oyuncusuyla birlikte maçın bitimine yakın 2 gol daha attı. Genel anlamda temposuz ama bol gollü bir maç oldu. Ev sahibinin maça çıkarken eksiklerinin olması oyun anlamında onları çok etkiledi. Galatasaray ise şu anda pek göze batmasa da sol bek sorununa bir çözüm bulmak zorunda gibi duruyor. Belki Giresunspor bugün orayı daha efektif kullanamadı ama kullanabilecek rakiplerin olduğunu biliyoruz. Galatasaray 10’da 10 yaparak yoluna devam ediyor, Giresunspor ise şu anda risk altında görünüyor. Galatasaray takılmadan ne kadar devam edebilecek, yeni transferle yapılacak mı, yapılacaksa nasıl etki edebilir, bu soruların cevaplarını ilerleyen süreçte göreceğiz.

  • Formula E'nin İkinci Hafta Sonu Suudi Arabistan'da Koşuldu!

    Formula E'yi sizlere aktarmaya devam ediyoruz. Elektrikli Formula araçları bu hafta sonu Suudi Arabistan, Diriyah'ta mücadele etti. Zirve mücadelesi anlamında ilk yarışa benzer iki yarış geçirsekte orta sıralar karışmış durumda. Daha fazla uzatmayalım ve yazıya geçelim. Keyifli okumalar! Pascal Wehrlein, duble yaptı! İlk yarışta 2. olarak podyumda yer alan Alman pilot, bu hafta sonu koşulan iki yarışı da kazandı. Özellikle Porsche'nin yeni nesil (Gen 9) araçlarına geçince fark yarattığını görüyoruz. Yıllardır burada olmalarına rağmen başarı elde edemiyorlardı. Hem Pascal hem de Porsche en iyi yıllarını geçiriyorlar! Alman pilot şu ana kadar iyi olsada yılların tecrübesi ve bu yıl Porsche'ye katılan Antonio Felix Da Costa henüz takıma alışmış gibi durmuyor. Takım arkadaşının duble yaptığı hafta sonundan 0'la döndü. Takıma sadece 3 puan kazandırmış olsa Porsche takımlar şampiyonasında 1. sırada olacaktı fakat Andretti şu anda lider konumda. Jake Dennis takipte! İlk yarışın galibi Andretti pilotu Jake Dennis'ti. İngiliz pilot çok gerilerden gelerek bu hafta sonu iki yarışı da 2. tamamladı. Harika bir hafta sonu oldu onun için. Elbette Pascal kazanmışken sizde kazanmak istersiniz fakat 11 ve 6. sıradan kalkıp 2. sıraya kadar gelmek oldukça başarılı sonuç. İkinci pilot konumunda bulunan Andre Lotterer ise ilk yarışta aldığı 14 puanla takımı şampiyonada lider konumda tuttu. Yoksa o da bu hafta sonu 2 puan elde edebildi. Onun adına hayal kırıklığı olsa gerek. McLaren çok güçlü geldi! Şampiyonaya bu yıl katılan McLaren, Jake Hughes ve Rene Rast ile çok iyi başladı. Jake Hughes ile iki kez podyum şansını kaçıran İngiliz ekip, Rast ile 3. olarak ilk podyumunu elde etti. Takımlar şampiyonasında 3. konumdalar. Açıkçası sezon genelince bu performansı bekliyorum onlardan. Hughes, bir tık daha başarılı olsa şu anda lider çok yakın olabilirlerdi. Sezonun sürpriz ekiplerinden bir tanesi McLaren. Orta sıra karışmaya başladı! Sam Bird, Sebastian Buemi, Lucas Di Grassi... Bu üç pilot orta sıraya belli edecek gibi takımları adına. Aslında tabloya bakarsanız Bird ve Buemi yukarılarda fakat takımları sebebiyle geriye düşeceklerini düşünüyorum. McLaren ikilisi kolayca onları geçecektir. İlk hafta sonunda puan elde edemeyen Bird, Suudi Arabistan'da ilk yarışı 3, ikinci yarışı 4. tamamladı. Oldukça sağlam bir performans ama çok muhtemelen kalıcı olmayacak bu performans. Sebastian Buemi, ona göre daha istikrarlı. Koşulan üç yarışta 6, 4 ve 6. oldu. Sıralamada 3. sırada yer alıyor. Tecrübesi konuşturuyor. Envision Racing'e hayat veriyor diyebiliriz. Lucas Di Grassi, ilk yarışta yaşadığı kaza ve sonrasında aracın genel hali kötü olmasa puanlar çıkarabilirdi. Sezonun ilk yarışını 3. tamamlamış bir isim. Çok güçlü ve tecrübeli bir isim. Takım arkadaşı Rowland şu ana kadar puan kazanamadı. Mahindra Formula E takımına güzel sonuçlar getirebilir Brezilyalı Di Grassi önümüzdeki yarışlarda. Elimden geldiğince Fomula E'de geçtiğimiz hafta sonunu sizlere aktarmaya çalıştım. İki hafta sonra Hindistan'da görüşmek üzere!

bottom of page