top of page

Arama Sonuçları

Boş arama ile 1249 sonuç bulundu

  • 2022 NASCAR Şampiyonu Joey Logano kimdir?

    Joey Logano, profesyonel bir NASCAR sürücüsüdür. Halen NASCAR Cup Serisi'nde tam zamanlı olarak yarışıyor ve Penske Takımı için 22 numaralı Ford Mustang'i kullanıyor. Logano, 2018'de şampiyonluğu kazanan eski bir NASCAR Cup şampiyonudur. Ayrıca 2009'da NASCAR Xfinity Serisi şampiyonluğunu da kazanmıştır. Joey Logano, son yıllarda NASCAR başarısıyla eş anlamlı hale gelen bir isim. Connecticut'ta doğan 29 yaşındaki sürücü, 16 yaşından beri sporda yarışıyor ve kısa sürede sporun en iyi sürücülerinden biri olarak adını duyurdu. Logano, NASCAR kariyerine Xfinity Serisi'nde başladı ve 2009'da 18 yaşındayken şampiyonluğu kazandı. Bu, onu Xfinity Serisi şampiyonluğunu kazanan en genç sürücü yaptı ve sporda yükselen bir yıldız olarak statüsünü sağlamlaştırdı. Logano, Xfinity Serisi'ndeki başarısının ardından 2009'da Cup Serisi'ne sıçradı. Daha yüksek rekabet düzeyine alışması birkaç yılını aldı, ancak 2012'de galibiyetler ve şampiyonluklar için savaşan düzenli bir yarışmacı haline geldi. 2018'de Logano, Cup Serisi şampiyonluğunu kazanarak nihayet NASCAR'daki nihai hedefine ulaştı. İnanılmaz bir sezon geçirdi, beş yarış kazandı ve 18 yarışı ilk beşte bitirdi. Ayrıca normal sezonda en fazla play-off puanını kazanan isim oldu. Bu da şampiyonluğu garantilemesine yardımcı oldu. O zamandan beri Logano, Kupa Serisi'nin en iyi yarışmacılarından biri olmaya devam etti. 2019'da dört yarış kazandı ve şampiyona sıralamasında ikinci oldu. 2020'de iki yarış kazandı ve şampiyonluk sıralamasında üçüncü oldu. Ve 2021'de 2 yarış kazandı ve şampiyonluk sıralamasında 6. oldu. 2022 yılında dört yarış kazandı ve genel klasmanı lider bitirerek ikinci şampiyonluğunu elde etti. Ayrıca o sezon 11 yarışı ilk beşte bitirdi. Pist dışında Logano, hayır işleri ve topluma yaptığı yardımlarıyla tanınır. O ve eşi Brittany, çocuklar için sağlık ve sıhhati teşvik eden kuruluşları destekleyen Joey Logano Vakfı'nı kurdu. Sonuç olarak Joey Logano, sporda büyük başarılar elde etmiş ve Cup Serisi'nde en iyi sürücülerinden biri haline gelmiş NASCAR sürücüsüdür. O bir şampiyon, istikrarlı bir kazanan ve hem pistte hem de pist dışında sporun harika bir temsilcisi. NASCAR'ın en üst seviyesinde rekabet etmeye devam ederken, önümüzdeki yıllarda izlenmesi gereken bir sürücü.

  • Avustralya Açık Sürprizleriyle Devam Ediyor!

    Avustralya Açık’ın ilk haftasını geride bırakırken hem erkeklerde, hem kadınlarda oldukça fazla sürprizle karşı karşıya kaldık. Avustralya, diğer Grand Slamlere göre bir tık daha fazla sürprize açık bir turnuva olsa da, bu yıl daha fazla izledik sürprizleri. Hepsine ve genel gidişata değinmeye çalışalım. Turnuva öncesi yazımızda erkeklerde ağırlıkla Rafael Nadal ve Novak Djokovic'e değindik. Novak, kortta çok iyi sinyaller vermese de Carbellas Baena’yı 3-0, Couacaud’u 3-1 ve Dimitrov’u 3-0 ile geçti. 4. turda De Minaur’la eşleşti ve eğer sakatlık durumu da zorlarsa gerçekten zor eşleşme. Nadal ise belki şampiyonluk beklemiyorduk ama 2. turda elenmesi çok büyük sürpriz oldu. Yine sakatlık kaynaklı Amerikalı McDonald’a 3-0'la süpürülüp erken veda etmesi çokça tenisseveri üzdü. Bu maçta sakatlığına rağmen çekilmeyip kendini zorlaması ise büyük bir tartışma konusu oldu. Son yıllarda büyük baş belası olan sakatlıklara rağmen kendini zorlaması, umarız ki diğer Slamlere etki edecek hasarlar bırakmaz. İtiraf edeyim, Nadal böyle erken elenmişken, Djokovic de çok formda gözükmüyorken içimden "Medvedev gözleri kapalı şampiyon olacak herhalde" diye abartılı bir cümle geçirmiştim. Ancak o da Amerikalı Korda’ya set alamadan elendi. Üstelik Korda neredeyse maçın içine hiç sokmuyordu Medvedev’i. Bunun yanında en epik maç olan Kokkinakis-Murray maçı ise bizler için bir şölene döndü. Kokkinakis maçta 2-0, sette ise 5-2 öndeyken, önce bir servis kırdırıp sonra tie-break'i verdi. Sonrasında inanılmaz bir savunma oyunu oynadığı 4. seti ve ardından final setini de geçiyor ve 35’lik İskoç raket, yerel saatle gece 04.00’de 6 saatlik maç sonunda bir üst tura çıkıyordu Sir Andy Murray. Kadınlarda ise alışılageldik ters sonuçlar oldukça fazla. Şu yazıyı kaleme aldığımız sırada Dünya 1 numarası Iga Swiatek, 4. turda geçen senenin Wimbledon şampiyonu Rybakina’ya elendi. Bunun yanında 3. turda Sakkari’nin Zhu’ya, 2. turda Ons Jabeur’un Vondrousova’ya elenmesi şaşırtan sonuçlar oldu. Favori beklentim olan Gauff bu sabaha karşı Ostapenko’ya elendi. Burada daha sağlam gözüken Sabalenka oldu. Sırasıyla Bencic, Vekic ve Pliskova yolunda kaza yaşamazsa final yoluna rahatça ulaşabilir gibi gözüküyor. Tabi böyle sürprizli bir turnuva da şu olur, bu olur demek artık cesaret ister. İlk hafta geride kalırken oldukça şaşırtan sonuçlar gördük. İsimden ziyade form ve günlük ve performanslar çokça belirleyici oldu. Kalan oyuncular arasında erkeklerde Jannik Sinner’i çok çekişmeli bir oyunla geçen Tsitsipas, kadınlarda ise Sabalenka bize çok ilginç oyunlar gösterebilir. Umarız ki uzun süren ralliler, bol tie-breaklar göreceğimiz bir haftayı daha geride bırakırız.

  • Arsenal v Manchester United Maçının Ön Değerlendirmesi

    Premier League bu sezon zirve yarışında, beklenin dışında olayların yaşandığı bir lig oldu. Liverpool ve Chelsea’nin olağandışı kötü performansı, Newcastle’ın yükselişi, Manchester City’nin kolay puan kayıpları, Arsenal’i bu yarıştan sıyırmış gibi bir görünüyor. En iyi sezon başlangıcını yapan Arsenal bugün, sezona çalkantılı başlangıç yapan ama sonrasında oldukça istikrarlı bir görüntü veren Manchester United’ı konuk edecek. Her büyük maçta yaptığım gibi bu maçta da veriler üzerinden sizlere bu maç hakkında yorumlarımı sunmaya çalışacağım. Tabii bu verilere bakmadan önce Arsenal ve M. United’ın oyun anlayışlarına bir göz atmak gerek. Arsenal sezon başında, Arteta’nın geçmişte gösterdiği performanstan ötürü sıralama olarak çok yüksekte bitiremeyeceği takımlardan biri olarak görülüyordu. Şu anda oynanan oyun bunun tam aksini göstermiş durumda. Geride kalan 19 haftada sergiledikleri şahane oyunla rakiplerine çoktan gözdağı verdiler ve durdurulamaz bir rakip gibi görünüyorlar. Son oynadıkları Tottenham maçında da açıkça gördüğümüz gibi, Arsenal rakip sahaya geçerken ve rakip baskıyı kırarken neredeyse hiç zorlanmıyor. Bunun sebebi Arteta’nın bekleri ve Odegaard-Xhaka ikilisini kullanış şekliyle alakalı. Futbol, sayısal üstünlüğü sağlayanın kazandığı bir oyun. Bu hem skor tabelasında böyledir, hem puan durumunda, hem de sahada. Arsenal hücuma çıkarken, Xhaka ve Odegaard ikilisi rakibin orta saha ve savunma hattının arasına, “half space”lere yerleşiyor. Bekler ise Xhaka ve Odegaard’ın normalde beklenen konumuna kadar yükseliyor. Bekleri defansif oyun kurucu gibi kullanırken, Xhaka-Odegaard ikilisiyle de kanatlarda sayısal üstünlüğü yakalamaya ve bağlantı oyununu uygulamaya çalışıyorlar. Beklerin oyun kurucu gibi kullanılması, Arsenal’in ilerde çoğalmasını kolaylaştırırken, rakibin savunma hatlarını da kırıyor. Xhaka-Odegaard ikilisinin topla buluştuğu konum genelde bu iki hat arasında oluyor. Bu durumda zaten ileride 5 kişi çoğalmış bir takım varken, iki tehlikeli ayağı merkez hattın arkasında, savunma hattının önünde topla buluşturmak rakibi ciddi sıkıntılara sokuyor. Yukarıdaki şemada görebileceğiniz gibi. Xhaka ve Odegaard iç koridorda konumlanmış durumda. Stoperler Nketiah’ı savunurken, bu stoperlerden birinin Xhaka ve Odegaard’a çıkması savunma hattında Martinelli ve Saka’nın koşu atabileceği alanların oluşmasına sebep oluyor. Ayrıca geriden oyunu kuran bek oyuncularının pas opsiyonu sadece bu ikili de değil. Nketiah’ın bazı anlarda bağlantı oyununu sağladığını da görüyoruz. Bekler sadece oyunu kurmuyorlar, hücuma da katılıyorlar. Zinchenko’nun Martinelli kanadına attığı koşularda kanatta sayısal üstünlüğü eline alan Arsenal, genelde 3v2 kalıyor. Bu durumda iç koridorda bulunan oyuncu kaleyi cepheden gören yayda veya iç koridordan ceza alanına attığı koşuyla kendini gol pozisyonunda buluyor. Bunu geçtiğimiz Tottenham maçında gördük. Manchester United ise Erig ten Hag ile birlikte yeni bir kimliğe bürünmeye çalışıyor. Genel anlamda rakibini karşılarken merkezi oldukça kapatan bir yapıya dönüştüklerini görüyoruz. Rakip geriden oyun kurarken, ileri üçlünün iç koridor ve merkezi kapattığını, rakibi kanatlara yönlendirdiklerini söylemek mümkün. Hücuma çıkarken ise merkezde Casemiro, B. Fernandes ve Eriksen üçlüsünün oldukça birbirine yakın oynadığını ve tek paslarla hareket ettiklerini söyleyebiliriz. Bunu yaparken de sürekli olarak hareket halinde olmaları, rakibin onları savunmasında güçlük çıkartıyor. Arsenal’de gördüğümüz senaryonun bir benzerini B. Fernandes için de söyleyebiliriz. Daha çok serbest 10 gibi oynuyor Fernandes ve birebir eşleşmelerden böylece kaçmış oluyor. Hücumun her alanında onun oluşu United’ın ileride üretken olmasını sağlıyor. Fernandes-Eriksen-Casemiro üçlüsünün birbirlerine neredeyse sırt sırta oynaması merkezde oyunu güçlü kılarken, rakip merkeze onları savunmaya geldiğinde ise kanatlarda United’lı oyuncuların alan bulmasını kolaylaştırıyor. Büyük maça Opta verileri üzerinden bir göz atalım. Arsenal’de oyun anlayışına uygun olarak beklendiği gibi Odegaard, Saka, Martinelli ve Xhaka’nın hücum katkısının oldukça yüksek olduğunu görüyoruz. Ayrıca takımın en önemli hücum silahının Odegaard olduğunu da veriler bize gösteriyor. United’ın bu maçta Casemiro-Odegaard eşleşmesini yapacağını düşünüyorum. Casemiro’nun hem agresifliği hem de fiziksel üstünlüğü Odegaard’ın oyundan düşmesinde bir faktör olabilir. M. United da ise yukarıda bahsettiğim gibi Bruno Fernandes takımın en çok hücum katkısı veren oyuncusu. Genel olarak Arsenal ile kıyasladığımız da hücum katkısının sayısal anlamda daha düşük olduğunu görüyoruz. Arsenal bir şekilde B. Fernandes’i durdurmayı başarırsa United’ın hücum üretkenliğinde sorun yaşayacağını söyleyebiliriz. Arsenal’de top taşıma verilerine baktığımızda öne çıkanlarda yine aynı dört ismi görüyoruz. Daha çok kanat organizasyonu diyebileceğimiz bir oyun anlayışının oluşu böyle bir verinin ortaya çıkışında çok büyük bir etken elbette. Ancak Saka ve Odegaard’ın anahtar pas verilerinin dikkate değer olduğunu söylemek mümkün. Top taşımaları bu tarz anahtar paslarla bitirmek, kanadı bu kadar çok kullanan bir takım için büyük bir silah. United’a sorun yaşatacak durumların başında geliyor. M. United’da ise dikkat çeken isim Rashford. 27 şans yaratan top taşımanın 20’sini şutla bitirmiş. Bunları zaten oyuncu profili gereği sıkça yapan bir isim Rashford. Elbette bu kapalı savunmalara karşı veya geçiş oyununda iyi bir silah olarak görülebilir. Oyunun tıkandığı durumlarda iş de yapabilir ancak B. Fernandes’in bu kadar az sayıda anahtar pas atmış olması, United’ı biraz zora sokabilir gibi görünüyor. Üretkenliği sağlayan ana faktörden böylesine düşük bir sayı -elbette bu United’ın oyunuyla da alakalıdır- hakikaten de Arsenal savunmasını aşmak da sıkıntı yaratabilecek gibi duruyor. Son olarak rakibe göre topla oynama yüzdelerinin alanlara dağılımına bakalım. (Mavi: Rakibe göre topla oynamanın %55’ten fazla olduğu, Kırmızı: Rakibin topla oynamasının %55’ten fazla olduğu bölgeler.) Arsenal’in alan kullanımına baktığımızda kendi bölgesinde merkezde, rakip yarı alanda kanatlarda etkin olduğunu görüyoruz. Bunu yazının başında da belirtmiştik. Buna ek olarak rakibini kendi ceza alanına hapseden bir yapıya büründüklerini de rahatlıkla görüyoruz. M. United’ın sağ kanadının rakibe daha fazla topla oynama şansı tanıdığını söyleyebiliriz. Bu durumda Arsenal’in Martinelli-Xhaka ikilisiyle daha tehditkâr olabileceğini söylemek bu haritalara göre yanlış olmayacaktır. M. United’ın ise rakip alanda sol kanatta daha etkin olduğunu görüyoruz. B. White’ın merkeze geldiği senaryolarda kapılacak toplarla birlikte buradan daha etkili gelebileceklerini söyleyebiliriz. Ayrıca M. United'ın Arsenal’e göre rakibin kendi alanında pas yapmasına daha fazla müsaade ettiğini de söyleyelim. Bu durum böyle yüksek seviye bir maç için geçerli olmayacaktır belki ama yine de Arsenal’in oyun kurulumunda buna izin verirlerse, Arsenal’in gol tehditleri üretmesi çok da zor olmayacaktır. Zirveyi yakından ilgilendiren dev bir maç bizleri bekliyor. Arsenal’in şampiyonluk hedefi için kritik virajlardan birisi de bu maç olacak. M. United ise belki uzak bir ihtimal olsa da şampiyonluk yarışı içinde olmak ve ligi ilk üçte bitirmek için ciddi bir sınava çıkacak. Maçın Arsenal’in sahasında oynanması Arsenal adına büyük bir avantaj gibi görünüyor. M. United ise bu deplasmandan puanla dönmek isteyecektir. Keyifli bir maç olmasını diliyorum. Okuduğunuz için teşekkür ederim.

  • UFC 283 - Brezilyalılar Kendi Evlerinde Yıkıldı

    2023 yılının ilk UFC PPV gecesi, Brezilya’nın Rio de Janeiro kentinde yapıldı. Gece 2 kemer mücadelesine sahne oldu. Glover Teixeira ile Jamahal Hill, boşta kalan UFC hafif ağır sıklet kemeri için karşı karşıya geldi. Deiveson Figueiredo ile Brandon Moreno ise dördüncü kez UFC sinek sıklet şampiyonluğu için mücadele etti. UFC hafif ağır sıklet kemerini geçtiğimiz yıl Jiri Prochazka, Glover Teixeira’yı epik bir geri dönüşle yenerek kazanmıştı. Bu ikili rövanş maçına çıkacaklarken Jiri, geçirdiği ciddi bir omuz sakatlığı sebebiyle kemeri boşa çıkarmıştı. Boştaki kemer için ilk önce Jan Blachowicz ile Magomed Ankalaev karşılaşmış fakat maç berabere bitmişti. Böylece yeni kemer maçı olarak Glover Teixeira – Jamahal Hill mücadelesi ayarlandı. Karşılaşmadan önce herkes denk bir maç bekliyordu fakat öyle olmadı. Jamahal Hill, çok üstün bir performans sergileyerek rakibini puanla mağlup etmeyi başardı. Maçın başından sonuna kadar Jamahal Hill ayakta rakibini domine etti. Teixeira, birkaç sert yumruk atsa da Hill bunları rahatlıkla karşıladı. Hill, özellikle ikinci raunddan sonra attığı kafaya tekmelerle rakibini birkaç kez nakavt etmenin eşiğine geldi fakat Teixeira dayanaklılığı ve inatçılığıyla bunlardan kurtuldu. Hill, rakibini nakavt edemese de raundları rahat bir şekilde hanesine yazdırdı. Teixeira, beklenildiği gibi sürekli oyunu yere almaya çalıştı fakat bunda çoğu kez başarılı olamadı. Yere aldığı nadir bölümlerde ise rakibi sakin kalarak bu pozisyonlardan sıyrıldı. Hill, böylece hakemlerden bütün raundları alarak dominant bir galibiyetle kemeri kazandı. Karşılaşmadan sonra Jamahal Hill sevinç gözyaşları dökerken Glover Teixeira, eldivenlerini çıkararak emekli olduğunu açıkladı. 42 yaşındaki eski şampiyon, “Kendi iyiliğim için, kendi sağlığım için çok sertim. Artık Alex Pereira’ya yardım edeceğim.” diyerek emeklilik duyurusunu yaptı. Gecenin yan ana maçında Deiveson Figueiredo ile Brandon Moreno dördüncü kez karşı karşıya geldiler. Moreno, rakibini mağlup etti ve yeniden UFC sinek sıklet şampiyonu oldu. Brandon Moreno, geçen maçların aksine bu karşılaşmada grappling ağırlıklı dövüşerek herkesi şaşırttı. Maçın başından itibaren sürekli takedown denemeleri yaptı ve bunda da başarılı oldu. Jiu jiıtsu yeteneği kendisinden daha üstün olan Figueiredo’nun yerdeki kontralarıyla zor anlar yaşadı fakat sakin kalıp planını uygulamayı sürdürerek maçta üstünlük kurmayı başardı. Karşılaşma diğer mücadelelere nazaran daha fazla yerde geçse de ayakta da ciddi bir mücadele yaşandı. Ayakta Brandon Moreno, hızı ve tekniğiyle rakibinden bir adım önde gözüktü. Üçüncü raundda Moreno, Figueiredo’nun sol gözüne attığı sert bir yumrukla rakibinde büyük bir hasar meydana getirdi. Figueiredo, ne kadar ilk başta gözüne parmak geldiğini iddia etse de bu net bir yumruktu. Raund bittiğinde Figueiredo sol gözünü açamaz hale geldi ve doktorun devam edemez kararıyla hakem maçı bitirdi ve kazanan teknik nakavtla Moreno oldu. Brandon Moreno, böylece tarihe geçen bu dört maçlık rekabetin sonunda gülen taraf oldu. Sinek siklette kemerin tartışmasız sahibi olmayı başardı. Figueiredo için ise sinek sıklet defteri bu mağlubiyetle birlikte kapandı. Brezilyalı dövüşçü, maçtan sonra yaptığı açıklamada Moreno’nun galibiyetinin temiz olduğunu söyledi ve artık horoz siklette dövüşeceğini açıkladı. Shogun Rua Gecenin alt kartında MMA efsanesi Shogun Rua, kariyerinin son maçına çıktı. Daha önce kendi memleketinde son maçına çıkacağını duyuran Rua, Ihor Potieria’ya ilk raundda nakavt oldu ve seyircisine galibiyetle veda edemedi. Rua, seyircilere yaptığı veda konuşmasında; “Üzgünüm çocuklar, kariyerimi bir galibiyetle bitirmek istedim ama olmadı. Burada bırakıyorum.” ifadelerini kullandı. Shogun Rua, PRIDE günlerinde kazandığı başarılar ve çıkardığı müthiş maçlarla dövüş severlerin hayranlığını kazanmıştı. Brezilyalı dövüşçü, UFC’ye geçtikten sonra da hafif ağır sıklet şampiyonluğunu almayı başarmıştı, Rua, 2011 yılında yaptığı Dan Henderson karşılaşmasıyla UFC Şöhretler Müzesine seçilmeye hak kazanmıştı.

  • Gaziantep FK ve Hatayspor'da Forma Giyen Oyuncular Nereye Gidecek?

    Linesman ekibi olarak, 06 Şubat 2023 tarihinde 04.17 sularında yaşanan depremde hayatını kaybeden vatandaşlarımıza Allah’tan rahmet, yaralanan vatandaşlarımıza geçmiş olsun dileklerimizi iletiyoruz. Bir yandan depremle mücadele devam ederken bir yandan da insanlar ve kurumlar hayatlarını sürdürmeye çalışıyor. Özellikle Türkiye'de faaliyetlerini gerçekleştiren kurum ve kuruluşlar tekrardan normal hayata geçiş yapmak için çalışmalarını sürdürüyor. Bunlardan birisi ise spor camiası. Bildiğiniz üzere deprem sebebiyle Hatayspor ve Gaziantep FK, ligden çekilme kararı aldı. Kulüplerin ödediği maaş yükünü düşününce oyuncuların en kötü kiralık olarak gitmesi gerekiyordu, öyle de olacak gibi görünüyor. Hadi gelin, gündeme gelen transfer dedikodularına bakalım. Alexandru Maxim - Beşiktaş Gaziantep FK'nın Rumen oyuncusu Alexandru Maxim için Beşiktaş ve Galatasaray mücadele halinde. İlk günden beri Beşiktaş'ın bir adım daha önde olduğunu söylememiz lazım. Transfer, Beşiktaş tarafında olumlu sonuçlanacak gibi görünüyor. Joao Figueiredo - Başakşehir Gaziantep FK Sportif Direktörü Adnan Erkan, Joao Figueiredo'nun Başakşehir ile anlaşmaya yakın olduğunu açıkladı. Brezilyalı futbolcu için İstanbul ekibi Gaziantep FK'ye 650 bin Euro bonservis bedeli ödeyecek. Papy Djilobodji - Galatasaray 34 yaşındaki Senegalli stoper, Galatasaray ile anlaşmaya yakın. Sarı kırmızılı ekibin bu oyuncuyu kadrosuna katması bekleniyor. Lazar Markovic - Trabzonspor Karadeniz ekibi Trabzonspor, Gaziantep FK'den Lazar Markovic ile anlaşma sağladı. Sırp futbolcu, yarım sezonluk kiralık imza atacak. Sene sonunda tekrardan Gaziantep'e dönecek. Günay Güvenç - Galatasaray Fernando Muslera'nın sakatlığının ardından kaleci arayışlarına başlayan lider Galatasaray, Gaziantep FK'nin file bekçisi Günay Güvenç'i kiralık olarak kadrosuna katmayı planlıyor. Galatasaray dışında Kasımpaşa ve Adana Demirspor da Günay ile ilgileniyor. Bertuğ Yıldırım - Fenerbahçe Hatayspor'un 20 yaşındaki genç yeteneği ile Fenerbahçe'nin ilgilendiği söyleniyor. Fakat Bertuğ'un transferinin yarım sezonluk olması bekleniyor. Sam Adekugbe - Galatasaray Sezon başından bu yana sol bek bölgesinde sıkıntı yaşayan Galatasaray, Hatayspor'dan Sam Adekugbe'yi kadrosuna katmak istiyor. Kanadalı oyuncu, Beşiktaş'ın da listesinde yer alıyor. Ayoub El Kaabi - Trabzonspor Hatayspor'un Faslı formda golcüsü El Kaabi ile Trabzonspor temas halinde. Trabzonspor haricinde Adana Demirspor'da oyuncu ile ilgileniyor. Her iki takımda kiralık almak istiyor fakat yönetim oyuncuyu satarak depremin yaralarını sarmak istiyor. Şu an için transfer askıya alınmış olsa da en güçlü aday Trabzonspor gibi görünüyor. Bunun gibi bir çok transfer haberi daha var. Biz en net olan ve olması beklenen haberleri sizler için derledik. İlerleyen günlerde transferleri göreceğiz. Tekrardan depremde hayatını kaybeden vatandaşlarımıza Allah’tan rahmet, yaralanan vatandaşlarımıza geçmiş olsun dileklerimizi iletiyoruz.

  • Everton'ın Son 2 Sezonda Yaşadığı Düşüş!

    İngiltere Premier League tarihinde elde ettiği 9 şampiyonlukla bu ligin köklü takımlarından olan Merseyside’ın mavi tarafında işler son yıllarda istenildiği gibi gitmiyor. Everton, bundan sadece 5-6 yıl öncesine kadar "Top 6" takımlarının hemen ensesinde varlığını hissettirirken, geçtiğimiz sezon sadece 4 puanla kümede kalan, şu anda da 15 puanla Southampton ile beraber ligin dibine demir atmış bir takım haline geldi. Neden böyle olduğuna gelin bir göz atalım. 2020/21 sezonunda takımın başına Carlo Ancelotti’nin gelmesinin başta Farhad Moshiri ve ekibinin yaptığı en doğru şeylerden biri olduğunu söyleyebiliriz. Don Carlo’nun gelişiyle Everton hem oyun olarak çok gelişti hem de camia olarak da iyice birbirine sımsıkı sarıldı diyebiliriz. İtalyan kurt hoca, Napoli’den Allan, Watford’dan Doucoure hamleleriyle merkezi güçlendirmiş, James Rodriguez’i de alarak takımdaki belki de tek yaratıcı oyuncu olan Sigurdsson’un yükünü hafifletmişti. Sezonu 6. sıradaki West Ham’ın yalnızca 6 puan gerisinde kapatarak 10. sırada tamamlayan mavilerde herkes gelecek sezona Don Carlo önderliğinde umutla bakıyordu. Ancak Real Madrid’den gelen bir teklifle Everton hocasız kaldı ve Ancelotti eflatun beyazlılarla sözleşme imzaladı. Belki de hatalar silsilesi bu süreçten sonra başladı. Takımın başına getirilen Rafael Benitez’in geçmişte Liverpool teknik direktörü olduğu ve Everton hakkında yaptığı açıklamalar herkesçe biliniyordu. Tüm bunlara rağmen Rafa’yı hoca olarak getirmenin Everton yönetiminin yaptığı bariz bir hata olduğu kanaatindeyim. Her ne kadar lige 4 maçta 10 puan toplayarak başlasalar da sonraki 15 maçta sadece 2 galibiyet alınması Benitez’in sonunu getirdi. Ancelotti ile oynanan pozitif ve pas oyununa dayalı futbol yerine daha direkt ve kontra atağa yönelik bir oyun oynanması, zaten ön yargılı olan taraftarları daha da perçinledi. Rafa Benitez’in önceki sezonun yıldızlarından James Rodriguez ile yaşadığı sorun, ardından da Lucas Digne’nin satılması, alınan kötü sonuçlarla da beraber Everton taraftarlarında bardağı iyice taşırdı. Bu zorlu süreçte takımı kümede tutmak için gelen Frank Lampard, Manchester United ve Leicester City maçlarından 4 elde etti, sonrasında ise ligin son 6 maçında topladığı 10 puanla takımı ligde tutmayı başardı. Kabus gibi geçen 21/22 sezonunun ardından yaz transfer döneminde takımın yıldız ismi Richarlison’un Tottenham’a satışı 70 milyon Euro karşılığında gerçekleşti. Lampard’ın öncelikli amacı geçtiğimiz sezonki savunma tandemini güçlendirmekti. Bu doğrultuda küme düşen Burnley’den Tarkowski, Wolves’den Coady takviyeleri geldi. Orta alana eski oyuncuları Gueye, Manchester United’dan genç Garner ve Lille’den Onana hamleleri gerçekleşti. Hücum hattına ise Brighton forması giyen Maupay ve Burnley’li McNeil takıma katıldı. Ancak Richarlison’un gidişi sonrası yerine alınmayan yıldız veya lider ruhlu bir oyuncunun eksiğini Everton çok fazla yaşadı. Lige ilk 6 maçta galibiyet yüzü görmeden başlayan Everton’da takım her ne kadar az gol yese de hücum anlamında da bir o kadar kısır kalıyordu. Maupay-McNeil transferlerinin gerekli katkıyı verememesi, Calvert Lewin’in yaşadığı sakatlıktan sonra eski formuna kavuşamaması, bunlara Gray ve Gordon’un formsuzluğu eklenince Everton akan oyunda çok fazla tıkanmaya başladı. Ligin son haftalarında buldukları gollerin çoğunun duran toptan olduğunu belirtmek isterim. Takımda istenen seviyede bir yaratıcı oyuncu bulunmaması, teknik direktör Frank Lampard’ı da üçlü bir formasyonla kontra oyunu oynamaya ittiğini söyleyebiliriz. Ancak ben yine de bu kadronun hakkının 19.luk olduğu kanaatinde değilim. Eldeki oyuncu grubunun kalitesinin ligde kalmak adına gayet yeterli olduğunu düşünüyorum. Bu konuda her ne kadar Frank Lampard’ın hataları da olsa, ben burada asıl sorumlunun Everton yönetimi olduğunu düşünmekteyim. Yalnızca birkaç yıl öncesine kadar zirvenin en büyük takipçisi olan bu takımın son yıllarda içinde bulunduğu durum ortada. Ancelotti sonrası o kalibrede bir hoca getirmekten ziyade son yıllarında başarısız olan Rafa Benitez, henüz teknik direktörlük deneyimi kısıtlı olan Frank Lampard’ı getirmek yönetimin geçmişe nazaran vizyonunda bir gerileme olduğunu bizlere gösteriyor. Frank Lampard ismi takımla anılırken bir yandan da Vitor Pereira’nın ismi ciddi şekilde medyada yer almaya başlamıştı. Üstelik kendisi Fenerbahçe ile kötü günler geçirip yolların ayrıldığı bir isimdi. Türkiye Ligi ile Premier League'in farkını hepimiz biliyoruz. Bu durum bizlere Everton yönetiminin net bir şekilde başarısız olduğunu gösteriyor. Artık bu kötü sonuçlara dayanamayan yönetim, Frank Lampard ile yolları ayırdı. Takımın başına ise yıllarını Burnley’e adamış bir isim olan Sean Dyche getirildi. Dyche hocanın klasik 4-4-2 dizilimini kullandığını, topla oynamayı pek sevmediğini ve genelde kontra atak kovaladığını biliyoruz. Hocanın bu süreçte Everton takımını bu krizden ve küme hattından kurtarmak için kısa vadede doğru bir seçim olduğunu düşünüyorum. Bu zorlu süreci ve kriz yönetimini iyi bildiğini düşündüğüm Dyche hocanın sene sonunda Everton’u tehlikeli bölgeden çıkaracağına inanıyorum. Ancak uzun vadede neler yapabilir onu hep beraber izleyip göreceğiz.

  • Formula 1'de Toe Açısı

    Formula 1 araçlarına tepeden bakarsak tekerlerin merkez hattına göre farklı bir açıda durduğunu görürüz. Bir başka deyişle tekerler düz bir açıyla durmaz. Merkeze göre durdukları bu açı farkına toe-angle yani toe açısı denir. Peki neden böyle bir açı var, ne işe yarar, nerelerde kullanır? Bu yazımda bunları ele alacağım. Bu durum matematikte 'diferansiyel' olarak tabir edilir. Formula 1’de de bu matematiğin detaylarına girilir. İki tür toe açısı vardır. İlk resimde, lastiklerin içe dönük durmasına toe-in denilir. Diğer adıyla pozitif-açı olarak da ifade edilir. Üçüncü resimde de toe-out yani negatif açı yer alıyor. Peki takımlar neden bu açılarla oynarlar? Öncelikle şunu söylemeliyim ki oynanan açılar büyük çapta açılar değil. Yani takımlar yaklaşık 1-2 derece oynarlar. Şimdi normal durumda bir araç tasavvur etsek resimde olduğu gibi tekerlerin dümdüz olduğu (toe-zero) durumu ele alırız. Bu düzlüklerde ideal, iyi bir durumdur. Ancak ya araç viraj alırsa? İşte bu durumda farklı bir senaryo söz konusu. Çünkü araç viraj aldığında iç taraftaki teker, dış taraftaki tekere göre daha az yarıçap yol alır. Her iki lastiği de düz tutarsak (toe-zero) lastikler birbiriyle çatışır ve araç dönmek istemez. Yazıyla anlatılması zor bir durum ama hayal ettiğinizde daha net anlaşılıyor. İşte bu durumu ortadan kaldırmak için toe açısı veriliyor. Böylelikle virajlarda daha hassas ve yol tutuşu yüksek bir durum meydana geliyor. Şimdi lastiklerin dışa dönük olduğunu (toe-out) düşünelim. Bu durumda dönen tekerlekler doğal yollarına daha yakın bir yarıçapa sahip yolları takip eder ve bu nedenle araç kolayca döner. İdeal toe açısı virajların yarıçapına göre değişir ve sürüş sırasında değiştirilemediğinden bu açı oluşturulurken tüm virajlar hesaba katılmalıdır. Tabi şu ana kadar yazdıklarımın hepsi ön lastikler için geçerli. Yoksa arka lastikler için de toe açısı vardır. Genelde ön tekerler için toe-out arka tekerler için toe-in seçilir. Arka tekerlerde toe-in seçilmesinin sebebi güç frenlemede önde kaldığı için arka taraf süspansiyon geometrisine bağlı olarak kendini stabil konuma getiriyor ki araçta sorun yaşanmasın. Toe açısı aynı zamanda araçların oversteer ve understeer risklerini kontrol etmek için de kullanılır. Örneğin aracın pistte oversteer yaşadığı bölümler varsa ama hızlı turlar atabiliyorsa toe açısı en tolere edilebilir şekilde tutulur ki sürücü kayan aracı kolay kontrol edebilsin. Tabi tüm bu durumlar lastik ısısını da etkiler. Düzlükte toe-out durumundayken lastiğin içi, yüzeyle daha çok etkileşime girer. Bu da lastiğin iç tarafının ısısını artırır. Bu da lastik aşınmaları artırabilir. Dolayısıyla toe açısıyla sadece virajlardaki tutuş değil, lastik ısısı yönetimi de yapılabilir. *Görseller @chainbear YouTube kanalına aittir.*

  • WRC Efsanesi: Sebastian Loeb!

    Sebastian Loeb, spor tarihinin en büyük sürücülerinden biri olarak kabul edilen bir Fransız ralli pilotudur. 1974 doğumlu Loeb, ralli kariyerine 1990'ların sonunda başladı ve inanılmaz sürüş becerileri ve rakipsiz tutarlılığıyla kısa sürede adından söz ettirdi. Loeb, kariyeri boyunca 2004'ten 2012'ye kadar arka arkaya benzeri görülmemiş dokuz Dünya Ralli Şampiyonası (WRC) şampiyonluğu kazandı. Loeb, WRC başarısına ek olarak, Dakar Rallisi ve Dünya Binek Araba Kupası da dahil olmak üzere bir dizi başka motor sporları etkinliğinde de yarıştı. Bu disiplinlerin her birinde birkaç yarış kazandı ve bir sürücü olarak çok yönlülüğünü ve becerisini daha da kanıtladı. Birçok başarısına rağmen, Loeb mütevazı ve ayakları yere basan bir birey olmaya devam ediyor. Sportmenliği ve rakiplerine saygısının yanı sıra sıkı çalışması ve özverisiyle tanınır. Aynı zamanda gelecek vadeden ralli sürücüleri için bir rol modeldir ve yaygın olarak ralli sporunun en önemli figürlerinden biri olarak kabul edilir. Bugün Loeb, dünya çapında ralli etkinliklerinde yarışmaya devam ederken sporun hayranları arasında da popüler bir figür olmaya devam ediyor. İster sıkı bir ralli hayranı olun, ister sadece gerçek bir motor sporları harikasının yetenek ve becerisini takdir edin, Sebastian Loeb uzun yıllar boyunca kesinlikle hatırlanacak bir isimdir.

  • Chelsea v Fulham Maçının Ön Değerlendirmesi

    Premier League bu hafta Chelsea v Fulham açılış maçıyla başlıyor. Bu maçı veriler üzerinden biraz irdeleyeceğiz. Graham Potter geldikten sonra iyi bir ivme kazanan Chelsea, son haftalarda ligin en kötü form durumuna sahip takımlarından birine dönüşmüş durumda. Takım öyle bir hale geldi ki gelecek dönemlerde olası bir transfer yasağına karşı neredeyse tüm hamleleri bu kış transfer döneminde yaptılar. Bu transferlerden en öne çıkanlar şüphesiz Mudryk ve Enzo Fernandes oldu. Fulham'da ise durumlar tahmin edilenden daha iyi durumda. Lige bu sene çıkmalarına karşın şu anda 9. sırada olmaları onlar için tadından yenmeyecek bir olay. Sezon boyu aldıkları sürpriz denebilecek sonuçlarla beraber takım şu an iyi bir formda diyebiliriz. Tabii Mitrovic’in göstermiş olduğu performans bunun en büyük nedenlerinden birisi. Fulham’ın zorlanacağı en büyük etmenlerden birisi Chelsea’nin sahip olduğu fazla rotasyonlu kadrosu. Graham Potter, mevcut kadroyla çok fazla oynayan bir hoca. Bu ona rahatlık sağlasa da aslında oyuncuların birbirleriyle olan uyumunu da zorlaştırıyor. Maçlara farklı formatlara çıkmasına karşın, en fazla tercih ettiği dizilişin 3’lü savunma (3-5-2, 3-4-1-2, 3-4-3) olduğunu söyleyebiliriz. İşte bu farklı formasyonlar rakiplerin işini zora sokan faktörlerden birisi. Takımların verilerine geçelim. xG Verileri (Üretilen xG) Her iki takımın da akan oyunda neredeyse aynı sayıda xG ürettiğini rahatlıkla görüyoruz. Buna karşın Fulham’ın duran toplarda daha etkin taraf olduğunu söyleyebiliriz. Bunun en büyük etmeni bana kalırsa Mitrovic tehdidi. Chelsea’nin ise duran toplarda oldukça düşük bir istatistiğe sahip olması onların elini oldukça güçleştirmiş durumda. (Rakibe verilen xG) Her iki takımın akan oyunda oldukça yakın verilere sahip olduğunu söyledik ama yukarıdaki tabloda, rakibe verilen xG’lerde durum oldukça farklı. Fulham’ın hücum yönü fena değilken, savunma kısmında ise rakiplerine oldukça cömert davrandığını söylemeliyim. Chelsea’de neredeyse aynı konumda. Savunma zafiyetinin Chelsea seviyesine göre bir hayli yüksek olduğunu görüyoruz. Tabii bunda ben uyum probleminin ve hücumcu beklerin bir sorun olduğunu düşünüyorum. Göze çarpan diğer istatistikse Chelsea’nin duran toplarda rakibine 6,57 xG verip kalesinde 6 gol görmüş olması. Fulham gibi duran toplarda tehdit bir rakibe karşı bu ciddi bir sorun olabilir bu maçta. Takımların Alan Kontrolleri Chelsea’de taktik anlayış gereği çoğunlukla kanatların aktif olduğunu görüyoruz. Bunun sebebi her iki bekin de kanat bek ve hücumcu olması. Buna ek olarak sürekli değişen hücum hattında her oyuncunun kanatta da performans gösterebiliyor oluşu. Chelsea genelde kanatlarda üçgenler veya dörtgenler yaratabilen bir takım olmasıyla öne çıkıyor. Bu veriler de bunu destekler nitelikte. Fulham’da ise durum negatif görünse de aslında öyle değil. Çünkü bu verilen topa sahip olma isatiskleri üzerinden işleniyor. Fulham'ın oyun anlayışı aslında daha çok direkt hücum. Bu nedenle topa sahip olma gibi bir anlayışları aslında yok diyebiliriz. Ama buna rağmen sağ bekte ciddi sorun yaşadıkları aşikâr. Rakiplerine bu bölgeyi bu kadar kolay teslim etmek, hele de Chelsea’nin yeni transferi Mudryk gibi dribblingleri ve hızıyla öne çıkan bir oyuncu varken, bu maçta işlerini çok zora sokacaktır. Chelsea bu maçta bu bölgeyi oldukça aktif kullanacaktır diye tahmin ediyorum. Son olarak takımlardaki bireysel performanslara da bir göz atalım. Futbolcuların Hücum Katkıları ve Top Taşıma Verileri (Hücum katkıları) Chelsea’de öne çıkan oyuncu Havertz, Fulham’da Mitrovic. Bu verilerde en çok katkıyı sağlayan oyuncular, en golcü veya en çok skor katkısı veren oyuncu olur. Ama Chelsea’de bu durum birden fazla oyuncuya eşit şekilde dağılmış durumda. Yani Fulham’ın tek bir oyuncuya endekslenmesi çok zor duruyor. Fulham içinse tam tersi diyebiliriz. En önemli oyuncuları Mitrovic. Mitrovic, oyuncu profili gereği bir hedef santrafor olmasının da getirisiyle, birebir önlem alınması gereken bir oyuncu ki takımın da en golcü oyuncusu. Onun yaratacağı alanları Fulham’ın iyi kullanması gerekiyor. Top taşımalarla şans üreten oyunculara baktığımızda, Willian ve A. Pereira’nın kanat ve orta saha oyuncuları olması sebebiyle öne çıktığını görüyoruz. Chelsea’de de aynı durum hücum oyuncuları için geçerli. İleri üçlüsü sürekli değişen ve kanatta da oynayabilen oyuncuların olması, Chelsea’nin en büyük avantajlarından. Bu noktada sol kenarı zayıf olan Fulham’a karşı Mudryk-Sterling-Havertz üçlüsünün orayı maç boyu zorlayacağını söylemek mümkün. Kaldı ki Sterling en fazla anahtar pas atan oyuncuyken, bu ikiliye Mudryk’in de eklenmesi Fulham’ı potansiyel kötü bir senaryonun beklediğini gösteriyor. Sterling ve Havertz’in ceza alanı çaprazından ikiye birle içeriye girip gol pozisyonuna girmesi de oldukça yüksek gibi görünüyor. Şunu da eklemek gerek, direkt hücum anlayışına sahip bir takımda bir santraforun da bu kadar yüksek şans üreten dribblingler yapmış olması Fulham adına önemli tehditlerden birisi. Bu top taşımaların %71’i şutla sonuçlanmış. Acayip bir istatistik... Genel olarak, Chelsea’nin sol kanadı oldukça aktif kullandığı, Fulham’ın ise rakibi karşılayıp direkt hücuma çıkacağı bir maç bizleri bekliyor gibi görünüyor. Maç için kritik performansları verilere göre Mudryk, Sterling, Mitrovic ve A. Perreira sergiler diye tahmin ediyorum. Tabii oldukça değişken kadrosu olan Chelsea’de Graham Potter nasıl bir formasyon ve kadro belirleyecek orası soru işareti. Bakalım Chelsea son dönemdeki kötü gidişata son verip yükselişe geçecek mi? Fulham, ertelenen maçta olduğu gibi Chelsea’yi tekrar yenebilecek mi? Keyifli bir maç olmasını diliyorum. Ekip arkadaşlarımızdan Recep Tarık Arıcan, mücadeleyi stadyumdan (Stamford Bridge) takip edecek. Sosyal medya hesaplarımızdan mücadeleye özel paylaşımları takip edebilirsiniz.

  • Chelsea v Fulham Maçında Gol Sesi Çıkmadı!

    Merhabalar, bugün sizlere Premier League’de oynanan Chelsea v Fulham maçını ele alacağım. Keyifli okumalar dilerim. Kadrolar Londra derbisinde ev sahibi Chelsea’yi bugün sahaya 4-3-3 şeklinde dizilirlerken gördük. Reece James sakatlığını atlatmasıyla bugün 11'de kendisine yer buldu. Premier League tarihinin en pahalı transferi olarak adını yazdıran Enzo Fernandez ayağının tozuyla bugün sahaya çıktı. Yanındaysa Callagher ve Mount gibi oyuncuların olmasıyla tabiri caizse savaşçı ve çalışkan bir orta saha kurgusu izledik. İleri hatta ise Mudyrk, PSG’ye transferi belgelerin yetişmemesi sebebiyle iptal olan Ziyech ve Havertz üçlüsünü gördük. Konuk ekip Fulham bu sezonun flaş ekiplerinden. Geçtiğimiz yıllarda sürekli küme düşüp çıkmasıyla ‘Asansör takım’ olarak adlandırılan deplasman ekibi, bu sene o lakabı üstünden atacak gibi duruyor. Klasik 4-2-3-1’i bozmayan hoca Marco Silva, Palhinha ve Harrison Reed ile merkezdeki sertliği korumayı amaçladı. Onların önünde Pereira, kenarlarda ise Willian ve Decordova Reid gibi iki dinamik kanat oyuncusu, önlerinde de Mitrovic gibi bir golcü olunca bu takımla baş etmek sezon özelinde kesinlikle zor oldu. İlk Yarı Maça yeni transferleri ve taraftarlarının da etkisiyle hızlı başlayan Chelsea, ilk dakikalarda oyunu rakip yarı alana yıktı. Sürekli olarak orta saha oyuncuları ile rakip savunma arkasına toplar atmayı deneyen Maviler, orta saha oyuncularına destek olarak yeni transfer Badiashile’nin de pasör özelliğini kullanarak rakibi merkezden ve kenarlardan delmeyi hedeflese de Palhinha, Tete ve Antonee Robinson gerçekten çok iyi bir performansa imza attılar. Bunlara bir de Havertz’in bitiricilik konusunda yaşadığı sıkıntı eklenince ev sahibi 2 net gol pozisyonundan yararlanamadı. Özellikle devrenin sonuna girilirken Havertz’in karşı karşıya pozisyonda vurduğu direk taraftara adeta saç baş yoldurdu. İkinci Yarı Graham Potter 2. yarıya Mudyrk-Madueke değişikliği ile başladı. Ancak istediği üstünlüğü rakibine kuramayınca Sterling ve Azpilicueta hamleleri de geldi. Ev sahibi ekibin maçın 3'te 2'lik dilimi geride kalırken henüz isabetli şut çekemediğini de belirtelim. Maçın sonlarına doğru maviler her ne kadar rakip yarı alanda baskısını kursa da Datro Fofana’nın şutunda Ream’ın çizgiden çevirdiği pozisyon dışında net bir gol pozisyonu üretemediler. Böylece maç 0-0'lık eşitlikle sona erdi ve konuk ekip Fulham buradan istediğini almış oldu. Neler Öngörebiliriz? Transfer döneminin yıldızı Chelsea’da defansa yapılan Badiashile, merkeze Enzo ve kanatlara yapılan Mudyrk hamleleri elbette çok kıymetli. Joao Felix’in de bu maç özelinde cezalı olduğunu hatırlatalım. Ancak ben Chelsea’nın ileri uçta Havertz’den ziyade daha net bir bitirici santrfora ihtiyacı olduğunu düşünüyorum. Son 9 lig maçında 5 gol atan bir Chelsea’dan bahsediyoruz. Yapılan takviyeler ve hamleler ile topla üretme ve pozisyona girme sorunun ortadan kalkacağını düşünsem de bu atakların ne kadarının gole dönüşeceği konusunda bazı şüphelerim var. Önümüzdeki maçlarda izleyip göreceğiz. Bu yazımda sizlere Chelsea v Fulham maçının değerlendirmesini elimden geldiğince yaptım. Umarım keyifle okuduğunuz bir yazı olmuştur. Başka yazılarda görüşmek üzere, esen kalın.

  • NASCAR'ın İkonik İsimlerinden Dale Earnhardt!

    "The Intimidator" (Korkutucu) olarak da bilinen Dale Earnhardt, efsanevi bir Amerikan NASCAR sürücüsü ve spor tarihinin en ikonik figürlerinden birisi. 1951'de doğan Earnhardt, 1970'lerin sonlarında yarışmaya başladı ve kısa sürede NASCAR pistinin en iyi sürücülerinden biri haline geldi. Earnhardt, kariyeri boyunca toplam 76 yarış ve yedi NASCAR Cup Series şampiyonluğu kazanarak onu sporda tüm zamanların en iyileri arasına yerleştirdi. Agresif sürüş tarzı ve piste hakim olma yeteneği ile tanınıyordu ve geniş çapta NASCAR tarihindeki en rekabetçi ve yetenekli sürücülerden biri olarak kabul ediliyordu. Earnhardt, pistteki başarısının yanı sıra anlayışlı bir iş adamı ve kendini işine adamış bir aile babasıydı. NASCAR Cup Serisi'nde yarışan ve spordaki mirasını oluşturmaya yardımcı olan bir yarış takımı olan Dale Earnhardt, Inc.'i kurdu. Trajik bir şekilde Earnhardt, daha önce iki kez kazandığı bir yarış olan 2001 Daytona 500 yarışında bir kazada hayatını kaybetti. Ölümüne rağmen, Earnhardt'ın NASCAR üzerindeki etkisi ve tüm zamanların en büyük sürücülerinden biri olarak mirası bugüne kadar hissedilmeye devam ediyor. Dale Earnhardt, bugün sporun hayranları arasında sevilen bir figür olmaya devam ediyor ve adı NASCAR'ın zengin tarihi ile eş anlamlı. İster bu sporun uzun süredir hayranı olun, ister sadece gerçek bir motor sporları efsanesinin yetenek ve kararlılığını takdir edin, Dale Earnhardt her zaman hatırlanacak bir isimdir.

  • Fenerbahçe Opet, Derbide Vakıfbank'ı Yendi!

    Fenerbahçe Opet, evinde oynadığı Vakıfbank'a set vermeden 3-0 ile geçmeyi başardı. Vakıfbank'ın 11 maçlık galibiyet serisi sona erdi. Fenerbahçe Opet ligdeki 13. galibiyetini alırken, Vakıfbank 15 galibiyette kaldı. Fenerbahçe Opet, böylece Vakıfbank'tan rövanşı da almış oldu. Fenerbahçe Opet'te Melissa Vargas %53 (20/38) hücum yüzdesi, 2 blok ve 1 ace ile oynadığı karşılaşmada 23 sayıyla maçın en skorer ismi oldu. Vakıfbank'ta ise Paola Egonu, %47 hücum yüzdesi ve 2 blokla 18 sayı buldu ve takımının en skorer ismi olarak katkı sağladı. Fenerbahçe Opet, Vakıfbank karşısında toplam 8 ace bulurken Vakıfbank sadece 3 ace ile karşılık verebildi. Fenerbahçe Opet, karşılaşmaya Gizem Örge (libero), Melissa Vargas, Arina Fedorovtseva, Eda Erdem, H. Vuchkova, Macris ve Meliha ilk 6'sıyla başladı. Vakıfbank ise Aylin (libero), Derya, Chiaka, Cansu, Egonu, Kübra ve Nika ilk 6'sıyla sahadaydı. Vakıfbank'ta hafif sakatlığı bulunan ve riske edilmeyen Zehra Güneş hiç süre almazken, Gabi'de aynı sebeplerden sadece 3. setin uzayan bölümünde biraz süre alabildi. Fenerbahçe Opet, ilk sete etkili servislerle başladı. İlk sete manşetlerde kötü başlayan ancak sonrasında toparlayan Vakıfbank'ın bu çabası yeterli olmadı ve ev sahibi ilk seti 25-20'lik skorla noktalandırdı. Fenerbahçe Opet, ikinci seti Melissa Vargas'ın etkili servisleri ve Arina Fedorovtseva'nın iyi oyunuyla domine ederek 25-18 almayı başardı ve setlerde 2-0 öne geçti. Üçüncü sete Ogbogu ile iyi başlayan ve 6 sayı öne geçen Vakıfbank, ilerleyen bölümde Fenerbahçe Opet'in serisine engel olamadı. 24-22'de maç sayısını değerlendiremeyen Fenerbahçe Opet, manşette de hata yapınca skora eşitlik geldi. Harika rallilerin olduğu müthiş bir maça sahne olan 3. set Fenerbahçe Opet'in 33-31'lik üstünlüğüyle sona erdi ve derbide kazanan taraf sarı-lacivertli ekip oldu.

bottom of page