Arama Sonuçları
Boş arama ile 1250 sonuç bulundu
- Fenerbahçe, Avrupa Ligi'ne Union Saint-Gilloise Galibiyetiyle Başladı!
Temsilcimiz Fenerbahçe Avrupa Liginin değişen formatındaki yolculuğuna mabedi Kadıköy’de başladı. Geçtiğimiz sezon da karşılaşan bu iki ekipte Belçika ekibinde ciddi kadro farklılıkları bulunuyor. Hücum hattındaki en etkili isimleri Nilsson, Amoura ve Puertas gibi isimlerin satışı sonrası oldukça güç kaybeden Gilloise, oynadığı son 5 resmi maçta ise gol kaydedemedi. Fenerbahçe ise derbi mağlubiyeti sonrası buraya tekrar moral tazelemek için geldi. Maça deplasman ekibi oldukça etkili başlarken temsilcimiz rakibi kendi yarı alanında karşıladı. Savunmada oldukça dikkatli olan sarı lacivertliler, bazı pozisyonlarda ise Livakovic’in kurtarışlarıyla ayakta kaldı. Sonrasında paslaşarak kullanılan kornerde Becao’nun indirdiği topta Çağlar’ın vuruşunda top filelerle buluştu ve ekibimiz skoru 1-0’a getirdi. Golün dakikası baskıyı üzerimizden atmak ve oyun üstünlüğünü ele almak için fevkaladeydi. Sonrasında taraftarımızın da etkisiyle iyice baskıyı artırdık. Önce İrfan sonra En Nesyri ile bazı pozisyonlardan yararlanamayan temsilcimiz devreyi 1-0 önde kapattı. Maçın başına nazaran ikinci devreye oldukça etkili başlayan ekibimiz En Nesyri ile 2 net pozisyona girse de değerlendiremedi. 73. dakikada En Nesyri savunma arkasına yaptığı koşu sonrasında rakibini kırmızı kartla oyun dışında bıraktırdı. 10 kişi kalan rakibi karşısında baskıyı artıran ekibimiz Osayi Samuel’in çevirdiği topta Burgess’in kendi ağlarına gönderdiği topla 2-0 öne geçti. Maçın sonlarına doğru Osayi’nin yaptığı müdahale sonucu kırmızı kart ve penaltı kazanan Saint Gilloise penaltıdan yararlanamasa da dönüşündeki atakta topu ağlarla buluşturdu ve skoru tayin etti. Temsilcimiz zaman zaman zorlandığı maçta Belçika ekibini 2-1 mağlup etti.
- Galatasaray, Avrupa Ligi'ne PAOK Galibiyetiyle Başladı!
Ali Samiyen Spor Kompleksi Rams Park’ta Avrupa Ligi’nin Lig aşamasının ilk maçları kapsamında temsilcimiz Galatasaray, Yunanistan temsilcisi PAOK takımını ağırladı. Köklü geçmişe sahip iki takımın da bu topraklarda kurulması, daha doğrusu aynı semtte, Beyoğlu’nda kurulması tarihsel açıdan futbolun güzelliği olarak yorumlanabilir. Maç Türkiye saati ile 22:00’da ve son derece elverişli hava koşullarında başladı. Temsilcimiz ilk düdükten itibaren “ BurukBall ” mentalitesi ile ön alan baskısı yaparak maça başladı ve 30.saniyede Kaan Ayhan’ın uzun topunda Osimhen’i pozisyona soktu. Bu sekans maçın ilk yarısı için genel bir özet niteliğindedir. İlk 5 dakika boyunca ön alan baskısı ve doğru saha yayılımı ile etkili gözüken Sarı Kırmızılılar, 5 ve 10. dakika arası iki etkili geçiş oyunu yakalayan PAOK tarafından frene zorlandı desek yanlış olmaz. İlk 20 dakika boyunca Galatasaray’ın topu isteyen, ısıran ancak yüksek topla oynama (%66’larda) oranı sebebi ile set sorunlarının ön plana çıktığı görüldü. Bu süre zarfı içinde Davinson Sanchez ve Ismael Jakobs gibi atletik oyuncuların isimlerini sıklıkla duymamızın sebebi, sette istediği açıkları yakalayamayan Galatasaray’ın geçişte PAOK takımına şans vermemesi idi. PAOK derin blokta, ön alan baskısı olmadan ve 4 – 4 – 2 düzeninde karşılama seti ile Galatasaray’ı durdurma girişiminde ilk yarı genelinde etkili oldu. 25. ve 30. dakikalar arasında ön alan baskısı ile rakibini hataya zorlayan temsilcimiz, önce Victor Osimhen, ardından da Gabriel Sara ile etkili olsa da golü bulamadı. 30. dakika itibari ile kilidi bir türlü açamayan Sarı Kırmızılılar, sağ ve sol kanattan fazla sayıda orta ve korner ile etkili olmaya çalışsa da gol gelmedi. İlk yarının son dakikalarında, PAOK, kurguladığı oyunun meyvesini almaya çok yaklaşmıştı; geçiş hücumunda kaleci ile karşı karşıya kalan Konstantelias’ın şutunu Günay muhteşem bir kurtarışla savuşturdu ve ilk yarı başladığı gibi sona erdi. İstanbul’da Okan Buruk ve Razvan Lucescu oyuncularda değişikliğe gitmeden ikinci yarıya başladılar. Ancak değişen bir şey vardı; gol! İkinci yarının hemen başında, 48. dakikada, kullanılan kornerde Osimhen’in vurduğu topa Baba Rahman’ın ters hamlesi sonucunda topu ağlara gönderen Sarı Kırmızılılar, nihayet dedi. Geçtiğimiz sezondan itibaren yükselen duran topta etkili olma durumu bu maçta da devam etti. Bu dakikadan itibaren oyun dengelendi ve temsilcimiz için çok daha uygun bir oyun ortaya çıktı. Dakika 48 – 67 arası önce yükselen değer 52. Dakikada Yunus Akgün, ardından 63.dakikada zaten yüksek değer Victor Osimhen, Barış Alper Yılmaz 64 ve 66. dakikalarda etkili geçişlerle tehlikeli akınlar yaratan temsilcimiz, bunlardan gol çıkaramasa da istediği oyunu bulduğunu gösterdi. Ancak dakikalar 67’yi gösterdiğinde Konstantelias’ın önünde kalan topu ağlarımızda gördük ve PAOK durumu eşitledikten sonra, ilk yarıdaki plana geri döndü. Golden sonra topun ve oyunun tekrardan hâkimi olan Galatasaray, set ile birlikte uzun direkt ve diyagonal paslarla PAOK defansını açmaya çalıştı. Topun arkasına tekrardan 4 – 4 – 2 olarak geçen ve oyunu daraltmaya çalışan Yunan ekibi, ilk yarıdaki kompakt görüntüsüne kavuşamadı. Bu süre içerisinde dar alan paslaşmaları ile etkili olan temsilcimiz dakikalar 75’i gösterdiğinde soldan Jakobs ile gelen akının devamında Victor Osimhen’in müthiş asisti ile Yunus Akgün katma değerini katladı ve harika bir şut ile skoru lehimize çevirdi. Bu dakikadan itibaren değişiklikler ile birlikte kalesinde çok fazla tehdit görmeyen ve savunma anlamında başarılı test veren Sarı Kırmızılılar ikinci yarı genelinde sadece 0.29 ve maç genelinde ise 0.78 gol beklentisi vererek, başta Ismael Jakobs ve Davinson Sanchez olmak üzere Abdülkerim Bardakçı’nın da yükselen form grafiği ile nispeten rahat bir ikinci yarı geçirdi. Galatasaray ise maç genelinde 2.24 gol beklentisi 25 şut, 8 korner, 40 kez RCS topla buluşma istatistikleri ile başarılı bir sınav verdi. 2,5 yıldır Galatasaraylıların sevgilisi Arjantinli süper yıldız Mauro Icardi , oyuna girdikten sonra etkili oynayan Kerem Demirbay’ın nam-ı değer “Dayı’nın” akıllıca asistinde topu tavana dikerek skoru 3-1’e getirdi ve Avrupa Ligi’nde lig aşaması sonucunda oluşacak puan eşitlikleri durumunda averajı arttırarak evinde yoluna güzel başladı. Galatasaray’ın yükselen değeri Yunus Akgün’de hem oyun içindeki hatlar arası oynama kabiliyeti hem de çabası ile birlikte maçın öne çıkan isimlerinden biri idi. Güzel oyun ve güzel bir galibiyet ile temsilcimiz spikerin de dediği gibi “ Yunanları İzmir Marşı ile Selanik’e geri yolladı! ”
- İbo Aslan’ın UFC Yolculuğu ve Sıradaki Maçı
UFC’deki temsilcimiz İbo Aslan, ikinci kez UFC kafesine girmeye hazırlanıyor. İlk maçtaki iyi performansıyla dikkatleri üzerine çeken İbo Aslan, ikinci maçını da kazanarak yoluna emin adımlarla devam etmek istiyor. Bu yazıda İbo Aslan’ın UFC yolculuğuna ve sıradaki maçına değineceğiz. İbo Aslan’ın UFC Yolculuğu İbo Aslan, 23 Nisan 1996 tarihinde Niğde’nin Akçaören köyünde dünyaya geldi. 7 yaşında babasının işi dolayısıyla Avusturya’ya taşındı. Spora küçük yaşlarda futbolla başladı. Daha sonra futbol bana göre değil diyerek dövüş sporlarına geçti. Boks ile başladığı dövüş kariyerine kick boks ile devam etti. Güreş ve jiu jitsu da yaparak komple bir MMA dövüşçüsü oldu. Hafif ağır siklette dövüşen İbo Aslan, profesyonel MMA kariyerine 20 yaşındayken Avusturya’daki yerel bir organizasyonda başladı. 2016 yılından 2020 yılında kadar çıktığı 8 maçı da kazanarak yoluna namağlup devam etti. 2020 yılında Anton Turkalj karşısında ilk yenilgisini aldı. Turkalj, bu galibiyetten sonra UFC’ye geçti. Fakat bu ikilinin yolları gelecekte bir kez daha kesişecekti. İbo Aslan, ilk mağlubiyetinden sonra çıktığı üç maçı da nakavtla kazanarak UFC’nin radarına girmeyi başardı. UFC’nin potansiyel gördükleri dövüşçüleri bünyesine katmak için düzenlediği Dana White’s Contender Series programının 2023 sezonuna davet edildi. Burada Brezilyalı Paulo Renato Jr’ı 2 dakika 22 saniyede müthiş bir nakavtla mağlup etti. Bu gösterişli galibiyet UFC başkanı Dana White’ı etkiledi ve İbo Aslan’a UFC’nin kapılarını açan kontratı verdi. UFC kontratını aldıktan sonra Türk dövüş severler büyük merakla İbo Aslan’ın ilk UFC maçını bekledi. İbo Aslan ise ilk maçı için aceleci olmadı ve 2024’ün Mart ayına kadar hazırlıklarını sürdürdü. İbo’nun ilk UFC maçındaki rakibi çok yakından tanıdığı Anton Turkalj’iydi. Anton için UFC’de işler pek yolunda gitmemişti. Bu maçla beraber tekrardan çıkışa geçmek istiyordu. İbo Aslan için ise bu maçı kazanmak hem Anton’dan intikamını almak için hem de UFC’ye iyi bir giriş yapmak için önemliydi. Bu karşılaşmaya Sean Strickland gibi isimlerle antrenman yaparak ve Tiger Muay Thai gibi önemli MMA kamp merkezlerinden birinde çalışarak hazırlanan İbo Aslan, emeklerinin karşılığını almayı başardı. İbo Aslan, ilk iki raundu büyük bir mücadeleye sahne olan maçı üçüncü raundda nakavtla kazandı. İbo, böylece kendisine kariyerindeki tek yenilgiyi aldıran Anton Turkalj’den intikamını aldı ve UFC’ye gösterişli bir giriş yaptı. İbo Aslan’ın Sıradaki Maçı UFC tarafından İbo Aslan’a sıradaki maçı için hangi rakibin verileceği merak ediliyordu. İlk maçtaki gösterişli galibiyetten sonra ilk 15’ten veya tecrübeli bir ismin verilebileceği konuşuluyordu fakat öyle olmadı. UFC, İbo Aslan’a rakip olarak ilk kez UFC’de maça çıkacak olan Brezilyalı Raffael Cerqueira’yı verdi. İbo Aslan vs Rafael Cerqueira karşılaşması 26 Ekim’de Abu Dabi’de yapılacak olan UFC 308 gecesine ayarlandı. Raffael Cerqueira için kapalı kutu bir rakip diyebiliriz. 34 yaşındaki dövüşçü, MMA kariyerine 29 yaş gibi geç sayılabilecek bir yaşta başladı ve 5 yılda çıktığı 11 maçın hepsini kazanarak namağlup bir şekilde UFC’ye geldi. Cerqueira, 11 galibiyetinin 8’ini nakavtla 2’sini submission aldı. 8 galibiyetini ilk raundlarda yaptığı bitirişlerle kazandığını göz önüne alırsak patlayıcı ve sert bir dövüşçü olduğunu söyleyebiliriz. Üç maçta tekmeyle yaptığı nakavtlar da oldukça dikkat çekici, yumruklarının yanında tekmelerinin de güçlü olduğu görülüyor. Rafael Cerqueira’nın normalde bu yılki Dana White’s Contender Series’de dövüşeceği açıklanmıştı fakat UFC sürpriz bir şekilde onu direk UFC’ye aldı. UFC’nin onu hızlı bir şekilde yükseltmesi, ondan beklentilerinin olduğunu gösteriyor. İbo Aslan, Contender Series’de ve ilk UFC maçında gösterdiği performansla birlikte bu maçın favorisi olsa da karşısında oldukça dikkat etmesi gereken bir rakip olacak. Rakibinin büyük organizasyonlarda tecrübesi olmaması İbo için bir avantaj. Böyle organizasyonlarda maça çıkma tecrübesi oldukça önemli. İbo Aslan’ın bu eşleşmede rakibinin nakavt yumruklarına dikkat etmesi gerekecek. İbo’nun hızlı bir şekilde nakavt aramaması, sabırlı bir şekilde dövüşüp rakibinin boşluk vermesini beklemesi daha iyi olabilir. Ayrıca rakibinin ilk raund bitirişlerinin çok olması maç kondisyonu açısından da soru işaretleri yaratıyor. Maç uzarsa Rafael Cerqueira’nın yorulma ihtimali artabilir. Kısacası İbo Aslan’ın tecrübesini kullanıp olgun bir şekilde dövüşmesi kazanmanın anahtarı olabilir. İbo Aslan için bu maç, rakibin ismi büyük olmasa da önemli bir test maçı niteliğinde. UFC maç ayarlayıcıları, nakavt gücü yüksek bir ismi vererek İbo Aslan’ı teste tabi tutuyor diyebiliriz. Bu maçı kazandığı taktirde İbo Aslan’ın direkt sıralamaya girme şansı çok az. Fakat sıradaki maçını sıralamadan veya oraya yakın bir isimle yapma ihtimali yüksek olacak. Bu yüzden İbo Aslan için önemli bir dövüş. Umarız İbo Aslan buradan galip ayrılır ve UFC’de basamakları tırmanmaya devam eder. Dövüş sporları ile ilgili tüm içeriklere ulaşmak için bizi takipte kalın!
- Avrupa Futbolunda Yeni Sistem
Uzun bir sürenin ardından hepinize merhaba. Bu yazıda sizlere UEFA Şampiyonlar Ligi, UEFA Avrupa Ligi ve UEFA Konferans Ligi’nin değişen formatlarının nasıl olduğunu anlatmaya çalışacağım. Hazırsanız başlayalım… Bu seneye kadar 4 takımdan oluşan 8 grupla birlikte 32 takımın katıldığı bir turnuvadan 36 takımın katıldığı bir lig haline geldiler. Önceki gibi dört torba olacak, bu torbalar dokuzar takımdan oluşacak. Bu torbalardaki dokuzar takım, her torbadan ikişer takımla toplam sekiz maç oynayacak. Bu karşılaşmaların dört tanesi iç sahada, dört tanesi de deplasmanda olacak. Bu sekiz maçın ardından otuz altı takım lig usulünce sıralanacaklar. Sekiz maçın ardından oluşacak tabloda, ilk sekiz takım direkt son 16 etabına seri başı takım olarak yükselecek. 9- 24 arasında kalan 16 takım ise play-off etabı oynayacak. Bu eşleşme esnasında, yukarıda olan 8 takım seri başı takım olacaklar. Bu etabın kazananları son 16 etabına yükselmeye hak kazanacaklar. Son 16 kura çekiminde play-off galibi 8 takım, lig etabının ilk 8 takımıyla eşleşecek. Buradan sonrası bildiğimiz gibi çeyrek ve yarı finaller, ardından da final olarak devam edecek. Bu anlattığım kısım, UEFA Şampiyonlar Ligi ve UEFA Avrupa Ligi için geçerli. UEFA Konferans Ligi’nde ise durum biraz daha farklı. Konferans Ligi’nde 36 takım 6 torbaya dağılmış durumda. Her takım, her torbadan birer takımla maç yapacak ve toplamda da 6 maç yapmış olacak. Bu 6 maç sonunda takımlar diğer turnuvalardaki gibi lig usulü sıralanacaklar ve ilk 8 takım seri başı olarak doğrudan son 16 etabına yükselecek. 9-24 arasındaki takımlar da öncesinde play-off etabı oynayacak ve sonrasında da 8 takım son 16 etabına yükselecek. Buradan sonrası da çeyrek ve yarı finaller, ardından da final olarak devam edecek. Bu değişikliğin sonucunda biz futbolseverler daha fazla maç izleyebileceğiz. Bu bizler için güzel bir şey olsa da oyuncular açısından düşündüğümüzde de inanılmaz bir maç yoğunluğu oluşacak. Takımlar için daha fazla maç, daha fazla gelir olsa da bu maç trafiğinin ne kadar gerekli olduğu ise benim için tamamen soru işareti. Sonuçta lig etabında yaklaşık 140 maç oynanacak. Format farkından dolayı UEFA Konferans Ligi’nde bu sayı yaklaşık 100’e düşmüş olacak. Bir takım UEFA Şampiyonlar Ligi’ni ya da UEFA Avrupa Ligi’ni kazanmak için en az 15 maç oynamak zorunda. Bu sayı UEFA Konferans Ligi’nde ise 13 maç. Sırf Avrupa Süper Ligi kurulmasın diye değiştirildiğini düşündüğüm bu sistemin oyuncuların üzerinde oluşturacağı mental ve fiziksel yorgunluğun birçok sakatlığa da davetiye çıkaracağı da çok bariz. Toplamak gerekirse, Avrupa Kupalarında format belirgin bir şekilde değişmiş durumda. Football Manager oyuncuları bu sisteme daha aşina olsalar da büyük bir çoğunluk yeni formatı pek bilmiyor. Umarım değişen formatla birlikte daha güzel ve daha rekabetçi turnuvalar izleriz. Yazımı okuduğunuz için teşekkür ederim. Yeni yazılar da görüşmek üzere. Sağlıkla kalın, Linesman’le kalın... Futbol ile ilgili tüm içeriklere ulaşmak için bizi takipte kalın!
- Galatasaray'ın 2024/25 Sezonundaki Oyunu Ne Olacak?
Geçtiğimiz sezonu şampiyon olarak kapatan Galatasaray’da yeni sezona girilirken beklentiler bir hayli yüksekti. Fakat seçim sonrası Erden Timur’un ayrılışı ve özellikle yönetimin bu süreci ve transfer süreçlerini yönetme konusundaki birtakım eksiklikleri sezon başında Galatasaray’da olumlu havayı bir hayli puslu bir havaya dönüştürdü. Üzerine sezon başı alınan ağır Beşiktaş yenilgisi ve sonrasında Şampiyonlar Ligi’ne veda edilmesi Okan Buruk’un bile koltuğunun hakkında spekülasyonlar ortaya çıkmasına yol açtı. Sezon sonu Galatasaray’ın eksiklikleri çok net bir şekilde belliydi. Ve üzerine yapılacak birkaç ekleme ile sezona girmesi bekleniyordu. Fakat Young Boys maçları sonrası kadroya bir neşter vurulma fikri atıldı. Birtakım operasyonlar yürütüldü. Fakat yönetim tabiri caizse rezalet bir sonuç ortaya çıkardı. Olumsuz ve puslu hava tümüyle devam ederken Icardi’nin sakatlığı sonrası çok sürpriz bir isim ortaya atıldı. Victor Osimhen! Dünyada şu an piyasa değeri en yüksek oyunculardan biri ve bu yaz adı dünya devleri ile anılırken bu isim Galatasaray ile yazılmaya başlandı. Ve Galatasaray gizli ve hızlı bir şekilde bu operasyonu tamamladı. Tüm dünya basınında bu transfer bir şok etkisi yaratırken Galatasaray tribünlerindeki puslu hava ise bir nebze de olsa kırılmış oldu. Fakat Osimhen’in geliyor oluşu Okan Buruk’a birçok sorumluluk ile geliyordu. Icardi-Osimhen ve Batshuayi bu takımda tek forvetli bir düzende nasıl bir arada olacaktı. Bunu üzerine Zaha-Kerem gibi 2 önemli kanat oyuncusunun da sessiz sedasız ayrılışı sezon başlamışken bir formasyon değişimi mi olacak sorusunu gündeme getirdi. OKAN BURUK NE YAPACAK? Galatasaray son 2 sezonu Okan Buruk önderliğinde şampiyon kapatırken Okan Buruk oyun felsefesi olarak 4-2-3-1 formasyonu üzerinden oyununu şekillendirdi. Ve özellikle kemik kadro da bu oyunu oynama disiplini konusunda bir hayli maharetli. Şu anki kısa süreçte de Okan Buruk bu formasyon ile ilerliyor olsa da Icardi’nin dönüşü ile yeni bir deneme yapacağı kesin. Fakat bu denemeleri yaparken elini bir hayli zorlaştıracak şeyler var. Çok da başarılı bir transfer dönemi geçirmeyen Galatasaray’da belirli pozisyonlarda ciddi bir derinlik problemi mevcut. Bu da Okan Buruk’un elini zayıflatıyor. Okan Buruk’un elindeki ilk alternatif 4-4-2 formasyonu gibi gözüküyor. Bu düzende Mertens’in dışarıda kalması muhtemel. Fakat forvet hattının çift olarak kuruluyor olması orta dörtlüye ciddi bir ağırlık yükleyecek. Sağda Barış solda Sallai orta alanda ise Torreira ve Sara düzeni üzerinden bir düzen hem çok ofansif hem de mevcut orta alana ciddi bir yük anlamına geliyor. Burada Barış’ın özellikle forvet karakterli bir oyuncu oluyor oluşu ise acaba Barış’ın forvete biraz daha yaklaştığı Sara’nın geçtiğimiz sezon zaman zaman Norwich City’de de sağ kanata yakın oynadığı bir düzen olabilir mi sorusuna yöneltiyor. Bu düzende ise Okan Buruk orta alanı da Torreira-Kerem ile kurarak sağ taraftan gelecek Sara katkısı ile orta alanı bir nebze de olsa güvene alma düşüncesinde de olabilir. Buradan da bir 4-3-3 formatı görme olasılığımız ortaya çıkıyor. Son format ise en köklü değişikliklerin ve adaptasyonun olması gereken bir 3-5-2 veya 3-4-3 formatı. Özellikle Galatasaray’ın sezon başı itibarıyla savunmada yaşadığı problemler ve yaşamış olduğu oyun kurma problemleri ek olarak yediği geçişlere de çok net bir biçimde yansımıştı. 3’lü savunmaya dönüş arkaya eklenecek bir oyuncu ile hem savunma yönünü kuvvetlendirebilir aynı zamanda da oyun kurulumundaki güçlü ayakların daha rahat oyuna dahil olmasına yardımcı olabilir. Bunun yanı sıra takıma eklenen ve yatırım yapılan iki bek oyuncusu kanat bek olarak özellikle bu düzende takıma daha fazla katkı sağlayabilecek isimler. Orta düzende ise geriye eklenecek oyuncu ile birlikte Sara ve Torreira’nın yükü bir nebze de olsa azalmış oluyor. Özellikle hücumdan eksilip geriye +1 ekleme yaptığı tüm senaryolarda Galatasaray kağıt üzerinde belirli avantajları hanesine yazmış oluyor. Burada kağıt üzerinde görünen tek problem ise Mertens’in kulübeye çekiliyor oluşu. İtalyan yıldız özellikle geçtiğimiz sezon ve bu sezon başı itibarıyla özellikle oyun zekası ile şu ana kadar belirli farklar yarattı. Derine gelerek oyun kurulumuna yaptığı katkılar ve ön alan baskısındaki rolü ise yadırganamayacak kadar fazla. Okan Buruk’un önünde Icardi döndükten sonra ciddi yol ayrımları yaşanacak gibi duruyor. Son 2 maçtaki bollu galibiyetler ve özellikle Osimhen’in taraftar üzerinde yaratmış olduğu heyecan bu havayı şimdilik olumlu hale döndürmüş olsa da önümüzdeki haftalarda Avrupa Ligi macerasının da başlıyor oluşu ile Galatasaray’da ilginç gelişmelere tanıklık edebiliriz. Futbol ile ilgili tüm içeriklere ulaşmak için bizi takipte kalın!
- Singapur'un Gece Karanlığında Zafer Lando Norris'in!
Singapur’da yine güzel bir yarış takip ettik. Lando Norris süper bir galibiyet alarak puan farkını 52’ye indirerek şampiyonluk umutlarını son 6 yarışa taşıdı. 2024 Singapur Grand Prix'si, Lando Norris'in zaferi ile sonuçlandı. Marina Bay'deki gece yarışında üstün performans sergileyen Norris, pole pozisyonunda başladığı yarışı baştan sona domine etti. Yarışın başında ilk turu lider geçerek ve Max Verstappen'in baskısını savuşturan Norris, 19 saniyeye kadar fark açarak rahat bir galibiyet elde etti. Ancak yarışın ortasında yaptığı birkaç küçük hata neredeyse liderliğini tehlikeye atıyordu. Buna rağmen bariyere yaptığı temasın ardından hızla toparlanan Norris, McLaren'e sezonun en büyük zaferlerinden birini getirdi. Yarışta ikinci sırayı Red Bull pilotu Max Verstappen aldı. Şampiyona lideri olan Verstappen, baştan sona güçlü bir yarış çıkardı ancak Norris'in tempolu sürüşüne karşı koyamadı. Verstappen'in takım arkadaşı Sergio Perez ise hayal kırıklığı yaratarak ancak 10. sırada finiş gördü. Üçüncü sırada McLaren'ın genç pilotu Oscar Piastri yer aldı. Bu podyum sonucu, McLaren takımının güçlü bir yarış çıkardığını bir kez daha gösterdi. Dördüncü sırada Mercedes'ten George Russell yer alırken, beşinci sırayı Ferrari pilotu Charles Leclerc aldı. Leclerc, cumartesi günü yapılan sıralama turlarındaki hayal kırıklığının ardından iyi bir geri dönüş yaparak puanlar topladı. Onu takım arkadaşı Carlos Sainz yedinci sırada takip etti. Fernando Alonso 8. olarak Aston Martin’e puanları getirirken Nico Hulkenberg de güzel bir sürüşle 9. oldu ve 2 puanı Haas’a getirdi. Yarışın sonucuyla birlikte Norris, şampiyonadaki puan farkını 52’ye indirerek Verstappen'e meydan okumaya devam ediyor. Daniel Ricciardo’nun son anda aldığı hızlı tur puanıyla kalan 6 yarışta ve 3 sprintte Max Verstappen yarışları kazanamasa bile 2. olması şampiyonluk için yetecek. Sezonun son çeyreğinde süper bir heyecan bizleri bekliyor. SIRADAKİ DURAK ABD! Formula 1, Singapur'daki bu heyecan verici yarışın ardından Ekim ayında Austin, Texas'taki ABD Grand Prix'si için hazırlıklara başlayacak. 3 hafta sonra ABD’de görüşmek üzere! Motor sporları ile ilgili tüm içeriklere ulaşmak için bizi takipte kalın!
- Beşiktaş'ın Değişimi ve Dönüşümü
Sorunlu geçen 3 koca sezonun ardından Beşiktaş, lige olumlu bir hava yakalayarak başladı. Birkaç ay önce karalar bağlayan taraftar artık geleceğe ümitle bakıyor ve şu an tatmin oluyor. Kısa sürede bir şeyler değişti ancak ne değişti, nasıl değişti ve her şeyden önemlisi bu değişim kalıcı mı? Tarih 5 Ekim 2023: Beşiktaş iç sahada Lugano’yu ağırlıyor. Koltuğu sallantıda olan eski başkan Ahmet Nur Çebi, koltuğu tepetaklak olan dönemin TFF başkanı Mehmet Büyükekşi ile birlikte maçı takip ediyor. 10 maçta 8 puan kaybedilmiş, başkanlıkta 4. yılını dolduran Ahmet Nur Çebi yönetimine tepki büyük ve oyuncular ıslıklanıyor. Beşiktaş 52’de Aboubakar ile skoru 2-0’a getirmesine rağmen protestolar tam gaz devam. Hatta protestolar saha ve yönetim ile sınırlı kalmıyor, öyle bir boyuta ulaşıyor ki federasyon başkanı kendisi aleyhine yapılan tezahüratlara dayanamayıp devre arası stadı terk ediyor. Dolmabahçe’de zaten var olan kaos yetmezmiş gibi 10 kişi kalan Beşiktaş son 10 dakikada yediği 3 gol ile sahadan 3-2 yenik ayrılıyor. Bu olaylar üzerine Şenol Güneş, miladı dolan ve aksiyon almakta sorun çeken Beşiktaş yönetimine yardımcı olurcasına maç akşamı istifasını başkana sundu. Azınlık bir grup dışında taraftardan en az tepki gören isim olarak Şenol hoca herkesten önce davranıp, ceketini alıp çıktı ve istemeden bir değişimin ilk somut adımını atmış oldu. Şenol Güneş’in aksine koltuk sevdasından vazgeçemeyen yönetim, ters giden bir şey yokmuş gibi seçimi 3 Aralık olarak belirledi. Zaten kontak kapatan Beşiktaş’ın 2 ayı daha gümbürtüye gitti. Hasan Arat, olağanüstü erken seçimde hemşerisi Serdal Adalı’yı bütün sandıklardan birinci çıkarak ezici bir üstünlük ile yendi. Kongre açık ara farkla kararını verdi ve değişim tamamlandı. Arat, Türk futbolunda alışılagelmiş başkanlardan bir konuda farklı. Kendisi bir holding veya ön plana çıkan bir şirket sahibi değil, kamuoyunun tabiri ile üst düzey bir ‘beyaz yaka’. Beşiktaş kamuoyunda ise bu karşılaştırma, paralı ve parasız başkan olarak yapılıyor. Süleyman Seba’dan sonra Beşiktaş’ı hep ‘paralı başkan’ diye tabir edilen kişiler yönetti. Serdar Bilgili, Yıldırım Demirören, Fikret Orman ve Ahmet Nur Çebi. Aynı zamanda bu isimler hep bir öncekinin yönetiminden çıkmış isimler. 4 eski başkan da Beşiktaş’ı yönetirken önemli başarılara imza atmış ancak bir o kadar da -özellikle ekonomik açıdan- zarar vermiş kişiler. Keza Hasan Arat’ın rakibi Serdal Adalı da eski başkanların yönetim kurullarında bulunmuş, ‘paralı başkan’ tabirine uyan bir isim. Yani kongre Adalı’yı, Arat’a rekor oyla tercih ederek bir nevi ‘paralı başkanlara’ da dur demiş ve açıkça bir zihniyet değişimi beklentisinde olduğunu göstermişti. Bu geri planda kalan çığır açıcı detay, bir değişimden ziyade bir dönüşümün başlangıcı olabilir. Modern Türk futbolunda örneği olmayan bu durum gelecek yıllarda başka camialara da sıçrayabilir. Mevcut başkan profillerinin bugün itibari ile kulüpleri ekonomik açıdan getirdiği yer içler acısı. Takımlarımız bankalar birliği anlaşması ile sırtını devlete dayamış durumda, devletin desteği olmadan neredeyse yok olacak halde. Tipik kulüp başkanı profili yerine sevk ve idare konusunda daha başarılı başkanlara yönelmek daha mantıklı olabilir mi? Hasan Arat ve Beşiktaş birleşmesi bunu bizlere bir demo sürümü niteliğinde gösterecek. Olası dönüşümü bir kenara bırakıp değişime geri dönmek gerekirse de Beşiktaş büyük bir yükten değil, bir sürü dev gibi yüklerden kurtuldu. Amartey, Rebic, Colley, Aboubakar, Rosier ve diğerleri. Takım içindeki o olumsuz hava dağıtıldı ve yerlerine gelenler ile bambaşka bir çehre oluşturuldu. Immobile ve Rafa’nın Beşiktaş’a saha içinde kattıkları kadar saha dışında katacakları da değerli. Stoper tandemi Udokhai ve Paulista ile yeniden temellendirilirken; Ndour, Joao Mario ve Emirhan Topçu gibi yan parçalar da takıma katıldı. Süper Kupa galibiyeti ve Avrupa elemelerinde alınan iyi sonuçlar derken takım raya oturdu. Giovanni van Bronckhorst önderliğinde Beşiktaş takımı, her şeyden önce artık taraftarına hayal kurdurtabiliyor. Peki bu hamleler yeterli mi? Bir anlığına gerçek dünyaya dönersek, hayır tabiki değil. Çünkü Beşiktaş hem mali olarak hem de saha içinde ezeli rakiplerinin hala gerisinde. Kara kartal bu yaz transfer döneminde maaşlar dışında sadece bonservise 20 milyon Euro harcadı. Bu sayı Fenerbahçe’de 50, Galatasaray da ise 35. Yani düz bir mantıkla Beşiktaş’ın artık ekonomik olarak ezeli rakipleri ile yarışamıyor olduğunu söylemek mümkün. Tabiki futbolu para dolusu bir çanta oynamıyor ancak aradaki makasın açılması, en basit şekilde takımların yedek kulübesindeki gücü bile etkiliyor ki Beşiktaş bu konuda da rakiplerinden geride. Ekonomik gerçekliğe baktığımız zaman Beşiktaş taraftarının bu takıma ve hocasına yapacağı en büyük yanlış; şampiyon olunmadığında veya başarısız bir sonuçta kızmak, sinirlenmek veya yıkıp dökmek olur. Başarının sırının devamlılık olduğu Beşiktaş camiası, artık özüne dönmeli ve kendi elindekine sahip çıkmaya başlamalı. Süleyman Seba, Gordon Milne’i iki sene şampiyon olamamasına rağmen kovmadı ve üst üste üç kez lig şampiyonluğu kazanıldı. Taraftar, Türkiye’deki yabancı hoca algısına rağmen Slaven Bilic’e iki sezon sabretti. O takımın çekirdeği daha sonra iki sezon üst üste şampiyon oldu. Son lig zaferinden beri yedi kez teknik direktör değiştiren Beşiktaş’ta istikrar namına bir şey görmek imkansız. Camia fabrika ayarlarını hatırlamalı ve artık bir şeyler değişmemeli , o şeyler dönüşmeli . Beşiktaş’ı yönetenler önceki yöneticiler gibi anlık ve popülist kararlar yerine ayağı yere basan seçimler yapmak zorunda. Tren kaçıyor, rakipler gün geçtikçe güçleniyor. Değişim Beşiktaş’ı bir yere götürmüyor ve dönüşüm sürecinin artık başlatılması gerekiyor. Bu sebepten Beşiktaş’ın bir inşa döneminde olduğunun anlaşılması ve anlatılması çok gerekli. İşte tam burada başkan ve yönetimi devreye giriyor. Hasan Arat kendini eski başkanlardan ayıran özelliklerini ön plana çıkarmalı ve ezber bozan bu başkan profilinin vaat ettiklerini yerine getirmeli, kısacası farklı olmalı. Aksi taktirde siyah beyazlı ekip Türkiye’nin Atletico Madrid’i olma yolunda ilerler, hem kuruluş tarihleri de aynı. Değişim; belli bir süreç içinde yer alan değişikliklerin tümü, dönüşüm ise olduğundan başka bir biçime ya da duruma girme halidir. Birkaç yıldır akan suyu tersine çevirmek için eski ezberler yerine, dönüşüm dediğimiz sürecin başlatılması gerek. Değişim tamamlandı, şimdi sıra dönüşümde . Futbol ile ilgili tüm içeriklere ulaşmak için bizi takipte kalın!
- Doruk Erolçevik Röportajı
Herkes merhabalar. Milli eskrim sporcusu Doruk Erolçevik ile harika bir röportaj gerçekleştirdik. Değerli vaktini bize ayırdığı için sevgili Doruk Bey'e şahsım ve Linesman ekibi adına çok teşekkür ediyorum. Herkese keyifli okumalar dilerim! Sizi tanımayan arkadaşlarımız için kendinizi tanıtabilir misiniz? Herkese merhaba, ben milli eskrim sporcusu Doruk Erolçevik. Alanyaspor Eskrim Kulübü’nde spor hayatıma devam ediyorum. 16 yaşındayım, 12. sınıf öğrencisiyim. Eskrim sporuyla ne zaman ve nasıl ilgilenmeye başladınız? Eskrime olan ilgim yaklaşık 8 yıl önce başladı. Arkadaşımın yaptığı ve benim ondan takip ettiğim bir spordu. Onu izlerken ilgimi çok çekiyordu ve neden olmasın, ben de yapabilirim düşüncesi ile yola çıkarak, bugün uluslararası alanda ülkemi temsil eden bir sporcu konumuna geldim. Henüz genç ve başarılı bir sporcusunuz. İlerleyen yıllardaki hedeflerinizden bahsedebilir misiniz? Bizim gibi, olimpik branşlarda yer alan tüm sporcuların hayali ve hedefleri her zaman olimpiyatlardır. Bende kendime 2028 Los Angeles Olimpiyat Oyunlarını hedef olarak koydum. Tabii bu uzun ve birçok başarı elde etmeniz gereken bir süreç, buna bağlı olarak kısa ve orta vade de kendi klasmanımda ilk sırada yer almak ve Avrupa başta olmak üzere, dünya da ilk üç sporcu arasında yer alabilmek en büyük hedeflerim. Ülkemizin eskrim sporuna yaklaşımını nasıl buluyorsunuz? Ülkemizde eskrim sporu açıkçası az biliniyor ama son olimpiyat oyunlarında hem Nisanur Erbil hem de Enver Yıldırım’ın yer alması ile birlikte daha çok sesinin duyulduğuna inanmaktayım. Başarı her zaman ilginin artmasına olanak sağlayacaktır, bundan dolayı biz sporculara da kendi branşımızı tanıtmak için büyük görevler düşüyor. Türk ve yabancı eskrim sporcularından örnek aldığınız isimler var mıdır? Benim idolüm, eskrime gönül verdiğim günden beri tek bir isim; Güney Koreli Park Seng-yang! Eskrim haricinde takip ettiğiniz spor dalları var mıdır? Futbol ve basketbolu sıkı takip ediyorum, oynamayı da çok seviyorum. Spor içerisinde en zorlandığın ve en mutlu olduğun anlardan bahsedebilir misiniz? Sezon için antrenmanlarının çok zorlayıcı olduğunu söyleyebilirim. Bazen yorucu antrenmanlar beni güçten düşürüyor bu da mental açıdan da beni etkiliyor. En mutlu an ise tabii ki kazandığınız da ve madalyayı boynunuza geçirdiğiniz anlar diyebilirim. Sporun yanında eğitim hayatınızı nasıl ilerletiyorsunuz? Profesyonel sporda, eğitim ve spor hayatı sürecinin yönetimi kolay bir süreç değil. Burada hem okulumun yardımları hem de kendi yaptığım planlama dahilinde, spor harici zamanlarımda çalışarak eğitim sürecindeki açığımı kapatmaya çalışıyorum. Sevgili Doruk Erolçevik ile sizler için güzel bir röportaj gerçekleştirdik. Kendisine bir kez daha teşekkür ediyoruz. Umarım beğenmişsinizdir. Eğer beğendiyseniz paylaşarak bize destek olabilirsiniz. Sağlıkla kalın, Linesman'le kalın! Eskrim ile ilgili tüm içeriklere ulaşmak için bizi takipte kalın!
- İtalyanların Yeni Prensi: Tommaso Baldanzi
İtalyan futbolu, küçük boyutlu ofansif orta saha oyuncuları açısından zengin bir tarihe sahip. Serie A'nın bu tür yeteneklerle dolu olması, futbolun bu alanındaki geleneksel tercihlerinin ne kadar köklü olduğunu gösteriyor. Son yıllarda Paulo Dybala ligde MVP olurken, Papu Gomez Atalanta’nın lideri olarak dikkat çekti. Geçmişte ise Alessandro Del Piero gibi büyük isimler, Serie A'nın unutulmaz oyuncuları arasında yer aldı. Bu bağlamda, şimdi de Toskanalı bir genç yetenek, Tommaso Baldanzi’den bahsetmek istiyorum. Castelfiorentino'da doğup büyüyen 19 yaşındaki Baldanzi, futbol kariyerine Empoli'nin gençlik akademisinde başladı ve şimdi bu küçük şehirden Serie A'nın dikkat çeken yıldızlarından biri olarak çıkıyor. Baldanzi, 2019 yılında Empoli'nin U-16 takımıyla İtalya'nın Under-16 Şampiyonası'nı kazanarak adını duyurdu. Daha sonra, 2021 yılında Empoli'nin U-19 takımını Campionato Primavera'da zaferle taçlandırdı ve turnuvanın En Değerli Oyuncusu seçildi. Empoli ve Baldanzi’nin Rolü Empoli'de, Baldanzi’nin rolünü ve takımın oyun sistemini anlamak önemlidir. Paolo Zanetti tarafından yönetilen Empoli, genellikle 4-3-1-2 formasyonunu kullanıyor, ancak maçtan maça değişen taktiksel esneklikleriyle dikkat çekiyor. Baldanzi, bu sistemde '10 numara' olarak görev yapıyor ve zaman zaman daha derin bir orta saha rolü veya santrfor olarak da görev alıyor. Bu sezon, özellikle genç oyuncunun oyun tarzı, Dybala'yı andırıyor; her ne kadar Dybala gibi bir yeteneği bulmak zor olsa da, Baldanzi’nin top kontrolü ve dribbling yeteneklerinin onu andırdığı kesin. Özellikler ve Oyun Tarzı Baldanzi, topu almak ve yaratıcı paslar yapmak konusunda oldukça yetenekli. Oyuna derinlik katma ve savunma arasındaki boşlukları değerlendirme yeteneği, Empoli'nin hızlı geçiş oyununu destekliyor. Oyuncunun teknik becerileri, onu dar alanlarda bile etkili kılarken, düşük ağırlık merkezi ve süratli değişim kabiliyeti, onun dribbling yeteneklerini öne çıkarıyor. Bu yıl, Baldanzi’nin oyununda dikkat çeken bir diğer özellik, savunma arkasında boşluk bulma ve bunu değerlendirme becerisi. İstatistikler ve Son Performans Bu sezon Serie A’da 11 şutta 4 gol atan Baldanzi, ligin en verimli golcülerinden biri oldu. Çoğu şutu ceza sahası dışından olsa da, topa yaptığı vuruşlardaki teknik ve hız, onun gelecekte düzenli bir golcü olma potansiyelini ortaya koyuyor. U21 Avrupa Şampiyonası’nda Norveç karşısında gösterdiği mükemmel performans da bu yeteneklerini bir kez daha kanıtladı. Gelişim Alanları ve Gelecek Baldanzi’nin geliştirmesi gereken bazı alanlar var. Özellikle daha penetratif paslar yapabilmesi, onun oyununu daha etkili hale getirebilir. Ayrıca, savunma yönünde zayıf yönleri bulunuyor, özellikle hava toplarında ve fiziksel mücadelelerde daha fazla gelişim göstermesi gerekiyor. Ancak, şu anki performansı ve oyuna katkısı, onun büyük kulüpler tarafından izlenmesini sağlıyor. Tommaso Baldanzi, genç yaşına rağmen büyük bir etki yaratmaya devam ediyor. Empoli’deki performansı ve uluslararası arenadaki son başarıları, onun gelecekte büyük bir yıldız olma yolunda olduğunu gösteriyor. Büyük kulüplerin ilgisini çeken Baldanzi'nin, Empoli'de bir süre daha kalması ve oyununun üzerine koyarak gelişmesi, onun futbol kariyerinde önemli bir adım olacaktır. Futbol ile ilgili tüm içeriklere ulaşmak için bizi takipte kalın!
- Jamal Murray, Denver Nuggets İle Sözleşme Yeniledi!
Nuggets'ın 27 yaşındaki gard oyuncusu Jamal Murray, Adrian Wojnarowski'nin haberine göre takımı ile 4 senelik kontrat uzatma konusunda anlaştı. Yıldız oyuncu 2025-26 sezonunda devreye girecek ve 2028-29 sezonuna kadar devam edecek olan sözleşmeyle 208 milyon dolar kazanacak. 27 yaşındaki Murray, 2016 yılında 7. sıradan seçilmesinden bu yana tüm kariyerini Nuggets'ta geçirdi. Bu 7 senede bir kez şampiyonluk yaşayan Murray, bir kez de konferans finallerinde mücadele etti. Birçok NBA taraftarı tarafından süperstar olarak görünse de kariyerinde henüz All-Star veya Yılın Takımları'na seçilemedi. Kariyerinde çokça süperstar olabileceği izlenimler olsa da yaşadığı sakatlık problemleri ve süreklilik sorunu henüz o konu için soru işareti. Jamal Murray, geçtiğimiz sezon 59 normal sezon maçında 21.2 sayı, 4.1 ribaund ve 6.5 asist ortalamaları yakaladı. Basketbol ile ilgili tüm içeriklere ulaşmak için bizi takipte kalın!
- Mac McClung, Gerçek Bir NBA Oyuncusu Olabilecek Mi?
Orlando Magic Çarşamba gecesi 2019 NBA Draft'ının 6. sırası forvet oyuncumuz Jarrett Culver transferini resmen duyurdu. Peki, bu imza neden önemli? Yaz aylarında Kentavious Caldwell-Pope ve Cory Joseph'i de transfer etmesiyle Magic, 15 kişilik NBA kadrosunu böylece doldurmuş oldu. Ancak sahip oldukları başka bir çıkış yolu daha var kadrodaki yetenek eksikliklerini geçici olarak kapatmak ve ihtiyaç anlarında yani bir oyuncu sakatlandığında veyahut süre alamayacak başka problemler yaşadığında faydalı bir yedek olarak başvurabilmek için: Çift Yönlü Kontrat. Magic'in hala dolduracağı iki bu türden açık pozisyon hakkı var. Bir NBA kadrosu büyüklük olarak bu sayede 21 oyuncuya kadar genişleyebiliyor. İki yönlü sözleşmeler, bir oyuncunun sezonunu NBA takımı ve G Ligi takımı arasında paylaşmasına olanak tanır. Sözleşme süreleri bir veya iki yıllık olurken uyumluluk açısından, yalnızca dört yıl veya daha kısa bir NBA deneyimi olan oyuncular imza atabilir. Magic normal sezon başlamadan önce potansiyel olarak kime yer vereceğine esasen dört sezon öncesi maçını da içeren eğitim kampından sonra karar vermek zorunda kalacak. Kamp için davet alan oyunculardan biri ise iki kez All Star Smaç Yarışması ödülünün kazananı Mac McClung. McClung, en son 2023 Nisan ayında Philadelphia 76ers formasıyla sahaya çıkmıştı. Kariyeri boyunca sadece dört NBA maçında oynayan Mac McClung, smaç yeteneği sayesinde yedek kulübesindeki çoğu NBA oyuncusundan daha popüler bir isim haline geldi. McClung geçen sene Magic ile kampa girmiş ancak son elemeyi geçemeyip Magic'in G-League takımına gönderilmişti. Geçtiğimiz sezon burada 28 normal sezon maçında 25 sayı ve altı asist ile G-League MVP’si seçildi ki tüm bunları yaparken sahada %50,9 ve üç sayılık çizginin gerisinden %39,6'lık bir şut verimlilik yüzdesini korumayı başardı. G-League MVP'si seçilen ilk Osceola Magic oyuncusu olmasının yanında katkıları, Orlando Magic'in normal sezon rekorunu 22-12'ye çıkarmasını ve 2024 Playoff'ları için Doğu Konferansı'nda 1 numaralı seri başını almalarını sağladı. Böylece Orlando Magic’de ikinci bir şans için davet almasının kapısı aralandı. Soru işareti yaratan konu, 1,88 boyunda olan 25 yaşındaki oyuncumuzun sayı atıp atamayacağı değil, ne derece savunma yapabileceği. Diğer taraftan ise Magic oyun kurucu pozisyonunda görece daha fazla derinliği sahip. Kulübenin üçüncü yedeğini kazanacak kadar kendini kanıtlayabilme şansı profesyonel kariyerine başladığından beri en iyi performansını geçirdiği dönemde patlayıcılığa ihtiyacı olan takımda bu sefer daha muhtemel. Magic çift yönlü sözleşme vermezse, onları bir bağlı oyuncu olarak belirleyip G-League haklarını koruyabilir veya başka takım onlarla imzalayabilir. Orlando’nun genç çekirdek etrafında inşa edilen temeli belli yetenek sınırı olmasına rağmen güçlü görünüyor. McClung bu fırsatla yerini gerçek bir NBA oyuncusu olarak sağlamlaştırmayı umuyor. Eminim onu destekleyen çok sayıda kişi olacak. Basketbol ile ilgili tüm içeriklere ulaşmak için bizi takipte kalın!
- UFC 306’da Kemerler El Değiştirdi!
UFC 306 dövüş gecesi, Las Vegas’daki ünlü The Sphere’de gerçekleştirildi. Gece UFC tarihinin en iyi organizasyonlarından birine sahne oldu. The Sphere’de Meksika Bağımsızlık Günü’ne özel şovlar hazırlayan UFC, dövüş severlere müthiş bir görsel şölen izlettirdi. Gece iki kemer maçına sahne oldu. Ana maçta UFC horoz sıklet şampiyonu Sean O’Malley ile Merab Dvalishvili karşı karşıya geldi. Dvalishvili, O’Malley’i mağlup ederek kemerin yeni sahibi oldu. Yan ana maçta ise UFC kadınlar sinek sıklet şampiyonu Alexa Grasso, eski şampiyon Valentina Shevchenko ile karşılaştı. Shevchenko, dominant bir performansla rakibini yenerek yeniden sinek sıklet şampiyonluğunu kazandı. Sean O’Malley ile Merab Dvalishvili arasındaki mücadele uzun zamandır bekleniyordu. UFC’de çıktığı son 10 maçı kazanarak sikletin bir numaralı kemer adayı olan Merab, sikletin o zamanki şampiyonu Aljamain Sterling ile yakın arkadaşlığı sebebiyle dövüşmek istemediği için kemer maçına çıkamamıştı. Sterling’in kemeri O’Malley’e kaybetmesi ile birlikte kemer maçı için önünde engel kalmadı. Son maçında eski çifte şampiyon Henry Cejudo’yu yenerek kemer maçına çıkmaya hak kazandı. O’Malley de Sterling’den kemeri kazandıktan sonra beklentilerin altında bir eşleşme olan Chito Vera ile karşılaşmış ve rakibini dominant bir performansla yenmişti. O’Malley’e sıralamanın üst sıralarından bir isimle karşılaşmadığı için eleştiriler gelmişti. O’Malley için bu karşılaşma hem rakip seçme eleştirilerini boşa çıkarma hem de sıkletteki en güçlü rakibini saf dışı bırakma anlamına geliyordu. Fakat en ciddi sınavında sonuç istediği gibi olmadı. İkilinin farklı dövüş stilleri de maçı ilginç kılan detaylardan biriydi. Sean O’Malley ayakta üst düzey boks yetenekleri olan bir dövüşçüyken Merab Dvalishvili ise güçlü yer oyunu olan bir dövüşçüydü. O’Malley’nin Merab’ın takedown denemelerine nasıl cevap vereceği merak ediliyordu. Eğer takedownlarda başarısız olursa Merab’ın ayakta ne yapacağı da soru işareti olarak görülüyordu. Maçın başından itibaren bu soruların cevabını aldık. Merab Dvalishvili takedownları ilk raunddan itibaren başarılı bir şekilde yaptı. Bu takedownları yaparken Aljamain Sterling'in yaptığı hataya düşmedi ve doğru zamanı bekledi. Acele bir şekilde takedowna gidip Sean O'Malley'e kontra fırsatı vermek istemedi. Dvalishvili'nin bu sabırlı oyunu O'Malley'nin planını bozdu ve raundları almasını sağladı. O'Malley Takedownları beklerken ayaktaki keskinliğini kaybetti son raund dışında büyük fırsatlar yakalayamadı. O’Malley nakavta ihtiyaç duyduğu beşinci raundun son iki dakikasında gövdeye attığı bir tekme ile rakibinin canını acıttı fakat sonunu getiremedi. Böylece Dvalishvili karşılaşmayı ortak kararla (49-46, 48-47, 48-47) kazandı ve horoz sikletin yeni şampiyonu oldu. Gecenin yan ana maçında ise Alexa Grasso ile Valentina Shevchenko üçüncü kez kozlarını paylaştı. Bu ikili arasındaki rekabet 2023’ün Mart ayındaki UFC 285 ile birlikte başladı. İlk maçta Grasso, büyük bir sürprize imza atarak sinek sıklet kemerini elinde bulunduran Shevchenko’yu pes ettirdi. Grasso’nun kemeri almasıyla birlikte rövanş maçının yapılacağı konuşulmaya başlandı. Birçok kişi Grasso’nun bu galibiyetinin şans eseri olduğunu düşünüyordu. Eylül ayında yapılan rövanş maçında iki dövüşçü de büyük bir mücadele sergiledi fakat puanlama sonucunda kazanan çıkmadı. Bu beraberlikle birlikte Alexa Grasso hem kemeri elinde tuttu. Shevchenko bu sonuca itiraz ederek üçüncü maçı istedi. Üçüncü maç UFC tarafından da onaylandı. İkili ilk önce The Ultimate Fighter programında koç olarak karşı karşıya geldi, daha sonra bu gecede kafeste kozlarını paylaştı. Valentina Shevchenko maçı başından sonuna kadar üstün götüren taraf oldu. İlk raunddan itibaren Alexa Grasso'yu takedownlarla yere almayı başardı. Grasso'nun güçlü yönü olan boks yerine güreşi tercih etti. Grasso, kısa bölümlerde Shevchenko'ya submission tehdidi yaratsa da sonunu getiremedi, takedownlara çözüm bulamayınca mental olarak da çözüldü. Shevchenko, ayakta geçen kısa sürelerde takedown tehdidi sayesinde boşluklar buldu ve değerlendirdi. Beş raundun sonunda Valentina Shevchenko, hakemlerin ortak kararıyla (50-45, 50-45, 50-45) maçı kazandı ve yeniden UFC sinek siklet kemerinin sahibi oldu. Dövüş sporları ile ilgili tüm içeriklere ulaşmak için bizi takipte kalın!