top of page

Arama Sonuçları

Boş arama ile 1250 sonuç bulundu

  • 2022 Fifa Dünya Kupası - G Grubu

    20 Kasım – 18 Aralık 2022 tarihleri arasında düzenlenecek olan 22. FIFA Dünya Kupası organizasyonunun ev sahipliğini tarihinde ilk kez Katar üstlenecek. Katar’daki yoğun yaz sıcağı sebebiyle bu Dünya Kupası, Kuzey Yarım Küre’de sonbaharda yapılacak olan ilk turnuva özelliğini taşımaktadır. Bu gibi birçok yeniliği beraberinde getiren 2022 Dünya Kupası’nın futbol açısından da güzelliklere gebe olduğu yadsınamaz bir gerçek. Biz de bir aylık turnuva süresince siz değerli okurlarımıza bu güzelliklerin anlatımında yardımcı olacağız. Bugün G Grubu'nun değerledirmesi ile sizlerleyiz. G Grubu Brezilya İsviçre Sırbistan Kamerun Brezilya Beş kez ile bu kupanın en çok kazananı, Brezilya… G grubuna Neymar, Gabriel Jesus, Vinicius Jr. gibi formda yıldızların olduğu bir takımla başlamak bu yazıya dair iştahımı oldukça kabarttı. 2002’de Almanya’da düzenlenen Dünya Kupası’ndan beri sambacılar şampiyonluğa hasret. En son 2014’de kendi evlerinden düzenlenen kupada yarı final görebilmişlerdi. Şimdi de teknik direktör Tite ve Neymar gibi yıldız bir oyuncunun önderliğinde tam 20 yıl sonra Katar’da hasretlerini bitirmek için uğraşacaklar. Brezilya ile ilgili olarak ilk önce şunu söyleyebilirim ki, hepsi kulüplerinde banko oynayan dünya yıldızı oyuncular. Aslında en büyük problem de bu, oyunculardan hangisi yedek kalırsa diğerine haksızlık olacakmış gibi. Orta sahada Fabinho yerine Casemiro, kalede Ederson yerine Alisson oynaması her ne kadar geniş bir kadro gibi gözükse de Tite’nin yedekte kalacak oyuncularını idare etmesi oldukça zorlaşacak. Ama bana kalırsa bu kadro banko yeri olan iki oyuncu mevcut: Neymar ve Gabriel Jesus. Bu sezon kulüplerinde gösterdikleri performanslarla bu iki yıldız bana kalırsa Sambacılar’ı başarıya ulaştırmak için bir adım öne çıkıyorlar. Özellikle bu sezon Arsenal’de gösterdiği performansla Jesus Brezilya’nın yıllardır forvet hattında olan sıkıntılarını minimalize edecekmiş gibi gözüküyor. Benim için en şoke edici olaya gelirsek eğer, bu sezon kötü giden Liverpool’da aldığı az süreye rağmen iyi katkı veren Roberto Firmino’nun kadroya alınmaması oldu. Evet kadroda onun üretkenliğini kapatacak birçok oyuncu mevcut ancak aynı ligde forma giyen ve bu sezon sadece 2 asisti bulunan Richarlison kadrodayken Firmino’nun olmaması beni çok şaşırttı. Kupanın sonunda ne olur bilinmez ancak Tite’nin küçücük bir başarısızlıkta bu ve diğer tercihlerinin değiştirileceğini düşünüyorum. Sırbistan Gelelim turnuvadaki iki tane inanılmaz bitiricinin olduğu takıma… Sırbistan özellikle iki yıldız forvetiyle adeta rakip savunmalara karşı gözdağı veriyor. Vlahovic ve Mitrovic forvet ikilisi ve arkalarında Sergej Milinkovic Savic (SMS) ve Dusan Tadic gibi iki üretken ayağa sahip Sırbistan’ın ön eleme gruplarında Portekiz’in önünde lider bitirmesi herkesi şaşırtmıştı. Genellikle 3-5-2 sistemiyle sahada gördüğümüz Sırbistan’ın Brezilya ve gruptaki diğer takımlara karşı zorluk çıkartacağı aşikar. Çok ilginçtir ki 2018’de grup aşamalarında Brezilya ve İsviçre ile aynı grupta bulunan Sırbistan turnuvaya erken veda etmişti. Bu sefer 2018’de yaşadıkları hayal kırıklığının yaşanmayacağı düşüncesindeyim. Başta saydığım forvet hattına bir de unutmadan Luka Jovic’i de eklemek lazım. Almanya’da patlama yapan Sırp oyuncu sonrasında Real Madrid’e transfer olup beklenen performansı sergileyememiş ve düşüşe geçmişti. Bu kadar zengin bir forvet hattında Sırbistan orta sahasının üretken olması halinde çok farklı şeyler konuşabiliriz. İsviçre Son dört Dünya Kupası’na da katılmayı başaran İsviçre Milli Takımı tam bir istikrar abidesi. Sadece Dünya Kupası’nda değil Avrupa Şampiyonası’nda da aynı istikrarını 2012 haricinde devam ettiriyor. Teknik Direktör Murat Yakın’ın önderliğinde yine 2018’de karşılaştıkları Brezilya’dan 1 puan, Sırbistan’dan 3 puan alarak rakiplerinden en az birine ekarte etmek isteyeceklerdir. Breel Embolo, Xhaka, Shaqiri ve Yann Sommer gibi birçok yıldıza sahip İsviçre’de tanıdık bir isim de mevcut: Haris Seferovic. Bu sezon Galatasaray’da istenileni veremese de İsviçre için hem bu tarz turnuvalardaki tecrübesi hem de yaptığı katkıyla önemi oldukça büyük. Forvet hattındaki öncelik Embolo’da olduğunu düşünsem de sonradan oyuna girerek etrafındaki oyunculara katkı sağlayabilir. Ben Sırbistan ile oynayacakları maçın gruptan kimin çıkacağına dair belirleyici olacağını düşünüyorum. Kamerun Ülkemizde forma giymiş tanıdık yüzlere sahip Kamerun… Kaptanından tutun teknik direktörüne kadar ülkemizin havasını solumuş birçok isim mevcut. Başta teknik direktör Rigobert Song, Beşiktaş’ta iki şampiyonluk kazanmış Aboubakar ve hala Beşiktaş’ta forma giyen Kevin N'koudou. Afrika Uluslar Kupası’nda yarı finale kadar yükselmeyi başaran Rigobert Song’un öğrencileri gruptaki diğer takımlara baktığımızda bir tık güçsüz görünse de Ekambi, Choupo Moting, Onana, Anguissa gibi Avrupa’nın üst düzey takımlarında forma giyen oyunculara sahip. Genellikle 4-2-3-1 şeklinde sahaya çıkan Kamerun’un az önce de söylediğim eski Beşiktaşlı Vincent Aboubakar’ın en önemli oyuncusu olduğu düşüncesindeyim. Etrafındaki oyuncuları farklı bir seviyeye çıkartabilecek önemli bir forvet. Bir tarafında Ekambi, bir tarafında ise N'koudou veya Choupo Moting gibi süratli ve tehlikeli oyunculara hem alan açıp hem de servis yaparak Kamerun’un etkili olabileceğini düşünüyorum. G grubundaki diğer takımlara nazaran tecrübesiz gözükse sonuç olarak olmasa bile oyun olarak keyif vereceği düşüncesindeyim. Bir sonraki yazılarda görüşmek üzere, esen kalın…

  • 2022 Fifa Dünya Kupası - H Grubu

    20 Kasım – 18 Aralık 2022 tarihleri arasında düzenlenecek olan 22. FIFA Dünya Kupası organizasyonunun ev sahipliğini tarihinde ilk kez Katar üstlenecek. Katar’daki yoğun yaz sıcağı sebebiyle bu Dünya Kupası, Kuzey Yarım Küre’de sonbaharda yapılacak olan ilk turnuva özelliğini taşımaktadır. Bu gibi birçok yeniliği beraberinde getiren 2022 Dünya Kupası’nın futbol açısından da güzelliklere gebe olduğu yadsınamaz bir gerçek. Biz de bir aylık turnuva süresince siz değerli okurlarımıza bu güzelliklerin anlatımında yardımcı olacağız. Bugün H Grubu'nun değerledirmesi ile sizlerleyiz. H Grubu Portekiz Uruguay Gana Güney Kore Portekiz Portekiz, 1966 yılına kadar Dünya Kupalarına katılamadı. İlk 1930 Dünya Kupası'na katılamadılar. 1966 yılına kadar elemeleri geçemeyen İber yarımadası ekibi, efsane oyuncusu Eusebio, liderliğinde başarılı bir turnuva geçirdi. Eusebio, attığı 9 golle gol kralı oldu. Çeyrek finalde turnuvanın sürpriz ekibi Kuzey Kore ile eşleşen Yeşil-Kırmızılar 25. dakikada 0-3 geriye düştüğü maçta ikisi penaltıdan olmak üzere Eusebio'nun ayağından 4 gol bularak maçı 5-3 kazanarak yarı finale yükseldi ve yarı finalde ev sahibi İngiltere'ye kaybetti. SSCB'ni 2-1 yenerek tarihinde ki en başarılı dereceyi elde etti. Dünya Kupası'na katılma konusunda yine uzun bir araya giren Portekiz, Meksika 86'ya kadar Dünya Kupası'ndan uzak kalıyordu. Burada gruptan çıkamayan İber yarımadası temsilcisi 2002 yılına kadar kabuğuna çekildi. Bu Dünya kupasında gruplardan çıkma başarısı gösteremeyen ekip, 2006 Dünya Kupası'na namağlup geldi. Grubunu da yenilgisiz geçen yeşil-kırmızılar, Hollanda'yı 1-0, çeyrek finalde İngiltere'yi penaltılarla geçti. Yarı finalde ise Fransa'ya yenilerek elendi. Üçüncülük maçında da Almanya'ya 1-3 kaybettiler ve dördüncü oldular. Rusya 2018'i son 16 turunda Uruguay'a elenerek Dünya Kupası'na veda etti. 2022 Dünya Kupası Avrupa kıtası grup elemeleri A Grubu'nu ikinci tamamlayarak play-off oynama hakkı kazanan Portekiz, play-off yarı finalinde Türkiye'yi 3-1, play-off finalinde de Kuzey Makedonya'yı 2-0 mağlup ederek Katar biletini aldı. Grup elemelerinde 8 maçta, 5 galibiyet alıp rakip kaleye 17 gol atan Portekiz, kalesinde 6 gol gördü. 17 puanla lider Sırbistan'ın ardından ikinci olan C. Ronaldo'lu ekipte D. Jota, 7 golle en golcü oyuncu oldu. C. Ronaldo 3 gol attı. Dünya futboluna Eusebio, sonrası C. Ronaldo'yu takdim eden Portekiz takımının Teknik Direktörlük görevini 2014 yılından bu yana Fernando Santos yapıyor. C. Ronaldo, kaptanlığında Portekiz takımında C. Ronaldo takımın en çok milli olan oyuncusu ve aynı zamanda en çok gol atan ismi. C. Ronaldo ile Avrupa şampiyonluğu sevinci yaşayan ekibin Dünya Kupası zaferi için işi zor. Muhtemelen C. Ronaldo'nun son Dünya Kupası olacak. Turnuva yolunda Portekiz, H grubunu lider bitirirse son 16 turunda Avrupa grubunda karşılaştığı Sırbistan rakibi olabilir. Diğer ihtimaller Kamerun ve İsviçre. Çeyrek finalde önlerine Belçika gelme ihtimali yüksek. Belçika gelmez ise yolları açık. Fakat burada E grubu ikincisi olarak rakipleri İspanya ve Almanya ihtimali çok yüksek. Bu yolun sonu demek olur. Sadece Portekiz için değil her takım için H grubunu ikinci bitirmek üst turda Brezilya demek bu da maceranın sonu demek. Gana, Uruguay ve Portekiz'e çelme takmazsa bu grupta Uruguay ve Portekiz ilk iki için adı ilk yazılacak isimler. Kulüp kariyerinde bu sezon kötü bi dönem geçiren C. Ronaldo, son bir dans yapmak isteyecek arkadaşlarının yardımıyla. Portekiz'in fikstürü: 24.11.2022 - Portekiz v Gana 28.11.2022 - Portekiz v Uruguay 02.12.2022 - Güney Kore v Portekiz Gana Kamerun (1990) ve Senegal (2002) yıllarından sonra 2010 yılında çeyrek final oynama başarısı gösteren üçüncü Afrika takımıdır Gana. Gana, tarihinde 4 kez Afrika Uluslar Kupası'nı kazanma başarısı gösterdi. Teknik Direktörlük görevini Otto Addo'nun yaptığı takımda Dünya Kupası Afrika elemelerine Charles Akonnor ile başlayan Afrika ekibi, Güney Afrika mağlubiyeti sonrası Akonnor ile yolları ayırıp Sırp Teknik Direktör Milovan Rajevac ile yola devam etti. Grup maçları sonunda Sırp Teknik Direktör ile de yollar ayrıldı. Gana milli takımı Dünya Kupası biletini Otto Addo ile aldı. Takım kaptanlığını Asamoah Gyan'ın yaptığı takımda golcü oyuncu 2017-2019 yılları arasında ülkemizde Kayserispor forması da giydi. Kariyerini Hindistan ligi takımlarından North East United takımında sürdürüyor. Asamoah Gyan, aynı zamanda Gana milli takımının en fazla gol atan ismi durumunda. FIFA sıralamasında 61. sırada bulunan takım 4 kez Dünya kupalarına katıldı. İlk Dünya Kupası'na katılım için 2006 FIFA Dünya Kupası Almanya'yı bekleyen Gana, gruptaki ilk maçında İtalya mağlubiyetine rağmen 6 puanla gruptan çıkmayı başardı. 2. turda Brezilya'ya 3-0 yenilerek elendi. Güney Afrika 2010 Dünya Kupası futbol severlerin hafızasında Gana v Uruguay maçı ile her zaman hatırlanır. Akıllarda sadece Vuvuzela kalmamıştır. Gruptan 4 puan ve averajla çıkmayı başaran Afrika temsilcisi 2. turda ABD ile eşleşti. Uzatmalarda Asamoah Gyan'ın golüyle ABD'yi 2-1 ile geçen Gana çeyrek finalde Uruguay ile eşleşti. Bu maçın 120. dakikasında Stephen Appiah'ın şutunu Luis Suarez, kale çizgisi önünde topu eliyle çıkardı. Luis Suarez'in kırmızı kart gördüğü pozisyon sonrasında Asamoah Gyan'ın penaltı atışı üst direğe çarpıp dışarı gitti. Penaltılara giden unutulmaz maçı Gana 2-4 kaybetti. Bu sonuca rağmen Gana milli takımı tarihinin en başarılı derecesini elde etti. 2014 Dünya Kupası'nda gruplardan çıkamayan Gana, 2018 Rusya Dünya Kupası'nda elemeleri geçemedi. 2022 Katar Dünya Kupası Afrika elemelerinde grubunda 6 maçta elde ettiği 13 puan ve attığı 7 golle Güney Afrika'nın önünde 3. tur vizesi alan Gana, Nijerya ile eşleşti. İlk maçta rakibi ile evinde golsüz berabere kalan siyah yıldızlılar rövanşta rakibiyle 1-1 berabere kalarak deplasman golü kuralıyla Dünya Kupası vizesi aldı. Takımın golcüleri 3'er gol atan Arsenal'li T. Partey ve All-Sadd forması giyen Andre Ayew. Birçok oyuncusu Avrupa'nın çeşitli liglerinde oynayan Gana'nın H grubunda işi zor. H grubu ikincisi olarak çıkarlarsa karşılarına İspanya veya Almanya ikilisinden biri çıkacak. Bu veda anlamını taşır. F grubu ikincisi rakip olursa Gana'ya şans doğar. Gana H grubunu lider bitirme başarısı gösterirse son 16 turunda G grubu ikincisi olarak yola devam ederlerse Sırbistan, İsviçre veya Kamerun geliyor. Bu eşleşme de şanları elbette olacak. Çeyrek finalde Belçika, İspanya ve Almanya karşılarına çıkar ve kaçınılmaz son olur. Benim merak ettiğim Afrika takımlarından gruptan çıkacak takım olacak mı? Bu Dünya Kupası'nda tahminim zor diyor. Gana'nın fikstürü: 24.11.2022 - Portekiz v Gana 28.11.2022 - Güney Kore v Gana 02.12.2022 - Gana v Uruguay Uruguay 1930 yılında düzenlenen ilk FIFA Dünya Kupası'nın ev sahibi ve ilk şampiyon takımı. FIFA tarafından davet edilen ve katılmayı kabul eden 13 takım ile oynanmıştır. 1934 ve 1938 Dünya Kupası'na katılmayı reddetti Uruguay. Uruguay 1950 Brezilya Dünya Kupası'nda da şampiyon olmuştur. 1950 Brezilya, ilk defa " Jules Rimet Kupası" olarak adlandırılmıştır. 1950 Dünya Kupası farklı bir statü ile oynanıyordu. 1950 Dünya Kupası hikayelerini özellikle Brezilya-Uruguay finalinde ve sonrasında yaşananları okumanızı tavsiye ederim. Hatalı gol yedi diye Brezilya kalesini koruyan Moacir Barbosa Nascimento, Brezilya halkı tarafından lanetlenmiş hatta Brezilya'nın ABD 94' Dünya Kupası'nda milli takımı ziyaret etmek istemiş, bu ziyaret kabul edilmemiştir. Bu maçta Brezilya'ya beraberlikte statü gereği yetiyordu. Uruguay maçı 1-2 kazanmış ve Dünya Şampiyonu olmuştur. Milli takımımız Dünya Kupası hakkı kazanmasına rağmen bu Dünya Kupası'na maddi imkansızlıklar nedeniyle katılamamıştır. Yaşanan 2 FIFA Dünya Kupası şampiyonluğunu Uruguay bir daha yaşayamadı. 2010 yılında Güney Afrika Dünya Kupası çeyrek final maçında Gana ile tarihe geçen bir maç yaşandı. Luis Suarez, kaleye giden topu eli ile çıkardı. Kazanılan penaltıyı Gana gole çeviremeyince Uruguay penaltılarla yarı finale yükselen takım oluyordu. Uruguay önce yarı finalde Hollanda'ya 2-3 sonra da Almanya'da aynı skorla yenilince dördüncü oldu. 2014 yılında Uruguay son 16 turunda elendi. Luis Suarez, İtalyan rakibi Chellini'yi ısırdı ve turnuvada iz bırakmış oldu! 2018 Rusya'da çeyrek final de elenen takım 2022 Güney Amerika kıtası elemelerinde 3. sırayı alarak kupaya katıldı. 18 maçta, 8 galibiyet, 4 beraberlik, 6 mağlubiyet alan Gök Maviler; 22 gol atıp, 22 gol yedi. Golcüleri Luis Suarez, grup maçlarında 8 gol attı. De Arrascaeta, 5 golle katkı yapan diğer isim. Trabzonspor forması giyen M. Gomez, elemelerde 1 gol attı. F. Muslera (Galatasaray), 2017--2018 yılında Sivasspor forması giyen Sergio Rochet, Santiago Mele (Ankaraspor,Osmanlıspor), L. Torreira (Galatasaray), M. Gomez (Trabzonspor) ve Diego Rossi (Fenerbahçe) bu sezon ve geçmiş sezonlarda ülkemizde forma giyen milli oyuncular. Oscar Tabarez ile grup maçlarına başlayan Uruguay, Paraguay maçıyla birlikte göreve getirdiği Diego Alonso ile 4-4-2 dizilişiyle oynuyor. Uruguay, H grubunu lider tamamlarsa Sırbistan, İsviçre, Kamerun üçlüsünden biriyle son 16'da rakip olacak. Geçerlerse çeyrek finalde İspanya ve Almanya son 16 turunu geçmeyi başarırlarsa Kanada, Fas veya Hırvatistan rakip olacak. Kilit eşleşme İspanya veya Almanya. Gol sorunu yaşamayacağını düşündüğüm Güney Amerika ekibi savunma da sorun yaşamaz, orta saha rotasyonundan katki alırsa üst tur için şansı var. Yarı final yaparlarsa karşılarında D1 birincisi Fransa, B1'den İngiltere, C grubu ikincisi veya A grubu ikincisi gelebilir. F. Valverde ve M. Ugarte, 2022 Dünya Kupası yıldızı olacak adaylarımdan, De Arrascaeta her zaman keyifle izlerim. Bu yazı hazırlanırken Copa Libertadores şampiyonluğu da yaşadı. İlerleyen yıllarda T. Borbas Uruguay, futbolundan adından sıkça söz ettirecek yeni isim. Uruguay'ın River Plate takımında oynuyor. Kuvvetle muhtemel kaptan Diego Godin ve Luis Suarez için son Dünya Kupası olacak. Uruguay'ın fikstürü: 24.11.2022 - Uruguay v Güney Kore 28.11.2022 - Portekiz v Uruguay 02.12.2022 - Gana v Uruguay Güney Kore Yakın jenerasyonun iyi bir futbol ülkesi olarak bildiği ama tarih olarak parlak bir geçmişi olmayan Asya kıtası ekibi, Avrupa kıtasında ki dev kulüplerin Asya pazarına açılması sonrası Güney Kore, Japonya ve Çin federasyonlarının ve ülkelerinin desteğiyle futbol dünyasında güçlenmeye çalışan ve teknoloji ile parayı birleştirerek bunda da başarılı olan ülkelerin başında geliyor Güney Kore. Güney Kore, FIFA üyesi olmadığı için 1930 ve 1950 Dünya Kupası'na katılamadı. Tarihinde ilk katıldığı Dünya Kupası 1954 FIFA Dünya Kupası olan Güney Kore, Macaristan'a 9-0, Türkiye'ye 7-0 mağlup olarak farklı mağlubiyetler aldı. 1958'e katılamayan, 1962 elemelerini geçemeyen Güney Kore, 1966 Dünya Kupası'ndan çekildi. Bu yıl Asya kıtasına bir takım kontenjanı ayrılması ve akabinde play-off sistemi ile kontenjan kısıtlaması, ülkeler arası uzun mesafeler ve mali yük nedeniyle katılmadı. 1970 yılından 1982 yılına elemeleri geçemeyen Asya Kaplanları lakaplı ülke 1986 Meksika Dünya Kupası'nda da Bulgaristan ile berabere kalarak ilk puanını aldı. 1986 Dünya Kupası sonrası her Dünya Kupası'na katılmayı başardılar. 2002 FIFA Dünya Kupası'nda Japonya ile ev sahibi olan Güney Kore, yarı final oynayarak Asya futbolunun tarihinde ki en büyük başarısını elde etti. Güney Kore, bu Dünya Kupası'nda Türkiye Milli takımına 2-3 mağlup olarak turnuvayı 4. olarak tamamladı. Milli takım Teknik Direktörü Şenol Güneş, 2007-2009 sezonlarında Seoul, takımını çalıştırdı. 2006 Almanya Dünya Kupası'nda grup aşamasında veda eden, 2010 Güney Afrika Dünya Kupası'nda son 16 turunda veda eden, 2010 Dünya Kupası elemelerinde hiç yenilgi almadan kupaya katılmayı başaran Güney Kore, son iki Dünya Kupası'na grup aşamasında veda etti. Güney Kore'nin, 2 kez Asya Kupası şampiyonluğu bulunuyor. Güney Kore, 2022 Katar Dünya Kupası Asya kıtası elemelerinde 2. turu 6 maçta, 5 galibiyet, 1 beraberlik ve yenilgisiz olarak 16 puanla lider tamamladı. Asya Kaplanları 22 gol attığı rakiplerinden sadece 1 gol yedi. Lübnan ile üst tura yükseldi. 3. tur da A Grubu'nda mücadele eden Güney Kore, yaptığı 10 maçta, 7 galibiyet , 2 beraberlik ve 1 yenilgi alıp rakip filelere 13 gol atarken kalesinde 3 gol gördü. İran'ın arkasından ikinci olarak Dünya Kupası'na katılma hakkı kazandı. Tottenham'ın yıldızı Heung-Min Son, 2. tur da 3, 3.tur da 4 gol atarak takımın en golcü ismi oldu. Takım kaptanlığı da yapan yıldız oyuncu aynı zamanda takımın penaltıcısı durumunda. Takımı 2018 yılından bu yana Portekizli Teknik Direktör Paulo Bento çalıştırıyor. Geçtiğimiz sezon Fenerbahçe, forması giyen Kim Min-Jae, bu sezon başında 25 milyon euro bonservis bedeliyle Napoli'ye transfer oldu. Güney Kore, milli takımı oyuncuları kendi ülkesi, Arap ligi takımları ve Avrupa kıtası liglerine yayılan bir oyuncu grubundan oluşuyor. H Grubu'nu lider bitirme şansları çok az, olur da lider olurlarsa G grubun da ikinci olma ihtimali olan Sırbistan, İsviçre ve Kamerun karşısında şansları eşit. Yine olur da Güney Kore grup lideri olur, G grubu ikincisi Brezilya olursa Asya ekibi turnuvaya veda eder. Bu şekilde karşılarına bir sonra ki turda Belçika, İspanya veya Almanya ihtimali olacak. Güney Kore, öncelikle H grubunu ikincisi bitirmesi için Portekiz, Gana veya Uruguay gibi rakiplerinden ikisini geçmesi lazım. Grupta ikinci olurlarsa son 16 turunda rakibi Brezilya olur ve veda anlamını taşır. Kendi liginden Avrupa'ya her zaman oyuncu ihraç eden Güney Kore'de Dünya Kupası'nda iz bırakacak oyuncu olacak mı? Beraber izleyeceğiz. Güney Kore maçları 24.11.2022 - Uruguay v Güney Kore 28.11.2022 - Güney Kore v Gana 02.12.2022 - Güney Kore v Portekiz Bir sonraki yazılarda görüşmek üzere, esen kalın…

  • Omuz Omuza Bağış Kampanyası

    Bildiğiniz üzere 6 Şubat gecesi maalesef oldukça yıkıcı bir deprem felaketi ile karşı karşıya kaldık. Sadece bir değil, devamında gelen birden çok artçı depremde bölgede etkili oldu. Bu deprem felaketi sebebiyle canlarımızı kaybettik, yaralananlar oldu, evini, arabasını kaybedenler oldu. Herkes bir şekilde zarar gördü. Açılan bu yaraları bir an önce sarmak için tüm ülke bir olduk ve destek sağlamaya çalıştık. Türkiye Futbol Federasyonu'da futbol camiasını bir araya getirerek bir yardım kampanyası düzenledi. Omuz Omuza isimli bağış kampanyası dün akşam saatlerinde gerçekleşti. 5 saatlik yayın içerisinde olan önemli detayları sizler için derlemek istedik. Spor kanallarının gerçekleştirmiş olduğu ortak yayın sonunda kampanyadan elde edilen bağış miktarı 845,7 Milyon TL oldu. Yayın, Gençlik ve Spor Bakanı Mehmet Muharrem Kasapoğlu'nun telefon bağlantısıyla başladı. Devam eden yayında Ruud Gullit, Arsene Wenger, Pep Guardiola, Jürgen Klopp, Gheorghe Hagi, Mikel Arteta ve Alex de Souza gibi çok önemli isimlerin yardım çağrısı videoları paylaşıldı. 5 saatlik yayının belki de en önemli kısmı PSG'nin ve dünya futbolunun yıldız ismi Kylian Mbappe'nin yayına bağlanması oldu. Fransız yıldız, "Ben Fransızca konuşmayı tercih ettim, çünkü duygularımı daha içten aktarabileceğimi düşündüm. Çocukların hayalleri benim için çok önemli. Elimde olan tüm imkanları Türk halkı için kullanacağım. Türkiye için her şey çok daha iyi olacak. Bu yaşananlar büyük bir trajedi. Hayal gücümüzün yetmeyeceği kadar büyük bir olaydı. Türkiye'nin neler çektiğini tahmin edemiyorum. Bu projenin bir parçası olduğum için kendimle gurur duyuyorum." ifadelerini kullandı. Yayının ilerleyen saatlerinde PSG'nin başkanı Nasser Al-Khelaifi programa bağlandı. "Türkiye'de değiliz ancak kalbimiz sizinle. Acınızı paylaşıyoruz. Ali Koç'la da durumu görüştüm, sizinle birlikte olmak bizim görevimiz. Çok büyük kayıplar olduğunu biliyoruz ancak Omuz Omuza kampanyasındaki yardımınızı da saygıyla izliyor ve takip ediyorum." açıklamasında bulundu. Yöneticisi olduğu kurumlar adına da 50 Milyon TL yardım edeceğini belirtti. Dört büyük kulübümüzden büyük miktarlarda yardımlar gelirken, Anadolu kulüplerimizde önemli yardımlarda bulundu. Kulüplerimizin geneli bu konuya ayrı bir hassasiyet gösterdi. Sayamayacağımız kadar teknik adam, futbolcu, yönetici yayın içerisinde yer aldı. Onlarda halkımızdan gelen telefon çağrılarına cevap vererek yardım topladılar. Uzakta olan, bizleri yurt dışında temsil eden Cengiz Ünder, Çağlar Söyüncü, Hakan Çalhanoğlu gibi milli oyuncularımızda yayına bağlanarak destekte bulunduklarını belirttiler. Omuz Omuza kampanyası, 15 Haziran'a kadar özel maçlarla ve çeşitli organizasyonlarla sürecek. Böylece toplanacak para depremzedelerin barınma ihtiyaçları için harcanacak. Projenin sürdürülebilir olması planlanıyor., Tekrardan depremde hayatını kaybeden vatandaşlarımıza Allah’tan rahmet, yaralanan vatandaşlarımıza geçmiş olsun dileklerimizi iletiyoruz.

  • Arsenal, 3 Puanı 4 Golle Aldı!

    Merhabalar, bugün sizlere Premier Lig'de erteleme maçı olan Arsenal v Everton maçının değerlendirmesini yapacağım. Keyifli okumalar dilerim. Kadrolar Lider Arsenal sahaya sezon genelinde olduğu gibi 4-2-3-1 ile dizildi. Arteta kadro tercihinde çok fazla değişiklik yapmadı. Yeni transfer Jorginho 11'e monte edildi. Nketiah yerine de Trossard'ı son Leicester City maçında olduğu gibi sahte 9 rolünde gördük. Konuk Merseyside ekibinde Sean Dyche, gelişiyle beraber ilk 11'de bir düzen oturtmaya gayret ediyor. Tıpkı diğer maçlarda olduğu gibi Doucoure - Gueye - Onana üçlüsünü merkezde gördük. Bu orta saha kurgusunun temel amacı rakibe maksimum sertlik, baskı ve presi yansıtarak oyun kurulumlarını bozmaya çalışmaktır. Ancak merkezde yaratıcı oyuncu bulunmaması toplu oyunda ve üretimde bazı sorunları teşkil edecektir. Kanatlarda Iwobi ve McNeil, ileri uçta da Maupay yer aldı. Stoper tandeminde bir değişiklik gözlere çarptı. Coady yerine formsuz ve sıkça eleştirilen Michael Keane kendisine şans buldu. İlk Yarının Değerlendirmesi Konuk Everton maça rakibini orta sahada sert bir şekilde karşılayarak başladı. İlk dakikalarda oyuna bir nebze ortak olsalar da sonradan ev sahibi ekip oyunun kontrolünü ele geçirdi. İlk 15 dakika sona erdiğinde topla oynama yüzdesi %68 - %32 Arsenal lehine idi. Ancak her ne kadar topa hakim de olsalar net fırsat üretemediler. Merseyside ekibi Everton, takım halinde iyi savunma yaparak, alanları kapatarak ve orta sahada yüksek bir direnç göstererek devrenin sonlarına kadar rakibine net bir pozisyon vermedi. Ancak 40. dakikada sağ kanattan Zinchenko'nun pasında kaleci Pickford ile karşı karşıya kalan Saka dar açıdan ters ayağıyla resmen topu tavana astı ve takımını öne geçirdi. Bu golde Zinchenko'nun mevkisinden ayrılıp ters kanada gelerek takımının o alanda 1 kişi fazla olarak çoğalmasını sağlaması kesinlikle çok kıymetli. Böylece hem rakip savunmanın dengesini bozmuş hem de güzel bir ara pasıyla bu zorlu maçın kilidini açmış oldu. İlk yarının son dakikalarında Saka'nın presi Gueye'yi hataya zorladı ve onun pasında Martinelli karşı karşıya durumda topu ağlara göndererek takımının devreye iki farklı önde girmesini sağladı. Daha 24 gün önce bu Everton'a Goodison Park'ta kaybetmişken henüz ilk yarıdan iki farkla öne geçerek "maviler"in gardını düşürmeleri mücadeleden galip ayrılmak için kesinlikle çok önemliydi. İkinci Yarının Değerlendirmesi İkinci devreye Arsenal, Jorginho - Partey değişikliği ile başladı. Konuk Everton'da ise Sean Dyche, Gueye - Holgate ile oyuna müdahale etti. Ev sahibi ekip, oyunun ve topun kontrolünü elinde tutarak hem oyunu soğuttu hem de rakibinin direncini kırmayı hedefledi. Düşük tempoda geçen ikinci yarıda sahneye Odegaard çıktı. Norveçli yıldızın ayağından üçüncü golü bulan Londra ekibi maçın fişini çekti desek yanlış olmaz. Konuk Everton'ın da iyice gardının kırılmasıyla formalite haline gelen son dakikalarda Arsenal, Martinelli ile 4. golü buldu ve bu gol skoru tayin etti. Şampiyonluk yolunda 4 golle net bir 3 puanı hanelerine yazdırdılar. Genel Değerlendirme Önce kaybeden ekipten söz edelim. Küme düşme hattında yer alan Merseyside ekibi için işler zorlaşıyor. Bu zorlu süreçte ateşten gömleği giyen Sean Dyche her ne kadar gelişiyle takımda olumlu bir hava oluşturmuş olsa da gol atma konusunda yaşadıkları sıkıntılar onların önümüzdeki haftalarda bu zorlu süreçten kurtulmalarının önüne geçebilir. Takımdaki yaratıcı oyuncu eksikliği gözlere bariz bir şekilde çarpıyor. Ancak şu an tek amaçları ne yapıp edip ligde kalıp sonrasında da önümüzdeki sezonun planlamasını yapmak olacaktır. Günün galip ekibi Arsenal, ligde son 13 haftaya girilirken 5 puan farkla lider konumda yer alıyor. Her ne kadar geçtiğimiz birkaç maçta tökezleyip afallasalar da şu anda rüzgarı da sırtlarına alarak emin adımlarla ilerliyorlar. Ancak Pep ve ekibinin de onların ensesinde olduğunu unutmamak gerekir. Bakalım peri masalı bu sonla bitecek mi, hep beraber göreceğiz. Sizlere bu yazımda Arsenal v Everton maçını değerlendirdim. Umarım keyifle okuduğunuz bir yazı olmuştur. Başka yazılarda görüşmek üzere, hoşça kalın.

  • Dünya Kupası'nda Favorim "Hollanda Milli Takımı"

    ABD merkezli spor finansmanı danışmanlığı şirketi Front Office Sports, maliyeti 220 milyar Dolar olarak açıkladığı, dünyanın en pahalı Dünya Kupası'na sayılı günler kaldı. Yeterli talebin olmadığı, Pakistan'dan günlüğü 10 dolara taraftar kiralandığı, ilk defa kış ayına gelen bir Dünya Kupası izleyecek olmak bizi de heyecanlandırıyor. Hiç kuşkusuz her turnuva da olduğu gibi bu turnuvada da Brezilya favoriler arasında ilk sırada. Onu Arjantin, İspanya, İngiltere ve pek tabii ki son şampiyon Fransa takip ediyor . Brezilya ve Arjantin'in grup ve hazırlık maçları dahil, yenilmediğini ve bu turnuvaya da formda geldiklerini bilen otoriteler, doğal olarak finali bu iki takım arasında görüyorlar. (Görsel - FOX Sports) Aylar önce kansere yakalanan ve bu turnuvayla milli takıma veda edecek olan Louis Van Gaal'in Hollanda'sı çektiği güzel kurayla benim sürpriz favorim. Özellikle tempolu ve göze hoş gelen futbollarıyla fark yaratıyorlar. Gakpo, Bergwijn ve Depay'ın ileride ki uyumları dikkate değer. Ayrıca istikrar abidesi Van Dijik onlar için çok büyük artı değer. Diğer "bu takım bu gruptan çıkar ve turnuvada adından söz ettirir" dediğim takım ise Sardar Azmoun'lu İran. Politik ve iki ülke arasındaki ilişkiler olarak ABD'yle oynayacakları 90 dakika futbolseverlerin sabırsızlıkla beklediği bir 90 dakika olacak. ABD'nin hazırlık maçlarındaki keyif vermeyen futbolu onlar için büyük handikap. Turnuvada şu ana kadar ismini belki de hiç duymadığınız fakat turnuvaya damgasını vurmasını beklediğim isimlerse ABD'de şans verilmesi halinde genç Thomas Sargent ve Ferraira Castro. Turnuvanın yıldızlarıysa Arjantin'den Julian Alvarez ve Brezilya'dan Vinicius Junior olur. Her ne kadar benim favorim Hollanda olsa da turnuvada aynı gruba düşmek onlar için şansızlık gibi görünse de Hırvatistan ve Belçika'dan da iyi futbol bekliyorum. Hamstring sakatlığından dolayı sahalardan uzak kalan Lukaku'nun oynayıp oynayamacağını bekleyip göreceğiz. Onun yokluğunda Batshuayi'nin oynamasını bekliyoruz, bakalım onu aratacak mı göreceğiz. Bol gollü, hakemlerin hata yapmadığı, dostça ve kardeşçe geçen bir turnuva diliyorum. Umarım hak eden ve daha çok mücadele eden takım kazanır. Bir daha ki turnuva ve turnuvalarda Milli Takımımız'ı da bu tür büyük organizasyonlarda umarım görürüz.

  • Dünya Kupası'nda Son Dans - Messi ve Ronaldo

    Dünya’nın en büyük oyuncusu veya oyuncuları kim? Birçoğunuzun cevabı Ronaldo ve Messi olacaktır. Maalesef onlar için artık bir devir kapanıyor. O büyük rekabet, ulusları altında ter dökecekleri son turnuva ile belki de son kez alevlenecek. Futbol, aslında spordan ibaret değildir. Tek kavim, tek din, tek inanç bile diyebiliriz. Politikadan daha güçlü ve tüm dinlerden daha çok inananı var. Tarihte savaşları bile durdurmuş bir spordan bahsediyoruz. Tutku, coşku, heyecan, hüzün, hayal kırıklıkları gibi tüm duyguları zirvesine kadar yaşadığımız bu spordan birer Ronaldo ve Messi geçti, belki de onlar gibileri bir daha gelmeyecek. Bu oyuncuları izleyen şanslı nesilden birisi olarak şunu net söyleyebilirim ki gerçekten çok büyük oyunculara tanıklık ettik. Haftalık planlarımız arasında belli bir saat için plan yapmadık çünkü onları izlemek öncelikliydi. "Pazar günü 21.00’da Messi’nin maçı var." diyerekten hayatımızda onlara özel bir yer açtığımız oyunculardan bahsediyorum. Bu değeri sonuna kadar hak ediyorlar. Sadece futbolculukları ile değil aynı zamanda müthiş iki karakter. Onlar gerçekten özeller… Lionel Andrés Messi Cuccittini Futbolla ilgilenen ilgilenmeyen herkesin aklına kazınmış bir diğer adıyla Leo Messi. Yeni doğan çocuğuna ismini koyanlar, vücuduna dövmelerine yaptıranlar, Messi ile görüşme hayali kuranlar, geceleri rüyalarını süsleyen futbolcu olmak isteyenler ve niceleri… Kariyerinde başarıdan başarıya yelken açmış, hayatında çok fazla özel anı biriktirmiş büyük bir hazinenin yani Leo’nun son Dünya Kupası olacak. Copa America ve Finalissima şampiyonluğu derken sıra geldi Dünya Kupası’na. PSG ile hem ligde hem Şampiyonlar Ligi'nde yine Messiliğini yapan Messi çok formda geliyor. Arjantin Milli Takımı'nda büyük bir saygı gören Leo, takım arkadaşlarıyla birlikte bu kupayı da kazanmak istiyor. Arjantinli taraftarlar bile ülkeye kupanın gelmesinden ziyade sırf Messi kariyerini bitirmeden bu kupayı kaldırsın istiyor. Takım arkadaşları, kulüp çalışanları, yönetim ve tüm taraftarlar bu anın hayaliyle turnuvaya başlayacaklar. Sonu ne olur bilinmez ama ellerinde güçlü bir kadro bulunuyor ve bir amaçları var o amaç içinde bulunan kişi ise Leo Messi onun için tüm takım ekstra bir motivasyonla oynayacaktır. Kadro birlikteliği üst düzey. Kadro kaliteli. Messi formda. Neler yaşanacağını merakla bekliyoruz… Cristiano Ronaldo dos Santos Aveiro Çok büyük bir hayran kitlesine sahip, birçok kişinin idol olarak gördüğü o isim Cristiano Ronaldo… Aslında büyük form düşüklüğü yaşayan Ronaldo, kulübü Manchester United ile sıkıntılı bir dönem geçiriyor. Kulüp içerisinde istenmeyen adam oldu Ronaldo. Takım arkadaşlarından dahi soğuk tavırlar alıyor. Aslında çocuğunun vefatından sonra büyük bir acı yaşadığı ve onu olumsuz etkilediği belliydi ancak kulüple ve hocasıyla yaşadıkları da tabiri caizse tuzu biberi oldu. Bu durumlar, onu elbette üzüyor ve yıpratıyordur ama Ronaldo’nun bu tarz durumlarda daha çok hırslandığını biliyoruz. 2016 yılında Avrupa Şampiyonluğu yaşayan Ronaldo, o maç sakatlanıp yerini Quaresma’ya bırakmıştı. Ağlayarak oyundan çıkmıştı. Kenarda büyük bir heyecanla maçı takip ediyor, hocasıyla birlikte taktik anlamda bazı talimatlar veriyordu. En sonunda kupayı kazandılar fakat bu sene Dünya Kupası'nda neler yaşanacak hiç kestiremiyoruz fakat onlarda iyi bir kadroya sahipler. Umarım kendisi toparlanır ve Messi ile birlikte bize güzel bir rekabet izletirler. Futbol severler olarak bu arenada son kez onları görecek olmak üzücü. Tabii onların yanında son Dünya Kupası olacak oyuncular da var ama Dünya’nın en ikonik futbolcuları olarak bizim gönlümüzde ayrı yere sahipler. Maçları oynanacağını zaman bile kulüplerin adlarından önce insanlar, Messi ve Ronaldo rekabetinden bahsederler. Bununla birlikte büyük bir coşku ve heyecan yaşanır. Son zamanların futbolu hep onların dominasyonu ile geçti. Sürekli birbirleri her yerde kıyaslandı. Kıyaslamalar yüzünden insanlar yeri geldi kavgalar etti, arkadaşlıklar bitti. Böyle iki oyuncudan bahsediyoruz. Bahsediyoruz diyorum ama gelecek için bahsedecek konumuz olmayacak olması çok acı olsa da bir gerçek. Gene de geçmişe bir göz atıp onları tekrar seyretmek, tekrar onların üstünde formalarını görmek bizi azda olsa rahatlatacaktır diye umuyor ve derin bir ah çekiyorum… Tüm meraklarımız bu turnuva ile yanıt bulacak. Turnuva içinde yazılacak içeriklerimize takipte kalarak ulaşabilirsiniz.

  • Ağır Sıkletin Ustaları #4 - Deontay Wilder

    Bildiğiniz üzere boks tarihindeki usta ağır sıklet isimleri ‘’Ağır Sıkletin Ustaları’’ isimli başlık altında ele almaya başladığım bir yazı serim mevcut. Bu seride incelemesini yaptığım isimler sırasıyla Tyson Fury, Evander Holyfield ve Anthony Joshua’ydı. Seride inceleyeceğim dördüncü ağır sıklet ustası ise “The Bronze Bomber” lakaplı Deontay Wilder. Çocukluk ve Erken Yaşam Deontay Leshun Wilder, 22 Ekim 1985'te Alabama, Tuscaloosa'da doğdu. Ailesi veya çocukluğu hakkında fazla bir şey bilinmiyor. Wilder, Afrikalı-Amerikalı kökenli biridir. 2004 yılında Deontay Wilder, 'Tuscaloosa Merkez Lisesi'nden mezun oldu. Profesyonel bir futbolcu veya basketbolcu olmayı hayal etti. Wilder, memleketinden bir takım olan 'Alabama Crimson Tide' için oynamak istedi. Bununla birlikte, erken bir evlilik, ev içi sorumlulukları omuzlarına yükledi. Omurilik kusurlarından muzdarip bir kızının doğumundan sonra Wilder, ailesini desteklemek için birçok işe başladı. 'Greene Beverage Company' için şoför olarak çalıştı. Akademik hayallerinden de vazgeçti. Nihayetinde Wilder, para kazanma aracı olarak boksu seçti. Kariyeri Ekim 2005'te Deontay Wilder, amatör boks kariyerine Alabama, Northport'taki 'Skyy Boxing Gym'e katılarak başladı. Jay Deas'ın altında eğitim gördü. 2007'de Wilder, 'Ulusal Altın Eldivenler' yarışmasına katıldı. David Thompson'ı ve dünya şampiyonu Isiah Thomas'ı yendi. Aynı yıl, Wilder 'ABD Amatör Boks Şampiyonası'na katıldı ve Quantis Graves'i yendi. Kaliforniya'dan James Zimmerman'ı yenerek şampiyonluğu kazandı. Quantis Graves'i yenerek 21 maçta 'Olimpiyat Oyunları' denemelerini kazandı. 2008'de Wilder, Rusya'dan Rakhim Chakhiyev'i yenerek kariyerinin en iyi skorunu kaydetti. Chakhiyev dünya şampiyonasında gümüş madalya kazandı. Wilder 2008 'Yaz Olimpiyatları'na katılmaya hak kazandı ve ağır sıklet kategorisinde yarıştı. Cezayir'den Abdelaziz Touilbini'yi ve Fas'tan Mohamed Arjaoui'yi yendi. Yarı finalde Wilder, İtalyan Clemente Russo'ya yenildi ve bronz madalya kazandı. Ortalama 30-5 amatör rekoru vardı. 15 Kasım 2008'de Wilder, profesyonel bokstaki ilk maçına Tennessee'deki 'Vanderbilt Üniversitesi Memorial Gymnasium'da çıktı. Ethan Cox'u ikinci rauntta nakavt etti. 2009'da Wilder yedi maç yaptı ve hepsini ilk turda kazandı. Ekim 2012'ye kadar Wilder, boks kariyerinde etkileyici bir rekor kırmıştı. 25 maç kazanmıştı ve bunların çoğu dört rauntta kazanılmıştı. 15 Aralık 2012'de Wilder, Los Angeles'taki 'Memorial Sports Arena'da Kelvin Price'ı yenerek ilk profesyonel boks şampiyonluğunu kazandı. Nisan 2013'te, boks firması 'Golden Boy Promosyonlar' Wilder ve eski bir 'Olimpiyat' altın madalyası olan Audley Harrison arasında bir kavga olduğunu duyurdu. Wilder, Harrison'ı ilk rauntta nakavt etti. Dövüşten sonra Harrison emekli olduğunu açıkladı. Şubat 2014'te Wilder ve Amerikalı boksör Malik Scott arasında bir kavga duyuruldu. Dövüşten sonra Wilder üçüncü sırayı aldı ve Scott dünya sıralamasında 23 numaraya yerleştirildi. Wilder, Scott'ı ilk turda 1:36'da mağlup etti. Malik Scott'ı yendikten sonra Wilder, 'WBC' ağır sıklet unvanı için zorunlu rakip olarak devraldı. 17 Ocak 2015'te Las Vegas'taki 'MGM Grand Garden Arena'da son şampiyon Bermane Stiverne ile savaştı. Wilder, Stiverne'i mağlup ettikten sonra 'WBC' ağır sıklet unvanını kazandı. Karar, 12 turluk bir mücadelenin ardından tüm yargıçların oybirliğiyle alındı. Wilder galibiyeti engelli kızına ve kahramanı olan boks efsanesi Muhammed Ali'ye adadı. Mayıs 2015'te Wilder, Alabama'da 'WBC' ağır sıklet unvanının ilk savunmasını yaptı. Rakibi olarak Meksikalı-Amerikalı boksör Eric Molina'yı seçti. Wilder, dördüncü raundun sonunda Molina'yı devirdi. Ağustos 2015'te Wilder, 'WBC'de 12. sırada yer alan Johann Duhaupas'a karşı ikinci savunmasını yaptı. Dövüş en başından beri tek taraflıydı ve Wilder yumrukların %56'sını indirdi. Duhaupas, atılan yumrukların sadece %30'unu indirdi. Wilder mücadeleyi 11. rauntta kazandı. Aralık 2015'te Wilder, unvanını Polonyalı boksör Artur Szpilka'ya karşı savundu. İlk üç turda Szpilka üstünlüğü ele geçirdi. Wilder pes etmeyi reddetti. Dokuzuncu turda Szpilka stratejisini değiştirdi. Wilder bunu sezdi ve güçlü bir yumruk attı, bu da sonunda Szpilka'nın hastaneye kaldırılmasına yol açtı. Wilder kavgadan sonra alenen özür diledi. Mayıs 2016'da Deontay Wilder, unvanını Rusya'dan zorunlu rakip Alexander Povetkin'e karşı savunmaya hazırdı. Wilder Moskova'ya seyahat edecekti. Povetkin en zorlu rakibi olarak kabul edildi. Ancak, dövüşten bir hafta önce Povetkin'in yasaklı bir madde kullanımı için testi pozitif çıktı. Dövüş iptal edildi ve Wilder iptal için tazminat talep etti. Temmuz 2016'da Wilder, iki kez dünya şampiyonu olan eski bir şampiyon olan Chris Arreola ile savaştı. Wilder mücadeleyi domine etti ve sekiz raundun ardından kazanan ilan edildi. Kavga sırasında Wilder'ın sağ eli kırıldı ve pazıları yırtıldı. Yaralarını onarmak için iki ameliyat geçirmesi gerekti. Aralık 2016'da Wilder ve Polonyalı boksör Andrzej Wawrzyk arasında bir kavga düzeltildi. Wilder, kolay bir rakip olduğu için Wawrzyk'i rakibi olarak seçtiği için eleştirildi. Ancak Wawrzyk bir uyuşturucu testinde başarısız oldu. Böylece mücadele iptal edildi. Daha sonra Gerald Washington'ın Wilder'a karşı dünya şampiyonluk mücadelesini oynayacağı açıklandı. Maç Şubat 2017'de gerçekleşti. Washington güçlü yumruklarla başladı. Beşinci turda Wilder birkaç güçlü vuruş yaptı. Washington kafasına ağır darbeler aldı. Mücadele hakem tarafından durduruldu. 'Fox'ta yayınlandı ve 2017'nin en çok izlenen dövüşlerinden biriydi. Ekim 2017'de, 'WBC' Wilder'a zorunlu rakip Bermane Stiverne ile savaşmasını emretti. Mücadele dolu bir arenanın önünde yapıldı. Wilder, Stiverne'i yere serdi ve hakem durma çağrısı yaptı. Wilder sağ elini Stiverne'e indirdi ve bu da Stiverne'i savunmasız bıraktı. Bu galibiyetle Wilder, dövüştüğü tüm rakipleri nakavt etti. Aralık 2017'de, uyuşturucu testinde başarısız olan Kübalı boksör Luis Ortiz boks ringine geri döndü. Wilder'a dövüşmesi için meydan okudu ve Wilder kabul etti. Dövüş Mart 2018'de gerçekleşti. İlk turlarda her iki oyuncu da eşit derecede iyi mücadele etti. Beşinci turda Wilder, Ortiz'i devirdi. Sonraki turlarda Wilder ağır yaralandı. Ancak, geri döndü ve sağ elini Ortiz'e indirdi. Dövüş hakem tarafından durdurulduğunda, hakimler Wilder'ı kazanan olarak ilan etti. Aralık 2018'de, Wilder ve Tyson Fury arasında çok beklenen bir maç Staples Center'da 17.698 kişinin katılımıyla gerçekleşti. Mücadele zorlu geçti. Hakemler, Britanyalı Phil Edwards, her iki sporcuya da 113 puan ve beraberlik, Meksikalı hakem Alejandro Rochin, Wilder lehine 115-111 ve Kanadalı hakem Robert Tapper, her iki sporcuyu da 114-112 lehine değerlendirdi. Öfkeli mücadele berabere bitti. Wilder, Mayıs 2019'da WBC ağır sıklet unvanını korumak için Dominic Breazeale'i nakavtla yendi. Daha sonra Luis Ortiz ile bir rövanş maçında karşılaştı ve boksörü 7. rauntta nakavtla yendi. 22 Ocak 2020'de Wilder, 2018 boks maçının rövanş maçında Tyson Fury ile karşılaştı ve Wilder, kariyerinin ilk ve tek çekilişini kaydetti. Bu kez Wilder, WBC ağır sıklet unvanını 7. rauntta teknik nakavtla Fury'ye kaptırdı. Deontay Wilder, Tyson Fury'e kaybederek, WBC ağır sıklet dünya şampiyonluğu unvanını kaybetmişti. 7'nci rauntta havlu atan boksör, ringe çıktığı kostümü yüzünden maçı kaybettiğini açıkladı. Wilder, siyah ve kırmızı renklerinde vücudunu saran bir kostüm ve taşlı maske ile ringe çıkarak şovunu yapmıştı. Yenilgi sonrası açıklama yapan Wilder, ağırlığı 20 kiloyu geçen kostümün maçı kaybetmesinde büyük bir etken olduğunu ifade etti. Deontay Wilder'ın Net Maaşı ve Sponsorlukları Deontay Wilder'ın net değerinin şu anda 30 milyon dolar olduğu tahmin ediliyor. 2019'da dövüşlerinden 30 milyon dolar kazandı. Everlast ile sponsorluk anlaşması var. Deontay Wilder'ın Kişisel Yaşamı ve İlişkileri Wilder, 5 çocuk babasıdır. Wilder, birkaç kadınla romantik bir bağ kurdu. Helen Duncan, Wilder'ın ilk partneriydi. İlişkileri uzun süre devam etti ve birlikte 2005 yılında ilk kızları Naieya'yı dünyaya getirdiler. Helen ile uzun süreli ilişkisinin kesilmesinin ardından Wilder, 2009 yılında şimdiki eski karısı Jessica Scales ile evlendi ve çiftin üç çocuğu oldu. 2017'de boşanmadan önce birlikteydiler. Ayrılmalarının sebebinin Wilder'ın evlilik dışı ilişkileri olduğu bildirildi. (Görsel 2015 yılından) Wilder şu anda, 7 Mart 2018'de bir kızı olan WAGs Atlanta'daki görüntüsüyle ünlü bir realite TV yıldızı olan kız arkadaşı Telli Swift ile nişanlı. Wilder'ın 2015'ten beri Telli Swift ile çıkmaya başladığı bildiriliyor. Küçük kardeşi Marsellos Wilder, yarı sıklet bölümü profesyonel bir boksördür. Yazımı okuyan tüm Linesman okurlarına teşekkür ederim. Bir diğer ağır sıklet boksörün hayatında görüşmek dileğiyle…

  • Dünya Kupası Tarihinin Unutulmaz Anları #2

    Söz konusu Dünya Kupası olunca sansasyonlar sona ermiyor. Her anı başka bir hikaye olan bu turnuvanın unutulmaz anlarına göz gezdirmeye devam ediyoruz. Serimizin 2. yazısında sizlerleyiz. Keyifli okumalar! 1) Şampiyona Soğuk Duş Ülkesinde düzenlenen Dünya Kupası'nı şampiyonlukla bitiren Fransa, turnuva tarihinde ilk defa kupayı müzesine götürüyordu. 2000 senesinde Belçika-Hollanda ortaklığında düzenlenen Avrupa Şampiyonası'nı da Trezeguet'nin attığı altın golle kazanıyordu Horozlar. Tüm bu başarılar yetmezmiş gibi, 2001 Fifa Konfederasyon Kupası Şampiyonu da yine Fransa oluyordu. Bu kadar önemli milli başarıdan sonra, tüm otoritelerin ortak düşüncesi Fransa'nın 2002 Dünya Kupası'nın favorilerinden olduğuydu. Fakat futbol istatistiklerden ve beklentilerden ibaret değildi. Afrika'nın yağız delikanlılarının Fransa'ya bir sürprizi olacaktı. 31 Mayıs 2002 tarihinde, Senegal mucizeyi gerçekleştirecekti. Seoul'de oynanan mücadele, Fransa'ya soğuk duş niteliğindeydi. Senegal, son şampiyon Fransa'yı alt etmişti. Bu sonuç kadar Senegalli oyuncuların birlikte yaptığı gol sevinci de unutulmazlar arasına girmişti. Bu maç adeta Fransa'nın turnuvasının nasıl geçeceğinin özeti niteliğindeydi. Son şampiyon Fransa; Senegal, Danimarka ve Uruguay'lı gruptan 1 puan ile sonuncu olarak ayrılacaktı. Ee işte hayat her zaman arzularımızı ve beklentilerimizi karşılamıyor... 2) Telefon Kulübesinde Bile Adam Çalımlar O dönemler sahada görmeye alışık olmadığımız kırmızı kramponlar, kimilerine göre Bundesliga tarihinin en güzel golünü atmış, yolu ülkemizden de geçmiş bir efsane, Jay Jay Okocha... İtalyan futbolu dendiği zaman insanın aklına tek bir şey gelir; katı savunma ekolü. Ve bu ekol, Okocha karşısında oldukça çaresiz kalmıştı. 1994 Fifa Dünya Kupası'nda Nijerya'nın rakibi olan İtalya, Okocha'dan tam tamına 15 çalım yemişti. Bu, Dünya Kupası rekoruydu. Ne demişler? Okocha telefon kulübesinde bile adam çalımlar.. 3) Futbol Evine Dönecek Dedik Beckham Evine Döndü David Beckham. Tam anlamıyla bir ikon. Yaptığı her hareket, saç stilleri, giyim tarzı... Hepsi birçok insan tarafından kopyalanıyor. Kendisinin bulunduğu ortamda deklanşörler patlıyor, olaylar eksik olmuyor. Yine Beckham kadar sansasyon yaratabilen bir isim daha var, o da eşi Victoria Beckham. Bu ikili kadar sansasyon yaratabilecek başka ne vardı? Tabii ki İngiltere-Arjantin eşleşmesi! 1998 Dünya Kupası'nda eşleşen bu iki takım, tarihlerinde var olan rekabetle yeşil sahalarda arz-ı endam ediyorlardı. 47. dakikada kırmızı kart görüp İngiltere'nin penaltılarda elenmesinin faturası kesilen Beckham hakkında başka dedikodular ortaya çıkacaktı. Zaten oldukça sansasyon yaratan bu maç, bu dedikodularla birlikte adete dünya basınının manşetlerini süslüyordu. İddialara göre David Beckham, Victoria Beckham'la New York'ta görüşebilmek için kırmızı kart görmüş ve kupa serüvenini erken kapatmıştı. İngiliz basını ve halkı, Beckham'a öfke kusuyordu. Bu husumet, ancak Beckham'ın Yunanistan'a attığı frikik golüyle sona erecekti. Yapılan yolculuklar ve verilen görüntüler bu iddiayı kanıtlar nitelikteydi. Büyük aşklar fedakarlık gerektirir ama bizce bu biraz aşırıya kaçmış gibi. 4) Last Dance Dans, Dünya Kupası...Elbette Roger Milla! 1990 Dünya Kupası'nda Kamerun'un çeyrek finale çıkması büyük yankı uyandırmıştı. Elbette Roger Milla'nın ikonik gol sevinci de öyle. 38 yaşında ve Dünya Kupası gibi prestijli bir organizasyonda attığı gollerle tüm futbolseverlerin sempatisini kazanmıştı Milla. 1994 Dünya Kupası'nda da 42 yaşında Rusya'ya attığı golle kendi rekorunu kırarak bir kez daha kupa tarihinin en yaşlı golcüsü oluyordu. Saygı... 5) Kurt Kocayınca 2006 Dünya Kupası'nda İspanya ve Fransa eşleşmesi ilginç bir hikayeye sahip bir eşleşmeydi. Başta İspanya basını olmak üzere dünya basını da Fransa'nın kadrosunun İspanya'ya nazaran yaşlı olduğunu düşünüyor ve Fransız futbolcularla dalga geçiyorlardı. Kurt kocadı fakat maskara olmadı, maskara etti. Roberto Rosetti'nin yönettiği maçta İspanya David Villa'nın attığı penaltı golüyle öne geçiyordu fakat Fransa akınlarını durduramadılar. Fransa maçı 3-1 kazandı ve dünyaya güzel bir ders vermiş oldu. Demek ki neymiş? Büyük konuşmamak lazımmış. 6) Calciopoli Ülkenizin büyük bir şike skandalıyla sarsıldığını düşünün. Büyük bir mazisi olan kulüpler küme düşürülüyor, puanları siliniyor, bazı oyuncular, menajerler ve hakemler futboldan men ediliyor. Yerli ve yabancı futbolcular ülkeden adeta kaçıyor ya da şike skandalına karışmayan ezeli rakipleriyle anlaşma imzalıyorlardı. Bu ortamda İtalya Milli Takımı'nın ağır topları adeta kenetleniyorlar ve ülkelerinin prestiji için gerekeni yapıyorlardı. Almanya'da düzenlenen 2006 Fifa Dünya Kupası şampiyonu İtalya oluyordu. Basit bir şampiyonluk değildi, adeta ülkelerinin ve futbollarının prestijini kurtarmışlardı. Seneler geçse bile asla unutulmayacak... 7) Andrés Escobar Dünya Kupası tarihinin en dramatik hikayelerinden biri. Kolombiya Milli Takımı'nın başarılı oyuncusu Andrés Escobar, 1994 Dünya Kupası'nda Amerika Birleşik Devletleri ile oynanan maçta kendi kalesine attığı gol sebebiyle günah keçisi ilan edilmişti. Kolombiyalılar bu elenmeden kendisini sorumlu tutuyordu. Dünya Kupası sonunda Medellin'e döndüğünde bir barda saldırıya uğruyor ve hayatını kaybediyordu. Futbol tarihinin en trajik olaylarından biriydi. İşin kartel bağlantıları olduğu hala Kolombiya halkı tarafından dillendiriliyor. 8) Cruyff Dönüşü 1974 Dünya Kupası'nda grup aşamasında İsveç ile mücadele eden Hollanda, rakibiyle 0-0 berabere kalacaktı. Bu maçta en çok akılda kalan hareket ise Johan Cruyff'un maçın 24. dakikasında İsveçli defans oyuncusu Jan Olsson'a karşı yaptığı 180 derecelik dönüş hareketiydi. Bu hareket, Cruyff dönüşü adıyla literatüre geçecekti. İsveçli Jan Olsson, yıllar sonra bu hareketin aktörlerinden biri olduğu için oldukça mutlu olduğunu açıklayacaktı. Johan Cruyff, gerçek bir dehaydı. Sarı Fare, sahada ve saha dışında yaptığı her hareketle bir şekilde konuşulmayı başarıyordu. Saygılar.. 9) Dünya Kupası'nda forma giymiş en yaşlı futbolcu Rusya'da düzenlenen 2018 Dünya Kupası, bir rekorla adından söz ettirecekti. 45 yaş ve 161 günle Dünya Kupası tarihinin forma giymiş en yaşlı oyuncusu Mısır kalecisi Essam El Hadary olacaktı. Mısır formasını 159 kez terletmiş El Hadary, grup aşamasının son maçında Suudi Arabistan ile oynanan mücadelede kaleye geçecekti. Bu maçla birlikte yolu ülkemizden de geçmiş Mondragon'un 43 yaş 3 günlük rekorunu da kırıyordu. 10) Efsaneden Beklenmeyen Son 2006 Dünya Kupası, Fransa ve Zidane için harika geçiyordu. Kendinden beklenmeyen bir performans gösteren Fransızlar, zorlu rakiplerini bir bir eleyerek final aşamasına gelmişlerdi. Rakip, Calciopoli Skandalı ile çalkalanan İtalya idi. Buffon'u panenkayla avlayan Zidane, iyi bir maç geçiriyordu. Uzatmalara giden maçın 110. dakikası Dünya Kupası tarihine geçen bir kırmızı kartla hafızalarımıza kazınacaktı. Zidane'ı markaj eden Materazzi, Zidane'ın formasını çekiştiriyordu. Zidane, Materazzi'ye şaka ile karışık "Formamı istersen verebilirim." demişti. Materazzi ise "Kız kardeşini tercih ederim." diyerek Cezayir asıllı Fransız Zidane'ın damarına basmıştı. Zidane, milli takımıyla oynadığı son maçta hem de bir Dünya Kupası finalinde Materazzi'ye kafa atacaktı. Efsanenin kupanın yanından soyunma odasına gidişi oldukça dramatikti. Materazzi'nin bu hamlesi, belki de İtalya'ya Dünya Kupası'nı getiren en önemli hareketlerdendi. Efsane, keşke futbola daha farklı bir şekilde veda edebilseydi...

  • Verstappen kazandı, Vettel emekli oldu! - Abu Dabi ve sezon değerlendirmesi

    Herkese merhabalar. Bugün sizlerin karşısına Formula 1'in Abu Dhabi hafta sonu ile çıkıyorum. Abu Dhabi, genel itibariyle duygu doluydu. Sezonun geneli belli olduğu için vedalar daha ön plandaydı. Bireysel olarak duygulandığımı söyleyebilirim. Hepsine değineceğiz, keyifli okumalar! Max Verstappen, sezonu özetleyen bir yarış geçirdi! Hem sezonun hemde yarışın başından sonuna süper bir iş çıkardı Max. Geçtiğimiz yılda olduğu gibi zorlanmadı, Ferrari'nin hataları ve aracın gelişimiyle beraber çok rahat bir şampiyonluk elde etti. Kesinlikle hak etti diyebiliriz. Checo Perez ise sezonu 3. tamamladı. Charles Leclerc'i yarışta geçemedi ve hem sezonu hemde yarışı 3. tamamladı. Max Verstappen, Brezilya'da "Ona yardım edeceğim." demişti. Pit duvarıyla yaptığı konuşmalarda yardım etmiş gibi görünüyor. Tabi Hamilton'un onu arkasında tutup zaman kaybettirmesi belki de ikinciliği elinden aldı. Geçtiğimiz yıl Lewis'e yaptığını, bu sefer Lewis ona yaptı. Yarışın sonunda oluşan +1.5 saniyelik farkı da düşünürsek, geçebilecek bir fırsat bulabilirdi Perez. Fakat Hamilton buna engel oldu. Tabi önümüzdeki sezon neler olacak, Max'e sağladığı katkıya devam edecek mi, göreceğiz. Ama geçmişte olduğu gibi kolay kolay her şeye ikna olmayacaktır Perez. Gelecek sezon çok büyük ihtimalle Daniel Ricciardo, Red Bull'da yedek pilot olacak. O da kötü bir senaryoda çok güçlü bir ihtimal olarak bekliyor olacak. Ferrari, sezonu podyumla bitirdi! Açıkçası sezon nasıl başladı, sezon nasıl bitti onlar için... Leclerc'in de dediği gibi en azından 2.lik güzel bir sonuç. Ama ilk Bahreyn yarışını düşünürsek... hayal kırıklığı diyebiliriz. Hatta ilk 4-5 yarış bile güzel sonuçlar elde ettiler. Bir ara geri döneceğiz moduna girdiler ama olmadı. Leclerc adına elde edilecek sonuç elde edildi. Sainz tarafına gelecek olursak, daha iyisi olabilirdi. Sezonu 5. sırada noktaladı İspanyol pilot. Russell'ın 4. bitirdiğini düşünürsek, en azından 4. olabilirdi. Leclerc'in 2. olduğunu düşünürsekte de en azından ilk 3'e girebilirdi. Sezon içerisinde yaptığı kazalar onu çok etkiledi ve sıralamada geriye düşmesini sağladı. Önümüzdeki sezon çok daha kuvvetli gelmek zorunda. Kendi demeçleri de bu yönde. Mercedes sezonu 3. bitirdi. Mercedes için ideal olmayan bir sezondu. Özellikle 2014-2021 arasına yani turbo hibrit çağına bakarsak rakipsizlerdi. Fakat bu sezon hem Red Bull hem de Ferrari'nin gerisinde kaldılar. Özellikle bu yarışta dalgalanma sorunun devam ettiğini gördük. Hamilton, sezonun başından sonuna devam eden bir fren sorunu olduğundan bahsetti. Onları çok yoğun bir kış süreci bekliyor diyebiliriz açıkçası. Hamilton, 0 pole pozisyonu ve 0 galibiyet ile kariyerinin en kötü yılını geçirdi. 7 kez Dünya Şampiyonu "Bu araç koleksiyonlarımın en arkasında olacak." dedi. Açıkçası bunun üzerine daha fazla diyecek bir şey yok :) Russell adına süper bir ilk yıldı Mercedes'te. İlk yılında Hamilton gibi birisini geride bırakmak, Ferrari'ye sahip Sainz'ı geride bırakmak. İlk galibiyetini almak... Süper duygular olsa gerek. İyi bir seviyede olduğunu gösterdi. Alpine 4, McLaren 5. oldu! Hızlı ama dayanıklı olmayan bir araçla Alpine 4. oldu. Tabi bu sorunlardan genelde Alonso'nun çektiğini söyleyebiliriz. Ocon'da gayet iyi bir sezon geçirdi ve takıma önemli puanlar sağladı. Fransız takım, 4.lük yarışının galibi oldu. McLaren, Daniel Ricciardo'nun ayrılığı ile farklı bir pilota geçiş yapacak. Lando, elinden geleni her zaman yaparak iyi performanslar sergiliyor fakat Ricciardo öyle değildi. Bu değişim açıkçası lazımdı ve bunu Daniel'da kabul ediyor. Önümüzdeki sezon 2021 F2 ve 2020 F3 şampiyonu Oscar Piastri takıma dahil olacak. Bireysel olarak önemli bir ekleme olduğuna inanıyorum. İki tane 55 puan sahibi takım bulunuyor. Alfa Romeo ve Aston Martin, sezonu 55'er puanla noktaladı. Fakat Alfa Romeo puan tablosunda önde görünüyor. Muhtemelen en iyi sonuçla ilgisi olabilir bu durumun. Alfa Romeo sezona iki yeni pilotla başladı. Birisi oldukça tecrübeli Valtteri Bottas, birisi oldukça tecrübesiz ve sezonun tek çaylak pilotu Guanyu Zhou. Ama ikisininde eldeki araçla iyi işler yaptıklarını söyleyebiliriz. Zhou, sadece 6 puan toplasada "Buna nasıl bir pilot?!" dedirtecek bir performans göstermedi. Bottas'da pilotlar şampiyonasını 10. sırada noktaladı. Aston Martin'de ayrılık gerçekleşti. Seb, 4 kez Dünya Şampiyonu Vettel emekli oldu. Bir daha döner mi bilemiyoruz ama süper bir pilot, süper bir insan geçti Formula 1'den. Buraya 1000 kelime bile yazsak ona az gelir. Linesman ailesine, bizzat söz veriyorum. Sebastian Vettel'e özel bir içerik gelecek. Her şey için teşekkürler, Seb! Stroll ise 18 puan topladı. Vettel'in 19 puan gerisinde kaldı. Vettel'le zaman zaman kızıştıkları anlar oldu. Önümüzdeki sezon takıma Fernando Alonso dahil olacak. Bakalım onunla nasıl anlaşacak, göreceğiz. Haas 8, AlphaTauri 9, Williams 10. Haas'ın için geçtiğimiz yıllara bakarsak süper bir sonuç var ortada. 8.lik şimdilik onlar için iyi olacaktır. Mick ile yollar ayrıldı, yerine Nico Hulkenberg geldi. Sürekli kavga eden Magnussen ve Hulkenberg ikilisi önümüzdeki sezon neler yapacak, göreceğiz. AlphaTauri'de bir pilot değişimi var. Gasly yerine De Vries oyuna dahil oluyor. Doymuş bir Gasly'ye göre aç ve hırslı bir Formula E şampiyonu De Vries daha fazla katkı verecektir. Williams'ta gelişim oldukça az. Tek doğru şeyin Latifi ile yolların ayrılması oldu artık. Yerine akademiden bu sezonun Formula 2 4.sü Logan Sargeant gelecek gibi duruyor. Amerikalı olması asabiyle pazarlaması yüksek olacaktır ama ne verir, bilinmez. Bir yazımızın daha sonuna geldik. Abu Dhabi hafta sonunu ve genel olarak sezonu sizler için ele aldım. Vakit ayırıp okuduğunuz için çok teşekkürler. Önümüzdeki sezon da ve farklı içeriklerde görüşmek üzere. Hoşça kalın!

  • Şenol Güneş öncesi ve sonrası Beşiktaş

    Sergen Yalçın döneminde iyi bir futbolla şampiyonluk yaşayan siyah beyazlılar, Şampiyonlar Ligi'nde istediğini elde edemedi. Kötü sonuçlarla birlikte Sergen Yalçın dönemi sona ermiş oldu. Aslında Şampiyonlar Ligi'ne iyi bir kadro ile giden siyah beyazlılar; Pjanic, Teixeira, Ghezzal, Larin gibi önemli oyunculara sahipti. Ne olduysa bu oyunculardan tam istenilen verim alınamadı. Ek olarak bununla birlikte kulüp içinde yoğun bir sakatlık dönemi yaşandı. Sergen Yalçın yerine takıma gelen teknik adam Valerien Ismael oldu. 21/22 sezonunda 25 Mart tarihinde göreve başlayan Valerien, 18 maç takımın başında olup 1.72 MBP (Maç Başına Puan) elde etti. 22/23 sezonuna ortalama bir transfer operasyonu ile bitiren Beşiktaş, Valerien önderliğinde lige önce üçlü sistem yapısıyla başladı. Fakat hazırlık maçları da dahil iyi bir oyun elde edemeyen hoca, hem medya baskısı hem de oynanılan oyun dolayısıyla dörtlü sisteme dönmek zorunda kaldı. Aslında elinde az stoper bulunduğu denklemde üçlü oynatmak istemesi normal karşılanması gerekirdi fakat işler ters gitti. Özellikle takımın en önemli oyunculardan birisi olan Vida’nın form düşüşü ve bundan dolayı ayrılığının yaşanması beklenmeyen bir durumdu. Kısaca takımın omurgasından bir kişi eksildi. İstenilen ve mecburiyetten dönülen dörtlü sisteme geçen hoca, yine çok iyi bir grafik çizdiremedi. Kamuoyunda birçok yeni hoca ismi çıkmaya başladı. Beşiktaş başkanı Ahmet Nur Çebi, durum ne olursa olsun hocayla devam edeceklerini, yolun sonunun kupa olacağını vurguluyordu. Ancak işler öyle yürümedi ve hoca ile yollar ayrıldı. Medyada dolaşan o isim Şenol güneş olacaktı. Yoğun bir istek üzerine ve en iyi tercih olarak düşünülen Şenol Güneş takım başına getirildi. Güneş ile birlikte, camiada pozitif bir hava oluştu. Şenol Güneş, ilk maçında klasik "Şenol Güneş" hamlesini yaptı. En çok önem verdiği kaleci mevkisinde Ersin’i yedeğe aldı ve Mert Günok ilk 11 başladı. Şenol hoca, ofansif oyun oynatmayı seven bir anlayışa sahip. Dolayısıyla kalede iyi ayaklara sahip olan, oyunu daha iyi ve doğru başlatan kaleci istemesi artık hocanın şartlı bir refleksi haline geldi. Kaleci değişikliği ile birlikte 4-3-3 dizilişine geçen Şenol Güneş, ilk maçından 5-2 gibi iyi bir skorla sahadan ayrıldı. Maç sonu açıklamalarında bu skorun bizi aldatmamasını, daha iyi olmalarını gerektiğini ve üstü kapalı biçimde transfer istediğini belirtti. Şenol hoca yazın kamp geçirmediği, kendi kurmadığı kadronun başına geçti. Elinde geniş bir oyuncu havuzu yok ve bunu hem imza atarken hem de maç sonrası röportajında sürekli vurguladı. Şenol hoca, ikinci maçında pozitif hava içerisinde olan Galatasaray deplasmanına gidecekti. Bu maçta yine Mert ile başlayan Şenol Güneş, Cenk Tosun'u da ilk 11’e montelemiş gözüktü. Kanat forvet olarak görev verdiği Cenk, derbide Beşiktaş adına golü atan tek isim oldu. Maç öncesi sakatlanan Masuaku, yerini Umut Meraş’a bıraktı. Ek olarak Delle Ali’ye ilk 11’de yer vermeyip kanat forvet olarak Nkoudou’ya görev verdi. Takımın çilingiri Ghezzal ise sakatlığı nedeniyle süre almadı. Beşiktaş’ın derbide iyi oyun kuramadığını ve opsiyonları kullanamadığını gördük. Ek olarak Galatasaray’ın, sürekli uzun top oynaması ve topun indiği yere gidip topu kazanmak istemesi Beşiktaş’ı tıkadı. Maçın görünmeyen kilit olayları ve bu saydığım hadiselerle birlikte derbinin kazananı 2-1’lik skorla Galatasaray oldu. Tabii ki hemen negatif hava oluşmadı. Sonuç ne olursa olsun bu kadroyu Şenol hoca kurmadı o yüzden kredisi epey uzun gibi gözüküyor. Beşiktaş için Ocak ayında transfer dönemi çok önemli. Şenol hoca, mutlaka bazı oyuncuların gitmesini isteyecektir. Çünkü röportajında fazlalıklardan kurtulmak istediğini söylemişti. Ek olarak transferler Şenol Güneş standartlarında olmalı. Dediğim gibi Şenol hoca için bazı şartlı refleksler mevcuttur. Gittiği her takımda kafasındaki şartlı refleksi yansıtır. Şenol Güneş bu sezon takımında 4-3-3 oynatacak diye düşünüyorum. Ek olarak 4-1-4-1 oynatması muhtemel. Ön libero olarak Josef’i kullanıp ön tarafta çok olmak istediği maçlar olacaktır. Ancak 4-3-3 A planı olacaktır. En büyük sebebi ise Cenk Tosun’dan iyi verim alması ve Weghorst’u Cenk ile güçlendireceğini düşünmesi. İkinci bölgeyi daha dinamik tutmak isteyecektir. Oyunu çift yönlü oynayan Gedson orta alanda kilit isim olacaktır. Ghezzal’ın sakatlığının biteceğini düşünürsek tam bu noktada 4-1-4-1 oynatma ihtimali de bulunuyor. Tatsız olaydan dolayı Antalyaspor maçının Dünya Kupası sonrası oynanması hoca için avantaj olacaktır. Şenol Güneş'in kafasındaki planı daha net sahaya yansıtacağını düşünüyorum.

  • İngiltere Fırtına Gibi Başladı! İngiltere 6-2 İran...

    B Grubu'nun ilk maçında İngiltere ve İran karşı karşıya geldi. Bu maçtan beklenen sonuç genel olarak İngiltere’nin kazanacağı yönündeydi ama tabii ki böyle bir skorla biteceğini kimse tahmin etmemiştir. Grubun mutlak favorisi olan İngiltere, bana kalırsa grubun sürpriz takımı olan İran’a maç boyu kurduğu ezici üstünlükle, 6-2 gibi Dünya Kupası tarihinin ilginç skorlardan birini elde ederek galip geldi. Maça genel olarak baktığımızda İngiltere’nin topa daha fazla sahip olarak oyun üstünlüğünü eline aldığını net bir şekilde gördük ki bu da istatistiklere yansımış durumda. İlk yarıya baktığımızda %82 gibi absürt bir oran görürken, ikinci yarıya baktığımızda ise %75 gibi İran’ın oyuncu değişikliklerinden sonra gelen oyunuyla birlikte az da olsa bir düşüşe şahitlik ettik. Tabi bundan İngiltere’nin oyunun yanı sıra İran’ın benimsediği anlayış da etkili oldu. Maçın ilk yarısına göz attığımızda, İngiltere’nin sabırlı bir şekilde geriden basit paslarla oyunu 2. bölgenin sonlarına kadar getirip, sonrasında dikine merkezden atılan topları kanat organizasyonuna dönüştürdüğünü gördük. Rice ile birlikte geriden oyun kurarken, Mount ve Bellingham’la birlikte merkezden dikine oynayarak İran’ın orta sahadaki hattını rahat bir şekilde kırdıklarını söyleyebiliriz. Her iki bek oyuncusunun da ofansif anlamda rakip yarı sahaya yerleşip derinde konumlandığını böylece İran’ın 5'li defans hattını genişletip oluşan boşluklardan mümkün olduğunca faydalanmaya çalıştıklarını düşünüyorum. Keza bu boşluklara Mount ve Bellingham ikilisinin birlikte hareketlendiğini ve ceza sahası içinde Mount-Kane-Bellingham üçlüsünün konumlandığını gördük. İran adına ilk yarı özelinde söylenecek pek bir şey yok aslında. Çok kötü bir savunma yaptılar. Bireysel hatalar, kademe hataları, rakibi takip etmeme gibi fazlaca hata yaptılar ki oyuncuların kafası sahada değilmiş gibi bir görüntü çizdiler. Rakibi 5-4-1 şeklinde karşılayıp kanatlara yönlendirseler de aslında İngiltere buna çok iyi çalışmış olacak ki attıkları gollerin çoğu iç koridor veya kenar ortalardan içeriye çevrilen toplarla geldi. Her ne kadar İngiltere kenar organizasyonunu iyi yapsa da İran’ın merkezi kapatmayı hedeflediği bir oyunda, dikine merkezden atılan pasların bu kadar rahat geçmesi de işin bu tarafında ciddi sorunlar olduğunun bir kanıtı niteliğinde. Tabii bunları görünce de aklıma Carlos Queiroz’un “Hazırlanmak için bir haftamız vardı. Bu süre yeterli değil.” sözleri geldi. Rakibiniz şu anda form ve kondisyon olarak zirvede olan oyunculardan kurulu bir kadroya sahip olunca elden de pek bir şey gelmiyor. Daha önce grubu değerlendirdiğim yazımda, İran’ın sürpriz yapabileceğini söylemiş olsam da açıkçası bu maçla birlikte bunun yanlış bir düşünce olduğunu görmüş oldum. İlk yarı 3-0 ve İngiltere’nin ezici oyunuyla birlikte biterken, İran’ın ikinci yarıya 3 oyuncu değişikliğiyle birlikte başlaması da oyun anlamında pek bir şey değiştirmedi. İlk yarı rakibi tamamen kendi yarı sahasında karşılamaya çalışan ve kazandığı toplarla kontra veya geçiş oyunu kovalayan ancak bunu başaramayan bir İran varken, ikinci yarı daha agresif ve önde basmaya çalışan bir İran gördük. Tabi bu da maçın gidişatını engellemeye yetmedi. İngiltere ilk yarı olduğu gibi oldukça rahat bir şekilde paslarla rakip sahaya geçti. İkinci yarı tek fark oyunu tamamen rakip sahaya yıkmadılar daha çok geçiş oynadılar desek herhalde yanlış olmaz. Ancak kenar organizasyonundan da vazgeçmediler. Maç özelinde parantez açmak istediğim iki husus var; birisi Bellingham diğeri İran’ın duruşu. Bellingham son dönemde hızla parlayan ve yükselişte olan bir oyuncu. Oyunun merkezinde, oyunun her iki yönünü de rahatlıkla oynayabilen bir oyuncu. Dinamizmi, hareketliliği, teknik kapasitesi, dribling yeteneği gibi göze çarpan yetenekleri var. Bugün de bunlardan farklı bir şey yapmadı aslında Bellingham. Merkezden zaman zaman kenara açılacak kadar hareketliliği sağladı, yeri geldi işin savunma tarafında geri koşuları da attı. Bazı anlarda geriden oyun kurduğunu da gördük. Giderek komple bir paket haline dönüşüyor Bellingham ve İngiltere’nin bu oyunun da onun yerini dolduracak bir oyuncu olduğunu zannetmiyorum. İngiltere şayet turnuvayı iyi yerlerde bitirecekse bunda Bellingham’ın katkısı kesinlikle kaçınılmaz olacaktır. Diğer önemli konu ise İran’ın milli marşlar okunurken gösterdiği protestoydu. Dünyanın genelini düşünürsek çoğu milli takım oyuncusunun böyle bir işe imza atmaktan kaçabileceğini rahatlıkla söyleyebiliriz bana kalırsa. Ancak İran’lı oyuncular ülkelerinde yaşanan olaylardan ötürü oldukça cesur bir kararla, belki milli takım kariyerlerini bitirecek bir kararla bu yaşanan acı verici olaylara karşı tepkisini gösterdi. Belki bu turnuvaya kafa olarak net bir şekilde hazırlanmadılar ve iyi performans gösteremeyecekler ancak yaptıkları bu hareketle birlikte tarihe geçtiklerini söylesek yanlış olmaz herhalde. Genel Özet İngiltere, topa sahip olup hem merkezden dikine yaptığı paslar hem de bu pasların ardından yaptıkları kenar ortalarıyla birlikte rakibini rahat bir şekilde yendi. Şu anda oynadıkları bu oyun güçlü bir oyun olarak görünüyor. Kane’in sahte dokuz gibi oynatıldığında da verimli olduğunu görmüş olduk. Keza kendisinin bağlantı oyunu çok iyi bir şekilde gerçekleştirdiğini söyleyebiliriz. Merkezden dikine oynanan bu topları böyle bir bağlantı oyunuyla da destekleyince rakip savunmayı çok rahat bir şekilde alt edebiliyorsunuz. Kanat organizasyonları için de oldukça yetenekli iki oyuncu varken doğal olarak skor üretmekte de zorlanmıyorsunuz. İran adına ise işin savunma kısmını oldukça kötü yaptıklarını söyledik. Böyle yetenekli bir takımı iyi bir savunma organizasyonuyla karşılayamayınca da sonuç ister istemez çok ağır oldu.

  • Sakin Geçen Senegal v Hollanda Mücadelesinin Galibi Hollanda Oldu!

    Merhabalar, bugün Dünya Kupası'nın ikinci gününde 19.00 seansındaki Senegal v Hollanda maçının değerlendirmesini sizlerle paylaşacağım. Umarım keyifle okuyacağınız bir yazı olur. Kadrolar İsterseniz ilk olarak Senegal ile başlayalım. Teknik direktör Aliou Cisse, takımını 4-3-3 gibi bir dizilişle sahaya çıkardı. Chelsea’dan tanıdığımız kaleci Mendy ve stoper Koulibaly, orta sahada Idrissa Gueye ile beraber takımın temel yapıtaşlarını oluşturmuş. Dünya Kupası'na çok az bir zaman kala sakatlanan Sadio Mane’nin ise kesinlikle büyük bir şanssızlık yaşadığını söyleyebiliriz. Bu maçta takıma genel olarak baktığımızda bir oyun kurucu eksiğinin olduğunu net bir şekilde gözlemleyebiliyoruz. Kouyate, Mendy ve Gueye’den oluşan orta saha genel olarak mücadeleci ve rakibi bozmaya, tabiri caizse oynatmama odaklı oyuncular olarak gözümüze çarpıyor. Hal böyle olunca da ileriye uzun vurmak zorunda kaldığı sekansları maç içinde birçok kez gördük. Hücum hattındaki Sarr, Dia ve Diatta kontra ile hızlı hücum başlatacak oyuncular. Bu yüzden bu kadronun topla oynadığında veriminin ne derece olacağı kafalarda soru işareti yaratıyor. Portakalları bugün geride De Ligt, Van Dijk ve Ake ile 3'lü bir hat şeklinde gördük. Saha içerisinde 3-4-1-2 gibi dizilen Van Gaal’in ekibi ileride ise Frankie De Jong ve Cody Gakpo gibi sihirli ayağa sahip. Kanat beklerinde Euro 2020'nin parlayan ismi Dumfries ve Blind yer aldı. Blind, her ne kadar hızlı bir oyuncu olmasa da Van Gaal’in onu oyun kurulumuna yardımcı olması için onu tercih ettiğini söylemek mümkün. Blind’in hızından oluşacak zafiyetleri de minimuma indirmek için sol stoperdeki Ake tercihi kesinlikle çok mantıklı görünüyor. Günün kadroda sürpriz olarak değerlendireceğimiz isimleri ise kaleci Noppert ve ileri uçtaki Janssen tercihleri oldu. Maçın Değerlendirmesi Maçın genel olarak ortada geçtiğini söyleyebiliriz. Hollanda’nın istediği tempoya ulaşamaması ve oyun ritmini tam olarak bulamamış olması bize beklentilerin çok altında bir Hollanda izletti. Buna bir de Senegal’in fiziksel güce dayalı oyunu ve rakibi bozmaya yönelik orta sahası eklenince genel olarak temposu düşük ve kısır bir maç seyrettik. Hollanda 84. dakikada Frankie De Jong’un güzel ara topunda Gakpo’nun kafasından golü buldu. Tabi bu golde kaleci Mendy’nin de büyük bir hatası olduğunu aşikâr. Son dakikalarda artık iyice öne çıkan Senegal savunmasının verdiği boşluğu iyi değerlendiren Klaassen, Depay’ın şutunda Mendy’den seken topu tamamladı ve takımı adına galibiyeti tescil etti. Neler Öngörebiliriz? Hollanda adına iyi oynamadığı, net pozisyonlar üretemediği bu maçta aldığı galibiyet oldukça önemli. Kurt hoca Van Gaal’in ileri hatta bazı değişiklikler yaparak takımın yaratıcılığını artırmak ve rakip yarı sahada daha etkili olmak amacıyla ilk 11'de bazı dokunuşlar yapacağını tahmin ediyorum. Turnuvada bir başarı elde etmek istiyorlarsa bu oyunu en kısa sürede geliştirmeleri gerekiyor. Senegal adına konuşmak gerekirse takımın toplu oyunda net olarak eksikler olduğu ortada. Bu sorun onların Katar ve Ekvator maçlarında bu maça nazaran daha çok topa sahip olacaklarını düşündüğümüzde ciddi bir problem olabilir. Takımda net bir oyun kurucu eksikliği var. Buna çözüm olarak ileri uzun vurdukları denklemde ise top tutucu bir pivot santrforlarının olmaması ellerini kollarını bağlıyor gibi. Fiziksel olarak güçlü ve istekli mücadelesi ile hızlı hücumlarda oluşturacağı tehditler onları bu turnuvada nereye kadar götürecek hep beraber göreceğiz. Bugün sizlere A Grubu mücadelesi Senegal v Hollanda maçını değerlendirmeye aldım. Umarım beğendiğiniz, zevkle okuduğunuz bir yazı olmuştur. Sonraki yazılarda görüşmek üzere esen kalın.

bottom of page